İnsan kasapları dir kasap gibi öldürdükleri adam- B © parçalıyan caniler , arısını doğriyan Fabrikatör anlatıyor L Ot Mamak için öldürür 4 “Mobilli gangisterler de takib edenlere karşı si- nesi bozulmuştu. 29 mart 1815 de| Bilâhare, bir çiftçiyi ve bir hiz -| Grev meydanında idam olundu. — İmetçi kızı da öldürdüğü ve parça- 2 Mart 1833 de, Pariste idam seh-|ladığı meydana çıktı. Bu zavallıla- pası yine kuruldu. Çavuş Rögey, Tın da başları bulunamadı. Bovuar, Romus adlı birini evine davetle ze- kafaları yaktıktan sonra içerilerine hirledi; Üzerinde bulunan 3000 fı- kurşun akıtarak nehrte attığı anla « cesedini parça- Şildi. î::: :::[:: ı:ıııd; bir kuıuym.'wım de, Ponrozede bir çiftçi, ka- du. İyice çiviledi, Sen nehrine attı. Tısını öldürdü, parçaladı. Ve bu par. Tabli kutu suyun üstünde yüzüyor- çaları gübre yığınlarının altına sak du. Akşama doğru Tüileri balıkçı- ladı, kafayı domuzlara yedirdi. ları tarafından çıkarıldı. il ASI boğduktan 1836 da, Maren isminde bir || Minde biriside —anasını KERA D sonra cesedini beş parçaya ayırdı, İdenize attı. Fakat, kafasını, zaç yağı İdolu bir kaba koyup sakladı. Polis-i İler, kendisini yakaladıkları zaman, 1878 de Marsilyada Vitalis is -İsaklıyanlar hakkında | Fransada 2 buçuk milyon Ecnebi var hakikt Hükümet, hüviyetlerini sıkı bir a - Paştırıma yapmağa karar — vermiş - tir. Bunlardan birçokları hudud harici edilecek ve bir daha Fran - saya ya melerine müsaade olunmı- G Eski $ - SONTELGRAT ve Yeni TUNCELİ: 1 eçilmez yollar, sarp kayalar — 26 Nisan 1938 arasında geçen günlerle bu gün arasındaki fark Anadolunun bu muhitindeki eski hayat İnsanı yaşamıya tövbe ettirecek kadar kötü idi! | Tuncelini çok yakından tetkik Iıımşç çalışanm arkadaşımız M, Sa- mi Karayelin birkaç gün .sürecek olan yazı serizinde .eski ve yeni |Tunceli en ince teferruatile gözle- rinizin önüne açılmış bulacaktınız, Cumhuriyet inkilâbınm büyük başarılarından biri olan yurdu imar |işi bu mıntakada kendini göster - İkafadan eser bulamadılar. Zira, zaç| '*'—ıuı"u b çekinmezler. Ve %&u düşünmezler. Ev- K Ödüng öyle değildir. Ce - İSemezler İ Yerlerde birak - 'ükay GÜ b Kaçsalar bile, az “ ""Nı.:n düyulacağını, cese- a pi Sitacağını, yakalana- mh:““u. cesedi yok etmek Sek tehli Sarıp uzak bir yere ikelidir. Görülmek ih- ._D':m,. benm i ü Üze; 'ku"'m büyi Ü, cesedden kurtulmak Tine atlır. Boğazını ke- Vücudünden ayırır. Bu * Adli. doktorlar da bu fikirdedir: Maktulün lik evvel kafa- bir . © işe başlar». Sonra, N :*"h Bibi kollarımı, ba - © Poğiçi (Fir. Kendi kendine: İRğırtmak için cesedi ta- Asle koymalıyım. Göz- trakmak caiz değil değiştirmeli, ağzını Bazeteler resmini aka tanıyan birisi mey- Peklini k kezy Ş ini dir. Ve bıçak, teslere| Sonra ayni ület, üzerinde dolaşır. at Yapılı, e. YDi M tay, Kati meç ” Yakmak, h7 hu Tişle. Bü Yaik h*"'.“'i'*"' Şüphe yoktur. İzleri vardır. Katiller, , veya val & Müştür. Nü hağılın dö Bo :îm'”"'*“ b HAŞ Bir hi Ü yazar. Bu aeker, aa Li Tnit eg tönü bahı İ ':= Dotün ââhı Büça V€ teyzesii Sapiş Yaptı V yi Sit Ka Pu e ha Prüsün Somga l Neh; 'H).“L Mi , Bu Sebel kn'hr(m atmıştı. Ün parmaklığı ülâzım, kum: ble İçin, eline bir bıçak alır, | Parçalanan azalar birer T. denize veya dereye | Şehresini değiştirdiği Yün yüzüne çıkıver- ar. Bunu nasıl yok ğ derin bir yere / x.nu le bir yer nasıl bul- l Tzam, < * Böürünmeden, dik - “kmeden nasıl gönüme- | Goki Bti nklar, çehresi bozulmuş A sekizinin yakıldığını Süretle ortadan kaldı- * kül haline getirir- - Sarlar, veyahut bir ye- y alayı kat'iyen göv- üi dürdükleri adamla - i Parçalayıp yok et - örüRETİ her çağda ve her o, 1580 tarihli hatı- * garnizonunda bulu- eygirin kuy- Parçalanma ce-| tini lekeledikten h Ve bir çantaya çılar çantayı çı - bir mülârim, kar- Ni Öldürdü, parça M'—Ihguu bir paket Te atmıya cesa- başka caninin de kafası kesildi. Bu da, metresini - öldürdükten — sonra| parçalamak, ve köprünün üzerin - den nehre atmak istomişti. -Fakat, cesed, tesadüfen köprünün altından geçen bir balıkçı kayığına düştü.| Katil de derhal yakayı ele verdi. Ayni devirde vukuagelen bu gibi| cinal vakalardan daha bir çokları- nı zikredebilirz: Bunların en meşhuru «Kafa ka- sabı!» namiyle şöhret bulan «Avi- nen> dir. Bu cani, cesedin hüviyetini tesbit için en ziyade kafadan istila- İde edildiğini biliyordu. | 1867 genesi haziran sorlurında ba hıkçılar nehirden iki kâfasız cesed |çıkardılar. Kolları ve bacukları son- İradan bulundu. Katolâr bir türlü' bulunamadı. Cesedleri muayene eden doktor: — Usta bir kasab işi bu!... Demişti. Zabta tahkikata başladı. Ve iki kişinin kaybolduğanu anla- dı. Aranan yakalarıdı. Bunları, pa - ralarına tamaan hangarına celbet - tiğini ve öldürdüğünü, parçalayıp nehre attığını itiraf etti. Sorgu hâ- kimi sordu: — Ya kafaları ne yaptın? Katil, soğukkanllııkla cevab ver- | di: — Katfaları mı?... Yedim! — Azaları bu kadar ustalıkla birbirinden ayırmak için her balde ya bir cerrah, veya bir kasab olmak İlâzımdır. > Evet, vaktiyle kasab çıraklığı yapmıştım. Avinen, 28 ilkteşrin 1867 de idam olundu. Fakat, balta ile öldürdüğü (zavallıların başlarını ne yaptığını bir türlü söylemedi. Avinen, kafası kesilmeden evvel banka doğru do- nerek; — Mösyöler, asla itiraf etmeyi - niz!.., Diye bağırdı. 26 sonkânun 1869 da pren - ses sokağında 8 numaralı evin kuyusundan iki bacak çıkarıldı. Göv de nehre atılmıştı. Kafa bulunama-| dığı için maktulün hüviyetini anla- mak kabil olmuyordu. Ancak 1870 de, 72 yaşında ve Bodos adlı birisi olduğu anlaşıldı. Biçare adam, dost- ı İfından öldürülmüştü. Terzi, yakayı yağının içinde erimiş, gitmişti Efkârı umumiyeyi heyecana dü- İşüren bu vahşiyane cinayetler, dağ- ramacı Billuafin dimağı üzerinde| icrayı tesir etmekten hali kalma » |son dört sene içinde yeniden 40,000. lamaktadır. Bugüne kadar Biliyor musunu: kadar ecnebi var' Fransada ne 1806 senesinde yapılan nüfus da yımına göre 9 589... Fransaya, İmıştı. 1876 senesi iptidasında, sar -| yâbancı gelmiştir. hoşluk saikasiyle metresinin kar -| nına bir tekme indirdi. Ertesi günü aklı başına gelip de etrafına bakın- dığı zaman kadının öldüğünü, ve ce-| sedin soğuduğunu gördü, Korktu. Dostununcesedini yok et- miye karar verdi, parçaladı. Bir mani Sen nehrine, bir kısmını da; komşusunun lağımına attı. İki gün sonra, vücüdün - boldeti yukarı olan kısmı suyün Morga götürüldü, teşhir olundu. Ve kadını tanıyanlardan birisi tara- fından teşhis edildi. Lâğımdaki par” çalar da çıkarıldı. Billuar yakalandı. cürmünü inkâr etmesine rağınen 26 nisan 1877 de idam olundu. 1878 de, Anjer kollejinden gelen iki tibbiye talebesi: Lebiyeç ve Ba- re... ihtiyar bir sütçü kadını parası için öldürmüşler, cesedini, teşrih a- moliyatı yapar gibi ustalıkla parçı-, Tarnışlardı. Zabita, tıbbiyeye devam eden talebelerin oturdukları otel - lerde araştırmalar yaptı, — nihayet bunlardan biririn odasında, duvar içindeki dolapta sütçü kadının ka - fasını buldu. Otelci, az evvel bu ©- dada Liyebiçin ikamet ettiğini söy- ledi. Genç talebe, kadının kafasını formol ile tahnit otmişti. İkisi de 6 (eylâl 1878 de, Roket meydanında i-| dam edildiler, 1379 da imparatorun sabık mu- hafızlarından çavuş Prevonin cina- jyeti bütün Paris halkını heyecana| düşürdü. Prevo, kuyumcu Lönobli ve bir kadını, paralarına tamaan evine dü- şürmüş öldürmüştü. Bunların ce - 414196 Çekaslovak 324472 Portekizl! ” 34,912 İngiliz 25,668 Yugoslav 21271 Yunanlı 18,000 Türk 114467 Amerikalı 49,780 Alman 887,132 İtalyan 463,143 Polonyalı 410,183 İspanyol 211,484 Belçikalı 88,880 İsviçreli 63,340 Rus (mülteci) SI149 Ermeni Diğer memleketler ahalisinden Eransada 10 binden fazla yoktur. Ban'dört sene içinde gelen 40,000 yabancının çoğu İspanyol ve Avus- kyryalıdır. Bu rakamlar, yalnız usulü daire- sinde belodiyelere müracaat — ve kaydalıman yabancıları göstermek- tedir. Bunlardan başka, kendilerini giğliyen birçok kimseler daha var- dığ ki en teblikelileri de bu gibi - letdir. Son zamanlarda casusluğun, ci - nâyetlerin artması üzerine hükü -| met, ecnebilerin hüviyetlerini tet - kik ve bir kısmını hudud haricine atınağa karar vermiştir. -İMiştir. Sizin efsane gidi kulakları- zaza dolan Tüncelinin korku veren İtabti eksiklerini bugün Cumhuriyet İhükümeti tamamlamış bulunuyor. Bu yazı serisi eski Tuncelile baş- geçen zamamda yapılan yenilikleri sırasi- le bu seride bulacaksınız. Büyük İyeniliklerin şarka verdiği kazancın büyüklüğü meydandadır. Türk inkılâbının büyük başarı - larından biri muhakkak ki Tunce- lidir. Memleketimi -bazı vilüyetler müs| tesna- başlanbaşa dolaşmış bir ada-i mim... Fakat, şark vilâyetlerini hiç görmemişlim. — Yalnız, — oradan gelen — arkadaşlarımdan — bazıları (Cumhuriyetten evvel) bana neler, neler anlatırlardı?.. Esasen, evvel zaman içinde şark, vitâyetleri hakkında — işttiklerimiz hep, Kafdağı masalları gibiydi. Şark vilâyetleri hakkında fikir verecek ne coğrafi ve ne de içti - mal hiçbir eser yoktu?.. Bundan yirmi beş sene evvel şark vilâyetlerinde bulunmuş olan Akrabalarımdan — bir memur, Dersim hakkında bana şunları an- latmıştı: *Dersimi görmekkabil değildir. O- ralara kimse giremez, ne hükümet vardır, ve 'ne de yol, iz.., — Yalnız, Elâzize, gelen bazı Dersimlileri gö- rürüz.. Bunlar, iri ve uzun vücud- lu insanlardır. Şehirlerde —beş on. İkişi bir arada tepeden tırnağa ka- İdar silâhli gezerler... — Bıyıkları © Yazan:M.Sami KARAYEL Meşhur munzur köprüsü kadar uzun ve gürdür ki, ta, ku -| laklarının arkasına kadar dayanır.. Hele, kadınları erkekten kaçmaz - lar.. — Fevkalâde — mütenasibdir - ler... İçlerinde şişman, sakil hiçbir kimseye tesadüf edemezsiniz... 'Te- miz tenli, esmer güzeli, geniş o - muzlu, ve çekik ve çevik yüzlü., İri, siyah gözlü. Mevzun ve kıvrak vücudludurlar. Bütün islâmi taassuba rağmen, Dersimliler — kaçgöç — bilmezler... Kadınları tıpkı Yürük kadınları gi- bi, serbest ve açıktırlar... Sanki, bunlar — büsbütün başka — in sanlardır. Kürdlere hiç benzemez - ler, fakat, kürdece konuşurlar. Kürd dürler!.. (eskiyo ald tetkiksiz bir fi- kir) Fevkalâde binici ve yürüyüş- tüdürler.. At üzerinde giderken u- çan kuşu bir kurşunla havada vu - Kup iskambil kâğıdı gibi yere dü - şürürler... Kadınları, erkekleri gibi müsel - lâhtır. Atıcıdır, binicidir. Sarp dağ- lar içinde yaşarlar... Bunların ah - valine aid kimse birşey - bilmez... Korkunce insanlardır vesselâm... İşte, yirmi beş sene evveline ka- dar Dersim hakkında - bildiklerim. bunlardan ibaretti. Kendi kendime düşünürdüm: «Acaba, burası nasıl bir yerdir? Bu diyarın dev masallarını andıran canlı menkıbeleri üzerimde merak- h tesirler bırakırdı. Nihayet, gel zaman, git zaman a- radan seneler geçti. Cumhuriyet i- lânından sonra, talih beni Elâzize yolladı. Bana, Elâzize gideceksin dedik - Polis kadınlar; ağlama yavrumi Şİmdi anneni buluruz. “Kadın Polisler sedlerini parçaladıktan sonra köğrü lara sararak Paris sokaklarma at - mıştı. Her gece bir sakakta, bir köl jbir bacak, veya bir el bulunuyordur Zabıta, bir türlü bunların kim ta- İrafından atıldığını ve kimlere aid) olduğunu anlıyamıyordu. Bu insan kasabı da, kurbanların| |kafalarını yakmıştı. O da idam o - İlundu. On sene sonra, bir başka kuyum- cu da öldürüldü, parçalardı ve neh- re atıldı. Katiller, zavallı kuyumcu- İyu diri diri bir masann üzerine ya- tırmışlar, kafasını testere ile kes - miçşer, kanını da masanın altındaki| kovaya akıtmışlardı. Kafayı vücud- | İrüm ortaklarının domuzlarına ye - ara 'ele verdiğinin ertesi günü, hapisha- di7Mişlerdi akıl müvaze- 'nede İntihar etti. Nasıl çalışıyorlar | Bunların vazifeleri nelerdir ? Varşova istasyonuna vâsıl olun- ca şık üniformalı gene kadınlar gö- rülür. Bunlar polis asistanı kadınlardır. Hakikaten istasyonlarda kadın po- lise'pek çok ihtiyae vardır. Taşra - dan' gelen, şehri tanımıyan kadın- lartp kızlara yardımı çok olur. Kadınlar, erkek polislere söyli -| yemedikleri şeyleri bunlara çekin-| meden söylerler. Muavenet — tale - binde bulunurlar. Varşova zabıtası, kadin polisler - larından Bovuar adlı bir terzi tara- YH Ayırdıktan sonra kızartarak Cü-|lerden pek ziyade memnundur. Bu memurlar, en ziyade Sefahete kar- şı açılan mücadelede kullanılmak - duğu gibi Varşovada da kimsesiz genc kadınları, kızları baştan çı - karmak, fuhşa sevketmek istiyen - ler çoktur. Kadın polisler, bunları ve muayeneden kaçan kadınları ta- kib ederler. Şüpheli ve hastalıklı kadınları yakalarlar, zührevi has - talıklar muayenehanesine sevke - derler. Varşovanın hemen her caddesin- de kadın polislerin dolaştıkları gö- rülür, Analarını kaybeden çocuklar he- men kadın polislerin yanına gider. Şu aşağıdaki resme bâkınız. Kadın polis, kucağındaki yavrucağı nasil (Devamı 7 inci sahifemizde) |tadır. Diğer büyük şehirlerde ol -|bir ana şefkatile' öpüyor. leri zaman evvelâ hatırıma gelen Dersim olmuştu. Demek, Dersim diyarına gidecek, o garibeler yur- dunu görecektim. Bilâtereddüd, Elâzize yol aldım.. Amma, ne zaman - bilir misiniz” da... Benim bu yolculuğuma her - kes gülüyordu. On bir sene evvel, ne yol var, nc şimendifer, ne de bir iz... Halbuki, ben bunun farkında olduğum hal- de, bir kere dahi düşünmüyor - Yola çıkmağa karar verdim, peki amma, hangi yoldan gidecektim. Bu arzuladığım diyara... Şimendifer, Ankaraya kadar gö- türüyor adamı... Oradan ötesi Elâ- zize gider mi? Mardine giden bir şimendifer var, Mardinden Elâzize ne — ilk gideceğim? Samsun - Amasya — şimendifer: yeni yapılmış... Amasyadan Elâzi - ze de bir yol var demek... Şarkı bilenlere soruyorum: — Hangi yoldan gideyim? Cevab veriyorlar: — Hiçbir yoldan gidemezsiniz?. Mardin yolu en yakın yol gibi gö- zükür, fakat, Diyarbakırda bütün kış kalmağa — mahkümsunuzdur. Çünkü, Diyarbakırla, Elâziz ara - sında Dicle boğazı vardır. Bu ge - çid, Erganiden başlar, atbaşı beş al tı saat süren dar, virajlı altından Diclenin korkune suları akan kışın geçid vermiyen bir. yerdir. Daha bitmedi. Asıl deve boynu denen bir dağ vardır ki, buradan geçemezsi - İniz, imkânsızdır. Karlı uçurumlu |dağlardır. Değil kışın yazın bile bu- ralardan geçmek - tehlikelidirler.. Deve boynunda ve Dicle geçidinde her sene beş on kurban verilir. Hele, buralarda asayişsizlik te Yardır. Cumhuriyetten evvel, ve (Devamı 6 ıncı sahifemizde)