Sultan Hamitd” — sSürgü Tercütme ve iktibas hakkı mahfuzdur. Yalnız Son Tel 'da edilecektir. İN. 46) — nleri :!_ı_ı_ı_n : Ziya Şakir Istanbul Fehim Paşadan titriyor, herkes onun şerrinden yılıyordu! Fehim paşaya haraç veren dükkânlar bile vardı Sultan Hamidin tavsiyesi mu- | cibince, o günden ilibaren bir has | tahık bahanesile babası İsmet Be- *yin evine kapanarak — kimsenin gözüne görünmemişti. Fakat bir kaç gün sonra, bütün gazetele - rin (tebliğati resmiye) kısmına, şu kısa satırlar dercedilmişti: 4 fırka, birinci alayının birin- ci taburu misafir - zabitanından yüzbaşı Febim Beyin rütbesinin kolağalığa terfü ve dördüncü rüt-) beden Mecidi nişarı zişamı ile tal- tifi hususuna iradei seniyyel pa- dişahi şerefsadır. olmuştur.) .. İşte, Abdülhamid devrinin bu meşhur siması, böylece türemişti, Ve az bir zaman zarfında, her ta. zafa kurulan Zulüm veseyyiat şebekesi yü . zünden koca şehir bu isim karşı. sında tiril tiril titeemişti. Fehim Paşanın hayatı ve ma- geraları, başlı başına koca bir ç- den bahsetmek, sadedimizin hari, cindedir. Yalız bu mühim şah . siyetin mevkiini tamamile tebarüz ettirmek için, birkaç vak'anın zike| ri ile iktifa edelim, Müşir Fuad Paşanin sürgün - Tüğünü intaç eden Şehzadebaşın- daki kanlı hâdiseyi nakletmiştik Fuad Paşa gibi, ehemmiyetli bir şahsiyeti bile, kaldırıp İstanbul- dan uttırmıya muvaffak olan Fo- hlen Paşanın gimarıklığı artık had-! di aşmış. Koca memleketi, müt- hiş bir korku kaplamıştı. Galatasaraydaki —mutasarrıflık dairesinin alt katmdaki —odada, bir şerir ve haşarat kafilesi tap - | Tanmışta. Bunların başında da (Sü- TexVa) isminde eılız, sıska; fakat | desgas, cür'etkâr ve zalim bir Yak hudt dönmesi vardı. İstanbulda, IZ ve tah hükümdarlık Dd:ıî'ehu:ı ;Lıu“myı işte bu Yahudi dönmesi akıl he - | calığı ediyor; zulüm ve seyyisi mak'nesini, bizzat bu herif çeviri. yordu. İstanbulun belli başlı ma- | azaları, me i; gazinola - | rile Galata ve Beyoğlunun büyük küçük, ehemmiyetli V-I:emmiyeî Ki :::" ma, ısuuı kâmilen haraca ke- Nİ üreyyanın yi i) tahsildarlar, be':- ay m':::ı: (ı,î muamlarda bu dükkânları ve mağa- zaları dölaşıyorlar; — hükümetin Vergi topliyan tahsildarlarından daha muntazam bi topluyaclaraşı ” bir sürette haraç| | | Turyan bu vergiyi ver Müm- kün değildi. Tahsildarı boş çevi- ren dükkân veyahud mağaza sa. hibleci, derhal Galatasaray mer. ! İ(t:ıme celbedilerek hapis edilir. Parayı verinciye kadı k yerlerdi Ü DA Fehim Paşa namına tar ehedilen bu vergiden Kurtulmak mümkü değildi. Hatta, saray ile he aa olan maruf esnaf ve le bü harâcı ver; ermek mecburiy, tindelerdi. SĞ Karaköyde tramvay caddesin - de, vifrininin üzerinde (zatı haz, reti şehriyarinin kuyumcu başısı) | diye armalı levha asılı olan büyük | bir kuyumcu mağazası vardı. Bu | Mağezayı, ötedenberi sarayın iş- | lerini gören (Kostantara birader. idare ediyorlard 1 . Bu mağazanın sahibleri, şarayla| olan münasebetlerine güvenmiş -| ler; Fehim Paşa adamlarının kon. | dilerine istedik! mişlerdi, , Ertesi gün, Sultan Hamide bir Jurnal de; ıuıauı—ı.rmı:m DB (Zatı şahanelerini saktanattan |P zi | tahta telâs için Avrupada ve Mi- | sırda teşekkül eden cemiyeti fe- 5 Reşat Efendi ile gizlice ereye girişmiştir. Bu mu- habere, Galatada kuyumculuk e- den, Kostantara biraderler vası- tasile icra edilmektedir. Efendinin adamları alış veriş et- mek bahaneslie sık sık bu dükkâ- na geliyorlar. Muğuza sahibi tara- fmdan kendilerine teslim edilen Mmektubları alıp gidiyorlar ) Sultan Hamid, mağazada araş- tırılma yapılmasını emretmişti. Taharriyat yapılmıştı ve haki- katen Reşad Efendiye hitaben ya- zilmiş olan bir takım mektublar da çıkarılmıştı. Halbuki bu mektublar, sureli Mahsusada tertib edilmişti. Fakat! Kostanlara biraderler, derilerini kimseye dinletememişlerdi. Ma - Raza, derhal kapatılmış, sahibleri de istintaka çekilmişti. Böylece Müki bir ticarethane, sönüb gil- Mişi Hergün, buna benzer hâdiseler zuhura gelirdi. Onun için bu küstah ve cür'et- kâr çetenin karşısında büyük, kü- Çük herkes boyun eğmişti. Hatta, memleketle mühim işleri ve alâ- kaları olan ecnebiler bile, işle - rinin için, ayni su- Tette hareket etmektelerdi. Çetenin para işleri böylece hal- ledilirken, eğlence ve sefahet me- seleleri de yine ayni Cebir ve zor ile temin edilirdi. lunun Maruf meyhane, birahane ve u - Mumhaneleri bu çelenin bodava Müşterileri idi. Üçer, beşer kişilik Bruplar, istedikleri zaman bura - lara giderler; beş para vermeden yı'n_içer ve eğlenirlerdi, Günün birinde, bir OVargarit) Meselesi vukua gelmiş pek rezil Bunun re neticesi, bütün Av- Reşad | rupada çok fena akisler - husule getirmişti. Vak'anın cereyanı gülünç ol - olmakla beraber, aldığı şekil, ah- lâk ve şeref bakımından eldden fecidi. Şöyle ki: 322 senesine doğru Beyoğluna bir atcambazı kumpanyası gel - mişti. Bu kumpanyayı idare eden Almanın (Margarit) isminde ca- zib, körpe ve cidden kızı vardı. Bu sarışın kız, cambaz lık ediyordu. Yaptığı numaralarda aldığı fottan yüzlerle, bütün er- keklerin kalblerini tiril tiril tit- retiyordu. Fehim Paşa da bu kızı görmüş- tü. Çok beğenmişti. Ve tabiidir ki, derhal elde etmek istemişti. Fakat Margarit o kadar kurnaz ve yaman bir kız idi ki, diğer ba-| # Avrupa artistleri gibi Fehim Paşaya karşı teslimiyet göster - memişti. Bahusus kızın babası da, öyle olur olmaz gürültüye pabuç bırakacak adamlardan değildi Fehim Paşa, vaidler ve para - larla maksadına muvaffak ola - mayınca, haiz olduğu nüfuz ve sa-, iâhiyeti kullanmıya — gerek kızı ve gerek babasını — sıkıştırmıya başlamışlı. Mutaassıb kumpanya dizektörü bu tehdidleri de hiçe — saymıştı. Hatta, kızını kaçırılmak tehlike- mişti. Bu mukavemet, Fehim Paşanın arzularını bir kat daha tahrik etmişti. Artık her ne pahasına v- Tursa alsun; büu kizâ malik olmu- ya karar vermişti. Fakat yapılan teşebbüslerin hiç biri fayda ver- memişti... Eğer, Yahudi dönmesi Süreyyanın şeytani zekâsı imdada yetişmeseydi, bu muvaffakiyet - sizlik karşısında, Fehim Paşa çıl- dırıp gidecekti. (Devamı var) MÜFLİSLER SARAYI (4 üneli sahifeden devam) Bununda beraber, bir iki ay i- çinde saray doldu. 'Boş bir oda kalmadı... Eski bangerler, pro - İ fesörler, Çar Rusyasının ceneralle Ti, musikişinaslar, artistler sara - ya müracsat ettiler ve kabul o - lundülar. KİBAR BİR SOSYETE (Müflisler sarayı), Nevyorkun kenarında bir mahallede, geniş bir cadde üzerindedir. Şehrin gü - rültüsünden uzaktır. Kapıdan içeri girdiğim zaman taraçada saçları beyaz kadın ve erkekten mürekkeb kibar grup - lar gördüm. Gayet temiz giyin - Mişlerdi. Hallerinden, tavırların- dan kibarlık akıyordu. İnsan ken- dini kibar bir sosyete de sanıyor- du. Hakikaten de öyle idi. Hasır sandalyelere uzanmışlar, dondur- ma yiyorlar, konuşuyorlardı. Kö- şede, bir orkestra klâsik parçalar çalıyordu. Bu yurda girebilmek için vak- tile zengin olduğunu ve servelini kaybettiğini isbat etmek lâzım - dır. Kabul olunanlar, kendi hu - Susi konaklarında yaşıyor - gibi yaşarlar. Bunun için hiçbir şey e- sirgenmemiştir. Yalnız, hizmetçi- leri azarlamak, hirmetçilere ha- karet etmek yasaktır. Buna riu - [ yet etmiyenler yurdu terke mer - burdur. Bunlar, müdürün huzuruna çe- İstanbul Telefon | gınimaz. Ertesi gün masaların ü- | zerinde gaytt nazikâne yazılmış | bir mektupla (yurdu) terke da - vet olunur. Müdürün söylediğine göre ikinci bir mektupta meydan veren olmamışlır, Sessiz, sadasız çıkıp gitmişlerdir. Müllis - milyonerler; güzel bir yemek salomuuda, küçük masalar- (a yemek yerler. Bütün odalara Artün Freedmannın zengin kal - leksiyonunu teşkil eden kıymetli mobilyelerle döşenmiştir. Büyük bir kütüphanesi vardır. İstenilen her eser bulunur. Otel müstahdemleri, yurtta bu- lananların isimlerini, hüviyetle - ri hakkığda bir şey söylemezler. Bunların arasında vaktile memi- leketin siyasi ve içtimal bayatın- da çok yüksek mevkii olanlar da vardır. Direktörle görüşürken bana — Bu saraya, dünyanın en ga- rip yurdu demekte haklısınız. Yurdumuza müracaat — edenlere, insaniyet ve şefkati sayesinde yaşadıklarını u- nutturmak için elimizden - geleni yapıyoruz ve muvaffak olduğu - muzu zannediyoruz. İstedikleri zaman yurdu terket- mekte serbesttirler. Fakat, şunu ilâve edeyim ki şimdiye kadar bu arsuyu izhar eden olmadı. Dedi, R. ÇURÇİL leri haracı verme. | Gece Telefon Servisi İçin Memur Alınacak Müdüriyetinden: sinden korumak için tedbirler al- | Harb tehlikesinden sonra.. (4 üncü sahifeden devamı) herşeyi öğrenmesi lâzım gelir. 'Tahkikat neticesinde bu meb'u- sa o malümatı kimin verdiği öğ- re çürkü bunu ancak - bir kişinin bileceği düşünülerek en slâkadar olan adam bulunmuştur. fakat meb'us Sandis kimden ne öğrendiğini söylememiştir. Kanunun maddesi açıktı. Fakat meb'usların bundan hariç tutul - ması lüzumu kendini gösteriyor: du. Parlâmento o zaman harekete gelmiş, matbuat hararetli yazı » lar yazmış, nihayet Başvekil ve Harbiye Nazırı parlâmentoda iza- hat vermişler, parlâmento tara - fından bir tahkikat heyeti teşkil edilmişti. Bu heyet üç aydanbe- nakta idi. Nihayet bu he- kararımı vererek me - seler anlaşılmaktadır. Yeni gelen İn- giliz gaeztelerinin verdiği talsi - lâttan anlaşıldığına göre heyet raporunda şöyle demektedir: «Meb'us Sandisin öğrenmiş ol- duğu malümat ve söylediği ra - kamlar mahrem tutulması iktiza eden devlet esrarındandır. Kendi- sine bu malâmatı veren yüzbaşı Hogandan bu esrarı öğrendiği za- man meb'us Sandis bunları par- mi hakkında bu kadar söylenmek- le kalınarak onun mes'uliyeti ci - hetine gidilmemektedir. Meb'us Sandisin bu gizli malümatı aldığı yüzbaşı Haganın ismi de bu rapor-, da geçmektedir. Erkânıharbiye | relsinin ve diğer alâkadarların meseleyi münakaşa ettikleri za - man yüzbaşı Hoganın ifadesini al- maak mümkün iken bu yapılma - mıştır. Eğer bu yapılsaydı Hogan bu malâmatı meb'usa kendisinin verdiğini itiraf edince- keyfiyet Harbiye Nazırına bildirilerek hâ- dise orada kalacak, Harbiye Na - zırının müddeiumumiye —müra - caatla meb'us Sandisin malüma- tına müraçaat edilmesini isteme - sine lüzum görülmiyecekti. Tah - kikat heyeti bu malümatı meb'u- sa veren yüzbaşı Hoganın son de- vece samimi bir düşünce ile bunu | yaptığına kanaat getirmiştir. Tahkikat heyetinin raporun - dan anlaşıldığına göre arada bir | anlaşamazlık olmuş, bu hüdisenin büyümesinin önüne geçmek da - ha evvel mümkün iken bu yapıl - mamıştır. Müddeiumumi bunun önüne daha evvel geçebilirken Bgeçmemiştir. İşte derece derece alâkadarlar bu suretle tenkid e - lâmento azasından birine söy - lenmesi bir fenalık teşkil etmiye- ceğini düşünmüştü. Kendisinin böyle düşündüğüne heyet de ka- noat gelirmiştir. Harbiye Nazırı Horbelişa ile meb'us Sandis ara - sında bu busustaki ibtilâf bun - ların noktai nazarları arasındaki ayrılıktan ileri gelmektedir. Bu anlaşamazlığa meb'us Sandis se- beb olmuştur. Harbiye Nazırı Hor belişa hemen Başvekile müracaat etmekle çok iyi hareket etmiştir. Başvekilin takib ettiği hareket ise tenkid edilebilir gibi değildir. Ancak müddeliumum! ile meb'us Sandis görüştükleri zaman müd- deiumuminin bunu düşünememiş olmasına teessüf edilir ki meb'us Sandis öğrendiği malümatı ne - reden aldığını söylemiyebilirdi. Heyet müddelumuminin elinde- ki salâhiyeti istimal ederek meb- usu söylemeğe zarladığı madde - sinden kendisine mes'uliyet gel- miyeceği kanaatindedir. Fakat müddetumumi bir vaziyetin mey- dana gelmesine daha evvel mâni olabilirdi. Bununla beraber müddelumu - p Amerikalılar (8 inci sahifeden devam) etti. İakâr edilemez ki Hitler şa- yanı ehemmiyet bir zafer kazan- mış oldu. | — Bundan sonra gazetenin ilâve | ettiği şu cümleler az şayanı dik- kat olmasa gerek Dört Başvekilin vermiş olduğu kararlar, 914-18 harbini düşüne - rek dehşete düşenler için geniş bir nefes almağa yol açmıştır. Fakat bu kararları tam ve mükemmel görmeğe imkân yoktur. Yalnız kan dökülmeden bir çare bulun - muş olması mühimdir, Acaba na- ziler bu nisbi muvaffakiyetleri i- le kanaat edecekler mi, yoksa bun dan istifade ile daha geniş bir za- fer mi istiyecekler?. İşte Amerika mehafili ve mat- buatırın son günlerde, yani Mü- nih konferansından sonra almış olduğu vaziyet bu suretle anlaşı- hyor: Amerikanın Avrupa işlerin- de biçbir mes'uliyete girmiş ol - madığı tekrar ediliyor. Bu nok - tanın tekrar edilmesinde büyük bir ehemmiyet vardır. Fakat Ame rika ne yapmayı düşünüyor?. Av- rupalılar için de bu sualin ehern - miyeti vradır. Londralı Deyli Eks- pres gazetesinin Amerikada bu maksadla tetkikat yapan muhabi- rinin yazdıklarından da şu anla- gılıyor: İngiliz Başvekili ilk defa ola- rak Hitler ile görüşmek üzere Al- manyaya gittiği haber alındığı za- man Amerika matbuatı bu hare. keti çok beğenmiş, sulh yolunda yapılan bu teşebbüsü takdir ede- rek yarmıştı. Fakat son günler geçti. Vaziyet sür'atle değişti. Amerika matbuatının ondan Sonra gösterdiği hal büyük bir | Mesal bir ayda on beş gecedir, Lâakal Orla mekteplen mezun ol - | hoşnutsuzluk, Avrupada olan şey- ransızca bilenler tercih ciyete müracaat olun nak ve Devlet hizmetine girme vasıflarını haiz bulunmak - şartlır. | ler karşısında büyük bir cansıkın- | | nin müdafaası meselesi pek ha dilmekle artık hâdise kapanmış sa-, yılmaktadır. Meb'us Sandis bundan üç ay evvel parlümentoda verdiği bir takrir ile Londranın müdafaası i- çin konmuş olan tayyare topla - rıran bu maksadı temin edemiye - ceklerini ilecri sürmüştü. İşte hâdise bu suretle meydana gelmiştir. O zamanlar İngiltere - raretle münakaşa ediliyordu. Ya- pilan tayyarelerin vaktinde yetiş- mediği, hava kuvvetlerinin azlığı | toda, matbuatta, İngiliz efkârı u- mumiyesinde heyecan görülen o günlerde meb'us Sandis de orta- ya böyle bir mesele çıkarınca bu- nun tesirleri tabil 92 olmamıştı. Şimdi aradan üç ay geçmiş bu- Tunuyor. İngiliz gazeteleri bu me- meselenin şu suretle kapanmış ol- Mmasından — bahsederken — İngiliz Harbiye Nezaretinin de artık va- ziyetin eskisi gibi olmadığını, ya- ni Londrayı müdafaa için konan tayyace toplarının bugün maksa - da kâfi olduğunu bildirdiğini ya- zıyorlar. ve Avrupa |. vakya yalnız bırakılmıştır. İngi - fiz muhabirinin dediğine göre A- merikalılar kendi hislerinde duy- gularına tâbi olarak bu işlerde hüküm yürütüyorlar. Çekoslo - vakyanın feda edilmesi karşısın- da, Avrupa ile Amerika arasın - daki mesafe ve Amerikalıların bu duygularını soğutmak şöyle dur- sun, bilâkis daha ziyade kızdır - mış oluyordu. Eğer Avrupada bir harb olursa bugünkü Almanyaya karşı besledikleri duygulara ba - kılırsa Amerikalılar böyle bir ka- rar verecekler ve 1917 de Umumi harbe girdikleri gibi yine bu se- fer de Avrupa harbine girmiş bu- Tunacaklardır!. akat bütün bun- lar Amerikada bugünlerde görü- len neşriyatın, Çekoslovakyanın feda edilmesile kendini gösteren teessür ve infialin neticesi görü- nüyor. Bugün Avrupada umumi - bir harbin olması ihtimalleri uzak - laşılmış olduğuna göre Amerika- lıların böyle bir harbe girip gir - miyecekleri bahsi tamamile bir ihtimal meselesinden ibaret kal- maktadır. Yalnız Amerikadaki neşriyattan anlaşılıyor ki Avru - pada elde edilen anlaşma Ameri- kalılarca pek muvakkat bir şey sayılıyor. DEVREDİLECEK İHTİRA BERATİ| «Ferro - Prusyat vasıtasile tabo- lunan matbuat ve bunların islahi> hakkındaki ihtira için alınmış olan 10 ilkteşrin 1934 tarih ve 1865 nu- maralı ihtira beratının ihtiva ettiği| İBukuk bu kerre başkasına devir ve-|, İyahut meykiü fiile kanmak için fe-| İra dahi ve-'>bileceği - teklif edil- imekte olmak.. bu hususa fazla ma- da, Aslan Han 5 inci kat 1-3 nu- m alara müracaat eylemeleri ilân'4 Bu sualin cevabını verebilir misiniz ? (5 inci sahileden devnu #akat o gece?... Sürekli alkış- lara rağmen güzel kız- gelniyar. Seyriciler, Sirk müdürü hayrette kalıyor, Bu ilk defa olan bir şey. Müdür, merak ediyor. Güze. kızın arabasına gidiyor, Kapıyı a- giyor, içeri giriyor. Ve zavallı sa- natkârı bir divan üzerinde uzan- maş görüyor. Göğsünden kanlar sı ' zayor. Ne bir mektup, ne de bir ve | da. Güzel artist mezara götürüyor. Bütün arkadaşları gözyaşları dökerek ağlıyorlar. Bunlardan bi- ri, son zamanlarda pek düşünceli gördüğünü söylüyor. Acabg bir sevda mı? Yoksa bir hastalık mı? Bunu anlamak kabil almamıştır. Buna benzer bir vaka da geçen- lerde Londrada, artistler pansiyo bunda geçmiştir. Bir Fransız, pansiyona geliyor, sirkte çalışan artistlerden Madam Girinoya: — Fransaya gidelim, aile haya © yaşayalım. Benim kazancım ha- yatımızı temine kâfidir. Vazgeç bu artistlikten... Diyor. Genç kadın ehemmiyet vermiyor * — Kabil değil, wazgeöçemem. Sen istersen git Parise... Sana son Bözüm... Diyor, Fakat bunu tamamlama- ya yakit bulamıyor, bir rüvelver kurgunu ile yere seriliyor. Erkek, kadının öldüğüne kanaat getirdik tem sonra rüvelveri şakağına çe- viriyor. sirrimı beraber Sirk ve müzikhol artistlerinin o turdukları pansiyon halkı bu va- ka üzerine biribirine giriyor. Ya- ralı kadın hastahaneye naklolü- nurken erkek son nefesini veri - yor, Artık her kafadan bir söz: Kocası imiş. Sirkte oynamak | için terketmiş, Londraya gelmiş. valhı adamcağız! Karısını deli bi seviyormuş. Nihayet dayana- Zabıta ölünün yeleğinin cebin - de bir mektup buluyor, Faclanın içyüzü amlaşıhyor «Karım çok iyi bir cambazdır. Bir müddet evvel, cambazlık ya- pat dastlarımdan Piyer ve Lüfot- Ta beraber türneye çıktı. Bazan Berline, bazan Viyanaya gidiyor- du. Aylarca gaybubet ediyordu. Oudan uzak yaşamaya tahammül Şampanya ziyafeti (8 inci sahifeden devam) mak yüzünden üç sene hapse mahküm edilen Con Merit yine müddetini doldurarak — bundan birkaç ay evvel, temmuzda ha - H çıkmıştır. Çıkarken bundan sonra artık kendisine bir iş bularak herkes gibi uz çok ka- zanarak yaşamağa çalışacağını söylüyordu. Hapishaneden çık - tıktan sonra kendisini görenlere hep şöyle diyormuş: Istanbul Defteraarlığından: Beyoğlunda Hüseyinağa mahallesinin eski İmam yeni İmam Ada nda 318, Ada, 23 parsel, eski 23 yeni 21 kapı numaralı 5 katta p | kendimi alamıyorum. Elimde de | ra sebep daima sevda değildir. Gu | zikhollerin birinde Lea Asti adlı edemiyordum. — Lomdrada bulun- duğunu haber alınca kulktım, bue raya geldim. Sirki terketmeşini sot defa olarak teklif edeceğim. Kabul eder, evine dönerse ne #lâ, Etmezse onu da, kendimi de öldü Teceğim!, Madam Girino aylarca hastaha nede yattı. Nihayet yarası iyileşe ti, çıktı. Arkadaşlarını buldu. Ok yunlarına başladı : — Oyun hevesinden bir türlü ğil Bu merak, bana herşeyi unut turdu. O faciayı hatırlamak iste- miyorum. Diyor. Va her gece tr rinde hünerlerini | i ı ! ı rapezin üze pa) İHTYARLAMAK İSTEMİYEN İHTYAR Sirklerde vukua gelen faciala rurun da çok dahli vardır. Birkaç sene evvel Pariste, mü- bir hokkabaz oynuyordu. Altın toplarla, yetpazelerle, han gerlerle, yanar şamdanlarla bite çak hünerler yapıyor, seyircilerin takdirlerini, alkışlarını kazanıyor du. Herkes kendisini seviyordu. Fakat o, çok müteessir ve çok ke- derli idi. Çünkü yaşı kırkı bulmuş —| tu, Gitgide şişmanlıyor, kuvvet» j ten düşüyordu. Eski çevikliği kay —| boluyordu. Evvelki gibi - serbest oynayamıyordu. Bazan elinden topları, hançerleri düşürdüğü ©- luyordu. Bir gün büsbütün hüner lerini yapamamak vaziyetine düş mek karkusile kalbi eziliyordu. Bir gece sahneye çıktı. Hakika ten bir top aldı, oynamaya başlar —— di. Seyircilerden birisi: <Lâstik —| topla oynamak, bir hüner mi san —| ki?...> diye bağırdı. | Zavallı sanatkâr, © gece nasıl oynadığımı bilemedi. Geç vakit e- vine geldi. Havagazı musluğunu açtı, yatağına uzandı. Bu, son uza mışı oldu. NEVRASTENİK SÖYTARİ Soytarılardan birisi, seyirciler arasında gördüğü bir kadına göne — lünü kaptırmıştı. Gece ve gündüz onu düşünüyordu. Nereye baksa — onun hayalini görüyor gibi ölü- —| yordu. Nihayet Nevrasteniye tu- —— tuldu. başlamıştır. y Londra gazetelerinin yazdığına göre Cön Meritin san an beş yüre mi sene zarfında sarfetmiş oldu. ğu paranın yekünu 804M00 fagiliz lirasıdır. Fakat bu paralardan bir — kısmını da hayır ve basenat iş » — lerinde sarfettiğini söylemek lü> — vi İ $ sofa, 1 mütfak, 2 helâ vesair müştemilâti terkos, elektrik tesisa- edeye fanı havi kârgirlev patası peşin verilmek ve yirmi senelik Evkaf icanesi ile sair masarifi alcıya ait olmak şartile altı bin lira muhammen ba İlüzerinden bir dümet edinmek istayenlerin Gela-İyer & d içinde pazarlıkla satılacaktır. Görmek istiyenlerle, di- şartlarını öğrenmek İstiyenlerin hergün Milü Emlâk idaresine ve iştirak edeceklerin de 3/11/938 1.5 pey akçelerile Milli Emlâk /perşembe günü sast "’_ lüdürlüğün - g m sepaş ea ae $