Akdeniz korsanları münasebetile.. Eski zaman korsanları Denize dalarak düşmana fenalık etmek ne zamandan başlar ? Daha ilk devirlerde denize tek başına dalan insanlar vardı; dalgıç, fakat ilk tahtelbahir bunlar değil mi ? kdenizdeki korsanlık bütün dün- ya matbuatını günlerce meşgul etti, durdu. Meselenin siyasi tarafını şöyle bırakalım da biraz ği bilinmiyen Eski zaman kor: yüzünde ne Şimdikiler € yorlar. Fakat fenalıik etmi ler için karsanlık datma cazip ol - müş, biraz cesaretine güvenebilen - ler korsanlıkla çok fenalıklar etmiş- lerdir. Fakat korsanlık eskidir, Deni- ze dalarak düşmana fenalık etmek no vakit başlar? Rivayete bakılırsa Yunanlılarla İranlılar arasında daha Kürunuulâda yapılan meşhur muha- rebelerde Yunanlılar denize dalarak, uzun zaman deniz altında kalarak İran gemilerinin bağlı bulundukları yerlerdeki bağlarını keserek azami zararı yapabilmişlerdir. Büyük İskenderin donanmasına da Suriye sahillerinde böyle mahir dal- giçlar tarafından türlü türlü zararlar yapılmıştır. Buna benzer daha başka vukuat da tarihte görülmüştür. Fakat bunlar yalnız insan marifetidir. Acaba sula- rın altına bir gemi ile girmek pek mi Bir tarafta zengieler, Ööbür ta- Su üstünae bDir tahtelbahirin arkadan görünüşü yenidir?, diyeceksiniz.. On yedinci asrın başlangıcında Fe- l lemenkli bir adam Londrada Taymis | nehrinin içinde on iki kadem kadar | dalan ufak bir gemi yapmıştır. A - merikalıların da istiklâl muharebesi esnasında İngiliz gemilerine karşı böyle ufak bir denizaltı gemisi yap- ıııklun rivayet edilir. 716 da yapılan bu gemi tıpkı bir yumurtay k Suya dalabiliyormuş. O n elektrik z 1 yok, fakat ge miyi yapan Ba fosforla az çok benziyormuş. Yalnız bir aN aaakare anearm eai siminmenin temin edebiliyormuş. Tahtelbahir bundan sonra yavaş ir. Bugünkü eği lir, yavaş tekâmül tahtelbahir 1890 ta l Con. P. Hollan ismindeki Amerikalı suyun yüzünde petrol ile işliyen, bat- etmi in tıktan sonra da elektrikle hareket e- den bir tahtelbahir vücude getirmi- | ye muvaffak olmuştur. Fakat İngi- Hiz amiralleri ancak 1901 tarihlerinde übe- tahteli i almışlar, lâkin lerde tahtelbahirin altı ki rettebatı da petrol dumanile tıkan- mışla; rafta harice muhtaç olanlar.. Paraca çektikleri müşkülâta rağmen demirini, kömü- rünü, Dakıdını başka yerlerden satın alanlar bunları harp için kullandıkça kolaylık görmesin diyenlervar. ğer dünyada bir gün gelir de ye- ni bir harbi umumi daha olursa bunun adı «mevaddı iptidaiye mu - harebesi» olacak, diyenler — vardır. Her memlekete demir lâzım, kömür Tâzam, bakır lâzım. Bugünkü sanayi bunlarsız olmuyor. Fakat gerek bu üç mühim madde, gerek pamuk, ka- uçuk gibi diğer sanayie elzem olan maddeler dünya yüzünde her mem- leketin ihtiyacına göre taksim edil- miş değildir. Bir çok yerlerde bu maddeler boldur./#akat o memleket- ler bugün bazı devletlerin elindedir ki diğerlerine hiç bir hisse l maktadır. Mevaddı iptidaiyesi olmı- yan ise para vererek demirini, kö - mürünü, bakırını ve daha sair bir çok şeylerini hariçten - getirin Tefrika No: 11 — Şevketmasi Sözün kısası dünya ikiye ayrılı - yor: Mevaddı iptidaiyece zengin o- lanlar, züğürt olanlar. Zenginler öte- kilere bir şey vermiyor. Züğürtlerin de gözü zenginlerin malındadır!.. Milletler Cemiyetinin nice zaman- danberi bu hususta tetkikat yapan bir komisyonu vardır. Eylül ayı Mil- letler Cemiyetinin faaliyet ayıdır. Onun için şimdi Cenevrede bu ko - misyonun hazırladığı rapor tetkik e- dilmektedir. Son gelen Avrupa ga - zetelerinde buna dair verilen malü- İmatı biz de «Son Telgraf> okuyucu- larına veriyorur 1 — Mevaddı iptidaiyenin her ye- re müsavi surette taksim edilmedi - ğinde şüphe yoktur; | 2 — Mevaddı iptidalyeden mah - | mleket! İ ultan, FÜRK-YUNA muharebesi jloamiodin külâtı hafifletmek lâzımdır; 8 — Bunun için beynelmilel vâsi bir mübadele usulü tesis etmeli; 4 — Bunun için de Milletler Cemi- yetinin mali işlerle meşgul heyeti alâkadar olmalı. Görülüyor ki, meselenin halli yine hükümetler arasındak! müzakerele- re; anlaşmalara kalacaktır. Ayni komisyondaki Sovyet Rusya mürahhası ise şu mütaleada bulun - muştur: 1 — Mevaddı iptidaiyeden mah - rum olan bir takım memleketler bu mevaddı hariçten tedarik için uğra- dıkları mali müşkülâttan şikâyet e- diyorlar. Bu kabil sanayi memleket- lerinin çektiği müşkülât ise tak £ Daenamı 6 #net aai fnm gizlisiyaSeti Yazan : ZİYA ŞAKİR Çar hazretlerin- |(tariyet) vermek demek, artık ora - |rın, böyle bir (emrivâki) karşısında den hususi mahiyette bir mektup |dan el çekmek demektir. İşte misal- |kalmaktansa, bugün (muhtariyet) i aldım. Girit meselesinin böyle uz leri; Romanya, Yunanistan, Sırbis- yıp gitmesinden dolayı büyük teessür|tan, Karadağ, Bulgaristan... Bir ye- izhar ediyorlar ve daha bir hayli u- zayacağından da endişe buyuruyor- lar. Bilhassa, zatı şahanenizin ma - ruz kaldıkları üzüntüye, cidden bü- yük alâka ü bunların önünü almak için de, Gi- vride (Muhtariyet) verilmesini müna- sip görüyorlar. Bu hususta, fikri şa- hanenizi soruyorlar. Demişti. Abdülhamit, hissiyatını cidden müharetle saklıyarak: — Allah esirgesin... Bir yere (Mulh- | ya (ilhak) tan bahsetmektelerdi. Ya- vi * Kİ re muhtariyet girdi mi; arkasından Çistiklâ)) hazırdır. Ben, bu işi yapa- | ;mam. Ben; idare ettiğim toprakların, ! bir bekçisiy İâfitletin malımı, ne hakla başkasına | verebilirim? Diye cevap vermişti. Halbuki, hakikate gelince; Abdül- | hamit Giride muhtariyet vermiye | Wçolıtxı:ı razı idi. Çünkü, Giritteki son ; m. Asıl sahibi, millettir. | kabul etmek; ni şer) di. Sefir; Çarın emrini yerine getir- üphesiz ki, (ehve- mek için, bin dereden bin su getire- | Yek Abdülhamidi iknaa çalışmıya başlamıştı. Abdülhamit, bu bahsi bir kaç münakaşa ettikten sonra, niha- yet bir gün; — Böyle bir söz, ilk defa olarak benim ağzımdan çıkamaz... Ammasa büyük devletler, aralarında böyle isyan ateşini parlatanlar, muhtari- |bir karar verir de, bize tebliğ eder- yet şöyle dursun; doğrudan doğru - |(lerse.o zaman düşünür, taşınırım. lış—.rupunm sulh ve sükünunu boz - | i AÇMADAN i gözlü, bir genç kızdı. Güzel çehresinde nar çiçeği İkırmızılığında emsalsiz dudakları |vardı. Her sal güneş doğmadan İbahçesine gelir, zarif elleriyle ko - pardığı gülleri pembe yanaklarına sürdükten sonra küi leştirir, güne; yihrken sepetin nim bulunduğum otele gelirdi. Odanın küçük penceresinden bu güzel ve gen n bütün hareket- lerini seyreder ve otele gelince İdan çıkarak onunla konuşmak |vesile arardım. nu İspartanın gül bahçelerin- ide tanıdım. Kıvırcık sarı saçlı, | parlak ma düfen isminin Gül ol duğunu ve çok sevdiği hıs mü üzerine hayata, yaşamıya küs- h bu bahçeden gi inin mezarıma gi tlerce orada ağladığımı ( rendim. Annesi ve babası onu bu büş sevdadan vazgeçirmek islem fak ola li genç Ürk hızlı hi güzel kızla ha- rmek İstiyordum. ye soruyor ve kalbim İçarptığını duyarak yatımı bi kendi ken- İdimden saklamıya çalışıyordum. Çün kü bu kız benim ancak yarı yaşımda ya var, ya yoktu. Bir sabah « son kâra: dim. Mutadım bilâfına © gün çok er- |ken kalktım. Gül bahçesine bakan pencerenin önünde onun gelmesini bekliyordum. Onu gizlice odama ç İlaştırmıştım. Gül fidanları seçilmiye başla: bir sırada gene elinde küçük bir se- petle bahçenin kapısından girdi Bit noktasını kaçırmadan onun her harı ini takip ettim. Küçük sepetini güllerle doldur - duktan sonra güzel dudakları a: sından yanık bir Anadolu türkü: mırıldanarak otele gelen yolu yavaş avaş geçmiye başladı. Ben derhal odamdan dışarıya Çık- tım ve ona: niz? dedim... Ötelin holünde karşılıklı iki kol - tuğa oturduğumuz zaman, o ciddi - İyetl — Bir an benim yanıma gelir mi- | İ KAYE SOLAN GÜL. Yazan : Aziz Kaylân Gül m, Her şeyi mek İsliyo- öyliyeceğim. ik konuşmanızı rica ederim, — Buyurunuz, sizi din — Ben sizi kı daşı ya r için & tsız ettim. O, t gülmiye başladı. Kir - pikleri asından iki damla yaş par- — Bir maniiniz var mı? Evlenmek için mi?, Belki... Size her n etmiye çalışacağım. Mazl, ete nasıl dü; yorum. den hiç bir uz benim o- MARİE BELL HENRİ ROLLAN ğACOUE CATELAİN SCANDE Pek bahçelerinden gül -a — ildi. Ba: | Ayni gün akşam toplarken n gibi süzüle süzüle zöri, cdamdt | |dum,. Kapı vuruldu. Derhal yi den sıçradım ve açtım Jül, gözleri yaşlı ol Gi kapının önünde duruyor, duğu dudaklarıyla bana bir şeyler Onu derhal içeriye aldım V€ koltuğa oturttum. larını silerken: | —Sizin di sabah ağlamıya mecbur olan bir gül.. Benden vazgeçiniz.» nun sözleriyle bi «Açmadan leri döküldü. — Enmrinizi bekliyorum, dedi. İlâveten mamıya elimden' geldiği kadar ça- lışırım, Diye mırıldanmışt Mösyö Nelidof, zeki ve dirayetli bir diplamat idi. Abdülhamidin bu sözlerinden, ohun ne demek isti ğini derhal hissetmişti. Ve derhal Çarâ mektüp yaza- rak, Abdülbamit ile cereyan eden mülâkatları aynen nakletmişti. Petersburg kabinesi, derhal hare- kete geçmiş; Giride yeni bir idare şekil vermek için müzakerâla giriş- mişti... Bir hayli müzakere ve mu - İhaberelerden sonta; bu yeni idare- nin şekli, şöylece tesbit edilmişti: 1 — Girit, hiç bir zaman Yuni 'tana ilhak edilemiyecektir. 2 — Avrupa büyük devletleri tara- fından; Osmanlı hükümetinin (ta- mülkiye) si - tanınmakla İberaber, Girit adasına muhtariyet |verilecektir. 3 — Giritte bulunan Yunan asker- İleri derhal geri çekilecek., adanın jemniyet ve asayişi, beş sene müddi ile Avrupa devletlerinin müşterek 1 rtistleri t kuvvetleri tarafından idare edile - cektir. JAvrupa devletleri bu kararı, Os - | manlı Hariciye Nazırına bildirmiş - lerdi. Tal doğruca Abdülhamide arzetmişti. Abdülhamit, vükelâ meclisini rayda toplamıştı. Evvelâ, serasker Rıza paşaya şöyle bir sual açmıştı: Giritteki isyanı bastırmak için askerimiz var mı?. Rıza paşa, hiç tereddüt etmeden cevap vermişti — Hudutlardaki askerlerimizden bir tek neferini bile geri çekmeden, şu anda yüz tabur askerim ferma- mnıza muntazırdır. İrade buyurun., Şimdi bu yüz taburu derhal sevke- deyim. Ancak, bana gemi verilsin. Bu sefer Abdülhamit Bahriye Na- zırı Bozcaadalı Hasan Paşaya döne- rek: — Bu askeri sevketmek için ne |kadar geminiz var?, Demişti. Hasan a, kısa bir teröddüt deve resi geçirmişti ve so — Var efendim., idı tdir ki, hariciye nazırı da | yarıyabilecek otuz, hın: —EH. işte kâfi derecede gel e| BU AKŞAM SÜMER SiNEMASI JEAN GALLAND « RENEE St. CYR - JULES ERRY gibi en meşhur Fransız fından calibi dikkat bir tarzda oynanan VİCDAN MÜCADELESi Büyük ve güzel filminin ilk iraesine İstanbulun bütün kibar halkı iştirak edecektir. YENİ EKLER JURNAL ve (MERMER SANAYIİ) öğrelici film.. kırk gemi Diye cevap vermişti. Abdülhamit, tekrar Rıza PSf üne bakmıştı. Rıza Paşa, Pi mış. Şu hâalde, sevkiyat yal sin. Demek istediğini anlamış! |Rıza Paşa, yine cevabı bastı — Kâfi, efendim.. bena © de kâfi... Ancak şu var ki, G ker sevketmek için har Be de ihtiyaç var. geri den fazla gitmez teknelere ©? Tup da açık denizlere gönder Ya, yarı yolda nakliye karşısına Yunan donanmasi İsa.. o gemilerdeki vatan yâY nın hali ne olacak?.. | fadalıya çevirmişti: — Paşa!.. ne dersiniz?. Bahriye Nazırı, önüne baki vap vermişti: azlıkla Gülün cevabını bekli hait eti meli mendiliyle gözünün inizi istemiyerek iyorum, Mademki benim müf') irsunuz, size uzun uzun P # ağım. Yalnız şunu söyl ki; ben açmadan solan bir gülütü" le ki, bülbülünün mezarı başın! gel cti Dedi. Sonra derhal ayağa #Ç ve ağlıyarak odamdan çıkti. B!“* yülenmiş BİF git ziyette idim. Titriyen dudaklar (arasmdan gayri ihtiyari: nf ERKEK KIZ (LA GARCONNE) PAUL MARGUERİTE'in meşhur romanının muhteşem temsili j Her yerde, herkesin bahsettiği bir film.. yakında S A R A Y sinemasınd3 | | 'e Tersaneci âmirede nakliyat © | v | L ğ D mı':lcfi’ lâtlarını, çürük çarık, saatle bEf Abdülhamit, tekrar başını P* grak (DM H önünde Ol ıkıp gitti. Zavallt we eC Ki ö | A