JaponyanınÇindeki asıl maksadı nedir? Çinde adeta müstakil vaziyette olan generallerin kuvvetini hesaba katmak lâzım 11,103,000 kilometre mur abb ae gibi azzam bi etten mür bugünkü halile Avrupadan bir mil- yon kilgmetre murabbar - kadar da kilometre başına 40 kişid üşmekte- Gir. Halbuki Japonya imparatorlu- #ünda bir kilometre başına tamam 181 kişi düşmektedir. Zira 69 milyon nüfüsa malik olan Japor n me- sahai sathiyesi 382,309 kilametre mu- Yâbbadır. Japonya, Kora ve Sahalin müs - tesna, 4 büyük ve 520 küçük adacık- Tandan mürekkeptir. ÇİN ZİRAAT. JAPONYA SANAYİ MEMLEKETİDİR Çin, bir ziraat memleketi olup pi- Mmısır, sebze gibi hal- min eden mahsulât memleketi olan Japon- un gida maddelerini ştiremediğinden a mec « e sanayi henüz - ilerlemediği alkın ancak 4,5 milyonu amcle- eğnciyaı o Hüşeyin raconsuz hareket etmiş, huyunu, ahlâkını değiştirmiş, ho - vardalığa, kabadayılığa - yakışmıya- cak bir harekette bulunmuştu. Memonun gözleri için için yandı. Dudakları kıpırdadı. Sonra mırılda- narak dedi ki : — Sana böyle lâflar yakışmıyor. Doğrusu çok ayıp! Raconsuzluk edi- | yarsun. Arkadaş gacosuna göz ko « yanlara ne derler unuttun mu?. Hüseyin hiddetle sordu: — Ne var, ne oldu?.. — Daha ne olacak' Pembeden bahsediyor, kızın, takatini bitirdi - Hini söylüyorsun — Söylerim 2! Ne çıkar bundan?, | — Ne mi çıkar?. Çok şey çıkar... Arkadaşlar duyarsa bir daha yüzü- ne bakmazlar, Hüseyin namuasuz « luk yapmış derler, Şimdiye kadar hangi kabadayı, hangi hovarda, ar- kadaşının koynundan çıkardığı ka- dına göz koymuş?.. Şimdiye kadar vle bir şey duydun mu, işittin mi, gördün mü sen?.. in hiç bir şey lemedi. jnün sözleri bir çeki taşı ağır- liğile kafasına çarpmıştı. Lâkırdı söylemiye değil, hattâ mefes almıya bile mecali yoktu. Olduğu yerde mıhlandı. kaldı, Mmahçubiyetinden söyleyecek, cevap werecek söz bulamıyordu. Bu hal birkaç dakika devam etti, Fekat, düşü: i, Memo- nmun ağır sözleri izzetinefsine dokun- du, onun ağzının payını vermek- is- tedi, Bir anda gözleri başka bir şey- tanetle parladı, tavrı başka bir şekil- de tecessüm Öldürmek i Memoyu!. Tevekkeli hiddet, baldan tatlıdır, işler — atalarımız. Hüseyin, bu tatlı hisle Memoyu öldürmeyi ta- Savvur ediyordu. Birkaç dakika vic- — dönile mücadele etti. Neticede ken- Gisini haksız, yaptığı İŞİ — raconsuz bulduğu için ani bir ölke içinde, e- Hini kana bulaştırmaktan, arkadaş katili, olmaktan vazgeçti. Memo, Hüseyinin Pembe hakkın- Gaki alâkasını bi dü hazmede - memişti. Bunun için,ellerini bir kar- tal pençesi gibi uzatarak tekrarladı: — Süyle! Söyle!. Arkadaş gaco- ' suna yan gözle bakan hovardaya, /— kabadavıya rasiladın mı hiç?.. Hüseyin hiç cevap vermiyor ve mütemadiyen sükütu tereih ediyor- d — Seni'beğarım herif! Namussuz - herif! Bu küfürden sonra Memo, Hüse- n üzerine atıldı. ' Hüseyin durur mu? O da saldırdı. ından sonra müthiş bit boğuşma sladı. v de sarhoştu. — İhkisinin de ayakta duracak oktu. Hüseyin, Memo gibi hücum etmi- | Ot, Onu sarhoşken değil, hatiğ ayık | hali ha Ş ç 'i | Halbuki Japonyanın üçte biri âme- yılında Japonya, ipe 5 ve yetiştirmekte dünyada İbirinci dereceye çık Japonyanın da bütün sanayiini e- Hnde tutan Rokfeller gibi vardır, Mitsuhi ve Misubishi, Bu iki adam, bütün fabrikaları, yolları, büyük sanayii ellerinde iste- dikleri gibi idare ederler. | Hattâ Liberal fırkaya yardım eden Mitsuhi'dir. Bu iki zat dost memleket işlerinde muhtelif iki fik- İri takip ederler. Hattâ parlâmentoda bile bu iki fikrin taraftarları vardır, | ÇİNDE İDARE TARZI Çin'i bugün idare eden Kuomin - aire nasına rağmen tang'dir. Hükümet ve saire hep bu- nun elindedir. Ancak Kuomintang |Cenubi Çin eyaletlerini idare eder. Şimali Çin orada bulunan Çin gene- rallerinin elindedir. Bu genetaller vergil tâ bir taraftan Japonya, diğer taraf- tan Sövyet ve Komintang ile müza- kere ederler, |homurdanarak inliyordu. Ölüyordu artık... toplar, hat- Memo soluyor, Memo son nefesini | alıyordu artık. Hüseyin baktı: Memo yerde kıvranıyor, debeleşi- yordu. Gözleri katanlıkta parlayan bir baykuş gözü gibiydi. Kızıl bir yangın içinde ordu gözleri. Saçları terden şakaklarıma yapış- |mıştu Derinden derine nefes alıyor- du. Nefes almıyor, hırlıyordu. Bir kös pek gibi hırlıyordu Mema... Hüseyinin gözleri dışarı uğramı damarlarıni müthiş bir surette inti- kam ateşi bürümüştü. Elini omuzuna atlı. Saldırması ye- İrinde duruyordu. Sapından İyarısına kadar çıkardı. Saldırmanın ağzı parıl parıl yanıyordu. Bir an yine hiddetine mağlün ol mak istemedi, Elini şakağına dayadı ve düşündü Vay canına ba.. Şimdi ne yapsın?.. Gözünün önüne arkadaşlıkları, ho- vardalıkları gı Acır gibi oldu Me- (Devamı var. Tefrika No.: 34 istemediği için, kabileler arasındaki ihtilâfları daha ziyade para ile hal- İletmek ister ve çok defa da buna mu- İvaflak olurdu. Şeyh Sait kızile sarayında görü - şürken, bir haremağası telâşla içeri ye girdi: — Rüstem Reis geldi.. sizinle ko- nüşmak istiyor, Seyyit! Dedi. ... RÜSTEMLE HACER KARŞI KARŞIYA.. Şeyh kızını derhal hareme günder. Haremağası kapının perdesini aç: ti Rüstem içeriye girdi: Sizi rahatsız ettim, Şeyhim! Ben İşimdi Arşipel'den döndüm. Limana gelince Murat Reisi burada bulaca. ğimi sanıyordum.. sahilde soruştur. dum. gelmediğini söylediler. Şeyh Salt, Rüsteme yer göslerdi. — Beraber değil miydiniz? Sen neden onlardan ayrıldın? — Öyle icabetmişti. Onlar üç ge- mi ile benden önce yola çıkmışlardı. Kabile reisi gülümsedi: — Ne dedin, Rüstem? Onlar üç gemi ile mi yola çıktılar? — Evet., yolda Venediklilerle har- be tutuştuk. Onlardan iki gemi al- dık.. bir çok da esir ve cephane, Şeyh Sait çok memnun görünüyor- du; tattu, | moya.. Fakat Pembenin oynak kal- İçaları, büyülü kirpikleri, siyah göz- | İleri aklına geldi. Sonra, Memonun (ağır si düşündü. Şeyh Sait boş yere kan dökmek )f edip sporu orta- lan kaldırmalıyız! Giderlerken ayrı, gelirlerken gyine ayrı; fakat ayni nakaratı tekrar ediyoruz Yazan : Murat Kayahan aleler.. daha neler neler... i Buntların bepsi niçin? ne oldu? kie Ne ki Jöşhas ayni, hâdiseler b İkat öyle bir tekrar ki, ş yasını tutmuş. kim neden mağlüp oldu' n cevaplar hazır: «Hariçle te- imas yapmıyoruz, tecrübemiz kat, Ba ta kabahati yok.> Vay canına neler oluyormuş da ha-s' Berimiz yok. ğ Bakın mühterem — Federasyonun ist neler söylüyor: tlceleri gayet tabii bulmak * daha fazla gol yeme- ll dek Türk oyuncularının küdret- Terinin üstüne çıkacak derecede göz- terdikleri, gayrettendir. Oyuncuları- miz, bütün oyun müddetince müca- İdeleden Hiç bir n geri kalmadılar, ğ Milli mahiyetteki bir maçla her | tekrar.. fa« üfte- Rasih kat bir de İstanbuldan hareket eder- ken muhterem Sedat Rızanın bir kaç satırla geçtiği veciz beyanatını bir daha okuyalım: «Takımımız en kuvvetli kadrosile yola çıkmaktadır. Maçlarda alacağı- maz neticeler şimdiden kestirilemez. Fakat öyle zannediyorum kt, yene - azırlendık ve cocukların €i maneviyesi yerindedir.> | Buna ne buyurulur.? Belgrad yolu- Jnun eşiğinde galibiyet nağmeleri te- rennüm eden Sedat Rızanın <«mağ - İlübiyetimiz tabidir.> diye kestirip atması vallahi ömür şey. Eğer biraz |hüsnüniyetinden emin olmasam ken- |disine çok acı hitap edebileceğim. Farzediniz ki, bir gün bir spor me- raklısı Sedat Rızayı bir konara çek- se ve kemali samimiyetle sorsa: — Birader sözlerin biribirini tut - muyor. Seyahat yapıyorsunuz bir sü- rü dedikodu oluyor, hiç istifinizi boz- muyorsunuz. Sizler spor maksadile mi, yoksa tenezzüh ihtiyacile mi, bu yollarda yürüyorsunuz. Nihayet iseniz bu pâtırdıyı susturunuz, zsanız siz iki tarafın sert oynamasını tabil gör- mek lâzımdır. İki taraflan da oyun- Lcular nması kasdi hareke ki, Yugoslav fut- im futbolden daha iyidir. Bi- İzim yenildiğ takım Sofyada Bul- İgarlara 0-4 ikam değildir. Peşte gibi Orta Avrupanın en yük - sek futbol nümunelerine tesadü| e€ len bir şehirde Macar milli takımile 1-1 berabere kalan Yugoslavya milli ]lahmxdır. ) Sojyadeki maça Yugoslavlar genç Joyuncularile çıkmışlar ve bu fena ne- ticeyi almışlardır. Bire çıkan takım yan ancak 2 kişi va: de onlar gibi senede & yorum, hiç olmazsa 3 maç yapabilsek muhakkak k usunuz ve fuzuli lâf- lardır. Takım halinde çok seri oy- nuyorlar. Bilhassa boşluk kapat « | alarını kolaylıkla elde |bilecek seviyede oyunları kendileri- ni bize tefevvük ettiriyordu vrupenın en iyi hakemlerinden »t İtalyan Barlasinaya güzel ida- resinden dolayı teşekkür etmeyi bir İborç bilirim. Ne doğru söylüyor değil mi? F adan birisi çıkıp: Yol - mesele ortada görünüyor, |Maksat samimiyeti korumak değil mi? Belgrada kadar bir yolculuk ya - pildi. Bu vesile ile hem çocuklar bi- mak har. raz gezdiler, hem de milli takım bir maç yapmış oldu. Sorura milli larımızın azlığından yen e şikâyet ediyoru REİ Dün gece, r SŞeyh Salit, kizı Haceri, Rüsteme vermeği daha muvafık buluyordu. di, geçen akşam senin ve Muradın | Rüstem müteessirdi: f başıucunda birer ay doğmuştu. U- | — Her şey yolunda. Ayni zamanda yandığım zaman rüyamı hayra yor- İçok da zengin olduk. Elimizde bir — Ben sizin muzafler döneceğini- iken bile tepeliyecek kadar kuvvetli, İzi dün gece rüyamda görmüştüm, de- dum.. İşte şimdi hayırlı haberler alı« yorum, kaç esir şövalye var. Size altın getir- İdik. Fakat, Murat Reisin dönmevişi llçmn'mı- ve tekrar herşeye burnu- Berecelerimiz daha iyi olur. |lara yol açmayınız.» Yugoslavlarda santrfor, santrhaf | Hiç şüphesiz başkaları gibi soran pe müdafiler kıymetli eleman îEii cevapsız kalır, | cak. Ayni zamanda eski bestelerin, 've yarışları 83 bin kişi seyretin. şlir. asıfdide güftelerin arkası kesilecek. İymum! netice İngiltere lehindedir. bbiye eee a c il dedir. | ğ : KAYAHAN |O Dlristen aiman haberlerde Cim eai i Londosun gelecek hafta — Pariste S- | Küçük spor haberleri —G end Palais'de güzeşmesine ka | v& İstanbul fostivali münaçebeti'e | muzaffer döneceğinizi rüyamda gör- * üm: İkinizin de başı ucunda birer ay doğmuştu, | LO AAA SA Süleymanın Sarayında KUDUS KIZLARI a AAA S — Tefrika No: 135 — Yazın: WM. Necdet Tunçer wEl:ı'ı_viııı dağdan inerek, Süleymana baş kaldır" mak isteyenlerin başına geçti ve : -Filistin, Filistinlilerindir ! diye bağırdı.. — — Peki, Tamara! dedi, yarın on |(dımıma lüzum kalmadı. Bu işi ben taları altımı senin dediğin gibi zen- |de yapabilirim. |ginlerden toplayacağım. ı Diyordu. BİR İSYAN HAZIRLIĞI Tamara (yaşayan ölüler) arasın Süleyman sözünde durmuştu. — |geçirdiği acı, ıstıraplı gi Ertesi gün, Tamaranın fikirlerini |buk ta unutmuştu!. tatbik sahasına koydu. Sarayın vergi |— Süleyman tahsilâtına bakan memurlar, Yahu - | «Her utirap, sandet di zenginlerirni sıkıştırdılar.. On ye- maya mahkümdrr! ne on beş talan altın miktarında | Sözünü boşıma para topladılar ür Süleyman bu neticeden emnundu ki 'Tamar şekkür bile etm Halkı meraka düşüren bir nokta vardı - Süleyman bu altınları ne cak ? Herkesin ağzında bu sözler dönü- yordu. Süleyman bu parayı ne yapacakti? Süleymanın sarayında bunu bil - | meyen yoktu. Beni İsrail hükümdarı: | — BSur kralına yardım edeceğim.. | Demişti. İm Ve dediği zibi yaptı lerinden birine - bir bi birlikte on talan altını teslim ederek (Sur) â gönderdi. Bu hâdiseden — soma Tamarayı eskisinden çok başlamıştı. Gerçek, Süleymanın sarayında hü- dara bu kadar faydalı bir kadın nleri ne öylememişti. yardu: ara di — O güne kadar hangi |nutulmamıştı? Tamara, maiyet zabiti Tari hak - © kadar istirap ye kında çok İlk önce Tariyi çağı 4 pa- | — Sen gizli gizli zindana gidiyor î'.c Silâya yardım ediyormuşsuy! Bu- nu hükümdar duyarsa, seni de as - lanların koynuna attırmakta tered- düt etmez. Diyece likeli işlere gi v ... 'Tamara sarayda y entrikaları- çevirmekte devam ededursun. | Yahudi zengi: |haklı olarak şurada burada hüküm- |dar aleyhinde atıp tutmaları, Süley- lerinin sikâyeti ve hassa bet besleyen zümresini de rencide et- ş ve düşündürmiye başlamıştı. Asılzadeler: Süleym sevmiye — Yarın hükümdarın tahsil me - rmurları bizi de sıkıştırı ıya ve teh- Saray ve hazine memurları deh- |dide başlarlarsa ne yapacağız? | şetli hırsızlık yaparak halkı sayu - | | lerle el al- Diyetek mağdur zengi yor, ve şikâyetçiler dertlerini anla tacak bir yer bulamadıkları için, İsemt semt toplantılar yapıyorlar.. Kudüs ve civarındaki Yahudileri yaklandırmıya çalışıyorlardı. 'Tamara saraydaki eski vaziyetini tından birleşmiye karar vermişlerdi. kapı - Yahudi mabedinci sonra bir toplantı Bir akşam Kudüsün ($ İsı) civarındaki İgece yarısı, İyapıldı. | Bu toplantıya, hükümdar tarafın- dan idama mahküm edilen Efrayim de gizlice gelmişti. Tamara şimdi sarayda, zindarda n (Silâ) nn idamıma çalışıyodu. | — Firayim: — — ğ Maiyet zabiti Tari'nin de hayatı | — Ben öbür dünyaya gittim.. Rab tehlikeye düşmüştü. Tamara: beni, size yardıma gönderdi!, — Tarl ona yardım ediyör. harem |. Diyerek, Süleymana baş kaldr ağası bana ikisinin arasını bozaca- | İsteyenlerin ğihi vadetmişti. Arlık kirüsenin yar-'| ürkütmeyiniz. - Elbet neticeter na geçti.. (Devamt var) öklarmamneüminianeninemımennnn aünememe miz Macar güreşçi bü ayın 16 sında ilk karşılaşmalarını yapacak- lardır. * İngiltere amatör Atletizi darını etrafa dü- İderasyonu tarafından tertip c yurabilsek o zaman mesele kalmiya- İşle bu diğer fikirleri hiz- Fe n dan affesip bu & İmüsabakalara 16 müllet iştirak etmiş karar verilmiş olduğu bildirili - ni hi |Yazan: CelâlCengiz | görmüştü. Gerçek Rü lurat Reisten daha genç, daha yakışıklı - ve daha sevimli bir erkekti. | — Şövalyeler içinde tanınmış kim- seler var mı? Deyince, Rüstem: Venedikli şövalyelerden Ciyo - ti ve kızını esir uldik. Bu adam Venedikte çok maruf bir sileye men- S d süptur. çi canımı sıkti. Dedi. Şeyhin birdenbire -altınları du - | Şeyh Sait sordu: yunca- gözleri ışıjdadı Zengin d. e, çok maruf bir — Merak etme, oğul! elbette bugün değilse, yarın gelirler. Belki bir baş- | ka adaya uğramışlardır: — Uğranacak ada kalmamıştı, şey- him! bu tarafa doğru dümen kırmış- tık., Şeyh Sait memnuniyetinden nt yapacağını, ne söyliyeceğini bilmi - yordu. Şeyh Saidin çoktanberi zih - nini kurcalıyan bir düşüneesi vardı: Kızı Hacer'i bu iki reisten birine ver- sileye mensup olması ne işe yarar? — Kızını bir Adalı ile evlendir - mek üzere Arşipelden geçerken ge- İmisi fırtınaya tutulup dalgalar ara- sında parçalanıyor.. gemiden ancak Sinyor Ciyovani ile kızını ele geçi- ; |rebildik. — BSinyor Ciyov: mi buraya? — Ben yalnız onun kızıni getir - dim. Babası Murat Reisin gemisin- yi getirdiniz Sük dedir. — : Murat Reis evli idi. fakat, Ayşe | — Y"'"ğ;' ülyelert. fakir bir bedevinin kızıydı. Onun |. —Io"“" a Müradısi gemisile ge- MA b ÜN da babasi vaktile küçük bir kabile Ha ai sen mi getirdin? nin reisi idi. Günler geçlikçe bu a- dam da kabilesileb irlikle Şeyh Sa- idin maiyetine geçmişti. Şeyh Sait kendi kendine: — Mürat Reis benim kızımı alır- — Hayır. Bütün iğlinam ettiğ şeyler Muradın gemisinde. Si radın yeni gemisini görsi çok mu büyük? ük.. hem de çok (kaymetli bir gemi, Seyyar memleket Şeyh Sait şimdi Rüstemle karşı - |gibi. Topları, ambarları, sapanları laşmış ve Rüstemi daha genç buldu- | lları durdürür. BH için, kızına daha lâyik ve uygun (Devamı var) sa, Türk denizcilerile daha samimi | bir anlaşma yapmış oluruz, diyordu.