ONTELGRAF — 23 Ağustos 1937 Almanya sun'isini Sun 'i bal- yağ, çorap olu herşeyin yapıyor! agaçtan kumaş, r mu ? Olur irt senelik - sanay ünderi sönra bütün geniş mikyasta vücude' geti- ır, Almanya e - Tinin doğur- tirmek itiyad haline gelmişti. Fakat harpten sonra da birçok ailelerde bu iliyad yerleşmiş, meselâ ıspanak ye- rine ısırgan otu yemek: âdet 'olmüş- tür. Almanlar tabii bal yerine sun' bal kullanıyorlar.. bir. pastaya tere- yağı koyacak yerde bir tüp içinden birkaç damla tereyağı esansı koyma- ı tercih ediyorlar.. Dekart'ın meş- hur nazariyesi Almanyada iflâs et- miştir.Çünkü bügün Almanyada hiç bir şey kaybolmuyor, fakst her şey yaratılıyor... Çok beğendiğiniz bu spor çorap- Berlin Tarı sütten yapılmıştır. Bayanların, zengin çeşitlerine canlı ve zarif renk- Terine hayran oldukları kumaşlardan Bir kısmı- ödundan yapılmıştır. O parlak ipekli kumaşlar, kauşğük öldi- venler aslen kireç ve kömürdür. Mü- Kellef otamobillerde kullanılan e- gans mayi hâlinde Kömürdür. Artık Almanyada şöyle 'bir müha- vereye şahit olabilirsiniz : — Şu kostümünüz ne güzel!. — Evet güzel değil mi? Biliğ ba- Kayım nedir? — Krep jorjete benziyor., — Hayır hemşire.. bu halis gürgen ağacıdır. Alman boya sanayll tarafından 1937 senesinde vücude getirilmiş olan sun'i pamuklar, bilkimya şekli de- #iştirilen odundan başka bir şey de- ğildir. Bunların ne süretle şekillerinin değiştirildiğini burada izaha lüzum yoktur. Bununla beraber kumaşlara bir umumi nazar atfedelim; Odundan- yuvarlaklar tercihan Bu kızın hali nedir? Hasta mı? vü- Cudüne bir şey mi Hayır.. mode telâsı.. Deniz hararetinin bir- den aşağılanmasına ve bunun vücu- düne tesirine karşı baştan başa bir yağ sürmüştü: olmuş?. le - | |gürgen ağacı olmalıdır, ince inco kıyılır. Çıkan parçalar, daha doğrusu İyorigâlar sülforbor banyodan geçi « |tildikten kurutulur ve sık: tırılır tazyik altında bir süzgeçten geçiri- İlir. Bu suretle bir takım iplikler el- de edilmiş olur, Bu iplikler kurudük- tan sonra sağlamlaşır ve tekrar yı- |kanıp kesilir. İplikler bundan sonra kumaş dokumuya elverişli bir şekil almış olurlar. Sun'i kumaşların revacını temin için Almanyada birçok gayretler sar- dilmektedir. Birçok ressamlar - hep reklâm için çalışıyorlar. Bu uğurda İsarfedilen para da her türlü tasa ivurun fevkindedir. müzesi Berlinden bir manzara, | Bugün zarif Berlin Kadınlarımın üzerinde gördüği ve halis Liyon ipeklisi zannettiğiniz ipekli tuvalet- lerin birçoğu gürgen ağacından baş- ka bir şey değildir. Almanlar diyorlar ki: — Farzediniz ki bütün dünya ile âlâkamız kesilmiştir. Bir harbe gi- rişmiş bulunuyoruz. Bu şekilde her İtürlü nâhoş sürprizlerden korunmuş meşhur lâtin darbımeselinin birinci harflerinden aldık : <Eğer sülh is - tersen harbe hazır ol !... Almanyada'yün, pamuk gibi pa - halıdır. Almanya pamuk ve yünü, ec- nebi memleketlerden tedarik etmek İmecburiyetindedir. Alman — parası beynelmilel piyasaya tâbi olmadı - ğından bunların parasını ecnebi dö- 'vizi ile ödemek mecburiyetindedir. Bir kilo sun'i yün nedir, bilir mi- siniz? Tam 961,53 gram süttür. Yani yün, gütten yapılıyon Bu iş, kadın- lar için bir iğne oyunudur. Bundan sonra bir Alman kadını bir fincan sütle evinde yün yapmakla meşgul olacaktır. İtalyarbile zecri tedbirler tatbik edildiği zaman sun'i yün ima- Tine başlamıştı. Almanyada bu iş henüz tecrübe devresi geçirmektedir. Bugün Al - ıyada kireç ve kömürden kim - yevi maddeler sayesinde sun'i kaü- çuk yapılmaktadır. Buna adı verilen |bu madde, ahiren orduda kabul edil- miş ve hakiki kauçuk yerine kulla- mılmıya başlanmışlır, Seyahat - notları Kırbaçlar ve çekiçler altındaki insanlar Bu— Fransız muharriri bir seya - |lar hep amele diye öteden beriden hatte gördüklerini şu suretle an- |toplanmıştı.. latıyor : Bunların üstleri başları parça pars | abihanın dört gündür cam &- d. rNKu'— A lanın g rıxlı rem hislere hitap eden ha kocasının eks İyordu. | Rahmi'on », yalnız kalm e Sabihayı, Büyükadada, teyze- İsinin köşküne bırakmıştı. Dönünce |oda oraya gelecek, beş tn gün daha kaldıktan sonra, evlerine dönecek- lerdi. O akşam Sabihsi bütün gerilmiş n sinirleri büs - onda briç oynu- miyordu. Kendisi öynamadığı - için İyalnız kalıyordu. Yalniz mı'kalıyor- du? Hayır. Misafirlerden Etem, onu yalnız bırakmıyordu ki.. Bu hakika- |ten kadın hususunda pek arsız olan |modern () genç bir türlü peşini bı- kasından geliyordu. - Sabihanın ilk zavallılar da çalışmağa mecburdu :.manlar, bu âşikane mülüzemetten |prsr açıld izzeti nefsi okşanmıştı. Fakat sonra- |ları, yalnızlıktan gelen zaafı arttıkça ÇIRILÇIPLAK Yazan : Pa. | Sabiha odasından döndü, geldk Bânyoya girdi. Dışarda mehtap ol * - |duğu için lâmbaları da — sönı 'An ahattı!.. Öylece mi: dini bıraktı, uzaktan kul ve gittikçe yakla © daldıkça uzaklı du, ve Sabihâ tan B Sabiha, bir tıkırtı ile tı. Etemin odasının ta: pinin tokmağı dönüyor içinde genç kadının aklına b imünasebetsiz ihtimal geldi. Bu E her şeyi yapabilirdi. Hattâ.. fakat İdüşünmiye vakit yoktu. Ne yapma« lıydı? Seslenmeli miydi? Lükin bu; korkusunu izhar etmek demek ol « |maz mıydı? Bunu, bir türlü izzeti İnefsine yediremiyordu. Hem bundan ne çıkardı? Belki içeride kimse yok diye kapıyı zorlamıştı ve kapalı gö- Tünce çekilip gidecekti. Filhakika « rakmıyordu. Kütüphaneye gitse, bah-|tokmak şimdi durmuştu ve odadan Ülserden yara bere ıçlndekıKyrinsetlembirı-esilebulupar- gürültü de kesilmiş j. Lâkin iki da - , Sabihanın odasının ka- içeriye, ayak sesinden er- kek olduğu anlaşılan birisi girdi. | Bu sefer artık Şabiha için tered- |kika sonri foluruz. Ayni zamanda hem terakki, hem de ihtiyat. Yapılan sun't eşyanın — adını | Harpten sonra bir kaç sene Ango- a bulundum. 1925 senesine doğru listler güruhu, müs- |temleke arazilerine saldırmıya baş- lamışlardı. Amerikahlar, İngilizler, Bel hlar, Almanlar, İtalyanlar, Fran: lar hemen de yeni taahhütler bul, ik para: kazanmak için her tarafa 'e heyetleri gönderm İşte böylece bu Porteki İlekesi olan Angola da az zaman zar fında kendisini yen mü dolmuştu. Bu turan zenciler, zenci nak- Jleden gemicilerin kötü muameleleri ne Mmaruz kalmışlardır. Bunları gö zümle gördüm. Novo-- Redondo li - manında el'an zencilere mahsus bir çok binalar vardır. Bu binaların duvarları kalındır. Pencerelerine kalıâ çelik demirler Mınlmış. bölmelere, zencileri bağ- sus büyük ve oldukça a- mıhlanmıştır. Atlantik denizinin hiç mahfuz ol- mıyan Novo - Redonto limanı, bun- dan bir asır evveline gelinceye kadar Afrika zenci tacirlerinin merkezi idi. Bunlar bu insan ticaretini pek basit bir şekilde yapıyorlardı. Ken- dilerine sadık kalan birtakım zenci- ler elde ediyorlar, bunlara iyi bakı- yorlar, iyi yiyip içiriyorlardı Bu adamlar köylere giderek, ileri gelenlere hediyeler göt İbilhassa ispirtolu içkiler verirlerdi. |Bunlar sözde beyazlarla çiftliklerde Kil hi | İçalışacak adam arıyormuş gibi köy- |lere giderler ve seçtikleri kurban - larını sarhoş ettikten sonra hed ler dağıtırlar, sonra bu zavallıları zincirlerle bağlıyarak vapurlara dol- dururlardı. Bunlar her şeyden evvel bir tüe- car malı addedildiğinden kendileri- ne yiyecek verilirdi. Bu da bir bat dak-dolusu.şeker kamışı ispirtosun- dan ibaretti. Mukavemet gösterenler hipopo - tam sinirinden yapılmış kırbaçlarla hut Portekizlilerin İyerlilerin ellerine vurmak için ku bir işkence aleti ile dâvi İlürlerdi. Bugün bile bu işkence alet- leri kullanılmaktadır. Ben bunu gö- zümle gördüm. 1928 senesinde Angola çiftlikleri: de günde en az 12 saat çalışılırd KS a İvallı zenci o yakıcı güneş altıı dakika bile dinlenmeden çalışırdı. | Bunların başlarında bulunan ve kopataz denilen adamlar - ellerinde |hipopatam sinirinden yapılmış kır - |baçlar ve çekiçlerle bunlara nezaret lederlerdi. Bu zavallılar en ehemmi- İça, kendileri bitkin bir halde idiler, İtor tarafından muayene ediil Bir kaç gün içinde cebren 800 kilo - metre kadar yol yürümüşlerdi. Dok- ce, bir çokları çürüğe çıkarıldı ve zavallılar | İhiç bir tazminat verilmede: ve içecekleri olmadığı halde, gidecekleri yere varınca il mecburdur- ve edevat veri- rini yapmıy: dilerine alât ve arazide lâzım olan mâadde temin edilirı ş, ancak bir Iki gün sürerdi. Bul a her gün duürüp dinlen tik işleri başlardı. Hastaneler yaralılar Ve hastalarla dolardı. Angola ziraât şirketinin 15 | çiftliğe taksim ettiği 15 bin zenci melesi vaydı. Bunlara bakâdak yalnız bir doktor vardı.'O da ancak hafta- da bir defa her çifliğe uğrardı Çiftlik müdürleri, ayni zamânda hekimlik vazifesini görürlerdi. kat Portekizli ç ne vâkıl olanlar bu mü - ı h. alara yapacakları teda- vinin ne olduğunu pekâ Bazı zenciler, bacakları ülser'den bere içinde kâldığı hâlde bile şmiya mecbur idiler, Diğer bir k evl çalı kısmı da uzun zamandanberi uyku talığına tutulmuş olduklarından her gün biraz fazla ölüme yaklaşır- lardı, Portekiz hükürneti, para yok, dor- una mukabil çok lâflar, nutuklar lenir ve pek çok şey vâdedilirdi. Fakat netice afırdı. Bu acıklı vaziyet | şu şekilde hulâsa edilebilir. Bazı eenebi kumpanyalar, yerlile- ve mahsus hastane, iaşe ve bazı yar- $ |banyo odasının kapısını kendi. oda- ) isının içinden kilitliyordu. bünun tehlikeli ölabileceğini dü - |düde mahal yoktu. Arsız herif her dü, ürktü. Çünkü kendine emni- İşeyi gözüne almıştı. Şimdi de nere « rdu. Adanın bayası... |deyse banyo kapısını açacak. Sabiha, bir sıçrayışta banyodan fır- İladı. Koştu, evvelâ banyonun ka - İpısını kendi odası tarafından dahi Wkdmedı sonra giyinmek, — üzerine İburnusunu almak Tçin elini uzattı. ır.ıkıt Odasırida soyufdüğunu ve bur— nusunün da öradâ olduğunu hatırla- duüydü, Başını çevirmek lüzümunu İyınca şaşırdı. Ne yapacaktı? «Gece hissetmedi. Bunun Etem olduğuna İLeylâyı ayın on dördü» nasıl gör - mdi. Filhâkika o idi. Hızlı hızlı İdüyse, öylece, çırılçıplak kalmışt üyerek yanına sokuldu ve: Şimidi, ayâk sesleri, odasind n Sabiha, dedi, sü geldi. |bırsızlanır gibi bir aşağı, bir yu yu? geziniyordu. Fakat, kimbilir belki | — Bayağı. yıkanmak için su. Her |son bir bicap dolayısile banyo kapı- İnalde siz açık bırakmış olacaksınız, İsına yaklaşmıyordu. Nihayet, bir iki İbiraz evvel odamdaydım, banyodan |daha dolaştıktan sonra, Sabiha, bir İşakır şakır su aktığını duydum, gidip |takım hareketler duydu, duha dik * kapadım.. katle dinledi, bu sesler, yere düşen — Teşekkür ederim.. bari gidip yı- |iki ayakkabının ve gıcırdıyan kar - anın sesiydi. Aman yarabbi! De- mek herif onu beklemek üzere, ya- tağına girmişti? Sabiha bir müddet daha bekledi. Tamamile şaşırmıştı, bilmişti. Çırıl- çıplak, iki kapı ârasında sabaha ka- dar bekliyecek miydi? Elbiseleri ya- nında olsa, beis yok! l sinirlerinin bozuk olma- | İsına bir başka sebep daha vardı. O |gün sular kesilmiş, bir türlü banyo yapamamiğtı. Briç oynanan safondan çıktı. Bah - çeye doğru yürüdü. Bir Gyük “sesi Etem, bir konuşma vesili verdiği bu habere pişman 0 İbiha, ondan daha kurnaz davranmı: onun bulduğu bu vesileyi kendi İsabına kullanmıştı. Banyo odası E- İtem ile Sabihanım edalarının ara - daydı. Köşkte misafir çok olduğu in, böyle yerleşmişlerdi. Sabiha, Sabiha, elbiselerini, kapının he - men yanındaki sandalyeye atmış ol- duğunu hatırladı. Kapıyı açıp, bir hamlede onları - alabilir, herifin ya- taktan kalkmasına meyı den tekrar kapıyı kapayabilirdi. Ya- tak, odanın kapıya en uzak köşi idi, Sabiha, büyük bir gayretle, cesare- tini topladı, metin biz elle kapı ti kolunu t Tam bu esi taktan bir ses duyuldu: j Banyoyu kullanmak istediği zaman ise acaba içinde kimse var mı diye, kulak ka » bartıyor, bir sürü endişeelr ve büyük azaplar duyuyordu. Yukarı çıkınca, Sabihanın ilk işi, banyoya girmek, evvelâ, Etemin oda- sına açılan kapıyı kapamak - oldu Sonra banyoyu yaktı, kaynıyarak a- kan suya, derin bir memnuniyetle, â- deta şehvetle baktı, hasretle bekle- | - — Sabi, ne diye bu kadar uza: nilen ânı geciktirmek maksadile 0- |Gel, demindenberi seni bekliy dasına geçti, yavaş yavaş soyunmıya | Bu ses, bu ses, kocasının sesiydi. başladı. Şu dakikada yıkanmak, 0- | Bir ah içinde, Sabihanın bütün si- nun-için çok büyük bir arzunun ta- İnirleri boşandı. Boğazında bir dü “ hakkuku demekti. Sabahleyin yı - (ğüm oldu. Ağlıyacak, hıçkıra hıçkira kanmak istemişti.Fakat su yoktu. Ol- ağlıyacaktı. Fakat o yalnız kadınlara madığı, imkânsızlıkla karşılaştığı için mahsus his ile ve göz yaşlarının se- n verme -« yetsiz sebeplerden dolayı insafsızca dövülürdü. Çok defa yerlileri arayıp |bulmak için yüzlerce kilometre yol yürünürdü. O zaman bunları angaje leden acenteler beher yerli başına (100-150 frank alırlardı. O zaman a- İmele az olduğu için herkes zenci a- İmele angaje ediyordu. Bunun için tek bir vasıta vardı. O da para idi. | Angolada bahşiş usulü pek tevaç- İtadır. Herkese bahşiş vermek di. Kafile şefine, idareciyo, İvalisine b Yerlilerden ikisi * |Fakat birçok çiftlik sahipleri zencile- (dir. Bi rin yaşama şartlarının aslahi - işile diği kadar adam kaldırılı Boa |pek az meşgul olmaktadırlar. Eutrada binl mütecaviz bir zenci ka- | Bunlar âdeta bir makinedir, Behe- f.'.ı.sin;n getirildiğini gördüm, Bun- İri sünde 1-1,5 frank kazanmaktadır- m teşkilâtı vüçude getirmişlerdir. | arzusu iki misli artmıştı. Bütün vü- cudünde pirelerin dolaştığını zanne- diyordu, Velhasıl müthiş bir ra - hatsızlık hissediyordu. ——— ——— tebini izah etmemek kaygisile ken- dini topladı ve son günlerin kendit" İde biriktirmiş olduğu binbir hissin tahacümü ile yatağa atildı. | - e lar e. Wr—î_'“'"f]"" ’*_î';*'gı“md'“ Rahmi, vaktinden evvel işini bi * azami randıman alınmaktadır. trniş Hiklırplara e Kahve ağaçlarını delmek - işinde kullanılan bir zenci günde 35 delik yapmak meeburiyetindedir. 24 saat- lik bir günde bu kadar delik yapan İbeyaz bir adam tanırsanız bana gön- |âe | Bu sutistimal ve ihmal ile şimdiye kedar hiç kimse alâkadar olmamış- tır. Milletler cemiyetine bir kaç se- ve evvel yapılan ihbarlar ciddi bir İnetice vermemişt gelen bir tren ile Ankaradan dön * mıışm Oradan, Moda Deniz Klü * saatte 40 mil yapan mü- e binerek Adaya döf- müştü. Sabihanın işittiği motör nc'slvı 3 » mötörünün sesiy'di. Köşke gelince, teyzesi, Sabihanın oda olduğunu söylemiş, odasın! şti. Rahmi de evvelâ şafi- rarak Etorain odasına girmiş, sonra kendi odasını bülmüuş ve... e GĞ A” ü Güklkar z