(Dünkü sayıdan devam) İki sevgili, gizli gizli buluşu « ına karşı büyük bir kin besli- Yor. ondan nefret ediyordu. Vü- tudünü bir an evvel ortadan kal- yordu. Bu fikrini yavaş ziyâde erile hareket odiyor- n vefatile Markizin Pnacağı mirası düşünüyordu Mösyö Dob- karar verdikten ;r: );—_ıwın tecrübe etmek iste- 1 Möpeklerden ikisine verdi- tlar, yıldırım çarpmış Nide öldüler, Fakat bu ze- TAsanlar - üzerinde de Pacak mı idi? Bunu ÇİN şato civarındaki köy- | san fakir hastalardan isti- iğe l e ayni :î €tmeyi aüşündüler. Markiz, & yaptaları ziyarete gidiyor, pa- Md'—lynr' Pasta vesaire götürü- . Zavallı hastalar, B pastayı *k'."cv derhal ölüyordu. Zehir, Akikaten bi Onra Marki letli bi i:h bir kadından şüphelenmek 'N aklına gelirdi. Arkiz, zehirin tesl Ekli, rini yakın- ân görmel Mi 'k istiyordu. Bunun için Thelerdenberi S " len. Haçiberi kendisine hizmet 'î"r*n Şekinmiyecek kadar sa- hi:: Bösteren oda hizmetçisini l y Mekten çekinmedi. Bir sa- , FAVallı kadına bir pasta verdi, ıkaır derhal tesirini — gösterdi. ametçi kadın birdenbire fena - Ht Yere düştü ( Boğazım yarıyor, barsakla - N parçalaniyor... diye inleye İeye can verdi. Bu tecrübe üze 16 zehirin mikdarını çıgnıunî— — Kızım, dedi. Se; dat edebileceğimi dim. Esasen şeni - Çok iyi ettiniz, babacığım, Benim sevgili kızım!,, — ” Mak, Maş Gsefi bir şeydi. Bir an evvel kavaıl işini bitirmek, sevglisi. 'Vuşmak istiyordu. Bir sabah orlardı. Sen Krua, Markizin ba- | | | | l atını uğrunda feda et - | | hemşireşi kalmıştı: Matmazel Şar- DU LA i BRENVİLLİYE'NİN ö ü “CİNAYETLERİ oğazım yanıyor barsaklarım parçala- hiyor diye inliye inliye can veren hiz- netçi bir tecrübeyekurban mıolyordu? çayını kendi elile hazırladı. İçeri- sine zehiri koydu ve kendi elile babasına verdi, içirdi. Zavallı ihtiyar, az sonra müthiş sancılar, acılarla öldü. Baba katili Markiz, vahşi bir hayvan — gibi cansız cesede bakıyor, hain hain | ve için için gülüyordu. Dobray'ın bu âni ölümünün se- bebi anlaşılamadı. İhtiyarlığına verildi. Cânilerin ümitleri boşa çıkmış- tı, Dobray'ın vasiyetnamesi açıl- dığı zaman servetinin büyük bir kısmını oğlu Jorja terkettiği gö- rüldü. Markiz ve sevgilisi bu se- fer, Jorju öldürmeye karar verdi- ler, Çünkü o ölürse, evli olmadığı için mirası hemşiresine, yani Mar- kize kalacaktı. Bu yeni cinayeti kuvveden fiile çıkarmak için bir vasıta lâzımdı. Sen Krua, vaktile yanında uşak- lık edon La Şose ağlı bir serseriyi buldu. Bu adamın para için her türlü denaeti, cinayeti yapmıya kabili- yetli olduğuna kani idi. Markiz ne yaptı yaptı bu serseriyi kardeşi- nin hizmetine koymıya muvaffak oldu. Şaseye bin altın ve ömrü ol- dukça da kendi şatosunda kulla- nacağını vüdetti. Bu sefil herif, delikanlıyı ze- hirledi. Fakat zehirin mikdarını yanlışlıkla az koydu. Jorj, üç ay müthiş ıztıraplar içinde kıvrandı, nihayet öldü. Karnını açtılar, bar- saklarının yandığını, kangren ol- duğunu gördüler. Kimse, cinyaetten şüphelenme- di. Şimdi Markizin bir küçük lot Dobray,.. Jorjdan kalan mi- rasın yarısı bu küçük kıza düşü- yordu. Bunu öldürmek için vası- taya lüzum yoktu. Markiz bizzat yapabilirdi Mürkiz, küçük hemşiresini de zehirleyip öldürdükten sonra ko- casını da ortadan kaldırmıya ka- Tar verdi. Onu öldürdükten sonra serbest kalacak, sevgilisi ile öv- Tenecekti. Fakat her nedense Sen Krua, vaktile silâh arkadaşlığı — etciği Markinin ölümünü — istemiyordu. Acaba Markinin kendisine karşı Bösterdiği samimiyeti mi düşünü- yordu?.. Zavallı Marki, bir taraftan ka- rısnin. verdiği zehirlerin, — diğer taraftan Sen Kruanın içirdiği panzehirlerin zıd tesirleri altında günden güne eriyordu. Bir kış gecesi, Sen Krüa Bron- şitten yatıyordu. Odasının pence- releri sıkı sıkıya kapalı idi. Man- galdan çıkan kömürlerin zehirli gazlarile boğuldu, sabahleyin oda- | ya giren uşak, şövalyeyi ölü bul- du. Sen Kruanın akraba ve taallü- kat namına kimsesi yoktu, Eşya- larını tesbit etmek ve mühür altı- na almak için davet olunan hükü- met memurları, bir sandığın dibin« de küçük bir çekmece ile bir mek- tup buldular: *Bu çekmeceyi bulacak zatın, Markiz Brenvilliye götürüp biz - zat kendi eline teslim etmesini bilhassa rica ederim. Çekmecede bulunan şeyler Markize aittir. Ve ondan başkasının bir işine yara- maz. Şayet Markiz benden evvel ölmüş ise çekmecenin açılmadan yakılması muvafıktır. Aksi - sü- rette hareket edildiği takdirde ne- ticeden hiçbir mes'uliyet kabul etmem.... Paris, 25 Mayıs 1654. imza: Sen Krua.. Bu garib mektub memurların dikkat nazarını çekti. Çekmecoyi (Devamı 6 ıncı sahifede) | TİYA Hamburg mekteblileri- iki dost Kedi ve Köpek Hayvanların, her halde insan - lar kadar kötü ve fena olmadık - ları muhakkak... Bunu isbat için (hayvanları müdafaa) adlı bir eserdeki şu vak'ayı zikretmek kâfi «Hayvanları seven, hareketleri- | ni tetkik eden bir zatın büyük bir köpeği ve küçük bir kedisi var - dı. Kedi ile köpek biribirlerini seviyorlar, dalma bir arada bu- lunuyorlar; yemeklerini de — bir kaptan yiyorlardı. «Yemeğe ayni zamanda başlı - yorlardı. Fakat kedi, arkadaşı gi- bi çabuk yiyemiyor ve aç kalı « yordu. Buna dikkat eden. sahibi birgün, kedinin rahatça karnını doyurması için köpeği bağladı. Fakat küçük kedi, kaptaki kemik- lerden en büyüğünü ağzına aldı, köpeğe götürdü" Sonra döndü, yemeğini yemeye başladı. «Bu tecrübe defaatle tekrar e - dilmiş ve her defasında kedinin en iyi parçaları seçerek köpeğe götürdüğü görülmüştür. «Fakat neticesi şu ki köpek, herg ün bir arada bulunduğu ke- diye karşı muhabbet göstermek - le beraber diğer kedilerden nef- ret ediyor, gördü mü hemen Üzer- lerine atılıyor, boğmak istiyi du...> ne falaka çekilecek Maarif nezareti, yaramazlık e- den, uslu durmiyan mekteb tale- belerine falaka cezasının tatbi - kına karar vermiştir. Fakat bu ceza, kızlara tatbik e- dileceği zaman müdürden müsa- ade alınmasını şart -koymuştuür. Ayni günde ceza tekerrür ettiği takdirde de müsaade almak lü - zımdır. Çocukların sıhhi vaziyet: lerinde bozukluk görülürse dokto- | ra muayene ettirilmeden dayak a- tılmıyacaktır. Esraren Londra gazeteleri İngilterede Midilseks civarında bir köşkte vukua gelen bir cinayetten bahse- diyorlar. Aslen Avustralyalı bir İngiliz olan Pol izminde zengin bir adamın dört çocuk anası olan karısı geçen gece ağır yaralı 6 - larak bulunmuş kocası da sokağa fırlıyarak karısının yaralandığı- ni bağıra bağıra komşulara du - yurmuştur. şular onun bağırmasına uykudan uyanmışlardır. Fakat Pol karı - sının yaralandığını bağırarak her tarafa duyururken şunu da söy- lüyordu: — Yetişiniz, bizim evde yabancı bir adam varl. Konu komşu geldikleri zaman Polün ağlıyarak yatan karısının TRO Ertuğru! Sadi OTE Taksimde, eski (Camlıköşk) ü bu sene, tiyatro haline ifrağ e - den san'atkâr Ertuğrul Sadi'nin sezona W. Shakespeare'in Othel « lo'sile girdi. Meşhur İngiliz ti ro müellifinin bu eşsiz trajedisini kısa bir müddet, ancak bir kaç ge- ce, iyi bir temsil muvaffukiyetile oynadıktan sonra değiştirdi. İkin- ci olarak sahneye bir vodvil koy « du: Ertuğrul Sadi tek «Otello. da «Çamurda bir zambak». Bu vodvili, evvelce de bir kaç defa görmüştüm; Fransızca'dan çok kuvvetli bir Adaptation'dur. Umumi dekor: Sade, basit fa - kat sevimli.. Burası, tiyatro hali- ne könürken yapılan her şöyin, büyük bir feragat nefsin yarattığı enerji ile yapıldığı belil... Böyle mütevazi, fakat ciddi bir tiyatro kurmak maksadile sarfedilen e- meğin ehemmiyetini anlamak i- çin, henüz, «Kanto» ve Variyete» gibi hizmetlerde kullanilacal Tiyatrosunda LE O siz tiyatro seyretmeğe tahammül edemeyenlerin ne büyük bir ek- seriyet olduğunu düşünmek kâfi- dir. Tiyatroda bir salon müziği var- dır. (Devamı ıncı sehifede) üzerine kapanmış olduğunu gör- müşlerdir. Pol daima şunu tekrar ediyordu: — Ah, şimdiden sonra çocuk - larımıza kim bakacak?. Onları kim büyütecek?, Adamın başından kanlar akı - yordu. Yarasının ağır okluğu an- laşılıyordu. Nihayet yarası bağ- lanmış, tahkikata girişilmiştir. Kadın da hastaneye götürülmüş ise de çok geçmeden ölmüştür. Za- bıta memurları tahkikata girişe- rek Polün kim olduğu anlaşıl - mıştır. Pol Umum Harbde askerlik et- miş, ağır surette yaralanmıştı. Ar- kasında hâlâ bu yaranın yerleri görülmektedir. Komşuların da Zengin adam da başından yara- | lanmış, kanları akıyordu. Kom - | 5—SON LGRAF — 231 ci Teşrin malümatına müracaat edildiği za- man şuna varılmıştır: Bundan dokuz ay kadar evvel Pol o tarafa gitmiş, yer tutmuş, yerleşmiştir. Kendisinin o zaman piyasada tanınmış, para kazanan bir adam olduğu — söyleniyordu. Hakikatte de günden güne kazan- cı artıyordu. Orada köşk tutarak yerleştiği zaman karısını da ge- | tirmiştir. Karısı Belçikalıdır. Ka- | dının otuz dokuz yaşında olduğu tahmin edilmektedir. Polün tut- | tuğu köşk herkesin beğendiği, im- giz cinayet Katili ortaya çıkaranlar Karısı öldürülen adam hâlâ kendine gelemi yor rendiği bir yermiş. Kapısında mermerden yapılmış iki - bü; aslan buranın öyle kolay kolay u- cuz fiata tutulur gibi olmadığını göstermeğe kâfi görülüyormuş, Polün biri on yedi, diğeri on al- tı yaşlarında olan Belçikadaki rahibeler mektebine yollamış, orada okutuyormuş. On iki yaşında bir kızı ile yedi yaşın- da bir oğlu vardır ki bunlar şim- di ana babanın yanında, köşkte bulunuyorlardı. Kadının köşkün içinde ne su- retle yaralandığı — anlaşılamıyor. Kocası geldiği zaman onu yerde yüzükoyun yatarken bulmuş, bu- nun üzerine feryada başlamıştır. Kadın hastaneye gölürülrken ko- cası da beraber gitmiş, o da ba- şındaki yarasını tedavi ettirmiş- tir. Kadın öldükten biraz sonra idi ki bir erkeğin sivil zabıta me- murları ile beraber polis karako- luna gittiği görülmüştür. Pol evde bir adam olduğunu ha kırarak konu komşuya söylüyord. Bununla beraber bu adamın na. sıl birşey olduğunu görmediği an laşılmaktadır. Kadının da ifades alınamadığı cihetle tecavüzün na sıl olduğu anlaşılamamıştır. Tahkikatın ne neticeye varacaj İngiliz gazetelerince de merakla takib edilmektedir. Batıl İtikadlar ve Tesadüf... Çiçeklerin, kıymetli taşların uğur veya uğursuzluk getirdiği doğru mu?.. Mari Antuanet'in uğursuz tülü kaç kişiye felâket gelirdi? - Ur- tanca çiçeklerinden korkan artistin hakkı yok mu? - Hurafate inan- malı ma, yoksa tesadüf diye geçive rmeli mi? - Bunu sayın okuyucula- ra birakıyoruz... Bazı çiçeklerin, kıymetli taşla- rın ve bazı şeylerin saadet veya felâket getirdiklerini, uğurlu ve- ya uğursuz olduklarını söylerler. Bu doğru mu, doğru değil mi bilmem... Bildiğim bir şey varsa © da meşhur bir elmasın, sahiple- rinin feci bir surette ölümlerine sebep olduğudur. Bunu, hiç şüphe yok ki benim gibi, sayın okuyucularım da işit - mişlerdir, bilirler, Bu uğursuz elmas gibi uğursuz ve felâket, musibet getiren bir de İngiliz kadınları “Jçabında pilot olabiliriz. Hava dösllolarına iştirak etmemekle beraber Milli Müdafaaya hizmetler İngiliz harbiye nezareti, tehli- ke vukuunda kadınları da silâh altına almıya karar vermiş ve şimdiden buna hazır bulunmala- yını ilân etmiştir. Bu karar, bir çok suallere se- bebiyet vermiştir: — Kadınlar seferber edilirse ne İngiliz kadınlarından biri h talık risalelerden birine yazdığı makelade diyor ki: «Kadınlar âasker - olur mu?... Niçin olmasın!, Bence, kadınların eline koca bir tüfek verip, sırtına ağırlığını yükletip talim ettir - mek, sonra ilk saf harpte bulun- durmak doğru değildir. Kadın, er- kekler gibi kuvvetli ve mul vim değildir. Kadınlar (Meşakı se- fer) € tahammül edemiyecek de- recede hafif ve tahliftirler. Ağır vazifeler — göremezler. — Bundan sarfınazar, kışlalarda da husust tertibat almak, değişiklikler yap- yapabiliriz..., diyorlar —- Tagiliz kadınlarına yürüyüş Söretiliyer Kadınlar tayyare — bloklarında istihdam etmelidir. da budur. Kadınlardan tayyare- ciliğin her şubesinde istifade &- dilebilir. 1. — Seyyar hastahaneler: Pi- alar huduttan hastahane- ralı naklederler, 2. — Nakliyat: Yeni makineleri fabrikadan karargâhlara götürür- ler. 3. — Keşif, fotoğraf: Fakat düş- man topraklarında değil, hudut- larda, cephelerde. 4. — Talim ve terbiye: Kadınlar | acemi neferleri erkeklerden daha çabuk telim ve terbiye ettirebi - Brler. (Muharebe uçuşları, bom- bardıman müstesna). 5. — Mühenmdislik: 'Tayyare fabrikalarında çalışabilirler. 6. — Telsiztelgraf: Bütün tay- yarelerde telsiztelgraf cihazı bu- tunacağından bu vazife kadınlara En muvafıkı| verilebilir. (Devamı 6 ıncı sahifede) tül vardır. İsmini bildirmek — is- temiyen bir zat bu tülü, Nevyork taki (Milli Müze) ye ihda etmiş tir. Daha doğrusu uğursuzluktar kendini siyanet etmek istemiştir Bu tül, 15 inci Lui'nin müstak bel Kraliçe Mari Antuvan'ta, he diyeten gönderildiği dantel tül - dür. Bunu Dük dö Rohan, tara fından, genç Arşidüşesi Fransı topraklarına ayak bastığı zama: takdim edilmişti. Tülü müzeye gönderen zat, bu na ait bütün vesikaları da bera - ber göndermiş ve aytı bir. ca - mekânda hıfzını rica etmiştir. Bu tülün hakikaten uğursu: olduğu ve felâket getirdiği zanno: lunmaktadır. Mari Antuant tü - lü, Prens Lambale hediye vermi; ve az sonra Pronsin kafası Tamp- lin penceresine asılmıştır. On sekizinci Lui, tülü Düşesi dö Berri'ye vermek için satın al; mıştır, ve Düşesin zevci maktülen ölmüştür. 3 üncü Napolyon Sedan muha rebesinden sonra birçok hediye - lerle beraber bu tülü de İmpara- toriçe Ojeni'ye vermiştir. İmpara- toriçe de İngiliz zenginlerinden Sör Persi Treveylana satmış, « da düğün hediyesi olarak karısı na vermiştir. Zavallı Leydi, beş gün sonra zehirlenerek ölmüş - tür. Bu tül, 1901 de Cenubi Ameri - kada meydana - çıkmıştır. Astor adlı bir milyarder, Astor, Fransız Kraliçesinin bu tülünü satın &l « mıştir. Aston, bir kaç ay — sonra Titanik faciasında boğulup git « miştir. Umumi harpten sonra - Moriel Vanderbilt düğün günü bu tülü başına koymuştu. Fakat bü- tün dostları derhal çıkarmasını veyahut düğünü terkedeceklerini söylemişlerdir. Ayandan Morov, bu uğursuz tülü aldıktan on beş gün sonra fücceten ölmüştür. Bunlar şüpheszi birer tesadüf - ten ibarettir. Ve bu feci hâdise - ler, garib bir surette hırafatı te- (Devamı 7 inci sahifede) iki kızını da —