HiT girdi ve Her Hitlerin gençlik hayalına dair yapılan tetkikat üzerine İn- gilterede neşredilen şayanı dikkat malümatı «Son Telgraf> bir iki Bgündenberi neşretmektedir. Vak- tile Her Hitlerin Münihte oturdu- ğu bir odanın sahibi olan terzi a» ilesinden bu tetkikat sırasında çok şeyler öğrenmek kabil olmuş- tur. Çünkü terzi Pop'un eşi şaya- ni dikkat bazı tafsilât vermiştir. Kadının sözlerinin alt tarafı da bugün neşrediliyor, Bundan sonra Her Hitlerin ha- yatına dair olan diğer safhalar da İngilterede neşredildikçe bu Tecektir. ı"n»rıımn hayat arkadaşı dün - den kalan sö den yğ:ım sözlerine şöyle devam — Bazı zamanlar kendisini n sini mut fağa çağırarak bizimle beraber biraz birşey yemesini teklif etti. Bimiz zamanlar da çok oluyordu. Likin son derece nezaketle bunu Teddeder, çalışmak mecburiye « tinde olduğunu söyliyerek bize ö. Zür dilerdi. Her vakit böyle ya - î:rdı. Bir kere iyi hatırlıyorum disine doğrudan doğruya şöy- le demiştim: T h Adolf Hitler, sö, 1Ş anlamayınız. Fakat gi z t siz bu gi g.şıo kendinizi hasta Pdoeek:mş: uSok kitab, saatlerce bunları o. BİZ Testam deği kitabları okum, faydası var?, Bu sözüme kar, Him kolumdan Söyler eğfühlerem Prau Pop. Siz. bil insanlar kendilerine umdır, ne lâzım de- iyice tayin #edemöez- il misiniz?. Bu ki. 'anın Fessamlığa ne 1 gülümsedi. Be. tutarak — şunları yRETİ Pop'un hayat 'au Pop işte böyle dof Hitler Umumt Verdiği 914 senesi yazı ;mr terzi Pop'un u-.ndlv'ız::nk: Kaçak kaliyor. Kiracının geçirdiği ayat da yukarıdanberi arkadaşı #öylüyor. A. Harbin pat - — Nihayet 914 5 tos ayı geldi. Yani rkuv ©O günlerde * Adolf Hitler Haa bir kart çıkararak gösterdi. vu Onuün artık Alman mdm Tamile gürmesine müsaade için ve tarçiğ bir vesika idi. Hitler Avus- TYA tebaasından olduj Man ordusunda vazif, le alabilmesi ;’_';:k ayrıca bir mı'u-ı;ğlıı. l v - B bu mesi'şartile kabildi. Demek kt €enesinin ağus- ada bir kıt'aya sütunlarda onlar da hulâsa edi - | ylediğimi yan- Avrupada harbi ĞU için Al- | Mümkün olmuştu. Kendisi Bav- Marş çalınırken L E RİBir koca radyoda Milli| Alman devlet reisi senelerden sonra. Nasıl poletik aleme çalıştı ? Genç Adolf artık askere gitti. Artık askerlikle, talimlerle meş- güldü Arasıra izin aldığı zaman bizi görmeğe geliyordu. Bir kere geldiği zaman kocam kendisine bir bira içirmek istedi. FakatAdolf Hitlef İspirtolu içkilerdenhiç hoş- lanmazdı. Bira içiyordu. Yalnız bu sefer kendine ikram edilen bir geyi reddetmemek için içecekti. Her halde istemiyerek içti. Fakat bizimle diğer bir mesele çıktı! İç- tiği biranın parasını mutlaka ken di vermek istiyordu. Biz wrar et- tik: — Olmaz, Her Hitler, kabil de- Bil! diyorduk, Nihayet bu ısrarı- mız karşısında bana dedi ki: — Frau Pop bu bir defa oldu. Siz bundan sonra bapa artık bira ikram edemezsiniz. Düşününüz ki elinizde paranız varsa onu çok İ- Yi idare etmek — mecburiyetindi siniz. Çok para sarfedemezsiniz. Sonra çekilip gitmişti. Bir müd det sonra geldiği zaman bize ar- tık veda ediyordu. Çünkü kıt'ası artık Münihten ayrılıyordu. Ko- camın elini tutarak sıktı.. Ondan rica ediyordu: — Eğer garb cephesine gider- sem kız kardeşime — yazarsınız. Burada kalan ufak tefek eşyamı üldırsın. Eğer isterse, istemezse bu eşya sizde kalsın, Size böyle bir zahmet yüklettiğimden dolayı affmızı dilerim. Sonra benim elimi sıktı. Ken - sine bu ayrılıştan müteeasir ol- duğumuzu, hepimizin onu ne ka- dar takdir ettiğimizi söyledim. On| dan sonra çocuklarımla- vedalaş- tı. Ayrıldı, gitti. ,Ondan sohnra artık kendisinden hiçbir haber alamadık. Seneler Böçti. Neden sonra idi ki harb bit Miş, Her Hitler de tekrar bizim sokağa dönüp gelmişti!. Bizim evde evvelce oturmuş ol- duğu odayı yine kiralamak isti- Yyordu. Fakat bu odayı kendisine veremezdik. Çünkü bizim iki ço- cuğümüz vardı. Biri kız, biri er- kekti. Adolf Hitler askerden dön düğü zaman bu çocuklar artık bü- Yümüşlerdi. Her biri için ayrı bir oda lâzımdı. Artiık kiraya ve- rilecek odamız kalmamıştı. Bunun üzerine Her Hitler çe- kildi, gitti. Fakat çok kere gelir, bizi ziyaret ederdi. Kocam terzi olmak dolayısile Her Hitler giye- ceği elbiseyi ona yaptırıyordu. Bu hal 928 senesine kadar devam etti. Bundan sanra biz dükkânı bıraktık. Evet, Her Hitler kolay kolay bulunabilir adamlardan de- ğildi. Münihli terzinin hayat arka - daşı bunları söyledikten sonra artık Her Hitlere dalr bildiği şey- ler de burada kalıyor demektir. Fakat Alman devlet reisinin ha - yatını tamamile tetkik ederek yaz mak için uğraşılırken muharrir şu suali kadına sormaktan ken - dini alamıyar: — BHer Hitler sonra Almanya devlet reisi oldu. Eski kiracınızı bu makama çıktıktan sonra hiç bir kere olsun görebildinir mi? Frau Pop bu sünle cevab vere- Tek diyor ki: — Evet, evet gördüm. Bir gün işittim ki Her Hitler Münihe gel- Miş, mimar Profesör Troşt ile gö- Tüşmek için burada bulunuyor- muş. Bunu öğrenince pazar gün- lerine mahsus olan elbişemi giy- dirn. Doğru giderek Profesörün evini buldum. Her Hitler orada i- di. Maiyetindeki memurlardan i- :L:ııgı gelerek ne istediğimi sor- ları zaman maksa, t Hİ dimi anlat — Her Hitler ile bir dakika gö Tüşmek isterim, dedim, keııdl:i; Pek eskiden tanırım, O zaman benimle bu iki memur Arasında bir sual cevab başladı. Beni bir türlü içeri almak iste- (Devamı 7 inci sahifede) Karısını yataktan kalkıb “Selâm,, vaziyetinde durmıya mecbur edebilir ml? M, H. Fof son derece vatanse-» ver bir Amerikalıdır. Amerikada, radyo programı bitince milli marş çalmak âdettir. (Yani her gece). M. Fof, marş çalınırken salo - nun ortasında «selâm!» vaziyeti alır, marşı dinler. Buna kimsenin bir şey demeğe, itiraz etmeğe hak- kı yok. Tam bir vatansever olmak itibarile bu vazifesidir. Fakat M. Fof, yatakta yatan ka rısının da, mürş başlar başlamaz kalkmasını ,ve bitinceye kadar da «selâm!» vaziyetinde durma- sını istiyor ve ısrar ediyormuş. Kocasının emrine itaat ve ge- celik görleği ile yattıktan fırlı- yan Madam Fof nezleye tutul- muş ve radyo şirketi müdürüne müracaatle milli marş çalınırken yataktan kalkmak mecburiyetine dair Amerikan kanunu esasisin- de bir madde bulunup bulunma- dığını sormuştur. Radyo şirketi müdürü, cevap vermeyi salâhiyeti - daha- linde görmediğinden keyfiyeti Nevyork belediye reisinin müta- leasını sormuş. Belediye reisi de, Bahriye ne- zaretine müracaat etmiş, Bahriye nezareti de, marş çalınırken, ya- takta bulunanların kalkmak, se- lâm vaziyetinde durmak mecbu- riyetinde olmadıkları cevabını vermiştir. Madam Fof ta bu saye- de kocasının ısrarından kurtül - buna | Torrerm gn B Marzel Şantal Çariçe rolünde Bu; Raspotin> in ilk filmi de ğildir. Sonuncusu da hiç... Bu ser- seri papasın hayatı, bütün sinema âmillerini işgal ediyor ve edecek- Zira, bu meşhur Rus tir. Niçin?.? köylüsünün h den büyük bir faciadır. Konrad Veldt'in Amerika, Lio- nel Barrimor'un Amerikan - fil- minden sonra Harry Baur, Marsel Herbiye'nin idaresinde Raspotin'i temsil ediyor. * Sibiryanın uzak köylerinden e siyah uzun sakallı, kara gözlü bir Mojik ilâhi bir söl ola- rak telâkki ediliyor. Her şeye 5—SON TELGRA F — 18 | ci Teşrin 1938 —— ———0 ——— ——— — RASPOTİN Mucizeler gösteren papas. Harry Baur ve Raspotin inanan saf ahali kiliselerde, pa- pasların vüzlarından ziyade bu kaba adamın garip sözlerini din- liyor. O: «İnsan günahkâr mahlüktur, Allah le yaratmıştır. Bunun için daima ibadet, tövbe ve istiğfar etmeli- dir...» diyor. Başına bir sürü ca- hil ve saf köylüleri topluyor. Raspotin içkiye, eğlenceye çok düşkün. Bütün köylüler gibi ser- seri hayata düşkün. Memleketi baştanbaşa dolaşıyor, manastır- ları, mukades yerleri ziyaret edi- yor. Günün birinde doğdüğü kö- ye, Pokrovokua'ya dönüyor. Bu sırada bir manastırda bulu- nan ve tedavi olunmıyan bir mec- zubu iyi ediyor. İşte o günden sonra büyük bir şöhret kazanı- yor, Bu şöhtet köyden şehre, ge- hirden tâ Petresburga kadar ya- yılıyor. Kibar tabaka, mücize gösteren bu papası görmek merakına düşü- yor. Bu sırada vellaht Aleksi Roma- nof bir kaza geçiriyor. Sandala at- larken düşüyor. Vücudünde mavi Kırmızı Köşk'ün Esrarı Timarhaneden kaçan Sigoyer “Paris-Suar,, gazetesi muharririle tele- fonla görüşüyor. Nasıl kaçtığını anlatıyor, sonra: “Bana işkence yaptılar, şikâyet edeceğim. İki deli, Klermen timarhanesinden hte » diyor bir anahtarla kapıyı açıp çıkmışlar, timarhanenin önünde, kadın kıy_ıfetine girmiş bir erkek kendilerini etemobil ile bekliyormuş!, Telefon edenin kim olduğunu | sedasından derhal tanıdım. — Birkaç saat için Paristeyim. Sizi görmek istiyorum. Söyliye- cek çok mühim şeylerim var. Diyordu. Saat 21 i 30 geçe Mon- tolon bahçesinde bulunmayı ka- rarlaştırdık. Baron» son defa ola- rak şu tavsiyede bulundu: — Rica ederim, yalnız geliniz... Dediği saatte geldi. Otomobilin bir köşesine yaslanmıştı. Yanın- da, vaktile Barselonda — tanıştığı zengin bir kadın vardı. Benim o- tomobilime atladı, Moböj sokağı na doğru sür'atle gitmeye başla- dık. Arka pencereden bakıyör, ta- kip edilip edilmediğimizi anla- mak istiyordu. Bazan sağa, bazan sola sapmamı söylüyordu. Aca sıra gülüyor: — Pek hızlı gitmeyiniz, Belki bir kaza yaparsınız, Cezaya çar- GAT NN ö Çai B YD pılırsınız... Diyordu. Bu tımarhane kaçki- nanın iradesine hâkim olduğunu ve düzgün söz söylediğini gördük- çe hayretten kendimi alamıyor- dum. Reomür sokağından geçerken bana: — Sola sapınız... Sizi, halin ar- kasında küçük ve tenlla bir soka- ğa götüreceğim. Orada serbest ko- nuşabiliriz. Tabii tımarhaneden nasıl kaçtığımı öğrenmek istersi- niz... Uura sokağına eelmiştik. Ka- ranlık bir köşe arıyordum. — Alâ... Burada konuşabiliriz. Lâmbaları söndürünüz. Motörü durdurunuz. Bir sigara?, 'Tabakasını uzattı, ve çakmağı- ni çıkardı. — Sizi görmiye gelmezden ev- vel eski patronum Mösyö Robere uğradım. Elbiselerimi değiştir- dim. Serbest bir adama lâzım olan bazı şeyler-aldım. Otomobilin tavanındaki lüâmba- ya yakfı. Söndürmek istedim. Fa- kat kolumdan tutarak mani öldu. Bir tehlike yok. Merak etme. yiniz... Ayağında çizgili ve ütülü bir pantalon, sırtında lâcivert bir ce- ket ve çok güzel bir ipek gömlek vardı. Başından bereyi çıkardı: Yalnız saçlarımı — uzatama- dim. . Dedi, Çehresi biraz zayıflamış- tı. Küçük siyah gözlerini gözleri- me dikti: — Deli ölduğuma sizde irlan: dıniz 'mi?.. Dedi. Bu sırada geçenlerden birinin otomobile yaklaştığını gö- rünce gaza bastım, ve Tâmbayı söndürmesini söyledim. Sükünet- le cevab verdi: . Geçicinin bi risi. Şüphesiz evine gidiyor. V: kit gaybetmiyelim, zira Pariste çok kalacak değilim, Size n kaçtığımı kısaca anlatayım, KADIN KIYAFETİNDE BİR ERKEK — Tımarhanede bulunan ve be- nim gibi deli olmıyan sevimli bir delikanlı, Riviyer, birdenbire ce- binden bir maymuncuk çıkardı, Kapıyı açtı. Saat tam 10 buçuk idi. Bu saatte gardiyanlar hep bir araya toplanırlar, kahvaltılıfını ederlerdi. Beraber avluya indik. Nihayet- teki küçük kapıya doğru yürü- dük. Maymuncukla açtı. Dışarı çıktık. Artık serbest idik. Biraz ileride kadın kıyafetine girmiş bir erkek dostumuz bizi otomobil ile (Devamı 7 inci sahifede) insanları böy- * lekeler husüle geliyor, sıhhi vazi- yeti bozuluyor. En maruf doktor« İarı telâşa düşürüyor, seylânı demden korkuyorlar. Saray halkı veliahtın ölümüne — hazırlanıyor- lar, İmparatoriçenin Donörlerin- den ve Kont Legovin nişanlısı STT Tâanya Nikitina gizlice Raspoti- nin celbini tavsiye ediyor. Çar, ilk evvel buna muvafakat göstermiyor. Fakat nihayet, ça- riçenin ricaları karşısında razı o- luyor, Raspotin, saraydan kendisini a- radıkları zaman bir gece barında içiyor, eğleniyordu. Kont, hiç sevmediği bu köylü papasa im- paratorun iredesini tebliğ etti ve kendisini Tsarkote “ Seli sarayına götürdü. Raspotinin sırtında pis, Jekeli üdi bir gömlek, ayaklarında ça- murlu çizmeler varAÇarı ve çari- çeyi köylü âdeti veçhile kucaklı yarak selâmliyor ve vellahdın dasına götürülüyor. Odada, Çaroviçle istiyor. Yavaşça bazı şeyler söy- lüyor, sonra bu hasta ve zayıf vücudü okşuyor. Okşadıkçâ ağrı- lar geçiyor. Hastarın rengi pem- beleşiyor, rahat bir uykuya dalı- yor. Raspotinin ikinct mücizesi! Veliaht iyileşiyor. İşte o gün- den sonra Raspotinin şöhreti bir kat daha artıyor. Çar ve çariçe kendisine hürmet gösteriyorlar, ve mucizeli ellerini öpmekten çe- Kinmiyorlar. Hergün siyasi, içti. mai mevki sahibi birçok zevi yarete geliyor. Raspotin, birçok paralar alıyor ve bunları avuçla dağıtıyor, İşlişe retle, sefahatle yaşıyor. Birçokla- rı kendisine tapınıyorlar, birçok ları da nefret ediyorlar. Nihayet düşmanları galebe ça- lıyor. Umumi harpten biraz ev- vel, saray erkânının tehdidi üze- rine çar, Raspotini Sibiryadaki köyüne göndermiye mecbur olu- yor. Orada, vaktile afaroz ettiği bir hizmetçisinin suikasdine — maruz kalıyor. Saf kadın, Raspotinl öl- dürmekle şeytanı öldüreceği ka- naatinde. Fakat, Raspotinin göğ- süne saplamak isteğiği hançer iş- lemiyor. Nihayet 1914 de umumi barp çıkıyor. Halk, Raspotinin Çar üzerinde icrayı nüfuz edece- Menfaatlerine sadık olan impa- rator buna rıza göstermiyor. Bu sırada Raspotin tekrar saraya ge- liyor. İzin ile cepheden Petresburga avdet eden Kont Lego ve birkaç arkadaşı bu Mojik papasın nüfu- zuna, entrikalarına nihayet ver- mek istiyorlar. Kontun Raspotine şahsi bir kini var. Onu, nişanlısı- nn muhabbetini çalmakla itham ediyor, Raspotinin ölümünü ka- rarlaştırıyorlar. Kont, Raspotini evine davet e- diyor ve ona siyonfisli pasta ve şampanya ikram ediyar, Hayret Raspotin - pastaları yi yor, şampanyayı içiyor, fakat bü müthiş zehir tesiri icra etmi- yor. Bunun üzerine Legov ve dost- ları rövolverle öldürmek mecbu- riyetinde kalıyorlar. Raspotin öl. mezden evvel şu sözleri söylüyor: *Mukadderatim, imparator aile- sinin mukadderatına bağlıdır. Ben öldükten sonra bir kış geçecek ve Romanof ailesinden sağ bir fert kalmıyacak!...» Raspotinin bu son sözü doğru doğru çıkıyor. * İşte, birkaç gündenberi Saray sinemasında gösterilen <Raspo- tin» filminin mevzuu budur... Harry Baurla beraber (Raspo- tin, Marsel Şantal'i, Jany Holt, Korina Nelson ve P, R. Vilm'i al- kışlamamak kabil değil... BEDİ GÜNDÜZ Gaby Morlay Genevrede vereceği bir müsamereye yetişmek istiyen sevimli yıldız Otoray'la bir sür'at rekoru yaptı G. Morlay Helanda hududunda gümrükcüler tarafından uHlıkonulmuştur. Eğer Bal istasyon şefi otoray'- dan istifade etmeterini söyleme- Miş olsaydı sevimli san'atkâr, Ce- nevre komedi tiyatrosunda, Han- ri Bernştayn'in «Mesâjer» piyesi- ni oynuyamıyacaktı. G. Morlay Holandadan geliyor- du. Ve ayni gece Cenevrede bir müsamere verecekti. Perde 20 yi 45 geçe açılacaktı. Holanda hududunda Gabi, ar- kadaşları ve bağajları gümrük memurları tarafından — alıkonul- dü. Bu sebeple Bale ancak saat 17 yi T7 geçe gelebildiler, Cenev- reye gidecek ilk tren 23 ü 45 ge- çe hareket edecekti, Gabi, ne ya« pacağını şaşırmıştı. İlk evvel tayyare ile, sostra oto- karla gitmeyi düşündü. Fakat bu- nun ikisi de tehlikeli idi. İstasyon şefi, husust bir oto- karla gitmelerini tavsiye etti. Sa- at 17 yi 20 geçe (Kızılok» Bal is- tasyonundan ayrıldı ve 20 yi 10 geçe Cenevre istasyonuna girdi. Gaby Morlay Otoray, iki saat 50 dakikada 237 kilometre katetmişti. Bu mesafe- yi en sür'atli trener ancak 3 saat 30 dakikada alabiliyorlardı. Gabi, muayyen saatte, halkım alkışları arasında sahneye çıktı.