4-SONTELGRAF — Ağustos 1937 ——— Almanya sun isini Sun'i bal- yag, çorap olur 9 dört senelik- sanayi indeni sönra büt c geniş mikyasta şeyin sün'isi vücude geti- başlanmıştır. - Almanya e - sasen büyük harp senelerinin doğur- duğu müthiş mahrumiyet devirle - rinde her şeyin sua'isini, kendi tabir- leri mucibinco ersatrını vücude ge- tirmek itiyad haline gelmişli. Fakat | harpten sonra da birçok ailelerde bu iliyad yerleşmiş, meselâ ıspanak ye- rine ısırgan otu yemek âdet 'olmuş- tur, Almanlar tabil bal yerine sun'i bal kullanıyorlar., bir pastaya tere- yağı koyacak yerde bir tüp içinden birkaç damla tereyağı esansı koyma- piyasayı kontrol eder, dalmi surette bu işle uğraşır, Esnafı tanır, maldan anlar, Sonra, müstahsil için mühim bir şey olan ambalâj işini gören de kabızmaldır. Binaenaleyh müstahsil hususta, her İşi için kabızmalın yardımına muhtaçtır. Bahçesindekl #ebzenin yetiştiğini gören müstahsil, kabızmala haber gönderir, para ister ve alır. Sonra küfesini temin eden de kabızmaldır. Bahçıvan kabızmalın gönderdiği küfeye bu malı doldurur. ve ona gönderir. Kendisi de malı ile birlikte pazar yerinde bulunur. Sa- tışta beraberdir. Ve satılan maldan bir miktarını kabızmala terkederek paranın üst tarafımı alır, cebine atar ve gider. MADRABAZIN ROLÜ Madrabaza gelince; bu da peraken- deci esnafa mal yetiştirir ve emin o- Tun sebze işinin intizam altında yü- yümesi için kabızmal ile madrabaz Imaniya n Tüzumlu iki unsurdurlar. Her günkü | sebze satışını kahızmal -ayrıca bir de | fatura tanzim edip müstahsile ver - mek suretile- muamelesini resmen de tevsik otmek meeburiyetindedir. Müstahsilin bu faturaya bir şikâyeti olursa, bu şikdiyetini bize, hal ida- resine bildirir, şikâyet burada tet - kik eolünur. İradeten yapılması ica - beden bir şey varsa yapılır. Bizce polacak bir iş yoksa o zaman bu şikâ- yet, burada, idarenin «hakem heyeti> ne havale edilir «Hakem Heyeti» Bay Asımm Sürey- yanın riyaset ettiği esnaftan dört a- zanın iştirakile kurulmuş bir heyet- Heyet, muayyen zamanlarda toplanır, kendisine verilen işleri tet- kik ve ihtilâfları hatleder, Yine hal nizamnamı kararlara mi yetindedir. azan hakem heyetinin hallede - miyeceği ihtilâflar da zuhur eder. O zaman iş mahkemeye verilir. Bugünkü hal binası, bu kadar bü- yük görülmesine rağmen ihtiyaca na- |, zaran küçük, | m de çok küçüktür. j ar ilâve edil- mek suretile büyütülmiye başlanacak tır. Yakında sebze kısmının ir mütcahhide verilecek, bunu mütca- kip de başka elzem kısımlar Ması için projeler tetkik edi Biliyorsunuz ki; hal yalnız meyva ve sebzeye münhasır değildir. Tuzlu ve konserve et ile bu çeşit balıkların yumurtanın da hallerde kontrol al- tında bulunması icabeder. Temiz ve iyi gıd amaddelerinin temini için el- zem addolunan hal binalarının tesi- sindeki gaye ve maksat da gıda mad- deleri ihtikârına mani olmak ve bu mevaddın taze ve iyi olmasını temin- den başka bir gayeye müstenit de- Bildir.» Yardirektör Enverin bu izahatın- dan sonra 1, 2 numaralı yâzılarımız- daki esnafın (dert) telâkki ettikleri kâdiseleri iyi anlamadıklarına hük - metmek kabildir ve şu muhakkaktır ki, gerek halkın ve gerekse esnafın müşterek menfaatlarını telif için ya- pılar hal diğer kısımlarını da ikmal edip tam ve mükemmel bir şekil a- hınca bugünkü - pürüzler de kendi kendine ortadan kalkmış olacaktır. Bugün için bütün yazılar tetkik edildikten sonra halde üç nokta üs- tünde durmak lâzımgeliyor: TI — Temizliğe itina etmek, Ti — Sebze ve kavun, karpuz kısım- — e ea — (Esrarengiz İstanbu') tefrikamız bugü? | konamamıştır. Özür dileriz. DÜNYA MESELELERİ herşeyin yapıyor! agaçtan kumaş, r mu? Olur |gürgen ağacı olmalıdır, ince ince kıyılır. Çıkan parçalar, daha doğrusu İyongâlar sülforbor banyodan geçi - ldikten sonra kurutulur ve sıkış * tırılır. Burada elde edilen levhalar kimyevi bir çok maddelerle muame- |le görür, Kurutulduktan sonra tek- İrar başka bir banyoya alılır. Bundan İGikarılan ağdalı bir madde, şiddetli itazyik altında bir süzgeçten geçiri- lir. Bu suretle bir takım iplikler el- d0 edilmiş olur, Bu iplikler kuruduk- tan sanra sağlamlaşır ve tekrar yi kanıp kesilir. İplikler bundan sonra kumaş dokumiya elverişli bir şekil almış olurlar. , Sun'i Halde üzüm |larında su ihtiyacını temin etmek, Nt — Yersiz, yurtsuzlarla bural ra Çürük sebze ve meyva toplamıya gelen, jiletlerle çuval kesen ve başka suretlerle esnaftan scbze ve meyva |çalan kadın ve çocukların büradan | İuzaklaştırilması, | Diğer meseleler ufak telek, bir kıs- mı da gayri varit şeylerdir. muktedir direktörüBay Mustâfa ve örü Bay Eoverin iyi mesa- amanda bu üç meseleyi de matlup şekilde hallederek esna- fın bu temennilerini de yerine geti- İyeceklerine eminiz. | | Kavnn-karpuz pazarı Bugünkü sebze ve meyva halinin üçüncü ve son kısmı da kavun - kar- puza ayrılan tahta barakalarla bir “Hükümdear, Yazan: M. Necdet Tunçer çoktanberi kay- ©ç hâlâ bulduramadı !,, diyerek, |arkasından atıp tutuyorlardı.. Seyahat - notları Kırbaçlar ve çekiçler. .:: altındaki insanlar İz ; D bazı | Tndeki bodrumlarda brrakılmıştı. stanbulun, hattâ Karadeni bar | — Tazihte bin btr harp've Shtilâle sah-, |ne olan Kudüste, gizli teşkil: muntakalarına kavun ve karpuz radan tedarik edilir. iminde pazarın N irlli utakli mavna ve le dolar, Bandırma, İzmir, Çardak, Lâpseki, Gelibölü, daha bir kdeniz mıntaka - buraya toplanırlar, Her gün sabahtan başlı- yan alış veriş, akşam geç gakte ka - dar sürer. İstanbul sergicileri, manav-|d lar lar. lar, buralarda Karadenizden — gelen a arlıkla meşgul o Kavun karpuz, diğor meyvalara na- zaran hal içinde büsbütün başka bir mahiyettedir. Bunları boşaltma, ta- şıma, alma ve satma şekilleri de bam- başkadır. Rıhtıma yanaşan kayık ve motörlere uğrayan alıcılar, bunları, toptan, yahut bir kısmını pazarlık ederler. Pazarlık bazan saatlerce sü- rer ve kat'i söz kesme el sıkmak ve sallamakla mühürlenir. Sabahleyin buraya uğrayan bir yabancı ber mo- törde biribirinin ellerini tutarak mü- temadiyen sallıyan, arada fasıla ve - ek tekrar el sıkmıya devam eden bir çok insanlara rasgelirler. Bunlar İbiribirlerini yeni görmüş iki tanıdık veya ahbap değildir. Kavım, yahüt tabık kalmaları böyle işaretlerle an- laşılır. KAVUN - KARPUZ KAYIKTAN ELLE BOŞALTILIR Motör, satıldıktan sonra alan der- hal buraya boşaltıcıları çağırır. Bun- lar, 10-20 ya: tökküp ğrüğlrder Hec'gtağun bir organizatörü vardır. Ve bu gruplar |hiç bir teşekküle tâbi değildirler. Yal- çok sergilerden kurulmuş kısmıdır. |nız bu mevsimde burada, organiza - Bu kısım, hal binasının hemen sağ tarafında caddeden tahta parmaklık- larla ayrılmış deniz kenarına kadar Tefrika No.: 48 le yapsa, yine iyi bir gemicidir. ve eşsiz bir dümencidir. F'RTI-'î! SABAH.. Güneşle beraber kalktılar. Murat Reis Ayşeyi, Rüstem de Jü- zettayı evde bıraktı. Aygşenin gözleri açılmış ve iyiliğe yüz tutmuştu. Muradın gözü arkada kalmıyacak- ti Ayşe zaten Muratla evlendiği İgündenberi böyle ayrılıklara alış - İrnştı. Murat Reis evden çıkarken: —Aygşe, et, bir daha enseni zagano sokmasın! Diyordu. Rüsteme gelince; © gönlünü iki gözlü bir ev gibi ikiye ayırmıştı. Hem Jüzettayı düşünüyordu, hem de Haceri.. Rüstem, Jüzettayı çok sevdiği ve dajma yardımlarını gördüğü Arap - lara teslim etmişti. Jüzettanın ba - şında bir kadın ve iki erkek — bekçi vardı, Jüzetta bu adamların elinden kurtulup bir yere gidemezdi. Rüstem, Jüzettaya: — On beş güne kadar döneceğiz.. ve seni alıp İstanbula götüreceğim. Demişti. Jüzetta mütemadiyen ağ- hyordu. O, Rüstemi sevmemiş de - gildi. Fakat bu sevginin ne kıy - Yazımızın çokluğundan dolayı (Meti vardı? Rüstem bütün ömrünü | denizlerde geçirecek, ve Jüzetta da | bir esir gibi evde kapanıp kalacak | değil miydi? törlerinin kâhyalığı altında kavım raşırlar. Jüzetta o gün babasının diğer şö- valyelerle birlikte Şeyh Saldin te- pedeki sarayında hapsedildiğini de idare eden ihtilâlci Yahüdiler-k&dar Sü - Teymanı tehdit eden hiç bir kuvvet yoktu. Beni İsrafl hükümdarı ne Büsır İfiravanundan, ne de ince zekâsile bin bir entrika çeviren Amon krali- çesinden bu kar çekinmiyordu. Hattâ zaman zaman (Ninova) dan Filistine inmeyi düşünen Asuriler- ç Yahı diseden sanra- yılmıya başlamıştı. Nihayet, hassa kumandanı o geca olup bitenleri hükümdara anlatmıya mecbur olmuştu. KUVVETLE ZEKÂNIN ÇARPIŞTI- ĞI GÜNLERDE. Aradan üç gün geçmişti. Yer altında yakalanıp saraya geti- rilen genç kadın; — Beni burada neden tutuyarsu- nuz? Geliniz, size ihtilâlcilerden ta- nıdıklarımın evlerini göstereyim. Diyordu. Bir gün sarayda çok ciddi tertibat 4 Kadının önceden gösterdiği evler, sabahleyin güneş doğmadan akkerle çevrildi ve ihtilâlcilerin kim- seden yardım görmemeleri için, © Halin karpuz alan bir alıcı ile satıcının mu- |evlerin bulunduğu bütün sokaklar da atlı muhafızlarla kuşatıldı. Genç kadın yedi ihtilâlci Yahudi- nin evini göstermişti. © gün, hükümdar kuvvetlerile Ya- hudi zekâsının çarpıştığı bir gündü. | leyman, hassa kurnandatına: — Bugün de eli boş dönersen gö- züme görünme! Demişti. Hükümdarın bunu söyle- mekte hakkı da vardı. Hassa ku « mandanı o gece yer altında bir tesa- düfün yardımı olarak yakıladığı ka- karpuz kayıklarmı boşaltmak ile uğ- |dından başka bir şey ele geçireme- merişti. Sinyor Ciyovani o sabah sarayın zindanından bağr rıyordu: Beni burada bırakıp nereye gidiyorsunuz? öğrenmişti. Rüstem: — Seni, seferden dönünce babanla Sabahleyin erkenden âsilerin evle- | elerin çevirdiği sokaklardan kuş bile uçurulmuyordu. Fakat, bu ından da müsbet bir ki yer üphe yok evlerine lerde saklanarak, bu suretle izlerini kay- miye muvaffak olmuşlardı. Bu kadar tedbirli davranan âsile - rin zekâsı karşısında Süleymanın a- teş püsküren kuvvetleri o gün de bir iş göremeden şaraya döndüler, Muhafızların eli boş dönüşü müt- biş bir hezimet demekti. Çünkü bu hâdise halk nrasında da Süleymanın uleyhinde, gittikçe aztan bir dediko- du yaratmıya vesile olmuştu. et ederek. «— Bir avuç ihtilâlciy iyen ve memleketi fesada veren bu adamların saklanmasına meydan ve- en hassa askerlerinden de şüphe e- dilebilir. Diyenlerin yordu. Süleyman bu haberi ve bu dediko- duları düyuünen hiddetinden ateş püs- kürmiye başlamıştı. Artık yer altında yakalanan ka - dından da uta! rlardı. Süleymat — Bu zavallıyı para ile taltif edip evine gönderiniz! eçire- syısı gittikçe çoğalı - I—E — Ne yapıyorsun? — Arkadaşlara nişanımı haber ve- kkı ndisi; iyorTUM... Esir şövalyeler Şeyh Saidin sarayında hep- sedilmişti. Türk korsanları o sabah erken- den kalktılar ve enginler doğru açıldılar.. Körüştüreceğim.. merak etmi Diyerek sevgilisini avutuyordu. Maamafih Rüstem vu vüdinde du- racaktı. Ayni sözü Sinyor Ciyovaniye de vermişti. Venedikli şövalye, o gün Şeyh Sa- idin sarayına götürüldüğü zaman, | sarayda serbest kalacağını sanmıştı. | Halbuki Murat Reis, Şeyh Saitle giz- lice görüşmüş ve aralarında şöyle bir karar verilmişti: «lfurat. Reis sejerden dönünciye kadar, esir şövalyeler Şeyh Saidin sorayındaki zindanda hapsedilecek.. ve hariçten hiç kimse ile görüştürül- miyecek. Murat Reis, Şeyh Saidin bu hizme- tine karşılık olmak üzere, seferden dönünce kendisine çok değerli hedi- yeler ve bilhassa kadınlara ait m cevherler çetirecek..» Murat Reis, Şeyh Saidin paraya ve mücevhere karşı zaafı olduğunu biliyordu. Bö ice bağlamış ve şövalye- leri de bu suretle el altında bulun- le bir mukavele ile | Demişti. | Genç kadıma para ve hediyeler ve- erek evine gönderdiler. Hassa ku- mandam âsilerin evlerini öğrendiği İiçin, bu evleri el altından tarassut ettiriyordu. an bütün bu toplantılar, isyanlar ve dedikodular halkın maneviyatını da iyice bozmuştu. Kudüslüler: | «— Hükümdar, çoktanberi kay « bolan karısını bile hâlâ buldurama- |d Diyerek, Süleymanla istihza edi yorlardı. Gerçek, Kudüs sarayından kaçan |Kraliçe (Sama) nın da hâlâ izi bu- hunamamnıştı Herkes kraliçe hakkında şöyle bir |tahmin yapmıştı: Sama belki Asüriyeye gitmiş- tirle Halbuki Asür Kralından Süleyma- na gelen bir mektupta: kardeşim burada değil, çok- endisinden bir haber alamı- eyman, bu dedikoduları da du- yeyar, hiddetinden ne yapacağını bil. miyordu. Yahudilerin istediği neydi? O, bunü sarahaten bilmiyordu. Bilseydi, ne yapacaktı? Süleyman âsi Yahudilerle hiç bir n uyuşamazdı. Çünkü âsiler Sü- ymanı tahtından devirmiye ve bi ün Filistinde geniş bir Yahudi hâ- kimiyeti tesisine çalışıyorlardı. Süleyman, bu vaziyet karşısında, elbette, Yahudilerin kazdığı kuyuya düşmek İstemozdi. Bunun için de onlarla sonuna ka- dar mücadele edecekti. Süleyman şimdi askerini kuvvet - lendirmiye karar vermişti. Bir ay içinde yent bir ordu düzecek ve Si- yon dağındaki âsileri kökünden te- mizliyecekti. Bu sirada Amor Kraliçesinden ge len haberler de Süleymanıa yüzür güldürmüştü. Amon Kr - Kocam rdcnbıu öldü. Sizinle ııılaşınak ve harbe nihayet vermek istiyorum! Diyordu. Süleyman her şeyden öncee Amon Kraliçesile anlaşacak ve Amon sınır- larındaki askerini geri çekccekti. (Devam: var) Yazan : Celâl Cengiz | |durmayı temin etmişti. Rüstem, Jüzettayı eve kapadıktan sonra, o gece bir aralık Şeyh Saidin sarayına çıktı. Haremağalarından birini gördü.. Hacerle gizlice beş da- kika için olsun görüşmek istediğini söyledi. Şeyh Sait, Rüstemin 'saraya ser - bestçe girip çıkabileceğini saray ket- hüdasına ve nöbetçilere emretmişti. Hacere Rüstemin geldiğini huber ver- diler, Sarayın harem bahçesinde bekli - yen Rüstem, biraz sonra şeyhin kı- zile karşılaşınca sevindi: — Yine sefere mi çıkıyorsunuz, |Rüstem? | Rüstem gülerek başını süllinder | — Evet. fakat, kısa bir yalculuk. |On beş gün sürmeden döneceğiz.. Hacer ümlitsiz görünüyordu: — Zannetmem, dedi, Akdeniz ej - İderlerile boğuşmiya gidiyorsunuz! lBu savaştan kolay kolay ve çabuk (döneceğinizi ummuyorum. Ve birden hıçkırarak ağlamıya baş- ladı. — Sen gitmesen ölmaz mı Rüstem? Rüstem, heyecanından boğulacak gibiydi.. O, ömründe bu kadar sıcak kanlı bir esmer güzeline rastlama * mişti. — Merak etme, yavrucuğum! Ben lümden korunmasını çok iyi bili - rim, Karşımıza çıkacak düşmandan İçok kuvvetliyiz. Böyle olmasaydı. İyola çıkmazdık. — 0 halde dönüşte beni babamdan jistiyeceksin.. değil mi? | — Süz veriyorum... (Devamı var) 4 | | | |