«Narmandi ösileri kuman - danı Şövalye Dö Brülar, Napole. on Bonapartın müdhiş bir düşma- nı idi. Buna da sebeb, dostlarından birini tuzağa düşürerek kurşuna dizdirmiş olması idi. Brülar. 1801 de elli yaşında; çok kısa boylu, siyah ve kıvırcık saçlı bir adamdı. Solgun çehresini sert » bir gakal çerçevelemişti. On sene. denberi serseri bir şövalye hayatı sürüyordu. Gâh burada, güh şura. da görünüyor, her gün bir kıyafet değiştiriyondu. Her türlü macera. “a atılır, tehlikeden korkmaz, idide papuç bırakmazdı. Ayni günde on muhtelif yerde görü - lürdü. Taniyabilmek imkânı yok. tu. Bazan kendi kondini meydana veir, polisi ayaklandırır. Fakat © Aadan kaybolur, birtürlü ele geçmezdi. Halkı daâima kıyama, teşvik etmekle beraber «Biri: Konsol» u öldürmek - tekliflerini nefretle reddederdi: «Ben, bir ka. til değilim. onu düelloda öldür . mek isterim. Yoksa alçakça bir suikasd tertib ederek değil... Derdi. Zabıta kendisinden çok çekinirdi. Brülar kendi kendine: «Dünya hâkiminı korkutuyor, ra- hatını, huzurunu kaçırıyorum a. bu kâfi..» diye düşünür, memnun olurdu. Hakikater. Napoleonun zevki, neş'esi kaçmıştı. Bir gece, Müra, maskelt bir ba- Birdenbire bir adam geldi, uşakları iterek, grup- darın ortasından geçerek hane sa. hibinin, yani Müranın önüne git. ti yüzündeki maskeyi kaldırdı, birkaç küfür salladı, ve: «Kulak. larını keseceğim — senin,.»— dedi. Geldiği gibi çekildi gitti. Bu adam Brü'ar'dan başkası değildi. 1802 de «Birine! Konsol», Nor. mandiyaya gitmeğe karar vermiş. ti Brülar: «Benim bulunduğum yere gelmesini hakare! telâkki e. derim. Buna mâni olmiya çalışa. cağım..r dedi. Zabita endişeye dü, Fakat, seyahati tehir etmenin imkânı yoktu. - «Birinci Konsole Normandiyaya gitti. Fakat nasıl? En muktedir polislerden birkaçı, konsolun arabasının yanında gi. diyor. kalabalık içinde Brülar'ı a.| rıyorlardı. Gece, konsolun otur - duğu oda yirmi nöbetçinin muha. fazası altına alındı. Pencerelerin kepenkleri sıkı sıkı kapandı. Per- delerin araları, kanepelerin, kol. tukların ahti dikkatle arandı. Sivrisinek, kartalı rahat bırak. Mıyordu. Her yerde zevkini kaçı. rıyordu. On ordu karşısında fü . tur getirmiyen, korku hissetmiyen Napoleon, bu yüzünü görmediği Berseri şövalyenin İsmini işitince titremekten kendirı alamıyordu. İmpazatorluk - yıkıldığı zaman edeceksin?... lerinden biri SON TELGRAF —f0 Temmuz 1938 Napolyonu korku-Üc devlet arasındaki tan serseri şovalye—_—— Karfal ve.. Sivrisineku Tarihin en enteresan hâdise- de budur... Charles Bayer Napolyon rolün Brülar'ın Korsika valisi tayin e. dildiğini, bilhassa Elb adasını ne. zaret altında bi mür olduğunu işitince Napoleo - nun aklı başından gölmişti. lar'ın kendisini vazifeye tayin olunduğuna hükm. etmişti : — Fakat, dikkat etsin. Eğer o beni öldüremezse ben onu öldü . receğim... İ Vali - Cönöral, Bastiyadaki kos nağının pencerevinden düşkün rakibinin deniz kenarında, yüksek yanın üstüne oturarak Fran. leni yapıyordu. Elb adasında ne olursa günü gününe haber alıyor. du. Birçok hafiyeleri vardı. Bun. | lar olanı biteni haber veriyorlar. dı. İmparatorun firara hazırlan « | dığını pekâlâ biliyordu. Fakat bu. na mâni olmıya teşebbüs etmedi. 26 Şubat 1815 de Napoleon. giz. lice Elb adasından ayrıldı. Fran. sayı yeniden fethe gidiyordu. A. dayı terketmezden evvel bir «ira. der imzaladı; «Birinci maddo Ceneral Brülar vazifesinden azlolunmaş. tur. Derhal tevkif ve muhafaza altında Parise gönderilecektir... Brülar nasıl kıçlı? Kendisi ve maiyeti hangi gemi tle Korsika. dan ayrıldı? Bu malüm değildir. Yüz gün saltanatın gürültüleri a. rasında bununla meşgu! olan ol. madı. Brülar, Napoleonun peşine taktığı hafi: | kuvvetli teşrikimesai Avrupa - Amerika Arasındaki iktısadi buhran ortadan kalkacak mı ? 4 temmuz günü Amerikalıların | istiklâi bayramı olduğu için o gün. de nutuklar söylenmekte, Ameri, | kanın diğer memleketlerle olan münasebatından bahşedilmekte - dir. Bu sene de bu vesile ile böyle nutuklar söylendi. Avrupa ve A. merika — muhitile —temas için | mevzuu — bahsolacak sözler söy. | lendi. İngilterenin bundan ev. yelki Hariciye Nazırı Bay Eden unutulur bir sima değildir. Eski Hariciye Nazırının 4 temmuzda söylediği nutkun mevzuu İngiltere ile Amerika arasında bundan son. raki teşriki mesaiye taallük ettiği | için manalı olmuştur. Bay Eden İngiliz kabinesinden daha ayrıt . mamnış idi ki o zaman İngiltere ile Amerika arasında pek sıkı bir teş. Fiki mesai sözleri ortaya çıkmıştı. Şimdi sabık Hariciye Nazırının yine bu teşriki mesaiden bahset. mesi pek tabti görülmektedir. Memleketi ziyaret ederek tekrar İngiltereye karşı her sınıf Ameri. | kanın Löndra sefiri Bay Kenedi de İngiltereye karşı her sını Ameri. kalının son derece iyi arzular bes. lediğini söylemiştir. tulmak için üç ay şurada burada dolaştı. Bütün Fransa polisi ken- disini aradığı halde birtürlü bula. madı. Napoleonun hasımları - içinde mağlüb olmuyan birisi - var ise o da Brülar'dır. Napoleon, «Sent Elen» adasına nefyolunduğu zaman, koca- bir imparatorluğu kaybettiğine mayor, Brülar gibi bir serseri şö. valye ile başa çıkamadığını ters. süf ediyordu. şan. Fransa Hariciye Nazırı Bay Bon. ne de 4 temmuzda radyo ile şüy. lediği nutkunda Fransa ile Ame. rika arasındaki eski dostluklardan bahsotmiştir. Şimdiki Fransa Ha. riciye Nazırı geçen sene Fransanın Vaşington sefiri idi. Sonra Maliye Nezaretini kabul ederek Fransaya döndü. Ondan sonra şimdiki Da - ladiye kabinesinde Hariciye Na « ziri öldü. Onün - için Bay Bonne Amerikadan bahsederek orayı gör. müş olduğu için bilen bir dost a. damı sıfatile söz söylemiştir. Fran. sa Hariciye Nazırı da Amerika, İngiltere ve Franst arasında sulh gayesinde birlik olduğunu kay - Bılhın harici politikada İn . Biltere ile Fransa arasındaki teş - riki mesaiden, dostluktan çok & - hommiyetle bahseylemiştir. Fakat Amerikanın sulhu muha- ( faza etmek, milletler arasında a. | dalet esaslarını korumak için bes. lediği emellerden — bahsederken | dünya milletlerinin - birbirlerine | birçok cihetlerden bağlı olduk - larını da kaydetmek lâzım geli . yor, Şimdiye kadar, hele şu son bir senedir, Amorikanın devlet a. damları da bundan ehemmiyetle bahsediyorlar. Amerikalılar dün. | “yanın diğer taraflarında olup bi. ten şeylere karşı uzaktan seyirci kalmağı daha muvafık » görerek | hiçbir yerde kavgaya karışmamak | için son derece ihtiyatlı davranır. | Jarken başta Cumhur reisi Bay Ruzvelt, Hariciye Nazırı Bay Hul vakit vakit milletlerin birbirlerine nasıl alâkadar olduklarını söyle. mek suretile vatandaşlarının na . ünvanın diğer taraflarında cereyan eden hâdise. lere celbettikleri görülmektedir, Yani Amerikalılar da böyle uzun zaman böyle seyirci ve lâkayd ka- lacak değillerdir demek istediler, Başta iktısadi bir teşriki mesai geliyor. Eğer dünyanın ne zaman. danberi çekmekte olduğu iktı - sadi buhranın bir çaresini bulmak üzere Amerikalılar diğer millet. lerle teşriki mesal ederek başba. şa vermek suretile bir şeyler kâ. rarlaştıracak — olurlarsa Bunun sulhun istikbali için çok faydalı olacağı ötedenberi tekrar edil - ymektedir. Lâkin bu yoldaki teşeb. büsler hep neticesiz — kalmıştır. Fransa Hariciye Nazırı Amerika . hlara hitab edecek radyo İle söy. dedğil nutkunda bu cihele de te. | mas etmiştir. Onun dediğine | Te eğer iktısadi meselelerin halli için çare temin edılirse ondan son. | Ta sıranın tahdidi teslihata gele. | ceğini hatırlatmıştır. Silâhlan - mak için milletler — çok paralar | sarfetmekte, ağır birçok fedakâr. | lıklara katlanmaktadırlar. El birliği ederek silâhları azalt. mak cihetine gilirse milletler pek ağır bir yükten kurtulmuş olacak.. lardır. İşte her val Ti sürülen, dillerde dolaşan söz b tatbikat ve filf len hal silâhların azal. daha çok arttırılma. ldiğine bir - tılması değil sı, her milletin al birlerile yarışa çikmış b: dır. Fransa Haritiye Nazırı eğer Amerikanın bu işle çok müessir bir rol oynıyabileseği kanaatin - dedir. Bu nutuklardan, söylenen söz. lerden, sonra cereyan — edegelen hâdiselerden bir netice çıkarmak lâzım gelirse o da şu oluyor: 1 .— Dünya sulhunu korumak | için evvelâ iktısadi buhranı urta. dan kaldırmak çarelerini aramak Tâzım; 2 — Bu elde edildikten silâhları azaltmak lâzım. Fakat İngiltere, Amerika ve Fransa arasındaki teşriki mesainin | kuvvetlenmesi gözden uzak bu. lundurulmuyor. — » Bundan sonra - İngilterenin 45 bin-tonluk zarhlılar - yaptıracağı Bözü ortaya çıkmıştır. Avam ka- | marasında işçi fırkas: meb'usların. dan bir bu hususta hükümetten izahat istemişti. - Şimdiye kadar Japonyanın itilâfa yanaşmıyarak istediği gibi zırhli — yaptırmakta sonra ——— serbest kalmak maksadını takib ettiği cihetle İngilterenin de böy. le cesim harb gemileri yaptırmak. Dedi, masasına Şiir ve şair. İrfan Göksel | Yazan: Yaşlı kadin, sesinin sevifiğ he ) hecanile titrediğini, içinde uya - nan bu yeni düygünun ruhu fauh yeni bir öaadet kayna « | Bına gargenttiğini hissediyordu. Çünkü.. Kızı Perihana iyi bir talib çıkmış'ı. Pacihan, basusi İiselerin birinin edebiyat irslundan mezun olmuş; olgunluk sınavında dâ muvaffa - kiyet kazanmıştı. Şimdi, bir şir - kette çalışıyo.du. Aldığı maaş, a. nasile kend'; *0 zar zor kifayet , yuvasının neş'esile ifti. 2a€; belki de getireceği yavru, ona anncannclik gibi li bir bahtiyarlığa kavuştur Kızına bu müjdeyi verebilmek için sabırsız'anıyordu * Saat akşam'n sekizi. —Perihan işinden dönmüş, ana kız akşam ği için Bof Yemekte, uzun bir sükütten son. ra, yaşlı ana söze haşladı: — Parihan'; orsun anneciğim?. — Yavrum.. Sana bir müjdem var! Genç kız merakla sordu: — Nedir anneciğim?. — Hayırlı bir haber kızım, Ta- libin çıktı, Seni istiyorlar, Ben de, önce fikrini- öğrenip, sonra cevab verebilmek içn on - lardan bir kaç gün müddet iste - ta serbest bulunduğu cevabını al. muştır. Fakat eğer Japonya İngil. tere ile anlaşmak istersa o zaman İngittere de bu kadar tonluk ge- miler yaptırmaktan vaz geçecek. tir. Lâkin Japonya bu hususta ser. best.kalacağını daha evvel bil . dirm Donanma işlerinde İn. giltere, Fransa ve Amerika ara - sında anlaşma temin - edilmiştir. Buna işaret etmek lâzım geli, çekildi, gözlüğünün üzerine bir | koyuverdi; — Bilmem, haberim yok... — Deftere öyle yazmışlar.. Ne olmuş?... — Dehşet.. Beş on yaralı, birkaç ölü var. Şeh. «-Mnneti önündeki kıvrımda tramvay -yoldan çık. Mış, Sişhaneye doğru başaşağı sürüklenmiş, git. miş'.. — Ya?, Fozla söylemedi. Yürüdü. İş defterini aldı. Ken dine yazlan talimata baktı. Epeyce var Hepsinden mühimmi bu tramvay faclası. Hakikaten çok feci. Birdenbire zihninin içini dolduran Nimet macerası onun hazineleri, onun teklifleri kafatasının içinden boşaldı; bu-facia yer aldı! Hatırladı: Acaba bir sene içinde ne kadar tramvay kazası oldu?. Bu mühimdir. Kari, senenin bütün dehşet. nak facialarmın gözü önünde birikmesinden müte. hassis olur, Ancak, bu toptan yekünu çıkarmak, belki, güçtür. Fakat, gazetecilik bir aşktır. Aşksız güzeteci yaşıyamaz. Yaşamak istidadındakiler ba. daklıklarda açıp solan çiçekler gibi gelip geçerler de kimse farkına varmaz. Gazetecilik ferağat ister, yorgukluk ister, çalışmak ister. Geceyi gündüze | katmük ister. Yalnız iş üzerinde düşünmek ister. » fsteyişin binihayeliği!. Refiğin birdenbire Nimeti, Nimetin çarçabuk rar istiyen tekliflerini unutup hemencecik işinin Edebi Roman No. 40 vüs'atine dalması da bunu göstermez mi?. Halbuki, bir saniye evvel karar verse rahat edecek değil mi? İhtima!, mukadderatının bütün seyrini değiştirebi. Tecek bir karara bağlanacak, ansızm zengin ola. bilecek, kalem ve beyin rençberliğinden kurtula. tak! Olmaz ki., Refik, hemen gazete koluksüyonunu önüne aç. , senenin birinci gününden itibaren — yaprakları çevirmeğe başladı. Bütün kazaları not ediyor. Bir.. İki., Üç.. boşf... Yapraklar çevriliyor, kalem işle. yor, Kazasız yok!, Türkiyede tramvay ve oto. möbiller insanlar için kurulmuş seyyar mozbahalar gibidir. Fakat, sossizliği; Toparlak, ponbe beyaz, a. lımlı genç yüzündeki asıklık dikkati celb ediyor. Hele, ressam arkadaşı Refiğin neş'esizliğine hiç da. yanamaz. Zarif, kırım döküm, Hâluk, ince yapılı bu adam Refiği bu kadar sessiz, dalgın ve neş'esiz görünce yanına geldi, arkadaşının orgzundan tuttu,, n DB ae K Yazan: Etem İzzet BENİCE esmer yüzünü yüzüne yaklaşdırdı; usulca Sordu; Refik, bugün pek duürgunsun.. Ne var?. Refik, her vakit ki bön, derin bukışlı mavi göz. lerini Nadinin Afrika geceleri kadar karanlık ve güzel gözlerine dikti, cevab ver: Hiç bir şeyim yok cicim.. — Her hâlde var... — Temin ederim bir şey yok.. Belki, bir.az ra. hatsızım.. -- Yapma Refik, bön seni eyi bil Geğilsin. Düşüncelisin. Düşünüyorsun... Vallahi değil.. Hiç bir şeysini saklamaz. Fakat, Nimetden Na. diye ne hiç kimseye tek bir şey söylemiyor. Ne. den? Bilinmez!. Refiğin bu kadar ısrarı karşısında süusmüya mecbur kalan ressam en nihayet: ç i n İ Bgözlük daha geçirdi, işine daldı. Refik de, gazete say. falarını çevirmede devam ctti. Fakat bir sayfa geldi ki, çevirdi. Karşısında birden bire durdu. Eli öbür gitmedi. Bu, gazetenin en zengin, en dolu ve en güzel sayfâlarından biri, İki üç ay evvelki bir nusha... Son Üç sütunda sayfaya yarılama kaplıyan enfes, foturaf. dan farksız bir kılişe var. Refiğin zihnini alt üst eden bir resim! Tranvayı, kazayı, ölenleri, öldürenleri her şeyi unutturan bir resim! Kafasının içini silip süpüren bir yığın hatıraya yeniden can veren bir resim! Kalbi hopurdatan, sinirleri karıncalandıran, da. marları ısıtan, nefesi daraltan bir resim! Bakışları bu resme takıldı kaldı, gözleri sulandı ve kalem elinden masanın üzerine düştü. Bu resim akşamın resmir Bu resim ilk aşkınn vesi Bu resim gönül hasretine yandığı biricik kızın resmidir! Darılttığı kızın, Nimete kurban verdiği güzel kı. zın resmidir! En güzel kızın resmi! İri yeşil gözlü, ufacık ağızlı, zâtif burunlu, ince dim. Acabâ ne dersin kızim? | ! Genç kız, gevrek bir kahkâP| — Hakikâten çok hayırlı birB| bermiş'.. Beni'isteten şu zav#l | | budala da kim acaba?!. diye sile şakalaşyordu a Yaşlı kadın cevabi verdi: İ — Neden buriala olsun. yavrtfğ | Mes'ud bir erkek, j Genç kız tekrar sorduü: — Anlat bakalım anne? — İzmirde büyük bir fabriki bulunan, zengin bir fabrikatl oğlu, Yaşı otuzun içerisinde, boylu, yakışıklı bir erkekâl| fi fabrikatarının ikliP| Hcm de ken; ci direktörü, derin bir sukutu lışarak, işi alaya boğdu ve: — Halbuki!.. Ben de genç gair, filân sanmıştım annel.. Yaşlı ana yalvaran bir seslei — Hâlâ şu çocuk felsefesini rakmadın Perihan. Artık bü, hem de sen zöekisin kızım. BE) babanı: kaybedoli, — sekiz fazla oldu; sessizlikten — evimi içerisi bayküş yuvalarını andifii Zaten, burada kaç yıllık ö kaldı ki?, Kurduğum yuvanın #F detini görebilmek benim hakkif| değil mi? Yoksa gözlerim ıçık decek vallah! ğ — Evet anneciğim haklısın kat kendi arzu ettiğim hayat kadaşımı seçebilmek serbesti malik olmıyacak mıyım, bu d& nim hakkım değil mi anne? —» — Söyle kızım. Nasıl bir kek istiyorsun? Aradığını bulmuş, arzuları ' rine gelmiş bir insan, sevib gözleri sevinç ışıkları ıı:ırıl liyor, alevleniyor. | Bütün bunlar , kısa bir an İS' fakat tekrar bütün neş'esi kâ) ”| boluyor; tüyadan uyanan, sayir | lıyan hummalı bir hasta gibi; 4| sik kesik anlatıyor: h — Gözlerimden, bakışlarımdi şiir yaratabilecek - içli bir erktt P | Genç bir şalr anne'.. Ben bir kızıyım, şair karısı olmak istet Benim yazacağı şilrleri *7 lerinde dinlemek istediğim bif “| Küçükken, benim ninnim, b mın şüirleriyd', şimdi gene Benti | n yazılacak şiirlerle kapamı? | isterim. Zengin fabrikcatörün lunu, ne yapayım, paranın şın tığı bu nazlı beyi anno?!.. 4 — Çok tuhatsın Perihan! Set yaşındayken, ben de tıpkı gibiydim, ben de senin gibi Ğ nürdüm, bet de böyle senin BiL düşünmüştüm kızım. Rahmet ©Ç sun canına, şair baban bak sipsivri bıraktı. Halbuki beniii bi düşünmemiş olan akranla! şimdi refah içinde hepsi! Haf miyim kizim?.. — Anne. Bizler nekadar # nankörüz! Kim bilir, sen bal da nasıl bir arzuyla, isti denmiştin. Şimdi bu sü fetmiye hiç de hakkın yok!.. — Evet anneciğim!.. Arkadaşlari ” nn evleri, apar n leri var! Faka: sen, hiç biz mi ve kızılcık rengi dudaklı, beyaz' tenli, bir bııışıı sevilebilen uı kızın resmi! : — (Devamı var) — bi kuvvetin erişamiyeceği — şeyef ğ Maliksin, Babam çoktan öldük. uv vl'Pd lemir