3 Eylül 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

3 Eylül 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

6 — SONTELGRAFP - 3 Eylül 1937 Tefrika No:63 — yazan . M. Süleyman gıgın ıu.uıumuııı .ısrANBUü Tercüme ve iktibas hakkı mahfurzdur “Yasakcı!,ne demektir bilir misiniz? : Herkesin pek Çapkın sandığı Güzel genç (Devamt 5 inci sayfuda) çok gürültüler de olmuştu. Birlikte Bir film çevizecektik ve-ondan cv - Tefrika No.: 59 Yaza ColllCengıl j Murat kürekciler arasında, ayağına zincir vurulmuş olan Salihi gördü.. gözünün Ivcl de ancak üç dela biribirimizi gör- | gün, arkadaşım, !mıqtuk kart de viziti bulunmıyan büyük bir İlk "mî çevirmiye b: zavallı |büket aldı. O, bu büketin benim ta- “Hâlâ uslanmadın mı ? Ak saçından, ak sıfımian görderilip gönderilmedi - sakalından utan be adam! ,, bozüntularının kafalarını iğinde olduğu gibi, ihti- yarlığında da cesaretile, dürüstlü - Üile, temiz kabadayılığile ün aldı. Nihayet Adapazarında — hücumu demi dimağiden öldü. Suphi öldüğü zaman 63 yaşında Cesur, hızlı kabadayıları sayarken Cellâtçeşmeli Sağır Hakkıyı, Cemil pehlivanı, beygirci Süleymanı, Aksa- râylı Hamdi reisi, Kavaklı Mustafayı unutmamak ve bilhassa İstinyeli Deli Salihi en başta saymak lâzımdır. Collâtçeşmeli Hakkı kendi halin- de yaşardı. Esnaftandı. Kapalıçarşı- da varakçılık yapar, onunla geçinir- di. İşsiz kaldığı zamanlarda, Aksa - raylı Hamdinin yanında yasakçılık yapardı (*). Hamdi, ilk müslüman gazinocu - larımızdandır. Ondan evvel hiç bir Türk, gazino ve meyhane açmıya te- şebbüs etmemiştir, İyi kalbli, fıkara babası, dürüst, namuslu, falsosuz ve mert kabadayılardandı. Uzun yıllar tulumbacı reisliği yapmış, elinde kamçısı, beygir üstünde çok defa ta- kım kovalamış, sandık esir almışlır. Onu İstanbulda, bilhassa Kadıkö- yünde tanımıyan, bilmiyen yoktur Kuşdili ve Yoğurtçu gazinolarını iş- letmiş, iskelede gazino tutmuş, bir- çok para kazanmış, kaybetmiş, neti- cede iflâs etmiştir. Son günlerde bir- çok borca girmişti. Yıllardanberi namusile, haysiye- tile yaşadığı için, borcunu ödeye « memek ârına gitti, borçlularının kar- şısına mahçup bir yüzle çıkmadansa kendini öldürmeyi daha muvafık buldu. Bir gün evinde kendini astı. Galatada gazino — işlet hemen her gece Rumların taarruzu- na uğcamıya başlayınca, kenrü dükkünda bulunmadığı zamanlar, ıubıur—l.ır: dükkânı bozmıya çalı- şa vermeden savuşmak is- daytülarü karşıkoymak için varakçı Haktıyı yanına aldı. Hakkı gösterişsiz bir adam olduğu için, Rumlar, Köfalonyalı kabadayı azmanları, daha ilk geceden onunla: immdinin yasakçısına kitakse! Diye, biribirine göstererek alay , #tniye başladılar. Hakkı sabredemedi, kendini tuta- madı, Hamdinin ataklık göstermeyip işi idare etmesini evvelce söylemiş olmasına rağmen, o daha ilk gece - den' kendisile alay eden beş Rumü öski yıllarda yazakçılıkla ge- çinen adamlar vardı. - Bunlar çeş çeyit idi. Kerhane yasakçıları, ku - mürhane yasakçıları, meyhane ya - sakçıları bu kabildendi. Kumarhame ve kerhane yasakçıları sulananları, kızlarla metezori gecelik kalmak ia- leri idaye eder, icabında döver, buna mukabil para alırdı. Bir. muhafız vazifesi görürlerdi. Meyhane ve gazino yasakçıları da kaz ga çıkaranları kolundan tular atar, para vermiyenleri yola getirmiye ça- Apırdı. bizzat, ayan, beyan gördüm. Tren - den inip de, otomobile bineceğim sı- rada, istasyonun dışında, kaldırımını üzerinde ve bir lâmbanın direğine yaslanmış duruyor, banâ bakıyordu. Saklanmıyordu da. Sanki mahsua bana görünüyordu. O zaman, bu a- damın, bizi, Pekin'denberi takip etti- ğine kanaat getirdim. Şüphesiz Na- mol'u da o öldürmüştü, yarın da be- mi, bizi öldürecekti. — Peki amma, neden?. — Evet. Bu suâli ben de ken « dime sordum ve bir cevap bulur gi- bi oldum. Yalnız, benimkisi bir fara- ziye, bir ihtimalden ibarettir. Far- birden vurdu. Ve bu yüzden (5) yıl |oOyun devam edetek olursü bu dedi- İkoduları hapse mahküm oldu. Cemil pehlivan da, temiz kabada- |tbi yeceğil yılardandı. Hovardalık âleminde faj- |Şahsan buna karşı lâkayt idim. Fa- sosu yoktu. O dev Cemil vardı: Nişantaşlı Cemil, peh livan Cemil.., Pehlivanı birinci ile bir tutmamak lâzımdır. Nişantaşlı ne kadar sulu, |lar neşredildi: ülemde gezen iki |vel'in bundan canları sıkılmıştı. — | AT |den şüpheye düşmüştü. kalleş takımından ise, Cemil pehli- | van bilâkis o nisbette cesur, Nişantaşlı Cemil ile pehlivan Cerili biribirine karıştırmış, birincisine lâ- |kında neler nldugur.u bilmek 'yık olmadığı payeyi vermişim. İsim iltibasının doğurduğu bu yanlışlığı | düzeltir ve özür dilerim.) Kavaklı Mustafa da sayılı ve narnlı kabadayılardandı. Hovardalık ölem- lerinde adını en önde söyletirdi. Değ- me kabadayılar bile ondan çekinirler-| alâkası vardı. Bunun için kaçtı. Gı- yaben yüz bir sene kürek cezasına mahküm oldu. Rus vapurundan Az- mi Beyin aldığı Mustafa budur. Şumnulu Mustafa değildir. İsim il- 'tibasından dolayı bu Mustafaları da biribirine karıştırmışım. Bu noktayı itizarla düzeltir ve okurlarımdan af rica ederim. Kavaklı Mustafa, evvelce de yaz- dığım gibi, vapurdan alındıktan son- ra, ne suretle öldüğü malüm değil- dir. Dayaktan mt öldü? Boğdular mı? Bu nokta, el'an meçhuliyetini muha- faza etmektedir. Yine bir rivayete göre, hapishanede başına keser vur-« mak süretile öldürülmüşlür. Şihliye gelince, evvelce onun hakkında yazdıklarıma ilüve edile- cek hiç bir şöy yoktur. Cesareti aş- kan ve taşkın olan, İstanbulun temiz, hakiki kabadayılarından olduğunda hiç şüphe —olmıyan — Musta » fa, Mahmut Şevket Paşa meselesin- mış, son dela menfası Çoruma teb- dil edilerek yola çıkarılmıştı. Çorum çarşısına geldikleri zaman, önlerine güzel bir delikanlı çıkıyor, Mustafa çocuğa sarkıntılık ediyor, bunun üzerine muhafazasına memur olan polis diyor ki : — Yaşın altmişi geçmiş Tanmadiın mı?.. Ak si dan utan! Mustafa, polisin bu hitap ve ita - bına çok kıziyor, kim bilir neresin- de sakladığı ve muayene edilirken üstünde bulamadıkları - tabancasını çıkarıp ateşliyor, polisi öldürüyor. Silâh sesine başka polisler koşu - yar, onlarâ da ateş ediyor, birkağını öldürüyor. Mustafa arkasını duvara dayamış, kendisini oldukça muhafaza edecek bir yer bulmuş olduğu için polisle- rin attığı kurşunlar, hep boşa gidi- yordu. İsabet eden bir iki kurşunun da tesiri olmadı. Onu öldürmedi, ko- lunu, kulağını sıyırdı geçti. l (Devamı var) ından, sakalın- izedelim ki biri, Namöt ile benim zengin olduğumuzu haber aldı ve a- ramızdaki mukaveleyi de her nasılsa .öğrendi. Yani, beş sene evvel, altı mızın birden verdiği kararı... — Ey? ne olacak?. — Ne mi olacak? Bu adam Namot- 'tan işe başladı, sıra ile hepimizi öl- dürecek.. Senter gülümsedi: — Yok canım, böyle şey olur mu hiç? — Neden olmasın? Kazandıkları - mızi hep paylaşacak değil miyiz? Bil- İmem ötekiler de bizim gibi muvaf - |bekledi mi dersin? fak oldular mı?... — Perlon muvaffak - olamamış. ağar |tantii başlı bir insandı. (Bundan birkaç l(nmlcrmdeı ibaresi yazılıydı. Buna gün evvelki tefrikalarımdan birinde, |da ne & ğinde tereddüt ediyordu. Fakat be- nim bunda hiç bir alâkam yoktu. Bu ı yuvarlanan bir kar topu kat Jean Harlov ve dostu Vilyam Po- Bir gün bana, bir başka oyun da- ha oynandı. Gazetelerin birinci sa- hifesinde büyük harflerle şu yazı - Greta Garbo, Robert or. Ve sonra bunun al- | ük harflerle de: «Yeni niz?.. yordum. Bugün buna muv. müş bulunuyorum. Nevyorka, Va- şingtona ve Avrupaya gittim. Bu - nunla geyahat arzularım tatmin e medi. Bilâkis bugün Akdenizde bir | icevelân yapmak istiyorum. rim ki; zapt ve teshir edilmek, söz gelinciye kadar bilmiyordu! y« | yorkta halk beni beklemek tasyona kadar geldi ve ceketimin düğmelerini köpardı. Çok hoşuma giden diğer bir şey | daha var: Gazeteler takdirkârları - mın ayakkaplarımı elde etliklerini yazdılar. Sizi temin ederim ki, bunu | yapabilmeleri için bir kaç kişinin bir-| lik olması lüzımdır. Bir senedenberi konturatlarım hep tecdit edildi ve iki dela da zam gör- düm, Bundan bir sene evvel bilfarz bir Holivut yıldızı ile evlenmek is- teseydim, bittabi bunun için lüzu- mu olan paraya malik değildim. Bu- ün param var, fakat onlarla evlen- mek istemiyorum.. de yüz bir seneye mahküm olduktan |vir etmek istaseler benim aptal ol - sonra menfadan menfaya dolaştırıl- |duğuma hükmedeceklerdir. Hakikat- - HAL& üse | Öyile zannederim ki, ümrüm ol - dukça bekâr kalacağım. Vahşi ve ih- tiyor bir adam. İşte ben böyleyim.. Fakat gazete - ciler benim hayalimdeki kadımı tas- te benim hayalimde hiç bir kadın yoktur. Çünkü şimdiye kadar hiç bir kadın tahayyül etmedim. Fahat ne kendimi ve ne de başkalarını ü- mitsizliğe sevketmek istemiyorum. İşte size her şeyi söyledim. Fakat (daha bir şey söyliyeyim ki bu ma- kale natamam kalınasın. Benim eski ve iyi dostum Barbara Stanvik'tir. En iyi kafadarım da Clark Gable - Ertlığml Bııll Tık Bu gece (Heybeli), yarın gece (Bey- lerbeyi), pazartesi (Bebek), salı (Su- adiye) Tiyatrolarında ZAYİ İstanbul Belediyesinden mütehaz. sas maaş cüzdanımı ve resmi senedi-c | mi zayi ettim. Yenisini çıkaracağım- dan eskisinin hükmü yoktur. Yeşilköy, Belediye —“tahsil | kazandıklarımız hepimizi Karun yap- İmıya kâfi, Vaziyet hul: şubesi memur mütekaidi Mehmet Sükrü — Ne çıkar? Tiğnol ile Gribbe de muvaffak olamamış olsâlar, bizim gten şu: Allı kişiyiz. Daha doğrusu idik, Şimdi beş kaldık. Yani milyonlara varan serveti paylaşacak beş kişi kaldık. İçimizden birisi örtadan kalktıkça, geri kalan- Tarın hisseleri artıyor. Şayet tahmin ettiğim gibi, peşimizde koşan esra- rengiz kuvvet bizi bırakmaz ve sıra ile ort:ıdar* kaldırırsa, en son kalanı- mızın serveti muazzam bir şey ola- cak ve o zaman... Senter dişlerini gıcırdatlı: — Doğrusu muhayyilen pek kuv- vetli. Âdeta bir Amerikan polis filmi görüyorum, zannediyorum. Fakat bunlar olacak şeyler değil. — Neden olmasın? — Hayat tefrika romanlarına ben- zemez. Farzımuhal dediklerini ka « bul etsek, bu esrarengiz adam neti- cenin ne olacağını, muvaffak olup olmıyacağımızı bilmeden beş sene ucıyle bakarak gulumsedı — İnsanlar bazan hiç de göründük. leri gibi çıkmazlar, reis! Ben Bı « |dık Salihten korktuğum kadar ki İşideb. knckcanta Onsin) çenesi Fatihin toplarından daha kuvvetlidir. Murat Reis, yelkencinin sözlerin- Yelkenci işine gittikten sonra, Mu. İzat Reiz de yanına bir kaç gemici a« larak forsaların yanma gitli. Bıdık Salih forsalar arasında kü. İrek çekiyordu.. Salihin alnındaki |terle dolmuştu. Forsalar, Murat Reisin geldiğin? görünce gözlerinin ucile biribirleri. ne bakıştılar. derin çizgilpr Murat Reis “buraya boşuna gel- mezdi. Forsalardan bizi: — Yine birinin canı yanacak.. Diye mırıldandı. ortadaki yolun üstün- de durdu. İki tarafta yüz yirmiden fazla kürekçi varaı. —. Murat, baş forsa ile görüşmiye başladı: — Bıdık Salih nörede? Baş forsa, sağ taraftaki kürekçi- lerden birini göstererek: — İşte orada, reis! Dedi, Murat Salihi görünce tanımıştı. Salih evvelce güvertede leventler arasında çalışan bir denizci iken, yelkencilerden birinin karnına bir kama sapladığı için, bacağına zincir vurularak esir forsalar arasına atil- mışti. Bıdık Salih, Kara Mustafanın a- damıydı. Kara Mustafa, Bıdık Salih vasıta- sile kürekçileri daima Murat rcis aleyhine teşvik etmekten geti dur- mazdı, — * Forsalar arasında' (ıskaracılık) de- nilen oyunda Salih çok mahirdi. Iskaracılık.. Bu, Venedik forsalarından alın - mış bir oyundu.. Bir safta bulunan üç kürekçi birleşerek, kürekleri de- nize değdirmeden boşuna çekmek demekti. Baş forsa, ortada, kürekçilere is- tediği kadar kumanda ededursun., eğer kürekçiler bir safta ağız bir- liği yapıp da ıskaracılığa başlarlar- sa, geminin istenilen sür'atte vürü- mesine imkân yoktu. Mutat Reis bunu bildiği için, baş forsaya sordu: — Salih ıskaracılık yapıyor mu? ır. Çünkü, yerini her gün — Bu adamın, Kara Mustafanın sağ kolu olduğunu söylüyorlar, doğ- ru mu? Doğru idi, reis! Fakat, Kara Mustafanın canı cehenneme gittik - ten sonra, Bıdık Salih te öldü, de- mektir. Murat Reis, Salihin her gün yeri- nin değiştirilmesine memnun olmuş- bi Forsanın kulağına eğildi: Ben onu. görmiye - gelmistim. ne, bir sene, hattâ şltı ay evvel öğ- renmiş olabilir. — Nasıl öğrenebilir? — Orasıni Allah bilir. Senter “arkadaşının Nat Pinker - tonvari hikâyesine inanmak için bü- .yük bir hüsnüniyet gösterdiği halde bir türlü inanamıyor, bunu kabul e- (demiyordu. Gerniko, şöyle gözüne ilişivermiş meçhul bir adama, şey- tani bir kuvvet atfediyordu. Hem neye istinaden? Sadece bir kâbusa, bir.hayale, Dünyada kırmızı sakallı adam mı yok? — Hem, dedi, senin bu müthiş a- 'dam hepimizi, altımızı da öldürmiye muvaflak olsa, yine servete kona - maz. Demin mukavelemizden bah- sediyorduk. Mukavele mucibince, öl; dükleri takdirde, Gribbe ile Per - lon'un annelerinin miras yiyecekle- rini unuttun mu? Sen, ben, Namot |ve Tignol nfras meselesini mevzu- bahs etmemiştik, Ne bileyim ben, meselâ Tignol evlenmiş olabilir? — Doğru, lâkin bana öyle geliyor — Sualin saçma. Bu adam her kimse aramızdaki mukaveleyi iki se- ki, kızıl sakallı adam, bu kadar kişi- yi öldürmiye karar verdikten, sonra Germner Cezayır kıyılarınaan giderken, Murat Rels genç denizcilere talimat veriyordu.. dedi, madamki her gün yerini değiş- tiriyorsun, tehlike yok demektir. İ — Geminin yolunu keserse, onulf kafasını da kopartacağımı -ben yü* — Ondan hiç bir kürekçi hoşlan- |karıya çıktıktan sonra- söylersin! — maz ki.. Hile Küstahlık, Ve maharet... 45 inci sayfadan decem) ettitmiştir. Onun etli ve güneşten yanmış çehresi herkesi kendisine cez- etmiş, bir çok kimseleri (Devamı var) RADYO BUGÜNKÜ PROGRAM Akşam neşriyatı: Saat 18,30 plâkla dans muzikisi * 19 radyo fonik komedi: Palavra 4 ; 20 Mustafa ve arkadaşları tarafın < — etrafına dan Türk mulkisi ve halk şarkıları « toplamıştı. Kumar oynadığı ve 20,30 Ömer Rıza tarafından arapçâ kaybettiği İğuk kanlılığa ve zarafete herkes hay- İran olurdu. daima kaybederler. Bu onların âde- tidir. Fakat insanlarırf safdilliğine payan olmadığından Kot Dazürde de Korigana bir çok kurbanlar ver - miştir. Korigan Kanda bulunduğu sırada Kana Amerikalı bir aile gelmiştir. Bir akşam tiyatrodan çıktıktan sonra Ko- rigan Amerikalılarla dost olmuş - tur. Amterikalılar da Koriganı şa panya İçmiye davet etmişlerdir. Ko- rigan, masa üzerinde gördüğü iki gerdanlığı, elmas ve zümrüt yüzük- leri maharetle aşırmıştır. Bunları çalmak bir çocuk ayun « cağından ibarettir. Korigan yakalandığı zaman 100 bin franklık bir dolandırıcılık irti - kâp ettiği söylenince hiddetlenmiş ve: — Beni kim zannediyorsunuz, Ecn ancak milyonluk - dolandırıcılıklar yabarım... demiştir. İstanbul Üçüncü İcra Memurlu - ğundan: Mabhcuz ve paraya çevrilmesine karar verilen dikiş makinesi, kar - yola ve sâir ev eşyası, 6/9/987 paz: tesi günü saat 16 dan 17,30 a kadar ve kıymeti muhammenenin yüzde yetmiş beşini bulmadığı takdirde 10/9/937 cuma günü ayni saatte Ci- bali caddesinde 35 No, lu Osmanbey hanı önünde satılacağından taliple - lerin mahallinde bulunmaları ilân olunur. iki üç kişiyi daha ortadan kaldır - maktan çekinmez. Senter başını salladı : — Olamaz, yavrum, olamaz, Bü - tün bunlar masal, Zavallı Namot her halde bir kazaya kurban gitmiştir. — Nasıl? Kaza mı? Buna imkân yok. Koskoca adam çocuk değil ki parmaklıktan düşsün. Veyahut ki sarhoş ola!.. zaman sapasağlamdı. Neş'eli idi. Gü- lüyordu. Amma belki, bir buhran neticesinde muvazenesini kaybetti de denize düştü der&in. İtiraf et ki asıl bu, pek masal ölur. — Öyle amma herkes kaza oldu- | (ğunda müttefik. Gemi süvarisi... — Tabil.. tabii. bir ölüm izah e- dilemezse hemen kaza derler. Kolay bir izah.. Gerniko sustu. Bir düşünceye dal- dı. Sonra : — Her halde, dedi, bütün bunlar beni, mukadder akıbetten kurtaracak değil. Buraya bu sabah geldim ve etti, şoförün parasını verip eşyal bütün günümü, servetimi emin bir yere koymuya tahsis ettim. Bu yeri, Halbuki bütün akşam || beraberdik. Ve yanımdan ayrıldığı | İ zaman gösterdiği so - söylev - 20,45 Nedime ve arkadaş 4 ları tarafından Türk musikisi vt Dolandırıcılar oyunda (halk şarkıları, saat ayarı - 2115 0r“ İkestra - 22.15 ajans ve börsü habers leri ve ertesi günün programı - 22,80 plâkla sololar, opera ve opetret pafş çaları - 23 son. YARINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: Saat 1230 plâkla Türk musikisi, 1250 havadis, 135 muhtelif plük — beşriyatı, 14 son. t ZAYİ — Galata Gümrüğünden al- dığım 428.334 No. ve 14/11/936 ta- rihli ve 408 lira 19 kuruşluk mak « buzu zayi ettim. Yenisini çıkaraca « gımdan eskisinin hükmü yoktur. K. Arisyan dünyada benden başka kimsenin bu", lamıyacağına da eminim. Ve şayet, beni öldürmekle bu serveti elde e © debileceklerini zannedenler varsasa Zavallı Namot, eşyalarını berabe * rimde getirdim. Daha açıp bakmıyâ fırsat bulamadım. İster: bilde, getirtelim. Kimsenin el mediğine hemen hemen — kat'iyetle - eminim, diyebilirim. 4 — Fakat ne diye şolörün yanındâ —| bıraktın? Bu kadar tedbirsizlik oluf mu? Ya alıp giderse.. — Merak etme, otomobilin numâa” (Tasını aldım.. eğer sönin evin önülü” |de durdursaydım, daha büyük birsizlik olurdu. Belki biri takip ©“ diyor? Ne bilirsin. Senter bu fikirde değildi. Zavallt Jarkadaşı sabit bir fikre saplanmışt- esrarengiz ve müthiş vasıtalara mâ” lik bir katilin mevcudiyetini dilşü- mebiliyordu da, alelâde bir hırsizifi — mevcut olabileceğini düşünmüyot” du. Senter derhal kapıcıya telefoft getirilmesini söyledi, sonra di Gerniko'ya : (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: