K ! , t E 4 ; f YAY P S S CF 4—8SON TELGRAF —İ8 1 ci Teşrin 1938 PETROL HARB yolunda gırecekler mi? Daha şimdiden bir çok devletler petrol menbaları arıyorlar Yeni gelen Avrupa gazetelerin- de tazelenen mühiri bir mevzu da büyük devletlerin denizaltı gemileri, bu gemileri yaparken * takib ettikleri maksadlardır. Al- yTasnyanın birkaç sene evveline gelinciye kadar hiç tahtelbahiri yökken birdenbire 50 tane deniz- altı gemisi vücude getirmiş ol » Mması, İtalyanın da birkaç seneden beri tahtelbahirlerini arttırmış olması Fransayı lâkayd bırakan aallerden değildir. Dünkü — «Son Telgraf buna dair verilen malü « nen rakamlırı bu sü- azıyordu. ımlara, mukaye« n tarafında tekra- Bu bahsi: selere dair ra lüzum kalmadı, Fakat istik - | dir. İstikbalde olacak bir harbin balde Avrupada bir harb çıkarsa | büyük devletlerin milerinden neler beklediği ve ne gibi ihtimalleri gözönüne aldık ları cibeti kalıyor, İki çeşid tahtelbahir var: 1— Sahilden uzaklaşmıyacak c lan tahtelbahirlerdir ki bunlar ton itibarile küçük oluyor. Mese- lâ İtalyanın tahtelbahirlerinin ço- Bu 600 ile 850 ton arasında deği- şiyor. İşte bunların miktarını art- tırmak var, 2— Yahut da büyük denizlere çıkacak, büyük denizaltı gemi - lJeri yapmak var. Bunları çoğalt- mak var, Fransızlar böyle büyük denizler için yapılmış ve her biri 1500 tonlük 30 tana denizaltı ge- misine mâalik olmakla iftihar edi- yorlar. € Almanyanın, İtalyanın denizaltı gemilerinin bugünkü — miktarını gösleren rakamlar dün yazılmış olduğundan bugün bunları tek- rara lüzum olmasa gerek. Fakat denizaltı gemileri meselesi yalnız * büyük devletler arasında bir si- lâhlanma yarışı meselesi değil - | a— — denizaltı ge- | bu türlü ihtimallerin alarak bir hazırlanma mu: Onun için başlıca ihtimalleri ler olduğunu bu işlerle meşgul | Avrupa matbüatının. yazıların - dan çıkararak şöyle bir düşün - mek İğzım geliyor: 1— Almanza ile İtalya arasın- daki dostluğun devam — edeceği, yani Berlin - Roma mihverinin sağlarm kalacağı ihtimaline göre yürütülen hesab Fransızları bir an evvel denizaltı - kuvvetlerini arttırmağa sevkediyor. İtalyanın evvelce 52 tahtelbahiri varken 99 olmuştur. Almanyanın da bugün elinde 50 tahtelbahiri vardır. Bun ların ikisi bir araya gelince Fran- sanın elindeki 77 yi çok geçiyor. İki sene-evvel Fransa dünyanın tahtelbahir itibarile birtnci dev- leti sayılırken bugün Berlin - Ro- ma mihverinin karşısında böyle kalması caiz olamıyacağını, onun için bir an evvel bu mevcudü art- tırmak lizım geldiğini Fransız- lar düşünmüyor değildir. Fransanın yeni deniz programı- na göre yapılmakta olan iki cesim tahtelbahir vardır. Bunun biri Roland Marillotdur. Bu gemi 1500 tonluktur. Diğeri de Oror dur ki 800 tonluktur. Görülüyor ki Fran- sızlar daha ziyade büyük büyük tahtelbahirler yaptırmak cihetine gidiyorlar, Bugün mevcud olan 77 tahtelbahirden 8 tanesini artık FRANCES DEE - BOB BURNF ve JOEL Me, CREA 4 Milyon Dolara mal olmuş BİR MİLLETİN İSTİKLÂLİ Fransızca Sözli Fi'minda yorgun diye bir tarafa bırakmak Tâzım geliyormuş. Fransız mütehassıslarının yaz- dıklarından anlaşılıyor ki hep bu hesablarda — gözönünde tutulan nokla Berlin - Roma mihverinin tahtelbahirlerinin Fransızlarınki karşısında güze çarpan çokluğu » dür. 2-- İki yoldan birine gidilecek, Sahil tahtelbahiri olarak küçük gemiler yapılacak, yahut da bü- yük denizler için büyük gemiler, Büyük denizler için büyük tah » telbahirlerin şu faydası vardır di- yorlar: İstikbalde Avrupada bir harb çıkarsa Avrupa ile Amerika arasında gidip gelecek vapurları düşmandan korumak için büyük gemiler lâzım. Çünkü istikbal har bine dair yürütülen tahminlerde gu mühim nokta da vardır. Fran: sanın cenubi Amerikadan, Vene- zoellâdan petrol getirtmesi düşü- nülmektedir. Petrol vapurlarını yolda korumak lâzım olduğu için büyük denizlere göre büyük tah- telbahirler yapmayı muvafık gö- rüyorlar. $— İstikbal harbinin türlü tür- Tü ihtimalleri gözönüne getirilir- ken tabildir ki en ziyade aksi ci- hetler hesaba katılarak ona göre tedbir düşünülmektedir. İtalya i- le Almanya arasındaki Berlin - Roma mihverinin sağlam kala - | cağı düşünülerek yapılan bir he- | saba göre Fransızlar Akdenizde |- Büyük devletler petrol bulma birbirlerine yanların gerek tahtelbahirleri solsun, gerek diğer harb gemileri olsun yolları tutacaklar ve İrak- tan gelecek petrolların Fransaya getirilmesine mâni olacaklar di- | ye düşünülmektedir. Bu takdir- | de ise İrak petn larının müstal bel harbde Fransaya olacak yar- dımı ikinci dereceye iniyor demek tir. Çünkü Fransızlar Akdenizde nakliyatın böyle sekteye uğrumu- | sına pek ziyade ihlimal vererek asıl büyük petrol ihtiyaçlarını ce- nubi Amerikadan temin etmeği düşünüporlar, t— Fransanun bir de < luğu vardır ki müstemi setile veya himayesi alt Buretile idare ettiği cesl, leketlerden elde edeceği menfa- altle mek istemiyar. İstikbal harbinde Fransanın Karşısına çıkacak €n ziyade ehemmiyet — vereceği nokta ise Fransa ile müstemleke- h kaçmasına meydan ver - " iken menenjitten ölmüştü. Dardı. Teri arasındaki irtibatı kesmen ciheti olacaktır. Büyük tahtelba- hirler yaptırmak suretile Fransa denizaşırı olan imparatorluğunu müdafaa edeceğini düşünüyor. Fransızlar yeni yaptırmakta ol- dukları büyük — tahtolbahirlerle gelecek sene, öbür sene vaziyetle- rini iyiden iyiye düzelteceklerini söylüyorlar. Yani yapılacuk tah- telbahirler hep büyük olacaktır, Denizaltı gemilerin! arttırmak için uğraşmakta olan Avrupa dev Tetleri şunlar olüyor: İtalya, Fran sa, Almanya ve Rusya. Rusyanın son senelerde 'deniz- altı gemileri yapmak için göster- diği faaliyet Avrupalı mülehas- gsıslarca ikidebir mevzuu bahsol - maktadır. Yalnız Rusyanın ne (Devamı 7 inci tahifede) Bir Deli İki yaşındaki kızını öldürdü Leon Lösaj sabaha karşı saat 3 de küçük kızının devamlı öksü- rüklerinden uyandı. Saat beşte yavrucağı beşiğinden) kaldırdı. - Elian iki yaşında - ken- di yatağına, karısile arasına ya - tırdı. Mariya uzun müddot yavru- sunü sevdi, okşadı ve: — Yavrucağın böyle aramızda sıkuşp yatması doğru değil.. Dedi. Lösaj birdenbire kızdı: Karısını ve çocuğunu bir tekme ile yere attı. Sonra kalktı, yavru- cuğun boğazını yakaladı. Olanca kuvvetile sıkmağa başladı. Marya Müni olmak istedi. Ko- cası Vâmrbayı aldı, üzerine — attı. Kadın, yarı çıplak bir halde oda - dan dışarı fırladı, kapıcının oda- sına gitti. K&til baba, komiserlikte ver - diği ifadesinde: — © zaman, diyor, — vazo ile, sonra, küçük sama ile kafasına vurdüm. HAlA — kıznıldanıyordu. Masanın üzerindeki makası aldı boğazını kestim. Katil baba, yavrucuğu öldür - sa sunra hava almak için pen- maş, Bu sırada muvazene- sini muhafaza edememiş, kanılı makas elinde olduğu halde ikinci kattan avluya düşmüş ve yaralan- mıştır. Leon Lösaj, 7 mart 1931 de ev- lenmişti. İlk çocuğu dokuz aylık Katil ifadesinde: — Bana fena muamele ediyor - Bu sebeble işimi terket - istiyordum. İşten çıkınca sefil ka- lacağımı, yavrumu istediğim gibi Çünkü kendisini pek çok seviyor- dum. Yaptığım şeyin ne kadar va- bim olduğumu biliyorum. Fakat bilerek yaptım. niştir. Tahkikat neticesinde akıl muyazenesnide bo - zukluk olduğu anlaşılmıştır. Ka- tiü, hakikaten kızmı pek çok sevi- yordu. Güzel yediriyor; güzel giy- diriyordu. Fakat, kendisinden baş- ka kimsenin çocuğu sevdiğini is -| temiyordu. Hatta kimseye foto - ğrafını'da vermiyordu. Bunları ki- lid altımda bulunduruyordu. Zavallı yavrucağı öldürdü, çün- kü çok, çok seviyordu?.. Hastaneden kaçan - şimendöfer soyguncu- su tekrar yakalandı Marsilya Sen Bartelmi trenini soyan haydutlardan birisi yaralı olarak yakalanmış ve hastaneye yatırılmıştı. Haydut, Gürüm ortaklarının. yardımı ile hastaneden kaçtı, ve dostlarından birinin evine şaklan- di Ara sıra çıkıyor, dolaşıyordu. Son defa övden çıkınca kıyafetle- rini değiştirmiş iki polisin kendi- sini takip ettiğini gördü Ve durdu: — Götüreblirsiniz beni... Dedi. Haydut, hastaneden fira- rını şu süretle anlatmıştır: | — Dostlarımdan birisi bir göm- lek getirmişti. Elektriklerin sön- mesinden istifade ettim. Gömleği sırtıma geçirdim, kapıdan çıktım, Marşandiz treni son kampana | vurulur vurulmaz şeftrenin boru ile yaplığı işaretten sonca kısik bir sesle öttü. Lakomotif bırak - tığı islimler arasında birkaç sa- niye bulunduğu yerde kayboldu, Bgörünmedi. Çok geçmeden birden bire pollıyarak ileri atıldı, yavağ yavaş rayların üzerinde kayma- ga başladı. $ Yük dolu vagonları artık tem- bel bir beygir edasile götürüyor- du, İstasyonun genç hareket me- muru Cemil tren kalkarken fur- gonaan aşağı çevik bir harekene atlamıştı. Posta trenine yaptığı itiyadı bu yeni kalkan trene yap- matı, Onu son vagonu önünden geçinciye kadar resmi bir tavırla dürup uğurlamadan, kayıdsız a- dımlarla telgrafhaneye doğru yü Tüdü, içeri girdi. Fakat ambarın sağındaki kör bir hatta boş du « ran vagonun arkasından kendi - sine bakan esmer tenli, gür siyah kirpikli, bakır çalığı renginde göz lü biri vardı, Genç hareket me - müuru Comil gözetlendiğini far * ketmemişti. Onu böyle uzaktan uzağa sey- reden pompacı Riza efendinin İlk karısından olan büyük kızı Sg - miye idi. Bu sene henüz on yedi- sine basan kız yeni gelen hareket memurunu gördüğü vakit heye- canlarnmıştı. Artık onu sık &ık görmek istiyordu. Babası Samiyeye anasındam hiç bahsetmezdi. Kız daha iki yaşın- da iken, kadın çocuğunu, kocası- nı, evini, şerefini düşünmeden bir adama kaçmış gitmişti. Analığı ile açıktan açığa bir geçimsizlik- leri yoktu, Esasen o kocasına ken di çocuklarına lüzumsuz asabi - yetler gösterir. Bundan dolayı sa de üvey kızına fena muamele e- diyor denemezdi. Bütün ev halkı ondan çekiniyordu. . Cemil evrak çantasını küğıt - ları masanın üstüne bıraktı, Sür- atle telgraf manibresine dokun- du. Bitişik istâsyonu çağırıyor - ——— Sokaktan geçen bir taksiye atla- dım. Sentantuana gittim. Haydut, 7 ilkteşrinde zabıta ta- rafından karnından yaralanarak tevkif olunmuştu. Meşhur tren sSoyguncularındandır. —— — Sevgi.'. Sevgi... Başka şey olamaz... — Kim bilir, belki de sevgi. Amma, vallahi tevgi değil. Belki, alışkanlık, belki beraber bulun- mak itiyadı, belki kocam oluşu... — Öyledir öyle. Ben kadınları bilirim. Aşık- larını nekadar sevseler yine kocalarından vaz geçemezler. — Kocalar çabuk vaz geçiyar değil mi?. — Yoo... Hayır, onu söylemek istememişlim! — Öyle öyle.. Bu sefer de sen tutuldun! Nasıl? — Hah.. hah., hah!.. Ve., bu kahkahaya bir ilâve: — Maamafih o adamın hiç de çekilir tarafı — Neden?, — Neden.. i var mı a.. canım! — Öyle söyleme.. — Ah. Öyle ise sen farkında değilsin. Yahud da çok seviyorsun ikisinden biri. - Hakikaten evvelce çok seviyordum. Hani ömrümde hiçbir adamı bu kadar - sevmemiştim. Fakat, bana hiyanet ettikten sonra buz gibi soğu- dum!, Belki de bu saniyede sırf bu hiyanetin inti- kamını almak için seninle burada bulunuyorum! — Bak, gördün mü bir çekilmemezliği de Edebi Roman No. 136 — Ne olur sanki, kendisi kaybeder. O, öyle yapmasaydı, ben de böyle yapmazdım!. Bilsen ben onun için ne fedskârlıklara katlandım. Neler yap- tım, neler?. Hanı bu kadarını dünyada hiçbir kadın bir erkeğe yapmaz... — Kadrini bilmedikten sonra, neye yarar sev- gilim?. — Sanki, sen bilecek misin?, — A.. Bundan şüphe mi ediyorsun?, — Elbette.. — Yoo., Vallahi olmaz.. * — Hah.. Hah. Hah. Yazanı Etem İzzet BENİCE Genç erkek ünü bitirir bitirmez dudaklarını uzattı ve bir çift dudak biribirine kilidli gibi sani- yelerce kaldı! ... Halbuki, Nimetin kin, hiddet, arzu, kıskançlık, intikamla dudaklarını mürai ve çapkın hoyardası - nın ağzına verdiği ve... bir ihtiras nöbetinin bütün ahlâk kayıdlarını tırpandan geçirip iki dudağı bir- leştiği bu saniyelerde Refik, Hasibo Hanım teyzesi- nin burnu dibine oturmuş heyecan ve merakla onu dinliyordu! Hem ne dinleyiş?. Belki ömründe hiçbir WWNWMKMMMFMWRH GN rEa Te aa Tit ini L e « de başörtüsünü düzeltiyor, kırmızı hırkasının etek- Refik, boyuna oturduğu koltukta fazla dikkat ve heyecandan: ö Yat, — Allah. Allah. Bu nasıl şeyt. —? Diyerek kalkıp oturdukça Hasibe hanım teyzesi | gea lerini çekip dizlerinin altına sıkıştırıyor ve. buruşuk yüzüne, sönük gözlerine derin bir mana verdirme- ye çalışarak anlatıyordu: — Ferhunde senin Bursadan gönderdiğin boş | kâğıdını aldıktan sonra doğru bana geldi: — Ne yapalım teyze?. j Dedi. Ne yapacağız: Doğrusu vicdansızlığına şa- | şırdım, kaldım. Kendisine de söyledim: — Hani benim bildiğim Refikse böyle yapmaz! Elin kızını sev al., Bir de çocuğun olsun.. Sonra, yoktanyere düzme bir mahane bul!. Orospudur... Di- ye tut kolundan sokağa at! Bilmem amma, bunu na- sıl yaptın Refik?, Refik, Hasibe Hanımın sık sık sözünü kuerok bu muahazelere cevab veriyor; Ferhundayi dıınxp duruürken boşamadığını, bütün hiyanet mektubla - rını kendi elile tuttuğunu, âşikile beraber çektirip kendisine gönderdiği resmi hâlâ sakladığını ilk bo- | şanma teklifini Ferhundenin yaptığını anlatıyor, | Haa G LSR B aç HER GÜN BİR HİKÂ Cemil'in Aş du. Oraya trenin kend harekot etmiş olduğunu cekti, bildirdi. Amma b leri bu kadarla bitmiyott” yapılacak pek çok işler çıkardı, askıya astı. İşin hangisine başlı: “mizi kasketini, lâciverd türlü karar veremiyordur yeloğinin — koltuk p soktu. Sevdiği bir şarl söylemek stedi, olmadı mün iştiklilik, bıkkınli kıntısı karışık bir hi ile yüzünün hatları birll rıştı. Gişe hesabları evraklar kaydodilecekti Dişleri sıkıldı, dudakl gdi. Hayır, bu an bir d çalışamıyacaktı. — Bi Avare geçirmek hevül eBunları gece marşand lerken yaparım.... dedi zaman saatlar uzamıyar yuklamadan oturabileti Bu istasyon büyük bifj ya işlek bir kasaba isti ğildi. Gezilecek, dolaşıli Tenilecek, vakit geçii leri yoktu. Kahveye boyundu gezmek İstemi kemle aldı. Telgrafhafi ne çıktı. İskemlenin vüra dayıyarak oturdu. | zeldi. İstasyonun karşi büyük kestane ağaçlı yordu. Mık esen rüzgâr saçlarını dağıtmadan Ağaçların ilerisinde &! de serin şırıltıları dalli valarında cıvıldaşan k leri tıpkı orkestranın ef mel melodileri idi. Saat beş altı belki dE çuk olmuştu. Fen derezini makastan içeri barakasının önünde yol gelişigüzel oturmuşlar D ra tellendirerek — dinlel Uzun gün sabahın altı dan akşamın altısına madan dinlenmeden Kü rek sallamışlar ve yorü Genç hareket memi oturduğu yerin önünd Jarile brlikte mantolu sekiz dokuz kadın g dar istaayonda bulunan memurların bayanlari da kadınlar böyle toplu misafirliğe giderek vakl lerdi. Veyahut yiyecki rak derenin kenarına Her defasında oldi miye bugünde yanların çekli jorjet entarisinin yah bir tayyör giymişti yah markizet baş örti uçları çenesinin altınd yordu. Koltuğunun iş bohçasını sıkı n mile kadınlara defa baktı. Cemilin dt na takılmıştı. Samiyeyi det uzaktan gözlerile * O ben böyle br kızla miyim?» diye düşündü, kadın kız simaları hati ların yanında bu pek vahşi kalıyordu. Son tanıştığı kız Tandı. O zaman Jlisenin sınılında İdi. Adı Sevi sevgilisi de bir notel idi. Onunla sık sık siB tahaneye plâja giderlef adı gibi sevimli, o; Devamı 7 inci ÖLÜN AK * Midilli Ni Battı En doğru ve! Bu per Son Telgf mutlaka O!Ç