9 Ocak 1938 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7

9 Ocak 1938 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 7
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

— aai A ) ve Kızıl denizlerde HAMİDİYE Vesikaları veren : Donanma Başkâtibi İhsan Ve. Hamlidiyenin seyir d Hamidiye süvarisi Cidde li manında ummadığı bir mi- safir ile karşılaşıyor ! En büyük hasım olan açlıkla mücadelenin en başta geldiğini farkeden süvari hemen ku manya tedarikine çalışıyordu.. ” v ı:dıâ.î:njv:ı;ihmmuıyıw l:;nık için ;w:—ıj:;u:îîr;:n: yeni gelenler, onun sormasına mey- dan vermeden kendilerini takdim et- tiler: No. 9 Yazan : Rahmi Yağız — Terceme ve iktibası mahfurdur - Mürettebat a - rasında hoşnut - suzluk mırıltıları artarken yeni bir &rza bu hareke - ti büsbütün kö « rükledi: — Cidde Liman Reisi Safaeddin (Dibah) tan Mehmed... — Cidde Kaymakamı Hüseynil Mahmud... — Cidde liman karakola memur Pngiliz gambot kumandanı Binbaşı Çarles Vil.. hareketin 8 inci #dütinde süvari - ye şu haber ve- rildi; — Sancâk ma- hmüi:mc hl::. .=n| Bey, derhal zâirlerin ellerini ver tulumbası âriza - — Osmanlı donanması kruvazör. ya uğradı.. yola t K akı =m Hamidiye süvarisi Yüzbaşı kahnıyor!.. x Diye kendini tanıttıktan sonra mi- Bü hâber, Ra » safirlerini alarak kamarasına götür- af beyin keyfint kaçırır gibi oldu. Fakat, yabancı de- Nizlerin ortasm - dü. Misafirlerle süvari bir saat kadar kamarada görüştüler. Rauf kaptan, misafirlerini mümkün olduğu kadar Cidae Ilmanında In giliz. bınbaşi Çarles Vil *Hamlidiye kumanda- San'at Bahisleri (4 üncü sazfadan devami için mutlaka bir | ılı.-rine üfuz edebilmek ve dikkatini teksif edebilmek için neşriyata biraz geniş bir saha ayırmak ta esaslı şart-| lardan birldir. Bizde maalesef uzun - seneler bir san'at mocmuası çıkmadı veya çıktı da yaşıyamadı. Bugün 12 inci sayısı- ni aldığımız «Ar> mecmuası bizde işte bu ihtiyacı telâfi için çalışan in- sanların eseridir. Yukarıda söyledi- gimiz gaye ile fedakârlık halinde çı- kan bu mecmua bugüne kadar gerçi umulmıyan bir rağbet gördü ise de bu, bir mecmuanın yaşamakta de - vam edebilmesi için kâfi bir karşılık olamaz. Her biri salâhiyet sahibi bir (kalemin mahsulü olan yazılarla, çok iyi basılmış, ve gerek - resimlerile bizde plâstik san'atların hemen he- men yegâne müdafit olarak var kuv- vetile çalışan «Arx mecmuasını tak- dir etmek bir san'at, bir memleket borcudur. anlamadığımız dille hitab eden re - simler görüyoruz. Fakat bunlar ne dereceye kadar beliğ olurlarsa olsun- lar, konuştukları dil anladığımız dil İdeğil. Bunları bize tercüme etmeleri hâzımdır. ki anlıyabilelim.>» Hakları var. Gerçi ressamın, ese- rini izah etmeğe davet edilmesi gü- lünç bir iştir amma resmin ne oldu- gu bilinmiyen yerde ressamların ü- zerlerinde böyle bir vazife de mev- cuddur. İşte değerli bir kaç san'at- kârın bir araya gelerek ve türlü fe- | lJarı bu mecmua bu ihtiyacın karşı- lığını temin etmek içindir. Fakat ar- zü edilen ve icabeden alâka ve Tağ- beti görmezse bunun cevabı yoktur. /Zira armudun kendi kendine ,;g. ağzırmza düşmesini beklediğimiz îg.ışıi ııııe“cı'“ıuıuıyı gda hiç bir fdıdu::k vapmadan, para sarfotmeden - :ılı istiyoruz. Bu, imkânsızdır. Zira Diyorlar ki ressamlarımız susuyor: " dakârlıklar yaparak ortaya çıkardık- 2—SONTELGCA Tarihden bir yaprak Sikincikânun 928 Dördüncü Mustafa zamanında sarayın içyüzü (MUABBİR BABA SULTAN) Yazan: Osman Feyzi Mustafa, geniş kollu ve gümüş k- Ipdanla işlenmiş üç etekli, süvahi - İden mamul çubuklu entarisi üzerine (giymiş olduğu ceylân derisinden ga- karıya doğru sıvayı Sultana oturmasını irade elti Baba Sultan ise, mütevazı ve be- şüş bir tavırla: <Estağfurullah şev- ketlim, efendimizin huzurunda 0 - iturmak ne haddime» gibi sözleri tek- İrar ederek ayakta durmiya ve ayni izamanda bu sözleri sarfederken İç lağası Hurrem Kâhyaya da göz altın- idan bakınıyordu. Verdiği iradesinin derhal yerime | Çıklıkla, hadidmeşrebliğile tanınmış 'olan Müustafa, fazla tevazudan da çok eam sıkılır alduğu için (Baba 'Sultan) a sarı ve kalın kaşlarını ça- tarak sert ve vakur bir tavırla otu- Tunuz ! diye tekrar edince Baba Sul- tan( olduğu yerde hemen dizüstü oturdu. Mustafa, deliliğile beraber, fantezi hayatı ve debdebeyi de anla- maz değildi. Oturduğu sedefli, büyük hünkâr sedirinin önünde bulunan yakut ve İmücevbherle müzeyyen gümüş kak- /malı abanoz rahle üstünde duran gü- müş çıngrağa parmağını basarak, sa- dasını duyan, başında kavun dilimi sekiz köşeli mahruti kavuk, ve üze- Tinde ince ipekli çubuklu entari ü - inde kuşak ve ayağında kırmızı içedikle yassı burunlu ve gözlerinin içerisinin bayazlığı necef gibi pırıl- dayan, kıvırcık saçlı kunduzi siyah İsivri bir arab içeri girip sultanın hu- İzuruna on adım kala yer öpüp ayak- ta durarak çatlak sesile: — Şevketlim ne irade buyurdu « gölmesini istiyen ve haddi zatinde ka- fir kitablarile dolu, ve ilmi simya ta- kımları ise bir kuyumcu mağazasın- idan farkı olmıyacak derecede zen - yolumu bulmak , ve Mustafayı nasıl ka - fese koyup ta büyük bir servet yö- Tunu tatmanın inceliklerini hayalir- (den geçiriyordu. Nihayet harem kâh- 'yası Hurrem ağa gibi bir hemşeri ve bir akrabasının sarayda bulunması da Baba Sultanın yapacağı işlerdeki bu muvaffakıyetini pek tabil bulu- yordu. Hurrem Kühya ise küçük yaştan (garayda büyümüş ve ana baba gör- 'meden saraya girip kafeste ömrü ge- İçen yabani bir arslan gibi dört duvar farasında mahdud bir hayat sürmekte olup zavallı adeta bir tımarhane on- başısı gibi bütün ömrünü bu deli Mustafayı avutmak ve onunla bir çocuk gibi meşgul olmak ve bu se- İbeble, sarayın diğer erkâmnın sür- /düğü debdebeyi de süremiyor ve İbundan dolayı bir gün göremiyen İHurrem Kâhya da haddi zatinde ca- nanda bıkmış ve fakat yakayı kurtar- mak yolunu bulamadığı için bizza- rure bu heyata böylece boyun eğ - 'nın gelmesi, Hurrem Kâhya için bir falihayır addedilip onunla çok sıkı 'Hr rabıta tesis etmeyi ve saraydan /kurtulmak ve nihayet herkes gibi İhür ve serbest garesini bulmak üzere Baba Sultanın yavaş İyavaş bu husustaki fıkirlerini istim- zac etmiye başlayıp, Baba Sultan ise İkendi tasavvurlarını daha ziyade takviye eden Hurrem Kâtyanın ken Üyeğaynbiz biz nını Ziyarete geliyor #elinenin, bir harb gemisinin ufak | Kumandan tefek tamiratı başarmak için yedek İidi; çünkü B;m;ü:â ;:'ı;îhm tamir malzemesinin bu- |kumanya almak üzere uğradığı bire Dğ:;ı;:ımhu»m. bertaraf edeled.L 'çok limanlardan bu neticeyi almıştı. bEğEe e başlandı; sür'atten dü-/Her başvurduğu yerden eli boş döne » m. : 1ı ıngn— ağır ilerlerken beş sa- |müştü, Eğer burada da kumanya te- T._.km;f] .1::; sakatlık izale edildi.. İdarik edemezse, mürettebatın iaşe nır“.sıuı:a doğru prova istika - |vaziyeti cidden müşkül bir vaziyet Yürüyüşe başlandı... alacaktı. Elde kömür vardı; Süveyg- CİDDEDE te aldığı 380 tan kardif kömüründen Bir gün bir gece daha maksadaız |Hsada Beruttan — tedarik ettiği bir seyredildikten sonra nihayet ikinci kısım kömür de tamamon tarfedil « kânunun 21 inci pazartesi saat |Miş değildi. Fakat şimdi en mühim ı._-_)_'î de (Cidde) önlerine varıldı. 'bir meselenin halli karşısında bulu- mcnîd__' kızıl denizin işlek ticaret Ji- Hüyor, ve b_ıı hal vaziyeti de her uğ- h["d;mdın biri, hattâ birincisi idi; (Tadığı limanda çapraşık bir red keye Na noksan kumanyanın ikmali- fiyetinden ileri geçemiyordu. Si uvaffak olumuzsa Averofun | Kumandan bu düşüncede iken şa- imsiz bir takibi ile istemiyerek |İupe gemiye gelmiş. mayna edilmiş, Yaptıkları bu Üati sör'elle “:"M”-“:mwyıhıun. merdivene yanaşmıştı. Merdiven ba- İhiddetine galebe çalan süvari, du - ŞI lan Adiryatik stularına mwı: ş:_dl bekleyen nöbetci, bu yabancı- |daklarını ısırarak cevab verdi * TURAN :n'â Ciddede 18 Tütiç SePir u ne istediklerini aorarken, köp- (Devamı var) TİYATROSU ğ Bu gece saat ağEmir funda olur olmaz bemen HİKÂYE Emniyet 2030 da umıııî:::n Adil ile başmakinist ve . San'atkür Naşiü ve arkadaşlı arikan b ır.ı-myuı.'unda_n mürekkeb İtimat iyi emurları Okuyucu Küçük Semiha ve 'et kumanya temin ve tedarik €imek üzere bot le karaya çıklıar Arasında İAt a gi Şey değil.. (A üncü sayfadan devam ) — Sana bunu isbat edeceğim Ne- Hamidiyenin Ciddeye gelişi, bü. :kl:aıhumu vesile nıd:r:ıh'ı ge- Jirtana girerken sahile biriken binlerce halk, alkışlar ve dualarla |: * karşılamıya, ellerindeki bayraklarla | man! Dedim. selimlamıya başladılar. Kruvazâr » | Kocasının adresini aldım. Bir mek- ayrılan ve kumanya âlmak üze- |'Wbla bir randevu verdim. Buluştuk, *e sahile doğru giden botun otrafiını |S€SEYİ Adada otelinde birlikte sondallarla sardılar. Her ağız (Ya- |8*sirdik. Fena delikanlı değil. Ben 44) öndası çıkarmaktan büyük bir |kendi hesabıma bu dostluktan mem- Zevk döyüyor, Türk bahriyolileri, (Pundum. Gece yarısından sonra bu iştiyakla karşılanıyordu. zatı mühterem uyudu. — Şapkasının !ı_nı,-ı KARAYA ÇIKINCA astarını çıkardım ve içine el yazım- nıîı';"ı!: karaya çıkar çıkmaz Liman (İ8 *itimad iyi şey değils yazdım. Ve l-lll! ı:ıyvı:::ıam ve İngiliz karakol (tekrar astarını yerine yerleştirdim. dı. Rıhtimda, h—tı.'n L a a kryal mu-m;,:“:ı:;raı ga İgelmiş bir tebrik kartı buldum onu HDüT Ekübek £ d aa Sörabimın içine yerleştirim. Sar Kİ Ka ““Wm İbah © işine gitti, ben de. Ben de Ne- KÜ " Ke ine mihmane İrimana bir mektub yazdım ve içine ar diye bir İngiliz bahriye zabitile |o tebrik birlikte a zÜ yola çıkarlarken Kaymakam, Neriman; Liman Reisi ve İngiliz gambo: slüy l Tisf de Harikdiye lum!ndı .tl!vı- Kocan seni aldattı. İnanmazsan yarel #tmek üzeer bir "h;—nu!.!l « Jeve geldiği zaman şapkasınm asta- Miye doğru hüreket ettiler, 8e- İyini kaldır. Altında hiyanetinin des Hamldiyenin kumanda l.ıynıınn- lilini bulacaksın. Bu tebrik kartı da :ı—. Hönderdiği satınalma bayetinin Jyanlışlıkla bende kaldı. Kocan öl - ıııı-ııyı çıkışını soyreden süvari, sae (İULCA Şirin adam, Mes'udmuşsun.» k:'_î":l;?_nlnş bir şalape ile resmt Nasıl eğlenceli değil mi?» iıı)—ı _.rr:e kişinin kruvazöre geldi- | Mektuba daha fazla devam ede- ” IVE: uı_ Mk :ıunn bir mana vereme- (Medim. Hemen şapkamın astarını öi k aklına gelen düşünce de |çikardım. İçinden şöyle bir kâğıd gu oldu * Çıktı: Ç — Yoksa - burada «Karınız da sizi aldatıyor. İtimad kumanya almamıza da mı müsaade İiyi şey değil.» 5, ğ - edilmiyor?. ağırlamıya çalıştı. Ciddelilerin mu- habbet ve selâmlarına tercilman o- lan Kaymakamla Liman Relisine te- şekkür etti; ve mukabil saygılarının kendilerine iblüğmı rica etti. İNGİLİZ BİNBAŞISI SORUYOR | Korakol gambotu süvarisi Binbaşı 'böyle bir eser parasız meydana gel- mez, Yani hem «izah cdine diyoruz, 'nuz.. dedi. - disine zakir elması, nihayet sarayın Sultan * het de izah edildiği zaman dinlemi- : inda ber Skisthin birlikle ber şevi yoruz. Bizde plâstik san'atların te- | — Misafire çubuk doldürünüz. | yuryaffakıyetle yapabileceklerine kâmülü ve halk tarafından anlaşıla- | gd ir beslenilen ürnidler siyadeleşmiz- _—-1"(“ efendimi Deyip dışarı fırlayan arab, bir müde-. det sonta, elinde iki metre uzunlu- ti. Nihayet bir İBaba Sultana, saraydaki cerayı anlatarak buradaki bilmesi için yalnız mecmua çıkar « mak, gazeteler neşretmek veya gü- arde makaleler yazmak kâfi Çarles Vil bir müddet konuşmadan | durdu; sonra Rauf Beye İngilizce sördü * — Siz Mondros faciasından kurtu- lup buraya geldiniz galiba !.. Rauf kaptan bu suale hem şaşmış, |bem de kızmıştı.. Zaten hadid olan Y İtab'ı böyle bir sutle mütehammil | değildi. Sonra Mondrosta cereyan | eden bir hâdisenin farkında bile de- ğildi. 18 gündür ne İstanbuldan, ne ide Nâradaki mensub olduğu donan- masından haber alamamıştı. Merakı gelmez. şı bir rağbet ve yardım Vâzım oldu- ğu gibi yazılan şeyleri okumak da icabeder. traş yetişmiyor» diye babgır bangır bağırıyoruz. Bizde hepsi var, Bizde olmıyan şey nedir bilir misiniz? A- aü nnn Mecmualara, gazetelere kar- Sonra ebhizde ressam yok:, beykel- v a Ç — DA İ TIYATR l ğunda ipek işlemeli gayet zaril bir (çubuk, neunda yumurta kadar siyat (kehribar kalâvi bir lüle, sağ elinde 'bu çubuk ve sol elinde ise (Çubuk altı) tabir edilen geniş bir gümüş tepsiyi Baba Sultanım önüne koya- 'yak usulü dairesinde çubuğu eline kırıp ateşledi. Ve müteakıben fağ- furi geniş fincanla kaküleli kahve ikram edildi. Sultan Mustafa iss, misafiri sayılan Baba Sultanm sıkıl- İmamasını temin için kendisinin de lltiyadı olan nargilesini getirltirip karşılıklı içmiye başladılar. Mustafa, Baba Sultana sordu : — Nerelisiniz ?.. — Malatyalıyım şevketlim.. — Nerede tahsil ettiniz?.. — Malatyada şevketlim.. — Bu, ilmi cefir, remil, simya gibi ulümu acibeyi kimden öğrendiniz? hasandığını ve mib tulmanın çaresini bulmak üzere ne Bibi bir tedbir ittihaz edileceğinl ko- inuştular. Bu iki hemşeri hakikaten sarayda laynayacakları rollerle pek mühim bir dünyalık kazanacaklarını tahm'n lediyorlardı. Nihayet Dördüncü Mus- tafa gibi aptal bir padişahın kandırıt İması, bu iki açıkgöz Malatyalı için iç te müşkül değildi. Baba Sultanın misafirliği yava: yavaş çıkıyor, ve o da tıpkı hemşeri- Si gibi saray içinde bulunan yerleri geziyor. Erkân ve ümera ve vüzera ile de arasıra görüşebilimelerine mü- .saade verilyordu. Bühassa, sabah na- mazından sonra hücresinin — kapıst İçalınmıya ve zati şahane tarafından görülen rüyaları tabir için haremi ühmayuna kadar gelmesine iradö çı- İkıyor, ve Baba Sultan bu sayede sa- Üçüneti umum!? mütettişlik emni- yet müşaviri B. Midhat Uygüçun terflan emniyet işleri genel direk - törlüğü yedinci şube direktörlüğüne, Sarayköy kaymakamı Hâdi Edirne emniyet direktörlüğüne, Kütahya i- kinci sınıf eniniyot âmiri Fuad ter- flan ayni viliyet birinci sınıf emni- yet âmirliğine, Ankara emniyet kad- rTosunda ikinci smıf emniyet ümirle- rinden Hamdi İstanbul emniyet di rektörlüğü beçinci şube direktör mu- avinliğine, eeki hâkimlerden avukat Hayri genel direktörlük ikinci sınif emniyet âmirliğine, Tlevazım yüzba- şıilığından müstafi Hüsnü genel di- Tektörlük ikinci sınıf emniyet âmir- liğino, Giresun birinci sınıf emniyet di Osman Kırşehir birinci sınıf emniyet âmirliğine, Kırşehir birinci sınıf emniyet âmiri Atıf Giresun bi- Tinci sımıf emniyet âmirliğine, An - İyü Ankara ikinci şube direktör mu- avinliğine, Muğla birinci sınıf emni. iyet âmiri Hamdi genel direktörlük 'birinet sınıf emniyet ümirliğine ta- 'yin edilmişlerdir. 4 Kimyager Hüsameddin Tam idrar tahlili 100 kuruştur. Bilumum tahâlât, Eminönü Emlâk ve Eytam Bankası karşısında İzret Bev kara birinci sınıf emniyet âmiri Şük | T Gündüz : (Açıkgöz bahriyeli) ved- vil 3 perde, ayrıca (Leblebici). Gece: (Acemi piyade) komedi 4 — Mağrib ulemalarından bir zat- | o | best- ay içinde başıboş deve gibi seri ten öğrendim şevketlim.. İce her yere girip çıkabiliyordu. — Muabbirlikte çok şöhretiniz ol- | Baba Sultanın namı, sarayda da duğuna göre, çok tetebbuatınız var İguyulmıya başladı. Görülen rüyala- mı?. tabirleri çıktıkca Sultan Musla- T « d — Şevketlim, kulunuzun adı Ah- =ı uhımıçmmyı ve bu adamın 'EBAŞINDA ŞEHİR İmed iken (Baba Sultan) unvanımı İkuyvel kudsiye sahibi olduğuna ya TİYATROSU — İverdiren, bu meslekteki tecfübele- İyaş yavaş a staliğe Bağladi. Dram ve Piyes kısmı |İrimdir. (Devamı var) Bugece satt 20-30 da | — Ya öyle mi?.. Aferin koca Baba 83 Raal | Erkek ve hayaletleri — Sultan. Ben de bu gibi ulümu acibe B. Kânün Piyes 4 perde 16 tablo ile epeyce meşgul oldum. Hattâ ilmi 27 ;ınııı H. Lenormand simyadan epeyce tecrübelerim de şm edeni . Galib Arcan ivardır. Altın, gümüş yapmanını usul- szar günü gündüz saat 15/80da | eçini de bilirim. Hattâ, Hürrem Kâh-| 'ya da benim bu san'atteki mehareti- YASK SİLATROSU — |t bilir. Diye Hurrem Kâhyaya ba> karak onu şahid gösteriyordu. lıî:ı_m— wbukvııırıüıkndl.vılun- fa, kütübhanesindeki buna dair eser- | Satılık Kiralık derile bu ilmi alâkadar eden âlât ve | KER N R İ a edevatı göslermek fzere Baba Sul- tanla birlikte hünkâr makamından 15,30 da|kalkarak haremi hassa - odasındaki Pazar günü gündüz saat kütübhane salonuna gittiler. Ve bir y müddet te orada, kitab vesaire ile meşgul oldular. Sultan Mustafanın Ertuğrul (07 çizsı, bir sihirbaz odasından Sadi Tek tarkı olmıyan ilmi remil ve ilmi ce- OK GAT LTETE T TİYATROSU Yarın gece: (Kadıköy - Süreyya) Salı; (Bakırköy), çarşamba : (Üs- küdar) sinemalarında : İTAA İLÂMI Yeni vodvil 3 perde Yazan: Musahib zade Celâl Nevralji, Artritizm. Romatizma Grip, Baş — ve Diş Ağrıları Si likine B SÜ L ni

Bu sayıdan diğer sayfalar: