Kattiye h'ğ' Bülmep li (Eski Köra manas-| gi zemin üzerine yeğil damarlı mer- * _*:lr:ı tiyarındadır. — |mer levhalar cidden güzeldir. Üst n bu Diin en mühimle -| kısımlar ve küçük kubbeler moza -| ümaaida, bilhassa moza- | iklerle süslüdür. Asıl bina dahilinde | Bd tarihte ı»' ile meşhurdur.|üç mozaikten başka kalmamıştır.. B 'malar kimin tarafından | Evvelce büyük kubbe ve duvarla - h 'ıa.in ken değildir. (Kosa),|rında da mozaik vardı Bir zelzelede _t"ıın,.,._ lxüm' Şu halde bu| kubbe yıkılmış, mozaikler de düş -| SĞ Yapılsi Teodoz zamanı lmı'ı r. İç kapının üstünde, Merye- T bulnaladiğını ve sur hari -İmin Vefatını gösteren tablo, pek ne- (Ai kabı UĞU için bu namın ve-| fis bir san'at eseridir. | mapı, €imek zaruridir. — | Camün en güzel mozaik Levi nar- Yaşlab çagıür) , 557 zelzelesin-| teks) in kubbe ve duvarlarındaki -| WYon tapıç v Ve İmparator Jüs -| lerdir. Bunlar baş ve eller müstesna | n “tlh:ı':h'? yeniden yaptırıl-| pek iyi temizlenmişlerdir. (Eksonar süslendi. teks) de bulunanların üzerinde, dik | " :::ıı,::'“'hn Mozaikleri Bizans| kat edilirse, hafif bir alçı tabakası : “Tnej © Parlak devirlerine a -| görülür, Ve bu, mozaiklere kirimsi 'h“'i"dıîu yılda, put kıranların| bir renk verir. ağe devring AYA başlıyan deka-| " Mozaiklerin hepsi'bir üslübda de-| Olduğu 'den evvelki zamanlara| ğildir. Bazıları, hususile orta kapı-| 'lın—u'.""“l’—lkkıkur. nan üstünde İsânın portresi, (Aleksi | £9 uncu yüz Şılın sön-| Komnen) devrine aiddir. Diğerleri, İdi gaa İle alâkasını kesmiş|hiç şübhesiz 14 üncü yüz yılındır.| Oturg N uzak bir tepenin| Ve bazı hususiyetlerile (Sen Luk).| Y“k_““lrııı_ bir kaleyi andı-| (Kiyef) deki (Ayasofya) ve Ayna N tarıpıek küleleri vardı. Za-İrozdaki “(Dafne) manastırlarında Tenkli m:kn altın mozalkleri-|bulunan 11 inci yüz yıl mozaikle - Mmelledn.l methede e-İrinden ayrılırlar, İN iney AYOrlardı. (Dafne) ve (Sen Luk) deki mo- b kı:lııı Birinci (Aleksi|zaiklerde insan resimleri pek azdır. Tanaşıç A Panası (Mari Dü -| Ve altın bir zemin üstünde, birinci Gürgy A bam kısımlarını |plânda görülür. Ka'riye camlindeki 3,:' Lâtinler * H 3 fi F; | #F ler K İstanbula girdi - Ayları, kiliseleri yağma etti- “Ymetji ;&;;Iın, verek ee » * Birçok binaları yak - Bağtı, ,.“hx. Bu sırada Kora ma- M Yazab oldu. yıl ibtidasında, Birin- “İÇİ) n hazine nazırı (Te “**ıhit). şehri — dolaşırken, harab halini, duvarlar derin güzelliğini gördi Serini, kesesinden birçok V ve tamir ettirdi,(1321)- * Manastırın ikinci bânisi yapa, hep o yaptırmıştır. q:_f’"u:üm. Şekil itibarile trinde beraber, diğer Bizans Bizang ç Sök farklıdır. Kubbe- öi Talmart usulüne göre sü- :;';unuk lâmmgelirken, tüeğ ya duvarlara isti -| « k : & ,e__:_';:nıım,_ Cebhelerin üçün -| tibarile daha cazibdir. Vöti aydınlık veren pencere- i.,,":ıw Kabrab, dördüncü cebhesi 'ğbh—ıidır. Ve günah çı- at ÇilEri cenub taraftadır. Btden hĞçfĞ'İ"" Girilir. *ks) de küçük ve basık mozaiklerde ise binalar, ığıçhr,l çiçekler ve hayvan resimleri, altın renkli zeminin yeknesaklığını gide-, LAŞ eski eserlerden ilham alınarak ya - etvâra daha ziyade chemmiyet ve - *İrilmiye başlanmıştır. Bu atibarla| K r h:""’lbr ı:w“' Bunlar, çıkıntılı nastırlarda bulunan — mozaiklerden . b""bîlkrindeıı ayrılır - daha sonradır. Biğ Kora manastırı; İstanbulun zab- tından sonra, İkinci Beyazıdın ve -| zirlerinden Hadimm Ali Paşa tarafn | İdan tamir ettirildi ve camie çevril- di. Fakat mozaiklere dokunulmadı, üzerlerine sıva sürüldü, kapandı. |Aradan nice yüz yıllar geçtikten İsonra, 1876 da sıvalardan bir kıtmı 'Wııy:lkk:';"kmı azizlerin re - 1 ük kemerlerde, etrafı lmiş Şeklinde müzeyyenat ile kü:::"?onlır vardır. Bü - G yal, kemerlerdeki bu tas- lühaya vühda ve İşkence ile ö- l#r sırasına geçen | ::r;' Eksor Vük | Marteks) in ceb - döküldü, mozaikler meydana çıktı. İ- s.“lm'mmıden dördü son -| O zamanlar, Müze Müdürü olan (Bç Sleksj *'î'— Hamdi Bey merhum, büyük bir dik b;îk,"!âı HN '[':iı (Eksonarteks) |kat ve itina ile sildirdi, temizletti. | Bölm - Fakat, köşeler -| Ekserisi bozulmamıştır.. — Bu moz1 taikaekıiç İN kubbeleri biraz da- | &e. > ha '—'un%ı:ud irteks) de mo- lüse —duhulüne ikler, âhenk, tasvir ve canlılık iti - barile pek yüksek ve tedkike değer İstanbulun hazinell&ti a'riye camii ve muzaikleri Ynarozda Pantokrator manas- tırında bulunan gayri matbu bir eserden alınmıştır... Yazan: Fuad Samih birer şâheserdir, Eski Bizans moza|dı. nin kendisi tarafından tamir ettiril- diği yazılıdır. (Teodor Metohit) 1200 -1270 yıl- ları arasında İznikte doğdu. Yirmi yaşında iken Bizansa geldi. Az za - man içinde büyük bir şöhret kazan- dı. Emsalsiz bir hatib idi. Bu sayede pek âlim ve fâzıl bir zat olan (İkinci Andronik) in dikkat nazarını çekti, teveccühünü kazanı Ona herkes: (Güzel Metohit) di- ye hitab ediyordu. Son derece zeki, serbest, açık fikirli ve çalışkandı. Kuvyetli bir hafızası vardı. Dostları kendisine: (Canlı kütübhane!) der. lerdi. Datma Eflâtundan, Aristodan bahseder, ve: «Eflâtunun, Aristonun eserlerini okumıyanlar, bunlardan istifadeyi bilmiyenler yaahmakveya delidir. Zira herhangi bir meselenin bir müşkülün halli için bu eserler- den birini tedkik etmek kâfidir .» der idi. Rumcann, eskisi gibi sade- leştirilmesi taraftadrı idi. 43 yaşın- da iken riyaziyata, hey'ete merak| sardı. Ve az sonra, bu ilimlerde za- manının üstadları sıraşına geçti. (Metohit), kiliseleri tamir ve mo-) zaiklerle tezyin ettirmesine rağmen bir librpansör idi. Bir muasırının, yazdığına göre: «Sabahtan akşama kadar devlet işlerile uğraşırdı. Ak- şam oldu, vazifesinden ayrılıp evine | A vj | | geldi mi, ilim ve edebiyatla uğraşır idi. Yorgunluk nedir bilmezdi.» (Metohit) in siyast fikirleri, kt- rir. İnsan resimleri daha küçük, İnaatleri malümdur. O, İmparatoruu İ€Tinin en ziyade |fakat daha çoktur. Tertib ve tersim| hazine nazırı olmakla beraber aris- MesBul olduğu bir tokratik idareyi sevmezdi. Demol- 11 inci yüz yılda bu gibi resimler,|ratik idareden de pek o kadar höş- YoK lanmazdı. Onun en ziyade beğendi. pilirdi. 14 üncü yüz yıldan sonraki-| ği hükümet tarzı, meşruti bir hü -| büyük roller oy - ler de hayat ve harekete, evzâ ve kümdarlık idaresi idi. Daha doğrusu| BAMIŞ, artık A - Orleanist bir nazır idi. Fakat, her şeyden evvel büyük 'riye camil mozaikleri, Trabzon bir âlim idi. Çocukları da kendisi “Ha karışmış O - daki (Mistra) ve Aynarozdaki ma-| gibi idi. Dört çocuğu, bilhassa kızı| lân Riçard . Vit - (ren) çok çalışkan, çok zeki idi. (İren); yüksek bir tahsil ve ter- biye görmüş, edebiyatta temayüz etmişti, (Metohit) in siyast muvaffakıyeti bir sefaretle başlar. (Andrenik), oğluna münasib bir zevce bulmasını ona havale etti: - O, bir değil,” ıhı prenses buldü, getirdi. Ermenisla * Kralı, kızlârından ikisini, pren$ hangisini beğenirse alsın diye (Mes |dökit) € emanet etti, Bizâansa gön &| derdi. (Metohit) in hayatı, ekser büküm dar mukarriblerinin, nedimleririn hayatı gibi acıklı oldu. (Genç And- ronik), saray mubafızlarını kandır- 22 Mayıs 1328 de gizlice şehre şa baktı. oturan halk vaktiyle kanlı boğuşmalar yapmakta ldllvr* O hâdiselere aid bir Fransız gazete- sinde bir yazı çıkmıştır. Bu yazıyı birbirlerile nuyordu. Daima oradaydı. Geçen|getirdim sana... | yüz yıllar, aradaki kin Ve nefretil. Genç Sırp kızırın yanakları kı-| söndürememişti. Sırp ve Bulgar mü zardı. Korkak bir çocuk eli gibi tit anmi düşmanlığı devam edip du riyen tlini uzattı, gerdanlığı aldı — Ne kadar da güzel.!... İkyölüd) ruyordu. Bazan mütareke akdediyor | Ki a lar, dost olmıya &hd ve bu ahdlarını | Delikanlı gülerek: el tanm ? ee bi yeminlerle tevsik ediyorlardı. | Hoşuna gittiğine çok memnun ol- Müoş İvanoviç; kapının önünde 0- Fakat bu müvakkattı. Bir gün - Tiç/dum. Dedi, Sonra eve girdi. Güneş yavaş yavaş karşıkı dağın arkasına çekiliyor, etrafa karanlık çöküyordu. Çobanlar, kaval çalarak mer'edan dönüyorlardı. Maria, artık türkü söylemiyordu. Kapının önünde sürüleri seyrediyor elindeki gerdanlığı parmakları &- rasında çeviriyordu. Az sonra İstefaa Obiliç evden çık- tı. Marlanın babası da beraberdi. Bu güzel bir ihtiyardı. Yaşı altmı- gı geçmekle berâber gözlerinin par- Taklığını, bileklerinin kuvvetini kay betmemişti . turmuş, mandolinle hazin bir bava| yoktan yine silâha sarılıyorlar, ha- İçalıyordu. bersizce birbirlerinin köyüne hü - Miloş; 15 yaşlarında, iri mavi Göz*cum ediyorlar birbirlerini öldürü - |lü, solgun benizli bir çocuktu. Doğ- yorlardı. İduğu zaman ağlamamasım köylü -| İstefah Obiliç, o gün en yeni eh ler hayra alamet saymamışlar, si- süslü elbiselerini giymiş, — yavaş lesine felâket getireceğine hükmet-|yavaş Maria İvanoviç,in evine gel - İmişlerdi. Wmmı O kadar güzel mandolin çalıyor -| — tstefan, uzu boylu güçlü kuvvet- du ki köyde karşiğina çıkacak yok-, yakışıklı ve kasabanın en cesur tu. Bütün şarkıları, halk türküle .Wd_]wydı Hiç kimseden kor - rini biliyor, notasız ve hatasız çalı- kusu, pervası yoklu. Cesareti dil - yordu. İlerde destandı Yanında bülünan hemşiresi Ma- — Genç kızın önünde durdu. Söyledi| rla de tatlı sesiyle ona refakat edi- yardu. & türküyü dinledi. Güneşin ziya - ları, kırmızı meşin kemerindeki gü-| Senelerce Sırp ordusunda hizmet| etmiş, bir çok mubarebelere, gir - Marla; 16 yaşında; güzel ve se -|müş işlemeli hançerin sapını, ta - vimli bir kızdı. Ajtın renkli başak- bancasının kabzasını parlatıyordu.|Miş, çıkmıştı. Senelerce dağlar - Bir şenlik - igecesi çıkan Kan davası Nişan merasimi Kanlı bir boğuş- ma ile bitti. .. Şimdiden söylüyorum, hiş — biri yerine sağ dönemiyecek.. Dedi. Tabancasını çıkardı, sanki bir düşmana atıyormuş gibi havaya sıktı. Hazır bulunanların hepsl tabanca boylu poslu ve olgun — İstefan, genç kıza yaklaşlı Ke - larını çıkarmışlar, ateş — ediyorlu bir kızdı. merinden ince gümüş tel örgülü bir bağırıyorlar, oynuyorlardı. Rakı d «Makedonya ve havalisiyle orta| Karşıda yüksek bir dağ vardı. İş-/ gerdanlık çıkardı ve: — ; |lu kupalar elden cle gidiyordu. Gi Avrupaya uzanan şeridimsi arazide te düşman bu dağın arkasında bulu-| — Marla İvanoviç dedi, Niş'den ler dönüyor, sesler yükseliyordu Yalnız Marla sessiz ve düşünci duruyordu. İstefan'a bakyordu. ? şanlısı önünden geçerken — gülüyc elindeki ipek çevre ile yüzüne de kunuyördu. Delikanlıların hiç birisi onun ka dar oynıyamıyordu. Ne güzel, çsvik bir vücudu vardı. Artık gece yarisı oluyor, — ateş sönüyordu. Son kadehler içilmiş, &... İkurşunlar atilmiş, herkes yorul - muştu. İstefan, nişanlısının yanına geldi, elinden tuttu, yürümiye başladı. Küçük evin kapısına gelince £ kizi kolları arasına aldı, sıkğ, — Maria, dedi. Rahat uyumana bak... Bir şeyden korkma, ben ve - rım... Maria, dar merdivenden yuk-rı çıktı odasına girdi. Yanaklarır la hâlâ delikanlının puselerinin sırak- lığını hissediyordu. Fakat, bilin mez niçin içinde büyük bir sı ti vardı. Kalbi şiddetle çarpyordu. Bo (dan gümüş gerdanlğı çıkardı, n da çetecilik yapmıştı. Bütün köy halkı şecaatinden, kahramanlığın - dan bahsederlerdi. Bir gün 12 Bul - gar eşkiyasına yalmız başına arka - |€açları yetişinciye kadar karşı koy- İmuştu. Tam mânüsiyle cesurdu, Göğ sündeki gümüş madalyalarından her biri bir harbde kazanılmıştı. | Bunları, yalnız yortu günlerinde takardı Kızının yanına gelince: — Maria, dedi, İstefan Obiliç se- İninle evlenmek istiyor. Ben razı ol- |dum. Artık yaşım ilerledi; bir aya- |ğım çukurda. Öldüğüm zaman seni himaye edecek genç bir adam lâ - zam: Haydi, ver elini ona. Delikanlı Maria'ya doğru yürü - dü; — Maria, dedi. Sana bir söz söy- lemek ve senden bir cevab - almak isterim. Seni seviyorum... Sen do beni sevccek misin?... Genç kız elini uzattı: İları arasına bıraktı. Ayni gece, iki gencin nişanlan - Dedi. Ve kendini delikanlının kol — Madem ki babam arzu ediyor. senin karın olmak isterim İstefan. Şenlik gecesinde Aynl gece, iki gencim nişanlan. ları andıran saçlarını örgü yapmış, Maria gözlerini kaldırdı. Delikanlı- Borsa kralı hir- sızlar arasında.. Senelerce Nevyorkda hü- küm süren adam on seneye mahküm edila Son — günlerde Amerika gazete - mesele çıktı; Nev- borsasında 4 pek merikanın en sa - yılı adamları ara- ney'in uğradığı â- kıbet... Kaynatası maâlarını kutlulamak - için kilise - tarafından idare - hin önünde büyük bir ateş yakıldı. Bi lrııdıın_ı 'tıvdı Köy halkı, meydana toplandı, ho- edilen emlâkin i> ra tepiniyorlardı. Nişanlıların akra- radı — olan 22000 baları, dostlar bir çok hediyeler ge- | İngiliz Jifası tu - tirmişlerdi. Bunların çoğu kıymet - fan paraları ve | Nevyork'Yat' kul Tübüne aid 200ğ0 İngiliz Nevyork — Borsasının kralı, bu tutan paraları dümmktine geçirmek-|mâahkümiyet üzerine hapishaneye| le maznımi olarak muhakeme edil - gönderilmiş, orada, Amerikanın bir miştir. Nevyotk'taki muhteşem & - çok haydudları, yankesicileri ile görülüyordu. Köyün kahramanların vinde tevkif edilerek genc karısına beraber yaşamağa başlamıştır. Ha-|dan birine aiddi, İstefan kılıcını diz |veda eden Vitney tahkikattan, sor- pishaneye giderken kendisinin be - lerinin üzerine koydu. Vahşi — bir İgudan sonra mahkemeye sevkedil- raberinde bir şey götürmesine mü-| gururla okşuyordu. miş, neticede on sene hapse mah © saade edilmiyordu. Yalnız karısının İküm ol-muştur. Senelerce - Nev « ve iki kızının resimlerini alarak gö- falet ve zaruret saçmıştı. Fakat manevi kıymetleri “pek büyük - tü. Meselâ, eski bir k'lanç. Üzerin- de hâlâ Bulgar kanlarının — izleri Sırbistanın kahramanlık şarkıların-. demek İsiz şeylerdi. Çünk düşman köye se-| — Maria, dedi, Bize — Sırplılarla| İlarına lâ, Sonta kalbinin — - rine bastırdı. İstelan'ı seviyo Etrafta derin bir sükünet Evde herkes “yatmış ve çokta yumuştu. Sokaktan birinin geçtiğini vı pının önünde bir an durduktar. İza ilerlediğini işitti. Korkacak | vardı. İstefan yakınında değil -uy- di?.. ' Babamı, baban öldürdü. , Soyundu, yatağında uzandı de - rin bir uykuya daldı: Rüya görüyordu. Düşman dağdan aşağıya İniyor, yavaş yavaş köye yaklaşıyor Gümüş gerdanlık par - maklarının arasından sıyrılrak ye- |re düşüyor. | —Ay aydınlığı odayı tenvir ediyor- du. Boğulan bir adamın feryadını i- şitir gibi oldu. Maria yerindeh kımıldanamıyor - du Sanki bir ağır bir vütud üzerine çullanmıştı. Gümüş gerdanlık yer- de duruyor ve parlıyordü. Nişanlı- sını düşündü, bağırdı: — İstefan! İstefan!... | Ve gözlerini açtı. Etrafı dinle - miye başladı. | Gördüğü rüya değildi köye baskın yapmıştı!'. 1 Uzaktan akseden sedalar, bağrış- İmalar yavaş yavaş — yaklaşıyordu. Köy halkı silâhını kapmış, sokağa fırlamıştı Silâh sesleri, bağrışmalar gecenin sükünetini yırtıyordu. Maria pencereye yaklaştı. - Köy yanıyordu, Duvarlara sürüne sürü - ne giden köylülerden bazıları düş man kurşunlarıyle yaralanıyor, dü- şüyordu. Maria, büyük bir korku içinde bu feci manzarayı seyrediyordu. Neden sonra silâh sesleri kesildi. Yalnız |yangın devam ediyordu. Düşman hi Yyatına aiddir. iklerinde görülen soğukluk ve âr(- 8 İ Tleke) ü girdi. Sarayı bastı. Büyük babasını » yan kubbelerin or- kaik kabalık bunlarda yoktur. tahttan indirdi.. (Metohit) i azletti york'un borsa kralı olan türmesine müsaade edilmişti Vitney çok işlere girmiş, çıkmış,| Vaktile otomobilleri ile, uşakları dan birini söyle ... Maria, bir türlü pencerenin önün Maria, oturduğu sıradan — kalktı. den ayrılamıyordu Rengi sapsarı ol hdiğj —"V v:’gf:lıynrı.ıaı İsânın, — Camün içerisine girilecek kapının Üdün dnl lerin mrko-wu;'.undı-, İsanın bir portresi vardır. imlerde, Beni| İsa; tahtının üzerinde oturur. ' resimleri vardır. | (Metohit) diz çökmüş bir vaziyetti Bizanı ağladan yapılmış- tamir ettirmiş olduğu kilisenin k Mimarisinin küçükvıçük bir mödelini İsaya takdim eder. E sn;“. derece mükemmel | — (Metohit) kırmızı ve beyaz çizgili Şük şayışşoAradan ilâve 0-| kavuğu, sırma işlemeli entarisi, kır- Slık, geç Yapelık tarzın|mızı renkli çiçeklerle süslü yeşil İmiş oıd..ğ:""' devrinde i-İcübbesile bir mamuşiye benzer. Camij. hüna delâlet eder.| Kaşları, siyah sakalı, iri gözleri, hassa mozaikle-|uzun burnu, kalın dudakları ile de ürdür. Du-|tam bir Ermeni tipini andırır. Lev- Ve kül ren-|hanın kenarımdaki kitabede, kilisa. kırmız ve dama tıktı. Sonra (Dimetoka) ya sürdü. Mallarını zaptetti. Sarayını yıktırdı. (Metohit) kaldı. Çok sefil düştü. Nihayet, bin zorlukla müsaade aklı, Bizansa gel- di. Ömrünün sonunu Kora manas - tırında «Teoleptos nami altında ge- çirdi. 13 Mart 1332 de öldü. - Eski efendisi, İmparator Andronik de büyük bir kahır versefalet içinde ölüp gitmişti. İsmi bilinmiyen bir şair, Meto - (Devamı 6 ıncı suhifede) dört sene sürgünde|&' çok muvalfak olmuş, içki ticaretine İle parlak bir hayat süren Borsa kalkışmış, ziyan etmiş, nmihayet kralı, hapishanenin kapkara otomo-) zimmetine büyük “büyük paralar biline bindirilirken karşısında es - eçirerek yakayı ele vermiştir. Hü- kisi gibi yerlere kadar eğilen uşak- kim kendisini mahküm ederken lar değil, kendini mahküm hırsızlar |şöyle demiştir: arasına götürmeğe memur haşin su- — BSizin için cezanizi hafiflete - Tatlı — adamlarla — karşılaşıyordu. cek bir sebeb göremiyorum. İyi/ Borsa kralının hapishanede yiye-| Fakat, o, farkıda bile olmadı. Söy-| |tahsil görmş, para işlerinde çok mu- ceği şeyler, diğer mahkümlara sa-lüyordu. Tatlı sedası etrafta âkis -| İyaffak olmuş, göhret kazanmış bir bah akşam verilen hafif tertib yi - ler husule getiriyordu. adamdınız. Fakat sonra — hırsizlik yecekten ibarettir. Söylendiğine gö-| — İstelan, birdenbire nişanlısının e- ettiniz. Bunun hırsızlık olduğunu 're, mahkümiyet seneler! geçtikçe, lini bıraktı. Ateşin etrafında döne- elbette biliyordunuz. Onun - için| Vitney de daha rahat olan başka Tek oynamıya başladı. |cürmünüz ağırdır. |hapisbanelere nakledilecektir. — İsterlerse bu gece - gelsinler... Ve söylemiye başladı. Halk susmuştu. Orta yerdeki a-| teşin ziyası, genç kızın çehresini ay- dınlatıyor bir başka güzellik veri- .yordu. İstefan yerinden kalktı, ni -| şanlısının yanma geldi, elinden tut- tu. müuştu. Babası, kardeşi ve nişanlısı neredeydi? Sesleri niçin çıkmıyor - du?... İsefan bir tehlike vukuunda ya - nına geleceğiin söylememiş miydi' İşte evin kapısı açıldı, merdiven - lerden birisi çıkıyordu. Marla, titriyordu. Nereye kaça - caktı? Kendisini nasıl müdafaa e - decekti Kalbi, yerinden fırlıyacak- mış gibi çarpıyordu. Bir dakikâ sonta kapi açıldı, iri vücutlu birisi içeri girdi, bu; İs - (Devamı 6 ıncı sahifede)