AKŞAMCILAR! |Habeşistanda çok para sarfına HİKÂYE mecbur oluyorlar ç - , H YeKDe veYEDE KA ENEME DEREE YY DU KA MN ÜÜYEMERNR N OYDEYYE YAK be a10 © HüT BaDaLANNN EPKASAN BKDA ekbaE FaYALARSUZI NKT İ A KS AV DÖNÜŞÜ TEsKİ bir akşamcının defterindeni İnüne oturdular.: Esponia:bir beymtillli (4 üncü sayfadan devami ni kurtarmış bulunduğu için eski ' şiddetinden biraz oksilmiş, fakat | arkadaşa: — Na: mevcudiyetini her an hissettirmekten | VEİü bırakarak bir' güni v lit kalmığ almayördü. İya hasrettiniz?. Siz bir zaman kü! Onun Tüğrulu görmedeh Tuğru - |Yerecekler diya haylijkorkmuş; biT A b * ' bRsvi 9 lun onu gördüğü yerlerde nasıl ve ““ğü- BELari aa YEE ON ERR ne büyük heyecanlı saatler yaşadı- Dü ç sanll Bını düşünüyor; bu tatlı istirab anı- | — Kışın -oturmaktan korkmuş |tam. Bahar ve yaz günlerinde köyü oldu Bayan Gündüz İstafr — dizü burüs Yazan: Osman Cemal Kayaılı -— Hokkabaz Turhanın yanına so- - kulmuş, marifetini gösteriyordul hatta, ona, pek hafiften ve hiç kim - hana sokuldu ve yine onun sırtını senin çakamıyacağı bir jestle gülüm-|okşıyarak söylendi: ser gibi olmuştu. Onlar geçip kadın- lar tarafındaki yerlerine yerleşince Turhanda hemen bir değişiklik baş göstermiş; biraz önceki taşkın neşe- si birden suya düşüvermişti. Saz takımı ikinci şarkıya geçerken bahçenin kadınlara ayrılar tarafı da kemen hemen çeşid çeşitl ve renk renk kadınlarla çocuklarla dolmıya yüz tutmuştu. Hicaz faslını bitiren saz durunca oranın fahri tezgâhtarı ve mezecisi ketebeden Fahrettin bey, Turhanın arkadaşının teşvikile tezgâhı, meze- leri bırakıp elinde hususi yapılmış bir fabak taratorlu patlıcan salata- sile onların masasına yanaştı. Beyaz Protelalı Fahrettinin yanında tıpkı © zamanlar yalnız Beyoğlu aşcı ve Mezecilerinin giydikleri alafranga büyük biz takye vardı. Turhan ince, giyah, kaytan bıyıklı Fahrettini ta- himiyor; onu gerçekten bir rum tez- gâhtar ve mezeci sanıyordu. Fahret- tin elindeki büyücek ve hususf ya- puümış traatorlu patlıcan salatasını 'Turhanın önüne koyarak kötü bir rum şivesile: — Bu ki salata patlızan getirmiş burada ben... Bunu yapmis kendisi elim ilen bizim Turfanda bey isin! (Önün omuzunu okşıyarak) ne za- man istiyezek bizim Turfanda bey baska baska poli kalos meze, gene ben yapazak bufe iserde kendisi e- lim ilen getirezek gene burada! Ni- Bin ya, sünkim Turlanda bey yaban- zi yok bizim! O kadar kalabalığın içinde ken- — disine karşı gösterilen bu - itinadan dolayı Turhan memnun olmuyor ve koltuklarını kabartmıyor — değildi fakat kendine gösterilen bu hususi ikramlara karşılık birazdan kimbilir kendisinden neler istenileceğini dü- — Şünerek canı sıkılıyordu. Orada bher çeşidden, her renkten, Her boydan, her kaliteden, her grat- fan insanlar vardı. Ağırı vardi, su- Jusu vardı, şeni vardı, derlisi, küskünü terbiyelisi Wardı, terbiyesizi vardı; münevveri vardı, keratasi . şaka kaldıranı vardı, kaldırmıyanı vardı. Onun için ı:ıdı;mm“ kendisini bin a ve bin $e ıwı y | bin bir 'wgcîuw kıritarak : — Guğü bu çök kalabi aşüre yer-| — Ha bravo benii de kendisini gayet ağır tutmak, ağır satmak istiyordu. Onun için garso- nun hususi bir Ntifat bir ikram da olsa gelip kendisi ile böyle Turfan- /(da bey diye laubali konuşmasını hiç te beğenmiyordu. Hele karşıda otu- ran beyaz maşlahlı, lâciverd başör- tülü genç, dul kadın arasıra gözüne iliştikce garsonun bu hareketine fe- — ha halde kızıyor ve içinden: — Eğer bir dahagelip de benimle teklifsizliğe kalkışacak olursa koğa- o rmi Diyordu. Neden sonra hokkabaz oynarken — Fahrettin yine elinde büyücek bir tabağın içinde tere yağında yeni kı- — Barmış, sıcacık, dumanı üstünde kü- /— Çük kücük patates böreklerile Tur- — Bakalum sindi Turfanda bey, siz mı daha Turfanda, yoksa bunlar mı? Tabağı anun önüne yerleştirirken 'Turhan fazla bir çiylik gösterme - den: — Aman, dedi, uzağa koy onları, uzağa! Benim meze ile başım pek İhoş değil! | Masanın karşı tarafında — oturan Turhanın arkadaşı hemen işi çaktı, durumu kayvradı; o, Turhanın bazan en ufak, en incir çekirdeğini doldur- mıyan bir sebebden dehşetli kızdı- ğinı bilirdi. Derhal garsona döndü: — Hep ikram Turhan beye olacak değil ya be adam? Onu da getir, bi- zim önümüze koy! Gâarson itiraz edecek oldu, fakat İöteki kaşla göz arasında ona bir sa- ıiıuvü Öteki ters anladı ve Turhanın |önünden kapmış olduğu çatalı bö- reklerden birine batırdı, sonra orta- ;daki şişeden bir de rakı doldurdu, |Turhana uzattı: — Ben Turfanda yebe kendisi e- limle verezeyim rakı ve meze! Etraftaki masalardan berkes bu hanın ortaya herkesi gülmeden ka- tıltacak yaman bir nükte savuraca- ğını bekliyordu. Çünkü Turhanın ar- den, daha bir çoök günler evvelin - iden Turhanın çok yaman bir şakacı olduğunu söylemiş ve o gece herke- si bir hayli güldüreceğini anlatmış- lardı. Şimdi keteboden Fahrettin c- fendinin sarkık gerdanı, hantal gö- |beği, Jâpacı tavrı ve yapmacık eda- larile bir elinde kadeh, bir elinde ça- tala takılı patates böregile Turha « mın karşısında kırıtmasının verece- ği neticeyi sabırsızlıkla bekliyen ge- iyircilerin arasında o beyaz maşlah- h, lâöciverd başörtülü genç, dul da vardı. O da şimdi uzaktan başını bi- raz öne ve biraz sola çarpıtmış kala- balığın arasından bu hali merakla üyor; Turhanın şimdi göste- ı:.yğl manzara! ordu. Kadı- mın*kendilerin * dikkatle gören , herifin elin- ea kadehi âldı ve o sırıtıp turfanda bey- iziyim ! dedi; sindi siz rakıyı kendisi eliniz ilen içezek, mezeyi de benim eli ilen yutazak ! Turban, elindeki kadehi karşısın- da içi korkudan ahp vermekte olan arkadaşma doğru uzattı ve gayetya- vaş, öteki masalara İşittirmiyecek bir surette; — — Bunu, dedi, senin hatırın için değil; fakat şu cemiyetin ağzının ta- dmı bozmamak için içiyorum; an - larsın ya! Kadehi ağzına dikti; sonra çatal elinde hâlâ başucunda beklemekte lolan o soğuk herife çok ciddf bir ta- vırla : — Elindekini götür, ona ver! fDepamı var) Bir Günahın Romanı kın işareti yaptı. Fakat yazık ki bu | |hali gülerek seyrediyor ve şimdi Tur-| kadaşı ve ev sahibi daha çok önce- || Yazan : Nezahat Gü'tan Kâmran Hanım gezintiden biraz |edecekti. Fakat Kâmran Hanım da Heş'esiz döndü. Kapıdan girer gir - /— Mmez Âyşe nineye, Sunanın gelip gel- Ş mediğini sordu. Ayşe nine cevab verdi: — Hayır!.. — Kâmran Hanım, Sunanin gelme- Giğini haber alınca büyük bir düşün- |ceye daldı. Bu seferki düşiünüşü her zamanki gibi müsamahakâr değildi. İ(.Yhıı onun sevdiğini, onun beğen- diğini kendisi de beğenmiş ve ilk gördüğü dakikadan itibaren kalbi, şiddetle çarpmıya başlamış, kısaca; likanlıyı sevmişti. Kadın, iradesi- bütün kuvvetile seferber etmesi- he rağmen kızını kıskanmaktan ken- dini menedemiyordu. / Sunü, tabil, daha genç ve daha gü- Ze Gördüğü dakikadanberi göz- Jlerinin önünden hiç çekilmiyen gü- 4 elbette Sunayı tercih n Sunayı ona bırakmıyacak ve hattâ, Sunayı görmemesi için genç kızı, ar- tık sabahları ormana göndermiye « cekti. Kâmran Hanım, dediğini hakika- ten yapmıştı. Suna, ertesi sabah so- kağa çıkamadı ve o gün akşama ka- dar kimsenin yüzünü de görmedi. Odasında kapanıp yalriiz başına 0- turdu. Yılmaz da o gün koruda gelmiş, saatlerce ormanın içinde dönüp do- laşarak genç kızı beklemişti. Fakat © kadar beklediği halde Suna görün- memişti. Yılmaz kendi kendine ormanda düşünüyordu : — Ah.. ne olurdu?.. Sunanın bu - lunduğu yeri bilmiş olsaydı. Hiç ol- mazsa ne vaziyette olduğunu anla- iyabilirdi. Davet olunduğu yere onu Ç ae el Haa a İtalyanlar Habeşistandaki valli u- |İngiltere, Fransa gibi büyük dev - İmumt Graçyaniyi değiştirdiler. Yeri- |letler ve Milletler cemiyetine dahil 'ne Habeşistanın idaresi kralın yeğeni 'diğer hükümetler lArıünıînn tastik K Ka e Grıç—ıed“md"f Hı»beıısnndıı yol yapmak, |Prens Amede Aoste verilmişti. Teti bi a GanlE ei e eada yani'nin neden değiştirildiği etrafın> ' o ohna Jüzüm görülmektedir. Bu - |da bir hayli rivayet —dönmektedir. | Sünkü hal böyledir. İtalyanlar Habeşistanı aldıktan son- | Resimde yeni valif umumi muh - ra Şarkt Afrika İmparatorluğunu i- |teşem surette süslenmiş bir devenin lân ettiler. Fakat bu imparatorluk (üzerinde görülmektedir. Müstemleke meselesi Birdenbire . ce Naşit için * eeej * Bir jübile Hasıraltı oldu ! Yapılacak ! (Dördüncü sayfadan devam) ( Füncü sahifeden devam Yarı resmi Alman mehafilinin de- İler ibdâ eden Naşld, ayni zamanda ne göre Berlin hükümeti müs- |Şehir Tiyatromuzun oynadığı piyes- temleke davasını, Avrupa işlerini |leri de temsilde tulüatcılıktan üs - toptan hallederek bir neticeye bağ- İtün bir muvaffakiyet göstermiştir. lamak maksadile varılmak istenen |Geçen sene Şehir Öperetinin oyna- her hangi bir anlaşmaya kendisini bağlı tutmak istemiyor. — Biz müstemleke isteriz. Ayru- panın di glerini bundan ayrı ko- nuştcağız. Çünkü müstemleke da - vamızın başka iİşlere karıştırılarak pazarlık yoluna sokulmamızı iste - iyoruz. Şimdiye kadar böyle puzar- hktan çok zarar gördük. Müstemle - İke meselesi bize aid bir davadir. Bu- İnu Avrupanın diğer işlerine karşı- ilxk tutmağa ram olmiyacağız, Eğer mutlaka bize derlerse ki: — Hayır, geliniz. Evvelâ Avrupa işlerinde anlaşalım. Sizin müstem- leke davanızı da orada konuşuruz; Derlerse bizim cevabımız şu ola - caktır: ü —— Uumumi harbden sonra elimiz- deki müstemlekeleri aldınız. Bizi Avrupanın, ortasına tıktınız. Etra - fırnızı çevirdiniz. Şimdi de başka meseleleri ileri sürerek bize baha « İneler çıkarmak ve müstemleke işini Junutturmak istiyorsunuz. Biz buna razı olmıyacağız!» İşte Berlin mehafili hülâsaten böy- İ " ——— ge hatıra derkal İngiltere gelir de. |Cek gibi olmadığını bir kere duha an. İğil mi? Çünkü umumi harbden son- latmaktadır. İçtimada şu neticeye İra Alman müstemlekelerinin çoğu- | YtTlmıştır. nu İngiltere aldı. Bu böyle olunca Londrada geçen gün toplanan meh- uslar ve fabrikatörler toplanarak Al- yyanın iddialarına karşı ne yapı- İlacağını konuşmuşlardır. —Bunlar parlâmento komitesi azasıdır. Bu iç- timada bulunanlar Londra siyasi mehafilinin en nüfuzlu adamlarıdır. İçtima uususi bir mahiyette ise de bu mehafilin fikrini göstermesi iti- barile Almanyanın istediği şeyleri İnsilterenin övle kolav kolay vere Şehir Tiyatrosu san'atkârları 'da gösterdiği kabiliyet en pesend kimseleri dahi ha şürecek kadar ktiü. 'Tek başına, yalnız kendi ismile o- tuz yıldanberi her sınıf halkı tiyat- rosuna çekip, kahkahadan kırıp ge- çiren san'atkârın, otuz yıldır ekdi- İğimi jubilesinde bir gecede olsa da biçmesi hakkıdır. Naşidin jubileye lâyik olmadığını inkâr edecek bir tek şahıs çıkmaz sanırız. Fakat ayni zamanda bu jubilenin Naşid'e lâyik bir jubile olacağı da muhakkaktır, İşittiğimize göre bu geceye memleketin tanınmış bütün san'atkârları iştirak edecektir. Va- zifeleri arasında halk içindeki güzi- de değerleri de tebarüz ettirmek o- lan Halkevlerimizin halk için, san- atı için ömrünün yarısından fazlası- n sahneye veren Naşidle alâkadar olmalarını gönül ne kadar arzu edi- yor, Temenni edelim ki bu jubile |kâr için toplantılar tertib etsinler!.. — Almanyaya eski müstemleke - İlerini iade edersek İngiliz impara - wrlı'ğunun müdafaa yolları tehlike- İye girer; 2 — Bu müstemlekeleri i- ade edersek oralardaki yerli halkın istemediği bir şeyi yapmış — oluruz; 3 — Almenya diğer meselelerden ay- rı olarak müstemleke mak istedikce kendisine müstemle- ke verilse bile, bununla sulby temin için fili bir netice elde edilmiş olmu- İda götürmek fikrindeydi. — Suha. kınım.. diyordu, © niçin Yılmaz o gün ormanda bir serseri |böy Bgibi akşamlara kadar can sıkıntısı İ- çinde, dolaştı durdu. çobuk geçer. Sen yine ... çıkarsın. Gençlere bu kadar üzüntü Kâmran Hanımda fevkalâde bir . Yaraşmaz. Bak, aşağıda kıyamet ko- hazırlık görülüyordu. Salonun şekli Puyor.. köşk yerinden oynadı. Senin değiştirildi. Halılar silkeleniyor, st- bit şeyden haberin yok. Bu akşam, liniyor, çiçeklikler, rengârenk çiçek- misufir gelecekmiş Sen böyle mi çı- lerle dolup boşalıyor.. Kâmran Ha- | Kacıksıf?.. nıram hazırladığı listeye göre, aşçı, — — Ben misafir kabul edecek vazi- yemekleri, tatlbarı yetiştirmiye ça Yette değilim, Ayşe nine... hem gele- lışıyor.. evin içinde bir telâştır gidi- Sek Mmisafir, annemin eski ahbabla- İyordu. z rından olacak. Onları da ben ne ta- Zavallı Sunacığın, olanlardan hiç (PFA, ve ne de çık: haberi 'yoktu. O yalnız, başını yas- | — Demek misafire çı tıkların arasma sokmuş, durmadan (T7 3 ağlıyor, üzülüyor ve her dakika sev- diği genci düşünüyordu. | Bir aralık Ayşe nine Sunanin oda- ( y |sina çıktı. Ve kapıyı açar açmaz, Su- di : fmanın sarışın başını yastıklar içinde — Evet çıkmıyacağım, Ayşe nine, buldu. Hâlâ ağlıyordu |Ben, ne bir yere gitmek, ne de bir Ayşe ninenin içi sızladı. Genç kiz kimsenin yürünü görmek İstiyorum.. bu kadar da üzülür mü?.. İhattâ annemin yüzünü bile... Senin Onün yanıma kadar gitti. Ve tit — |te: lerine ihtiyacım var, Ayşe ni- reyen ellerile saçlarını okşamıya ça- jne- belki kendi annemi senin kadar laştı. Vo gayet müşfik bir sesle : se ! (Devanua var) um . kmuyacaksı- dağılmış saçlarımı arkaya . Gözleri daima bir nokta- miş olduğu halde cevab ver- — |ki dost ve kardeşi görmek için gel - dığı «Aşk Mektebi» isimli operette || ni yaşamak için sabahı nasıl bekle- diğini hatırlıyor ve şimdi bu saatle- | rin çok baygın ve ilık hararetile kal- bi çarpıyor ve büyük bir azabın ya- | İşattığı yerleri, onun geçişini görü - yor, sert adımlarının sesini şimdi korkusuz ve heyecansız — fakat bile musiki balinde işitir gibi oluyordu. ... Ava başladı.. Avunmak için iyi bir Çare,.. Bir pazar günü at gezintisi yapı - 'yordu. Hasan dayının oğlu ve bir kaç köy delikanlısı da beraberdi. Karşı- dan bir arabanın geldiğini gördüler; hemen birisini koşturdu, sordular. Ona geliyorlarınış.. Atını sürdü; a- rabaya yaklaştı. Gelenler şehirdeki öğretmen arkadaşlarından bir kafile idi. Bunlar havamın güzelliğinden (istilade etmek ve samimiyetine, can- İdan arkadaşlığına alıştıkları bu es- 'mişlerdi. Bu samimi arkadaşları çok İbüyük bir sevinçle karşıladı. Arasıra Jyapılan bu ziyaretler onda çok büyük |tesir yapıyordu. Arandığını, unutul madığını düşünüyor ve bunlardan zevk alıyordu. Köylülere yol verdi. Onlar ava gittiler. Misafirler Tuğ - rulla birlikte gülerek, konuşarak kö- İye vardılar. Biraz dinlenmişlerdi ki |Espeniz -atla- geldi. Espeniz öğret- İmenlerden bir kaçı ile - tanışıyordu. ber zaman tercih ederim. Dedi, Diğer biri: — Tuğrula asıl hayret etmek İd- m. O, bazan söyler de biz inanmaz 'de bile bir yerde oturamağ — gezerdi.. Sıkılgan bir arkadaşın Kö* yün dar tmuhitine nasıl bu kadar kös lay intibak ettiğine şaşıyorum doğ- — rusu.. Dedi. Tuğrul cevab verdi: Â -- Yıllarca bir çok şehirlerin V€ İstanbulun kaldırımları üzerinde d0 — iaşa dolaşa artık yoruldum. Bu be * nim çok eskiden ruhuma işlemiş bi! dilekti. Tabiat sevgisi benim ideâ- limdir. Bu kavuşamamaktan müte- vellid sıkılgan bir hal içinde idim. Şimdi asıl varlığa, tabiate dönmüş bulunuyorum.. Dedi. Saat dörde doğru hep beraber yö* İla koyuldular. Onlar arabada Espt> — nizle Tuğrul ve bir kaç köy delikaf- — | hsı âtla misafirlerini - uğurladılar. şehire onlarla beraber gitli. — 've köylüler arabanın önün” Ğ de ve ardında, yanlarında at kopaf- — | dılar. Bu törenden sonra tozu dumâ- na katarak döndüler.. Köy delikan- hları allı, morlu çevrelerini çıkar — | dılar.. Tuğrul da mendilini çıkardi —| selâmladı.. Köye kıyrılan yamaçtafı —| lonlara bir daha dönüp baktılar v8 Hep beraber okulün bahçesinde, rhlar arasındaki kameriyenin ö - Vİ TRİN MÜ BİT İA İSMMNN dütNera DA DaYTN KaliNYEmNATTAZ NaT Iy öti evenmim mram satümnman iHT senkarmecann dN gözden kaybolurken bir daha se* lâmladılar. (Devamı var) — | venmesannı SABAKASI Tİ Ş |münasebetile Halkevleri de san'at- | 15 Kânunuevvelde bitmiştir İştirak edon vitrinler mükemmeliyetinden do- yı İdare, evvelce ilân ettiği şekle ilâve ola:ak tanbulda ; dördüncülük, beşincilik, altıncılık. Ankarada da ikincilik, üçüncülük, ve dördüncu: lük ihdas etmiştir. İstanbul ve Ankara'da müsabakaya giren vit- rinleri ayrı ayrı iki jüri heyeti tedkik etmiş ve Şu neticeleri tesbit etmiştir : İSTANBULDA KAZANANLAR : Birincisi » Ankar : Erzik Pazarı. Hılâsıkârgozi caddesi No 19272 MÜKÂFATI 100 LİRA İkinci - EKONOMİ BAKKALİYESİ, Kalyoncu Kultuk 13-15 No, MÜKÂFATI 50 LİRA Üçüncü - ARTEMİS VAFİYADİS BİRADERLER. Kalyoncu Kulluk Nu 17 WÜKÂFATI 25 LİRA Dördüncü - YILDIZ. » OOPERATİFİ Osmanbey No 19241 MÜKÂFATI 20 LİRA Beşinci « ARAM SİRTEL « Yıldız. bakkaliyesi, İstasyon cad 58 No da Bakırköy NÜKÂFATI 15 LİRA Altındı * YANİ VAFİYADİS. Taksim kooperatifi. Aydede cade desi No 372, Talimhane, Teksim, MÜKÂFATI 15 LİRA BEŞER LİRA KÜKAFAT KAZANANLAR ERMİS - Beyoğlu Balıkpazarı - Ahmet M. Albay oğlu Ordu caddesi No 36 Beyazıd ALİ HAYDAR CİCİ MAĞAZASI * Ihlamur cadiesi 42 No, Kızıltoprak, ANKARADA KAZANANLAR : Birinci - ESAD : SÜMER BAKKALİYESİ, Yenişehir. Ankara WÜKÂFATI 100 LİRA İkinci AHMED ENVER : Bankalar caidesi, Ankara MÜKÂFATI 25 LİRA |Üçüncü « ANKARA MEMURLAR KOOPERATİFİ, Anafartalay caddesi İnhisarlar idaresinin tertip ettiği vitrin müsabakasi | . “ J Dördüncü « M. SAVAŞ: İzmir bakkaliyesi, Yenşehir No 45 MÜKÂFATI 20 LİRA MÜKÂFATI 15 LİRA ŞER LİRA KAZANANLAR : ER : Uğrak bakkalivesi. Necati Bey caddesi No 62 BE REŞAD TA İHSAN MESCİ : Şen yüz bikkaliyesi. Atatörk Bulvarı MAHİR ESEN : Esenlik bakkaliyesi, Atatürk Bulvarı No 33 Yenişshir. Ankara Baş. diş, nezle, grip, romatizma nevralji» kırıklık ve bütün ağrılarınızı keser. İcabında günde 3 kaşe alınabilir. Taklitlerinden sakınınız ve her yerde israrlâ Gripin isteyiniz. KA sar