&- SONTELGRAF — 20Eıl0| 1937 Tefrika No: 78 — vaza “ Aftos avukatos!,, “Lâfı biraz kısa kes... dlnleyecek değiliz. Nedir bu sululuk?,, kdenizdeki korsanlık bütün dün- ya matbuatini günlerce meşgul etti, durdu. Meselenin siyasi tarafını şöyle bırakalım da biraz da korsan- lığa cezaret ödenlere, yani tahtelba- hirdekilere bakalım. Hem denizin âl- ak, hem de ne vakit bitece- inmiyen bir maceraya girmek... Faki zamâan korsanları yalnız deniz apacaklarsa yaparlardı. ler denizin altında iş gö kat fenalık etmek istiye: ünde ne Şimdi yorlar, ler için korsanlık daim: biraz cesaretine gi korsanlıkla çok fenalıklar etmiş- lerdir, Fakat korsanlık eskidir. Deni- ze dalarak düşmana fenalık etmek let ne vakit başlar? Rivayete bakılırsı Yunanlılarla İranlılar arasında daha , Kurunuulâda yapıları meşhur muha- rebelerde Yunanlılar denize dalarak, uzun zaman deniz altında kalarak İran gemilerinin bağlı bulundukları yerlerdeki bağlarım keserek azami zararı yapabilmişlerdir. Bi gıçlar tarafından türlü ti sokmaktan, ı.ılulan:ı edepsizlerin rahatsızlıkları karşısında : — Lâfı biraz kısa kes bu!.. bu sululuk?.. İtap ve ihtarından son- ra, masanın üstündeki şişeyi kapıp | kafalarına fırlatmaktan, yumruklu, |mazan, tekmeli kavgalardan, boğuşmalardan |bağa Naci.. daima müçtenip ve uzak kalmıya | çalışırlardı. Pek muztar kalır da, boğuşmak, Gövüşmek mecburiyeti hasil olursa, daha yaka maka tutuşmadan evvel, tavanda asılı büyük lâmbaya, lükse fırlatıp atarlar, ortalığı karanlık i- | çinde bıraktıktan sonra, karanlıktan bilistifude savuşup giderlerdi. Sulh —sevor, — müsalemetperver, meşimel uhuvvet ve muhabbe! ta « |yeni tanış, ahbabın ahbabı, kim o- raftarı insanlardı bunlar... Şöyle bir sorgu işitir gibi oluyo- rum : — Bunlar melâika miydi?.. Hiç kızmazlar, canları bir şeye sıkılmaz mıydı?.. Sıkılmaz olur mu hiç!.. İnsan oğ- Ju bu... Canı da sıkılır, eskilerin de- dikleri gibi, hiddet topuğundan da aşardı. Fakat hiddet topuğundan aş- tı diye hemen bıçaklarını fora edip adam şişlemezlerdi. İş bu kerteye gelmek üzere bulunduğu sırada, kız- dıkları ande işi hemen ağız patırtı- sına getirmek, dikilmek isteyenleri, biçakla, tabanca ile değil, çenebaz- lıkla, lisan talâkatlerile, yaygara ile susturmıya, ilzam etmiye çalışırlar- dı. Ve ekseriyetle, sızıltıya meydan vermeden meseleyi örtbas ederlerdi Yumruk, bıçak kabadayılarına — Evet. nasıl? Asansör buraya ge« lip durduğu zaman, Gribbe asansö- rün içindeki sıraya oturmuş, başını kenara dayamıştı. Şapkası gözlerinin üstüne geçmişti. Vens sinirlenmişti: — Evet, dedi, siz, Mösyö Senter, bu sahneyi tekrarlıyacaksınız. A - partmandan nasıl çıktığınızı, dostu- “nuzun cesedini nasıl gördüğünüzü bir|ilerlemiş, eğilip, asansörün bu hiza- daha tarif ediniz. — Hay hay. Senter apartmanına girdi, kapadı, Nens: — Haydı, başlayınız. Deyince, Senter kapıyı açtı, asan- n : M, Silevman Ca: o2 00 —— ik İskenderin donanmasına da |ç Suriye sahillerinde böyle mahir dal- Seni dinleyecek değiliz, nedir | oe—o0oe----————— —— Tercüme ve iktibas bakla mahfuzdur Kafa bul Yalnızseni İyenidir?. diyeceksiniz.. On ye srn başlangıcında Fe- lemenkli bir adam Londrada Taymis nehrinin içinde on iki kadeim kadar idalnr ulak bir gemi yapmıştır. A - merikalıların da istiklâl muharebesi anda İngiliz gemilerine kar: sle ufak bir denizaltı gemisi yap- '.P_w' Zütir; Ükmant Aşir. jsek 'l_ızmı Daltaban Vamık, dilen- ası Mehmet, Beyoğlunda sokağında meyhaneci , Tahtaburun Ra- Salkımsaçak Osman, Tös- Bugün dil kabadayılarından eser mıştır. Bu nesil hemen hemen ikarız olmuştur. Onun yerine İşunlar türemiştir : 1 — Traşçılar; 2 — Dikine perdahçılar.. Bugünün fraşçıları eski devrin dil kabadayıları gibi değildir. Bunların Jöyle zart zurtla alâkaları yoktur. Bunlar da bildik, ahbap, dost, şöyle lursa olsun, bir kere ele geçirdi mi, n &öz Böylemek, çok ko- nuşmak, karşısındakine nefes aldır- mamak, kronik — bir hastalık halini lalmıştır. Bu gibilerine kalivede rastlarta- nız, yandığınız gündür. Tam gazete- nizi okurken — yanınıza sokulurlar, evvelâ şöyle hafiften söze başlarlar, sonra yavaş yavaş perdeyi yüksel- tirler. O kadar çok söz söylerler, söz arasında, lâf esnasında eskilerin de- İdikleri gibi : — Beşte bir yektin!.. Bile yapmazlar, keyfinizi kaçırır- lar, bu suretle ne rahat rahat gaze- tenizi okuyabilir, ve ne de kahveni- zi ağız tadile içebilirsiniz, Tramvayda, vapurda, trende de iyledir bunlar... Bir kere söze baş- dılar mı, tamamlamadan söre doğru koöştu, üç metre kadar yaklaşınca bir an durdu, gitti, asan- lıaruıı dış kapısını, sonra iç kapısını | açar gibi yaptı, asansöre girdi, sıra- 'ya doğru eğildi, Tam bu esnada Vens: — Durunuz! diye haykırdı, kapıyı Açtığınız zaman, asansör tam bu katın hizasına gelmişti, değil mi? Bunları söylemekle beraber Vens da durup durmamış olduğuna ba - kıyordu. — Hayır, dedi, bir hizada değil. İtikleri silâhlanma |memleketlerin besledikleri tecavüz Su üstünae Dir tahtelbahida olscağa benzemi ıparatorluğu, Fransa ve Rusya... İmemlek, İza bırakmazlar, lâfı uza İBoykozu boylamıya İnuz... Bir tarafta- zenginler, İ P ADYO Mazarık"n sadeıi ' ve çalışkanlığı Vatanperver Çekoslovak Cumhut Öbür tarafta harice Mühtaç olanlar.. (4 üucü soyfadan devam) siyasetinin, bu Ve istilâ emellerinin neticesidir. 2 — Mevaddı iptidaiyo tedarikin- deki müşkülâttan bu kabil memie - ketlerin kurtulması için ise kendi- tifade ile Sulh aleyhinö çal caklarına dair sağlam ve fii dikleri Mmevaddı zarlanmak için letler Cemiyeti heyeti umumiyesine | bildirmelidir, Soövyet murahhasınım hs sı da işi lc budur raporunun dışarıda' y ler Almanya, İlıl)ı sarfile |* Japan- Umumi Harpten son- lelinden alınmış olan Afrikadaki istemekten geri durmamaktadır. kiltereyi bu hususta vakit vakit Jamak Alman hükümetinin baş #duğu bir çaredir. Fakat Alman - n bü arzusu bugünkü şerait al - r. Çünkü ilizler ellerine geçirmiş oldukları fetemlekelerden bir karış yar bile seye vermek niyetinde değiller- ya |* halde mevaddı (pl!dzı)c yok - Fıuğu bir tarafta, ze sutarafla alı |üklevletleri de ona göre İdeildir. Şimalt Afrika, İngiliz İm - İş- | te Almanya, İtalya ve Japonyanın karşısında demirce, kömürce, bakır- €a, yenecek ve içecekçe zengin olan ler... ğ tıkça uza - tırlar, tramvaydan Beyazıtta ine - cekken, Edirnekapıya kadar gitmiye, Kuzguncukta vapurdan çıkacakken mecbur. ölürsü. Hele yolda giderken, öyle lâf atış- 4 kelimeleri ezerek, uzatlarak, lelere tannan bir ahenk vererek söz söyleyişleri vardır ki, bu kelimo girdabından, cümle sağanağından kolay kolay kendinizi kurtaramaz- sınız. Şöy — Müsaadenizle.. şurada biraz i- var! diyecek olsanız, derakap; — Hikâyenin sönu çok tatlıdır. Az | kaldı, tamamlayayım da öylel . Diyerek ayrılmanıza mâni olur- | lar, sizi ellerinden kaçırmamak için kolunuza girer kı sıkı tutarlar, fideta romorkör gibi sürüklerler. Dikine perdahçılar, birkaç kalite daha yüksektir. Öteki- lerden bazan kurtulmak nasip oldu- ğu halde, bunların elinden kurtul- |manın imkânı yoktur. Bir kere ko- lunuza girdiler mi, medet Allah, ka- bil değil salıvermezler. İçlerinde şiire, edebiyata meraklı olanlar, hicivden hoşlananlar, Fuzu- liden bir gazel, Nef'iden bir kaside, yeni şairlerden parçalar okurlar, a- rada kendi yazılarını da - tertil (!) etmeyi unutmazlar, bu edebi ziyafe- te ( ı b.'ışk:ı bir çeşni vermiye çalı- şırlı (Devamı var) sörün tamamen durm memiş ve kapıyı açmıştırı. Vens, memnuniyetle dedi ki: — Tamam.. Böylece asansörün kendiliğinden durmadığını, onu si- zin durdurmuş olduğunuzu tesbit et- miş oluyoruz. — Peki amma bundan ne çıkat? — Ne mi çıkar? Bir çok şeyler. —Belki asansörü ben durdurdum. Kabul, Fakat ben hsreket etlirme - dim yo, Kendi kendine de hareket etmedi. Bunu nasıl izah edebilirsi - niz? — Şimdi! Beş dakikaya kadar gö- receksiniz. Yalnız, hepiniz cinayet hâdisesini tasvir ettiğim gibi ve ta- rif edeceğim şekilde tekrar edecek - siniz. Merdiven başında bekliyen çağırdı: — Siz, dedi, cesedin yanında ka- İlmız. Her ne olursa olsun, ne görür- seniz görünüz, bir yere ayrılmayı - nız. polisi Senter de tasdik etti: — Arkadaşımı bir an evvel kol - Tarıram arasına alabilmek için asan- Kapıcıya döndü: — Siz de, dedi, benimle ve Mös- | traşçılardan | BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 14 İkinci Türk Tarih Ku - | “Jrultayının neşri. (Kurultayın müte- akip topluntı günü ve saatleri her toplantı sonunda bildirilecektir.) 18,30 plâkla dans musikisi, 19 radyofonik komedi (Harika ve hatırın için), 20 | Rifat ve arkadaşları tarafından Türk (musikisi ve halk şarkıları, 20,30 Ö- | İmer Rıza tarafından atapça söylev, 12045 Bayan Muzalffer ve arka - |daşları tarafından Türk musikisi ve halk şarkıları (saat ayarı), 21, kestra, 22,15 Ajans ve Barsa ha İleri ve ertesi günün programı, piyano solo: Ferdi Von Siatz sön. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 12,30 plâkla Türi t 1250 Havi 135 Muhtelif p'.ık |neşriyatı, 14 son. *Söıünü kesmemek için — İki sene oluyor ki, karıma hiç Hâlâ ağlıyor Zavallı sinema artisti Vilyam Povel çok sevdiği Jan Harlov için el'an ağ- 'yam Povel kederini unut- mak için Avrupaya seyahate karar İvermiş ve bundan bir kaç gün evvel Nevyorktan bindiği vapur, kendisi- ni Plimut Himanına çıkarmıştır. Vil- yam burada etrafını saran gazeteci- lere demiştir ki: — Holandaya, oradan da Parise gideceğim. Oradan belki de Viyana ve Macaristana giderim. Biraz isti- |rahate ihtiyacım var. Holivuda dön- düğüm zaman yeni bir film çevire- ceğim. Bu filmin adı «Jan> olacak- tır.> Vilyam Povel çok şen bir adam ol- |duğu halde son günler zarfında neşe- sini kaybetmiştir. Jan Harlov'un ö- lümü artisti büsbütün değiş! iş - | tir. Vilyam Povel daima sevgilisin- İden bahsediyor ve kendisile evlen- İmiye karar verdiği Jan Harlovun ilelebed matemini tutacağını söylü- yor. Vilyam Povel, her gün Jan Har- İhane salonunda geç N |düşünce almıştır. Dudaklara sürülen ir kaç gün evvel ölen Çıkıı—ln : â ve kurtarıcısı nazesi bugün mera - imle kaldırılacaktır. Mazâarik hakkında pek çok fıkra- lar nakledilir. Bu fıkralar büyük va- tanperverin hayatını ve karakterini 5sterir. Mazarikin dostları bu fık- raları toplamışlardır. Bir kaçını aşa- iiya yazıyoruz: ... Mazarik çok okurdu. Avrupada disine gönderilirdi. Vaktini en ziya- de Riyaseticumhur sarayının kütüp- irdi. Bazan ge- ce saat bire kadar da kalırdı ve İkitapları hakkında pek kıskanç dav- İranımdı. Bununla beraber kendisin- den arasıra ödünç kitap istiyen ecne- bilere, istediği kitabı vermesi için kütüphane memuruna izin vermişti. nesine daha ziyade ehemmiyet ver- miye, harice gittikçe daha az kitap vermiye başladı. Ketdisinden kitap istiyenlere de kitaplarını ciltletmek üzere bulunduğu cevabını verirdi. Çok sevdiği kitapları karyolası nin altına saklardı. Bu suretle, onl. rı daima eli altında bulundurmak | yolunu bulmuştu. ... Mazarikin en ziyade nefret ettiği İtilâlinde Rusyada bulunduğu zaman bir gün sokak muharebelerinden ko- runmak için bir otele iltica etmek istemiş. Kapıcı, otelde oturduğunu ispat etliği takdirde içeriye girme - Kadınlar icin Koyu kırmızı moda oldu, fakat.. onbaharda koyu kırmızı çok gi- yileceği için kadınları y açık kırmızı boya ile tırnakların ci- lov'un mezarına bir büket çiçek gö dermektedir. Jan Harlov için mü - kellef bir kabir yaptırmıya başla - mıştır. Bu kabir artiste 5000 dolara mal olacaktır. - Balkan Deniz harbi Tefrikamız YARIN Balkan Deniz Harbi Niçin Kaybettik?. başlığı altımdaki neş- riyatımız devam ediyor. Yarın, Rauf Kaptanın kuman - danlığını ifa ettiği Müstakil filo- tülâda Basra torpidosu süvari ğini yapan Emekli Yarbay Cemi- n beyanatını neşredeceğiz. Bu şayanı dikkal izahat ve beyanatı KSN ktüzar Yazımızın çokluğundan dolayı İçMurad Rete) tefrikamız bugün kona. ! marmıştır. Üzür dileriz. ceksiniz. Möz Üünü oynuyacak. | Ve Senter'e hitap ederek, etti: Perlon, maktul ro- ilâve | — Siz de eve giriniz. Kapıcı size | telefon ödecek. Hatıranızı toplıyarak, evvelce yapmış olduğunuz hareket- leri tekrar etmiye çalışınız. Müfettiş bunları sör sörün kapılarım kapadı, |Perlon ile be; |Asansörün düğmesine bastı, indirdi, Jiçine Perlon'u bindirdi ve kapıcıya: — Haydi, dedi, gidip Mösyö Sen- | tere telefon ediniz. Kapıcı, arkasını dönmeden - gitti. Odasına girer girmez, müfettiş, a: İsörün kapısını kapayârak, Porlon': — Azizim, dedi, şimdi artık mak- |tulsünüz. 'Tam bu esnada Senter, yukarıda, yerek asan- | kapıcı ve İkapıcının açtığı telefonun zilini du- | İyuyordu. Senter ilk seferinde ne şe- kilde hareket etti ise, öylece hare- (bİ ket ederek, İdip pek acele etmeksizin gi- açtı. | &ber alt kata indiler. | İsükünetle, sı bu renkle hiç uymuyor. Ga; rkin bir manzara arzediyor. ymüş. Bunda şapkacının İÇünkü lâl kırmızısı elbise ile sar- ya kaçan kırmızı dudak boyası, bej rengi ile koyu kırmızı gayet çirkin |düşüyor. Şimdi kadınlar dudak bo- )al.)rırx şapkaya göre mi, yı kalarını dudak bayasıra tihap edecekler? Bu sene daha ziya- do renkli giyileceği için yüzün mak- yafına, pudranım rengine dikkat et- | mek lâzımdır. tın şapkalara uygun her renkte du- dak boyası bulundurmaları, terzile- rin de giyileeçk renge yakışacak bir tarzda boyanmasını müşterilerine tavsiye etmeleri kâfidir. Diş ve baş Lokantada: — Patron, baksan a.. Bu piliç en aşağı 15 yaşında olmalı. Eti çok sert.. — Yaşını nereden anladınız?, lerden.. — Nasıl olur. Pilicin d — Pilicin dişi yok ledi, k de olduğu gibi, 'uı#ı sesi- ve içinde, Perlan rün irün dış kapısını, sonra da iç kapısını açtı. Perlon, artık rolü |bittiği için kalktı: — Tamarm, dedi, işimizi bitirdik. Seri sordu: — Peki amma Vens nerede? Bir ses cevap verdi: — Burada! Senter hayretle döndü. Müfettiş, üçüncü kattan iniyordu, İndi ve dedi ki: Bir an durdi bir şekilde hareket etmis. bir dâhi olsa gerek. Bu adam Sevincini izhar edişile Vorobey - yö Perlon ile beraber aşağıya ine * |çik'e verdiği izahat muddcılnc» hı.k- mzıdı ('ıeınlko'nun bu euımgh ı.— neşredilen bütün mühim eserler ken- Seneler geçtikçe Mazarik kütüpha- şey yalancılıktı. Mazarik bolşevik ih- un için şapkacıla- | koştu, :mu' va m,tıpkı | oturduğunu gördü, ko - — Şimdi anladınız mı? Katil, a- sansörü aşağıdan hareket ettirmedi. Fakat üçüncü kata çıkarak oradan İdüğmeye bastı ve çağırdı. Hattâ benden daha sür'atli ise, İdördüncü kattan bile çağırmış ola- » Her halde hakikağen üstadane Senter kendini titremekten ala - | reisi hayatını ok okumakla geçırd sine müsaade edeceğini söylediğiti İden Mazarik, yalan söylemektefi tehlikeye karşı durmayı tercihi perver pek ziş ehemmiyet — verdi |Koenigenhof yazılarının sahte ©İ gunu söylemişti. | ... V Mazarik merasimden ıwvmm—l" Bilhassa şerefine şenlikler yapılmt ganı istamezdi. İlk defa ('ıım'ıuf'J seçildiği zaman, Nevyorkta puluti” hap dildiği haberi Ameri Birleşik Hükümetl! in Avrupaya hareket & ği gün oturduğu otele keni karşı lâzım gelen tezimi ifa ı:v'“; ve rıhtıma kadar refakat etmek Üf İhe'bir müfreze asker göndermili Mazarik, askerin otele geldiğini # İrimce, otelin arkakapısından cıkıtli İve otobüse binerek rıhtıma gi tir. Askerler neden sonra bundaft berdar olmuşlar ve rıhtıma koşmi? lardır. Vapur hareket etmek üyeti iken'ancak şetefine havaya 'bir Ö Bir uşağın oğlu olan Mazarik Mf yatının sonuna kadar sadeliğini |hafaza etmiştir. Lani şatosunun Yi na bir sinema makinesi yerleştif ti. Her yeni film gösterildiği 7â şatoda bulunan bütün müstahdi ve hizmette bulunmuıyan askerlef # londa hazır bulunurlardı. esanl ği aa ginain aa iyakbei gel ada Üİ KDA | M | — Erkeğin yeri | Dul bir kadını komşuları evfeti” |mesi için daima rahatsız eder, Ü4" irurlarmış. Kadıncağız bir gün miş ki Niçin evlenmemi istiyorsuzii Benim bir köpeğim, bir papaği ve bir kedim var!.. Fakat bunlar bir 7f7 iin yerini tutmaz ki!. — Nasıl tutmaz. Köpek bütün BZ bağırır durur, papaBan daima Yi İmin eder ve kedi de geceleri vn!f*İJ dışarıda geçi: * Yeni neşsriyat NAZMİ ZİYA y Geçenlerde vefatını kemali teff l sürle haber verdiğimiz kıymetli zam Nazmi Ziyanın Akal yar” Ö |Sergisi münasebetile Akademi İfından hazırlanan ve Ressam Rahmi'nin kalomile yazılmış bir kitap sahai intişara tur. Güzel ve kalın bir kap ,d' parlak kâğıtlara basılmış leserde Nazmi Ziyanın bütün Af İve hayatı san'atı hulâsa edilmiş © duktan başka büyük sahifeler hali de 32 parşa resim de konulmuşt Bedri Rahmi'nin gayet ince VE ” * İzif üslübile yazılmış ve nefis bif retle tabedilmiş bu kitabi k:ırl’:J Fiatı 58 mize tavsiye ederiz. İkırk kuruştur. kındı Vena, bir sigara daha Y? Şimdi, dedi, vaziyeti l'ul”'£ delim, Katil, Gribbe'yi .—ı»rî* dürdükten sönra sx'msnrdvnmy bütün kapıları kaptdı. Şimdi İhorekete hazırdır. Bu arada K İtelefonu açmıştır. Katil, mer' koşuyor, dörder dörder çıkıyw kinci kata geldiği zaman, Sif. ği yö Senter telefona gitmiş ve * | bulunuyorsunuz. Katii, ayni SÖfT " D”uıvlüv M çağırmıya mahsus &İ asansör yukarı ç Sonter dudak büktü: — Karışık bir iş... — Bvet. Anlatırken — öyle size demin tatbikatını yaptıff- dünüz ki, pek kabil. | Perlon müdahale etti: — Güzel amma, katli ne di? | bitirdikten sonra arka kapıdt? mamış. (Devami