FLECRA F —17 Iıdltlııın no AKŞAMCILAR JESKİ bir Yezen : Egalya egalya, vaş çek üNLNi nnn srvenme Şeter) akşamcının defterinden) Osman Cemal Kayaılı yahu yavaş ya- deyince iş anlaşıldı Bu — vakit maytahda deniz - den on metre yüksekteki Şafak bah- çesinde latarnalar polka, mazroka, vals oynıyan adanin dilber rum kız- Tarımı aşağıdan sandalır içine yan u- zanarak seyretmekti, Fakat, o, dah Şafak bahçesinin önüne gelmeden yolda havaf mavi boyalı, sade kılık- li bir sanda ile karşılaştı. Sandal ken- kendisine nisbetle daha kenarı takib ederek Çam limanına geliyordu. İ- çinde arka tarafa yan yana kurul - muş ve kollarını biribirlerinin bo - yunlarına atmış, iki genç kız vardı; kürekleri de on altı, on yedi yaşların- da temiz giyinmiş gürbüz bir rum çocuğu çekiyordu. Kızlar pek de iç açan seslerile: Ego mivlaha yirlaha pena meni Ego mivlaha yivlapa iksa tusti Potra ıırri'ne tovo noksani tenemi ma posa teli na piyesti söylüyorlardı. Müânası: (Ben sevilen bir ulah kızıyım, ben dünyaya şan vermişim güzellikte... Ben bir bıldırcın kuşu gibiyim, be- ni tutabilecek avcıya aşkolsun!) Manzara gerçekten — şairane idi. Turhan içinden: — Ah ne olurdu, şimdi şu kürek- teki oğlanın yerine oradaki de bir kız olsaydı! Dedi, hemen dümeni kafifce onlara doğru kırıverdi. Kızlar işi çaktılar | ve kürek çeken oğlana: — Tıravatu tu kopi Hgora İigora (çabuk çabuk çek kürekleri) diye- | cekleri yerde: a egalya kale! (yahu ya- az sonra Turhanm skoca, başı kıçı bir, kotra yavru- su moda di dalına hemen hemen rampa edecek duruma gelmişti. O zaman kızlar ha- fifden gülüşerek kıyı — kestiler. 'Turhan önce bir şey söyliyemedi; hir dakika kadar onlara şimdi ne söyli- yeceğini düşündü; sonra; — Niçin sustunuz? dedi, benden mi utandınız? Kızın biri ötel ler fısıldadı ve Te gülümsiyecek — Yok utandık sizden amma ya - rulduk! — Yoruldunuzsa biraz dinlenir; yine başlarsınız? Kız ayni gölümse ile karşılık ver- di: - Papa papa! Sindi artık bizde kesti nöbet, sindi siz soyliyeceksi- niz, dinliyeceğiz biz! — Ben ne söyliyeceğim? şar ine rumca bir şey- ki nazlı bir eda i- dalı kızların küçük san- | Türküsünü söylemeğe bile uygun değildi. Onun için kıza ayni işareti yaparak: — Ben, dedi, böyle söylemesini bilmem. Amma isterseniz şimdi çam limanına gidince benim arkadaşlar var orada ki onların içinde o isledi- İğinizi söyleyenlerin ekstra ekstrası var; orada onlara söyletirim, siz de dinlerstniz! Sarı kız: — Yok, dedi, biz sindi sizden Isti- yoruz (yine elile ayni işaretl yapa- tak) bayle! hey, hey! Turhan kızları eğlendirmek için i- şin kolayını buldu: — Ben, dedi, öyle söyliyemem, lâ- kin isterseniz size gayet güzel, hat- tâ sizinkinden daha çok güzel rumca bir şarkı söyliyeyin — Pel Ona soyleyin, ona din- leyezeyiz sindi! Turhanın çorukluğunda kendi ma- hallelerine yakın mahalledeki rum gacuklarından öğrenmiş olduğu pek külüstür, pek bayağılık ve Nuhne- biden kalma rumca bir şarkı vardı, alay için onu tuttutrdu: Paaali metiz meno rise Pali tapos tiryasfas! Manası: Yine sarhöş ola, haydi, yi- e bardakları kır!) Kızlar - gülmeden - kırılıyorlardı. takıldı: — Ah keymeni bu kt soyledin sin- di, sok fena zey bu! buna bizim ba- İtokçıtar bile soylemez sindit 'Turhan bu sefer de tultu, o zaman İnek moda olan: Karolilina Keroliiina | Şarkısına başladı. Kız. yine iste- medi: — Kale istemez biz boyle sey! Bi. ze enyle, turkze sarkı turkze' Hani derler, sizin bir sarkı var ki.,. (biraz durdu, yanındaki kiza sordu') poce tateni turkika di o noma feas? Üyeki yine ona Tumrca bir şeyler fısıldadıktan sonra bu sefer kürek- teki oğlan cevab verdi. — Alah askina, alah askina! Ve kız tekrarladı: Nete.. kala.. Alah askina, alah askina! 'Turhan düşünmeğe başladı; hay aksi şeytan hay, aklına 'Türkcede kı gelmiyordu Biraz sonra kiz, bu olsun diye ilâve etti. — Yok amma... Alah askina diye baslamıyor o sarki! Soyleyezek, soy- |liyezek de sonunda bağırazak allah Sarı kız, gülmesi durunca Turhana | Allahaşkına ile başlıyan hiç bir şar- | şarkıyı hatırlamak için ona kolaylık | HİKÂYE Vazodaki Üç karanfil ( 4 Üncit sayfadan devami boyuna yatıyordu. Nabızlarına bak- tım. İkisi de ölü. Kırmızı karanfil i- se soluk penbe renk içinde can çeki- şiyordu. Elime aldım onu. — Bir damla su! dedi. Gözlerini kapadı. Saçlarını okşadım. Dudaklarınm arasından sızan tit- rek bir sesle: — Karanfil bahçesindeki arkadaş- larıma selâm söyleyin. Dalımda be- nim iki tane göncem vardı. Çabuk açılmasınlar. Rütubetli göncelerde ü- rar gözlerini kapadı. Baktım nabzı atmıyor. O da benim avucumda can İyerdi. Kırmızı karanfilin ölüsünü ki- tabın arasındaki medfenine, öteki za- vallı iki arkadaşının yanına yatır - dım. FİLE Gınger in Eğlenceleri (5 inci sayfadan decami kttab okumakla geçitirler. Fakat Ginger öyle değil. Onun can! gençlik kudreti pek fazladır. Prova veya dans yapmadığı zamanlarda ya onu masa başında ping-ping oynar- ken, yahut ta teniş sahasında neşe- li, neşeli sıçrarken, ve yahut ta ye- | İni yaptırdığı evindeki havuzda yü- İzerken bulursunuz. Eğer Ginger çok | istirahate muhtaçsa öonu masa ba - görürsnüüz. şında resim yaparken Şaka sanmayın, Ginger Holivudun | İçok iyt karikatüristlerindendir. Resimler Ginger'i boş aaatlerin - deki meşgalelerinde gösteriyor. : d girerken Tur- 'hanın arkadaşlarından biri avazı çık- ti kac — Turha: Diye bi yrordu. Şüphesiz arka- daşları onun böyle gece vakti tek ba- şına ve biraz çakır keyf olarak deni- ve açılmasından meraka düşmüşler- i Sandallar iskeleye yanasınca on- tar Turhandan ayrıldilar! Biz, dediler, burada piyasa ya- 5 n! | zeyiz, Koca beyaz çadırın önünde, ke - |matnla ud başkâa bir hava çalışıyor ve zel sesli iki kişi okuyorlardı ırhan, yanlarına gider gitmez: — Aman, dedi, kesin onu da çabuk Şu çaresazıma başlayın! Sordular: — O neden icabetti? — Aman siz hele çabuk başlayın açmlıya da neden icabettiğini de son-| ra söylerim! | | t | İden? Elefteniadis, |kulübden İsak almışlardır. şürler. Unutmayın amma, dedi ve tok| Jtan koşunum İçok sıkılayordu. gözlerini bir taraf İ |da müddeti bitti. pazayız, hem de hem de sizi dinleye- * Dünkü Kros Kontri Müsabakası İstanbul mıntakası antrenörü Na- ili Mora'nın tertib ettiği kır koşula- rınıt birincisi dün iki kategori üze- rinden Şişli sırtlarında yapılmıştır. Gençlerin iştirak ettiği ikinci ka- tegori 3000 metce üzerinden koşul- muş, birinciliği Çalikis, ikinciliği Beyoğlu ine ayni kulüb- Spordan Üç kişilik takım itibarile birinelli- Vı B. 8. k, ıkımuc Beyoğlu evi, ha — enteresan abaka harici koşan Ar- büyük bir. kısmında kasından önde gilmiş fakat hemen a gelen İbrahim ile Sokrat bin beş yüz | metre kadar kala önünü öylece bitirmişlerdir. Birinciliği İbrahim (Galatasaray), ikinciliği yine ayni kulübden Sokrat (Güneş), dördüncü Receb (Güneş), beşinci Nuri (İstanbulspor) gelmişlerdir. almış, üçüncü Hüseyin Üçünvü gelen Hüseyin'i İstanbul- daki koşularda i!k defa görm Kendisinde uzün koşularda iyi mu vaffakiyetler aldıracak — bir istidad görülmektedir. İkinci Kros Kontri müsabakası bu ayın otuzunda Topkapı - sırtlarında | |yapılacaktır. Üç kafa var!, (5 inci sonfadan devam) tulduktâa sonra Vaydman'ın Okurken - dalıyor, kiyor, düşünü- ra canı düşünüyordu. Nihayet bir. müddet Vaydman hiç bir iyordu. Çıkarken bana sa- sonca onun şey söyle |dece bir: — Allaha ısmarladık!. Dedi ve hapishaneden sağlam, ve kendisinden emin adımlarla çıktı | gitti, Genç adam işte bu süretle ken- idini bekliyen Akibetine doğru koşu: dür TIİYATROLAR y * 1 Şehzadebaşı TURAN TİYATROSU Bu gece saat 20,30 da San'atkâr Nâşid ve arkadaşları Okuyucu Küçük Semiha ve Mişel İvaryetesi: Halk gecesti: Localar 100, İher yer 20, paradi 10, AÇIK GÖZ | üçüncülüğü ayni |* almış ve | Gizli silâh depoları me- / selesi tekrar buyudü I | (3 inci sayfadan devam) |deki davaları, muhakemeleri evvel- Son Telgraf» da çok yazılmıştı. |Hülâsa Pozodi Borgo Fransada laşist İteşkilâtı işlerinde çok rol aynamış zengin ve kibar bir adam olduğu gi- bi son silâh depoları işlerine de hiç | bancı kalmamıştır. Dük Pozodi Borgo'nun hâlâ mah- | İkemeye — sevkedilmiyerek — mevkuf İbulunması İngilteredeki astizadeler arasında da lâkayd kalınmıyan bir |mesele olmuştur. j Son polis tahkikatında nihayet Lö- coti isminde bir kimyacer bulunm tur. Otuz yedi yaşlarında olan Lö- İcoti daha Klermon şehrinde bir mit- z hırsızlığı vak'asına karışmı Ja anmıştır. O vak'ada mdro isminde mühendis diğer bir arkadaşı daha vardı. Bunlar kısa 1 bir radyo cihazı ile Parise takım şeyler söylemek istemiş- | ler, fakat radyonun sahibi bunu red | etmiştir. îeıe bu da polise haber verilmiş, o- | aa aananıına | Şehrımızde | Kadastro Faaliyeti !, bir er, Adalar, Kadıköy ve diğer | tlerdeki kı dürlükleri çalışmalarına Öğümletı mduı:dır Kadastro birinci mıntaka mü: lüğü mıntakası dahilinde — bulunan Fenerde haraçctı Kara Mehmed ve Demithun mahallelerinin kadastro- İsu ile meşgul olmakta olup yakında İnihayet bulacak ve Kocamustatapa- şa mahalles: ile Abdisubaşı mahalle- sinin — kadastrosuna |Diğer taraftan bu mıntaka müdür- löğü Heybetladanın — kadastrosunu ikmal etmiş — Burgaz — adasının da musak n tahriri ikfmmal | edilmiş ve arazi kısmının tahririne nmıştir. Bu ada da ikmal edil- dikten senra Kınalıadanın kadastro- sunun tahririne baslanacaktır. İkinci mıntaka kadastro mü: ü ise İstanbuldaki bazı mahatlel Ti ikmal etmiş ve Kadıköy kazasının kadastrosuna başlamıştır. Bu mü - dürlük tarafından balen Caferağa, Osmanağa maballelerinin kadostrosunun ikmaline çalışılmak- İta olup yakında tahrirleri nihayet |bulacak ve beyannamelerini kadast- ro komisyonlarına tevdi edecekler- İdir. Üçüncü kadastro müdürlüğü de Aksarayda Muradpasa mahallesinin kadastrosunu ikmal etmiş ve sened- lerinin yazılmasına başlanmışsa da bu mıntaka müdürlüğü Fatibte Hü- sam bey mühallesinin kadastrosuna başlamıştır. Bu mahallenin bir ay İzarfında ikmal edilmesi için çalışıl- kısral İteşkllâti dolayasile Dölarok aleyhin- |* nun Üzerine tahkikat daha şayant İdikkat bir safhaya girmi mon Ferrand şehrindeki Mişelin fab rikasının mühendis ve kimyageri 0- lan Löcoti nihayet bir kaç gün evvel tevkif- edilmiştir. Löcoti şimdiye kadar hiç politika işlerine karışmamış bir adam oldu- Bü için böyle u—ı—kır edilmesi her ta- ni bir safha- ü Etual ma- mm kimler ya girmiş oluyor. Çi sta lolduğu anlaşılmıştır. Zabıta dört ki- |şi aramakta idi. Löcoti ile Moteniyer İve Leon da tevkif edilmiş bulunuyor- lar, Bombaları kendi koyduğunu Lö- cöti itiraf etmiştir. Fransada herkesi korkutarak hü- kümeti zaptetmek istiyen bu gizli teşkilâtm esrarını meydana çıkaran tahkikatın alt tarafı Telgraf, dadır. Şehrımızdekı Âbidelerir Tamiri İstanbul Vakıflar Başmö ile Beyoğlu ve Kadıköy vak aflar müdürleri mıntakaları da- |bilindeki dini Gâbideleri tamir ettir- İmekte devam ettiklerini yazmıştı. | Bu camilerden bir çoklar miratları nihayet bulmuştur. Bunlar meyanında Kadıiköyünde yarınki «Son Caferağa ve Osmanağa camileri de | esaslı bir şekilde tamir edilen cami- ler meyanındadır. Beyoğlunda Okcumusa - camiinin tamiratı bir iki aya kadar nihayet bulacaktır. Azabkapıdaki Mimar Si- nan âsarından olan camil ve sebil de esaslı şekilde tamir edilmek- te olup bunun tamiratı bir sene da- ha devam etmesi muhtemeldir. Diğer taraftan hazırlanan munta- zam hakkında olarak bütün Amado- Tudaki kıymetli camflerin de tami- rine devam olunmaktadır. T RADYO Kadıköy İj BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Szat 18.30 çocuklara masal: Bayan Nine, 19 Kriftzen Asımın kızı Nihal, |1930 Radyofonik temsil: Eminönü Halkevi Gösterit kolu tarafından, 19.55 Borsa haberleri, 20 Rifat ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi |ve halk şarkıları, 20.30 Hava raporu, 2033 Bay Örer Rıza tarafından arsl> ca söylev, 2045 Belma ve arkadaş- ları tarafından Türk musikisi ve |halk şarkıları (saat ayarı), 2115 rad- Jaskina! 'Turhan biraz daha sonre buldu ve: Arkadaşlarının içindeki en şıkı, İ|BAHRİYELİ. Vodvil 3 perde Ayrı- hattâ biraz da hhoppa ve züppecesl |ca: LEBLEBİCİ mânalı mânak gülümsiyerek: |maktadır. İyofonik temsil: Stüdyo orkestrası re- İfakatile (Madame Buterfiy), 2215 |Ajang haberleri, 22.30 plâkla sololar, -- Ne soyliyezek&iniz biz biliriz? Biz nasıl ki soyledik (sağ elini şaka- fna dayıyarak) siz de boyle yapa- düşündükten 8 Ertuğrul zak, soyliyezeksiniz? Anlaşılan sarı kız Turhandan ga zel istiyordu ve gazelin adını bilme-. diği için ona bunu elile gazel okur gibi yaparak tarif ediyordu. Fakat 'TTurhan musikiden bir parça çaktığı halde sesi gazel okumağa değil; but- tâ: «Kaynana kaşma, kalk gelin oyna!» Polis romanıNo.26 — Hay allah iyiliğini versin senin sarı kız! dedi. buldum buldum ve hafiften söylemeğe başladı Çaaaresaaazıım sensin ancak |Rahmet Allah aşkına! Nedense kızcağız bu. şarkıyı çok seviyordu; Turhan bunu âşikâre söy- lerken o da ayni makamı içinden te- rennüm ediyordu. Rampa gidensan- ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan Şimdi, beni dinle, Seni burada bi- rakıyorum. Zira ben kalırsam, ken- dirni belki tutamam ve elimden bir kaza çıkar, anlıyor musun? Burada kal, Yemeğini ye. Sonra git kapıyı tarassud et. Her halde Raul ile Klâ- ra sokağa çıkacaklar ve şüphesiz Ra- l daha eyvel çıkar, Zira, Klâra çık- Sa, gezmek için çıkacaktır. Raul çık- tıktan bir iki saat kadar sonra, oto- mobil ile köşke gider kapıyı çalar - sın, sonra telâşlı bir hal ile bu mek- tubu Klâra'ya gönderirsin, Bak ©- ku, Nakleden:fa. yi tuzak kuracak yer de yok. — Peki fakat Jorjöre'yi ne yapa- cağız? Jorjöre hem onu, hem de bi- zi görebilir. Hakkın var. Buna da bir çare dü- şündüm, Al şunu da telgrafhaneye götür, İri Pol şu telgrafı yazdı: Polis müdüriyetine: «İri Pol ile arkadaşları, her gün saat altıya doğru Monparnas'ta bir barda toplanıyorlar.» — Bu süretle Jorjöre araya gide- Sost iktubu okudu. Bi sal-|tektir. Gitmeden evvel yapacağı tah- — Kitfir, dedi, seninle birlikte iş- lerdi? Bu çaresazım mühakkak on- ların şerefine olacak! — Aldırma, sonra konuşuruz! Çahınan ve okunan hüzam şarkı hemen kesilip sabahiye geçildi ve çaresazıma başladı, (Devamı var) — Ya Raul bugün evden çıkmaz- 2 — Meseleyi yarına bırakırız. Sen de ona göre hareket edersin. İri Pol ile Sosten ayrıldılar. Ye - İmeğini yediklten sonra, Sosten, Ra- ul'ün evinin önüne gidip, uzakta bek- lemoğe başladı. O gün hava pek sıcak olduğu için Raul ile Klâra, bahçede üç dört saat İkadar başbaşa kaldılar. Sonra, hava biraz serinlemeğe yüz tultunca, Ra- Ul sokağa çıkmak üzere kalktı ve Klâra'nın yüzüne bakarak: — Güzel sarı kız bugün niçin mah- zun? Diye sordu, bir kederin mi var?. — Hayır. — Bir fenalık mı hissediyorsun? — Seni tanıdığım gündenberi, kab lelvuku hislere inanmak istemiyo - İrum, Fakat buna rağjmen her ayrıl- keleye gelen sandaldan çıkanlar Kim- İngl Eski Fransız tiyatrosunda ŞEHİR TİYATROSU OPERET KISMI Bu gece saat 20-30 da Satılık Kiralık Komedi 3 perde Yazan: Andre Birabeau Terceme eden: M. Feridun | Pazar günü gündüz saat 15,30 da — İster misin sana hayatımı anla- tayım? Yaptığım iyilikleri sayayım. Fakat bunların yanında fenalıkları- mı da anlatmak mecburiyetinde - yim... Klâra, bir müddet düşündü ve sonra: — Hayır... dedi, bilmemeği tercih ederim. Raul güldü: — Hakkın var, ben de ne yaptığı- mı bilmek istemiyorum. Fakat ne | yapayım ki gözlerimi kapasam bile ber şeyi açıkea görebiliyorum. Şim- | dilik Allaha ısmarladık canım ve bana, dışarı çıkmıyacağına dair ver- diğin sözü unutma! — Sen de Markinin evinin etra- fında dolaşmıyacağına dair verdiğin sözü unuklma!.. Ve boğuk bir sosle ilâve etti: Sadi Tek TİYATROSU Bu gece: (Kadıköy - Süreyya) ya- rın gece: (Bakırköy) Çarşamba: (Üs- küdar) sinemalarında: SÜT KAR- DEŞLER Vodvil 3 Perde, Çeviren: 1. GALİB ARCAN |lisler tarafından sarılmış alduğanu İztnnediyorum akladı. Klâra 0- nu kapıya kadar götürdü ve: | —Çabuk git de dedi. çabuk gel... |Haydi güle güle... Bahçenin parmaklığı kapandıktan İsonra, Klâra bahçede oturup bir müddet daha istirahat etti. Fakat bir. türlü kalbi rahat değildi. Kalktı, yu- karı çıktı. Eline bir ayna alarak yü- İzüne baktı. Klâra aynada gördüğü aksinden hiç memnun değildi. Yüzü, bozul - |muş, gözlerinin altı çürümüştü. — Ne yapayım, diye omuzlarını silkti, Madem ki beni böyle olduğum gibi seviyor. Saatler geçiyordu. Bir aralık saat | İnın önünde duran bir otomobil gü- rültüsü duyuldu ve içinden şişman altıyı vurdu. Tam bu esnada kapı- | opera ve öperet parçaları, 22.50 son haberler ve ertesi günün programı, 23 son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 12.30 plâkla Türk musikisi, 1250 havadis, 13.5 Violoniste: Prof. 0 Amar tarafından konser. Piya- noda Bayan Sabo, 14 son deme girerek kendisine bir mektvb verdi. Zarlfın üzerinde: Matmazel Klâra Marok caddesi, 27 Yazıyordu.. Klâra, zarfı titrek bir elle yırta- rak açtı ve okudu. Genç kadının mektubu okudukca jbetibenzi atıyordu. Bitirdiği zaman, jyüzünde müthiş bir hadisenin geç- |miş alduğu anlaşılıyordu. Nihayet büyük bir gayretle kendini topluyan Klâra: — Gidiyarum, diye mırildandı, gi- diyorum. Fakat hizmetci müdahale etti: — Matmazel, mösyönün emirleri- ni unutuyor musunuz? Klâra, mektubu hademeye uzattı ve hademe şu satırları okudu: | «Matmazel, mösyö Raul, merdiven ladi: kiket, telgratm yalan olmadığını |i mz zaman mahzun oluyorum. — Yer fena intihab edilmiş. Vol- |gösterecek. Bu #suretle orada bizi | — Amma, ayrıldığımız uzun sür- ter rıhtımına hiç gelir mi? yakalamak üzere bir tuzak kunmaklalmüyor ki... |başında yaralandı, zemin katındaki pyazıhanede yatıyor. Merak edilecek |bir şey yok. Fakat sizin yanında bu- — Senin tehlikeye maruz kalma- bir şolför çıkarak parmaklığın rili- nı istemiyorum. Jai çaldı. — Ben kat'iyyen ve asla tehlikeye | — Klâra, pencereden, bir hademenin — Gelir. Bilhassa bunun için ge- lir, Zira, çekinmek, böyle bir va- ziyette aklından geçmez. Bundan i- İmeşgul olacak, bundan sonra arka- | — Bir kaç saat te olsa yine çok... daşlara haher verir, başka verde tap-|Hem &onra havatım o kadar esraren- lanırız. — İgiz ki... İmaruz kâlmam... — Öyle deme. Yanımda olmadığın İzamanlar, etrafının haydudlar ve po- kaprya gittiğini, şeförden bir mektub alarak geri döndüğünü gördü. Bir müddet sonra kapısı vuruldu ve ha- lunmanızı istiyor. Hürmetler.» Kurvil (Devamı var)