AHİR ĞABEY ağbi nasılsın?... Teşekkür ederim şekerim en nasılsın? — *Bu muhavere Açık Söz gaze - “tesinin “Ebüzziya matbaasındaki Ş;îı!.ınh.m....dc (gözetenin yanı iş- “leri müdürü genç, münevver - ve mesleğinin ehli Tahir Şükrü ile denim aramda her gün tekrar o- dunürdü / Tahir Şükrüya ben <Ağbir der- Bir sabah gazetesinin yükü- — ü ömuzlarına alan bu temiz in- — Samı, benim çalışma — saatlerinde g lne sorduğum her suale bü — Yük bir alâka ile cevap veren Tahir Ağbimi ne kadar sever - y ne kadar sever ; b — — (Tan) gazetesi yazı işleri mü- Ü Tahir akşamın — 4 ünden| /—Sabahın 4£ üne kadar gazetesinin “işlerine kendini hasretmişti. » Bence Tahir Ankara caddesi - / Hin yetiştirdiği en büyük gaze - — tecilerdendir. — Beyaz gömleğinin kollarını - “varken onu görenler iştahası kuv — Vetli bir adamın yemek sofrası - -— Ha oturduğunu zannederler. İşte, - Tahir çalışmaya bu kadar bü - /“yük istekle başlar ve... işini her-) /| kesten çabuk, hatasız yapardı. / Tahir'e dargın bir adam bul- mak imkânsızdır. — Benim Tahir ağbim bir gün... “hem öyle bir gün ki baharın en fatlı, en temiz günü kendisini ' Şok seven mühitini — terketti. — Hülbuki o... bizleri ne kadar se- Gözlerimden taşan yaşlar ar - ken Vatikan'ın, tedir, İşte Avust bire Almanyaya tolik kilisesinin sinin Viyanada'ki lin Alman kıtaaf surette Almanya —SONTELGRAF — 25 Mart 1938 ——— Yeni bir me sele mânası varm Avrupa işleri mevzuubahs olur -/vukuatı hep Avusturya imparator - Papalık mokamın-|luğunun Papanın elinde nasıl âlet imda bir şeyler söylediği işitilmek- |olduğunu gösteregelmiştir. Şimdi A turya'nın birden -|vusturyanın Almanya'ya geçivi geçivermesile ka-|mesile Vatigan mehafilinde bu hal karşısında|len boşnudsuzluk bundan bir kaç ıbi: şeyler söylemek istediği söy -|sene evvel Sinyo Musolinin neşret- lediği görülmektedir. Evvelâ şaya-|miş olduğu bir makaleyi hatırlat - 'nı dikkat olan cihet katolik kilise -|maktadır. Bu makale 12 Şubat 1935 başı olan kardina-|de Popolo Ditalya gazetesinde neşr- ti oraya girdikten|edilmiş... O zamanki İtalya, Avus- sonra ve nihayet Avusturya kat'i|turya'nın istiklâlini muhafaza için ile birleşince al -|son derece tarafdar bulunuyordu. mış olduğu vaziyettir. Kardinal ev -|Katolik Avusturya'nın Orta Avru- velâ katoliklere şu nasihatı verdi :|padaki ehemmiyetini izah eden sin- (Avusturyada idare değişti. İbaşka bir hükümet geldi Hepimiz|asırlık bir an'anesi olduğundan bahs 'bu hükümetin dediğini dinlemeliyiz |&diyormuş, Hem de Avusturya'nın iyapmalıyız. Sonra her Hitler Vı -|bugünkü vazifesi katolik düşman- 'yana'ya geldi. Kardinal kendisini zi (yaret etti Bu şayanı dikkat mülâ- Artık|yor Musolini'nin Avusturya'nın 15 Vatikan ile Alman- yanın arasını bul- mak kabilmi? Son vaziyetlerden sonra Katolik halka verilen nasihatların ış | Viyan “niın en zengin Yanualieri Roçildler | göre Avusturya'nın Almanya Papaların a görmiyen, düny ir, Nasil bizim memleke İto, dünyada Van, âhirette iman dı İniyorsa o tarihte Fransa Krallığın- İrmemiştir. ona yakın bir tabir kullanılıyor; A- vinyonu görmek hâşâ sümme hâş du, Amma şaka değil, o zaman Avin- yon da Avinyondu ha!, Her akşam bütün gençler, çift çift meşhur A- vinyon köprüsünün üstüne gider - ler, Ren nehrinin sularına karışan kitara ve mandolin seslerile şarkı söyleyerek dansederlerdi Hele dil- lerde destan olan: | Avinyon köprüsünün üstünde dane| ederler| Âhu gözlü dilberler şarkı söylerken) Sevgililer, âşıklar grup grup gezer-İ ler Gece vakti, gündüzün, akşam, sabah, ve erken Avinyonu irem bağına — çı papaların en meşhuru- 3 ü nosan» isminde bir ihtiyardı, Sen Piyer'in mubarek tahtında oturan| bu Allahin vektli, dünyada üç şey' severdi Bağı, şarabı, eşeğini Hani bu üç şey de sevilmiyecek gibi değildir ya, Düşünün bir kere, İnsanın içine bahar güneşi getiren Mal renkli, pırıl pıril şaraba, ak. - şamları güneşin gurubunda binbir| rekte avizeler gibi sarkan - iri sal- iren ile İade buyurunuz a sevgili eşeğe şu HİKÂYE Papanın eşeği: Hons Dodeden Nakleden: B. C. ada Avinyonu| Papa hazretlerini kafese koymasa| Papa hazretlerinin yaşı a hiç bir şey gö- idi, eşekçik, birçok fanilere nasib| male ermişti, Akşan olmuyacak bir surette yaşayıp gide-i cekli, Fakat ©o musibet 'lnş(anuıl aya girmesi her şeyi allak bul-| Bu Tristan bütün Avinyon'un çocuğu idi, Yaşının 14 olmasına rağ- men kırdığı cevizler bini değil, 14 bini aşmıştı, Bir akşam - bir elinde bir tutam tâze yonca, diğer elinde şapkası, eşeğile tıngır mıngır bağın- dan dönen Papa bazretlerine yak- laşarak: — Mukaddes peder, dedi, müsa- bir tutam taze yoncayı vereyim Meryem ananın başı için şimdiye| kadar bu kadar güzel, bu kadar se-, vimli, bu kadar cana yakın bir e- şek görmedim. Kaç zamandır. bu! Küzel eşeğe yaklaşıı sevmek, bir tutam yön çin yanıp tutuşuyor, fakat bir tür- ü cesaret edemiyordum, Bugün ar- tık dayanamadım. — Cür'etimi affe- diniz, Kusur bende değil, eşeğini- zin güzelliğinde, , Papa hazretleri eşeğine karşı bu. kadar muhabbet besliyen çocuğun | arzusunu reddetmedi. Tristiyan bin| bir hürmetle eşeğe yaklaştı. “Yon- cayı verdi. Yüzünü gözünü öptü, O günden sonra artık âdet etmiş- &. Her akşam Tristan, — Papanın dönüş saatlerinde köprüde bulunu- yör, eşeğe'bir tutam taze yonca ve-| a hani ke- yemeğinden sonra şarabı götürmek için ahıra inmek ona bir parça güççe geliyor- du, Geliyordu amma, Şimdiye ka- du burada tercüme edemiyeceğimiz lak etti. Zavallı eşekçiğin rahatini|dar eşeğine şarab götürecek emni- | kaçırdı. |yetli bir adam bulamadığı için bu işi kimseye havale edememişti, cenneti görmekle müsavi sayılıyor-/en kurnaz, en yaramaz, en bitirim| — Tristan'ın bu teklifini canma Pminnet bildi. Kabul etti. O günden sonra akşamları eşeğe şarab mek vazifesi - Tristan'a devredildi. Zavallı eşekçik te güzel günlere ve- da etti. Tristan, sarayda kendisi gibi bir- çok yaramaz arkadaşlar bulmuştu, Şarab vakti geldi mi bakracı alı- yor, onlarla beraber ahıra gidiyor, Fakat şarabı eşeğe içireceğine, za- vallı hayvanın gözü önünde arka- daşlarile kendisi içiyor, hayvanın ağzının suları akması alıştığı şara- ba hasret kalması işkencesi yetmi- yormuş gibi kimisi sırtına atlıyor, kimisi kuyruğunu çekiyor, kimisi sopa vuruyordu. Eşek, Tristan'a i- çerlemiyor değildi. - Hani elinden gelse bir tekmede canını cehenne- me yollıyacaktı, Fakat kurnaz 'Tris- tan, birtürlü eşeğin ârkasına geçmi- yordu.. Tristanın eşeğe karşı mua- melesi üvey annenin üvey çocuğu- na yaptığı muameleden farksızdı. Papanın yanırıdi eşeğe karşı gayet nazik duvranıyor, o yokken elme- Şinilba ae Hele son yediği nane, kadısıninkini de aştı, Sıcak bir yaz günü öğle yemeğin- Serezin Tİyor, Yüzünü gözünü okşuyor, Pa-|d€9 sonra Papa hazretleri şekerlo- pa hazretlerinin ellerini öpüyotdu !© yaparken Tristan, saraydaki kı- Eşek te çocuğa alışmıştı. Muayyen Adârları ile beraber bir bakraç ça- yere gelince çocuğa gidiyor, elin-| "*P Slarak ahıra girti, (den yonbağa Yiyör, yüzünü gözüdü | “ÖrTEkrm f kokusunu, Püla eee okşuyordu. - kendişine verilmiyeceğini bil. Piçin - hazin hazin burun delikleri Yine bir akşam mutad - yonca| : öbü: Üğün ei Dü oynatarak başını öbür tarafa çe birleşivermesi bu mehafili memnun etmek şöyle dursun, katolik- kiline- si erkâni bu husustaki- hoşnudsuz- luklarını gizlemiye lüzum görme -| mektedirler. Zaten Berlin ile Vati-| gan'ın arası açık ise şimdi Katolik Avusturyanın da Berlindenidare e- dilmesi üzerine bundan sönra A - Trüner ü yolunun | Fattan sonra kardinal yine Avuslur- iline kalbimin bütün kötü L|ya katoliklerine şu nasihatı tekrar nü akıtmak için Tahir Ağbi- sin hayali kâfi geliyor... AğbdI... Tahir Ağbi matbuatın Maslak cehennemine verdiği kur- ban dldun... | kıimlarile, gönüllere ve insanı beşik |&ibi ungır tıngır uyuta uyuta, yavaş, yavaş götüren eşeğe karşı nasıl olür| 'da muhabbet beslerimez, Papa hazretleri de üyküdan uya (Mp kiliseye aid işlerini bitirdikten | sönra bir bardak şarab yuvarlar, &,,_ (Kardinal İnnilzer bunu n& bu ka - idar kısa söyledi, ne de Tuhsuz ku- ru bir nasihat geçmekle kaldı, U - BAA Gi, Fakat | mütad hilâfına * şarı Murat KAYAHAN e olik Milisesinin nü —| ©Y metli eşeğine atlar, bağını boy-| hazretleti: ; b kk N Bayinlün Hü eöeli aai S katalik Öllık;ıvrun:r: FFi ae kcin eli ee menr Oölum Tristan; T acai, Ceşeğiz) Ç dbine doğru- uzatıliyordu. Göz. lidır. Fakat biz Viyanalı kardina - TE Falm YA DA Ka yE ça « L A Gikeek Mübarkelleril İ7 v Seği İlerine inanmamakla beraber şarabı ü l kl . mektedir. Fakat bu noktayı kı—rdc(-l Ka ani bu kadar Çok mu seviyorsun?.. | doya doya içti, - AÂnne olacaklara n uzün beyanatını bir tarafa bi - tikten sonra- kalıyoğ diğer tarkfı 7| OP'adiı üzümleri meze yaparak! B L S g aağesindderi Hayret!, İş bününla da kalmad: AA rakarak asıl Katolik âleminin mer- El T N 4| bir desti Çek şarabıryuüvarlar, Ak-| — — lli ö n AAA Müjde! Tei n yi Vatigan şimdiye Kadar Berlin , ile ŞU Sana her saat ontu görebilecek Pristan, ilk günler gibi eşeği ör & Jjde <.. kas1 Olap, ı'“'î“ld’— Papalık meha- olan ihtilâflarında Bez, hangi biı]ş'"" a Göneedi Ka G MiNgİ | bir yey versem ister misin?, okşamağa başladı. Eşek, gözlerin N filinde neler söylendiğini, günün ğ y B E sarayına: dönerdi-Köprü üstüne ge-| — . Evet, mukaddes peder, kulak-| İnanamıyor' fangi: d Kü Çocuğunuzun erkek veya kız ol - Avrupa dedikoduları arasında şa - * vüretle ölürsa : olsuğf günasebatını | , S L DK Türlü sönüraklel ayordu, Hangi dağda kur nt isterseniz, hiç üzülmeyiniz. yanı dikkat farafını alacağız. Ka | — ViYananın Karanalı | (Devamı 7 indi sahifemizde) larıma inanmıyorum, - Bu — saadeti| ölmüştü, de TTristarı Ve arkadaşlı “Ondra'lı bir hekim sâde bir tedâvi- *? bu arzunuzu yerine getirir, — — Doktor. çocuğumun erkek ol- “aasını istiyorum. — — Doktor bir kız çocuk arzu edi- tolik kilisesi için teşkil ediyordu. Bu, ürine olacak kadınlar, Lon - /— W'da bir hastahanede tedavi aj - 'nda bulunuyorlar. Ve kendilerini — ni'bir usulle tedavi eden müteh- assısa mütemadiyen bu sözleri söy orlar, Bunlardan yetmiş beşinin arzusu — erine gelmiştir. — Ya yirmi beşininki diyorsunuz — Geğil mi?... Doktor, buna şu cevabı veriyor: — Tavsiyelerimi âyflen tâtbik etme- — diler. Kabahat kendilerinde... An - Henin kanında asid çok bulunursa gocuk, kız. Aksi takdirde erkek o- Cur, miğfsri Kaymakam bey gece yarısına doğru gitti. Kapı - — dan çıkarken de yine hatırlattı: — — Bu, bir iki gün içinde nişan ha... Güldüm: — Sizin oğlunuz olduktan sonra efendim, "Dedim. Memnun oldu, koltukları kabardı, sevine- le gözlerimin içine baktı, Melâhat da boynuma sarıl- hı, hararetle: — Allaha ısmarladık ablacığım — Dedi, yanaklarımdan öptü, Bana, ilk defa bu ge- —Abla... Diyor, Anlaşılan, burlar beni Vecdetle yahud da beyle evlendirmeyi iyice akıllarına yerleştirmiş- Ah, Noclâ neredesin?... Kulakların — çınlasın! görüyor musun sırasına göre nasıl hemen, evlen- hazırım ve ilk teklifte: — Peki... — Diyeceğimi kuvvetle ihsas ediyordum, Halbuki, — Hayır... “Demek için bile arâdan iki üç ay geçti değil mi?, etme, Vecdet olmasaydı, yine kolay kolay: Evet... zdim 4 Haziran © da oldu: Nişanlandık. Selim bey eli- halkamı parmağıma geçirdi, Vec - Orla Avrupadaki sanki bir Avusturvan n Çelik E * İnmilzer Katolik Avusturya (Ratizi kale larına karşi Avrupa'nın şimalinde li başlı ve ortasında bir nöbetçi da - M — yanmak olduğunu da ilâve ediyor - muş. Umumi Harpten sonra Avus - turya imparatorluğu dağılarak ye- Tarihin beli Avusturya kalmıştır. Harbden xon- ra Avusturyanın başına geçen dev let adamlarından Monsenyör Sel « pel katolik kilisesinin ileri bir papazı idi. Sonra Dolfüs ve ni - haye tson Başvekil olan Şuşniç de Avusturya'nın katolik âlemindeki rölünden bahseden, bunu İleri sü turyadaki son mlili, vatani teşkilâ: da hep böyle bir katolikö ruhu se - , ziliyordu. Avrupalı muhabirlerin — Vatigan |mehafilinin şu günlerdeki haleti ru- İhiyesine dair verdikleri malümata askeri detinkini de postaya koydu gönderdi Vecdet, bu haf ta yüzüğü alıyor. Kaymakam bey beni — kendisine gelin yaptığına öyle memnun ki... Adamcağız belki de oğlundan çok seviniyor. Bütün temennisi: Desud olmamız... — İnşallah mesud olacak, saadetinizi hissettik - çe bana dua edeceksiniz ... Diyor, İnşallah mesud oluruz,' Bu emele * vasıl olmak için bütün gayretimi sarfedeceğim, elimden geleni yapacağım. Fedakârlık icab ederse fedakâr - lıkt... Mesud olmamak için ne sebeb var? Sevmek- se birbirimizi herhalde seviyoruz, Zannederim” ki: Karşılıklı aşk ve vefa, ahenkli sevk ve idare; dü - rüst bir geçim, metin kalb bağları da mesud olmu - ya yeter. Hem, çok ıztırab çekenler için, saadet bir gaye oluyor, Ben, bu hedefe behermehal varacağım, Umarim, Vedet de ne lâzımsa yapacaktır Ne tuhaf şey?... Saniyede bir gözlerim — nişan yüzüğüne takılıp kalıyor. Sanki, halkanın altıri ren- gine Vecdetin, sarığın, gölgeli, güneş renkli gözleri- MAi BZ -)eveği biraz daha yavaşlar, adımları-| geceleri rüyada görür, Pakat haki- ni hududları itibarile ufacık — bir | gelen| ten başvekiller olmuşlardır. Avus -. (m çalınan oynak (B Sinemacılığin, . filimciliğin , İf rdu, | HARİKASI | elceğizile eşeğine 7 .—J MİNRACENİN - GÖZDESİ LSEZ | nin aksi vurmuş da, gözlerimi gözlerine çekiyor, bendediyor, Dalıyorum, uzun uzun hep anunla meş- gul-oluyorum, Şimdi, bu. saniyede acaba o da öyle â?... Tulü bakışlı, gurup renkli, ay bakışlı..., De- diği sevgilisinin hayali gözlerini dolduruyor mu? ... Tabii kendi kendimden saklayacak hiç bir sır - 'rım olmaz. İtraf ederim ki bu dakikada Veedeti had siz bir sevgi ile seviyorum Bir saniye evevi, onun kolları arasında, eskiti gibi, demir bir kıskaç için- de sıkılıyor gibi kâvvetle sıkılmak istiyorum. Bu çok meşrü, çok içteni' gelen bir istek, Fakat, muhakkak ki Aziz Vecdetle nişanlan - mamız İskilibde bomhba gibi patladı. Hele, Kâmil tevkifhanede bu haberi aldı ise kendisine jame iner gibi olmuştur, Sabih için de öyle ya!... Bu yumuk, kara kaşlı, kara gözlü, şirin İskilib çocuğu da bana delicesine “aşıkmış! Eğer evlenmek sadece bir güzel- le gönül oğlendirmek olsa doğrusu — Sabih ile — hiç tereddüd etmöden evlenirdim. Görür görmz — hoşa Bgiden bir çocuk! Daha çok taze, bön bilgisiz — toy, deden istisna etme | bazretleri, eşeğini, şarab ve bağdan Ze yonu | daha fazla seviyordu, Her gece akşam duasından sonra j,-u-_uud.ın evvel ahıra iner, şarab içirirdi. Çimender zade en alış çirmek için onunla beraber ahıra kın akşamcılar gibi vakti kerabet geldi mi kulaklarını diker, ın kapısına çevirir, mukaddes| her akşam uhıra kadar zahmet edi-| binin gelmesini bekler, © seslerini işitince hafif hafif yerinde| seğin şarabını yalnız ben götüre- sıçramağa, ağzını burnunu oynat-| yim, Bana emniyetiniz yok mu? mağa başlar, sahibi içeri girince| Mukaddes pederin, Tristan'a em- kulaklarını oynatarak küçük küçük| niyeti vardı. Eşeğini bu kadar se . sayhalarla şaraba doğru atılırdı. Eğer. n Tristan uğursuzu gıkıp bı götürür, kendisi gibi içirirdi. Eh bayalara uyduru-/ kat olacağını tasavvur edemezdim, — Yarın sabah sarayıma gel, baş- | -Dünyada hiç kimse iki-üç şeyi | kardinalı gör. İ ayni derecede birden sevemez, At . Tristan, —ertesi günden — itiba - | lahın vekili olması, ihtiyarı bu kai-|ren saraya yerleşti. Artık günde, için. Papa| dört beş sefer ahıra iniyor, eşeğe ta- cah güzel devedikenleri bu- larak ikram ediyordu. Tabit, eşeğini bu kadar seven kendi. Tristanı, Papa hazretleri de çok bit bakraç şekerli| seviyor, her âkşam eşeğine şarab i- iniyordu, Bir akşam Tristan: — Müukaddes peder, dedi, ne için blvmı Ayak| yorsunuz, Müsaade edin, sevgili e- ven çocuk, elbette her akşam şara-| ——— —— ana kuzusu, Sonra 0: Baygın, dalma gülen süzgün bakışlar; bütün şehvet kaynaklarını alevleyen iri siyah, parlak, eki gözler az rm cazib? Amna, yine hiç birini Veedete değişmem, Hem, artık başka er « kekleri düşünmeye, göz önüne getirmeye ne hak - kım var? Ben, şimdi eski: Hür, serbest, sadece iste» nin tarafı tutmüştü, — Çocük bir müddet eşeği okşadıktan soönre ipini çözdüler, Ahırdan çıkardılar Sarayın avlusunda bir aşağı bir y karı dolaştırdıktan sonra kilisenin çan kulesine götürdüler, Deh çüş | düye kulenin tepesine çıkardılar. Eşekçik kulenin tepesine çıkın- caya kadar işin farkında olmadı, Fakat kulenin tepesine çıkıp ta bü. tün Avinyonu ayağının altında mi- nimini görünce gözleri karardı. Ha- zin hazin anırmağa başladı. Tristan ve arkadaşları katıla katı- la gülerek kuleden indiler, Anırtıyı duyan Avinyonlular sa- rayın külesinin dibine toplanmışlar, eşeği seyrediyorlardı. Tristan, uğursuz Tristan, nemrud Tristan, musibet Tristan, müral Tristan, telâşla Papa hazretlerinin yatak odalarına protokol - hilâfına merasimsiz girerek haykırdı: — Aman mukaddes peder, felâ ket,.. Eşeğiniz, mubarek eşeğiniz, kıymetli eşeğiniz Gürültüye uyanan Papa hazret- leri şaşkın şaşkın gözlerini uyuştu- Tarak: — Ne.. oğlum, dedi, ne oldu? E- şeğime bir şey mi oldu?, Söyle, ça- diğimi düşünen Vicdan değilim ki... Yalmız Veedeti | buk söyle.. düşünmiye, gözlerimi yalnız onun tılsımlı gözlerine | — FEşeğiniz. mukaddes peder, bağlamıya mecburum. Bu, ayfi zamanda Vicdanın: | Eşeğiniz çan kulesine çıktı, Vicdan ve sadakat borcudur... — Ne?, i 4 Haziran Bir âta sözü vardır, Fakat, bir kelimesini değiş- tirip şöyle söylemek lâzım: — Zehirden şifa, hayasızdan vefa beklenmez ... İşte, Ömer de bu hayasızlığın mikâbi olan - lardan biri, Yine kalkmış, Sungurludan buraya gel- miş, Güya, beni aramıyacaktı, sormıyacaktı? Ara- mamasından sormamasından vaz geç, bu sefer sırf beni görmek için buraya geldiğini söyleyince çıl - dıracak gibi oldum! Çektiğim telgrafın, onu yerinde alıkoymak için ancak on beş yirmi günlük tesiri ol- müş, Yine aklına uymuş gelmiş, Maskaralığına diyecek yok, Dün, sınıfta çocuklara şiir okutuyordum, Hade- mo geldi: ş — Etendim, sizi bir. bey görmek için bekliyor., Dedi. Seksen defa bu hizmetçilere — tenbih et - | tim ki: — Hoca dersden çıkamaz... |*endini, eşeğin ungir İ b (De Papa hazretleri hemen cübbesini na giymeden avluya fırladı. Sevgili eşeğini öyle miniminick şaşkın şaş- kın bakarken görünce aklı Edecek gibi oldu, Sanki eşeği kuleye çıkaran kön- disi değilmiş gibi; Tristan dövünü- yor, ağlıyor, çırpınıyordu, Papa bir taraftan Tristan'ı teselli ediyor, bir. faraftan da eşeğin indirilmesi için emirler veriyordu, İndrmek, çıkarmak gibi kolay ol. madı,., Zavallı eşeği - bağladılar, makaralar, çıkrıklarla indirdiler Papanın eşeğine artık eski itima- di kâlmamıştı. Akşamları dönerken belki uyku esnasında beni de bera- ber lmlenin_lcpı—dn; çıkarır diye mangır yürü- 6 incı sahifede)