1 Ağustos 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4

1 Ağustos 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 4
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

j İ | k. Mazenderan'da seyahat ı Suğ?genr.vis ı ; tan kulübel abah erkenden ctomobile bindik Sabahi ğmur durmuştu. ı. Reşd civa- | rında iki tar, ları yıldırımla: müş, yere düşmüş bir yoldan geç tik. Yine sazdi topraktan, kamış köylerin arasın dan süzü | çe möni gördüğümüz kambur öküz lerin sürdüğü bataklık pirinç tar lalarına geldik. Köylü kızlar, kadınlar, erkek. - ler bu tarlalarda aşağı yukarı ya- rı bellerine kadar su içine dalmış çalışıyorlar. . ,Biz yola çıktıktan biraz sarra gök yeniden buluttan kapağile örtüldü. | Yağmur başlıyor. Fakat gittiğimiz | ,yol, düz bir yol ve dağların pek e- | teğinde olmadığı için o kadar ça- buk sel ile örtülmek tehlikesi yok.. ... Neredeyim, Şarkta mı, garpta mı?.. Bir kaç saatlik bir yolculuk - tan sonra rastgeldiğimiz büyük bir fabrika binası. Yolun intizamı, geçilen yerlerde- ki modern binaları gördükçe ken - di kendime söylüyorum: Ma - zenderan vilâyeti tam manazile mo- dern ve Avrupai bir vilâyet, Her yerde elektrik görüyorum. Biz yan .bir yoldan gidiyoruz. Yeni yapıl - mış olan diğer yoldan yarın Şe - | hinşah geçecekmiş... Onun resmi küşadı yapılacakmış galiba., Ora- dan henüz otomobillere müsaade verilmiyor. Ben modern İran'ı gnnnıyı gel - miştim. Bir sürü Avrupa röporter- | leri gibi eski ve romantik bir İran görmiye, şiir yazmıya veya şiire benzer seyahat notları yazmıya gel- “Suat Derviş " Gördüğüm yolları, Avrupa şose- | leri gibi tertemiz, binaları modera, jandarmalarının üniformalı, ütülü ve tertemiz, tarlaları zengin, ikide- birde bacalarımı göklere dikmiş fab- Tikalarına restgelinen bu İranı ne kadar çök seviyorum. Şarka bu son kalkınma işaretini vermiş bir milletin çocuğu oldu - ğum için, Şarkın neresine gitsem, neresinde bir medenileşmek alâ - meti görsem, onu kendi memleke - timde görmüş kadar sevineceğim. İran modernleşiyor. İran terakki ediyor diye bir çok kere duyduk ve #çittik. Fakat bu şeyin ne kadar doğru ve nasıl esaslı olduğunu an- Jamak için modern İran denilen &- seri gözlerle görmek lâzım, Ramsaya kadar me görüyorsam, neye rastgeliyorsam Hayran olu - | yorum, Çay fabrikaları, dik sırtla- 'Ta dikilmiş çay plântasyonu. Bura- da İsviçrede de olduğu gibi hiç bir gey tabiatın keyfine bırakılmamış, Ççok eski kültürlü ve çok eski me - deniyetli bir halk, burada şuurla, © zevkle, anlayışla modern bir bel - a bir plâj nuıuığı.ı.' iüş genç bir kadın teni kadar dümdüz ve ipek gibi bir de- niz uzanıyor. Ramsa kaplıcalarından — geçtik. Burası tipki Yalova gibi, Avrupa - nın bilinmiş kaplıcalarından fark- sız.. Geniş bir meydan üstünde kur- hons hastahane.. Daha ilerde bü « yük bir pualas var... Bu palas Almanların Potesdam - | daki San Süvi sarayı gibi, set set | bahçelerin üstünde ve geniş mer- | divenlerle yola iniyor.. ve yolun öbür tarafında yine güzel bir bah « » yihe set set sahile, Hazer deni- zine kadar uzanıyor. Avrupa palaslarından hiç fark - sız olan bu binâda öğle yemeğini yedik.. ve biraz sonra Camusa doğ- ru hareket ettik. ... Camusu terk edeli on dakika ol- madı, Muntazam, güzel bir yol bi- ir ormanın ve gürültü ile akan bir suyun yanından götü - rüyor, Bu yol en yükseği Remavend ©- lan Elbuz dağlarına doğru çıkıyor. Remavend dağı Monblan'dan da- ha yüksek olan bir dağ... Ömrümde ben bu geçtiğimiz or « manda gördüğlüm ağaçlar kadar gü- zel, büyük ağaçlar hiç bir yerde görmedim. Esaseti bu ağaçların ne ağaçları olduğunu da anlıyamıyorum. Sağı- mızda yolun kenarında bir sıra de- mir var. Onun yanından, muazzam kayaların üstünden bir su köpüre köpüre akıyor. Bahar selleri, dağların tepelerin- deki buzlar çözülüyor.. Bir hafta - dır yağmur yağmış.. buzların so - Buk çemberlerinden kurtulan su - larda hürriyete kavuşmanın sar - hoşluğu var gibi. Orman ne kadar sık, biraz ilerisi görülmüyor.. Âdeta tropik&l neba- tat gibi bu ağaçlar bana Tarzan filmlerini hatırlatıyor. Bu ormanlarda parslar, kaplan- Tahran bahçelerinde lar da varmış diyorlar.. ve bu dağ- larda ayılar, kurtlar, çakallar ya- şarmış... Ben, uzün uzun yapraklı bu ye- şil, zümrüt gibi yemyeşil orman - | ları, bu renk renk kayaların üs - tünden akarken gâh mavi, gâh kır- mızı, güh yeşil, gâh mor olan su - ları rüyalarda görülür, yahut ma - sallarda işitilir zannederdim, Her şey bana rüyada imiş gibi geliyor... ... Otomobil daha yükseliyor. Ku - | laklarımda hafif hafif uğultular başladı. Dün Kazvin yolunda tah - minen 1800 metre irtifaıa kadar çıkmıştık.. Fakat hiç bir rahatsız - tmemiştim.. bunun sebebi — İki bini bulmuşuzdur, diyor'- . lar, Bu yeşil ağaçların arasında ikide birde küçük bir kasır rastgeliyor, Şehinşahın kasırları imiş bunlar... Ne kadar zevkle yapılmış şeyler... Yalüun üstünde çadırları.. ve sayı- sız ameleler var.. Bütün kış, kar « lardan kapalı ve harap olan bu yol- dan bir kaç güne kadar hükümdar .hh' şehirde hüyüdüm, büyük bir / şehirde tahsil ettim. Ekseriya bü- Iranda gördüklerim Bey cami yük şehiflerde dolaştım. Onun için tabiatı pek az tanıyorum.. ve tabi- atle böyle bu kadar yakından ilk | temasım, bende büyük bir tesir ya- | ratıyor.., Radyoyu kim buldu Radyoyu bulanların kim oldu- ğünu sorar sormaz aklımıza Mar- koni gelir. Bu doğru. Fakat ilim ki- tapları Markoniden evvel Haynrih Herts ile Ceyms Klark Markvel ve | Robert Liben ismindeki âlimlerin bu- işle meşgul olduklarını — ve 14 | mayıs 1897 de de muvaffak olduk- larını yazar, | Maamafih bütün dünya, Marko- ni'yi radyonun babası ismile yad eder. İ anmmaneN aN ea Haai ei iremsnenesnen ü 38 yılın alatasaray 33 üncü yılına gir - | di. Ne mutlu Türk sporculu - ğuna. Düşünüyorum yedi yaşında kurt yavrusu olan G. Saraylı küçük 18 inde göğsünün üzerinde aslan ha- fası taşıyan ceketi giyip denlze açı- Jiyor. Sutopu, kürek, atlama, yüz- mede birincilikler kazamıyor. 7 yaşında başladığı sporda 18 i- ne girdiği zaman şampiyon olmak- ta elbet bir tesir var. Sarı - Kırmızılı çocuğun arkadaş- larını geçmek isteyişindeki âmil, ona kimden miras kaldı? Tabil kendi kanından, Atasından, büyü - ğünden değil mi? Evet.. her G, Saraylı küçük, spor- da en iyi neticeyi alır, en temiz sporl 3$ senede G. Saray neler yaptı? Futbol maçlarının 3 yıllık bilânçosu Atılan gol adeli Yenilen gol adedi Şimdiye kadar kazandığı maçlar Şimdiye kadar kaybettiği maçlar Şimdiye kadar beraberlik aldığı maçlar 32 senede yapılan futbol maçları 1574 843 570 B 32 senede F. Bahçe « G. Saray maçlarının umum! neticesi 32 senede yapılan maç adedi 69 31 27 11 102 108 G. Sarayın galibiyeti F. Bahçenin galibiyeti Beraberlikle neticelenen G. Sarayın âttığı gol F. Bahçenin attığı gol terbiyesine sahiptir. Çünkü Türk, sporcu doğmuştur, alası sporcudur ve G, Saray da Türk sporculuğu - nun en iyi çalıştığı bir yerdir. — Bugün G, Sarayın 33 yaşına ba « sışında bir mana var, Dürüst ve devamlı çalışmanın sporu nasıl yaşattığını, ne güzel an- hiyoruz. G. Saraylıların 33 sene için. de yaptığı işlerin başarılması ko- , lay bir şey değildir. G. Saraylılar denizcilikte İstan bul ve Türkiye birinciliğini uzun seneler ellerinde tuttular, Voley ve basketbolde en iyi neticeyi aldılar, Baoks varlığını ciddi ve esaslı ça « lışma ile yaşatıyorlar. İzcilikte memleketin örneği oldular ve ni- )ııyct |1h'q şubesınl açtılar, Gürq 'Büyük piyango |Talisizliği, yaman bir tali| | den kadın, akşam gazetelerde ken- | ler, diğer tarafta hasmının sırtını takip ediyor arşovada devlet piyangosunun sonbüyük mükâfatı olan 50 bin zilotiyi bir kadın kazanmıştır. Kadın, bir yıldanberi bu bileti | almakta idi. En ufak amorti bile vurmuyordu. Geçenlerde yine bi- let alan kadın kaybolmasın, diye biletini mendiline sarmış, onu çantasına — yerleştirmiştir. Lâ her nasılsa mendilini )mu»ınıı;. tabil bilet de ortadan yok olmuş - tur, Piyangonun çekildiği güne ka - dar işin farkında olmuyan kadın merak ile piyango yerine gitmiş, | numarayı yoklamak isteyince bile- ti bulamamıştır. (Adam sen de) diyerek geçip gi« | | | | di numarasının büyük ikrâmiyeyi kazandığını görünce düşüp bayıl - mıştır. | Kendisine gelince kapı önünde bayi ile piyango memurunun bek- lemekte olduğunu görmüştür. Bun- Tara keyfiyeti anlatmış ve biletin kaybolduğunu hikâye etmiştir. Pi- yango memuru derhal teşebbüse girmiş ve bileti imha ederek kadı- na en büyük mükâfatı verdirmiş - tir. Kadın dul olup geçinmesi de zor imiş. e« En çok kim uyur Bir Ametikali en çok uyuyan in- sanların kimler olduğunu öğren - | mek merakıma düşmüş ve bunu da bulmuştur. Bu,zatin tesbit ettiğine göre en ciddi, vazifesini bilen, fuzuli mas- raf yapmıyan, ağır başlı adamlar en çok uyku uyumakta imi: En az uy * da gençler, lar imiş, | maânası Yazan: Tufan Sipahi Saraydan yetişmemekle beraber, asıl bilgiyi G. Saraydan aldılar, G. Sarayın yeni şubesi memleketin en fazla çalışan ve eleman yetişti - ren muhiti oldu. Umarız ki, yakın bir zaman sonra G, Saray Güreş ta- | kımı Avrüpada birincilikler ka « zansın. | Dün G. Saray güreşçilerinin Yu- | nanlılarla karşılaşmalarına gider- | ken ne büyük beyecan duymuş - tuk, | Bir tarafta, denizde yarışan genç ler, bir tarafta pistte koşan atlet- be- yere getirmiye çalışan güreşçiler... Hepsi Sarı - Kırmızılı gençler.. G, Saraylılar bugüne gelinciye kadar bize daha ne büyük vallıklar gös- terdiler. Bugün de bize 33 yılın ba- şındaki — varlıklarını Bunu göstermek için bile ne uzun ve yorucu çalışma lâzimgeldi. Stad- da bağrığan insan yığını Sarı - Kır- maziyi alkışlıyor. Deli gibi, herkes kendinden geçmiş, bu bayrama iş- tirak ediyor. İnsan duyguludur, sahibidir, iyi) den ayırabilir. Bu büyük halk Sarı « Kırmızı « nın 32 yaşını alkışlıyor, neden? Çünkü bu insanlar 32 yıllık ça « lışmanın semeresini sarı - kırmızı- da buluyorlar, hem de fazlasik. Ben de onlar gibi seviniyor ve G. Sarayı alkışlıyorum. T. Sipahi gösteriyor. muhakeme , kötüyü biribirin. - Adaya çekilen telgra Yazan : Reşat Feyzi B Rndyonıın mucidi meşhur âlim Markoni ölmeseymiş, daha ne- ler keşfedecekmiş, meselâ, bunla- rın başında televizyon geliyor.. Gazeteleri okürken tüylerim di - ken diken oldu.. İyi ki, dedim, şim- dilik böyle bir icat yok.. Yazılan çizilen şeylere bakılırsa, meselâ, te- lefonla konuşurken, kıı-şmııdnkmi:ıl nasıl olduğunu, ne yaptığını gö - ı recekmişsiniz. O vakit eve karşı | yalan uydurmak mümkün - değil.. | atlatmak, uydurma hâdiseler çı - karmak kabil olmıyacak.. Televizyon henüz icat edilmedi amma, size bir hikâye anlatayım | ki, görün., kalır.. Bundan 20 gün kadar evvel, bir | akşam Adaya eve dönerken, va - purda, bir bayancıkla, fazlaca ba- kıştık. O baktı, ben bâaktım, der - | ken, uzatmıyalım.. gülüştük.. 7,45 vapuru idi.. Kınalıya yaklaşımş - ki, karanlık da basmıştı.. İşaret 'an güvertenin baş tara- ık.. er- rda şöy- televizyon, yanında hiç ı akşamı için çamlı le bir gezinti yapmıya karar ver - dik, Ertesi gün oldu. Sabahleyin do - kuz vapurile İstanbula inerken, ak- şamın programını düşünüyordum. Nasıl yapmalıydırm?. Aklıma gel- di.. matbaadan işimi bitirip çıkar- Ken, Pöstahaneye uğrayacak, eve | bir telgraf çekecektim. Diyecektim ki: | Bu akşam nöbetçi kalıyorum, ge- | lemiyeceğim. Merak etmeyin. Dediğimi yaptım.. hemen bir tel- | graf yazdım.. postahaneye ver - dim. Makbuzunu aldım, cebime koydum.. Yine 745 vapurile vapu- ra bindim, Adaya gittim. ö Bir akşam evvel vapurda sözleş- tiğimiz bayan, baktım, Saat kule- sinin önünde beni bekliyor.. Beyaz ipek bir kostüm giymiş.. saçlarını Itina ile yaptırmış.. iki dirhem bir çekirdek olmuş.. O öyle amma, ha- ni ben de ondan aşağı değilim.. ben de sinek kaydı bir traş olmuşum.. | yeni kravatımı bağlamıştım.. ipek gömlek sırtımda.. Akşam vapurla dönerken, içime sığmıyor. Merak ve eni içindeyim.. Bizim karı ile evde ! ga mis gibi tütecek mi?. yoksa, ! graf hikâyesini yuttu mu?, Onun soracağı muhtemel sua lere karşı zihnimde cevaplar h zırlıyorum.. şöyle bir iş çıktı.. bi le oldu, şöyle oldu, diyeceğim.. Eve girdim, bizim hanımda surat.. yere düşen bin parça ol yor. Kaşlarımı çatmış, beni çok 8 bir şekilde karşıladı: — Dün akşam neredö idin? — Sorma karıcığım başıma | lenleri... Allah belâsını versin:. iş çıktı. Zaten bütün kazıklar b bulur.. — Sen şimdi-bu masalları bıra » masalı? Sana yalah mi ? lüyorum Karım daha cok kızdı. Onu er yi yerine koyduğumu — anlandış Bağırmıya başlad — Hem iş diye telgraf kasından yine Adaya gelir: tık bunları yutmüyorum, byeler di Eyvah.. her şey bitmiştiNe söy liyeyim?. — Dur, karıcığım, dedi, asabi leşme, edeyim — Bön izahat fitân istnem, ya lanların senin olsun.. İş çatallaşmıştı. Saşitmı Ha - lim, Her s aliyor,delt oldu. ğum belli oluyardu. Be acaba A, dada kim görmüs de her vermiüş- ti?, Bu mechul adamarm diyar, hem de merak divardum. Kavgayı göze almıştır - Canım. dedim. buna söylüs Kim görmüş*ni Adada. Gelmedim, diyorum na.. telgraf çektim, iste.. Karım, daha çok ibilesmisti: — Telgrafı, dedi, İnbutıldan ve rirsin, sonra, gidip medi mi. di- ve, Adadan takip esin.. kim söy. Niyecek?. Postacı sedi.. Adamcağız, kozasa geldi.. yo- rulmuş, kan ter 16 kalmış.. tel- grafı verirken, senrif etti: — Aman, hanıendi. alın tel. gelemi yepedit çekersin, hem Je af ha ifre. vorsun. Nizama doğru yürüyoruz. Tatlı | tatlı konuşuyoruz. Ben ona kür ya- pıyorum.. güzelliğini, boyunu, bo- | sunu methede ede bitiremiyorum. Bu, hakikaten de güzel bir bayan.. Şöyle bir 25 yaşlarında kadar.. mat tenli, koyu siyah gözlü, güler yüz- lü bir bayan.. Daha otellerin önüne gelmemiş- tik.. postacının, sır! müzden gittiğini gö fi merak etmiştim, seslendim: — Postacı.. Adamcağız döndü, baktı.. dum: — Pilân adrese bu akşam bir tel- Egtaf götürdün mü? Bir dakika düşündü: — Hayır.., Sonra, çantasını karıştırarak: — Belki yanımda vardır. Şimdi yeni bir posta aldım, dedi, dağıtmı- ya gidiyorum.. Aradı, taradı.. bi - zim telgraf meydana çıktı: — Aman, dedim, bu telgrafı ça- buk götür, evden merak ederler.. | hemen doğru. oraya git.: sendefi bil- hassa rica ederim.. | Müvezzi: — Pekâlâ, bayım, dedi... yanı - mızdan uzaklaştı.. Biz öe bayanla beraber, gülüşe konuşa çamların yolunu tuttuk.. © gece çok eğlendik.. tadını size tarif edemem. arife tarif ne ha - cet. Gece yarısından sonra, saat sor - birde, onu evine bıraktım. Ben de | bir otele gittim, yattım.. Sabahle- | yin erken vapurla, kimseye görün- prafınızı, dedi, bemerak eder - mişsiniz., iskeledir bav sövledi.. hat Favzi ——AR Kaçıp kurtin aslanlay V stfalyede Birkte bir facia nlmuştur. Aslanlar, kaylar ile eşek, beye gir ve saire gihyvanlardan mü- rekkep olan si. bir gece temsi- linden sonra zanlar Kapanmış- tır. Sirke bakrtistler de araba- larına çekilmidir. Fakat saba- ha karşı dişierkek aslanın bu- lunduğu kaf birdenbire kırıl- miş ve gözlelayan dişi ve er - kek aslanlığa söla saldırmıya başlamışlarAslanın birisi der- hal orada nan beygirin üzeri. ne atlamışliğer aslan da iki e- şeği yemir Bundan'a hususi kâtibin ça- lışmakta u vagona hücum e- den aslatibi de yaralamıştır. Fakat kiaçık gözlük yapmış, pencerctlamış, hemen kapıyı kapayartafesten kurtulan as- lanı kajâ Muvaffak olmuştur. Etrafetişenler, diğer asla « nın üzetılmışlar ve bir ağ ku- rarak fân aslanı yakalamış - lardır. Bu t, etrafta müthiş heye- ean ufmuş ve meraklılar as « Maarbu hâdise iyi bir reklâm olmue Müthiş akın almuş ve muş' Müthiş akın olmuş ve sirki eşek ile beygiri feda et- meden İstanbula indim, işime git- meş$üukabil çok iyi hasılatla

Bu sayıdan diğer sayfalar: