TANA AUA z SAA AUA X. Ce RERAAA L G A B Sİrk Faciaları ürebbilerini parçalı- Yan arslan ve kaplanlar İflsanlar!a hayvanlar arasındaki tbedi mücadelenin mes'ulü kimlerdir? »« sirkinde bir ars- sinin üzerine saldır- MyglTette yaralamış. ni k: r Hpley, » sirkinde bir "ı.“’ Müzebbisini parçalamak nlar tarafından » Mürebbi ağır ya- Hayatından ümit yok- An t h t N'İm,“' Zübıta vukuatı ara: U ttm Du kısa haberler dik- M"' Sekmeye değer. b,:% ;gehızke:ı numaraların a Saade olunmalı mi, ö- $ ç. Buna cevab ver: Çen pT Sirklerden, sirkler- a. " kanlı vak'aları an- Ve v:u oı.ğm."" Çok azgın şey... Wi Bün — mürebbisini #a Sak Ah! bunü bir gör- Kat he Bittiği E0Ce sirke giden, sir ;eı İngifEhirlerde peşini takip N pay Silizleri; DELRN in hikâyesini bü- ;'tr eçiT Yyazmıştı. İhtimal ğ " *kumuşsunuzdur, bilir - Wt :.hkı '”ı;ıılıeıır,..ı ayni arzuyu # _ş::_ıv & :jdıı edecek deği- :î..,%'mrkmı '*.'ı:."'"' Acaba birkaç daki- B — itinde yaşamak acru. hı ileri geliyor?. H-m.u.ı rağbet göster « bi şebbüls edenler lmaz. ina anların her dakikası , tdğış Y TDaz. Nekadar ter - n hm' nekadar - alıştırılsa arp, ) Oklan asabileşirler, """n“' Çiftleşme zaman - İ üN bozulması, şimşek , mapyanın birdenbire de. Ürebbi ile arasındakl herhangi bir 4 ilh. Çok uslu, Sörünen bir arslanım, iha, “Üebbisinin üzerine a- oluş “calamak istemesine hlikeli numarala- alınan zevki an - eh z :'Iıiıune inelidenberi a) denilen hay - b a ybodı bir anlaşa- & _(' Mücadele başlamış- Ö p Evvel sebebiyet ve. ver lar mı, hayvanlar kim, kimi öldürdü? ç RElk, ) Öe Pina h:ı:rb mes'üllerini 1 olmadığı gibi İnsanlar dal v tehlikeyi seven "'"ıî.l h_v vanları av- M Si unları terbiyeye, Tirğgitlilar c_:şvı—.» ettiler. '—.ı,,'f_'f. anANlı olarak ele ge - anları hi MŞE için harbde kul. ,qı’l:; Hçıiîr'ı)ly: ediyorlardı. _'*n at S llğe, Aavcılığa alış- ne—ı uuıırobı:lerde, düş- İ'"H a #aldiriyorlardı. SöE OilengDallar, — bunları a a encel :?—' larda aı:ımm âlet ettiler: b .yn:ın Parçalattırı - B “*':iim.'.v_udl' Neron az ü ga g Asırlarca devam '& ediyor. İnsan- - “OVotni “* BİRAHANESİ MA *Yestro "'na;m“ Zorlu Vükgi, Ve 'klrı.nml.Mlcır KADIN a İ At lar, yalnız vahşi hayvanlarla mü- eadeleden değil, eğlenmek zevkin- den de kendini kurtaramadı. (Medeniyet asrı) denilen bu de- virde de kurtaramıyor. Avrupa - 'nın bütün büyük şehirlerinde bir veya birkaç sirk var, Sirkin sıralarında, Jocalarında oturanlar, heyecan içinde numa - ları seyrederken morfinle hissi » yatı uyuşturulmuş, dişleri sökül. müş bir arslan veya kaplan bit - denbire mürebbisinin üzerine a: İSTANBUL. tılıyor, iri pençesile yüzünü yır tıyor, ya da kolunu, bacağını ko- parıyor. Vahşi hayvanların kurbanı olan mürebbiler pek çoktur. Arslan - | ların, kaplanların kafesine giren, bunları uslu bir hayvan gibi ida- ve eden, oynatan mürebbilerin gösterdikleri cesaret takdire de- ğer, Parisin kışlık sirkindeki beş kaplanın numaralarını görüp te aşmamak kabil değildir İlk gece, kaplanların en büyü- tü (Toska), şüphesiz uzun bir yolculuğun — verdiği — asabiyetle, - Kopenbagdan geliyorlardı - mü- rebbisi madam Şirovım üzerine tıldı, yere yatırdı, boynunu par * çaladı Bunün üzerine, baş müreb- bi Bugliyon, elinde kızgın bir de- mür çubukla kâfese girdi. Bu 70 yaşındaki adam, çubuğu kullan - madan yalnız - gözlerile hayvanı çekilmeye mecbur etti. ve zavallı kadınt muhakkak bir ölümden kurtardı. Kocası Şiro, oyuna de - | vam için kafese girdi. Toska bu- nun da üzerine saldırdı. O gece vahşi hayvan numarasına nihayet verildi. Seyirciler arasında bulu - nan İngiliz, nihayet meramına er- mişti. Memnuniyetle sirkten çık- tı, memleketine döndü. Sirk facialarının en müthişi, sevgi yüzünden vahşi hayvanlar mürebbisi olan Martenin macera- sıdır, (Devamı 6 ncıda) GÜREŞLERİ Ramazanlık alaturka yağlı güreşlerde Davul ve ç Bu sene Ramazan neşoli geçi- yor... Hava ne sıcak, ne de s9 - ğuk.. Tatlı bir bahar ılıklığı var, Her sene, Ramazanlarda, — « tarafta eğlence yerleri çoğalır. Mevcut eğlence mahallerinde bir canlılık göze çarpar. Sinemalârda senenin sayılı filimleri gösterilir, tiyartrolar programlarına yenilik- ler Hâve ederler. Bilhassa Şehza- debaşında bir canlılık, kaynaşma İstanbulun diger semtlerinden daha bariz bir şekilde göze çar - par, Eskidenberi böyledir; Direkler- arasının Ramazanda, - tiyatroları, | sinemaları, cambazları pehlivan - ları, nişancılık ekzersisi -yapılan | tüfek&i dükkânları ve daha türlü eğlencelerile ne derece rağbet gö ren bir eğlence muhiti olduğu her- kesçe malümdur Yalnız şu var ki, burada, tiyatro ve sinemalar de- vamlı, diğer eğlence yerleri mev- simlik, daha doğrusu Ramazanlık- tır, Bilmem neden? Eski Ramazan- larda, bu gibi «Ramazanlık: eğ- Zurnanın pehlivanlığa tesiri lence yerleri daha mütenevvi ve daha çok olürdü. Sön senelerde | daha az olduğunu görüyoruz. Kim | bilir, halkın, sinemalara, her şey- den fazla rağbet gösterdiğinden mi? Yoksa, tiyatroların, her şeyi midesine doldurmak istiyen obur bir adam gibi, programlarına, cambazından kantosuna — kadar türü aburcuburu doldurdukların- dan mı? Bilmiyorum. Yalnız şu- rası muhakkak ki eski Ramazan - lardaki çeşitli eğlence yerleri kal mamıştır. Şehzadebaşı yolumun üzeridir; akşam sabah gelir geçerim. Geçen akşam, biraz yürüyeyim, dedim. Direklerarasına yaklaşırken kula- ğıma bir zurna sesi geldi. Fazla baş şişirdi ân mübareğin sesi- ni pek sevmem ama alaturka gü- reş görmek merakı beni o tarafa yürüttü. Pehlivan resimleri yazılarla süslü bi girdim, Burası Süleymaniye ku - lübünün lokali... Ön sırada bir (Devamı 6 ıncı sahifede) ve renkli kapıdan içeri Harlov, bir gün birdenbire has» 1. Doktorlar: — Üremi!.. Dediler. Ve kurtarmak ümidi: hin pek az olduğunu ilâve ettiler. Zavallı Harlov, fennin bu aczi karşısında söndü, gitti. Daha doğ- rusu: «Holivud Jan Harlovu öl- dürdü!. Daha yirmi altı yaşında iken hayat mücadelesine atıldı, birçok mahrumiyetlerden, acılardan son- ra şeref ve şöhret kazandı. Fakat mes'ud olamadı. Şimdi Kaliforniyada Rodolf Va- lantinounn mezarının biraz ileri- sinde, dalma taze çiçeklerle süslü bir mezarda yatıyor. Şübhesiz birçok yıldızlar parla- yıp sönecek, birçok san'atkârlar gelip geçecek. Fakat, bunların 5—8SON TELGRAF—5 ? ci Teşrin 1938 AN HARLOV Fennin ve Harikanın zavallı kurbanımıdır ? hiçbiri Harlov gibi gönüllerde ya- şıyamıyacak, Dün gece Melek sinemasına gi- denler Tatlı Günah'ı seyreder- ken — gözlerinden akan yaş - ları zapta muvaffak olamadılar. n Harlov'un M hayatına a ile cihanşümul bir mu- yet — kazanması arasında man geçmemişti. Harlov, 3 mart e küçük bir apar- tımanda doğmuştu. Babası bir diş- ci idi. Ve bir erkek çocuk istiyor- du. Bu küçük kıza ne isim vere- di. Küçük kız büyüdü. Ekseriyet. le anasını meyus görüyor, baba- sile münakaşalarından bir şey an- lamıyordu. Nihayet bir gün anâ- sile birlikte evi terketti. Jan, o sırada yedi yaşında idi. Misicu'da büyük babasının yanın- da oturuyordu. Kanas - Cityde bir Koleje devam etti, sonra anasile Holivuda gitti. Bu sırada sinemaya heves etti. Fakat ilk dört sene şöyle e geçti. Jan bundan bahsederken: İSTANBUL 1911 de, ” JAN H — A ARLOV Güzel yıldızın hayatından gizli kalmış bir iki hatıra — Anamın şefkati, yardımı öl- | masaydı müvaffak - olamıyacak - | tım. Şayed, ileride benim de bir | KASABLARI Hoparlörle müşteri toplıyan kasab Ucuz et satmanın sırrı kerameti nedir ? Geçen akşam, gazeteden çıktık- van sonra; birkaç arkadaş Gedik- paşaya doğru yollandık... Gedikpaşa çarşısında bir radyo Sesi... Kulak verdim, birisi konfe- rans veriyor, Fakat; çatlak bir ses... Zabıt ve rabtı olmuyan. cümleler... Ayni tempo dahilinde çatlak, çatlak söylenip duruyor.. — Hayretimi mucib oldu. Bu da nedir? Ne söy- lüyor? diye duraladım. Ne işit- sem beğenirsiniz? — Dükkânımız, etin âlâsını sa- tar... Ucuz veriyor diye sakın ke- Çi eti, manda eti satıyor zannet » | meyiniz... Etlerimiz hâlis dağlıç- tır... Kızıl karaman bile yoktur... Etlerimizin kilosu otuz kuruştur. Baylar, Bayanlar şaşmayınız, o- tuz kuruştur. Hem, istediğiniz ta- raftan kestirebilirsiniz... Diye; durmadan bağırıyor... Ve | &ö: e şu süretle propaganda çeşnisi de veriyordu — Görüyorsunuz, dükkânımız- da müşterilerimiz doludur. Müşte- filerimiz İstanbulun her tarafın- | dan et almak için buraya xaaır gelmektedirler. Beşiktaştan, Bo- ğaziçinden, Üsküdardan, Kadıkö- yünden et almak için gelen müşte- rilerimiz vardır, ilâh... Yanımdaki gazeteci arkadaşlar- la, bu radyo ilânını dinledik. Ha- kikaten; kasab dükkânının içi müşterilerle dolu idi. Hayret et - tik... Alâ; dağlıç eti otuz kuruş.. Biraz sonra; biz de dükkâna dal- dik ...Ben, bir parça değil, iyiden iyiye etten anlarım, baktım, yağ- h ve güzel dağlıç etleri... Vıravâri asılı duruyor.. Kasaba; — gösterdiğim yerden kesmesini söyledim... Hiç itiraz etmeden satırı vurdu. — Doğradı, | tartıp paket yaptıktan sonra ver- di. Oh!.. Ne âlâ, otuz kuruşa buz gi- Arkadaşların et almıya ni- er, b bi yetleri yok İken onlar da bi kişer kilo aldılar... Ellerimizde paket, kasab dük - kânından çıktık... Fakat; radyo gene bağırıyordu: (Devamı 6 e sahifode) um olursa kendisine ayni ni muhabbeti göstere- ceğim; ayni suretle teşci edece- ğgim... Derdi. 1925 de anası, Marino Bello adlı bir İtalyana tesadüf et- ti, Uzun tereddüdlerden sonrg bu- nunla evlendi, Jan, 1M yaşına büs- mişti. Anasile tıbkı iki hemşire gibi yaşıyordu. HARLOV BİR MİLYÖNERLE EVLENDİ çocı Anası ve üvey babasile beraber —e — Otuz kuruşa, buz gibi daj etlerimiz içerdedir. Buyurunu: Etrafıma bakımyorum; - bir de ne göreyim; et aldığımız kasab dükkânının yanında, ve üst sıra- sında Gört beş kasab dükkâm da- ha var.. Yanındaki kasab dükkânında ses sada yok... Müşteri yerine, tezgâh başında sinek avlıyan ka- sab somurtmuş oturuyor... Hattâ; etrafına bile bakmıyor... Bu dükkânın etiketlerine bak- tım... Etler, belediye narhı üze- rinden fiatlıdır... Kirk iki filân... yazıyor... Alt taraftaki, kasablardan biri- sinin fiatlarını yokladım. Bu da, etleri otuz kuruştan ilân etmiş... Dükkânındaki müşteri tıbkı bizim et aldığımız kasab dükkânı gibi dolu... — Peki; bu nasıl iş?.. Bu, akla gelmez fiat farkı nereden geliyor?. İstanbul etleri bir mezbahada kesilmiyor mu?.. Neden bir çarşı- da beş kasabdan ikisi eti otuz ku- rüştan sattıkları halde, diğer üç kasab satamadıklarından — dolayı sinek avlamış bulunuyorlar... Cidden; bir muamma, hâakika - ten; bir sır olan bu işe; ne benim ve ne de gazeteci arkadaşlarımın aklı ermemişti? Arkadaşlardan biri düşündü. Ve meseleyi halletmiş bir eda ile: — Buldum; eti, ötuz kuruşa sa- tan kasablar muhakkak müteah- hiddirler... Ellerindeki eti verecekleri yere verdikten sonra, geri kalanlarını da kokma- sın diye böyle ucuzca satıyorlar... dedi. Arkadaşın bu gözlerine, hep bir- den güldül Hattâ; ben: — Delisin?.. Hiç, böyle şey o- lur mu?, Kırk iki, kırk beş kuruş | narh nerede? Otuz kuruş nerede?, Eğer, senin dediğin gibi olmuş ol« sa, radyoya ağzını verip saatlerce zır, zar, öterek müşteri çağırır mı? Elinde bulunan etleri her hangi (Devamı € ıncı sahifede) külliyetli | Şikagoya gitti. Tahsilini bitirmek için Koleji ediyordu. nis oynuyor, mermer havuzda yü- a biniyordu. rede, Şarl Mak züyor, Bir danslı Grev'le tanıştı. Harlov, ilk âşıkane sözü işittiği vakit on altı yaşında idi. Bir gece, aile ocağından kaçtı. Ertesi gün, anasına gönderdiği bir mektubda genç milyonerle evlendiğini ha - ber veriyordu. Anası, kızının yanından uzak - laşmasını pek hoş görmedi. Çün- ne kadar devamsız oldu- 'ordu. ler, Holivud civarında Beyerley - Hills'de güzel bir köşi te ikamet ediyorlardı. Jan, bura- da geçirdiği hayatı şu suretle an- İstıyor: 1 çök nazik bir adamdı. atını çok severdi, evimiz- hiç eksik olmazdı. Her gece arkadaşlaı ostlarını da- vet ederdi. Ben, doğrusu bu kala- balıktan hoşla: im. Kocamla yalnız, başbaşa kalmak isterdim. Sonra annem de yanımda bulun- muyordu. Birbirimize o kadar a- lışmıştık kibüyük bir boşluk his- sediyor, her an kendisini arıyor- dum.... Janın annesine gönderdiği mek- tublar cidden dikkat nazara a- lınmıya değer. Köşke devam eden kadınlar, Janın çok güzel dans ettiğini gö- rünce lâtife maksadile — Niçin sinemaya intisab etmi- yorsunuz?... Diyorlardı. Jan, buna gülmekle mukabele ediyordu. Fakat günün birir Niçin sinema artisti olmiya- yım? Ne kusurum var benim?... Dedi. Bu kararı verdiği zaman 80 milyon Amerikalının mabüde- si olacağını, milyonlarca franklık mukaveleler imzalıyacağını aklı- na bile getirmemişti. İlk evvel ko- mik filmlerde rol aldı. İsmini de- ğiştirdi: dan Harlov oldu. Koca- sından ayrıldı. Artık hayatını ta- mamile san'atine hasretti, Bu sırada sesli sinema icad o- Iyndu. Sossiz sinema yıldızlarının yıldızları söndü. Hepsi unutuldu. Bunların yerine, Brodvey tiyatro. larının san'atkârları geçti. Genç milyoner Hovar Hug, tay- yareciliğe aid bir film çeviriyor - du: «Cehennem melekleri...» Fa- kat, halk sesli film istiyordu. Jun, son derece açık saçık bir kadın rolü için angaje edildi. Güzel vi cudü, plâtin rengini andıran sa; ları ile büyük bir rağbet gördü, şöhret kazandı. Metro - Goldvin - | Mayer kumpanyası ile milyonlar mukabilinde uzun müddet bir konturato akdetti. Jan yirmi yaşında idi. Fotogra- fı bütün mağazaların camekânla- rına konuluyor, günde en azı beş yüz aşk mektubu alıyordu. Jan şöhret, servet kazandı. Fas kat mes'ud olamadı. Metro şirke- sek memurlarından Pol vlendi. Kocası, iki ay sonra banyo odasında ölü bulun- du. İntihar mı etti? Öldürüldü mü?... Bu bir türlü anlaşılamadı. Gazeteler, sevimli san'atkâr aley- hinde neşriyata başladılar. Bun: dan çok müteessir oldu. Buna rağ- men Hal Rosonla evlendi. Ve bir- kaç ay sonra ayrıldı. Son zamanlarda Vilyam Povel ile çok alâkadar oluyordu. Hattâ evlenecekleri şaylası bile çıkmış- ti Klark Gabi ve Mirna Loy'la be- raber (Karısı ve Daktilosu) Po- vel'le (Une fine Mouche) filmi- ni oynadı. Jan'ın en sön filmi Rober Tay- lor ile beraber çevirdiği (Valet do Cocur) filmidir, Ve Melek si- nemasında gösterilmiye başlan - mıştır. Klark Gabl ile başladığı bir film yarıda kalmıştır. Jan son zamanlarda çok yorul- muştu. Ve biraz dinlenmek için seyahate çıkmıya karar vermişti. Hattâ seyahat programı hazırlan- mışti: ; — Terzileri ziyaret için Paris, deniz banyoları için Kan, at ya- rışları için Dovil... Fakat bu arzusunu yerine geti- remedes Yastalandı ve - Povel'in kucağında üldü. Zavallı Harlovt.. için