6 Haziran 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

6 Haziran 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

DN E T SAt CA ON TELGRAF — 6 Hariran 1938 Kocasından Boynu ipekli mendille sıkılarak öldürülmüş Gesedi - çalılar Londra gazetelerini meşgul e. den bir vak'a veya bir cinayetten «Son Telgraf» bahsetmiş, tahkika. tın alt tarafını da yazacağını söy- lemişti. Folkston civarında bir te. pede çalılar arasında — bulunan genc kadımın cesedi muayene odil. diği zaman cinayetin üzerinden günler geçtiği anlaşılıyordu. Yirmi iki yaşlarında genc bir kadın olan Sipyerin daha kısa bir adı vardır: Büçer, Cünkü kocası» nm adı böyledir. Genc kadın da hâlâ o adı taşımaktadır. Fakat ci. nayet esrarengiz bir surette ol . muştur. İpek bir mendil genç ka. an hayatına, hem de bir iki sa. niye içinde, nihayet ver meğe kâ- fi gelmiştir. Cesed'ni boynunda bu lunan mendil uzun uzadıya ted . kik edilmiş ve bunun - bağlanışı Hindistanın vaktile meşhur olan Bizli bir cemiyetinin nasıl adam boğduğunu hatırlatmıştır. Bir asır evvel İngilizleri Hindistanda çok meşguj etmiş olan bu adam bo. ğanların gizli bir cemiyeti vardı. Ayrı dilleri, ancak birbirlerince malüm olan Işaretleri vardı. Bun. lar yollarda kurarak elle - rindeki ipin bir gaytaru zengin yol cuların, yahud ortadan kaldırmak istediklerinin boynuna atarak Iki ganiyede onun hayı veriyorlardı. İşte şimdi de genc ve güzel bir kadın olan Büçer he- men hemen bu tarzda öldürül . müştü. Tıbbiadii tedkikatı göstermiş - tir ki kadın boğulduğu zaman ne- fes alamadığı için tıkanmak sure. Üle değil, kanın beyne gidemiye. rek durması ile ölmüştür. Bu cinayeti yapan katil ipek mendili öyle bir surette - sarmış. bağlamış ve ellerinin arasında çe'y miştir ki gene kadın bir iki sa niyede hemen kendini kaybede. rek ölmüştür. Adam boğmanın bu tarzında ise yukarıda bahsedilen İmzasız mektub! Karı keca arasını be- zan hasta bakıcı birşey bilmiyer * “Londra gazetelerinde okundu - guna göre Sitdşam “kasabasında bir hastabâkıdı kirk iki yaşlarında Marimay isminde bir kadın ge - çenlerde mahkemeye sevkedile - rek muhakeme olunmuştur. Ka - dına isnad erlilen cürüm şunlar . dır: Çiftçilerden birine geçen se ne imzasız bir inektub almış, bün- da kendi karısının başka bir er. kekle münasebalı olduğu bildiri- liyordu. Bunun üzerinden sltı ay geç - miş, diğer Lir çiftçi'de böyle bir imzasız mektub yüzünden karısı ile arası açılmıştır. Bu sefer im ., zasız mektub çifteinin — karısına, yollanmıştır. Bıynda kocasının bir kızla münasetette bulunduğu id- “nisanide mahkemeye müracaat et. dia ediliyordu Üçüncü bir mektub da yine kas sabada bir kadına - gönderilmiş, bunda kocasının komşularından bir kadınla münasebatta bulun . duğu haber veriliyordu. Kadın ük ifadesinde bunları kendi yazdığını söylemiştir. Fakat sonru mahke - mede-demiştir ki: — Ben kendime malik değil - dim. Onun için o zaman ne söy lediğimi bilmiyorum, Ben böyle mektub yazmadım. Kadının mu - hakemesi bilmemiş ise de kolalete bağlanarak tahliye edilmiş ve ka- sabaya döndüğü zaman köylüler Çıkarak kendisini karşılamışlar - dır, Kadın ilk ifadesinde bu mak- tubları «herkesin menfaati içine yazdığını söylemiş ise de sonra bunu söylediğini bilmemektedir. arasına atılmış indliler pek meşhur olmuşlardı. Bu vesile ile İngiliz gazetelerinin hatırlattığı bu gizli cemiyete dalr Şu sözleri de ilâve etmek lâzım geliyor: Gizli cemiyet uzun zaman Hin. distanda bu cinayetleri yapmış, nihayet İngilizler bunları orta - dan kaldırmağa karar vererek işe Bgirişmişlerdir. Çok — uğraşılmış, bunlar muhakeme edilmiş ve bun lardan 1,300 den fazlası asılmıştır. Şimdiki halde ise artık bu gizli vemiyetten eser kalmadığı söy - Tenmektedir. Fakat İngilterede boğulan ka- dına gelince; bu cinayeti kimin yaptığı hülâ — araştırılmaktadır. Kadının bir kocası vardır. Bu a- dam alınan ifadesinde şunları söy lemiştir ki bunlar bir alle faclası. nın acı bir hikâyesi oluyor: — Ben yirmi yedi yaşındayım. Onunla evlendiğim zâman o da- ha oncaltı yaşlarında bir kızdı. Beraber yaşadık. Bir de çocuğu - muz oldu, Fakal 93$ senesi nisa. minin 13 Ünetl günü idi karım be- ni de, küçük çocuğunu da bıraka- Tak kaçtı. Kendisini bir müddet görmedim. Sanra bir gün rasgel. dim. Sonra artık kaç senedir gi memişimdir. Nihayet geçen teşri: tim, Kacım ivelerdenberi beni ve çocuğumü dırıkıp kaçmıştır. artık amahktmeder soşanma karatı is. tiyorum; dedim Tahkikata nazacan. kadının 0 civarda bildikler: çoktu. Bir ötel jarsonu da iHadesinde kadını bir gün bir erkekle beraber sukakta gördüğünü, sonra bir dâha ras: — Doğru!, Üstad dediği de Refikin en çok hoşuna giden ateşin bir genç. Gece muharriri, gündüz müdürünün yerine Gazeteci olmak kolny mi? — Saat kaç?. X On bir oldu.. O... Çok geciktim... — Allaha ısmarladık... işlerinden sonrâa — yazı giyor. Matbaada — sabahliyor! Almanyadaki faalıyet kaçan kadın lktısadı cebhede y ye- ni hareketler var! Almanyaya bu 'sene de geçen seneki gibi haricden, bilhassa İ- talyadan binlerce ziraat amelesi gitmiştir. Orada mevsim işlerini bitirdikten sonra memleketlerine döneceklerdir. Niçin Almanyanın harleden ziraat işçisi getirttiği bundan bir iki ay evvel matbuatta mevzuu bahsolmadı değil. Alman. yada çalışacak adam mi - yoktu? Bu sualin cevabı hem «evet», hem shayır» olarak veriliyordu. Al - manyada çalışacak adam çoktur, Fakat herkes sılâh ve mühimmat fabrikalarında çalışarak diğer sa» haları ve tarlaları bırakmış”bulu. nuyor, İşte bunun içindir ki ora- da ziraat işlerile mevsimi gelince meşgul ölacak derecede işçi bu- lunamıyor. Onun için harteden ge. leceklere lüzüm var; deniyordu. Şimdi de Almanyada salâhiyet- tar bir taraftan verilmiş bir ra- por mevzuu bahsoluyor. Stutgard daki hendi: müdürü toplanan bir heyet karşısında iza. hat vererek manalı bir takım ra- kamlar söylemiştir. Bu fen ada - mının söylediğine göre Alman - yanın her sene 10000 mühendise ve fen adamına ihtiyacı — vardır. İhtiyac her sene kendini! göster - mektedir. Yeniden çıkacak olam mühendisler ve salâhiyettar fen adamları ise- eksilmektedir. Hal- buki yeni yetişenler ancak 5000 den fazla değildir. Bundan sonra. ki senelerde ise Almanyanın 30000 den 40,000 e kadar mühendise ih- tiyacı olacaktır. Şimdiye kadar Almanyada pek çok fen adamı yetişmiş ve her se- ne de fazlasile yetişmekte devam etmiştir. Böyle olduğu balde şim. di neden böyle gitgide arlan bir Merak ediyorlar. Geneler daha kolay buldukları sa- halara geçerek oralarda yetişmeği lercih ediyorlar. Çünkü mühen- dis olmak, fen adamı olmak pek çok yorulmağa ve pek çok çalış . mağa ihtiyaç yöstermektedir. Ye- ni yeni açılan mekteblere girmek suretile genelerin daha az zaman- da şahadetnamelerini alarak baş. ka işlere girdikleri anlaşılmakta - dır. Almanyanın harb hazırlıkların- dan çok bahöodilmektedir. Fakat geçen gün Her Hitler tarafından temelatma meraslıni yapılan halk otomobil fabrikasının tesisi Al - manya nın yeni iktısad 've sanayi sahasında takib ettiği işlerin en mührelerinden biri olduğu anla. gilıyor. Brünşvik civarında tetis edilecek olan bu fabrika çoktan- beri Her Hitlerin beslediği tasav: anenin vurlardan bizi idi, Fabrika çok ce- ——riri ee eee lmediğini söylemiştir. Cinayet için hıçbir sebeb görülmemekte - dir. Fakat bundan sonraki tahki. kat safhası ortaya başka bir ta - kım ipuçlri çıkarırsa iş değişecek. tir. Eskiden birçok fen adamları yetiştiren Almanya bu işte Kini ça yeni sim birşey olacak; diyorlar: Dün- yanın en büyük otomobil fabri - kası!, Fubrikanın civarında işçiler için yine böyle cesim bir şehir ku- rulacaktır. 60,000 nüfusluk bir şe- hirl. Bu şehir bir nümune şehri - dir. Plânları ve sairesi hazırdır. Temelatma meratimine dair bir çok tafsilât veriliyordu. Yetmiş bin kişi bulunmuş. Her Hitler de bir nutuk söylemiştir. Almanyada mevcud — otomobil |. miktarı birkaç yüz binden fazla değildir. Halbüki 6 ve 7 milyona çıkarmak — kabil görülmektedir. Her sene yapılan otomobil mik . | tarı 46,000 otomobildir. Bunu da- ha ziyade arttırmak için Jüks a. rabaları birakarak halk için a ba yapmak muvalık görülmüştür. Bunun için de ileriye doğru önce bir adım atılmışti. Fakat asıl şim- diden sonradır ki öotomobil deni. len şey Almanyada herkesin isti- fade ettiği, edileceği —bir vasıta olacaktır. Tamamile Almanyada yapılan, herşeyi Alman malı olan bu oötomobiller alınıp - satılırken yüzlerce milyon marklık ticaret müuamelesi olacak demektis. Diğer taraftan Almanyanın ha- ricle olan iktısadi ve ticari müna. sebatı da bugünlerde ehemmiyetle mevzuu bahsoluyor. Geçenlerde neşredilen bazı rakamlardan ha - Ficf ticaretin, bilhassa Amerika 1- le, tökisi kadar iyi olmadığı anla, şılıyordu. Atlmanyanın İktısad Na- zırı Ür. Funk bir nutük söylemiş, haricle ticaret muamelâtını kolay-. Taşlırmak için döviz üzerindeki- | şersiti hafifletmek ıcab ottiğini i. leri sürmüştür. Mese'â Almanya- dan harice mal gönderecekler, ha- ricde sattıkları malların bedeli o. lan dövızi Alman milli Bankasıra Edebi Roman — Güle güle. — Refik... Refik dur, dur. Şu serlevhaya hak No.6 da öyle git.. — REyvallah... — Ne yazdın?. Gazeteciler, şüphe etmiyelim ki, yeryüzünün — Dur okuyayım: «İstanbulun en güzel kadını sintihar ettil. Onun altına saşkına isliyen — bu genc kadinın şu - dak yıp yaşamadığı meçhula'ir. Muharrii Kğer, şehrimizde bir güzellik müsabakası yapılmış olsaydı bu kız mutlaka birinciliği alırdı.» — Yahu amma da şişirmişsin!. — Monşer, Okuyucuya — dünyı Böyle yapmazsan okumaz. — Sen bilirsin... — Ayol, sen de aşağı yukarı bü Yazdığının farkında değil mizsin' — Peki üstad... Peki... Dediğin — Haydi bari, bit cıgara ver de en sam kurban olmak ikada — yaşa - rimiz diyor ki: 'a viz geliryor. Gözlerinizin önüne getiriniz: vcu. Bebek. Sık evlerden uzakta, dağin yamacında bir ev. Köhne. Tahta kaplamaları ormanda yaşıyan yetmişlik bir acuzenin dişleri gibi kararmış, küf ilen açık kalbli ve en teşrilatsız adamla- tıdırlar!, Şu sahne buna misal değil mi?. -- Şehrin U, bir ve yosun bağlamış! Dört bir tarafı bahçe.. Sık ve yaşlı ağaçlıklar, Deniz uzaktan görünüyor. öyle yazmışsın. Burada sükün mutlaktır. Rüzgârın uğultusun- dan, dalların kımıldanışından, yaprakların hışırtı - olsun, öyle git... Hü sından başka çıt çıkmaz. Eğer, mutlaka ya bir ses; a bir gürültü isterseniz, penvereleri açık bırakınız, kısırlasmış ge Ti Londra elçisi ! tamamile fatıracakları ye 'de bu- nün bir kısmını ellerinde tutabile- ceklerdir. İktısad Nazırının ihra. catcılara bu suretle vüdetmesi e- hemmiyetle karşılanmıştır. Avru- pa gazetelerinin Almanyadaki mu habirleri taratından bu vesile il hatırlatıldığına göre Almanyanın harici ticaret müvazenesinde 917 nihayetine kadar büyük bir art. ma vardı. Yeni sene girdikten son ra iniş başlamıştır. Hulâsa Almanya iktısadi saha- da da bir takım meselelerle kar- şılaşmaktadır. Yerli Mallara Karşı Uygunsuz harekette bulunanlar cezalan- dırıliyor. Yerli mallarına karşı uygunsuz hareketlerde bulunulduğu haber alınarak tahkikata girişilmesi pi. yasada umum! bir memnuniyet uyandırmıştır. Birkaç Idhalâtcı. nn sırf-şahöl menfaatlerini gözö. nünde tutarak bu hareketlere te. şebbüs etmeleri en büyük haksız. hk ve uygünsüzlük olduğundan bu hüsustü süçları tesbit. edileri. ler, en şiddetli şekllde cezalandı: rılacaklardır. Yapılan müteaddid tecrübeler muhtelif yerli mamulât| Avru. padan gelenlerden çok daha sağ. lam ve eşyasına göre zarif olduk. ——— Yazan ! Etem İzzet BENİCE Ve köpek durmadan F çarpsın... Çarpsın!, lasın, ulusun... Gündüzleri böyle Ya, geceleri?. Geceleri de zihninizde canlandırınız: Hizmejei kadın, akşamdan evin bütün kapılarını, pencerele- sıkı sıkı kapatır. Hasta anne, yapayalnız bu köhne, viran, yosunlu, küllü ve koskoca bir evin doşluğu ve korkuneluğu içinde yemeğini yer, y tak odasına çekllir. Hizmetci ile konuşmak âdeti değildir. Onu, ancak — bir su lilân çağırır: — Şakire su ver... — Şakire mangalı getir... Şikare yorganı arkama baslır... — Sakire hırkamı veri. HİKÂYE SON TELGRAF Yazan : Celâi «Dünkü sayımızdan devam> Geçen gün — yolladığı mek- tubda bir otomobl kazası geçir. diğini yazdığını ve hastahanede yattığını anlatırken eğer tesadü- fen Sebahatin yüzüne bakmış ol- salardı bir mumya ile xarşılaştık. larını zannedeceklerdi, Sebahatin yüzü şimdi bir ölü rengin! andır- mıştı. Daha fazla duramıyarak u- sulca odadan çıktı merdivenleri halsiz halsiz çıkarak odasına gitti ve kendini karyolasına zor attı. Şimdi onu hıçkırık raşeleri sarsı. yör yarı baygın bir halde müte- madiyen ağlayordu. Günler gün- leri, haftalar haftaları, »ylar ay. ları kovaladı. tam yedi ay sonra bir mektup aldı, bu mektupta se- nel devriyesinde bulunmadığın- dan müteessir olduğuru ufak bir kaza geçirdiğini ve dört ey sonra geleceğini yazıyordu. beri geçirdiği izdirar nihayet bu- lacak oda gülecek oda eğlenecek- ti. Bir gün odasında başı ikt elle. ri arasında yalnızdı. kapı - hafif bir gicirtiyi müteakip açıldı Dü- rüba korkak adımlarla İçeriye girdi sonra kapıyı yavaşça kapa- yarak anahtarı çevirdi. Ayaklarının ucuna basarak Se. bahatin yanına yaklaştı gizli bir şey söylemek istediği halinden belli idi. Fakat sıkılıyordu Seba- hat bir and. mek — istediğini anlamıştı, daha sözleri işttmaden başı dönüyor beyni oğuldayordu. Dilcüba kalfa ne söyleyeceksen çabuk söyle dedi yıkılmamak için karyolanın demirine tutundu a- yakta güç duruyordu, bir koltuğa külçe halinde düştü Dilrüba ağır ağır anlatmaya başladı: - Kiziım - bitişiğe yeni taşınan Cemal paşalar, seni oğullarına al. mak isteyorlar dün geldiler seni bulamadıler bu gün saat üçte yi ne gelecekler, Dilrüba korka kor- ka söylediği bu kelimelerin so. nunu nasıl bağlayacağını düşünü- yor boğazı tıkanıyordu. Bu sıra- da kapının tokmağı yavaşça çev. rildi fakat kilitli olduğu için açıl- madı ikiside şaşırmışlardı ne ya- Pacaklarını lar. Bir dakika sonra kapının dı- şından uzaklaşan bir ayak sesi du yuldu, Dilrüba daha fazla dur- mak istemiyerek tokmağı yavaş. ça çevirdi. anahtar hafif bir ses çıkardı Dilrüba gitmişti. Sebahat dalgın dalgın düşünüyordu, yim- di ne yapacaktı annesine Raufu “sevdiğini söylese ölamazdı söyle. 'mese hiç olmayacaktı beynini | müthiş bir ağrı kaplamıştı. Ant “Bir karar vermek Üüzere ayağa kalktı kapının önünde annesiyle karşılâştı hiç bir şey düşünmeya. larını meydana çıkarmıştır. Bu. Aylardan. bilmeyorlardı, sustu.| ae n na rağmgen menfi propagandalar - hiç doğru görülmemiştir. Esasen bunların” bellibaşlı - bir tesirleri de görülmüş değildir. Ancak mü. teşebbislerin tecziyesi elzemdir. Sarıcı içinde... istediği zaman nir, tırabin. koymund dığı zaman datma kalöi bü Yabancı bir yüz |6rmiyı hasrettir. tadır, çünkü sokağa çıkamaz. Zavallı kadın, sabahlara kadar kalb çarpıntıları, sinir bulranı, böbrek Sadece bir tek tesellisi var: Oğlu- vermeğe randır. Fakat, o da her akşâif Son tramvayla. Gece yarısı... En rahat geceleri yine bu saatler. ©İ düğü zamanlardır. omuzuna başını dayayıp kalb ağrıların'” dığıra, çarpıntısının durduğunu düyt aat bir saat uyumak... Yahud: — Güzel anneciğim... Diye okşatumak... En büyük güşmer doktorlar! Oğlu çeşid çeşid hekime 4Vi veriyor, lakat, yine orlada iyilik Y yok. uçurumunun kenarındadır. 'yok ölecak 'Bu fastayı binşütmiştir. ÖRNE r,;l" z — Ah, bu duktorların zehizl M' j Demektedir. Perhiz perhiz..- Oğlu da bedbalıt... O.da içli!. ıM'- nun için bir mihnet kucağı ve izlırab diği bir gecelik entarisi gibidir ki. & sabahları çıkarır ve.. Mete rek annesinin boynuna her şeyi bütün açıklığıy! Annesi evvell bu sözlere Sök detlenmişti fakat biricik bu dileğine onunda aklı ’J bi oldu ve ben akşama görüşürüm dedi... y O akşam bay Kadri #Y A gelmişti uzun zaman laştı, kulübesinin önündt T sakin — yatan nonoşu — DAi y sevdi nihayet have — KAT D iğel başladığı vakit içeriye İ Sebahat bir koltuğa 0f zun ve kederli annesifiü » ) bakıyordu halbuki Bı!“' K meseleyi açmak için fırti ğ yordu. Nihayet o fırsöl Kadri bu uzun sükütü T nasıl Cemal paşalardan Tpi mi dedi. Şimdi Sebahal zap içinde idi bir bahant & .. !' büzüle hayır gelmedil di, yütkundu fazla SÖNETEÜ ınl’v Kadri bunları dinlerkef rarıyor kâh - kızarıyor Kadriden cevap be“:', Bay Kadri uzak bir hi ge vardı Raufun Viyamt O hastahanesinde — bitkik şimdi ne yapacaktilr kızına ve karısına çoerelif' mamağa karar verdi. dü, fakat meseleyi AY L '“ıf leniyor, kâh gülüyi mış düşünüyordu. yattığını daha dün WW Ayağa kalktı peki IŞ ıl'* dışarıya çıktı tayan ZT İN zımdı ve olduğu gibi p' Beynep lâkırdıyı — bitİrİ Çünki onun her şeyd rafın cevabi olarak daha talebe halbuki Cefl , nin oğlu Namıik ncdt sek bir memur hemde h insanlar bilmemki Ni h. Zeynep hanım birâf Üat tan sonra, bana kalsa b:_’ çılgınca seven — yavruli ğ birinden ayırmayalım. * & Bu daha iyi olur, GEdi Spyer Kalktılar. Sabahat t€ ;â'— dadan hem dışarısın! MM İ hem de neye kıııl' / 5 düşü lüşünüyordu. Hep bert _u ' e oturdular. - Yemeki gaF yPr ğ aK Bay Ulvilere gittiler. Raufun babası idi. Onli ç yan Cahide ile yı oğulları Raufu da yap3 W anlattılar, Bunun yi neb Hanım da hiç madı, bir saat ouın*““' ayrıldılar. Bir hafta sonra Vi tanbula ve lıtınbul“' naya aynl ;nn w telgraf gitti... yı ifade edlyordıı Y değişmişti. Biri, Viyanada yöl ç meliyat - neticesinde. Ör,, nezfi dimagiden ölmü ; nün kara haberini bi mer'ud allenin toprağ? —'j& a Ona Xx N S Vk ———0 Yatağının kenarın & M _xî gv & SKF (.açm-l .—. f.r ıı:’ v bütün gecelii N Karanlıkla ; r, damarl uyür:

Bu sayıdan diğer sayfalar: