JESKİ bir Yeazan : — akşamcıniın defterinaen) Osman Cemal Kayallı Turhan kıs kıs gülüyor. Sunturlu fiyaskonun içinden nasıl çıka- cağını düşünüyordu Turhan, şimdi hem kıs kıs gülü- yor; hem de kendinin sebeb olduğu bu santurlu fiyaskonun içinden na- sıl çıkacağını düşünüyordu. Patırtı- ya koşan garsonlar herkesin kahka- haları &rasında gazinonun arkasın- | daki mutfak tarafına doğru sürükle- | yip götürdüler. Sonra dışarıdan bir | polis gelip işe müdahale ederek bel- ki de oranın tadını kaçırırlar diye derhal yerlere ve masalara dökülen yumurtalarla, sucukları temizledi - ler. Biraz sonra.Abdi Bey yine ah, 6E£ çekerek sık sık saatine bakarken mutfak tarafında yüzü gözü temiz- lenmiş olan adam da bir garsonun kolunda, nezaketle birahaneden ka- pidişarı odildr, Türhan artıl kalkıyordu. “Kendi dı. Fakat Abdi Bey onu bırakmadı, ağlar gibi bir sesle : lereye, dedi, nereye gideceksin, burada beni böyle yapyalnız bırakıp gitmiye vicdanın nasıl razı oluyo — Poki amma, burada sabahlaya- iliz ya! Saat hayli ilerledi. İstersen haydi birlikte kalkalım ! — Nasıl olur, ben bu akşam bura- dan Adelâsız nasıl çıkabilirim?.. — Pekâlâ çıkarsın, ne varmış çı- kamıyacak?.. z bu gece bana her yer dir de ne fırlattın cağızın kafasına yumurta taba- ğını, eline beş n para verirdin, o gi- a hemen Adelânı bulur, ge- yeri bilir mi?,. — © şeytanın yattığı yeri bile bi- lir budala! Sesi büsbütün hazinleşerek * — Öyle ise seninle o adarm dışarı- da arasak bulabilir miyiz? — Tabit buluruz, haydi hesablar görelim de buradan kalkıp herifi a- ramıya gidelim ! Hesablar, kitablar derhal görüldü, Abdi ile Turhan birahaneden çıktı- lar ve onlar kapıdan çıkar çıkmaz, Abdinin gözleri sulandı : — Ah benim melek Adelâcığım, ah benim mukaddes sevgilim !.. Sen böyle yapmaz.. şimdiye kadar sö - zünde durur.. çoktan gelirdin amını kim bilir.. zavallı kız kardeşciğin.. ne halde olmalı ki... İkisinin de kulaklarının dibinden şu ses geldi : - Bir boku yak kaltağın, ne kız kardeşi hastadır, ne bir şeysi ! Mut- lak ve mutlak kendisi iştedir ! 'Turhan arkasına — döner dönmez Omurbaşlarında deminki herifi gürmesinler mi?.. Abdi de geriye dönerek sordu : — Bu da kim?.. Herif cevab verdi : —— Tanımaorsun, on takke öncesi yumurtalı sucukla yüzünü gözünü badanaladığın herifi beyefendi bilâ- der ?. Turhan, Abdinin kulağına : Herife aksilenme de, dedi, gön- Polis romanıNo. 31 İces biliorsun, © İkadâr kaç kapının ipini çekeceğim? |derelim, gitsin senin Adelânı? bul- sun, gelsin !.. Abdi ağlamalı bir sesle: — Acaba bulabilir mi ki ?.. — Mutlaka balur ! — Eh öyleyse, söyleyelim de #ul- sun, getirsin !.. herif covab verdi : |. — Eğer madam canapları iş üstün- do değil ise çipşak ben onu enseler | gelirim yanınıza ! Yok eğer bir iş ü- zerinde mazereti meşruası var iso o İzaman bekleyeceksiniz bizi bi de bir mikdarca... Abdi: — sen onun adresini.. sun ?.. — Hangi adresini deorsun a benim beyefendi bilâderim ?.. — Bak hâlâ.. bana.. birader diyor! — Burada derim elbet, burada yu- murtalh sucuk sahanı yok ki çekine- yim ! — Mademki.. adresini bi sen bizi oraya. götürsen.. olmaz mı?.. — Oraya nereye götüreceğim siz- biliyor iyorsun.. daha iyi İleri? Yoksa sabahacak Beyoğlunun her yanında sizi kapı kapı dolaştırı ım isteorsunuz? O kenefoğlunda adres bir değil, beş değil, on değil ki... Ben şimdi buradan cızdam edin oğlunu bulacıya 'Turhan : — Haydi sen fırla, onu bul, yoncudaki şiş- 'manın meyhanesinde bekliyoruz, o- raya bize bir haber getir i, başımlan barabar ! Ve lâ- siz bana şuradan bir çeyrek ol san veriniz şimdi !.. — Canım, sen git gel de çeyrek 1 a kolay ! t, ne yap yap, fi | RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 1830 plâkla | | dans musikisi, 19 Safiye : piyano ve keman refaka- | 'tile, 19,30 konferans: Prof. Salih |Murad (radyo dersleri), 20 Müzey- İyen ve arkadaşları tarafından Türk İmusikisi ve halk şarkıları, 20,30 ha- va raporu, 20.33 Ömer Rıza tarafın- dan Arabca söylev, 2045 Bay Mu - zaffer İlkar ve arkadaşları tarafın- 'dan Türk musikisi ve halk şarkıları, (Saat ayarı), 21,15 viyolon solo kon- ser Orban Borar, piyano valantin, 1 — Micniawsky: Obertass, 2 — Tsehaikowky: Canzonette, 3 — Mon- 'ardaş, 21,45 örkestra : 1 — Men- | delssonn: Hebriden ouverture, 2 Leoncavallo: Pallicei, fantesie, 22,15 Ajans haberleri;, 22,30 plâkla sololar, 'opera ve operet parçaları, 2250 son haberler ve ertesi günün programı, 23 son, YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Sant 12.30 plâkla Türk musikisi, 1280 havadis, 13.5 muhtelif plâk neş- Tiyatı. 14 sen. ONU KiM ÖLDÜRDÜ? Yazan: Moris Löblan Raal eğildi, onun dudaklarını a- radı. Acaba Antonin onu; gece Mar- ki'nin odasında ve Volnik şatosun- da olduğu gibi red mi edecekti? Yok- sa muvafakat edecek miydi?. Antonin mukavemet etmedi. İKİ GÜLÜŞLÜ KADIN Sabah kahvaltısını bitirmek üzere idiler, Bahçedeki çiçeklerin kokusu yükseliyor; açık pençereden içeri gi- riyordu. Ağaçların perdelediği bu pençereden cadde görünüyordu. O hava çok güzeldi, güneş mavi semada pırıldıyor ve Raul mütema- diyen söylüyordu. Jorjöre'ye, İri Pol'e ve Sarı Kla- ra'ya olan galibiyetile mestolan Ra- ullün neşesine payan yoktu, ayakta, odada dolaşıyor, güh karşısındakini /— kahkahalarla güldürecek şeyler an- datıyor, kendini medhederek | Nakleden:fa. mağrurane nutuklar irad ediyor, ol- | maz hikâyeler anlatarak fevkalâde | sevimli taklidler yapıyordu. Genç kız gözlerini ondan ayırma- dan yalvarıyordu: — Söyle.. Daha söyle.. Sesinde hem neşe, hem de hüzün olan altın saçlı Antonin, anlattığı | şeyin biteceğini hissedince tekrar e- iyordı — Söyle., anlat.. zarar yok, bildi- iğim halde bir daha anlat. meselâ, İVolnik şatosunda beni Jorjöre'den nasıl kurtardığını, müzayede salo- (m nundaki vaziyetimizi, sonra marki ile mükâlemeni bir daha anlat, — Peki amma, canım, Antonin sen orada değil mi idin?.. — Oradaydım. Fakat her sözün, her hareketin beni mest ediyor... bem sanra pek iyi anlamadığım şeyler Okuyucularla Baş Başa Halkın gazetesi olan SON TEL - GRAFP; mükterem karilerinden ge- |lecek mektubdları için ayırdığı bu sü- tunda her gün onların derd, şikâyet ve arzularımı ayrı ayrı yazacak - ve bunları ald olduğu makamların na- zarıdikkatine ulaştırmıya — çalışa - caktır. Bu münasebetle, bize her muhitinizde, mahallenizde, civarı- nızda gördüğünüz ve yapılmasımı te- menni ettiğiniz bir eksik şey varsa lonu; bir mektubla (İş ve halk sütu- İme) muharririmize bildiriniz. Mek- itubunuz derhal bu sütunda dercet lecek ve sorulan hker müşküle de ay- |rı ayrı cevab verilecektir.) istiyoruz : Akbıyıkta, Keresteci Hakkı soka- ğında 29 numaralı evde oturan dai- mi okuyucularımızdan Nazif'ten ale dığımız mektubda deniliyor ki: «Bizim mahallede lâmba yoktur. Karanlık içinde dolaşıyoruz. Ve üs- |telik te her sene tenvirat parası diye muayyen bir para veriyoruz. Acaba, |Belediyenin mubtelif semtlere ye- niden takmakta olduğunu gazeteniz- |de okuduğumuz 1500 lâmbasından İbiri bize isabet etmez mi?.. SON TELGRAF': Kariimizin çok | haklı olan bu temennisini muhterem Belediyemizin nazarıdikkatine arze- İderek bu sokağa bir an evvel bir e- lektrik lâmbası takılmasını sica edi- oT ve bu suretle bir sokak halkının karanlıktan kurtarılmasını : lstlyoruı ! | Amerikalı milyoner | Kaçakçı Avrupa Topraklarında (5 inel sayfadan decami İvardı. Bu vapurlarım müsadere edil- di Amerikadaki soyguncular, eli si- İlâh tutarak istediklerini tehdid eden lanlara gangster dendiği: ni hep işitmişizdir. Kid Tiger gene |kendisinden bahsederek diyor ki: —- Ben hir gansgsterim Hem de |tam mânasile. Fakat cinayet yapmış | İbir cani değilim. Hayatımda şimdiye dar kaldığım gibi kalmak islerim. Yani namuslu bir adam, Avrupalı- yhr ynngsın kelimesine onda olmu- mâna vermişlerdir. Halbuki beıı hlmu Kapıp kaçmış değilim. Şimdi gideceği Andorre'de herkes- ten uzak ve tam mâünasile namuslu İbir adam olarak ağını söylü- .yen milyoner kaçakçı oraya yerleş. tikten sonra pek genç ve pek güzel bir kızın gelmesini bekliyecektir. Bu diğine göre Kid Tiger bu kızı çıldı- rasıya sevmektedir. Fakat milyoner bu derin aşka rağmen kızı bir türlü alamamaktadır. Çünkü on sekiz yaş- Tarındaki kızcağız bugün - veremin İre Tiger bu kızcağızı ne pahasına 0- lursa olsun veremin pençesinden kurtarmağa yemin — etmi, İşte her taraftan çekarılmış olarak niha- yet kendisine bir yer bulabilmek ü- midile Andorre cumhuriyeti topra- ğına gelmesindeki en mühim sebeb de bu kızın aranın havssile çok iyi limtizaç ederek kurtulabileceği hak- kındaki ümiddir. Kendisini görüp cilerin dediğine göre n artık yaşlı bir a- memlekette o yaştaki- leri tekaöd ederle İyar. Hem sahiden geceleyin bdama İçıktın m? — Evet, odana. ye cesaret Volnik şatosun: la iken senden korkuyordum, — Benim odama gelmeden marki- una da gittin mi?.. — Evet.. annenin gönderdiği mek- |tubu okumak istiyordum. Haniya şu senin getirdiğin mektubu. Okudum | |da, bu suretle senin, olduğunu anladım. Antonin, düşünceli düşünceli ce- '“vab veriyordu : — Ben zaten-bunu; markinin ya- İzihanesinde beni yakaladığın gece, annemin fotoğrafilerini görünce an- Tamıştım. Fakat şimdi bunun ehem- yeti yok.. söyle. —mütemadiyen, durmadan söyle.. anlat, bir daha ân- dat.. tekrer et.. izah e Ve Raul, tekrar yeniden bütün hâ- disatı önlatıyar; Markinin, Noterin, endisinin taklidlerini — yapıyordu. Sonra bir aralık, bizzat Antoni'nin taklid hamgi bir müşkülünüzü, arrunuzu ve İsitaği İmi olan Sahne kapısında Fred'den | rar! köz on sekiz yaşlarındadır. Söylen- | pençesindedir. Gene söylendiğine gö-| 5, hem pencereden ! | markinin kızı | ni yaptı, Genç kiz gülüyor ve | SİNEMA Loretta Young (5 inci sayfadan devam ) |rıldı. Şimdi evlenmek istemiyör ki Janun da diğeri gibi olmasından kor- kuyor. Şimdilik yegâne arzusu da- | İha büyük yıldızlar arasına yüksel « ektir, Annesile ve kız kardeşile küçük evlerinde çok sakin yaşamak- | tadırlar. Holivudun Makyaj |- | No:24 | Bir Günah bir şey miydi?.. — Peki.. dedi, aberce kulübeye girdiler.. ihti- yar kadın, Sunayı görür görmez ta- kat onu bu halde 'ar da ona hiç bir şey sor- *t edemediler. Yalnız el- 'nıvndnn geldiği kadar hizmet etti- . Sü bir döşek hazırladılar, | Y pişirdiler, Sufla, birkaç gündür, ormanın tâ uzaklarında bulunan bir oduncu ku- lübesinde misafir ediliyardu. O gece, Suna, köşkü terkettikten sonra bu mesele, Kâmran Hanıma |kadar duyurulmuştu. Kömran Hanım, senelerdenberi bir evlâd gibi büyüttüğü Sunayı bu derece darılttığına, onu - kendine, bundan sonra yaraşmıyacak bir aşk yüzünden pek acı bir hakikati yi İzüne — vurarak senelerden sonra köşkten kavduğuna pek müteessir olmuştu. ve Sunadan, birdenbire köşkten uzaklaşacağını hiç ümid et- memişti. Hemen arkasından, köşkün |uşaklarını koşturdu. Ve kendisi de telâşa düştü. Bütün yaptıklarına na- dim oldu. Bushaberi aldıktan sonra, erini başına koymuş : | — Ah.. gece yarıları bir genç kız, İkendi başına nerelere gidecek? Ki- min yanına sığınacak?.. diye düşü- nüyordu, Ve Sunanın, tekrar köşke dönmesini bütün kalbile arzu odiyor- du. münasebetle kendisile Fransız ve Amerkan artistlerinin makyaj tarz- |ları hakkında mülâkat yapan muhar- rire şunları demiştir: — Parisliler fena böyanöyorlar bilhassa fazla dudak ve yanak boyası| kullanıyorlar. Halbuki Amerikalılar daha tabil olmağa çalışıyorlar, Goley Marlay öğı ç memnu! 'a kadar yalnız dram komedi oyunlarından büyük bir zevk duymaktadır. Bir İmülâkatında: «Sahnede dram, per- dede komedi oynamağı tercih ede- rim, Sahneye gelinceye kadarki heyecandan sonra rolümü devamlı bir şekilde yaşarın Stüdyoda sahneler çok tekrarlanır |, Parça parçadır, orada çalışmak hissl | n ziyade - sinirlendiricidir. demiştir. Fred Aster Glugır Roger yet Gengüdan & ayrı filimde Joan Fontain Fred ile birlik- te oynamaktadır. Filmin ismi «2â- dır. Bu tam bir yoktu. edi değildir. Bu filmde | kâmran Hanım, onu daha birçok odern krolar sahneler ve güzet İyerlerde arattırdı. Fakat Sunayı bire stepler yoktur. Bu çok gil e üüi celi bir geri döndüler., Suna biç bir yerde b ilk güzcd İmedisi olacaktır. Fredi burada tam | kendinin yarattığı bir istilde görü- yoruz. Kendine mahsus d dır, Bu filmde an Fontain hem de G SAA (3 inet sayfadan decam) Fred'i Londra sokaklarında dans İhe cinayetlerde kendisinin bilmiye- | ederken Bahçelerde bir davulun se- | ek &let olmasıdır. Tabkikatı ya| sile step yüparken görüyoruz. İların Jan Blank için vardıkları ka- Bu filmde Fred çok muvakfak ol - 'naat bu genç adamın shmak olma- maktadır. sı, bilhassa Kollet Triko'ya son dere- Bundan b tutkun olması hasebile onun 1s- rına dayanamayışıdır. — Kolet ayrı çok muvaffak olmuştur. Bura- (Triko'nun kocası Hanri Triko ise ida Gengen'in en güzel, en muvaffa- “Jünyada eşi olmıyan kocalardandır. kiyetli danslarını görüyoruz. |Kadın Million ile beraber yaşıyor. «Zavallı kızcağız> ve Parasız kaldıkları zaman, hali vakti |pısı» bunlara yeni bir hü |müsaid olan Jan Blank'tan istiyor- r. Bi "î"'“ ilk hh"cn çok | |lar. Karı koca biribirlerini uzun za- mişlir. İman görmüyorlar. Sonta bir gün ka- n bir mektub olan Hanri Tri- | niyor ki bir kâç Yüz frank para ihtiy vardır. Ondan isti Şimdi tahkikat İlerledikce araya ir de Alman hizmetçi kızı girmiş o- Bu kızın Marie Sehinker iş- ran o gün (Mindeki b: Alsastı clduğu anla- r ama İŞilmıştır. Fakaf Pariste bir çok gran- para istemiştir. Ana |dığı halde bulunamamıştır.. Marie oğul arasında bir münakaşa — başla- (Sehinker cinayet yuvası alan köşk- |mış, ondan sonra Reymond çekiç Vaydmnan'ı anasının başına vurmuştür. Kadın |hizmelçi olara kalm » sonra cesedi yüklenmiş, ge- İunursa ehemmiyetli dar u- (lmabileceği tahmin olunuş gömmüş- |diğ nın sevgilisi Yılmaz, © ak - amdan sonra Sunanın birka ç 'e Slme ka Gingen de yeni fil- |ç ne ka- t ver: risar ka (5 İnetsayfadan decami ayene neticesinde ihtiyat kadınca- | ın gol şakağı tarafından kafası bir | demirle yarılacak öldürüldüğü anla- İluyor. İReymond Jeğlenmek içil netçi kızı snğ bıraktı mi bi- Meselesi zihinleri kur- Bununla “berrber kızın || e- İrakmadı n calamıştör şimdi L a etmekt, az ediyordu : — Hayır.. ben öyle değilim... 1 gün Volnik şatosunda ektedir. Vaydman' İve li pimi ki bu defterde görülen i- yordun.. sonra da böyle yapıvordu! ERLEN TC hibleri çağrılarak istin - İgilisini aramakla geçi ın Romanı Yazan : Nezahat Gültan arzusu bundan |görünme erek onu son dere a'da mut nda Onu ilk gören yine Ayı nadan bir ha- ni hissetti Ayşe nine, Sunanın halini ve köşk ten çıkıp gittiğini ana anlattı. mak için ne dederek ayrıldı. Y('lmır © günden sonra bütün günlerini, genç kızı, sev- i. Fakat Su- nayı o değil, kimse bulmıya muvaf- fak olamıyordu. Çünkü Suna, bu - lunduğu kulübedekilere, kendisinin orada olduğundan hiç kimselere bah- setmemelerini tenbih etmişti. Yılmaz da, artık, Sunasının kay- bolan izini bulamayınca, o şehirde bir gün daha kalmayı istemiyerek İstanbula hareket etti. Fakat hare- ket etmeden evvel, yine bir ümidle, ormanın bütün korucularına adre- sini bırakarak, Sunanın hayatta ol- duğunu kim haber verirse, fazlasi memnun edeceğini vadet * Aradan aylar geçti. Yılmaz, artık vazifesi başına geçmiş, çalı: Fakat hiç bir meşguliyet ona, sını unutturamıyordu. Bir gün, kendisine poslacı, fabri- kaya bir telgraf getirdi. Yılmaz tel- grafa dikkat etti; Bursadan çekilmiş idi. Açtı ve heyecanla okudu. O da- kika sevinçten çıldıracaktı. Bütün fabrika halkı, patronlarmın deli ol Tmasından korkmuşlardı. Yılmaz, hiç vakit geçirme ş lova tariklile Bursaya « İkendisine una- 1 çeken korucu Hü- u buldu. Beraber, Suna- nın bulunduğu kulübeye gittiler. (Devamı var) Vaydmanın hatıraları mahkemede lük olsun diyo kalkmış, Parise gel le Vaydman'ı bulamıyarak Birimizin derdî Hepimizin derdi Muhterem Belediyemizin Nazarıdikkatine Bir sokağın acıklı hali gısında Hekim çıkma: 1 numaralı yazıkane sahibi Seyy; 'dan aldığımız bir mektub- «Yazıhanemin bulu: Ka kakta her toşekküle bağlı ve şahsiyetler Bu sokağa girildikte : Evvelâ, gölcükler ve daha sonraları bir- deşerek kanallar teşkil ettiği gö- rülmektedir. Bu kanallar bazan volkatik arazi gibi indifa eden 'Terkosun ve mevsim itibal ğan yağmurlarla a cesine kollara ayrılıyar. Geçecek bir yol, basacak bir yer açmak i- re kuvveti bazuya veriyor. Gün gelir ki biz de bu hale iştirak etti- Bimiz halde maalesef — sokaktan a harabezar denilecek bu ye- rin kışın çukurlarda biriken ve bilâhara kerih kokular neşreden kurtlu su ve pisliklerden kurtu - lamıyoruz. Makamalı üidesinden Bu sokak ana cadde ile ehemmi- yetli bir irtibatı haiz ve derhal gö- rİCamız : ikimi tarafından malümatları- İna müracaat edildiği zaman bazı | |mühim noktalar meydana çıkmak- | İtadır. Eley İsminde bir İngilizin adı | (da bu defterde görülerek bunun kim olduğu öğrenlilmiştir. Bu İngi xir:ıds. şodör Vaydman İve yazın küçük bir ilân vermiş, bun- || da Pariste bir İngiliz kâtib arandığı- | ğını bildirmiştir daki şoför | de ister kâtiblik ol: OGEEEEEE MK |t İyi dikkat etme- ben İşte karşında © hayır. mişsin o vakit, duğum gibi id Ve Raul, tekrar uzun bir nutka başlıyordu : — Evet.. bu sabah nasıl olduğunu görüyoram... Parlak gözlerin ve ha- rikulâde nefis dişlerinle görüyorum. |Hakikaten o günkü vilâyetten yeni Iıeîmış kız değilsin... Ne de, Volnik | işatosundaki hırçin kiz !.. Sen o za - | 'mınkıın gibi değilsin. Bununla be- raber çekingen halini de muhafaza Itdı)nnıın Ve sarı altın saçların da | dün akş ı ni ser Bütün güzelli kestümünün içinde muhafaza edi - | yordun, hattâ, iki misli güzelleşmiş- (Deramı var) ze çarpan bir yerdir. Seve seve yol vergisini veren bizleri cidden müteessir ettiği gibi bu halin de- vamı; Belediyemizin şu zamanda yaptığı vâsi mikyastaki tekayyü datile kıyas kabul etmez bir hal ve hareket olur kanaatindeyim.» SON TELGRAF : Hu hususta, muhterem Belediyemizin nazarı dikkatini celbederiz. Baş, diş, nezle grip. romatizma ve bütün ağrıla- | rınızı derhal keser. lchındı günde 3 kaşe inabilir. B