4—SON TELGRAF — 25 Haziran 1938 İKİ ARADA.. - Macaristan hâdiseler mühim ve düşündürücü Hatta üzücü meselelerdir Orta Avrupa işleri karıştı karı. anın vaziyeti nazik- miral Horti yetmiş yaşını idrak ve en müşkül zamanlarında Mmemleketin mukadderatını eline almış bir devlet ada: — Şimdi yi yeti yeniden ehemmiyet kazanı - jyor. Önun için politika âleminde herkesin gözü Orta Avrupada Ma. Caristana çevrilmiş bulunuyor. Umumfi Harbden mağlüb olarak çkan Macaristan arazisinden mü him bir kısmının elinden alınarak koruşularına dağıtıldığını görmüş. tanın devlet reisi A | Tin ile konuşuyordu. Çünkü bu iki devletten müzaheret bekliyordu. Berlin - Roma mihveri ortaya çık. tıktan sonra ise vaziyet Macaris - tan için daha müsaid - oluyordu. Lâkin Avusturyanın malüm şekil. de Almanyaya geçmesi üzerine Macaristan için vaziyet ciddi bir l almıştır. Çünkü müstakil A. vusturya ortadan kalktıktan son. ra Almanya ile hududu birleşmiş olan Macaristan istikbali dahâ dikkat ve ehemmiyetle düşünme- ie mecbur bulunuyor. Macaristen dahilindeki propagandalara mâni olmak için Budapeşte hükümeti 'Tuna üzerinde Macar parlâmenlosu ve. Amiral Horti tür. Umumi Harbin mağlübiyetini takib eden senelerde Macarista . Han hârici vaziyeti ne kadar neza. ket kesbettiş ise dahili vaziyeti de © kadar buhranlar geçiriyordu. İşte Amiral Hortinin o buhranlı devirlerde memleketin sükünunu iade için sarfettiği gayret ve ettiği muvaffakiyet pek mühim olmuştur. Macaristan senölerce Orta Av. rupada yalnz kalmiş, uzun zaman bu yalnızlığa tahammül eti mecbur olmuştur. Nihayet birgün İtalya tarafın . dan kendisine el uzatıldı ve Ma. caristan politikası İtalyanın gös « terdiği yoldan yürümeğe başla « dı. Fakat Macaristan mağlübiye . tinin neticesi olarak - katlandığı sulh muahedesinin ağır şartların. dan kendini kurtarmak istiyordu. Onun için bir taraftan Roma ile anlaşırken, diğer taraftan da Ber. - Vet... - Hakikaten... gelmediniz?. Sık sik rahatsız etmekten korktuğum için... Penbeleşen yüzün, süzülen gözlerin, titriyen du. dakların cevabı: — Bilâkis, Çok memnun olurum.. — Sık sık ziyaret, hastanede tuhaf görülmez mi?... Ferhunda başını önüne iğdi. Gözleri daldı. İs. karpininin burnunu bir iki defa yere vurdu. Cilız, kararsız bir sesle: — Bilmem ki... Dedi. Fakat, bugün ne güzel?, Refik baktıkça, Hayrinin ilk gün gazeteye koyduğu serlevhayı ha. tırlıyor ve içinden: — Muhakkak ki, İstanbulun en güzel kadını... Diyor. Hastabakıcı elbisesi de bu güzellerin en güzeline ne kadar yaraşmış! Vüvudünü saran lâci. verd pelerin, saçlarını saklıyan beyaz örtü; bir ba. kışta gözü büyüliyen yüzünü ne kadar açıyor!. Bu lâciverd ve beyaz renkler arasında yüz güneşten bir parça gibidir. Bakılamıyor, Zihnin içine iyice res. , gözler buğulanıyot, kapanıp soluyor, tenede sıkılmıyor musun Ferhunde?. Sık medilemi: seldiğine ne kadar iyi ettin bilsen? ben de hastaneye gelmeyi düşünü . pek uyanık bulunmak vaziyetin . dedir. Yeni gelen Avrupa gazeteleri. nin milletlerarası politikasından bahsederken Macarislanın vazl - yetine ayrıca ekemmiyet verdik. leri lüyor. Şimdi Macaristan hükümetini ele almış olan Başve. kil İmredi katoliktir. Macaristan dahilinde ister sağ, ister sol olsun her iki tarafn da propaganda yap- malarına mâni olmağa çalışmak. tadır. Zaten devlet reisi Amiral Horti de bundan evvel memlekete hitab ederek her türlü propagar dalara mâni olunacağını söyl vatandaşları birleşmeğe davet et. mişti. Macaristanda Yahudi çoktur. Yahudiler aleyhine yaplan pro - pagandanın hedefi de bunlara aıd malların taksim edileceğidir. Son. ra büyük zenginlerin elindeki yerlerin alınarak taksim edilmesi bilirim... — Fakat... acaristan düşüncede... En ziyade hangi tarafa bağlanmak lâzım ? halkının karşılaştığı de vardır. İşte dahili vaziyet iti. barile — Macaristan hükümetini meşgul eden en mühim cihet bu. dur. Harici meseleler de bugünlerde gitgide ehemmiyet alıyor. Alman generali Fon Keitel ge. çen gün Macaristanı ziyaret etti. Berlin ile Budapeşte arasındaki münasebatı daha ziyade kuvv lendirmek - istiyorlar. İstikbalde Macaristanın Orta Avrupada oy - nıyacağı rolün ne olacağına dair Avrupa gazetelerinde bir takım tahminler yürütülmektedir. Macaristan dahilinde Almanya lehine yapılan propaganda gittik. çe kuvvet ristanın politikası Berlinin göste. recaği yolda yürümeğe başlamı., yacak mıdır?. İstikbalde Alman - yanın Orta Avrupadaki faaliyeti. ne Macaristan hi Tarası politikasın. ye kadar varacak diye düşünülüyor. İşte böyle bir | çok ihtimaller karşısında Buda - peşte hükümetinin bugün küçük itilâf Gdevletleri . Çekoslovakya, Yugoslavya ve Romanya - ile an. Taşması imkânları da düşünülme. Feci bir kaza Son sür'atle giden bir. tren köprüden uçtu / | 5O ölü, 65 yaralı var Şikago - Seatl treni son süratle | gidiyordu. Miles Liti'nin 45 kilo. motre ilerisinde, Custer deresi ü- zerndeki köprüyü geçerken, köp- Tü birdenbire çöktü. Lokomotif ve | vagonlardan yedisi büyük bir gü- | rültü ile dereye yuvarlandı. Ka - zadan salimen kurtulanlardan bi. risi hâdiseyi şöyle anlatıyor: Pek feci oldu. Müthiş bir gü- rültü, lokomotif ve vagonlardan bir kısmı, köprü ile beraber yu .. varlandı. Sular, kompartımanlara doldu. Yolcular acı acı bağrışı - yorlardı. Az sonra ses kesildi- Ta- mamile suya batmıyan vagonlar « da bulunan yolcuların bir kısmı pencerelerden vagonların üstüne çıktılar.. Diğerlerine gelince... BATAN VAGONLARDA İki imdad treni geldi. Kuvvetli bir de vinç getirmişlerdi. Amele- ler, hasta bakıcılar, doktorlar da vardı. Bin müşkülâtla suyun tçindeki Edebi Roman No.25 — Şimdiye kadar kadar hiç sıkılmadım. — Amma biraz gezmelisin... — Neş'em yok ki... — A,0 A... Neş'e gene bir kızın kendisidir. — Hattâ, hafta izinlerinde Boğaza, Adalara, Flor yaya filân da gitmek kabildir. — Arkadaş ister... — Tatiliniz cumaya rasgeliyorsa ben götüre. — Teşekkür ederim.. Fakat, 'Tam - firsat.. Aşkın ifadesi kıvamına - geliyor. Refik, bütün dimağını ve nutkunu seferber — etti. Cümlenin bitmesini bekliyor. Bu: En sonu şiddetli bir red değilse uzun bir gezme için hemen söz istiyecek. Belki, o gün- Belki o gün- den daha yakın.. İhtimal, bugün, burada bile: * e neticede Maca - | 23sene mahzende Saklanan bir Asker kaçağı Liyej askeri divanı harbi 52 ya. şında birini muhakeme etmekte - dir. Bu adam 24 yaşında iken Marn İ harbi başladığı sırada karışıklık. tan bilistifade alayından kaçmış ve dostlarından birinin evinin al. tındaki mahzene saklanmıştı. İtdâf devletlerinin muzafferi . yetinden sonra Belçika hükümeti muayyen bir müddet içinde mü - racaat edecek asker kaçakları hak kında af ilân etmişti. Nasılsa bunu haber alamıyan asker kaçağı, tamam 23 sene mah. zende yaşamış, korkudan - dişarı çıkmamış. Nihâyet bir gün kendisine ye - mek ve su getiren dostu vefat e. dince aç kalmış, ve dışarı çıkmak mecburiyetinde kalmıştır. Divanı harb, bu müddet zarfın. da çektiği ıztırabları dikkat naza. rına alarak kendisini iki sene hap- se mahküm etmiştir. — -— —— ğe başlamıştır. Bugün öyle gi | nüyor ki Budapeşta. hükümeti Berlin ile, Roma ile dost olmakta devam etmekle beraber diğer ta. raftan da harekâtında az çok ser. best kalmayı istemektedir. Maca. ristanın Lehistan ile son zaman - Jarda münaşebatının daha ziya. de kuvvetlenmesi de bunu göster. mektedir. Rusya ile Almanya ara. sinda Baltık denizinden Karade. (Devami 7 inci sahifemizde) vagonlardan 30 ölü, 65 yaralı çı. kardılar. Yirmiden daha faz. la ölünün cesedlerini çı « karmak — kabil olmadı. — Bir | çoğu, derenin sularına kapılıp git işti. Son yağmurlardan derenin suyu yükselmiş adeta hir nehir halini almıştı. Bu, tahlisiye ame - liyatımı güçleştiriyordu. Otuz taat emek sarfedildiği hal. de vagonları sudan çıkarmak ka. |— bil olmamıştır. | KAZANIN SEBEBİ NE”.. ulan tahkikatta, faciaya, köp- ortadaki ayağının yıkıl - ması sebebiyet verdiği anlaşıl - mıştır, | Sular yükseldiği için bunun far- kına varılamamıştır. Şimendifer kumpan fından neşrolunan tebi «Trende bulunan 160 yolcudan 50 ölü veya galb, 65 yaralı vardır, Yolculardan 40 1 kazadan salimen kurtulmuştur.» deniyor. Yazan: Etem İzzet BENİCE — Seni seviyorum... Diyebilecek, sormadan, beklemeden, birdenbire açılmasından, görülmekten, hiçbir şeyden ürkme - den yerinden fırlıyacak, şappadak Ferhundenin du. daklarından öpecek. Bu kızgın buse bir alev parçası gibi onun İnce ve kızılcık rengi dudaklı şacak, kalbini, sinirlerini, damarlarını — kıvılcımlı. yacak. Düşünüyor ki: Ferhunde de böyle istiyor, bunu istiyor. İstemeseydi gelmezdi, istemeseydi — aramaz- dı, istemeseydi hitablarda hususileşmezdi! İri yeşil pembelik, — dudak. irlerindeki tekallüs, sesindeki kıv. endamındaki — gevşeklik bundan başka birşey değildir. Kendi sevmeyi, bend istiyorsa o da aşkını göğsüne basıp kıvranmayı o kadar istiyor. Bu ya- gözlerindeki parıltı, yüzündeki larındaki renk, raklık, edasındaki cazibe, olmayı, âşık olmayı nekadar Yazan: BEDİ GÜNDÜZ. Tayfur Güngörmüş, hayretle sordi : — Bu ne hal bet. Ne oldun yine?.. Vecdet Bön, cevab vermeden arkadaşının elini sıklı, masanın önündeki geniş koltuğa bitkin bir halde kendini bıraktı. — Nen var? Söylesene... — Bittil... — Ne bitti?... &- Her şey... Tayfur Güngörmüş, bu bitenin ne olduğunu anlamıştı. — Selma Gönülalanla bozuştu- nuz mu yoksa?... — Evet... Aramızda herşey bitti. Onsuz yaşamama imkân yok. Hayali, gece ve gündüz gözümün önünden ayrılmıyor. Nereye git- sem, nereye baksam onu görüyo. rTum. Rahatımve huzurum kaçtı; bir yerde duramıyorum. İştihamı kaybettim, uykumu — kaybettim. Adeta hasta gibiyim... Bak, dün kendimi tarttırdım, bir — Fakat, Refik çi a için. | Gönül mektebi. Her Akşam : Taksim BELEDİYE Bahçesinde HAMİYET BAGDAD REVÜSÜ Büyük muvalfakiyetlerle devam ediyor. Tel., 43776 de tamam 800 gram zayıflamışım. — Bu halini Selma Gönülalara anlattın mı?... — Anlattım, — Ne dedi? — Ne diyecek, acır bir vazi « yette elimi tuttu: — «Vah, zavallı Vecdet Bön!..» dedi. — Hakikaten zavallısın!... — Anlıyorsun ya, Selma beni Bevmiyor... Sevmiyecek de... Za. ten beni kimse de sevmedi, sev - miyecek... — Yok canım... Nevmid olma. — Yok canımı yok. Doğrusu bu. Şimdiye kadar hiçbir kadın dik- katle, muhabbetle yüzüme bak - madı. Oh! Ne diyeceğini biliyo - rum: Çirkin bir delikanlı değil - sin, kamburun Fakat bu kâfi değil. Hoşa gitmek, sevilmek için başka, çok başka şeyler lâzım. Bunlar da bende yok. Anladım, Amerikalıların Seks A. pel dedikleri şeyden mahrum ol- duğuma kanaat getirdim. Vecdet Bön, bu suretle derdi - — Şu halde sen, Sadri Pişkini gidip görmelisin. O, her halde bu derdine bir çare bulur. Dedi, .. Buğün öyle bir devirde yaşı « yoruz ki çaresi bulunmiyan bir derd yok. Vaktile hali vakti ye « rinde, geçinecek kadar parası o - lanlar ya bir köşkte, ya bir yalıda yan gelir, otururdu. Bugün öyle değil. Dansinglere, balolara git - mek, yazın plâjlarda, banyolarda dolaşmak lâzım, Gözünü açan ha. yatını kazandığı gibı, gözünü çan kendini de sevdiriyor. Eski bir boksör, manajer, eski bir po- lis, detektif, güzelliği geçm'ş bir kadın da güzellik müessesesi mü. dürü oluyor. 'Tamam elli sene Beyoğlu kibar hayatında yaşıyan Sadri Pişkinin bir mekteb açtığını işitenler bunu pek tabit buldular. Sadri Pişkin, eldden kibar, gün görmüş bir adamdı. Herkese ken- dini sevdirmenin usulünü bilirdi. Servetini kumarda batırdıktan sonra ne ile geçineceğini düşündü. Bir mekteb açmıya karar verdi: luğu ve kararsızlığı, öbürünün cesaretsizliğidir!. Ne diyelim?.. Refikin düşünüşü böyle. Belki, doğru, belki, yanlış!. Ferhunde sözünü bitirdi: in günlerim belli olmuyor.. -ak kadar sevindi. Mukabele menfi değil. Hemen sordu: — Niçin, Muayyen değil mi?. — Hayır.. Nöbet sırası... Bazan üç haftada bir, — Fena?.. — Evet! ma yapı- Bişmemiş! — Eyvah... kınlık alın yazısıdır. Karşı koyan sadece birinin toy. bazan da ayda bir cumaya geliyor. — Eh, bu cuma?.. Refik, sözünü bilirmeden kapı vuruldu: — Buyurun... — Ne var, Hüseyin?.. Bu da bir başka hademe. Posbıyık. Köyünden nasıl çıktı ise öyle. Ne lisan, ne surat, ne görgü de- — Aşşada bir hanum sizi görmek İçin bekleyi... — Hanım mı?. — He, Şuşman bir gadın!. Şişman bir kadın.. Şişman bir kadın. Refik, şişman kelimesini daha duyar duymaz rengi kül gibi oldu ve oturduğu koltuğun içinde gevşeyiverdi. Sanki, zihni birdenbire dehşetli bir bozguna uğradı. Dimağındaki bütün hüceyrat ayaklandı: (Devamı var) ik, sakatın yok.> BU 5 Sadri Pişkin, Vecdet bönü PÜ zaketle karşıladı ve dikkatle ledi. l Derdiniz büyük ve ehernmik yetli bir şey değil... — Ehemmiyetli değil mi?” ' B Z Evet ... 'Çarest var ? K nız, buhalinizle güzel bir katl . değil, bir hizmetçi kızın bile Ö7 kat nazarını çekemezsiniz. VÜ — kebilmenize ihlimal yoktür. velâ müsaade ediniz, size SÖY yeyim: Sırtınızdaki kostümü? | çi de, kumaşı da iyi değike £ — Hakkınız var üstad.i. Tete pek o kadar ehıınmîY“j diğim yok. Kostümlerimi bir terziye yaptırıyorum. — Büyük hata! Hemen bu # ziyi değiştiriniz. Sonra SÖYi ceklerimi dikkatle dinleyinik, 7 bise ile insan adam olmaz! l;ı, Doğru fakat, elbisenin de gıklaştırdığı inkâr kabul "':. Kadınlar, kendi şapkalarının. İ Tarının şıklığına elıemın'Y: Si dikleri kadar sevecekleri lerin de şıklığına dikkat ederli Halbuki siz buna hiç aldırmmıy0 sunuz. Bune tuhaf kıravat böy Tuhaf mı?... t — Elbette, ona şüphe mi VAT Kıravat erkeklerin en ehıl“'“_"_ Ka yet verecekleri şeydir. BU Ş mek için — büyük bir 7 ğ Moda derşlerimi takib ıdrr::: ğ bu hususta çok şeyler Öğret t niz. N — Moda derslerinizi m""(nı" X — Evet... Elbiselerinizi iH redt '3 etmenin, hangi elbisenin NCi — ve nasıl giyileceğini öi temez misiniz?... şını, kıravatın rengini, seçME' ç lay bir şey midir, sanıyorsuntr Bunları, ve daha birçok öğreneceksiniz. İlkevvel Sİft | , nuşmanın usulünü talim ğim... Vecdet Bön kekeledi: — Konuşmanın usul! miyor muyum?.. grre — Biliyorum sanıyorsunu? . — ma bilmiyorsunuz. İlk evvtİ h celeri birer birer telâffuz €Hİ — l öğrenmeniz, sonra sadanizi bilme Tâffura göre değiştirmeyi D ö n niz lâzım. Radyoda söyleyen " 4 keri bir düşününüz. Banlâl (. kadar tatlı söyler ki fnsenii bini titretir. Birşey daha v'_“ Tümesini biliyor musunuz * yil * zannederim... — Bunu şimdi tecrübe riz. Kalkınız bakayım- şöyle bir iki adım yürüyÜNÜZ b f... Teşekkür. ederim. Hi varmış. Çünkü yarüyül”"',.u fena... Ağır ağır, tıpkı bİT P . müvezzil gibi ynmynm*";n, a rüyüşü, çok, pek çok © miyetlidir. Hoşa gitmel bir erkek, herşeyi ben yarati (Devamı 7 inci g 5