Keramet kimde? Suadda mı, usturada mı ? Poker oynadı, zar salladı, bakarada sekiz dokuz açtı ve en nihayet kumar yeli bütün servatlnl üfürdü, götürdü. İsmailin folluğuna da ukruynr. Bd benim yumurtalara bak; senin ta - vuklarının — olup olmadı. seç, sonra İsmailin yumurtalarına da bak, belki onların içine de karışmış- tır. Konuşmalar bu şekilde ve çok müstehcen bir şekilde devam eder- ken üç beş çingene karısı daha mey- dana çıkar, bazısı horoz sahibi Şazi- mendi, bazıları da tavuk sahibi Fat- mayı iltizam ederlerdi. Bunlardan birisi Fatmaya doğru ellerini uzatarak, yüksek sesle şun- ları söylerdi : — Geçen gün de bu bokü yedin. Hiç yoktan, durup dururken bir kav- ga çıkardın, mahalleyi biribirine kattın. İki taraf olduk, bayrakları açtık... Mesele de şu idi : Senin teken Pembenin keçisine bedava aşmış... Bunun için mübarek ağzını açtın, Bunun da kavgası mı olur? Teke a mış, dişi kızmış, biribirlerini bul - müuşlar.. Bu vaziyette bunların pa- zarlıkla mı çiftleşmesi lâzamgelir? Şimdi de follukla yumüurtayı tut- turdun. Her gün senin tekenin keçi- ye aştığını, tavuğunun başka folluk- lara yumurtladığının hikâyesini mi dinleyeceğiz?.. Tekene de, tavuğuna da başlatırsın şimdi ha!.. Görüyorum bugün mis kakulu ni açtın yine... Ben senin gibi lâfı ıı'zund.'ı gevelemem, dobra dob- n, haklıya haklı, haksıza haksız derim. — İyi gübre yersin. Öyle sefer de geveleme, (kıçını göste rek) ağzına bir sakız Vereyim de, adamakıllı çiğne, dişlerin temizlenir! — Tuuu! Allah belânı versin!., — Sönin versin.. doğru, edepli lâf et, yoksa ben parmaklarımı insa- nn ağzına sokunca çürük paçavra gibi bir yandan öbür yana ayırıveri- rim!.. — Carrrt .. — Haydi oradan sürtük! Parmak- larıtmı takarsam, cartı curtu görür- sün ! — Sürtük senin sinsilen! — Sinsilemi karıştırma edepsiz ka- rı.. Ne karıştırıyorsun ölmüşlerimi? — Ben demiyorum, dünya âlem bu lâfı söylüyor. — Âlemin de, senin de yakana ku- sayım. — Kocanın, kızının ağzına kus!.. — Karkma, korkma... Midemde çı- kacak o kadar çok şey kalmadı, hem hazmettim, hem de sabahleyin çı - kardım, sana sakladım, anladın mt çürük domates kafalı karı! Bu şekilde konuşmalar, böylece santlerce devam eder, yakası açıl - mamış, duyulmamış, müstehcen kü- fürler teati edilir, nihayet kahkaha- Tar, çığlıklar, yuhalar arasında sona ererdi. &, eğlence, Sulukule Nakleden n ta. olarak Atlas denizini geçmiye mu - vaffak olan bu kahramanı omuzları na aldılar. 'Tinyol zayıf, uzun boylu idi. Ken- dini selâmlayan ve omuzlarına ala- rak çılgınca alkışlayan halka muka- bele ederken cebinden bir paket &i gara/çıkarmış, bir sigara yakarak, adeta şehvetle içmiye başlamıştı. Sonra, etrafına bakındı. Kalabalık arasında dost bir sima arıyordu. Lâ- kin kimseyi göremedi. Zira Senter, Mmüdettiş ile beraber idi. Kalabalık, nöbetçinin durduramadığı otomobil- lerini durdurmuştu. Zorla dışarı çı- kabilmişler, dirseklerile kendilerine İmarhane dellâlının, kendisini kuma- ;mnoleri oldu. | |kü |madı. Kumar yeli hepsini üfürdü, | Bu ince alayı şanjör anlamaz, pat- | |küçük dükkânında, indi. İca — — —£”— Tercüme ve iktibas hakkı mahfuzdur İkavgaları saramadı; onu harap eden, çabucak iflâsa doğru sürükleyen, et- rafındaki birkaç dalkavuğun, ku - ra alıştırması, kumarhanelere götür- Kumarhaneye attığı ilk adımı, birçok adımlar takip etti. Her gece, | rakı masasından kalktıktan sonra, kumar masasının başına geçti. Po- | ker oynadı, zar salladı, bakarada se- dokuz açtı, kazandı, kaybetti. Fakat bir gece kazandıysa, beş ak- şam zararla kumarhaneden çıktı ve nihayet bir zaman geldi ki, Suad'de, bu cömert, mert ruhlu, insan ve dost | çocukta servet namına bir şey kal- | götürdü. Ve onda paraların suyunu çektiğini anlayan dalkavuklar, tu- feyliler, kelebekler gibi dolaşanlar birer birer uzaklaştılar. İşte bir zamanlar, kumarhaneler- sösyetelerde yüzlerce ve yüzler- 'ce lira kaybettikten sonra, emanet- siz, rehinsiz para alabilen, sonra, parası biter bitmez, kredinin arkası kesild hatlâ kumarhaneye ge lişini bile istiskal ile karşıl; görünce talihin bu acı tezahür ve insanların aklâksızlıklarını du - Ve ni - $ , şen kahkah tti t kumarhanecilerin zebunkeş- | Hiklerile eğlenmek, alay etmek için, adının önüne : — Ustura! Lâkabını ilâve etti. rhane reisinden ödünç para *k için, şanjöre : — Patrona söyle, derdi, bana yirmi lira ödünç versin. İki gece sonra ö- derim. Sonra, gür kahkahalar içinde ilâ. ve ederdi: — Suad Beye kredi etmezse, Us- tura Suade etsin! Hançer Mahmud- lara, Kama Hüseyinler yaptığı gibi... İGörüyorum ki adının önünde âleti | lcariha ismi olanlara emanetsiz, re- hinsiz veriyor. ron farkına varmaz, kaba kaba güle- rek istediği paranın dörtte birini ve- rirdi. O zaman Suad arkadaşlarına: — Gördünüz mü Ustura Suad'liğin kerametini?.. Eğer yalnız Suad isti- yor diye haber gönderseydim zor a- lırdım bu parayı... Diyerek dudaklarında tomurcukla- nan kahkahalar bir katmer gülü gi- bi açılarak etrafa saçılırdı. Şimdi, Suad her şeyden elini, ete- ğini çekmiş, evine bağlı, çocukları- 'na düşkün iyi bir baba, evcli insandır. Akşam rakılarını, Turanın | üst salonuna benzeyen yerlerde de- ği, Borsanın karşısındaki (Filip) in eskisi gibi beşi onu bir araya getirilmiş, yanyana, şebbi e bulunuyorlardı. Voro - yçik, bir an Senter'i görür gibi Sonra baktı, aradı, ortadan kay bolmuştu. Tinyol uzun müddet harceketsiz duramazdı. Bu itibarla omuzlarda ta- anmaktan bıkli ve kendini taşıyan adama, indirmesini rica ett. Lâkin adam güldü ve ayaklarını daha fazla | Tinyol nezaketle iş görmek | anlayınca, bir hareketle kı—nmm kurtardı, yerc Lâkin, ayakları uzun neticesi olarak karın- nmuştı. Üzerinde 'Tinyol imi düşer gibi oldu. Tuttular. ent bir. | Lç |yanılmadan, |defa sıçradı, aya! |de vardı. Bu adam, seri (k Dük, kardeşini Görmeden Ingiltereye döndü (4 üncü soyfadın devam) Dük dö Vi bi tacını, tahtını | ketinden uzaklaştı ak memle tan sonra bir d ha ne vakit memleketine dönehilece- ldir. Bilhassa Düşes ltereye dönmesine malüm de ile beraber İ şimdilik hiç ihtimal verilmiyor. Ya nız olarak gitm daha imki anasından, kar kal ta Avrupada bir £ tâ Yugoslavy Avusturyaya bile gımqı Bu n—-ımd» Dük dö Kentin zevce- sile beraber tayyare ile Avrupa sık İyahatinden İngiltereye avdetini Falcı, büyücü, Çalgıcı, serseri Çingenelerin Hayatı (S inct sayfadan devam ) Hükümek, her ail teşi el rin numaraları — yazılıdır. maksat, Çingenelerin yı ken çocuk çalmak suret malarıdır. gelirse inde bir pl. vi Çingene değ kil eden Çingenelerin Bazı Çingeneler vardır ki, men- |ne 937/744 numara ile sup oldukları kabilenin kanunlarını | 4 bütün kışı bazıları Junutmuşlardır. Bunla: bir yerde geçirirler. Ha kışın toprak kulübeler Bunlar, hayvanları için elveri; bulunduğu zaman göçebeliğe b erok içiyor; sanki göbek oturuyormuş gibi, buram bu- Oyun hastalığını da, şaıı debaşının ka latler 'namakla geçiriyor, bazan da uzayarak, eski ku- , bakaracıların, şim- di paker oynattıkları evlerine uğra- yarak, bir iki seansta kurtlarını dö- P('y'hgluna kada: marbanecileri. küyor. Onun Beyo Terinde, sazlı, içkili, kadınlı, aldığı ders şudür : Artık toy değildir, h: lar ha tleşmiş eskilerin tabirile - H yayı anlamış bir adamdır. İn Bibi, yabilir. tecrübe, bu anlı yuş yüz bin liraya değer mi?. İmem siz ne dersiniz?.. İuçuca eklenmiş masalara bedel, va- | (Devamı var) Tinyol, kendin ier arasında arkadaşl: gidiyordu. üsinde idi. Bu- seliyordu. Bu l (mun olduğunu nereden |för, kaskı ranlarının mındrn k'nı şını müfettiş Iktan bir| alıyordu. Vorobeyçik de görmü: Bunların a kenarlı siyah bir şapka giymiş nı görünce gülümse idan , ar- at ara- ni bağırdı. P: fe ve halkın gürültüsü jandır İkadar fazla idi ki, sesini işittiremedi. |Tinyol, biraz evvel uzun boyl duramıyordu. |İgeniş kenarlı şapka giyen adamın çıktığı yan kapıya gelmiş ve çıkmış- |bir şey yoktu. Yegâne yapılacak şey, or malüm olduğu gi- kalde Tak ağabeyisini | “ye bir karne ver- mektedir. Bu karnede bütün grubu adları ve no verilmiş olan şahsi karnele- Bir Çingene arabasına rast-| gözünüzü dört açınız. Ü- yoksa bunlar bede- lerdir. Yalnız bir ta- | ralta yerleşmiş namuslu seyyar sa- |Galatada Haydar hanında 80 No, da acılardır ki, şehirden şehire, pana - |Yani Logopolos ile yırdan panayıra giderek mallarını (da Ömer Âbit hanında İsatarlar. nda, eğlence âlem- ka- vuklu meclislerde geçirdiği hayattan t ve insan- | fi- | kirler ve kanaatler vardır. Dünyayı ayı, Kon - anların şaşırmadan, | olaylıkla, apaçık oku- bu rku arınt bulabildi ve meydanın en tenha gördüğü tarafı- İna koşmaya başladı. In—ım. 'un kaçışı- KS miş, tayyare mey-|bulunur. Fak in yan kapısından dışarı çık - İGi , siyah BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 18,80 plükla dans musikisi, 9,30 Konferans: Beyoğlu Halkevi |pamına, 20 Burhan ve arkadaşları İtarafından Türk musikisi ve halk kıları, 20,30 Ömer Rıza tarafından pça söylev, 20,45 Sulhiye ve ar- tarafından Türk Mmusikisi ve halk şarkıları (saat ayarı), 21,15 İorkestra, 22,15 Ajans ve Borsa ha - i günün — programı, m, piyano refa- | YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı. âkla Türk musikisi, neşriyatı, 14 son. Lord Baldvin istirahatte Yazın istifa eden İngiliz Başvekili Mister Baldvin, aylardanberi Av panın güzel yerlerinde vakit geçire- rek istirahat etmel ter Baldvin şimdi Lord Baldvin'dir. İSabık Başvekil Lordun şimdi Eks Leben'den hareketle İsviçreye gide- rek dağlarda dolaştığı haber veril « |mektedir. e Mister Edenin annesi İngiltere Hariciye Nazırı Mister |Eden'in annesi Ledi Sibil Eden'in, Jağır surette hasta olduğunu İngiliz gazeteleri yazmaktadır. Kendisi has- tanededir, Bir ayağa şişmiştir. Ledi Eden'in kocası Vilyam Eden 1915 te vefat etmştir. İstanbul Asliye 4 ün: kemesinden: rük Müdüriyeti Hukuk Mah- tarafından yine Galata- 1 numa - İrada Kostantin Silimidis aleyhleri- ilan alacak yı müddeialeyhlere hi nen tebliğ edil - diği halde mahkemeye gelmedikle- rinden gıyaplarında mahkemeye de- vamla davacı vekili tarafından ibraz edilen kefaletnamelerinin asıllarının İnit oldukları mahalden celp ve tet- kikine ve bundan bahsile de gıyap kararının müddeialeyhlere tebliğine ve muhakemenin 3/11/937 çarşamba günü saat 14 de talikına ve müddci- karar verildiğinden karar veçhile ad- ları yazılı müddelaleyhler ilân gü- r ay içinde işbu raz etmedikleri ve | nünden itibaren gıyap kararına it yazılı gün ve saatte mahkemede biz- zat hazır bulunmadıkları veya bir göndermedikleri takdirde g- |yaplarında muhakemeye devam olu- k mahket vel e kabul olunmıya- kları ve bu baptaki giyap kararla- rının da mahkeme düvarına asılı ol- duğu ilân olunur (937-740). TUSNR O RAR T TP T Y SATILIK muayyen» bir zaman |murahhasına bi İzarak bana aleyhlere bir ay mühlet verilmesine (T (| RADYO |Yazılı kâğıt, vesiki iStiyorlar Bir taraf İtalyanın mesini, öbür tar tasdikini şa aris, 25 (Hususi) — Cenevrede | İtalyan murahhası Skopa İ nsız Hariciye Nazırı arasındı eşgul edip dürmaktadır. Bu mü - a murahhasi birtakım undan sonra İtal- yacağımı söylemiş, ş miş olan İtalyan askel mıyacağını ilâve etm zırı M. Delbos, ka muştur : — Bana yazılı bir kâğıt v yazılı bir kâğıt!.. Bu söylediklerli yazınız!.. Bana yazarak temin ede - bilir misiniz ki, bundan sonra İtal- ya hükümeti İspanyaya hiç bir as- ker gönderecek değildir. Bunu ya- ebilir misiniz? Bunum üzerine Musolini'n rahhası Skopa da Fransız Hariciye Nazırına şu suali sorm — Siz de bana yazılı bir kâğıt ve- rebilir misiniz ki bundan sonra siz de bizim Habeşistandaki zalerimizi tasdik. ederek . dmparatorluğunuzu Bir de Akdenizde bizi müsavi tanıyacağınızı kâgıt ü- zerine yazarak bana verebilir mi: niz?. tanıyacaksınız?.. geçirme İtalyan ve Fransız Paris, 27 (Hususi) — Cenevrede İtalya Murahhası ile Fransa Hari - | Nazırının görüşmeleri ü: | buradaki mehafil bu hi bir ehemmiyet verme rini alamamıştır: Aylar var ki, Fran- ve İtalyanın salâhiyettar a- iyle baş başa vererek Av- rupa işlerini konuşmamışlardı. Bu kat, Avrupa işlerini gözden ge- | çirmek mahiyetini almıştır; denebi- lir. Diğer taraftan İtalya murahhası - nın hükümeti namına Fransa Hari- e Nazırına bir çok hususlarda te- minat verdiği de anlaşılmaktadır. Şayanı dikkat olan bir cihet de bu sefer Cenevre müzakerelerini müşa- hit olarak takip eden İtalyan mu - | İstanbul Asliye 5 nci Huk keme Mnh- | Davacı İstanbul Maliye Muhake- MOTOSİKLET 12 beygir ve çift silindicli yeni bir İNDİAN markalı salt- karlı irotosiklet ehven bir fi. yatla satılktır. Taliplerin 44642 ye telefonla Gaz Şirketinde Bay İB! K Mümtaz'a nüracani, çıkıl: bahşiş de verece; , sakallı bi ini tâ.. irdi İri In üzerine | armadan »ı"iı. Şimdi Tinyol bir sigara daha yak- mıştı, bir taraftan onu içerken, bir | tayyaresini düşünüyordu. , dedi, elbet meşgul olan | aklı başka rün sırtına dil k | — Acaba bü adamı nerede gör - dür ?. Varobeyçik il ıgözdcn kaybolduğu kapıya geldik- leri zaman, otomobil kısa, dar yoldan geçmi addeye çıkıyordu. ! Vorobeyçik sinirlendi o Yapılacak yol açmıya çalışarak ilerlemek te- |Kendine geldi, olduğu yerde birkaç ,tı_ Bu kapıdan dar bir yolla caddeye ıSı-nlm' in evinin etrafını nezaret al- adamları, Tinyolun |y mat Müdürlüğü vekili avukat Ali Suavi tarafından Kostantin aleyhine | 936/2204 No, altında açılan alacak da-| İvasından dolayı mezkür adresi veç- 'hile müddelaleyhe gö arzuhali müddelsleyhin bu yerden aderilen dava İçıkıp bir semti meçhule gittiği ve M & hali hazır ikametgâhının meçhul ol- aktı. Zira Tinyol'un ora- ya muvaf- kahraman tayyare dan | | ştu. YÇİK YARI PULUBL'XO'? içeri giren hademe- elir gelmez, ha- ö Vog- | ş olduğu bir mâ- | tarafını tamamlamak ü- n üzerine eğildi. L gul olamadı. Kapı vuruldu. İçeri Ven ? karış sakalı uzamıştı. Üstü ba- | kusuz geçli Volgi p elini Oturunca * e haber, diye sordu, gazeteleri okudunuz mu? Müfettiş, bir kısmını okuduğunu söyledi. İğini söylüyor, İrada uzun zaman kaldıktan İFŞAATTA | İspanyadan çekil af Habeşistanıl rt koşuyor İrahhası Skopa d. panyadaki âsi Frankonun _muıt uzun zaman kü dan sonrs ya dönerek şimdi de Cenevtf ilmiş bulunuyordu. — V Skopa, Franko taraftari İtalyandır. Karşısındaki Fransa riciye Nazırı M. Delbos ise bir Bef” den fazladır iktidar mevkiinde lunan Fransız sol cenah hükümetli Hariciye Nazırıdır. M. Delbos, $ lerde kendini çok İ idare etmiş zeki bir diplomattifi talyan murahhası ile konuşurkef v zekâ ve dirayetini ispat etmiş, İuzadıya cereyan eden münaki bittikten sonra giderek İngiliz irahhasile görüşmüştür. Habeşi! İltalya tarafından zaptedildiğine ir İtalyan murahhasının istediği minat bahsi kapanmıştır. Şimdi ©7 lüm olan bir şey varsa o da İliİy#İK verdiği teminattır. İtalya bun sonra hem Akdenizdeki korsat karşı alınmış olan tedbirlere ı:“" ediyor, hem de İspanyada gizli emel böslemediğini temin ham da oraya askar göndermiliilli demektir. Avrupa işlerini gözdel k üzere ricalinin temaslâf! rahhası Sinyor Skopa'nın ıspnn)': Franko'nun karargâhina gidertk söi olması ve 0f |da Cenevreye müşahit murahhâf ye gelmiş bulunmasıdır. la İtalya ve Frans ? işlerini ve bilhassa İspanyi ı.ı ıırşe(ı Sinyor Musolini ie Hİ |Kitler arasındaki mülâkat ol! evvel bir kere gözden geçirmek mişlerdir. Fransa Hariciye Nazırı M. D"; İta ükten © ra derhal Cenevredeki İngiliz F ciye Nezareti Müsteşarı Lord bron,u görerek bu mülâkatın * larını anlatmıştır. B eee ’ (duğu beyanile bilâ tebliğ iade yi |miş ve sepkeden talep veçhile arzuhalinin ilânen tebliğine V€ nun için de iki ay müddet mahkemece karar verilmiş xfr:’ |bal sureti mahkeme m""h"',:' asılmış olduğundan müddeti Mi küre zarfında müddeisleyhin M gi takdirde hakkında İ iera edileceği hukukt M nununun 141-142 nci madi ince ilân olunur, mm/'—'-"l murahha: vermi muai! mi | — Öyle amma hakleri da yaf Vogler bir an durdü. dü. Devam etti : , Hakları da yok değik kiten vapurunda Namot, sorifü sata Ş Gribber peşinciyü — Evet. ter'in evinde Gerniko, yine Senter'in evini Jat de, Tinyol kayıp.. ne zaman gelecek dersili el geslt ” Müfettiş gayet sakin bir vap verdi : Her halde yakın bir s'“’n'_'p — Bu «Her halde> sâzü, FİZ ,İ min hususundaki & biliyetler, ispat ediyor. Lâkin müdafat batı almak hususutda.. m,& Mösyö Vogler sözlerini W Buna lüzum da vnkl'l v ne demek istediğini anlam! m,.l X— Beni, diye sordu, tahti? yorsunuz?.. (Devi