2— SONTFLGRAF — 11 Nisan 1038 İstan Köroğlunun göğsünü gerip iç bulun en güzel yeri neresi idir? çektiği çamların altında ciğerlerini reçine kokularile dolduranların.. GÖZLERİNDE.. İSTAN PERDE PERDE BiNBiR GECE MASALLARININ SiHiRLi HALILARINA BiNiP TÜL ETEKLERİNİ UÇURAN SEVGİLİLER.. YALNIZ OLARAK KIRLARA ÇIKANLAR iÇiN BiR Yazan : Münir Süleyman ÇAPAN pöremeni BEAB N KSD AU Tamahi yapanlar, Sâlacık taraflarında, kar- hik bayırında çimenlere, kıyılara seccadelerini serip oturanlar, İ Şübhe yok ki, Marmarayı en gi gören, içimize, sinirlerimize daima Binbir gece ma- salının sihirli sahneleri İstan- bulun dört kö- bir aşk ilham eden bir yere otur - muşlar, bir mesireye toplanmışlar- dır. Ve burada, Adalar, Yeşliköy, n Bakırköy ve btütün İstanbul, geniş İstanbulun en güzel yeri neresi-|zancılarda oda kiralamaz. bir kucak gibi gözlerinizin önünde-| dir? : İstanbullu için gezmeğe, eğlen - dir, Marmara sularında gezen kot- Yenikapıdan Yeşilköye kadar u-|meğe, her köşede müsaid, uygun'ralar, motörler, yelkenliler birer zanan kıyılar mı? Eteğinde denizi,İyerler vardır, Her semtin bir eğlen-| marti gibi uçuşurlar. Bütün bu geniş göğsünde sağlam havası, başında ce köşesi, bir mesiresi, engin bir $ür| Ve nefis panorama, insana hep dü - Murassâ bir tac gibi duran Yakacı- yuvası, geniş bir aşk diyarı olduğu- şünüp durmak, gözgöze bakışarak ğile, Kayişdağile Anadolu sahilleri nu hangi İstanbul çocuğu inkâr ede-| şevişmek, tek bir kelime söyleme - mi? Enfes manzaralarile inci gibi | bilir? Her gün, her gece, sabahlara/den, hayalin ve aşkın derinliklerin- şıldıyan Adaları mı?.. |kadar bu diyarın hasretini çekenler,|de mestolmak âarzusunu verir. Bunlar değil mi? dâüssılaya tutulanlar ne kadar çok-| — Hisar sırtlarında, Şile yollarında, Öyle ise neresi?... Za Okmeydanında, Hacıosman bayı -| Kâğıthane mi, fındık ve kiraz a -| Sandıkburnunda akşam Keyfini rında kır havası alanların, Adalar- ğaçlarının gölgelerinde minik ve| ... nonoş köy kızlarının, taze ve çapkın| köy kadınlarının şakrak kahkaha - lar: işitilen, genç çiftlerin kucak ku-| cağa dansettikleri Polonez mi, Bo-| ğezan ikl tarafında, her birinin ayrı ayrı çeklelliği, cana yakın bir gü - zelliği olan şirin, güzel köyler mi, bulutları - kucaklıyan — ormanlarile Alemdağı mi, Yuşa mi, Akbaba mı, Râmiz mi, Kavaklar mı, Kilyos mu,| Yalova mı, Pavli adası mı, hattâ, hattâ bir uhreviler beldesi olan ve kendilerine mahsus güzellikleri bu- lunan Karacaahmed, Topkapı, £ - yüb Sultan, Edirnekapı mezarlıkla-| Ti ma? Bi : — A... Ömer bey geliyor Dedim. Vecdet hayretle — Ömer bey de kim?... — Senin haberin yok mu?... Akrabamdan. Ken- disine ağabey derim. Amma, hiç sevmem, Geçenler- de yine bize gelmiş, misafir olmuştu. Bey babam tanıyor... Sungurluda oturuyor. Böyle söyleyince Vecdet bir akraba kozandığı- na memnun bile oldu. Öyle ya... Beni sipsivri, tek başıma görmektense, bir iki akrabası, nilesi mevcud olan bir kız vaziyetinde görmek daha çok hoşuna gider. Ömer de karşıdan beni görünce tanıdı, aramızda ©on beş yirmi adım kalınca attan indi, ben de ayağa kalktım: — Buyurun üağabey... Ömer mütebessim, vakur, akrabalıkta büyüklük taslıyan bir adam haliyle sokuldu: — Yanınızdaki bey galiba damadımız?... Dedi, ben de; € baktı, sordu: ... İstanbulun her köşesi, her buca- K, her semti, beğendikleri için ora-İ larda oturan, eğlenen İstanbul ço - cuklarile doludur. Buralarda yahan-| #iştim... ö i e — Perşembe gü Pek ümid ederim ki, ok gibi yerinden fırlar, ahlâk- , Ötedi iden geli — Evet, kocam, Aziz Vecdet bey... Perşernbe günü... n Bir îm bfâ“:mğ Ceyabını verdim. Ömer, atıni bir söğüt dalıma — — Dedim. Zaten, kendisine düğünü nasıl olsa haber Sız hasmının boğazına tırnaklarını geçirir ve son ko- liyi, bir Yakacıklıyı, ancak mecbu-| bağladı verecektik. Ben hatırlamazsam bi aymakam bey İs- zu paylaşmak ister!... riyetler, hayatın günagün geileleti, acıları, dağdagaları, mihnetleri Top- kapıya, Akaretlere — göç ettirebilir. . Nasılsınız bakalım? Peder bey nasıl? Âfi- yettedirler inşallah... Vecdet bey yeni mi teşrif et- c tiler?... . Bir Kasımpaşalı, bir Toygartepeli, Diye bir sürü lâf söyliyerek yanımıza çıktı, ken- bir Mevlânekapılı durup durürken,| disine: Ş geldim. hiç bir vakit Mecidiye köyünde ev — Buyurun... tutmaz, Yenişehire nakletmez, Ka- k bir yer gösterdik, yac Hatir Vecdet, rışıl oturdu. B ' M UL AÇILIR TESELLi- DEĞİL Mi ? |da, Bostancıda, sık sık, yemyeşil, ve sülün gibi göğe doğru dal salan ve Köroğlunun göğüs gerip iç çek- tiği çamların altında ciğerlerini re-| çine kokularile dolduranların göz - lerine, stanbulun eşsiz güzellikleri perde perde açılır, Sultanahmedin çardaklı kahvele- rinde bile ne güzeldir mehtab., Ci- hangir sırtlarındaki kâhvelerde yu- rubun seyrine, denizin bin bir ilti- ade akışına doyum — olur önül şen olduktan son- ra, İstanbulun hangi köşesine do - yulur? Yaz akşamlarının tadı, nere- de, İstanbulun hangi tarafında, han- (Devamı 7 inci sahifemizde) Yeni bir Jan d'Ark doğdu. Bu u - fak tefek, Zayıf, esmer kısa kesilmiş sert saçlı Çinli bir kadındır. Nankin cephesindeki Çin ordularının hare - ketini idarg ediyor. Mukavemet bayrağını kaldırıyor, Bu kadın 23 yaşındadır. Adı Yao - Jen - Fan'dır. 1931 de Yao 16 yaşında küçük bir mektepli kızdı. Mançuri Japonlar tarafından istiğl edilmişti. — Kışın mukavemet çok müşkül oluyor, Ja- ponlar ilerliyorlardı. Birdenbire Mukdenin — şarkmda| Japonlar ani bir hücuma uğradılar. Bir yaylım “ateşi Japon kıtalarının yanlarını sarstı ve Japon ordusunu durdürdü. Çünkü savaşmak için or- dunun durması lâzımdır. İşte bu - rada 24 saatlik uzun ve inatçı bir harb oldu. 500 Çinli küçük bir kı - zan kumandası altında harikalar ya- rattılar, Bu muhareheden sonra Yao öl - mek istemiyen Çinin timsali oldu. Ona Çinin her tarafında rastge - liniyor. Vücudu da iradesi kadar mukavemetlidir. Düşman tarafın - dan işgal edilmiş dağlık mıntakala- TI geçiyor, kendisi için kurulmuş HİKÂYE: asla kavga etmemektedirler. Kom- şular: — Hayret ediyoruz canım, diyor lardı.. dört sene bu.. dile kolay. la evlerinde kavga yok dasız yaşıyan karı kocayı yadırgı « yorlar. Kavgayı ve geçimsizliği bir eve nikâhla beraber giren lüzumlu bir şeymiş gibi telâkki eden mahal- le halkının her akşam bir başka ev« de toplanarak bu kavgasız aile a « leyhinde kumpas kurmaları üdeta bir âdet, bir ihtiyac haline gelmişti. Kotalarmı çekiştiren kadınlar a- Tasında bu kadın, zevcini ballandıra ballandıra medhü senâ ederken ona: | — Bizim öyle lâkırdılara karmı « mız tok. Sanki seninki melâike, Er- kek kısmına emniyet olmaz. İtimad |etlikçe şımarır, tepene biner. Yazık Sana acıyoruz., derlerdi İşinden biraz geçce çıkan kadın, kocasının dışarıda vaktini hovarda- lıkla geçirdiğini işiten kadın: — Hepsi yalan! Onlar, çekeme - mezliklerinden öyle söylüyorlar.. Der ve kocasına toz kondurmazdı. Melihanın kocası- daireden çık - ÇİN JAND'ARKI Yao adlı Çin milliyetperverine Bu ismi vermek lâzım 1932 yılı başlarken onu Şanghayı müdafaa eden 19 uncu orduda Bü - Tüyoruz. Vo-Sing müstahkem mev-| rinin idaresine memur ediyor. kavemet ediyor. Yao bu işlerde üni-| versite talebelerii tâ bir aralık kendisi de hazırladığı | bir kıta ile bü mukavemete iştirak ortadah kayboluyor. kil ediyor. bütün tuzaklardan kurtuluyor. ona memnuniyeumi izhar ettim. Ömer de: — Ben seni aramasam, hiç beni aramıyacaksın. Bu ne vefasızlık?... Diyerek serzeneşte bulundu ve sordu: — Düğüne geldim.., İnşallah tam zamanında ye- Kâfir herif, her şeyden evvel Vecdetle düğünü: müzün olup olmadığını öğrenmek istiyor. kilibin on sekiz saat ötesinde yeni tanıştığı bir akra- bam olduğunu hatırlıyacak, davet edecekti. tam zamanında gelmişim... Buna, Vecdet cevab verdi: L olur efendim?... Davetiyeniz herkesten Davet bile etmediniz... Amma ben davetinizi beklemeden bir Jan d'Ark olmuştur. TA BAA postaya atmıştır... Yalnız, pek acele ediyoruz da, da- vetlilere vaktinden hiç olmazsa bir iki hafta evvel davetname gönderilmesi kabil olamadı... Diye, mahcubiyetten kurtulmak için ağız dolusu Tâf söyledi. Zavallı Vecdet, karşısında bağdaş kurup oturan ve kıskanç nazarlarla beni de, kendisini de süzen bu mel'un hokkâbazın bir de balçık çamurun- dan sıyalı ruhunun sırrını bilse kim bilir, ne yapar?, Vecdetin yanında söyledikleri bu... Bahçede çok kalmadık. Yorgun bir de yolcu ni« safirimiz olunca, ça Vecdeti Dokuz b hoş görmüşler. kiinin meşhur müdefii general Vang| Zimki, küçuğün lâcını almak için Onu, ecephedeki propaganda, işle -| CZahaneye — gitmişti. - Doğruyolda| senin nane mollayı görmüş. O du - Japonların ilhak harbi bitmiş -| VAf sonin, bu duvar benimi. Kim bi- tir. Fakat Mançurideki toşkilât mu.]lir eve de kaçta gelmiştir? Meliha, gayet sâkin cevab verir- çalıştırıyor. Hat di etmek için Valadivostok'a gitmek iş Küskulandırmağa, birazıcık - olsun tiyor. Fakat pasaport alamıyorlar, kocasından şübhe ettirmeğe muvaf- Arkadaşları dönüyor. Yalmız — Yao (* olamıyorlardı. laş! y z | Bir ukşam, bu dedikoducu mahal- İkinci Japon harbi başlarken Yao' Je karılarından birinin kocası, Me- |nun kocası şimaldeki askeri kıtalar- lihanın kocasını baştan çıkaracaktı. |da çalışmak üzere orduya giriyor. Geçen gece, Hanifelerde töplanan Genç kadın yalnız mı kalacak? Kah- mahalle şürâsının verdiği karar mu- d ramanlık ruhu yeniden uyanıyor, cibince harekete geçildi. Beyoğlun- saçlarını tekrar kesiyor cumhuriyet da bir meyhanede buluştular ve ge- ordusunun mavi üniformasını giyi- ©e yarısına kadar içtiler, ikisi de yor. Eski bir arkadaşlle berabor ka- Penterelerde bekleşen mahalle ka- dınlardan mürekkep bir bölük teş- dınlarının gözleri önünde yalpa vu- rarak resmigeçid geçer gibi evleri- Kısa ve sert saçlarile, Yao, Çin ne girdiler. Yattılar, Ertesi gün de- vatanperverliğini temsil eden yeni dikoduya koşan vak'a şahidleri, Me- 'Yihaya istihzâ ile sordular Ömer, Çorumdan geliyormuş. Orada tiftik sat. mış, İskilibde de afyon pazarlık edecekmiş. Bu vee sile ile düğünümüzde bulunacakmış! Resmi vaziyeti, Yazan:FİLE Evleneli dört sene oluyor. Üç ya-|tıktan sonra bir tüccarın yazıhane-| — Dün gece seninki kaçtâ şında bir de topuz gibi yavrularılsinde de çalışmaktadır. Bunun için| Meliha yine istifini bozmudi” var. Karı koca, etrafın kıskançlığını|işinden çıkıp eve gelmesi dokuz bu- tahrike decek kadar iyi geçinmekte, | çuğu bulurdu, Dokuz buçuk. Akşamdan pinekli- 'yen mahalle karılarının dilinde bulkarşı: “|saat, Melihanın kocasının işten de- Bil, çapkınlıktan geldiği saat diye| Meliha aldırış etmedi, mükl Her evin pencerele: - |dolaşmaktadır. Çekememezliklerin-/ yi bir başka mevzua sür lara kadar wmtı’;ıın kıvg:u;:nmıhnwmnı den, Melihaya neler uydurup söy -|gün başka bir dedikodunun İf lalışmış olan mahalle, bu sessiz, sa-| 'tMezlerdi: — Dün gece yine seninkini sar -| — Dokuz buçukta!., Çıldıracaklar. Onu hiç bir suretle — Eve gidelim, bey de istirahat ederler Dedi, kalktık. Ömer, her vakitki mül hiri, aldatan, riyakâr edasiyle gayet nazik yör! — Beis yok iniyoruz... sinden geçerken ne armudlar?... hana bırakayım.. Dedi, atına Dedi. — Niçin?... — Aramızdaki münaferet pek eskidir. * bamdan... annemden ilibaren... — Allah... Allah... el lli Kdi uçukta... Saat on birde bi -İ Bu kadar bol keseden —— Aran öleklier cmte vönkya, Sirdl ben €ve giderim... Diyordu. Vecdet: Cevabını verdi. Ömer, hep beraber yürüdük. Yolda, Hayriye ahla isminde bir kadının dan farksız. Bu cins, yalnız İskilibde varmış V€ fadar» bahçelerinde yetişiyormuş! ğ Şehre girdiğimiz vakit, Ömer: — Siz yürüyünüz efendim. Bendeniz, Vecdetle yavaz yavaş evin yolunu tuttuk. Vi — Ömer bey fena adam değil. Babacan... — — Aman, ben hiç sevmem. O da beni 5 Covabını verdim, evvelki sözlerimi İ iVab verdi: İ — Dokuz buçukta... Artık dayanamadılar. — Aptal. diye haykırdılar. Buna asılan kadınlar Melihşüif ' casını unuttular, müdafaa eden Meliha, mahallı 'deta tahammül edilmez bir hâl maştı. Onu artık aralarına Ba, ona toplantılarını haber meğe, ona misafirliğe £ başlamışlardı. Melihaya karşt hallede harb başladı, Bir gece Melihanın kocasi n kadar hiç gelmedi. Güneş da tan epeyce sonra eve gelen kü görenler, kapıda yoğurt alırketi lihaya sordular: | — Kocan kaçta geldi? — Dokuz buçukta, — Evet, dediler.. dokuz bu amımna dün akşam mı, bu sabab | Meliha yine sükünetle cevab e) — Sabah bile olsa sabahın & buçuğu geç sayılmaz ki.. A Son Telgraf Sağlık servisi Tafsilât bekleyini? efendim. Biz her yakit b binek atını yedeğt | de «Göksulu» armudu aldı. Tanesi yarım okka gelir. Sulik »» Gelirim... bindi, çarşı yoluna saptı, — Bi İ