4—SON TELGRAF “AE“ 1938 Tabiatın esrarı.. Polonyalı doktor - profesör Pikar’ınw rekor'unu kırmak İstiyor.. Göklerin aya ve güneşe yak- luşan tabakasında yarışıyorlar — Doktor. Markiyeviç ve babasının - sepeti Polonyalı doktor. Markiyeviç, | kocaman bir balonla gökyüzüne çıkacak ve Profesör Pikar'ın re- korunu kıracaktır. Polonyalı doktorun bu maksatla yaptırdığı balonun yüksekliği 120 metro ve 124,000 metro mikâbı bava ile doldurulmuştur. î Balona «Polonya Yıldızı» ismi verilmiştir. Beyaz ve siyaha bo- yalı sepetin içerisinde iki pilot bu macaktır. Doktor Markiyeviç ve başı Bürzinski... Hususi bir madenden yapılan sepet seyyar bir lâboratuvardan leme gü Gökyüzü siyahtır. insan güçlükle nefes alabilir. kabileceği — Bu yükseklikte başka bir â- Ayni zamanda güneş, ay ve yıl - dızlar görülür. Arz, bronz rengin- de ve kocaman bir dalre şeklin - dedir. Havanın derecei harareti sıfırdan sonra 60 dır. Fakat se - petin içerisi 0 kadar sıcaktır ki Biz ilk evvel güneşin tulâ ve gurubunu, sonra da İstratosferik cereyanları tedkik edeceğiz. Tah- minimize göre bu yüksekliğe çı- farkszdır. Birçok aletler, fotoğ- Taf makineleri bulunacaktır. Polonya Yıldızi» - Hidrojenle ileçektir. Polonyalı tayyareciler bütün re korları, bilhassa 22,000 metroya çıkafi' Amerikalı pilot İsfevenin rekorunu kıracaklarını ümid e- diyorlar. Polonyalıların bu cür'etkârane teşebbüsleri havacılık âleminde büyük bir alâka uyandırmıştır. Mösyö İstevenson balonun uçu- şunda bizzat hazır bulunacaktır. Profesör Pikar da Polonyaya da- vet olunmuştur. Fakat Belçikalı Profesörün bu daveti kabul edip etmiyeceği he- nüz malüm değildir. Zira, birkaç gün evvel Polon- yalı pilotları, kendi plânlarından istifade etmekle itham etmişti. Doktor Markiyeviçle yüzbaşı Bürzinski, 28,000 metroya kadar yükseleceklerini iddia etmekte - dirler. — Fakat, bu yüksekliğe çıkma- man faydası ne? Bundan ne gibi fenni bir istifade tasavvur edi - yorsunuz?. Doktor Markiyeviç bu sualimi- ze şu cevabı verdi gi — Sipahi ocağı ha. Sipahi ocağı. hemen Diyerek paketin kapağını açtı: — İhtiyar, bunlar da başefendiden mi?.. Diye sigaradan bir tanesini dudaklar kıstırdı, ateşlendirdi. Sigara ilk nefeste ciğerlerine, beynine dağıldı ve çarçabuk bitti. Bunu ikincisi, ü- çüncüsü takib etti. — Ooh... Bu cigaranın keyfi ve sarhoşluğudur. Cigarayı ek- mek, yemek bilen birinin günlerce cigaraya hasret ldir. Hem o adam ki, günde üç pu- ket cigara, beş on kahve içmiye alışmıştır. Tam tirya- külk. Kahve ve cigara muharririn gıdasıdır, mubassı- rıdır. Onsuz bir tek satır yazı yazamaz, bir tek sahife sının içinde derleyip to- parlıyamaz! Refik böyle düşünür, böyle çekmesi kolay deği okuyamaz. Bir tek fikri kaf: okur; buna alışmıştır Bütün ömründe, eğer matbaada ise her gözüne ili- şen hademeye muhakkak: — Bana, bir kahve.. Demi: da ise bir... na daima: ameleliği benimdir... Gd | Amerika Cumhurreisinin söy - lediği nutkun tesirleri hâlâ devam ediyor, Yeni gelen Avrupa gaze. | telerinde bunun — etrafında belli başlı olarak göze çarpan neşriyatı hulâsaya çalışmak lâzım geliyor. Dünyada ve bilhassa Ayvrupada pek karışık ihtimallerle dolu gün- ler geçiriliyor. Bu sıralarda Ame- rika devlet adamlarının söylediği sözlere hususi bir chemmiyet ve- rilmektedir. Çünkü Amerikalılar umumi harbden sonra artık dün. yyanın diğer yerlerindeki işlere ka-| Tışmaz olmuşlardı. Fakat bu se - yirci vaziyetten çıkacakları, sulhu kuvvetlendirecek — surette dünya lerinde mücssir bir rol Oy- mes mamağa başlıyacakları — tarzında anlaşılan her söz ehemmiyetle | karşılanmaktadır. Geçenlerde Amerika Hariciye Nazırının, son defa da Cumhurre- isinin söylemiş olduğu nutuklar bu itibarla her tarafta muhtelif lerle, fakat her halde ehem- miyetle nazarı dikkate alınmış! Ametika Hariciye Nazırı millet. ler arasında teşriki mesai edilme- sini, bu teşriki mesaf birbirine si. lâh kullanılmamasını ileri sür - müştür. Sulhun kuvvetlenmesi zumunu tekrar etmiştir. Amı Cumhurrolsi bunu daha genişle - tiyor. Amerikanın birçok noktadan haiz olduğu ehemmiyeti ileri sü. rerek dünya sulhunun muhafazası meselesinde uzak kalamıyacağını Benzin motörlü bir mo- y | del uçak 38 dakika havada kaldı | Geçen ay, Leningrad'lı - Şarov | tarafından yapılmış olan küçük bir benzin motörünü havi bir mo- del tayyare, havalanarak 38 da- kika 30 saniye uçmuş ve müteaki- ben bulutlar içinde kaybolmuş- | tur. Sovyetler Birliği merkezi Ha- vacılık klübü, bu uçuşu mekanik tayyare modellerinde bir rekor o- larak kabul etmiş ve dünya reko- ru olarak tasdiki için neticeyi En- ternasyonal Havacılık Federasyo- nuna bildirmiştir. Sovyetler yeni bir dün- ya rekoru kırdılar — | Orta siklet haltercisi Popov, Ki- ef'de yapılan müsabakalarda dünya rekoru kırmıştır. İki elle 106,7 kilo araşe etmiş ve 10,2 kilo | iki... üzerine yığmış öyle yazıya baş- hakkı telifi kahve ve cigaranın, farkla Alman Valter'in dünya re- korunu geçmiş, bundan başka Tri- atl'de de Amerikalı Terlazzo'nun rekorunu 9 kilo farkla geçerek yeni bir 325 kilogramlık rekor te- etmiştir. parçalacı an arasına yazmış $ lardan birini gün azar, böyle getirir? Aklın yarı: gara, İh üç... beş paket ki Edebi Roman No. 87 ğu. Kahve içmeden, cigara yakmadan bir tek sahife m'atkâr güç bulunur. Onun için, bu adam- anlatıyor. Evvelce gelen telgraf - malümat r. Burada yapılacak şey etralında diğer memle- len neş « lar bu nutuklara dair vi ketler matbuatında gör riyata bir göz atmaktır. Amerika Cumhurre'sinin nut - kkunda şayanı dikkat ölan bir nok. | ta da Kanadanın her hangi bir teh.| did altında kalmasına Amerikanın | olmuştur. Kanada İngiliz İmparatorluğunun lâkayd kalamıyacağı nlerce elgarasız kalmasına: — Elim bir tahassür... Diyebilir, Refik biliriz. Bu elem ve bu yokluk insana de hissede- ir hastalığı sını götürür ki, o aklın ekmeği c mini kendi emeği kahvedir! ml Refikin tevkifhanede birdenbire sar'alı bir mecnuna dönüşü de en çok: Gıdasını ci kahveden almıya alışmış beyin hücrelerinin, aradan ve göğüs deliklerinin ekmekleri kesiliy etten düşmelerindendir! Refik Spahiocağını ken: garayı su içer Der ve: diye parçaladı attı, ilk — Kah... kah... kahi.. mencecik tütün sarhoşluğuna vardı! Gülüşürler. Amma, yalnız Refik mi böyle?. Ço- Reçel de, Refikin çok hoşuna gitti. Cigaradan key Amerik-Avrupa Arasındaki vaziyetdeğişti: Her hangi bir taarruza maruz kala olan Kanadanın müdafaasını üzerlerine alan Amerikalılar.. ingiltereye dahafazla yaklaşıyor.. ıdır. Amerika Cumhur- reisi bundan büyük bir ehemm yetle bahsetmiş ve başka bir ta. raftan Kanadanın tehlikede kal- masına Âmerikalıların kollarını kavuşturarak seyirci kâlamıya « caklarını söylemiştir. Bu sözler İngiltere ile Amerika arasında bilhassa geçen şeneden. beri hergün bir kat daha ehemmi- yet verilerek bahsedilen - teşriki Tesal esasını göstermektedir. Ku. nada matbuatmın bu nutkun Ka. padaya temas eden kısmından çi- kardığı mana şu noktalarda topla. nıyor: 1— Amerika hiçbir zaman Ka. nadaya ne Almanların ne de Ja- ponların yerlaşmesine müsnade et. miyecektir. 2 — Amerika bükümeti Ameri. ka kıt'asındaki — memleketlerin dünyanın diğer kıt'alarındaki dev- Ruzvelt letler tarafından tehdid edilme - duruna çok 2hemmiyet verdiği için bu esası şimdi Kanada | ya da teşmil ediyor demektir. Bu | takdirde herhangi bir devlet ne suretle olursa olsun Kanadayı teh- did ederse Amerikalılar buna se. yüzci kalmıyacaklardır. 3 — Fakat bu suretle Kanada da dolayısle Amerika ittihadına gir. mek için davet ediliyor demektir; bi içti, he- Şimdiye kadar Amerikanlar tara - fından Kanadaya bu teklif yapıl. mamış değildi. Lâkin Kanada bu. nu kabul etmiyordu. Sebebi de kendisinin İngiltereye bağlı ol - masıdır. Fakat Kanadanın Vaşing. ton ile olan münasebetleri gitgi. de sıkaşmakta, iki tarafın men - faatleri arttıkça artmaktadır. Bu cihet düşünülürse bundan sonrası için vaziyelin başkalaşması müm. kündür. Bilhassa İngiltere ile A. merika arasında teşriki 'nesa:den © kadar ısrar ile bahsedildiği bir zamanda Amerika Cumhurreisi - nin nutku, söylemeğe lüzum yok- Yazan: Etem İzzet BENİCE fini alır almaz reçel kutusuna sarıldı, öteki kutula- rın kapaklarını da açtı, gözünün önüne serdi, bir han lede roçeli yarıya İndirdi! Sunra, tereyağı, havyar, jambonu da fırancala dilimlerinin biribirine karıştırdı karışlırdı yedi! Yedikçe keyfin- peyni den çıldırdı, bağırdı: — Hay yaşasın be, başefendi... Fakat, başefendi kim?. Neyi rur, ne yapar, yüzü nasıl, kendi na: birinin farkında bile değil. Sade: Yaşasın be... Mükemi Enfes tereyağı. Şeker gibi Dün karnını doyurdu, hemencecik uyudu. Bu- hesi, nerede otu- aç gözlü iştihasile her lokmanın arkar bilecek | Çembrlayen fur ki Almanyada olsun, İtalyada olsun lükaydane karşılanmamış - tır. Romada çıkan Tribuna gazetesi bu vesile ile de İngiltereye karşı vaziyet alarak soruyor ki Kanada- nın muhafazası için Amerikalıla. rın göstereceği bu chemmiyet ne- den ileri geliyor diye? Bu gazete Amerika Cumhurreisinin sözle - rinden İngilizlerin mevsimsiz bir sevinç duyduklarını, çünkü buna sevinse sevinse ancak Kanadalı - ların sevinmesi lâzim gelece gazıyor. İtalyan gazetesinin dedi- ğine göre bunun neticesi Kanada ile İngiltere arasındaki bağların gevşemesi olacakmış. Yoksa Lon. dra ile Vaşington arasındaki * ların kuvvetlenmesi olmiyacak - Bu İtalyan gazetesinl daki muhabiri yazdığı yamı İle me. selenin dedikodulu tar açmış oluyor. Çünkü Kanada ile İngil - tere arasında mevcud olan tesa - | nüdün sebebi olarak Kanad, müdafaası için İn, oldukları — taahh Eğer bundan sonra Kanadayı mü. dafan için İngiltere taralından gi- rişilmiş olan taahhüldlere lüzum kalmazsa Kanada da kendisini İn- | gütereye karşıo olan taahhüdle . rinden kurtulmuş görecektir. O zaman Avrupa işlerine karşı lâ - kayd kalacaktır. Bununla beraber İtalyan Razetesinin ileri sürdüğü bir nokta vardır: Amerika Cum- hurreisinin nutkunu tefsir etmek zamanı henüz gelmemiştir. Diğer taraftan Kanadayı — tehdid eden kimse de yoktur, diyor. Şunu so. ruyor: Acaba Kanadaya gidebil - mek için binlerce mil daniz üze- rinde gezmek üzere yolı çıkacak hangi Avrupa ordusu vardır?.. İ. talyan gaztesine göre böyle bir ih- timal ancak Rusya tarafından ol- ması akla gelirmiş. in ne düşündük. Londra. | n | — Onaoh... cak bu kadar keyif Gece yarısından sont” Yazan : Recai SANAY — , (Rükneddin efendi) yi muhi- | tinde tanımıyan yoktu. Elli elli beş — yaşlarında, orla boylu, ma'ruş, kesik kır bıyıklı, | kır saçlı, kiırmazi yanaklı, güler yüzlü, şakacı bir adam... Rükneddin Etendinin otuz otuz | beş yaşlarında, güzellite pek de | yabana atılmıyacak bir de karısı vardı: Nefise... Nefise ile on sene evvel evlen. | mişti. On sene zarfında biri kız diğeri oğlan, iki çocukları olmuştu. Evkaf kâtibliğinden etkaüd edildi- gindenberi emlâk komisyonculu- u ediyordu. Kzancı fena değildi, evine iyi bakıyordu. Buna rağmen karı koca arasında kavga gürül eksik ölmuyordu. Nefise, kendi . sinden çok yaşlı olduğu halde ko. casını kıskanıyordu. Çünkü ko - cası, gençliğindenberi, zampara - lığı huy edinmiş bu yaşa geldiği halde hâlâ o huydan vazgeçmiyen biradamdı... Nefise kocasını (kötü kadınlar) peşinde koşmaktan menetmek için neler yapmamıştı neler... Fakat nafilel O yine eski hamam eski tağtı. (Rükneddin - Elendi) her şeye rağmen karısından çok korkardı. Nefise çok Zaman bağunp çağır - müakla ülkesiti alamayınca man.- gal maşasını kocasının sırtında Ji kat ederdi! — Nefise ekseriya (Rükneddin Efendi) yi bir çocuk gibi karşısına oturup azarlıyarak sorardı — Gözü köralası herif benim üstüme elin kokmuş şırfıntılarile oynaşmağa utanmıyor musun?. (Rükneddin Efendi) bir çocuk ekliğile itiraz ve inkâr «lerdi. — Yalan karıcığım vallahi ya lan.. Konu komşunun dedi kodu. su. Ben senin üstüne gül koklar miyim hiç.. Her şeye rağmen, bu sözler Ne- fisenin yüreğine soğuk sular se perdi Ne de olsa kocasını şimdiy kadar bir kadınla görmi Belki de onun hakkındaki $ leri yapılan dedikodulardan ileri geliyordu Maarsafih, Nefise kocasının ken. disini aldatap aldatmadığını gö- zile görerek anlamak - istiyordu. Günlerce düşündü; nihayet bir çare buldu: Necile isminde gayet güzel ve fıkırdak bir arkadaşı varz. dı. Bir gün kocasını evde yalnız bırakacak, Necile ile anaşıp eve kocasının yanına — gönderecekti. Kocası Neetlenin işlerine kanarsa Necile onu geceyarısından somra evine davet edecekti. Eğer Neci- lenin teklifini kabul ederse vay haline!.. Düşündüğü gibi yaptı; Necila ile görüştü, sonra kocasına: — Ben bu akşam dedi, Büyük. dereye ağabeyime gidiyorum; iki gün kalacağım... Geç vakte kadar sokaklarda kalma, gelince gözünü patlatırım ha'.. Rükneddin, karısının ikl gece- lik yokluğuna sevindiğini belli et- miyerek: reçel, peynir kavanozu gırtlağına kadar dolup taştıktan sonra, cigarayı yaktı, taş locanın köşesine çekildi: Bu rahatlık beyde de yoktur, paşada da yoktur. Yemeğini sabah, akşam imparator sofrasında yiyen göbeği burnunda bir lord da plposunu tuttürüp yağlı sırtını Hind kumaşından koltuğa dayadığı zaman an- duyar? Tok ve tokluğunun zevki- ne varmış bir adam için savatlı Hind kumaşına ense- ciğerlerini öteki... 1 en iler rinde varı Kahve. Aklına geld sini dayamış bir lorda taş zindanın ıslak duvarlarına slamak arasında fark yoktur. Ha o, ha e bu anda rahattır, ikisi de bu saniyode zevkin en ileri sınırındadır. Fakat, zevki dörtnal edip sınırdan da aşmak için Refikin tek bir noksanı — Ah... Bir de kahve olsaydı... Zindanın demir parmaklıklarıa ar- kasını çevirip karnını doyurduğu zaman, ihtiyar, bir . Bunların hiç- sözlerini çı — Orada. Nazarları sı — Böybaba... — Eferdim... hayalet gibi orada dur! virdi, karanlığa doğru baktı: inçten güldü, seslendi: — Bir kahve olsaydı, hani yok mu?. Gel gu, baş- efendiye şunu da yaptı İhtiyar, bir saniye düşündü, cevab verdi: Bakayım.. HİKÂYE — Başüstüne karıcığıli dersiniz! diye cevap verdi. .1;; Karısı kapıdan çıkark&f sından sesteniyordu: bi - Güle güle mıcıd:'_l «l* ha fazla kalıp da gözle larda bırakma!... * (Rükneddin Etendi) ’:; mıiş, süslenmiş, :unsll:“"’ müş, karısının yokluğu! a tifade gezmeğe çıkmak üD ç çat çat kapı çalındı. At Mf oğabilirdi?.. Merdivenleri İğiyil Ah.. İnşallah kanmwf Diye mırıldan:yordu. L çuf pıntıları içinde kapıyı! ::;,ıg madığı ve tanımadıği 4 şılaşmıştı: V Bu, orta boylu, dolgüf u'_' # zun vücudlü, siyah y kirpikli, «Lokman hekiraiü İ diği!» bir genç kadındı- © Rükneddin'in yüzüne bir tavırla bakarak: — Komisyoncu (B fendi) siz misinte.. dedi. — — T ae KK ea G tan geliyorum. Dinle yacım var, Biraz yukafi F ae ' AFT (Rükneddin Efendi) Rörü rgörmez teslim çekmişti. Hele yukari temesi «cennet, canınâ Mi Yukanı, misafir odi Necile sıcaktan fazla çıkardı. Dekolte bit Sırtı, göğsü, kolları kâmllei, Koltuklardan biriM? " biçi CFT n n SĞRE Ze aaf cak var, Değil mi fondi)?... Rükneddin mekanik cevab verdir — Hakkı âliniz var Bir alım satım meselt görüşeceklik?. S Genç kadın omııı:_g ; — İlâhi Rükneddin Jl bisi bir le bunaltıcı havalarda zulardan bahsedilir mi "” — Yat, * ııyı*#, İ Evet.. Ban Kendime dair görüşmek dim — Kendinize dair ::;* — Daha doğrusu ( yt — Lebbeyki.. — Görüyorum ki pti f, ret içindesiniz. Maksedf , tayım.. Necile anlattı; ler... Netise ile eski daşı oldukları halde beri dargın bulund! intikam almak için ğım, nihayet o fursal diğini söyledi ve tön sihrini kullanarak ”) den fit olan (Rükneddi” © gece evine davet ettli " heyecandan titriyereki .,fğ) — Bu gece mit.. Sati *",J — Gecey: mnît“x j ettiğim eve gelcceki j kapıyı çalmanız ıenJv'“Şİ tarafta alçak bir pc':ı"ı: ;:;ı tak v Onu açık bırakırım niz. Orası ben'm YA olur mu? Rükneddin, Bevinci aylı