4 - SONTELİRAR - 12 "ıyll 1988 >——— ———0 Bir San'atkâr öldül yazan: Nu, Sa. COgKUN 1 ıi Rıfkinın son resmi Dün (Son Telgraf) ın ikinci sayfa. sındaki küçük bir haber (Bir halk san'atkârının ölümü) nü bildiriyor- du. Eğer bu kara haberi, her kara ha- ber gibi çabücak duyuveren hayır sahibi bir san'atkâr dostum, cena- zenin kalkma telâşı şrasında bir a- rahık uğrayıp ta kulağımıza fısil - damamış olsaydı, kulağımızın delik olduğu rivayet edilen bizler dahi, dünyaya bu sessiz, sadasız ve hattâ vakitsiz Allahatsmarladık deyişten, Bü haklı küsüşten haberdar olmu - yacaktık. » . . Rıfkı öldü. Halk sahnesinin yirmi altı yıllık bu emekdar çocuğu, şimdi halkın değil, Hakkın karşısındadır. Dün Edirnekapı — mezarlığında san'at arkadaşlarından ve kendisini sevenlerden müteşekkil bir teşyici kalabalığı, yirmi altı yıldir güldü. Ten insan için ağladı. Rıfkı, bir ay evveline kadar dı - şindan gülen ve güldüren, fakat i- Çinden'ölen bır adamdı. Evvelki gece sabaha karşı sadoce bu ölüm tamamlandı. Hayat son noktasını koydu. .. — Çok ztırab çekiyorum! Diyardu. Hastaydı, Jetırabindan dişleri bi- Hlirine kenetlendiği zamanlar” bi. le, bir an neş'esini, enerjisini kay- betmiyerek sahneye çıkıyor. Gül - Meğe çalışarak güldürüyordu. San'at aşkının süzgecinden nuş. eyi geçiriyor, çok sevdiği halka su. nüyor, iztırabin zehirini içi tıyordu. Bu içinde biriken zehirdir ki, onu bir mum gibi eritti. O kadar erimişti ki Azralle kalan iş, bir üf- leyişten ibaretti. Ve. üfledi. .. Arkadaşları göz yaşları içinde o. anlatmakla — hitiremiyorlardı. o çoktu ki vakit —içinde bu ka- bir kitab okunamazdı. ç sayfayı gözden geçirebildik. Başına, ortasına, sonuna göz atılmış bir eser gibi, üç ağızdan duyduğu- muz üç parça, bu kaybolan san'at- kârın hayatı hakkında bilmiyenlere bile bir fikir verecek mahiyette idi. Yalnız bir san'atkâr değil, ayni za- manda, insan olan bir insan kay - bettik. .. Rifkiyi tanımıyan yoktür. sanı - rım, Senelerdenberi hemen hemen bütün tiyatro heyetlerinde — çalış - mış, halkın sempatisini kazanmış bir san'atkârdı. Tahsili iyi idi. Ak. töc olduğu, yirmi altı yıldır. halk sahnesine emek verdiği için değil, san'atkâr yaratıldığı, kendinı san- atkâr olarak yetiştirdiği için san'at- kârdı. Onun tipinde bir tulüatcı da. ha yetişemez, diyorlar. Doğru.. Fahriden sonra onu da kaybetmiş| olmak, arkadaşlarına çok ağır gel di. Hepsi tabutunun başında göz yaşlarını son katrasına kadar har- cadılar. Şimdi belki de göz hazine- lerinde onun için bir damla bula - madıkları için, ikinci bir ıztırab içe- | risindedirler, .. iyi bir ins: 'Temiz bir in- Dürüst bir insandı. Efendi dı. Naşidin dediği gibi, ah. değişmiyen Karakter salâbeti ndı. Hepsinin üstünde san'atkâr bir insandı. Bu kadar me- & kendinde randevü verdirmiş olması, ondan bahsetmem arkasın-| O, sandı. bir Tükı olan bir ins İnoktayı İstanitsadan stanitsaya gitmekle ve |bul, bu türküsünde, yanaklarım çi- .. methetmiş ve bu şarkı İsahnesinden çekildiğine pişman de- İğilsin. Fakat şimdi senin o bambaş- HAVA YARIŞI Almanya yeni tayyareler yaptı. Berlin - Roma mihveri hava silâh- ları itibarile de mıisavi olacak Hitlerin Sinyor musoliniyi ziya- reti ve İtalyayı ziyareti sırasında İ- talyan hava kuvvetlerinin manevraların tafsilâtını o günlerde gelen telgraflar haber vermişti. Son gelen İngiliz matbuatında Al- manların hava kuvvetlerini arttır- tin elde edilen neticelerine dair ba- zı mühim malümat . verilmektedir. Bu malümatın şu günlerde neşre » dilmesi de şayanı dikkattir. Çünkü İtalya bir taraftan, Almanya diğer taraftan varkuvvetlerile tayyarele- rini çoğaltarak Berlin - Roma mih- İverinin Avrupada ne kadar kuvvet» li olduğuna bunu bir misal diye ileri sürüldüğü oluyordu. Lâkin bugün bu sütunlarda Berlin - Roma mih- verinin mazisi, hali ve istikbali için herhangi bir şey yazmak mevzuu bahis değildir. Avrupa matbualının bu mevzudaki neşriyatını «Son Tel- grafs ın bu sütunlarında, başka bir gün hulâsa edilecektir. Şimdilik şu gözönünde — bulundurmak lâzım: İtalya kuvvet itibarile Almanya - dan sonra ikinci kalmayı değil, olsa olsa onunla müsavi olmağı istemek- tedir. Diğer taraftan Almanlar da varkuvvetlerile tayyarelerini arttı- Riyorlar, En yeni neşredilen malü- | mata göre Almanların en ziyade e- hemmiyet verdikleri bombardıman | CAM 20 Mayıs 1938 tarihinde Sovyet - ler Birliği dünya edebiyat tarihin. de misli bulunmayan bir jübile kut- hıyacaktır:. Kazakiştan halk şaici, " |Sovyetler Birliğinin en çak sevilen | şairlerinden biri Cambul'un şiir a- lanındaki faaliyetinin 75 İnci yıl - dönümü... Bundan hemen hemen bir asır evvel, 1846 senesi Şubatında doğan | Cambul, göçebe bir Kazak ailesine mensubdur. 12 yaşında iken, Ka . zakların milli halk sazı olan ve tel- leri koyün barsığından yapılmış bulunan Dombra çalmasını öğren - miştir. Bu suretle melodiler dün - yası genç Cambul'un zihninde ve kalbinde açılmıştır. Cambul bu ilk müzik günleri hakkında diyor ki: İhtizaz eden dombra değil, fakat| genç kalbimdi, sanıyordum.. 4 yaşından itibaren Cambul, müstakil bir hayat sürmeğe başla. mıştır. Ağuldan ağula, köyden köyı bü suretle hayatını kazanmaktadır. Cambul, ilk şarkısını, tam bun - dan 75 sene evvel irticalen tanzim letmiş ve çalmıştır. Bu bir ağulda bir düğün esnasında almuştu. Cam- ve yiyeceğini çek yapraklarına ve saçların! yıl - dızsız bir geceye benzettiği gelini | büyük bir muvaffakıyet kazanmıştı. — İşte o | günden itibaren Cambul, irticalen | şarkı söyliyen bir şarr bir âşık, Ka- ——— dan iki kelime olsun yazmam için kâfi bir sebeb teşkil eder sanırım. Zavallı dostum. sen belki hayat ka âlem içinde yanında imişim gibi biliyorum ki, tiyatro sahnesinden uzaklaşmış olduğu için Mmüteessir- Si int.. . Ona Cenabı Hakkın — rahmetini, | yavrusuna, kardeşine, kr'J T a w kadaşlarına baş sağ mak için girişmiş oldukları faaliye- * Sovyet şair | yer almıştır. İdostluktan, milfetlerin Çardeşliğin. evz Almanyanın yenl tayyareleridir. İngilizlerin yazdığı-| BUL BErem inin jübilesi inin jübil İzak lehçesi ile bir Akın olmuştu. Akın, eserinin güfte ve bestesini bizzat kendisi tanzim eden ve dom- |bra ile bizzat kendi çalıp söyliyen bir halk şairidir. Cambul, işte bu Büç san'atin büyük bir dâhisidir. Kazakistanda birçok akınlar çık. l.mş. fakat hiç biri Cambulun kâa - |bına varamamıştır. Cambul, okuyup yazma bilmez, fakat hayret verici bir hafızaya maliktir. Çok büyük mikdarda Kazak şarkıları, hikâye- leri, destanları ve şiirlerini ezbo bilir. Kırgız destanı «Manasar, bin- bir gecenin birçok masalları, Fir - devsinin, Puşkinin, Gorkinin ve Şevçenkonun birçok şiirleri hafıza. sındadır. Milletinin tarihini çok iyi bilen Cambul, Kazakların hamaset destanları hakkında birçok şiirler. ve şarkılar yazmıştır. Yeni şiirlerinde genç Kazakistan- da galebe çalan endüstri, traktör ürüleri, Turksib demiryolu, step- ler üzerinde uçan tayyareler, git - tikçe fazlalaşan koyun ve at sürü. leri ve memleketin kültürel kalkın- ması, çok büyük bir heyecan ve ay- ni derece büyük bir muvaffakıyetle Kazakistan halk şairi olmakla be. raber, Câmbül, milletler arasındaki den ve enternasyönâl tesanüdden bahsetmekte ve buhları terennüm ederek “yükseltmektedir. Bu sahada çok güzel şiirleri vardır. Cambul, Çin milletinin tecavüze karşı mücadelesine ve İspanya me- selesine dair de çok heyecanlı şiir- ler yazmıştır. Cambul, hâlen 92 yaşındadır. Bu: na rağmen genç, dinç ve içi yaratıcı enerji ile hâlâ doludur. Memlekette her olan şey onu hâlâ yakından ali kadar etmekte ve ta mbir kaın gibi her hâdise, her sosyal vak'a onda bir şiir veya şarkı mevzuu olmakta- dır. Nitekim son zamanlarda Puş tayyarelerinden : na göre yefli Alman tayyarelerinin ARTİST DEFIİN Dünkü nüshamızda vefatını yazdığımız Parisin meşhur şar- kıcılarından Cüce Defin; müta- rekeden sonra itilâf devletleri askerlerinin Pariste yaptıkları geçit resmini seyretmiye gitmiş- Fakat, boyunun kısalığından| kalabalık arasına sıkıştı kaldı. Çırpınıp duruyordu. Onun bu halini gören seyirci- lerden birisi onu çocuk zannede- rek: kin'in jübilesi, Gorki'nin ölümü Papanın grupunun dönüşü gibi h: diseler üzerinde yazılmış kasideleri NUSRET SAFA mşıu N (vardır. — Geçit resmini mi istiyorsun?. görmek Dedi ve kolundan yakalayın -| ca omuzuna oturttu. Luftavaffe »yüzde 50 ve hattâ yüzde 60 miktarı bombardıman tayyareleridir. Bun - lar cesamet itibarile hakikaten ce- sim şeylerdir. Birinci sınıf harp tay- yaresi olarak Almanların elinde bu- İgün 3000 tahmin edilmektedir. Bun- | |dan başka Almanların diğer çeşit| £ İtayyareleri olduğunu da söylemeğe İlüzum yoktur. Fakat muhtelif dev- İletlerin ne kadar tayyaresi olduğu | |bahsine girişmeksizin nazarı dikka- İti celbeden bir nokta vardır ki o da anın hava kuvvetlerini art-| artırması keyfiyetinin İngil terede son derece yakından takip e- dildiğidir. İngiliz gazetelerinin şu son zamanlardaki neşriyatı gösteri- yor ki İngilterede halk ileride bir harp çıkar da havadan taarruz edi- lirse buna karşı ne yapılacağını, ko- runmak çarelerini tamamile öğren- mektedir, Bundan yirmi sene evvel, yani Umumi Harp esnasındaki toc- rübeleri bilen İngilizler şu sos se- nelerin vukuatını da gözönüne geti- rek istikbali ona göre düşünüyor - lar. Son senelerin vukuatı, - yani İspanyada, Çinde olan şeylerdir. Havadan edilen taarruzlarla şehir- lerin nasıl altüst olduğu, nice felâ- ketlere yol açıldığı müthiş sahne- ler halinde görülmektedir. «Son Telgraf» başka bir gün bu sütunlarda diğer bir vesile ile Al - manyanın hava kuvvetlerine dair o- lan bahsi tazeliyecektir. Alman tay- yarelerinden bahsederken, IMyın hava kuvvetleri ve sonra da İngiliz- lerin bu sahadaki faaliyetleri hatı- ra gelmemek kabil değildir. Alman- ların son zamanlarda yaptıkları ce- sim harp tayyarelerinde sür'at ci - hetine de çok ehemmiyet verildiği anlaşılıyor. Yalnız bu tayyarelerin diğer hususiyetleri hakkında Al - manlardan malümat sızmamakta - dır. Almanların yeni çeşit olarak| vücüde getirdikleri bombardıman tayyarelerinin miktarı 1,300 ile 1,800 arasında olduğu söylenmektedir. HİKÂYE Yazan : — Ne zaman gördüysem, düşü- nürsün hep böyle Nazan. — Dalıyorum arasıra, değil e - limde, affet beni Suzan! — Niçin bu kadar üzülüyorsun, | bir derdin mi var? Bizim gibi genç. ler, bazan annesine babasına söy - lüyemediği şeyleri — arkadaşlarına söyler. Ve onlarla işini halleder. Düşüncem, teeasürüm değil ki bir. Hangisini anlatayım sana. — Söyle Nazancığım söyle!.. Bı kunur her şeyin elbet çaresi. Bizim edebiyat hocası: Olmaz olmaz deme; olmaz ol -| maz!. Diye diline doladığı, haddi za - tinde pek basit, fakat tahlil edilirse büyük bir hakikat ifade eden bu söÖz: Herhangi bir hâdisede, gayeye ulaşılamadığı zaman «olmaz ol - maz!» deme, zira dünyada mevcud olmıyan bir şey veya mefhum ol - maz, yahud da olamaz. — * Demişti. Şu hafe nazaran, bence çaresiz derd yoktur. Yeter ki kuv- vetli irade, metin adımlarla, uyma- sını bilelim hayata. — Poki Suzancığım, evvelâ şu szüğürtlüğe. bulsana bir çare! Babamın maaşı, geçindirmeğe mecbur olduğu ailemiz, ev kirası. Ne bileyim daha neler?... Koca kış geçti. Sinema, tiyatro| ibi eğlence yerlerine kaldım has- ret. Yapamadım sırtıma mevsimlik bir elbise, Bahar geldi. Plâja gidecek mayo, gırtıma takacak rob, elime alacak | yök çantjn!... —Şaşarım aklına senin Nazan! Bu kadarcık şeyleri başarak kabiliye - 'tin yoksa, yaşamıya kalır mı hak - kın! Babam ne kazanıyor; babandan daha az maaş almıyor mu?.. Halbu- ki ben, mevsime göre, geziyorum lord kızları gibi. Hayatta; becerikli lâzım biraz da. — Nasıl olayım--On sekizini id « rak etmiş, tahsilini henüz bitireme- miş bir kız ne yapabilir?.. Aman kardeş, senin de bu ka- |dar saf... olduğunu bilmiyordum doğrusu. Nedir farkımız. Ben de de- ğil miyim senin gibi?... — Ne yapabilirim Suzan. Akıl ver bana. — Peki anlatayım da ibret al. Soruyorum şimdi, Nasıl bilirsin beni?.. — © da ne demek? İyi bilirim. Allah taksiratını af buyursun. — Hayır!. Hayır. Bçn nasıl bir |kızım. — Doğru, dürüst, sokakta kim - seyle alâkadar olmaz, terbiyeli, bir kızsın. — Memnun oldum. Teşekkür ede: rim teveccühünüze... — Tabit kardeşim! Vallahi ciddi söylüyorum. - Bu kafayı taşıdıkça, çok şey- u- | |den kalırsın mahrum Nazan! Babam getirip yiyeceği.m, para verıp de qıeneeeıım dıyr.— çıkmışlır. Hâdiseye polis yetişmiş- tir. Boğazlaşanlardan biri kasabdır. İşte şu günlerde bu mevzua dair görülen malümatın hulâsası... — | rîllleRACENıN GÖZDESi Gördüğü fevkalâdı yanız JPEKR sinemasında bir kac gün daha gösterllecektir. yaklaştığını gören kasab, yere dü- Diğeri Noter memurudur. Polisin şen bir kâğıt parçasını kaptığı .;ııı.l İre düşen senedi polisif TÜRKÇE SÖZLÜ VE TÜRK MUSİKİLİ <a | görerek yultuğunu HiNDi MEZARI e rağbet üzerine Sevgilim iki, Nişanlım b S. ŞENER z Çileden çıl Suzan. Üstelik lay. — Alayı, malayı rum bir bilmece man nişanlın seni, bilmiyecek n© — Anlaşıldı. Kolomp kadar var , selâm!... | — Genemi alay: le: gilim, bir nişanlım V# Subay, tüccar, bİf Celâl!.. Aaaa... Üzeri zan!, lunda subayla, mi İstanbulda. Sevgili kasamdır o benim. şanlım Celâl. On: içinde. — Sevdiklerimin doğru. Hem niçin sun bu kadar. Annen, baban, elâl ne demezler sana. Ha ha hasa... ' yim de sözlerin gitmesiü müsaadenizle bu kadâft lalıktır. — Artık konuşuyort” İstanbulda üç Dl”“ Şaka mı ediyorsun. — Bu kadar hayrett © ım!.. Dinle kardeşimi — Evet dinliyorum — Gerzeriz fiyakâ — Suzan sen bunlari lüyorsun. İnanamıy' — Hüyret eimiyecek piraki daba İ Ben kimlerle, geztf nirim, Bu da nısı! M"", ılî, Ketbali &| rel ŞS » İsen bayılırsın sen d&7 Gik Bay tüccara gelinct yapar iki takım cibist | dalara Boğaza. Allah * göstermesin onların.. Üçüncüsü de, herkesif, unla dost tanbul yakasında; / b yOrUD! ü _,J lerir xıhk",; Sen hakikaten n!lv’/ On sekiz yaşımda bİf ./ 'nem, babam, elâlem P€ na. Karışmaları için, bu kadar para!... — Vallahi, hakkın Zevk, neş'e Suzan! lar hep para!.. Fakat, sevgililerin, — Evet, mühim . © olmak Tübiyesine vükıf Evvelâ mıntakâ Saniyen herkesin S#f rak, mizacına uygun Üi Üçüncüsü: İffet hafaza etmek şartile, ğe satabilmek, dil retle kullanmak!.. Hele düşerse, erl reksiyon!... O zaman * Jin. İşte düşüncelerine | larına merhem!, çık göz Borçlu ka5' Yere düşen borç senedini kapınca p0 Pariste Regar sokağında iki kişi.(ağzına götürüyor Ve nin boğuşması üzerine - bir hâdise |yutuyor. Polis derhal ğ ikisini de Sap - Termef Çf vermeli e teritii taksl gi ve miserliğine götürüyof” muru orada, kasabifi diren bir senedi, almak istediğini ve Kasab hakkında miştir. v bü Te b F Ö v AYA y !r:ııııa:ıı&’