KATERİN - HELBURN «hur sinema yıldızı tayyare ile devriâlem seyahatine çıkıyor Katerin — Heplurn, — milyoner — sinemacı Hovar Hug'la beraber — dünya seyahatine çıkmıya karar Vermişlir. İlk evvel Nevyorktan Parisc gelecekler; sonra bütün /dünyayı dolaşacaklarmış. Los An jeles'den gelenler haberler bu... Katerin Hepburn ve Hocar çok — eski dostturlar. Hattâ bir — <ak nişanladıkları şaylası bila çık « — Mişti. Seyahat hazırlıkları pek gizli yapılmıştır. Büyük bir monoplan uçmıiya mübeyyadır. Fakat, seyahate daha kimlerin Iştirak edeceği ve hangi tarihte başlıyacağı henüz malüm değil - dir, > Yalnız dört kişi -bulunacağı söylenmektedir. İlk merhale Los Anjeles . Nevyork olacaktır. Hovar, bütün dünyayı dolaşa - cak ve bütün milletleri 1939 Nev. »york sergisine iştirake davet e - Gecektir. Moskova ve Alaska tarikile A. merikaya dönecektir. Los Anjeles, tayyare llmanı me murları Hug'un Lindenbergi tak. Tid gtmek istediğini söylemekte - dirler. Son günlerde Katerin'le Hug- Un otomobille berabera gezdik - - deri görülmektedir. Tanılmamak için arasıra otomobillerini değiş. tirmektedirler. Yıldırın dostları, bu seyahate — çıkmak isteyişine hayret etme - mektedirler. Çünkü Katerin teh- | Tikeli şeylerden pek çok hoşlanır. Son Telgraf:— Bu sabah gelen haberler, Hovar Hugun yalnız | başına Parise hareket ettiğini bil. diriyorlar. Hug; Pariste çok durmiyacak, Moskovaya doğru a devam '—SON TELGRAF—6 Temmuz 1938 ' Almanya - Çin Almanlar nihayet Japonlara karşı Çinlilerin mukavemetini artırmıya yardım etmemek maksadile Tokyonun dediği gibi hareket ediyor.. Bu gün dünya politikasında her- kesi meşgul eden mes'eleler: ,İspanyave UzakVŞark | | — İspanya meselesi Avrupada na. sıl birçok karışıklıklar çılarmak ihtimallerile dolu bir mesele ise Uzak Şarkta bir senedenberi de. vam eden Çin « Japon harbi de milletlerarası politikasında her. halde pek lu ihtimallerle dolu olmakta ondan geri kalma « maktadır. Orta Avrupanın karışık vazi. yetini de unutmamak lâzım, De - mek oluyor ki dünyada üçbüyük mesele var: Çin . Japon harbi, İs. panya dahili harbi, orta Avru - panın vaziyeti. Yeni gelen Avrupa gazeteleri bu üç meseleden daha ziyade Çin- Japon harbi ile meşguldür. Çün. kü Avrupa devletlerinin müna - sebetlerinde Uzak Şark meselesi az ehemmiyetli değildir. Halde ve istikbalde bu devletlerin mü. nasebetlerinde Çin - Japon har. binin slacağı netice çok müessir olmaktan geri kalmıyacaktır. Uzak Şark vekaylini alâka ile taklb eden Avrupalıları en çok şu sön zamanlarda — Alt an Çin milli hükümeti ile giri münasebetler oluyor. Alman: essans, 40 paket sigara, 40 şişe bi- ra, 20 litre kahve bulunduru!ma- Sin tolgrafla — Burje istasyonuna emir vermiştir. ge Kadınlar niçin süslenirler ? Tanınmış san'atkâr bir kadın bakınız ne diyor : “Maksadları erkeklere güzel görünmektir!, 'Yaz geldi. Bu mevsimin kendine mahsus pek çok güzellikleri var — dır. Kadınlar için de giyinmekte, — değişiklik getirmektedir. Avrupa matbuatı “ları ile değil, yaz mevsimin yeni süslenmekte bu mevsim yeni bir alnız politika dedikodu. getirdiği süslerle meşgüldür. Dün — gelen İngliz gazetelerinden biri de kadınların niçin süslendiğini merak ederek tedkikat yapmış, kadın ve erkek birçok karilerinin fikirlerini sormağa başlamıştır. Kadınl mak İster — mez deği m söylediklerinden çıkan netice şu oluyor: ; 'Biz erkeklere hoş görünmek için giyiniriz. Cazibeli ve sevimli si. Bizim uğrumuzda erkeklerin masraf etmelerini de iste. İngiliz filim âleminin patlak bir yıldızı olan Bvelin Arnold'ün böyle bir mesele olunca fikrini sormamak olmuyor. Onun için İngiliz /— gazetecisi de gidip onunla görüşmüştür. Genç yıldız ” e— Kadınlar erkekler iç'n giyin diyor: irler. Güzel giyinmiş bir genç kız ile — beraber gezen bir erkek kendisinde iftihar duyguları duyar. İşte bu- “ nun içindir ki biz kadınlar güzel giyinmek suretile erkekleri cezbet. mek isteriz.. meşgul eden nokta hiç şüphesiz | OrtaAvrupa vardı, Buna italya da ıştirak etti, Denebilir ki Berlin - Roma . Tok- yo mihveri artık dünya işlerinde en müessir rolü oynıyacak, Bu - nunla beraber Çinde başkuman- dan Çankayşek birçok Alman mü tehassıslarından İstifade etmekte devam ettiği gibi Almanyadan da Çine hayli silâah ve mühimmat gönderilip duruyordu, Nihayet Tokyo hükümet Berlindeki teşebbüs de buna nihay lendi Almanlı diyorlar. Bununla bi Ne olan hesablarını da nt bozmak 'etinde değillerdir. Hattâ Al . ların Çindeki nüfuzları o ka. dar arttı ki Uzak Şark harbine bir nihayet vermek üzere Çin ile Japonya arasında tavassut etmek | istedikleri bile: söyleniyordu. Bu neticesiz kaldı. Geçen sene cı - kan rivayetlerin ehemmiyeti şun- dandı:- Diğer büyük devletlerin tavassut teşebbüsleri akim kal. dığı halde Almanyanın böyle a. raya gireceği sözleri az manalı değildi. Diğer taraftan Çankayşek beraber bulunan Alman subay Çin ordusunu bir an evvel düzel. terek Japonlarla harbedecek bir hâle getirmek için varkuvvetle - rile çalışıyorlardı. Çindeki Alman erkânıharbiyesinin plânları kar. gısında Japon harekâtının uzun zaman akim kaldığı söyleniyordu. Bununla beraber Tokyo ile Ber. linin münasebatı döst münasebat olmakta devam ediyordu. Fakat nihâyet Japon hükümeti israr e. derek Çindeki Alman subayları - nin geri çağırılmasını istemiştir. Berlin hükümeti de böyle bir e. mir vermiştir. Fakat gitgide Al. man hükümetinin Japonya ile münasebatını — kuvvetlendirmek ile | | için Tokyonun hatını kırmamak istediği anlaşılıyor, Japonlar Çindeki harbi umduk- ları kadar az bir zamanda biti - remedikleri gibi bunun ne vakit biteceğini de kestirmek mümküa değildir. Bundan sonra Japonla: rın daha pek çok müşkülâtla kar. slaşmak mecburiyetinde kala - mukavem y. her yardım Japonya. ir. Tokyo hükü - daha uzun za. hayet şimdi görüli ya ikiden birini tercih etmek va. iyetinde kalmıştır: Ya Japonya ile olan muahedesini muhafaza e. decek, yahut da Çin ile dost olup kalacaktı. Halbukl artık anlaşı!. dı ki Alman hükümeti Çindeki el. | çisini geri çağırdığı gibi Çankay. şek nezdindeki subatlarını da ge. Ti çağırmak suretile Çin ile olan münasebetlerini artık kesmiştir. Çin ile çok alâkadar olan Alman- yanın böyle oradaki elçisini ça. ıracak kadar Çin hükümeti ile münasebetlerini kesecek kadar i. leri gümesi Japonyaya olan dost. luğunu isbat için bir delil olarak ileri sürülmektedir. Fakat politika öleminde hiçbir şey hesab ve menfaat harici ola- Bedavacılar kralı Değii mi ? Bir Avustralyalı, iki kızı ile beraber, Parisin en büyük o- tellerinden birinde iki ay be- dava yaşamış.. Friedland caddesindeki büyük otellerinden birine müracaat e. den şık giyinmiş bir kadın, ya - nındaki sarışın ve güzel iki kı. zınt höldeki hasır koltuklara ö. turttuktan sonra kapıcının ya - nina gidiyor ve soruyor: — Bir apartımanınız ve ban - iyolu büyük bir odanız var mı?... Bağajlarımız sonra gelecek.. Şık kadın ve kızları, geceyi lüks odalarda geçirdikten sonra sa - bahleyin kahvaltılarını ısmarlı « yorlar, Fakat müdür, yeni gelenlerin pasaportlarını — vermediklerini, polis fişini de doldurmadıklarını Bgörünce vesveseye düşüyor. Şık kadın, aşağı indiği zaman: — Çok işim var. Rica ederim bunu öğleden sonraya bırakahım, Diyor. Müdür nezaketle ısrar ediyor. Kızları gelinciye kadar dâ tresine çıkmasını söylüyor. Bu sırada tahkikat yapıyor. Şık kadının Melburen'de doğdeğunu 46 yaşında olduğunu, biri 20, di. ğeri 18 yaşında iki kızile beraber üç aydanberi Pariste ikamet et- tiğini anlıyor. Şık kadın, Parisin büyük otel. lerini dolaşmış ve hiçbirinde pa. ra vermemiştir. Bu otellerde yük. sek bir hayat yaşıyor ve Melburn dan parası geleceğini söylüyor - müş. Poliş komiseri, otelcinin şi - kâyeti üzerine şık kadını ve kız. tevkif etmiş ve mahkemeye vermiştir. Tarı mıyacağı için Berlinin de şimdi böyle Japon tarafımı daha sıkı bir surette tutmasında bir sebeb Var- dır. Bu da Almanyanın şimdi Ja. ponyayı böyle zayıf görmek is . | tememesidir. Japonyanın Çinde zayıf düşmemesi Almanya için elzemgörülüyor, Çünkü Avrupa. da ileride bir harb çıkarsa Al - manyanın müttefiki demek olan Japonyanın Almanya için faydı sı dokunacak diye hesab edilmek- todir. Diğer taraftan Japonya - ile Fransanın münasebatında da şa. yanıdikkat haller görülmektedir. Japon. matbuatının Fransa aley. hinde neşriv-ta başlaması ve Ja. ponya nezi | e Pransanın teşeb- büslerde bulunarak Hanyan ada. sının Japonlar — tarafından işgal cağının bildirilmesi şayanıdikkat hâdiselerden olmuştur. Bu adanın mevkü, Fransızlar elindeki llindi Çini ile cenubi Çin arasında ol . duğuna göre Fransızların Çin ile olan ticaretleri üzerinde müessir bulunmaktadır. Bununla beraber müsaade edilemiyeceğini söyle - yen yalnız Frfnsa da - değildir. Geçen gün Avam Kamarasında buna dair sorulan suallere cevab olarak İngiltere Hariciye müste. şarı, Tokyodaki Fransız ve İngi- liz elçilerinin Japon hükümeti (Devamı 7 inci sahifemizde) Ev sahibi bir gün dahi bekliyemiyecek Yazan : File — Ah şu râdyo bir sussa.. Diye bekledi. Aşağıki katta oturan, zev. kine düşkün bekâr delikanlı ak. şamları çilingir sofrasını kurdu- ğu zaman radyosunu açar ve ala . fini de tamamlar. Yani sızıncıya kadar radyosunu ister istemez din- turka fasıl bitinciye kadar key « 1 lemek mecburiyeti vardır. Ertesi güne yelşirmeğe mec - bur alduğu yazıları olmasa aşağı- ki kattaki dellikanlının radyosu a. na vız gelecek amma, Hicazkârı kürdiden nevaya, hüzzamdan, ni. havende geçen fasıllara kalemini akord ederek bir türlü yazamıyor. Gazetenin patronu Necdete: — Yarın bepsini tamam iste . rim, demişti. Tamamlanmazsa pa- râ yok!, Alacağı parayı zaten - olduğu Bibi birikmis iki aylık kirava ve. recekti. Aksi gibi ev sahibi de; — Yarın son gün. İki aylığı bir. den yarın akşama kadar verme - iğin takdirde odayı tahliye eder. n demişti. Uzatmıyalım: Niha, yet radyo sustu. Aşağı kattaki de- likanlı yayık bir sarhoş sesile bir iki şarka daha söyledikten sonra lümbasını söndürdü. Mahalle de süküna kavuştu. Necdet masasının başına geçti. Artık onu rahatsız edecek - kimse yoktu. Üst katta oturan genç kız. dan hiçbir zarar gelmez. Zira bir trikotaj fabrikasında gece yev . miyesile çalışıyor ve yorgun ge- lip hemen yatıyor. O da uyuduktan sonra zaten sa. baha kadar yazılarını bitireceğine yüzde yüz emindir. Merdivenlerde bir ayak sesi, Ürst kattaki kız gelmiş olacak işle anahtar ile kapısını açtı. Artık yatmasını bile beklemeğe lüzum yok. Lâkin Necdet birden dona kal. dıdı. Zira yazıya başlaması ile üst kattan bir dikiş makinesinin gü- rültüsünün başlaması da bir oldu, — Belki bir yeri sökülmüştür. Sabahleyin de erken işe gidecek dikmeğe vakti yok. Ne yapsın dedi. Bekledi. Dikiş makinesi işliyor. Dedi ve sordu: — Sana vereyi mmi?.. Yeni bir tereddüd, cebrinets : — Teşekkür ederim. Şimdi ka — Onun da ağaı kapatıldı, kilidi — yerlerine götür türülürk — Bunlardan daha hiç birine dı “kadaki param, elimdeki mücevherlerim - ömrümün sonuna kadar bana yeter.. Bunlara ve apartımanla. *ıma, Lakikaten fazla diyebilirim. Olsa da olur, olma. #a da. Tokrar yatak odasına girdi ve rirmi dakika geç kaldı. İhtimal, Refiği yalnız bırı mak; ihtimal, hazinelerini yerlerine iyice yerleştir. “mek, anahtarlarını saklamak için '. — Mücevher... Altın hazinesi... Bankadaki para. . Apartımanlar... Bütün bunlar bir insanı arzularının “Cebrine rağmen düşündürebilir. Refik bir sanatkâr — olmasa, ilk düşündüğü gibi içten gelen bir satır ya- — zının, bir musiki nağmesinin, bir " bazan bütün dünya hazinclerinin fevkine aştığına ini inandırmış olsa yalnız düşünmekle kalmaz, da!, Bu hazinelere sahib olmayı kim iste. ?. Kim bu altın yükünün cazibesinden kendini dir? Hem de, bunlara sahib olmaktan ko - 9 el — lay birşey yok, Bir sözle: — Evlenelim, Demekle. en son-bir söz: Refik ciğerlerimi kabarga kemiklerine değdire. lsın. i vuruldu. Yine, okunmadım. Ban- Edebi Roman No. 36 bu sefer an beş ik- bak be Refik. fırça darbesinin halime,. rek derin bir nefes aldı, raki sürahisine tekrar u - zandı. Bu sefer kadehe değil, bardağa, Yarılama dol. durdu. Ve... hep birden başına dikti, söylendi: — Adam sende... Alın yazısı neyse onu görürüz. Deymez, Düşünceye deymez Bu hayat!. Keyfine Hayatta herşey düşünülenin aksinedir. Nimet tekrar odaya döndüğü zaman, Refiği bu halinde, başı geriye sarkık düşünürken buldu. — Refik ne o... Uykun mu geldi? İçmiyorsun?, Rafik başını zor toparladı. Cevab verdi: — Ben içeceğim kadar içtim yavrum!, Baksana — Hiçbir şeyin yok, ne var halinde?. — Yapma canım?, ça — Vallahi,.. — İçelim mi öyleyset. — Tabti değil mi?. Yazan: Etem İzzet BENİCE — Ver öyleyse Nimet... Ver. Sarhoşluğun illeti budur: Oburluk. Doymak bil- mez! Başı önüne yıkılan, kelime söylemek için dili dönmiyen nice sarhoşlar görürüz ki . gözleri yine rakı kadehindedir, Ellerinde kadehe uzanacak ta. kat bulamazlarken boyuna isterler: — Rakı versene, — Rakı... Rakı... Haydi ra Refiği — Pel Bi Deyişi de bu istekten başka birşey değildir. Ni. metin haline de bir ad verebiliriz: Şeytanlık... Bu. nun için Refiğe çok rakı veriyor. Bunun için içirtir yor, — Benim kadehden Refik... »- Peki, cancağızım... Ver! amma, sen de be . nimkinden?. — Elbatte... - —- Aferil Kadehlerin tokuşturuluşu. vi » münteha: imet. Şekor kadınmışsın sen bel, Fakat, birle ikt ile kanmadılar, Sürahideki son yuduma kadar içtiler, Tem temizlik. Hele Nimetin sarhoş olmasına rağmen tahammülü şayanı hayretti, İlk defa içiyor. Çok içiyor. Bu dayanıklık aklı dur. dürur, Sarsıntıdan, mide bulantısından, muhakeme. sizlikten eser yok. Sadece neşeli, hududsuz bir neşe. Gülüyor. Gülerken katılıyor, çıplak göbeği üzerinde yığılan et demetleri de beraber gülüyor!. Refik, bunun aksinedir. Masaya başını dayayıp görlerini herşeye kapamak için kendini güç tutu - yor. Bunda Nimetin zoru da var, Refiğin ikide bir sağa sola çarpılan iri başını kolunun arasında sıkı. yor; ufala ufala bir nokta gibi kalan ve ispirtonun buharından kızaran, rengini değiştiren, kapaklarını , ağırlaştıran maiş gözlerini uyuyor; şehvetinin bü. Vtün galibiyetini ortaya koyuyor. Maamafih, şehveti seytanetini de unutturmuş değildir. Refik — Nimet, artık uyuyalım değil mi? Dediği zaman: — Daha sabaha çok var.. Cevabını verdi. Ve., ilâve etti: — Şafakla beraber uyuruz.. — Amma ben sabahleyin işe gideceğim. Nimet, derhal ciddileşti: — Ne. İşe mi gideceksin?. i ı Yarım saat geçti susmadı. Vi geceyarısına yaklaşıyordu. Bu şam da Necdetin öyle bir üstünde ki sinek kıpırdasa miyacak, Yazmağa gönlü o dığı zamanlar insan böyledir. Necdeti ciddi endişe aldı. © yapacaktı? Bu makine sesi d madıkça yazmasına imkân «Şu kiracılık ne fena şey> G düşündü. Akşamdanberi aşağı ki sarhoşun keyfini — bekler sonra da söküğünü tam dikedi zaman bulan genç kızın bitmesini gözlemek. «Hayat çekilir derd değil» diye mırıld di Makine sesi susmayacaktı. rinden — fırladı ve metdii dörder dörder atlıyarak üst çıktı. Kızın kapısını vurdu. kine sesine karışan bu sesi kız duymadı. Necdet biraz dal hizlica vurdü. İçeriden titrek Büzel bir genç kız sesi endişeli tonla sordu: — Kim o?. Korkutmamak Bon derece nezaketle: — Alt kat kiracısıyım. Kot mayınız. Sizden bir ricaya dim. Biraz bakar mısınız banal Kapının arkasından ayni İl ve titrek sesi korku içinde sı tekrarladı. — Ne yapacaksınız? Ne isti sunuz benden? Kızın hakkı vardı. Zira ev hibinden işittiğimize göre alt Kİ taki sarhoş delikanlı bir akşam ne geç vakit işinden dönen kıza merdivende rastlarnış ve taşmış. Üstünü başını yırtmış, rakolluk olmuşlar. Delikanlı tâ şınirken: — Bak sen de bekâisin. »0' karışmam, külâhları değişiriz. genç kızın namusuna hürmelt meğe söz veriyorsan demişti. Delikanlı, en tatlı sesile, en ni zik kelimeleri söyliyecek genç za kapıyı açtırdı ve son derece nezaketle derdini anla! — Eğer siz makin yacak olursanız yazamıyacağım yarın da ev sahibi beni kapı di rı edecek, belki de patron. Kız düşündü. — Buyurun içeri dedi, Kar$i hıklı oturdular. Burası derli, hu tertemiz bir genç kız odası Ütülü beyaz örtülerle insana derece rahatlık veren bir oda Genç adam bir kendi odasını şündü, bir de bu sabun kokan kız odasına baktı, içeni çekti. — — Ben yapayalnız. yaşıyan genç kizim. Yarına kadar eğer gördüğünüz dikişleri bitirmiy€ cek olursam ben de para alamti yacağım, ev sahibi benden de rın istiyor. Belki beni de kapı G7 şarı edecek, ev sahibi de patf? da. Siz erkeksiniz, ne de olsa. f" bir genç kızın sokakta kalmast bir düşünün. Necdet baktı ki nekadar * varsa faydasız. Peki 2e nincakli” Felâket insanları birbirlerine $ yanı hayret derecede çabuk yak laştırır. Teferrüatını — anlatm lüzüm — görmeksizin şu kadalifi söyliyeceğim ki Necdet ile kız çabucak anlaştılar, sulh ol lar. Necdet, sükünu her yerden fAf la bulduğu bu odada oturup YA (Devamı 7 inci sahilk