26 Nisan 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

26 Nisan 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 — SOPTFLOCR Londra AP — 26Nİsan 1028 ziyareti Konuşmaların esasları Anlaşılmış gibidir. İspanya mese si kolay kolay halledileceğe benzemiyor Artık Fransa başvekili ile harici-| Amerikanın harici politikasını izah ye nazırının Londrayı ziyaret gün-| etmesi istenmişti, leri geldi demektir. Buna dair gel- mekte, olan telgraf haberlerini oku-) yorsunuz. Bu seyahatin ne kadar de- dikodulu bir mevzu olduğunu söy- lemeğe lüzum olmasa gerek. İngil- terenin İtalya ile anlaşmasından Amerikanın Avrupa işlerine ka- rışması mevzuu bahis değildir. Fa- kat İngiltere ile Amerika arasında ki münasebatın daha sıkı bir hale getirilmesi istenmektedir. Buna sonra ne bekleniyor?... Fransanın| Fransa da yabancı kalmıyacaktır, da İtalya ile anlaşması değil mi?, 936 sonbaharında Amerika, İngille- Fakat buna varmadan evvel Fran- re ve Fransa arasında para İşleri i- Fransız Başvekili gazetecilerle. sa devlet adamları bir kere de Lon-) draya giderek İngiliz devlet adamla- riyle baş başa vermek suretiyle her, şeyi etraflı surette konuşmağı eb- zem görmüşlerdir. Geçen son baharda politika âle - minde çok dedikodular oldu. Unu- tulmamıştır: Şimdiki İngiliz harici- ye nazırı Orta Avrupayı dolaşmıya çıktı: Fransa orta Avrupadaki dost larına, müttefiklerine sükün ve iti- dal tavsiye ediyor, dendi. Şimdi, bu ziyarete ne denecek?... İlkbahar aylarında Avrupanın si - Yaset âleminde neler görüleceki Şimdi Fransız — İtalyan anlaş - Ması mevzuu bahistir. Milletler ce- miyeti toplanacak, Habeşistanın İ- talya tarafından alınmış olduğunu tasdik için çare arıyacak. Bu işte Fransa İngiltere ile beraberdir; şüp| he yök. | Lâkin İspanya meselesi daha ha-| Taretli olacağa benziyor. Çünkü Ba- lear adalarının vaziyeti göz önün-| den uzak tutulmıyacaktır. Hattâi İspanyadan İtalyan askerle- ri çıkarsa bile — Franko galib gel- sin, gelmesin — Balear adalarının vaziyeti Fransa kadar İngiltereyi de | düşündürmketne geri kalmıyacak - tır. İşte İngiliz gazetelerinin şu gün- lerde Londrada Fransız ve İngiliz devlet adamları arasında konuşula- cağinı ileri sürdükleri meselelerin en mühimleri. Fakat aşağıda daha birkaç nokta vardır ki bundan daha az ehemmiyetli değildir: Avusturya malüm şekilde, Al - manya ile birleşti. Orta Avrupada vaziyetin bugün ne kadar müşevveş. olduğunu söylemeğe lüzum yoktur. Çekoslovakya kendisini — tehlikede atli bulunmak mecburiye- tindedir . Londrada hu - cihet de) uzun Uuzadıya konuşulacaktır, İngiliz gazetelerinin şayanı dik- kat —olarak bahsettikleri diğer bir. ihtimal vardır. Onu ihmal etmek hiç cakş değildir. Son senclerde. ve| bilhasğa geçen yazdanberi Amerika| ile İngiltere arasındaki münascba- tın çok kuvvetleneceğinden büyük bir ısrar ile bahsedilmiş durmuştur. O kadar ki Amerikalıların dünyanın diğer yerlerindeki meselelere karış- mamak hususunda ne kadar ihti- yatlı oldukları göz önüne getirilin- ce İngiliz — Amerikan münasebatı- nan bir kat daha kuvvetlenerek bu- günkü dünyanın bazı mühim mese- lelerini Londra ile Vaşingtonun bir- likte h: ledecekleri rivayetleri kar- şısında 1 etmemek kabil değil-. di. Bu rivayetler Amerikalıları da çin bir anlaşma olmamış mıydı?... Böyle olduğu — gibi Paris, Londra ve Vaşington arasındaki münaseba- tı daha kuvvetli bir hale getirmek| 'de istenmektedir. Fakat bunun için nasıl bir yol takib edilecek?... Bunu Londra müzakerelerinde Fransız, ve İngiliz devlet adamları görüşe - ceklerdir. İngilterenin, Fransanın. Amerika ile zaten sıkı olan müna- sebetlerinin bundan sonra daha kuv- vetlenerek nasıl bir safhaya girece- ği çok merak edilmektedir. Gene İngiliz gazetelerinden anla- şıldığına göre, geçen sonbaharda İn- giltere ile Pransa arasında mevzuu bahs olan mühim bir mesele daha konuşulacaktır: İngilterenin ve Fi« |ransanın kara, deniz ve hava kuy: vetlerini icabında müşterek surctte |kullanarak iki memleket arasında |milli müdafaa hususunda sıkı bir teşriki mesai çaresi aranacak, tet- kik edilecektir. —— — YARIN- Hüseyin Cahid Velid Ebüzziya Bu gün arkadaşımızın rahat İsızlığı dolayısiyle, neşredemedi. -| ümiz «Gazeteci» anketine cevab . Te devam edecek ankette diğer cevablarla bir- okuyacaksınız, Olur, cidden: mak istiyorum... / Bu benim hakkım değil mi?... Şu,Ömer de bana merak oldn. Ah, bu gün gelecek mi?... Dün hamama gideyim.! dedim ya: — Biz geleceğiz... Diye haber veri rine âmade!... Adamın sokaj meşgul ettiği için olacak ki Ameri- ka delye nazırından geçenlerde yecek!... Tuhaflık bu kadar olur... Çocuklarımız Ve Eğlenceleri -İlk okul talebesi nasıl eğleniyor Fudbol oynamak küçüklerin birinci eğlencelerindendir! Yazan: Suad DERVİŞ Oynıyacak, Âö-|durur. Ben de arkadaşlarımla gide- im. Küçük Lütfi, esmer, zayıf'bir de-| likanlıcık. Galiba on iki yaşında ka- dar var. Yanına yaklaştım ve kendi- hapsedemem yal... kadaş edinecek. Tammp3os 9w)s |* Küçük Nâzân, on dört yaşında. — Ders saatlerinden geri kalan| Kendisine sordum: saatlerde en sevdiğin eğlence ve e- yun nedir? Kaşlarını çattı, biraz düşündü ve şu cevabı verdi: — Fudbol oynamak... — Fudbolü nerede oynarsın, de- dim. Bir klübe mi yazılısın? — Hayır, arkadaşlarımızla, boş nrda oynarız. — kadaşların kimdir? llenin çocukları, a ne yaparsın? finin annesine sordum: Çocuğunuzun böyle sokaklarda fudbol oynamasına, tanımadığınız bir takım çocuklarla bu suretle te- mas etmesine, başı boş viranelerde dolaşmasına nasıl müsaade ediyor - sunuz? — Ne yapayım? diye cevab verdi. Çocuk bu, hep ders, hep ders! hep) ders!... O da bunalır. Dersten nef- ret eder- Ev küçücük. Bahçemiz yok. Çocuk bu, bizim aranızda otu-| Yeler, — Ders saatlerinin dışında ne ile Mekteb sıralarında vakit geçirirsin. Ne ile eğlenirsin? |dedim. Ona kendi akranı çocuklarla — Artist resmi kolleksiyonu ya -| İsediği yerlere gitmeğ nasıl müaasa- parım. O resimleri kendim çerçe-| de ediyorsunuz? Bu yaşta kızlar tanzim ederim. — Artistlere| daha fazla - kontrole muhtaç değil rup da ne konuşsun. Başka kardeş-| mektub yazarak resimlerini isterim. leri yok ki onlarla oynasın. Mecbu-| Ve eğer ânnemden para koparabi- rum bırakmağa. Ne yapayım?... lirsem sinemaya giderim. En sevdi-| $O — Sokakta beraber oynadığı ço- Rim eğlence sinemada güzel filmler cukları tanıyor musunuz? Nasıl ar- Seyretmektir. kadaşların tesiri 'altında kaldığına dikkat ediyor musunuz? — Sinemaya kiminle gidersin? 1 — Annemle, babamla nadireri gi-| — Nasıl yapayım... Mahâllenin| derim. Babam posta müvezzii. Her| çocuklın Artık kendi sütünde var-| zaman gezmeğe vakti yok. Anntm Ahmed Doğan: On yedi yeşnda. |sa, o da fena huyları alır. Çocuk bu,|de bizim küçük kardeşlerle uğraşip| bir delikanlı. Zeki bakışlı, enerjik 1 yakılacak kitab... ziyi unutarak yalnız saadetimle baş başa verip kal- vede, ne yapıyor, ne iİle meşgül acaba?... leri nutmıya ne kadar çalışsam yine olmuyor! İsti. yorum ki, bir defa bu adamla karş karşıya geleyim ve şöyle tepeden tırnağa' âdâm akıllı rezil edeyimi... Buranin da, kendine mahsus tuhaf tuhaf âdet- leri var, İnsan; güle güle katılıyor... kuruşu olsa da bir aylığını peşin verip hamamı ka- patsa, demek, bir ay hiç kimse hamam yüzü görmi- Ben, artık ma- Yazın deniz eğlenceleri 11 Ağustos Herif, şimdi ne- Geçen gün- 15 Ağustos de gördüm. On Wo1: 113 Efsane memleketi... bir masalla avunup gidiyorlar, Bir gün evvel, «Koyun baba» tekkesine gittik. beş kuruşla beraber bir gün evvelisinden hamatncı- Şehirden araba ile kırk beş dakika ötede... 20 Ağustos. « İşleri güçleri yok, her gün Hâkim bir tepenin üzerine tekkeyi kurmuşlar. Bir adı da «Çoban babı . Şehrin içindeki büyük taş köprüde 'or. Ertesi gün hamam herke- Babasının ismiyle anılıyor. Bir taraftan sayılınca se yüsak. Hemen kapıya bir peştimal asılıyor! Ak- kırk, öbür taraftan sayılınca otuz dokuz görzü var« şama kadar. İster bir kişi git ister bütün mahalleyi mış. Bu eksiklik ve fazlalıktaki keramet topla peşine tak. Hamarn, on beş kuruşu verenin em- imi; atılacak dört yüz elli ©e gülünecek şey!... 'Tekkede diyorlar ki: — Babanın baş ucundan bir avuç toprak alıp suda ezdin mi, kırk türlü derde ilâç olur. Ne mükemmel fikir, ne enfes ilâç!. babanın Köprünün gözlerini saymadım amma, epey- Acaba, de | tablar çok pahalı. Hali vakti yerin- $ züne gülmekliğim lâzım. O, soka Arkadaşların kimdir? — Komşularımızın kızları. Annesine sordum: — Kızınız on dört yaşına gelmiş midirler? — İşimle mi uğraşayım, küçük uklarma mı bakayım; yoksa kü- ük hanıma dadılık mı edeyim. On â:n yağına gelmiş kız... — İstanbul kurd kapmaz, sel götürmez.| sinema istiyorsa buyursun Bitsin. Ne denglık gelir sinomadan? ... yüzlü bir çocuk: — İş saatleri haricinde vaktinizi nasıl geçirirsiniz, nç ile eğlenirsi- niz? sualine şöyle cevab verdi. — En sevdiğim meşgale ökumak- tır. İyi fransızca bilirim. Fakat oku- maklığıma imkân yoktur. Çünkü de bir arkadaşım vür. Babasının çok güzel bir kütüphanesi var. Bana ba- zan onun kitablarını getirir. Babası fransızca bütün edebi mecmualara abone. Her yeni çıkan eseri satın alır. Fakat bu eserlerin tabil ben, pek azını elde edebiliyorum. Bunu| €lde etmek için de arkadaşımın yü- 'ta dolaşmasını ve bazan bir kahveye Birip tavla oynamasını seviyor. Ben de meeburi olarak onunla, sokaklar- da dolaşıyorum. Kahveye giderek saatlerce tavla oynuyorum. Arka - daşımdan şikâyet için bunu söyle- miyorum. O benim çn büyük arzü- n 7 ünci sahifemizde? | kuz karılı şeyh efendi, bunu söylerken beni-kandır- dığına kendisi de inandı mı?... Selim bey hastalanmış! Melâhat hastalığın bir- denbire geldiğini ve bey babasını ğünü yazıyor. Adamcağızdan iki gün evvel mı — Çok iyiyim... Diyordu. Böyle birdenbire hastalanacak ne var? Vecdet de babasına öyle düşkün ki, TELEFON Yazan: Her gün ayni ses, telefonla, bana güzel şeyler söylüyor. Bu artık ta- nıdığım, Aşinası olmağa başladığım bir ses, Fakat sahibini tanımıyorum.| Kadm seslerinin en güzeli, billür. gıkırtısına benzer desem veya her hangi bir teşbihe kalksam yalan o-) lacak. Çünkü bu ses, hiç bir güzel| gediler. şeyle mukayese edilemiyecek kadar harikalı bir sestir. Sahibini tanımı- yorum. Bana telefon eden kadın kimdir? Bilmiyorum. © diyor ki: — Ben, sizi iyi tanıyorum. Sizi biraz üzmek istiyorüm. Ben, sizin tanımadığınız bir kadın -değilim: Pekâlâ tanıyorsunuz beni. Yalnız biraz hafızanızı yoklasanız bulur - sunuz. Beni ise, ömrümde bu kadar güzel| sesli bir kadınla tanıştığımı asla ha-| tarlıyamıyorum. O, kim olduğunu söylememekte, ve beni üzmekte ısrar ediyor. — Çanım, diyor, Ada, Çamlar al- tı. Anlıyorum ki ya yanlıştır yahut| telefon şakalarını kendine zevk e- dinmiş bir kadın, Hayır! Beni o kadar güzel tarif ediyor, benim başkasının bilmesi - me imkân olmiyan öyle hüsuşiyet- lerimden bahsediyor ki, bunları ka- rımdan başka kimsenin bilmesine; imkân yoktur. Beni bu kadar iyi tanıdığını ve yanılmadığını söyli - yen bu kadın ismimi telefon katalo-, gundan öğrenmiş her Kangi bir şa- kacı veya her hangi bir muzib de - Bildir. Fakat şaşırtmak için öyle şeyler de yapıyor ki: — Hatırlıyor musunuz? Balatta bir mektebin beyaz iş sergisinde be- raberdik. O gün siz yeşil elbise giy- miştiniz. Güzel yeşil bir papyonu- nuz vardı ve size ne kadar yaraş - raıştı. O zaman yine anlıyorum ki, beni bir oyalama çıkmazına sokarak beni) şaşırtmak niyetindedir. Çünkü ben ömrümde, ne Balat- 'ta bir mektebin sergisine gitmiş, ne de yeşil elbise giymişimdir. Yanıldığını — söylediğim — zaman, | nan en nefis kahkahalarından ni alır almaz çok meyus oldu. Bana belli etmemiye çalışıyor amma, bir hayli düşünüyor... Kayın babamı nedense ben de Sanki, benim de öz babammış!... İhtimal, kendi ba- birini atarak, telefonu kapatıyor. .| Ben, güzel hülyalar k Arkadaşlarıma anlattığım zaman| gün eve döndüğüm zaman, Ü | & gayet tabil olarak, onlar: raktğı bir Ir::ı:ın ? k, — Bu kadın seninle alay ediyor, ;':"_'ı;:“:h ğru gittiğ İ ü e! 9 #i Dediler. Evet, burası muhakkak.| " L N b Fakat nasıl kadındır. bu ki, benil , » kasdını, Tn h Binli »4 , |Jbir arkadaşı vasıtasiyle tt tehmin edemiyeceğiniz kadar ya -|PiT # SRCAR vez kından tanıyor. Çıldıracağım. " K &) Üç ay sonra ayrıldık. W O gün gene telefon çaldı. CERİ nt T — Seni istiyor, dediler. Evli iseniz, — telefonu! K b : — Allo... dikkatli olun. Dünyada en N — Nasıl, filmi beğendiniz mi? de-|insan zevce, en korkunç N di. fondur, ğ Ne kadar şaşı İ Ho & Ç Sahi, insanm babasının ismini bile bilmemetğilki feci şeyl. Annem, hiç olmazsa - sekiz, on kş iken ölmüş olsaydı, şüphesiz bana babamdaf ll te seder, onu bana öğretmiye çalışırdı. İhtimal Üği d, bahsetmiştir amma, beş, altı yaşındaki çocuk ııı#*" çocuk, #yfa sini bile şöyle böyle tanırken, babasının tırında tutmayı nereden düşünecekti?... j : . 29 Ağust0f _j Beş gün oldu. İskilibden ses sada yök. | "ıı ten çok merak ediyoruz. Acaba, bey habamifi Ş lığı ne oldu?... e İN Dün akşam, Lâle kadın bizi eğlendirme! gi u türlü türlü'köy şarkıları söyledi, geç vakte öi ı';l . darbuka çaldı da kulağımıza bile girmedi. O Hİ 22 Ağustos <. adama eğlenceyi de, neş'eyi de, zevk]ı—umnll'._ K şeyi de unutturuyor. Hele, Vecdet çok sıkılı q yatağa düşürgü- Sabah evden çıkarken: P — Eğer, bu gün de babamdan mektab #67 y) ektub aldık; telgraf çekeyim... ; Dedi. Ben, bir şey olacağını m*ınrlmıyf'"r P hakika, Selim bey biraz zayıf, ihtiyar, yargu”t " p, e L BK e YAi k Hastalık haberi- V€ Olur?... İhtimal üşütmüş filândır... j h: B T ği f lti çok seviyorum. «Bey babamın hastalığı çok ağırlaştı. çi bamı görmedim, ismini bile öğrenemedim de ondan. ediniz. Çünkü ben, hakikat€t sinemaya — gitmiştim, «Bu telefon muhavereleriniü manı karındıre dediler. sesini telefonda herkestef f. anlarım. le maceralarımdan b onları da karımın bıınıd" yoktur. Bilseydi, — çoktan bulunurduk. Çıldıracağım. kamda konuşan iki kadi nin sesine dikkat ettim. O- ması, kahkahası o. Telefond”) Hemen döndüm ve garib bİf retle kadına: Bil misiniz? dedim. hakaretâmiz bir tavırla: dığınız bir kadına böyle hitab Ü cesaretini nereden buli Hakkettiğiniz muameleyi Iâtfen önünüze dönünüz, tramvay halkı bana baktı, dum. nımadığı kadına tramvaydâ tılık eder mi? ediniz. Evet, tramvayda ğim kadının artık o olduğ! hem kalmamıştı. hiç tanımadığım bir M zaman daha kurnaz, daha olacağımı, kendi kendime Çünkü, kalıbımı, kıyatetini İ iyiye görmüş ve öğrenmiş & yordum. Sesini işitmesem bile ğ İda onu ilk tesadüfümde tattif tım. de yanında bulunmasını istiyor. Çabuk gelirif — FİLE K b «Karın bir arkadaşına yâP Buna da imkân yoktu- Çüt Nihayet bir gün, tram' — Beni tanıyor musunuz? Kadının güzel yüzünü heti fırtına kapladı ve şiddetle: — Hayır! dedi. 3 Sesi, telefondaki sese o kadt? ziyordu ki, o kadar o sesti talca ısrara kadar beni götüf Bana telefon eden kadif Kadın, bu defa, daha — Terbiyenizi takınınız. T al' Dehşetli bir maheubiyet Öj TETEĞE — Yazıhaneye geldim. * — Aşkolsun size, MLM Artık ne hale geldiğimi V Fakat o güzel kâadın, â ” Artık bir defa daha ras! .ı)'_. b Melâhat

Bu sayıdan diğer sayfalar: