h $ vE Ğ“IOIITE Cin -Japon harbinde ingiliz tayyareleri! Japonların iddiasına göre “İngilizler Çin » Japon muharebesi- biteceğe hiç benzemiyor. Uzak Şarkta devam bir nihayet verecek Şimali Çinde olsun, Şanghay tara- fında olsun harp harekâtı pek bü - yük bir mikyasta devam etmekte - dir. Bu muharebeler gelişigüzel de- ğildir. Japonlar eğer ilk zamanlarda yanlış hesap yaparak Çinlilerin mu- kavemetini hiçe saymışlarsa, bugün karşılaştıkları hal, kendileri için hiç iyi olmamıştır. Çünkü, her iki tara- fin ordusu da gerek askerce ve ge- rek silâhça biribirlerile çok iyi boy ölçüşecek haldedir. Eğer Japonlar şimdiye kadar biriktirmiş oldukları bütün kuvvetlerile bu muharebede kendilerini göstermek istiyorlarsa zaten buna ister istemez sürüklen - miş oluyorlar demektir. Çünkü kar- şılarındaki Çinliler de hakikaten düş- manlarını böyle çetin ve ne kadar sü- receği belli olmiyan bir muharebe- de sonuna kadar yormak için lâzım gelen kuvvete malik olduklarını gös- termek azmindedirler. Çin ordusu, on senedenberi Alman mütchassısların talim ve terbiyesli den elde ettiği neticeleri bugün gö termektedir. Şimdiye kadar, yani ağustastan - Asri silâhlarla mücehnez bir Çin Nneferi beri Japonların ilân etmeden giriş- miş oldukları harpte elde ettikleri bir çok muvaffakiyetlerinden bah- sedildi; durdu. Japonlar sivil - halkı öldürmek, şehirleri havadan bom - | bardıman etmek gibi facisiarla dün- ya efkârı umumiyesinde iyi bir tesir ve ihtiba bırakmadılar, Lâkin şim- diye kadarki harekâtın hep Japon ordusu lehine olduğu kabul - edilse bile Çinliler için pek mühim bir fai- kiyetin sebebi vardır ki, o da «sayı» dır. Çinli daha çoktur. Bu kadar ka- başa labalık olan bir memleketle ve Tefrika No: 34 İLK ATEŞ BAŞLARKEN Şunu da ilâve edelim ki, ağır başlı Yunan zabitleri, kâmilen harbin a- leyhindelerdi. Bilhassa bunlardan Hudüt kuülelerinde bulunanlar, dal- ma> karşılarındaki Osmanlı zabitle- Tilâ hoş geçinirler.. lüzumsuz Husu- met göstermek şu tarafa dursun, bi- Dükis dostane bir hareket takip eder- lerdi. Meselâ; (Milona) mevkiindeki hu- dut kumandanı çok saf bir Türk dos- tu 191 Civardaki hudut karakolları arasında, taşkın ruhlu komitacılarin ortalığı velveleye vermelerine Tağ - men, bu mıntakada tam bir sükün hüküm sürmekte idi. Osmatnlı hudut karakol kuman - Şdanı Yunus Efendi, sık sik Yunan hrıkuluxıı gidiyor, Yunan askerleri R AF —13 Birinci İÜDK—YUNA Ih(lh(.ll'f ullanHoamioin n Çine tayyare veriyor, kolaylık gösteriyorlar ,, Japonlar Çine mukavemet hücumda şayanı hayret bir görüyorlar ! yaptıkları her ve mukabele İçıkmak, kolay kolay kimsenin had- Hete şu son Şangh ri mukavemet Çinlilerii 1932 deki gibi adıklarını Japon- lara çok iyi anlatmaştır. Bundan beş 1 Japonlara kolay elde edi- 'affakiyetler temin eden Çi < inde bugi ni müda- faa vesaitini temin € olduğunu gösteren bir Çin b Şimalde de Japonlar dıklarını söyliyerek, bi ti kendi lehl ni anlatmak istiyor İgün elde etmiş oldukl |biribirlerine sımsıkı sarılara lerini muhafaza eden Japonlar, o ta- |rafları tamamile kendi idarcleri al- tına aldıkları kanaatinded Japonların elde ettiği takim muvaffakiyetler, dır. Fakat şim mevkilerini umumiyetle ellerinde tutmuşlar ve bunun için azami fe - dakârlıktan çekinmemişlerdir. Bugünlerde Japonların büyük bir taarruza hazırlandıkları da süylen- mektedir.-Bu taarruzda muvaffak o- lurlarsa Çinlilerin bütün mukave - metini kırmış olacakları kanaatile harekete geçmiş olacaklardır. Zaten Japonların maksadı, olanca kuvvet- lerile yüklenerek ne pahasına olur- İsa olsun bu muharebeyi kendi Jeh- lerine bitirivermektir. Yani kış gel- mmeden evvek Çünkü uzun bir mu- harebenin açacaği Tühneyi Japonlar kesap etmez değillerdir. Lâkin bir muharebeyi çabuk bitirmek, yalnız |bir tarafın elinde midir?.. Onun i Nankin'deki Çin hükümetinin mu - harebeyi bırakıvererek — Japonların ekmeğine yağ süreceğini kimse iddia edememektedir. Bilâkis Çinliler «za- man» in kendi lehlerine çalışmakta , Teçeo'yu al- löU gizlesiyaselı ZİYA ŞÂKİR tarafından hürmetle selâmlanıyor, dostu olan Yunan zabiti ile saatlerce ahbaplık ettikten sonra, dönüp ka« İrakolunma geliyordu... Yunan kara « | İ Yazan: kabelece bulunuyordu. Harbin başlıyacağı gün, yine Yu nan kumandanı, Yunus Efendiy t hu- İdutların son vaziyetine dair şöze gi- İrişilmişti. Yunan zabiti, acı acı şikâyet edi- ine sigaralar ikram etmiş... |yor; — Bu çılgın palikaryalar, bizi fe- lâkete sürüklüyorlar. Asırlardanberi laramızdaki dostluğu çiğni işin sonundaki vahameti di yorlar. Diye söyleniyordu. ahalli bir | ydanda - | Çinliler | olduğu kanaatindedirler. Buna mu- | kol kumandanı da ayni şekilde mu- | Ağır biİr Çin tayyare topu harpte |kabil, Japonlar da hava bombardı » nlarile şe lâk edip duruyorlar, a Çarö vâr mı?.. zı devletlerin bir yo'da, bir taraftan Na meti nezdindeki teşebbüs fayda Hele Ce iya bir nihayet verebilmesi, ne kadar temenni edi- İlirse edilsin hakikatte buna muvaf- fak olabileceği pek şüpheli şeyler -« dendir. Çünkü 1932 de Japonyaya karşı yapılan teşebbüsler akii (dığı gibi Japonya Milletler Cemiye- İtini de bırakarak gitmişti. Bu sefer |gene Mületler Cemiyetinin ağır bir |hezim r. Mil- n :ı)n!mış Şimdiye ka - rinden bir Milletler letler cemiyetinden çokta ü Cenevrenin ka- dir. Amerika Cumhurreisi Ruzveltin _rız ve İngiliz matbuatında yazılan ineşriyat olsun, Japonların canını çok sıkmıştır. | Japon gazeteleri, bu can sıkıntı - |sını yavaş yavaş gösteriyorlar. Şim- |diye kadar Japon matbuatı dünya ef- kârı umumiyesinin Japonya için ne düşündüğünü hiç de merak eder gö- rünmüyordu. Fakat şimdi Japonya aleyhine yazılar şeylere, söylenen sözlere cevap vermek istiyorlar. Mo- selâ Miyako İsmindeki Japon” gaze- İtesi, Japonların tayyare hücumları- ni şöyle müdafaa ediyor: «Bu hü - dumlar müessir olduğu — içindir ki, cenebi efkârı umumiyesi tarafından İlara göstermeliyiz ki, harbin fecaat- İlerini azaltmak için bu en kestirme İyoldur. Biz diz çökerek bu yabancı- ların muhabbetini kazanmak iste - iyoruz.» 'Tam o sırada, dört nala bir atlı gel- miş, harp emrini getirmişti. Yunus Efendi, bu emri okur okumaz, büyük bir ciddiyetle âyağa kalkmış: — Aziz dostum|.. haydi bakalım. Sen de, ben de vazife başına... Şah- si dostluğumuz, kalplerimizde baki kalsın. Fakat şu andan itibaren ar- |tık biribirimize resmen —düşmanız |Uzat elini, son defa olarak dostça sıkayım. Demişti. Halbuki, o dakikada, Yunus Efen- di, o Yunan zabitini tevkif edebilir- di ve onu tevkif ettikten sonra da, derhal askerini toplıyarak; zabitsiz |kalan Yunan karakoluna hücum e- |der.. emir ve kumandadan mahrum |kalan muhafız efradı süngüden ge- İçirdikton sonra, Yunan karakoluna yerleşebilirdi. Halbuki bu merd kalpli zabit, bi Te bir şeyi aklından geçirmiye bi tenezzül etmem Yunus E'('ndım'ı bu merdane ha- |reketi, Yunan zal son derecede mütehassis etmişti, Hüngür hüngür ağlamıya başlıyarak — Senin gibi temiz yürekli bir - irlerdeki sivil halkı hes | ” ye 5 tan Tok- kal- | wn nutku olsun, şimdiye kadar Fran- İtakbih edilmektedir. Biz edebiyatçı- | Muazzez ile Muzaffer, ayni günde, mektebe girmişler, ayni yılda mek- tebi bitirmişler ve gene ayni ayda 'evlenmişlerdi. Hattâ derler ki, bu (içtikleri su ayrı gitmiyen canciğetr (iki arkadaşın düğünleri ayni salons da olmuştu. Dünkü iki genç kız, bugün -üç ay- dir- çıtır. pitir iki güzel genç kadın olmuşlardı. Muazzez Bebeğe Muzaf. fere misafir gitmişti. Bir haftadır o- İryada idi. Yedi, sekiz gün, seven ve sevişen insanlar için sekiz gün, sekia sene, hattâ sekiz asır gibi uzundur. Fakat Muzafferin sevgili arkadaşı Muszzezin kulağına fısıldadığına gö- Ye, erkekleri oyalamak, kıskandır. « |mak lâzımdı... Biraz olsun arayı aç- mak lâzımdı ki, erkeğin karısına gö receği gelsin, ondan soğumasın v. her zaman yeni evli gibi dursunlar.. Muazzez: — Allah aşkına Muzaffer dedi, şu saste bak, son vapuru da kaçırmıya- yım... Muzaffer, nazlı bir gerinme ile ye- n kalktı, içeri baktı: — Saat beşe çeyrek var, dedi, va- İpur beçi beş geçe... Daha yirmi da- kikan var, beşde çıkarsan, bol bol yetişirsin!... Muazzez heyecanla: — Yocoo! dedi... Yine çeneye da- larsak... Muzaffer: Çene dedin de aklıma geldi, di- Şu Sabahat amma baz kızdır.. kocası konuşma: bikmiş. eve geç gelmiye bile ndır unut öy is- asın: bekli » | Aaa, onu geçenle de gördüm Ko — Âllah aşkıma, 'ne giymişti? Grili yeşilli bir truakarı vardı —Şapkası nasıldı? | işle vapuru kaçıra - elbisesine uy Joam | — A, vallah içimi merak sardı iHunı pürası' yoktu. Otur dö' Muaz- İzezciğim, şunu anlat. Daha vapura Jon beş da! On dakika son- |fa... Efendim, kocası, yeni bir işe Birmiş de, ilk kazancile ona İşte » İkırmızılı yeçilli truakarı yaptırmış! Bu akşam saat tam 9da Sinema mevsiminin LIONE ı'ollordo : DİKKAT: luklıı çirtmek MELEK gişesi (dama nası! kurşun atabilirim? Diye, pek mütcessir bir halde ve- İda ederek, dönüp karakoluna git - mişti. Ne kadar gariptir ki, harp resmen başladıktan sonra, Tsalya ordusu - nun en çetin harplere giriştiği nok- ta bürası olmuştu ve Yunan hudu - dunun en sarp bir yeri olan Milonada cereyan eden harp, 1313 — harbinin safahatı arasında büyük bir şöhret bulmuştu. * HARP BAŞLAMIŞTI barp başlamışlı. Yıldız Sa- | da, artlıkça artmıştı. Abdülhamit, yemiyor, içmiyor: — Acaba harbi kazanabilecek mi- yiz? ... 98 harbinin İfeci neticesi aklına geldikçe, bu ev- |hamlı hükümdar, artık bir yerlerde İdurup oturamıyordu. evi kuvvet) lerine emin ol- 'hleri, hocaları sa- . Bunlara bol bol (Fetih sureleri), rayı ihsanlar veriyor, okutturuyordu. (Devamı var) sını bili İsını bilir Y — Ya, desen e, artık Sabahat da şıklaşıyor Muazzez kıvranıyordü: — Dur, bâri şapkamı giyeyim de, öyle konuşuruz. Muzaffer, gene bir şey dinlemek iş- ! akile sordı z miydi? ile beraberdi, ti? Ayol sus, ba; Tım. Şimdi. vapurı » Bük and — Yapma verdim, anlattırma. Sana - sahileler dolusu mektup yazar, het şeyi anla- di, Nati bir haftadır evı nız, yazık değil mi? O erkek ayalnız yaşama - sından bo - Muzafle 'n yapma, beş da - kika'kaldı' v —Şimdiye kadar anlatmıştın bi le, kardeş sen de.. — Kocası ayrılma Muzalfer heyecanla: —Ne, dedi. yine birleşmişler mi filminin — gösterilmesi L BARRYMORE Halkımıza hoş bir. vakit sürçrizler — hazırlanmış, Foli caz orkestrası temin edilmiştir. Yalnız bu geceki resmi müsamere için Smoking veya Frak mecburidir. büugün sabahtan itibaren açıktır. anmamış, fakat ha ge- Kadınların bildiği. azan : Tıı-ıkz Tunaya | — Öyleymiş... Tam mahkemedi karar verilecek iken, biribirlerine r candan ve şefkatle bakmiğ' dim iş, azalar gülmiye, ibi de bu heyocanlı sahii€ tesbite başlamış... ve çıkarken $ |kola, yeniden evlenmi gibi ve şatır çıkmışlar .. İâhi Belma, yaman kızdir: neyi Be son! Bu esnada, iskele; & purun düdük sesi i zır olan 8 | | Poz | İşapkası 1 anta, bir an evvel ulaşf dörder yetişfi i dörder Arkasından yerde geri dönerek: dedi, gevezelikten DA Hebile skeleye koşmıyı yine Komşu kızların an zez © akşam zzezle - Muzâaffer a ahret yold r senedir, biribi MELEK Sinemasında ilk muhteşem Büyük ve resmi sinema müsameresi LA DAM OKAMELYA SEVENLERİN... SEVİLENLERİN... AŞKI TANIYANLARIN FİLMİ.. Baş GRETA GARBO-ROBERT TAYLOR şereline Bu geceki müsamere için loca kalmamıştır. Bütün köle numaralıdır. için bir çok LADAMOKAMELYA nin ikinci kopyası yarın ak! dan itibaren İZMİRDE Telefon: 40868 TÜRK Sinemasında: #eksce satan ÇİFTE KUMRULAR'ı LİLİAN HARVEY - HENRY GARAT Çünkü asri bir sevişme, modern evlilik - Müzik ve eğlence. görüpte sevme imkânsızdır. Bizim için gö: Fransızca sözlü lmemiş fevkalâde bir hâdise daha ! Hiç bir filmde görülmemiş temaşayı-. Yarın akşam SAHAY Sinemasındö Buzlar perisi SONJA HENİE'nin temsili evlet Kuşu lminde göreceksiniz: ”—