— F €- 8SONTELGRAF — 29 Ağustos 1987 Yazan : M. Süleyman Çaepan Tefrika No: 59 ——— Terelime ve iktibas hakkı mahfuzdur Mezarlıkta hortlak var !.. Çukura yaklaştı, baktı. Bir adam büzülmüş, tirtir tltriyordu. Bu istidrattan sonra Deli Suphi - nin bir kaç macerasını anlatayım: 40-50 yıl önce, İstinye tonha bir köydü. Yerli ahali balıkçılık ve çift- çilikle geçinirlerdi. Mezarlık köyün dışiında ve epeyce uzağında ve yol üstündedir. Bir gün, köyde ağızdari ağıza bir haber yayıldı: — Mezarlıkta hortlak var! Korkanlar ve hurafelere inananlar bir daha mezarlık yolundan geçmedi. Korkmıyanlar, bu gibi bid'atlerle alay insanlarla alay etmiye baş- ladılar, Fi , eğlenenlerin, alay edenlerin, böyle bir şey olamıyaca « ğanı ileri sürenlerin iddialarına rağ- men mezarlikta bir şey vardı, Neydi bu şey?. Hortlak mıydı?.. Cadı mıydı? Gulyabani miydi?.. —« — — Korkunç bir heyulâ mezarlıktan, çıkıyor, geçen yolculara hücum edi- yor, ve hücuma uğrıyanlar, ertesi gün çırılçıplak, baygın bir halde yol üstünde bulunuyordu. Korkudan di- li tutulanlar da vardı. Deli Suphi de, hortlağa falan inane mıyanlardandı. Bunun için, mezar« hkta görünen, ölekinin berikinin kar» şısına çıkan heyulânın ne biçim şey olduğunu meydana çıkarmak için, bir akşam, yatsı ezanından epey sonra mezarlığın yolunu tuttu. Ömuzunda bir av tüfeği vardı. Mezarlığın ortasına geldiği zaman, korkunç bir ses düydu. Bu ses no bir köpek, ne kurt, ne domuz sesine ve hömurtusuna benziyordu. Garip, a- caip bir sesti. Eyüpsultan oyuncakçı- larının yaptığı çocuk oyuncakların « dan kaynana zırıltısına çok benziyor du. Suphi, sesin geldiği tarafa doğru #erledi. Omuzundan tüfeğini indirdi, | içine bir domuz kantarlaması dol - durdu. Sesin geldiği yere yaklaşmak için, otuz kırk adım kalmıştı. Birdenbire, büyük ve dişlek ağızlı, uzun burun- |.» lu, beyaz ve sipsivri korlsunç bir şey | havaya yükseldi. İ Suphi korkmadı, kaçmadı, bayıl - madı, havaya doğru yükselen şeye doğru yürüdü. O, cadıya, hortlağa ta- lan inanmadığı için, bu işde bir aros- topoğluluk olduğuna kanaat getirdi. Bu inanışla, ilerledikçe münmaıüycn | uzayan beyaz ve uzun burünlü ca- dıyı, diri diri yakalamıya karar ver- dı. Bu suretle, bütün İstinye halkını kurtaracak, onlara: — Nah, işte hortlak ğunuz mezarlık haydud Diyerek, önlerine atacaktı. Bunun için silâh kullanmamıya ka- rar verdi, Bu kararla ileriye doğru bir kaç a- dim daha attı. Suphi — ilerledikçe, hortlak zıplamalarını, hırlamalarını arttırd. Hattâ hücum etmiye bile başladı. Suphi aldırış etmedi bile... Bilâkis adıralarını sıklaştırdı, üstüne doğru yürüdü. Bu sefer de hortlak kaçmak, ora- dan uzaklaşmak hareketleri göster - miye başladı. Fakat Supbi buna mey- dan vermedi. Üzerine atıldı, hortla- ğa sarıldı. Suphinin hamlesi boşa gitti, eline bir insan vücudü, bir kadavra geç - medi. Uzun ve ince bir fasulya sırı- ğına sarılmış beyaz bir bez geldi. Sırığın baş tarafında yine bezler - den yapılmış, üstüne siyah boya ile ağız, burun resmi çizilmiş bir kafa iliştirilmişti. Bu işde bir hile, bir dalavere oldu- ğunu evvelden sezen Suphi, bu va - ziyet karşısında; bu seyyar hartlak müsveddesini kukla gibi aynatan biri bulunacağını da hesapladı ve bunu yapanın yakınında olduğunu düşün- dü, kibritini yaktı, etrafı araştırmıya başladı. Hortlağın çıktığı yerden bir kaç adım ilerde, bir çukur gözüne ilişti, yaklaştı, bir kibrit daha çaktı, içerde büzülmüş bir adam gördü. Korkudan tirtir titriyen bir adam!.. Kimdi bu herif?.. Çukurun içinde korkudan titriyen bu adam kimdi?.. İstinyenin meşhur tütüncüsü ve ak.tarı Dimitri... korktu- Terfi eden Jandarma Subayları Memur sınıfının tam listesini neşrediyoruz Terfi eden jandarma subaylarının isimlerini dün neşretmiştik. Bugün de jandarma memur sınıfına dahil olan sübayların isimlerini tamamen neşrediyoruz: MUAMELE MEMURLARI: 1 inci sımfa terfi edenler: Nev- zat Nuğay, 3 üncü sımıfa terfi edenler: İrfan Aktan, Cemal Tekin. Dördüncü sınıfa terfi edenler: Tevfik Küleli. 5 sınıfa Terfi edenler: Neşet Erkan. HESAP MEMURLARI 3, sınıfa terfi eden: H. Hüşnü Arı- kan, 4 Sımıfa terfi edenler; İ. Hakkı Baysal, Saffet Erki, Mehmet Yazıcı, | jAbdullah Türker, Rasim Yücer, Veh- | bi Erkul, M. Fevzi Şahinoğlu, Remzi Ertaş, A. Küzim Ozaner, E. Hakkı Bayık, Ali Diçer, Muhtar Denktaş, İstinyeli Deli Suphi 'Tütüncü Suphiyi görünce rmaezar- dan çıktı, bir söz söylemcdc |larına kapandı, yalvar gür ağlamıya başladı. Dimitrinin yalvarmaları; sel gibi a« kan göz yaşları karşısında Suphi da- yanamadı, tütüncüye bir. şey yap- Jmadı, ne dövdü, ne sövdü, ne bi ta- fına bir bıçak soktu, ne de kula- ğından tutup Küye indirdi, halka teş- hir etti. Mıuıııim, kendi başına bı- raktı, döndü, evine geldi. Geceleri, mezarlık yolundan ge « ri, tabit bundan sonra bu dü- zenbazlıkta devam etmedi, edemedi. Dükkânında tütün, ihlamur satmıya başladı, kendi işile meşgul oldu. Dimitri bu sahte hortlak rı H servet yapmıştı: Hortla; nkxlı Yeniküy tane ev almış, ye mıişti. İstinye mezarlığındaki hortlağın isırrını kimse öğrenemedi. Bu bir a- :dı.'n mıydı?,. Hakikaten bir hortlak miydı?.. Uzun yıllar, halkı korku - tan, çırılçıplak soyan hortlak, sonra- dan, birdenbire nasıl kayboldu?.. Bir taraftan yelken, diğer taraftan kürekle dalgaların üstünde uçmıya başlıyan Murat Relisin gemisi yarım saat sonra Rüstemin gemisine yak - Taşmıştı. Kara Mustafa, Murat Reisin sür - atle geldigini ve kürekçilerin yıldı- rım gibi, bütün kuvvetlerile küreğe sarıldıklarını görünce canı sıkıldı. Murat Reis Rüsteme güverteden şu işareti vermişti: «Yolunu kes.. kürekçiler kürekle- rini sudan kaldırsınlar, Sana diye - ceklerim var!» Rüstem derhal forsalara emir ver- di.. kürekler yukarıya kaldırıldı. Yelkenlinin sür'ati yarıya İnmişti. Kara Mustafa dümen başında ken- di kendine söyleniyordu: — Uğursuz herif ne diye koşup geldi peşimizden acaba..?! Ve güvertede dolaşan gemiciler « den birinin sesi işitildi: — Uzakta adaya benzer bir karal- tı gördüm. Mutlaka Murat Rels ora- ya gidip sığınmamızı söyliyecektir. Korsanlar bu sözü duyunca etrafa bakındılar: — Kara.. kara.. Diye bağrıştılar. Gerçi cenup sahilleri sık &ık görü- nüyorsa da, fırtına esnasında o sahil- n-| Bana öyle geliyor Ki, bunda bütün Ahmet Benliay, M. Sabri Beşkurt, | Yusuf Engin, Salih Ayunver, Mah- mut İnal, Abdurrahman Süel, Vey- sel Baykol, Mustafa Bolkal. 5. sınıf olanlar: Bahri Aykut, Mitat Arkan, M. Emin Akant, A. Hilmi Ay- tuğ, Abdurrahman Ardaş, M. Sabri, Mehmet Öztürk, M. Ferhat Alpat, Mehkmet Keskin, Yusuf Akgün, Ta- lip İşcan, İ. Hakkı Türkay, M, Nuri Gerek, M, Bahri Özmutlu, İ, Hakkı &ö Baloğlu, 6. sınıf olanlar: Ali Ceyhun, Ka - * sım Ünvermez. Beşinci sınıf bınım olanlar: Bekir Gelenöbet. Beşinci sınıf tüfekçi olanlar: Cemil Plevne, Mazhar Önal . Hoşa giden kadın (5 inci sayfadan devam) bir şekilde göstermenin kendisi için tetkike muhtaç bir şey olduğunu ve bunu çok düşündükten ve çok çalış- tıktan sonra yaptığını itiraf etmesi- dir. kadınları düşündürecek bir nokta vardır, Eğer kadınlar Marlenin bu hattı hareketi hakkında biraz dü « şünmek zahmetini ihtiyar edecek o- lurlar ve onlar da Marlen gibi güzel- liklerini gayri şahsi olarak görüp de onu ıslah etmek ve güzelliklerini arte tırmak yolunu arıyacak olurlarsa se- neler geçtikten sonra hiç şikâyet ey- eçekler, bilâkis solacak yerde arlen gibi güzelliklerinin arttığını göreceklerdir. Bu netice biz erkekle- rin bile âkayt kalamıyacağımız bir şeydir> Zambako (paşa)nın *Mükâfatı Biri hekimliğe, diğeri cerrahlığa Sit olmuk üzeer en iyi iki eşer hazır- layana - verilmek üzere Zambako (Paşa) tarafından konulan mükâfatın -|bür yıl da tevzii (Türk Tıp Cemiyeti) | tarafından kararlaşırılmıştır. Büu sahada şimdiye kadar intişar etmemiş iki eser hazırlayacakların acatleri birincikânunun son gü- me kadar kabul edilecek ve ikin- Tefrika No: 154 SülevmanınıSaraymda KUDÜS KIZLARI Yazan : M. Necdet Tunçer Süleyman, vahşi hayvanlar bekçisinin elindeki tepsiye bakınca titredi; - Benim Sarı Çiçeğim.. Herkes odalarına kapanıp kâpıla- rinı kapıyordu. afızı bir saat sonra Sü- uruna çıktı. raydan kaçmış olacak... arayından hiç bir kim- bir kadının kolaylıkla zannetmiyordu. Bu ih- yormamıştı. ın.. belki ken- Süleyman, senin, bah leceğil timal üzerinde fikir — Onu bir di K disine #fyon içi, Diye bağırdı. Bu sırada hi salonun kap tildi.. Saray muhafızı kapıya koştu. Sarayın vahşi hayvanlar bekçisi | kapının önünde, güğsünü tutarök te- lâşla anlatıyordu: ümdarın bulunduğu da bir gürültü işi - — Etendimize haber veriniz.. as » lanların koynuna attırdığı kadın par« çalandı. Kemiklerini taplayıp kö - mi atalım.. yoksa mezara mı , hayvanlar bekçisinin sözle. nindan yıldırımla vurülmuşa dön - dü., sendeliyerek yerinden kalktı. — Ben vahşi hayvanların ağzına kimseyi attırmadım. Kimdir bu par- çalanan kadın? Diye sordu. Bekçi: — Başı yerde duruyor, mellâ! İs terseniz getireyim? Dedi. Sül#yman hiddetinden titriyordu. — Getir.! göreyim.. Diye bağırdı. Bekçi koştu.. Sarayın bahçesine !ndı Ve vahşi hayvanlar mahzenine gir- di. “Yerde duran bir yığın kemik ara- sından genç bir kadın başını saçla- raından tutup dışarıya çıkardı.. Bir |tepsinin içine koydu. Tekrar yuka- tıya döndü. Beni İsrail hükümdarı burnundan soluyordu. O gece güzel mezmurlar yazmak üzere sevgilisinden ilham almıya ha- zırlanan hükümdarın benzi balmu- mu gibi sararmıştı. Süleyman bir aralı vına Tamarayı sordu: — Onu da getirin buraya..! Diyerek yerine oturdu. Harçmağası Tamaranın - odasına koştu.. kapıyı vurdu.. rarın hizmetçisi yav haremağala. şça ka- Haremağası: — Efendimiz Tamarayı bekliyor.. Dedi. Hizmetçi yatakta yatan Ta- marayı göstererek: — Uyuyor, dedi, nasıl uyandırayım cikânunun ilk toplantısında bir jüri heyeti mükâfatı kazanan zati seçe- cektir. ! Kara Mastafa birdenbı're kedi gibi sin- mişti.Murat reis gemiye yanaştı dıkları için, bir şey anlıyamamışlar. dı. Fakat, herkesin içine korkunç bir lere yanaşımak daha tehlikeli oldu - şimdi..? Ne zamandanberi uyuyor? Dümeni güçlükle idare edebilir « Bundan gemiciler bir adaya sığın - |yordu. mayı düşünüyorlardı. Murat reis gemiye iyice yaklaşın- |hi ca gür sesile bağırdı: — İçinizden biri kaybolmadı mı? Rüstem, birdenbire şaşaladı: — Çolak Ahmet denize düşmüştü.. fakat, geri dönüp kurtarmak imkâ- nını bulamadık. Zavallı arkadaşımız İdalgaların arasında bağıra bağıra, içırpına çırpına boğuldu gitti. Dedi. Murat Rcis gülümsedi: — Onu dalgaların koynundan biz kurtardık. Ambarda yatıyor şimdi.. Deyinece, bu habere Rüstem ne ka- dar sevindiyse, Kara Mustafa da 6 derecede şaşırıp kalmıştı. Mustafanın elleri titriyordu.. — Demek ©o sâarı yılan kurtuldu Diye homurdandı. Yelkenci Ahmedin kurtulduğunu ve yaşadığını duyan diğer gemicile- rin de benzi sararmıştı. Murat reisin Rüstemle konuşması, isyana hazırlanan bütün korsanların plânlarını ve zihinlerini allüst et - mişti. Şimdi ne yapacaklardı? Kara Mustafa, Ahmedin Murat Re- ise her şeyi söylediğini tahmin edi- yordu, Muratla Rüstem başbaşa küpeş - tode buluştular.. yavaş yavaş konuş- tular. Korsanlar bu konuşmayı duyama- |dı.. yemek yemeden yattı.. İ | bulamadık, mellâ! O sa- (için arattığını biliyordu. İlı—_vma:nn yanına geldi: İ | | İşini getirdim, mellâ! ! duyan hükümdar birdenbire bey-| göz atarak boğuk bir sesle bağırdi! — Safi.. ta kendisi. Ve ellerile yüzünü kapayarak: — Zavallı Sarı Çiçeğim! Seni o 0â* navarların koynuna kim attı? Diye mırıldandı. Aslanlar tarafından — parçalanan (genç kadının (Safi) den başka bi olmadığı anlaşılmıştı. (Sari Çiçek) in yüzü kân içindi di.. Aslanlar, boynundaki etleri bilei kemirmişlerdi. — Akşamdanberi. Biraz rahatsız- Haremağası, hükümdarın Tamara- 'yı odasında olup olmadığını anlarnak — Uyandırma.. yatsın. iyerek, ters yüzüne döndü.. Sü- — Tamara biraz rahatsızmış.. Bu akşam erkenden yatmış, mellâ' — Yattığını gördün mü? — Gözümle gördüm.. yâtağında uyuyordu. Safinin uzun sarı saçları kı Süleyman! kan lekelerile boyanmış, gözleri Ve — Elini kana bulayan insanın gö - |yanakları delik deşik olmuştu üne uyku gi mman bir çocuk gibi ağlıydı İmaranın bu işde parmağı yoktur. ke İvarsın uyusun. Hassa kumandanı ve haremağalal |bu korkunç manzara karşısında İretten hayrete düşüyorlar, söyliye * sırada vahşt hayvanlar bekçisi sarayın zemin katından yukarıya çık- miş bulunuyordu.. cek röz bulamıyorlardı. Elindeki tepsi ile Süleymanın ya- | Süleymanın gözdesini vahşi hay * nına girdi: -- Parçalanan kadının ba- İvanların ağzına atıp parçalatan bü gizli el, kimin eli olabilirdi? | Bent İsrail hükümdarı bu kanlı he diseden çok müteessir olmuştu: — Gözüm görmesin hepinlzi! De « folun karşımdan... Diyerek salondan çıktı. Gözlerinin akı dönmüş, elleri tit | Hareme geçti. remiye başlamıştı.. Tepsiye şöyle bir | (Dcııımı var) GENTTTTAYAT aa aıb İş BANKASINA MEMUR ALINACAKTIR Türkiye İş Bankasından : Bankamızın Merkez ve Şubelerinde çalıştırılmak üzere yüksel mektep Lise mezunlarından müsabaka ile memür alınacaktır. Ru imtihanda kazananlar arasında, yüksek tahsil görmüş olane lar ve yabancı Hisanları iyi bilenler tercih olunacaktır. Alımıcak memurlara, İmtihandaki muvaflfakiyet ve tahsil derecelerine göze (70) l4 (100) lira arasında aylık verilecektir. Yüksek tahsil görmüş olupta çok iyi derecede muvaffak olanlara daha yütsek vazife ve aylık ve rilebilecektir. Yazı ile imtihan 11eEylül 1937 Cumrtesi günü saat on dörlte Ankara, Istanbul ve Izınir şubelerimizde yapılacıktır. En sön yazılma tarihi G-Eylül-1987 Perşenbe günüdür. İstekli olanlar, girme ve imtihan şartlarına âit iza'tınameyi Bankamızın Ankarı, İstanbul ve İzmirdeki şubelerinden alabi- lecekler. a yerlerde bulunanlar, bu izahnameyi tahriren de talep edebilirler. — Betonarme Köprü İnşaatı — — Nafia- Bakanlığından: ş — İstekli çıkmadığından dolayı ihalesi yapılamamış olan Erzincag Vilâyetinde ve ErzinraneKigı yolu üzerinde betonarme olarak inşa edilecek Bey Çayırı köprüsü ğu defa yeniden münnkasaya konulmuş” tur. Keşif bedeli (55 500) liradır. 2. — Eksiltme 14-9-1937 tarihine müsadif Salı günü saat 16 da Nafia Vekâletinde Şose ve Köprüler Reisliği eksiltme komisyosu Oda- sıtda kapalı zarf usülile yapılacaktır. $. — Eksiltme şartaamesi ve buna mütelerri diğer evrak - (278) kuruş mukabilinde Şose ve Köprüler Relsliğladen alınabilir, 4. — Eksiltmeye girmek isteyenlerin (4025) liralık muvakkat temi» nat vermeleri ve bu gibi İşleri yapabileceklerine dair vekâletim'zdet alınmış müteahbitlik ehliyeti fenniye vesikası ile Ticaret Odasına kayıtlı bulunduklarına dair vesaik ibraz etmeleri lâzımdır. İsteklilerin teklif mektuplarını ikinci madded: yarılı saatten bir söat evveline kadar Komisyon Reisliğine makbuz ııııkıhilhdı vermeleri muktazidir. Postada olacak gecikmeler kabul ed . (2997) (5666) CelâlCengi receklerini uman Muradın adamla rından ikisi palalarını çekerek, b İucunda cellât heybetile duruyordu- — Rüstem bu manzarayı sancak d |i dibinde ayakta durmuş seyredi yor ve kendisine: — Ne var? Diye soran gemlcilere: — Ben de bilmiyorum, diyo Murat Reis emir verdi. Kara tafa ile konuşmak istiyormuş.. disini gemisine aldırıyor. Rüstemin gemisinde isyana lanan gemiciler, süt dükmüş kedi #” Diyerek, tepsiyi hükümdarın önü- ne koydu. yinan o dakikada duyduğu he- ı mı bütün ömründe ilk defa du- GUNT ü inmişti: İ geyi atlattıysa, işi- |Pi önlerine bakarak, her biri bir f müz dumandı!. rafta siniyor; sesleri çıkmıyordu. — Diyorlardı. | Murat Reisin gemisinden p0Y Si de det bir Birsz sonra reisler ayrıldılar.. bruhine Sana ĞÜY eüaaal Muradın gemisinden sekiz on kuv- :’.';?'"W' Rüstemin gemisine wetli koraan - birdenbire Rüstemin B : gemisinin arka küpeştesine atladı. | — Reis beni bu gemiye dül ve dizlerinin bağı çoktan çözülmüş |olarak gönderdi.. olan Kara Mustafanım üzerine saldır- | Diyerek Rüstemi selâmladı. dilar, Poyraz İbrahim, Murat Kara Mustafanın çeneleri kilitlen- |cellâdı idi. Onun bu gemiye miş gibiydi.. Ağzını bıçak açmıyor- |gök yüzünden yıldırım düşmüt du., herkesi titretmişti. Bu canavar ruhlu adam, birden - | — Haydi geç dümen başınâ- bire nasıl da kedileşmiş ve korkünç | Diye seslendi. sesi kıtılivermişti! Poyraz İbrahim dümene M Kara Mustafadan mukavemet gö- (Devamı var Tei