j y ğ ü — Ne * ve n bir k; n. arsı $ içeri N, kendi tlerin a) ü ve) Brumy $ Hbi, asabı almıştı ır, Drarsı — Na g; köpü, ir, 'e BU yerdi Ne bi ldim, , Su Ezilerej Byorsun: İ — se rler k, €t mizi Öyliyen?. kale Ça ©, nereye böy * gidilir mi?, ur m ;,._"ıîî[“"“'"'“mi.ı birşeyt... Ee Bütü & ıı:?,ı':h" dururken, gürül Ban * * Yazı S& çıkarmayıp yüzüne bak- 'ndan dol, üdretini kaybetmi; k hi kaybetmiştir. Biraz 1 selsebil Çünkü; karın, masaya da tur. Bu h üyyeler, sükünet at? 'ile Bibi fırlıyara Yıb değil mi? Y> Mevzu kı TİM dağılacı Bağırarak; — Ben, bö; yor musun halimi? var ki? kitab, defter, kalem ya... Belki, oradan ga- yâhud mektebe gide - ebe de; nek istiyorsun öy- Evde | ahat yazı yazmak, tümkün değil?, Kahve- “Şesine çekilip çalışaca - lemi toplayıp gü- veye gi- sim ve işim var diye kah dip çalışıyorum. — Başka çar bulamadım... Rastladığı adam; — arkadaşının haline acıdı. Ve cevab olarak şun- ları marıldandı. — Ayol, sen-iyiden iyiye kilı - bıklaşmışsın? Memurdur, ve yahud iş Yorgun argin evine gel eli kalmamıştır. Yorgunluk! titriyen ayaklarile kapıyı vurur Neden sonra; karısı kapıyı açar.. | İSTANBUL KILIBIKLARI |Otuz sene ılıbığiın vasıfları ve | Son başına gelecekler. Mahkeme adınlar kılibik erkekler- den hoşlanır mı? Kocasının suratına bakmadan ters yüz edip tekrar geldiği yere dö- ner... Adamcağız; sessiz sedasız yu - vasına hırsız girer gibi girer, elin- dekileri konacak yere kor... Oda- ya girerek karısına iltifat eder: — Nasılsın iyi misin?. Bak ne- Karar Verecek İngilterede kat bir Londra gazeteleri Vilyam Er- nest isminde bir adamdan bah - diyorlar, Bu adam vaktile şeh- rin büyük bir caddes k . O su İ de etle ke rkadaşı öld lan V larındadır. Evinin kirasını peşin ver- ine bakan bir hiz- bir miktar para n başka bir metçi kadına d bıraktıktan son yere gitmiş, fakat çok geçmeden Vilyam Ernestin birdenbire vefat etliği duyulmuştur. Fakat bu çi- çekçinin bütün hayatı sakin geç- mişti. Onun başından üyle fevka- lâde bir vak'a geçmediği için o- nun öldüğünü duyan komşuları ve kendisini tanıyanlar acımışlar, onu pek sevdiklerini " söyliyerek tecssürlerini birbirlerine göster- mişlerse de çok geçmeden Vilyam Ernest için herkes tarafından u- nutulmuş olmak vardı. İhtiyar giçekçinin hayatında hiç öyle öylenimeğe değer bir cihet gö - rülmüyordu. Fakat işte böyle düşünenlerin yanıldığı anlaşılıyor. Vilyam Er - nest, hele karısı öldi yalnız başına yaşıyor, görüşmüyor, kendi kendine gün geçiriyordu. Onun için onun bir takım esrarı olduğundan kimse baberdar değildi. Onun da hay tında kendine göre mühim birş | | SİNEMABELDESİNDE şayanı dik- hadise.. kalarile bu gizli şeyinin ne oldu- ğunu söyleseydi bu daha evvel şöyle öğrenilmiş olacaktı. Vilyam Ernest bundan otuz 80- ne evvel ağır bir hastalığa uğra- hastaneye yatırılmış, nihayet hdan başlıyan bir dostluk- 1 olduğu Hil isminde ken- di yaşında bir adam daha vardı. Bu da yakın bir yerde icra me- muru idi. Bundan bir müddet evvel ihtiyar çiçekçi giderek eski dostunu bulmuş ve ona şöyle de- — Benim oturduğum yerde ba- zi eşyalarım var. Bunları satarak para yapmak istiyorum, Bana bir kolayını göster. Dostu da işe karışarak o eşyi Jara kıymet biçtirmiş. Fakat v rilen para az gelmiştir. Sanki yok pahasına bütün eşyayı almak is- tiyorlardı. Bununla beraber Vilyam Er - nest bir vasiyetname yapmıştır. Bunda otuz sene evvel hasta- landığı zaman yatmış olduğu has- tanenin kendisine gösterdiği iyi- £ unutmadığı için dünyadan zaman nesi varsa satılarak eye verilmesini vasiyet ediyordu. Kimsesiz ihtiyar çiçekçi ancak 3 İngiliz lirası konabilen eşyasının satılarak getireceği pa- rayı o hastaneye bırakmış olmak- la şunu göstermiş oluyar: Fakir olmak yüksek duygulara sahip olmağa hiç engel değildir. Bilâkis.., İşte bundan bahsoden İngiliz gazetelerinin ihtiyar çi - vardı: Gizlediği birşey. Eğer bağ- çekçinin ölümüne — ve vasiyetine NEL EROLUYOR? Klark Gabi! sakal bırakmış! — Rudofl Valantino dirildi ! — Marlen Ditrih ilk Fransızca filmini çevirmiye hazırlanıyer, Klarkla Mirna Loy en güç filmlerini bitirdiler Avrupa; harb çıkıyor, harb çı- kacak iye pek feci günler, heye - | ganlı anlar geçirirken sinemanın mukaddes beldesinden, Holivud'da, neler olmuş da haberimiz yok. Klark Gabl sakal bırakmış. Şa- şılacak şey değil mi bu?... Acaba, eski Truali'ler gibi matem mi tu- tuyor? Avrupanın vaziyeti sevimli san'atkârı yese mi düşürdü?.. Harb zuhurunda gönüllü — yazılmıya, yüzünü şimdiden sakallamaya mı alıştırmak istiyor?. verdikleri ehemmiyet bundan i- leri geliyor. İşte bütün hayatı sakin geçen ih- tiyar çiçekçinin tercümeihalinde şimdiye kadar gizli kalmış olan nokta bu imiş: Otuz sene evvel hastalandığı zaman bakıldığı has- taneye karşı şükran boreul. azı çırpıştırırken, bir an karı, giyinmiş kuşan- giriyor... Tabli dalgın- Vi Yazıya vermişsin, fi- kışını koparmamak için kollarını yazı ma- iyamış, gözlerini, üstüne, mevzuu zere dikmiş hatuncağız Aldırmazsın... Ve bu  acağım diye ezi- aran bir halin vardır. eleden, ne mevzü - 9. Üs- berd layı sinirleri ye - nıştır. Muhayyele te işliyen kalemin dur 'ir spirtizmeci medyun 'Na, Yuhuna müessir ol- hal karşısında, ne ya- ir. Ne mevzu ve ne de Nihayet; başını kal- tle yüzüne bukar ve birşe irmüşi y Mi istiyorsunuz? tür. Saçları dim kli manikürlü tırnal hazır bir haldedir, Ol- n yarışa çıkan bir at k bağırıyordür. : içim adamsın?, Odana Tatıma bile bakmıyor - » büzülörek Cevab ve - açacaktı da?, aktı da... in böyle anlaşılmaz lât i di © şey anlar Tşya gidelim. 'nan «lini,., mam, Hay- » İstersen kalk (Yazısı 6 ıncı sahifede) ——— Birçok kadın vardır ki rahatsız- dır. Kocalarından bile gizledik - leri bir rahatsızlık Bu gitgide ha- yatından bıkmak diye tarif edile- bilecek olan bu rahatsızlık sene- ler geçtikçe kendisini gösterir, bütün ümidinin kırıldığını gören kadın bir kat daha hasta düşer, Bu hal yer yerde göze çarpmak- tadır. İngilterede kadın hastalık- ları mütehassısı olan daktor Burn yeni neşrettiği bir makalede bu mühim bahse temas ederek her memleketin müşterek olan bir derdini teşrih etmektedir. İngilizlerin tibbi bir mecmuası olan Medical Worl'de neşrettiği fikirleri ile doktor bir çok sene- ler edinmiş olduğu tecrübelerin neticesini anlatmış oluyor. Diyor Bir kadının çok defa ıztırabının sebebi beyhude şeylerdir. Ancak kadın bu ıztırabı yalnız olarak çeker. Halbuki kocası kendi der- dini karısına anlatabilir. Kadın ise çok defa derdine yalnızca ta- hammül etmeğe mecburdur. Ka- dının yalnız başına olarak bu ü- Züntülerden kurtulabilmek ça « Tesini bulduğu ise nadirdir. Kadının hayatındaki bu infi - âlleri - kocasının farketmiyerek Beçmesi ise kadının ıztırabını art- 7 | tırmaktadır. Çünkü bu suretle ko- casının yardımından mahrum kal miş olduğunu görür. Kadın koca- sını, kendi derdlerine bir ortak o- larak görmek istediği için onun tarafından ise bu üzüntülere e - hemmiyet verilmediğini görünce ıztırab artar, Kadınların çoğu i- çin izdivaç hayatının ilk seneleri bunların ömürlerinde görebile « cekleri en mes'ud bir devre teş- kil eder. Orta halli bir kadın için evlenmek demek büyük bir emel- dir. Bu kadın için evlenmek çok manalı, çok ehemmiyetlidir. Çün- kü birçok emeller ancak izdivaç hayatında hakikat olacaktır. Bir kısım kadınlar için de ko- caya gitmek demek sevdiği bir erkeğe varmaktır. Bu suretle aş- kını tatmin eder ve bu aşk onun bütün hayatınca hâkim olur. Fakat pek çok genç kadın için evlenmek demek bir takım iktı- sadi bir meseledir. Evlenmekle bu iktısadi meseleler halledilecek diye düşünürler. Bu kadınlar evin haricinde her gün işe giderler. İşe giderek para kazanmak onlar İ- çin bir esarettir. İşte bu esaret - ten onları kurtaracak olan şey ancak izdivaç olabilir diye düşü- nürler, İş hayatının sıkı kayıd ve şartı onları bıktırdığı için bun- 4 Kadın Evlenmeler nasıl ve niçin yapılıyor ? Bir Ingiliz doktor neler öğrenmiş ? dan bir an evvel kurtulmak ister- ıe;';ı. bu suretle görülüyor ki bir takım rahatsızlıkları belirmekte ve bunların meş'um tesirleri ken- dini hissettirmektedir. Pek çok genç kadınlar için izdivacın ikti. #adi bir mesele olduğu söylen - lar niçin yaşa- maktan bıkarlar ? yulan saadet herşeyin üstünde - dir. Hele bir kadının ilk gençlik seneleri bir takım üzüntülerle, ke derlerle geçmiş ise izdivaç ha - yatında bu sükün ve rahatı bul- mak istemesi pek tabildir. Koca- a varmadan evvel anasının baba- sının evinde sıkıntı çekmiş, ak - Hayır! Bunların hiç yeri değil... Sevimli artist yeni çevireceği bir filimde sahte sakal salıvermesi- nin sebebi bi Sonra, «budalanin saadeti» adlı filmin çevrilmesinden vaz geçil - miş. Bu, isminin — çirkinliğinden değil, bazı kimselerin hoşuna git- me düşüncesinden ileri gelmiştir. Üçüncü haber: Klodet Kolber'in «Zaza» filminde taşıyacağı elmas- ları Nevyork — kuyumcularından HKYT birisi temin etmiş. Bu elmasların kıymeti iki milyon — dolarmış... çok değil iki milyon iki yüz bin Türk lirası. Ben, kuyumcunun ye-, ripde olsaydım bunları ariyet ver- mez. Sevimli artiste can ve gönül-| den hediye ederdim. Değmez mi dersiniz?. mişti. Evet... Hal ve istikbal için izdivaç onlara göre iktısadi bir meselenin halli demektir. Meselâ iş hayatından kurtulmak, ondan sonra da ihtiyarlıkta emin olarak yaşamak ihtiyacı vardır. İlk şey bir kadının kendi ken - dinin hâkimi ve evinin sahibi ol- mayı istemesidir ki bundan du- rabasının hükmü altında yaşamış ve üzülmüş olan bir kadın için iz- divaç işte hep böyle kurtulmak emellerinin birer hakikat olması demektir. Bu halde bulunan bir kız izdivacı kurtulmak diye dü- şünür, Fakat bir kız için ıztırab ve ü- (Devamı 6 ınçı sabifede) * Rodolf Valântino, bu «Ölmez fişık>, «Şeyhin oğlu» filminde ye- niden diriliyor. Hahikaten bütün sinema artist- leri arasında Rololf Valântino ka- dar şöhret kazanan, bilhassa ka- dınların gönlünü çeken bir artist daha yoktur. Valântino öleli on iki sene oldu. Fakat hatırası, hâlâ — kadınların gönlünde yaşıyor, Hâlâ o güzel ha- yalini gözlerinden silemiyorlar. Cenazesi defnolunduğu — gün, binlerce kadın gözyaşları döke « rek tabutunu takib etmişlerdi. Hülâ ağlıyanlar var, Pariste, ö- lümünün yıldönümü günü, istira- hat ruhu için dua etmiye kilise - lere giden kadınların sayısı ta - savvur olunduğundan çok fazla... Londrada bir «Valântino'yu se- | bilirim: Filmin âmili venler cemiyeti» var. Bunlar,, Va lântino'ya aid birçok eşyaları tap- lamışlar, «metrukâtı mukaddese» gibi saklıyorlar, Holivud'da muhteşem bir türbe yapılmış. Her gün yüzlerce kadın ziyaretine gidiyormuş. Fakat, işte Valântino iriliyor. Yakında sinema perdelerinde gü- zel çehresini, tatlı bakışlarını ye- niden göre, Valântino'nun en muvaffak ol - duğu filim.. Bu söfer sesli olarak gösterile - cek. Buna rağmen bazıları, bu on senelik faclanın ilk zamanlardaki rağbeti görmiyeceğini iddia edi - yorlar. Birçok genç ve âşık rolü yapan san'atkârler unutulduğu hâalde Va Mâtino'nun şöhretini”el'an muha - faza etmesi, yeniden dirilmesini arzu edenler d& pek çok... * Marlen Ditrih Pariste bulunuyor Kendisini ziyaret eden gazeteci « lere: — Pariş dünyanın cennetidir. Buraya, fransızca ilk filmimi çe - virmek için geldim. Bundan çok mes'udum. Monmartr'li bir kız rolünü yapacağım. Muvaffak ola- dağımı ümid ediyorum. Ayın 29 un- da Amerikaya dönmek mecburi « yetindeyim, Fakat gelecek mayıs iptidasında tekrar geleceğim, ( Demiştir. Bu sözleri söylerken oturuyordu. Ellerini dizlerinin ü- zerine çaprast koymuştu. Sigara içiyor, afasıra gözlerini kapıyor- du. Marlen, bir Parisli — şivesile fransızca konuşuyor: — Ne dersiniz, Parisli bir kadın gibi konuşuyor muyum? — Parisli bir kardnı hakkile temsil edebi « lecek miyim?,.. Ona ne şüphe! Fakat, sevimli yıldız, çevireceği bu filmin ismini, Mevzuunu söylemek istemiyor. — Bunu bir sır olarak saklaya- cağıma söz verdim. Mazur görü - nüz beni. Belki değişiklik yapmak iktıza eder. Yalnız şunu söyliye - Foroster'le Sahne — vazına, diğer san'atkârlara gelince Marlen ay- ni ketumiyeti muhafaza etmekle beraber şunu ilâve etmiştir. — Henüz tamamile takarrür et- medi. Fakat her halde hepsi Fran- sız olacaktır * Fransua Roza, Prens Yuka Tru- beçkoyi Holivud'da tokatlamıştı. Prens, o vakittenberi hiçbir fi- (Devamı 6 ıncı sahifede)