5 k b R » Ea ? N ” " g P a f—SONTELER AF—25 İkincikânun p28 l !A AMCILA | HİKÂYE p y | aa - . KIR MENEKŞESi JESKİ bir akşamcının defterinden ö K 5 3 (4 öncü soyfadan devam |daha Kibar bir temi olsun, Nihayet t 12'2'_: Osman Cemal Kaycılı — Diyfi imi,diyil mi nine diyordu; İdüzündüler, taşındılar, ona arzu e& şehire gidince gine ülürmüş tikleri gibi bir isim buldular; Fatmâ © günden sonra Nihal diye çağrıl- dı. Nihayet öğleye doğru bir araba ile o dünkü adam geldi, çok geçme- den ninesi Fatmaya sarılarak ağla- dı, sonra komşular da hep - beraber onu arabaya - yerleştirdiler. Biraz sonra araba sarsıla sarsıla yürümeğe başladı. — rine © kadar çabuk alıştt ki Fatma, söylemek, dökmek iştedik- ( ondan hiç bir şey esirgenmedi. leri göğsünde tıkanmış, yutkunarak |i Kd bütün arzılarına rağ” ; Vakti kerahat geldi, bu akşam da ağzımızın tadile şuracıkta j son eğlîntiım'zi yapalım Çikarmış oracıkta bana üç mecidiye | Bir aralık, gündüzün yine matba- daha borç para vermiş... aya işine gitmiş olan gözlüklü Mit- Y n icind Seneler öyle çabuk geçti hal bu süslü eve, bu güzel elbiseli önsmnlara, bu Kocaman İstanbul şeh- Turhan: ü — Burası da mantar! j GAREN e ee daş YANAĞNA İmen evlâd saadetinden tmahrum kal- V — Mantar atıyorsam iki gözüm İğu için buraya erkçn gelmi 'E:Ü Hi :y:î;...u"i. '?'“__"’*h' maş bulunan ana ve babanın bütün şefkati, bütün ihtimamı onun üze * kör olsun! Bunların hiç biri mantar İnun bu akşam başka bir yole Anadolu Yakası Athıspor klübü a- (aza yazılmışlardır. Bu suretle klü- 4mşkmlığı arasında boğulmuş, karşı- F E bi değil amma, hepsi sıra ile aklımda İfak yolundan bir eşekle geldiğini gö- |zaları her vakit ve sık sık toplu ola- İbün kabarık olan aza adedi Ve atlı İsında hülyalt bulutlar içinde perde | e toplanmıştı. ka 'nî;mî galiba ben onları biribi- İrünce berikiler hep birden kalkıp İrak antrenmanlarıma ve uzun gerin- İspor hevdökâflrı, gün geçtikçe mü- İperde kaybolan zavallı köyüne, ta- | — Vihâl, güzel salonlarda Fransıscd e rine karıştırıyorum! onu kemanla, udla, tefle ve şu türkü |tilere deva metmektedirler. H e Gama | ü Hinert ım, ü- İMocalarile, piyano ustalarile tam bir — Peki sonra? ile karşılarlar: Ş Bilhassa Erenköy ve civarında At- ada .b ” *kd_de çiaklRİ :»lîıı.îı. :;:wz:'.uu mh'î::kd:ğ:;.mi İasrt kız olarak büyütüldü. O bütün 8. — Sonra efendim... Sözde... Biz | Adalar sahilinde bekliyoruz lısporun ve at sovgisinin taammüm | Resmimiz, klüb azalarının, pazar | — çekip götüren şeyle be- |Dt Venilikleri şaşılacak kudar az bir İç Turhanla... Şafak bahçesine gitmi- | Yele hoş geldin, safa geldin! ve inkişafına büyük hizmet ve yar- |günü icra ettikleri son büyük gezin- | * | p yolurun sık ağaçları | EManda, hem de pek kolay kabul et- Şiz... Fakat şafak bahçesinin yeri ve » K B 'dım eden bu faydah teşekküle yeni- |tide alınmıştır. Ve azalardan bir grü- ,, — da kayboldu. miş, hassas, nârin bir genç kız olmuş biçimi değişmiş... Orada oturup u gece çam İimanı âlemi dün ge- 'den bir çok genç bayan ve kızlarımız İpu göstermektedir. ı iştesinin, ablasının bir tane- . Turhanla limonlü tarafından masti, | “kinden-daha parlak, daha neş'eli, | e ği ni Jİstanbu'da lerinin bebeği, evi dol- I kalar içmişiz. Arkasından... Hepsi daha cutcunalı geçer ve içlerinden | . . Bu evin shibleri ne iyi insanlardı.. | Jduran bir varlıktı. Yü hatırda kalmıyor ki... Turhan beni | "Sbelen genç olanlar sazı da birlik- | Dunyanın tadı Afr'kada Fatma geldiği gün Muazzez hanım | pakat Nihal kendisini maddi ge- . bir. kapmlumbağaya — bindirmiş.., |'€ *!tp akçamdan Şafağın önüne ka- ona hakiki bir anne gibi - sarılarak | eterin bir çoklarına eriştirmiş olan $ Sonra da kaplumbağa yari yolda çay-| 1?7 SAla söyliye gidip yine çala söy- Kalmıyor Harb şöyle konuşmuştu: 'bu muhiti bir türlü benimsiyemedi. T — Gel benim cici lazım; adın ne |çinde her gün bir. parça büyüyen la kolup havalanmış... — Sen de beraber mi? — Tabüi ya... — Sonra çaylak seni nereye bırak- mış? | Ş — Arşeniyosa —bırakmış, oradaki papas oraya sağ salim düşebildiğim için horoz kurban etmiş... Vaaa... Mümeyiz beyciğim, siz ne dersiniz bu acaip rüyaya! Mümeyiz yavaşca: — Dalgadır ya resulallâh derim! — Ne buyurdunüz? — Allah hayırlara tebdil etsin, bu- İliye, dönerek cünbüşlü bir deniz ve mehtab ölemi de yaparlar ve o gece de arada binlikler devrilir, kafalar peyce dumanlanır. Ertesi gün de gün doğduktan bir A2 sonra ayni alay sandala dolup A- | danın iskelesine gelir; arada kahve- | lerle çaylarla birazdan esmiye baş- lıyacak olan gün dağusunu bekler: ler; bir iki saat sonra da — Tıhlımda kendilerini seyreden bir çok kimse- lere ve hir gece önce Turhanla de- nizde ahhab olan kızlara karşı sazla: Çare sazım sensin ancak rühmet Al- 1 4 üncü sayfadan devam' harekette bulunarak karşılarındaki- ni aldatmak isterler, Lâkin Amerikalılar yeni bir maki- pe yapmışlardır. Fakat şunu söyle- meli ki makinenin icadından maksad iyice ölçmeleridir. Hakikaten bu ma- |kinenin sandalyesine oturtulan bir hasta nabzı, kalbi veya nefes alması mı anlaşılmak isteniyor, ona göre ci- hazm en küçük Kkalb, nabz hareket- lerini kaydedilen merkezine uzatıl- mış tellerle hastaya bağlanıyor. Mak- bekimlerin kalb, nabzı ve teneffüsü | (4 üncü sayfadan devam ) zayifliyecektir. Şimdi Roma - Berlin mihveri böy- le kaldıkta İtalya ile Almanyanın müşterek faaliyeti Afrikada da ken- İdini ergeç göstermekten geri kalmı- yacaktır. Söz dönüp dalaşarak gene general Ludendor?'a gelecek: Geçen- lerde pek yaşlı olarak ölen general Ludendorf umumi harbde meşhur o- Tan simalardan biridir. Lüdendortf'un umumi harbdeki rolünü bir tarafa bırakmalı, Harbden sonraki rolünü | düşününce generalin — istikbale ald | İsenin yavrucuğum? Fatma mu. Afe- 'gen benim öızım oldun.. Anne de ba- rin sena Fatma!, Bak Fatma, artık kayım bana!. Haydi desene! Neden söylemiyorsun?. Fotma Muazzez Hanıma ilk gün- | ler (hanım adbla) diyordu. Ona bir | türlü avne diyememişti; sonradan | güç halle yalnızca (abla) demiye | başladı. İlkönce hiç bir isim vereme- diği Adnan beye de Muazzez hamı - | 'mmm zoru e (Enişte) diyebildi. Muazzez hanım Fatma ismini beyenmiyordu; istiyordu ki kızının | yara ile ona yabaneı kaldı. Kelbinde bir boştuk, kiç bir şeyle dolmıyan derin bir böşsluk vardı. İlk zamanlar elemlerini unutmak, daha doğrumu kendisini mer'ud et- imek için bütün varlıkları ile çabalı» yan temiz kalbii insanlara karşı u- nutmuş görünmek için mütemadiyet güldü, söyledi, mütemadiyen şakrü- dı. O kadar ki her hangi bir anda e- vin hangi odasına girilse Nihali ora- | da bulmak kabil olurdu. (Devamı var) nlerde sen yine biraz havalanacak- . —a -. a galibat ah aşkına İsad hasıt oluyormuş. bir takım kehanetleri olduğu hatıra — z ü Sende yok mu kalbi vicdan söyle —| Fakat hekimlikte kullanılan bu â- eliyor. Hitlerle de: dargın o -— - İ — Nereye havalanacağım? Allak aşkma! İlet niçin adliye tahkikatında da kul- Ç YOT abafe D Amer' k ali nt artılı, narcat ll : 4 Bnlm n gae tankikalında da Kul- (tan general bir gün omunla barışır < |. Şarkısını söyliyerek İstanbul yo- vasın diye düşünülmüştür. ken Avrunada çıkacak harbin Afri- — Acaba tekrar Adelâma kavu; cak mıyız, onun deniz kızı olmasına rübe gayet azılı katiller üzerinde |ptlmış, tahkikatı neticelendirmekte luna düzülürler, (Devamı var) “|kaya geçeceğini ve Şimali Afrikanın iylemişti. Ge- harb sahası olacağını zengin BUGÜNKÜ PROGRAM ne buyurulur? | y Svabız — Mlnk iğiĞN e sanlğle ÜB S Ka zi S ei bir İPeralın fiktince Şimali Afrikada o- (3 fnetsayfadan decam) — | — Akşam Neşriyatı: 18,30 Plâkla dant barışıp,.. Esfarengız olu TÜt '_':;"’_" HUAi e |Jacak harekât Avrupa devletleri a- İru değilse kafamı kessinler!. musikisi, 18,45 Eminönü Halkevi :ı; 5 — Hay ağrını öpeyim! ı""l" Bi '":â“'“"“""_“* ©- İÇasındaki harbin üzerinde büyük bir | - Amerikalı Stein isminde bir adam |Tiyat kolu namıma Nusret Sahıîm. : — Deniz k ' 15 fnct soüfadan devemi — |İtTİNCO teller takilmiş. carilmin üze- | " İda aranmaktadır. Bagnole tedavi için |Nebil oğlu İsmail Hakkı - refakat $ iz kızi olmasına — bakılırsa İrine de cthazın diğer kaydedici tel- 1 |Türk musikisi ve halk şarkıları, 19,3) z senitekrar yüzmeğe başlıyacak! katkardeşi politika ile meşgul de-' ||. geçirlimiş Ve eî'vulâ enehemmi- | Fransa ile Almanya arasındaki Bgeldiği söylenen ::(Amerıkılı;ım ci ee ltlü Heibei a n : ildi. Lükin katiller 15 h: K #E TT ağ| o! jino) hattı ol- | Vaydmanla münasebatı varmış. Fa- | Kon : Bi Hi Turhan: Bi in kaliller 15 haziranda be. ( Li V An uyandırmıyan ( Meshur Maginot (Majino) hattı 9i kat Mililon Vaydmanla beraber gi- | Yardım şubesi namına Doktor KÂ - — Abdi bey, seni şimdi şuradan sandala atsak da Büyükadaya gö - türsek gece rüyanda görmüş oldu- RBun oradaki yerleri tanıyabilir. mi- sin? Turhamın bu fikrine hiç biri razı olmadılar: — Yok, dediler, vakti kerahat gel- di. bu akşam da şuracıkta ağzımızın tadile son eğlentimizi yapıp yarın zabah yola çıkalım! Vakti kerahat sözüne Abdi itiraz etti: — Yahu yapmayın, dün gece de çok kaçırdık, böyle sabahleyin er- kenden rakıya başlanır mı? Remzi bey: — Hangi sabah yahu, hangi sabah, gürmüyor musun ortalık kararıyor! Abdi bey şimdi gerçekten ortalığın| karardığını sezince: — Galiba güneş tutuluyor! Derken deniz kenarındaki gazino- Jarın Tâmbaları yanınca Abdi bey hapı yutar: — Ay sahiden akşam olmuş yahu! Demek ben dün gecedenberi yirmi dört saat hep burada uyumuş kalmı- pım ha? Ötekiler hep birden: | — Ha şunu bileydin! Potlle yoprreıMo, 42 ONU KiM ÖLDÜRDÜ?' Yazan: Moris Löblan Valteks, önce hiç bir şeyin farkı- ©a varmamıştı. Ne darbeyi, ne de a- cısını hissetmişti. Bununla beraber, alelâde zamanlarda sarı olan benzi bembeyaz oldu, iri vücudu gerindi ve küt!., diye boylu boyunca, bir ka- hp gibi yere yuvarlandı. Derin bir nefes, bir kaç hıçkırık duyuldu. Son- ra süküt ve hareketsizlik... Klâra, &li ol'an havada, bıçağı sap- ladığı vaziyette, gözleri anadan uğ- | ramış, bir ağaç devrilir gibi hâdise- , ye şaşkın şaşkın bakıyor: — Öldürdüm... Diyordu, öldür - | düm.... Artık beni sevmiyeceksin... Sevmiyeceksin... Raul, İri Pol yere düşerken onu tutmuştu: — Rayır, diye teselli ediyordu, e- ni daha... daha çok seveceğim, Fü- ykat niçin vurdun? B DA raber buldukları iki kardeşi de biraz anda telef ederek cesedlerini yalun bi rkenarına bırakmakta tereddüd et- başlamıştır: ayakkabı İkelimeler söylenmeğe — Ekmek, su, kömür, |gibi. Katil de hiç bir hareket yok. memişlerdir! |Tüyü bile kıpırdam'yor. Âlet de ta- İki İtalyan öldürmekle maznun ç- |bil hiç bir şey kaydetmemiştir. On- darak yakalananlardan başka bir ki- Şi daha aranmaktadır. Yakalananlar. | — Hapishane, ölüm'. idan Jakabye ile Pülirö bu cinayette | Katilin kalöinde korku başlamış, |doğrudan dağruya birer katit olmak- (gamarlarındaki kanın başka türlü |la meznan bulunuyorlar. Fakat meç- İgidip geldiğini nabzın hareketleri Jhul bir adam aranmakladır. Asıl ci- |göstermiştir. nayeti bu adamın yaptığı iddia edil- Bundan sonra katile şu müthiş ke- mektedir. Şimdi bir şey daha var ki, İlime söylenmiştir: © da bu moçhul katilin Vaydman ol- | — İdam! İması ihtimalidir!. Fransız gizli teş- | Ondan sonra, o zamana kadar hiç kilâtı Alman Vaydman'ı İtalyan fa- |bir şeyi itiraf etmemiş olan katil sar- şistlerinin düşmanın olan Rosselli (Stİmiş. kendini tutamamiş, — kalbi ler #leyhine mi kullandı?. Ka Srptıkca çarpmağa başlamıştır :“;;'înıî;y e mi kulandıt. Kasl o ndan sanra tahkikatı neticelen: dirmek kolay olmuştur. Ttiraf eden maznunların da sözle- İri yalan olup olmadığını anlamak $- çin bunlar sık sık makinenin sandal- yesine oturtulmaktadır. Makinenin içindeki kavıt merkezinde kalbin, nahızların hareketi yerine göre kâh dan sonra şu kelimeler söyleniyor: Danzigde Leh tersanesi Londra — Danzigde Lehistana ve- rilmiş olan Gıdiniya limanında bir Mertana: Şepattir Üçerş TAkttan Mi | eei Oi L ha BÖTYMMİ çirliler. kümeti ile bir İngiliz grupu arasın- () kaydedilmektedir. Zayıf çizgiler İda cereyan eden müzakereler bit - İhali tabiiyi gösteriyormuş. ——— miştir. Bu tersanede ticaret gemile- | 936 — senesindenberi — Amerikada ri yaptırılacaktır 1202 kisi bu makine ile tecrübe edil- — Evet gitmek lâzım. Seni bura- da bulurlarsa ne ölür sonra, düşün bir kere!, Ya seni bulurlarsa? ddüd ediyordu. Valteks- uğunu biliyordu... Buna Nakleden:fa. rsümen bir türlü onu bırakmak is- temiyordu. Kldıra da rahat olmuyor- — Seni öldürecekti... - Revolveri (d almıştı... -< Gitmiyeceğim, diyordu, bunu —Ah sabırsız. kız... Revolveri |ben öldürdüm. Katil ve mücrim be- nim, beni tevkif etmeleri lâzim. Kat'iyyen. Kat'iyyen. Seni teve 'kif etmek mi? Olmaz ben müsande İetmem.. Bu adam, alçak bir adam: Roul, Klâra'yı, yerde yatan Val - |d »Cozasını buldu. Haydi öyle ise teks'i göremiyecek bir şekilde bir ka- İheraber gidelim. . mapeye oturttu ve eğilerek haydudun| — Raul pencereye giderek dışarı bak- kalbini dinledi: bC ĞNi — El'an çarpıyor... — Jorjöre, Diye haykırdı. — Ne? Jorjöre mi? Geliyor mu? — Hayır.. Sadece evi tarassud edi- mahsus oraya bırakmıştım. İçi boş- tu... Aşıl kendi tabancasım kullan- | Fakat hafif. döndü, her şeye rağmen kurtarmak istediği genç kı- | za: İyor.. Yanmda da iki muavini var.. — Canım, dedi. Haydi sen git... |(Kaçmak kabil değil.. Neredyse gelirler. Bir an şaşkın şaşkın durdular. Ra- Klüra ayak diredi: |ul cesedin üzerine bir masa örtüsü — Gitmek mi? Seni yalmız bıraka- latmıştı. Klâra dolaşıyordu. Valteks, râk?.. — lörlünün altında zaman zaman güğüs duğunu biliyoruz. Almanlara karşı Fransızlar, akıllara hayret vere- cek surette yer altında türlü türlü tertibat yaparak hududu aşılmaz bir hale koymuşlardır. Almanlar Maji- no hattını yarıp geçemiyeceklerini düşünüyorlar. İtalyanlar da Pransa ile aradaki Alp dağlarını aşmanın imkânsızlığını göz önüne getirerek istikbalde Fransa ile Almanya ara- sında harb çıkar da İtalya da Al - t manya ile beraber olarak Fransaya |karşı çıkmak isterse harb sahasını (Şimali Afrikaya nakledivermek ve Fransızlarla orada döğüşmek daha kestirme görünüyor. Onun için Af- rikada Almanların şimdiden pek şa- İyamı dikkat fasliyetleri göze çarp- ektadır. Almanyanın en ileri ge- Jen adamları bugün İtalyanın elin- İde bulunan Afrikada türlü türlü tet- kikat yapıyorlar. Bir gün «Son Tel- |graf» gene bu mühim mevzua gele- (tektir. e— — miş, netice alınmıştır. Fakat insanlığın hukukunâ riayet edilmesi Iâzım olduğunu hatırlatan huükük âlimleri böyle bir cihazın |kullanışı bir çok da yolsuzluklara İmeydan acatağını söylüyorlar, geçirerek can çekişiyordu.. Genç kadın: — Mahvolduk, diyordu, mahvol - duk.. Raul, tehlikenin karşısında derhal |mücadele kabiliyetini elde etmişti — Ne diyorsun ennım, dedi, niçin |mahvolduk. Saatini çıkararak baktı, düşündü, sonra telefona atılarak açtı: — Allo.. Allo.. (...) numara istiyo- rum, İstihbarat müfettişini veriniz. Allo., Sen misin Karolin? Ne tesa- bak.. Burasını mütemadiyen ara ve zıli beş dakika çal, Odada bir yaralı . Kapıcının duyüp gelmesi Jâzım, Üst tarafını merak etme.. Her şey yo-| "lunda.. Ehemmiyetsiz bir şey... Al- aha ısmarladık... Raul telefonu kapatır. kapatmaz, izil çalmağa başladı. O zaman Raul Klâranın elini tutarak: Gel, dedi, iki dakikaya kalmaz kapıcı gelir.. Pek tabit derhal gelip Jorjöre'yi aryıacak, biz de bu esna- da yukarıdan kaçarız.. (Devamı var) dip Bagnolde bu Amerikalıyı ara « dıklarınt inkâr etmekti Roz Rol- ley isminde genç bir mürebbiyenin de vaktile iş bulmak için Vaydman- la mektublaştığı anlaşılmıştır. Fa- kat bereket versin ki, hu mürebbi- ye vaktinde şüpheye düşmüş, kendi- sine Pratt imzasile mektub yazarak cevab vermiş olan Vaydman'a itimad etmemiştir. Onun için meş'um köşke de gitmemiştir. Şimdi tahkikattan anlaşılıyor ki, Vaydman geçen teşri- nievvelde de İsviçreli bir mürebbiye İle de mektublaşmış, ona yazdığı moktublara da Tinker diye imza at- mıştır. Bu da genç bir mürebbiyedir. Vaydman ona Nis'de zengin bir aile nezdinde yer bulacağını bildirmişti. di Lozan'da bulunan bu kızın da istinabe surotile ifadesi alınacaktır. İstintak hâkimi yukarıda ismi ge- çen Amerikah'nın vaziyetile meşgul olmaktadır. Bu adam, altmış dokuz yaşlarındadır. Geçen haziranda Fran- sa'ya gelmiştir. Çok zengin olduğu için böl para harcetmişlir. Ağustos- tan sonra artık bu Amerikalıya Fran- sa'da rast gelen olmamıştır. Fakat Amerikada araştırılıcca bu zengin ihtiyarm şimdi Ballimur'da bulun- 'duğu öğrenilmiştir. Kendisinin vakit vakit Fransaya gelerek Bapnolde kal- dığı haber alınmışsa da Vaydman'la münasebatı ne olduğu anlaşılama - mıştır. Onun da istinabe suretile ifa- desi almacaktı — —amcam— VARLIK 15 sonkânun 1938 tarihli 109 uncu sayısı Yaşar Nabi, Muammer Necip, Muhittin Birgen, Rüştü Şardağ, Ca- hit Sıtkı, Cevdet Kudret, Reşat Ce- mal, Vecdi Hayri, Rıfat Tigaz, Orhan Veli, Melih Cevdet, Oktay Rifat, Coşkun Ertepinar, M İlhan Berk'in makale, hikâye ve şiirleriyle, Vedat Evet benim.. Nasılsın?. Dinle (Kedim Tör'ün Kösküzler adlı piye- |Yarın gece: (Üsküdar - Hale) sine- siyle ve bir çok tercümelerle çık - miştir. Okurlarımıza tavsiye ederiz. |GEÇTİ: Vodvil 3 perde. Baş, diş, nezle grip, romatizma * . İcabında günde 3 kaşe larınızı derhal keser. zım Nuri İçgören (Güneş ve sağlık), 1935 Borsa haberleri, 20,00 Klâsik — 'Türk müsiki: Okuyan Nuri Halil, — Keman Reşat, Kemençe Kemal Ni- i yazi, Tanbur Dürrü Turan, Kanun Vecihe, Nısfiye Selâhattin Candan, 4 Vı Sedat, 20,30 Hava raporu, 20,33 Ömer Rıza tarafından arabca söylevs — İ50,45 Vedin Rıza tarafından Türk müsiki ve halk şarkıları (saat âya- — rı), 21,15 Orkestra, 22,15 Ajanz has — berleri, 22,30 Plâkla sololar, opera va — operet parçaları, 22,50 Son haberler — Xa elti güğün çei D0 DĞ gemaman Trr TiRTamm ı ğ TİYATROLAR l 'TEPEBAŞINDA ŞEHİR 'TİYATROSU Dram ve Piyes kısmmı Bugece saat 20430 da Pergunt Dram a perde j Yazanı Henrik İbsen y 'l'ewcoıc cdıııı Seniha Bedri Gökall — Pazar günü gündüz saat 15,30da —— 'TİYATROSU Bu gece saxt 20,30 da San'atkâr NAŞİD ve arkadaşları Okuyucu Küçük Semiha ve Mişel varyetesi: KADIN FENDİ Komedi 3 Perde. Ertuğrul Sadi Tek TİYATROSU Bu gece: (Bakırköy - Miltiyadi) malarında: ATI ALAN ÜSKÜDARİ bütün ağrı- İ alınabilir.