S- SONTELGRAF Yeni bir icat: Tayyare Bir bisiklete biner gibi tayyareye bineceğiz! Bu tayyarelerde yüksek değil, . fakat ileri mesafe katolynur. ne ulglu ? Londrada esrarengiz bir ! eçen gün Londranın kibar si- n devam ettiği büyük de, Londra sa$ - 3 mühim bir fa- Otelde çiftlerin bi kte olduğu sırada, sinde gi tanınmış- ol bir surette görülmüş ve esinde genç ardigan'ın esraren, kaldırımları üzerinde ölü bir halde bulunmuştur. Koöntes o akşam âl- tın yaldızlı bir tuvalet giyinmiş i- di Üzerinde kıymetli mücevheratı bulunuyordu Şayanı dikkat bir nokta da şu ki: Kadının müceheratına el sürülme! ği gibi, üzerinde, ne suretle öldü düğüne delâlet edecek küçük bir kan lekesi bile görülmemiştir. ğ | — © gece otelde bir balo verilmek- İ | te olduğundan çiftler dansa ve eğ- lenceye dalmışlardı. Bu sebeple hâ- | dise pek az kimseler tarafından du- | yulmuş, vak'a mahalline gelen za- bıta, cesedi kaldırtmış ve kontesin ıcıları! Çiçek sat Çiçek satıcıları, kadın alıp satan ve kiraya veren kim- selerdir, Tulusla Paris arasında bir çete,, G öimiaiye drekesa lüs emniyetine bir telgraf geldi «Çiçek satıcıları çelesi Tulusla Anenu de Paris'de karargâhlarını kurmuşlardır. Onların peşine düşü nüz, Burada çiçek satıcısı dendiği za- man murat olunan şey beyaz kadin tacirleridir. Senelerdenberi Fransız polisi bu nevi çetelerle dalma mücadele ha- linde bulunmaktadır ve bu insan- ları ele geçirmek zannedildiği ka- dar kolay bir şey değildir. Çünkü kaybolduğu polise bildi - rilen genç bir kız ne zaman bu 8- damlardan birinin yanında yaka - lansa o hiç şaşırmaz ve hemen po- lisin sualine şöyle cevap verir: * «Fakat o, o benim nişanlımdır.» eeei ati sinir ae bi nn ünün birinde Paris Emniyeti | Yahut da: «Bu genç kadın benim memuremdir, kâtibem, daktilom - dur.» der, Ve ekseriya da yakalanan genç kız, kendi: bir mata gibi en mülevves pazarlarda satacak 0- lan bu adamın kolları arasına atıl- makta bir an tereddüt etmez... Hat- tâ kendisini bu ahlâksızın pençe - sinden kurtarmıya çabalıyan polis müfettişini de tahkir eder. GÜZEL İKİ PAKET Geçenlerde Tulus'ta bu tacirler- | den biri polisin pençesine yakasını kaptırmıştır. Bu adamın ismi Ben Azeradır. Bu adam, uzun senelerdenberi Fran- tadır. Polisin eline geçtiği zaman ev - | geniş olduğu — yapılan velâ inkârla işe başlamış, fakat son ra cebinde bir telgraf bulununca iti- rafa mecbur olmuştur: Ben, demiştir, Baenos Ayres ve Tunusla kadın ticareti yapan bir çetenin adamıyım. Buraya geldim. Çünkü bu iki memlekete sevkede - cek bir çok paketlerimiz vardı. Ön- ları sevkedecektim. Bu çetenin şimdiye kadar sattığı ün ismi ve hüviyeti tesbit edilmiştir. Bunlar- dan yedisi satılmaktan ve uzak memleketlere sevkedilmekten kur- tarılmış bulunuyor. Bu şebekenin faaliyetinin daha tahkikatla meydafa çıktığı için polis takibat ve tevkifatı devam etmektedir. kadınların yirmi üçi şeMbaNbandardaKaNN lE1a NNUN AAA lll bt aaT ae aet aa sertere v nuTUL AAA büNNNNEYEENENNDA A A TASenNNaNıNı NNN Büyük adamların Aşk mektupları şk mektupları. Tatlı tatlı, gül, yasemin, menekşe kokan, bazı- larının yazılarının - şurası burası göz yaşlarile silinmiş okunmaz bir hale gelmiş olan aşk mektupları... Bazan bir kordelâ ile bağlanmış olarak deste halinde ateşe atılan, bazan bir kavgadan ve bir bozuş- madan sonra parça parça edilip rüzgâra savrulan aşk mektupları... Yahut tatlı bir hatıra gibi bir çek- mecenin içine kilitlenip saklanan aşk mektuplârı... En büyük insanların bile kalb- lerinin en samimi hamlesine bir tercümandırlar ve onlar insan hü - viyetlerini âdeta çırılçıplak - ola « rak göz önüne sererler. Bu mektuplar öyle mektuplardır ki, ancak bir el tarafından yazılıp, bir çift göz tarafından ökutmalı'- dır. Ve sonru bir daha açılmamalı.. parçalanmalıdır. Bir başka gözün onlara çevrilme- sine ve onların ancak bir kişiden bir kişiye hitap eden mahremiyet- lerine girmesi ne kadar büyük say- gısızlıktır. Fakat biz bu saygısızlığı yap » maktan kendimizi alamıyoruz. Çünkü elimize tarihte, san'atte, edebiyatta tanılmış meşhur adam- ların aşk mektupları geçti. O mek- tuplardan bazılarımı tercüme edi- yoruz : e BETHOVEN'DEN GUİBETTA GUİOCARDİ'YE (1800 senesinde) Büyük bestekâr, bu genç kıza karşı çılgın bir aşk beslemiş ve Mmeşhur. (Meht: sonatını - onun ilhamile yazmıştır. Sonunda Bet- Nn yazdığı sayısız mektuplardan biri Meleğim, her şeyim, bütün ben- liğim. Sana tiyorum. irkaç satır yazmak is- İşte elimde bir kurşun kalemi, bu yazıları yazıyorum. —Feninim, | yarın artık bir evim olacak, Ne ka- dar beyhude yere vakit kaybediyo- ruz, Fakat bizim aşkımız ancak fe- ragat ve tedakârlıkla beslenmiyor Tau?., Aşk, bizden her şey isteyebilir, Onün hakkı vardir. Ve işte ben de bunün için senden fedakârlık bek- liyorum. Sen de benden hor türlü fedakârlığı isteyebilirsin. Kederini dağıt ve her zaman benim sadık ve tik sevgilim ol.. ben senin her geyinim.. Allahım!-Senin bu;kadar yakınında ve senden bu kadar uzak olmak Te müşkült, e JULİETTE DROVETE'DEN VİKTOR HÜGO'YA (1835 senesinde) Büyük Fransız şairi Viktor Hu - go çok istidatlı ve güzel bir san'at- kâr olan Jullette Drovete'yi sah - | nede Lükres Borjiya'da görmüş, o | zaman Yubitte yirmi yedi yaşında imiş. O zamandan başlıyan aşk, bir daha hiç bitmemiş. Şair ve san'at- kâr, ömürlerinin sonunda seviş - mişler ve biribirlerinden hiç ay - rılmamışlardır. İşte genç kadınin şaire yazdığı bir mektup: «Seyahatimizi hatırlıyor musun? Posta arabasının örtüsü altında na» $il biribirimize sokuluyorduk!., B lim elinde idi Ruhum ruhuna mez- tolmuştu. Aşkımızdan başka hiç bir şeyin farkında değildik ve erişmek istediğimiz yerlere geldiğimiz za- man müzeleri, katedralları hep kal- bimizin heyecam arasından bam - başka görüyorduk, Senin ağzın bana esrarını öğret- tiği ve sen sevdiğin için ne kadar şok şaheserler karşısında ben, âde- ta veecde gelmiştim. Sen benim ö - nümden çıktığın için değil, ben sâ- yısız külelerin sayısız merdivenle- rine basamaklarından çıktım. Ka- dının beğenilmek ve şık olmak is- teğini kaybetmiştim. Bir kere Mont Saint Michel'in koridorlarındaki zindanları gezerken elbisemi pa » rTamparça edip kirletmiştim. Ve on- (Devamı 6 ncı sayfamızda) oturduğu odanın kapısını mühür- | lemiştir. Polisler, vak'adan haber- dar olanlara, hiç kimseye bir şey Konter Kurdigan söylememelerini tenbih ederek çe- kilip gitmişler, balo da sabaha ka- dar devam etmiştir. Kontes de Cardigan, henüz 33 ya- şanda, Londra sosyetesinin en güzel kadınlarından biri idi. Kocasına pek sadık olan bu kadın, hayatta kocasından ve üç çocuğundan baş- ka hiç bir şeyle meşgul değildi. Güzel yüzen ve güzel tenis oy - nayan kontes, plâjların daimi bir müdayimi idi. Bundan iki gün ev- wel, plâjda uzun müddet güneş banyosu yapmış, akşam evine dö- nünce kendisinde bl: setmişti. | Acaba, genç kadın, pencereden | caddeye bakarken ayni baygınlığın | | tesirile sokağa düşmüş olmasın”?.. Şimdilik bu esrarengiz facla böyle bir kazaya hâmledilmektedir. | Kontes de Cardigan'ın evlenmesi | bir roman mevzuu olacak kadar şa- yanı dikkattir. Bir gün Oxford'da bulunduğu sırada, — Üniversitede mimar bulunan” babası, kendisine Cardiğan adında esmer, mavi göz- lü bir talebeyi takdim etmiştir. Genç kız, bu genci hemen sevmiş- tir. Bu yıldırım darbesi tamamen Mütekabil olmuş, genç talebe de, genç kıza âşık ol: Lörd unvanına malik olan genç Cardigan 20 ve genç kız da 19 ya- | şında idiler. Genç üşıklar gizlice evlenmiye ka- Tar vermişler ve evlenme memu- runa da 22 yaşında olduklarını söy- lemişlerdir. Genç Cardigan ancak reşid ol - duktan sonra babasını meseleden haberdar etmiştir. Bundan sonra iki aile efradı ha- | Zır olduğu halde dini merasim ya - pılmış, esaşen ön aydanberi evli bu- lunan bu iki genç, bir defa daha an- anevi merasimle biribirlerine bağ - lanmışlardır. Gençler gizlice evlendikleri gün, genç Cardigan, biç bir şey olma - mış gibi Üniversiteye, genç kız da eve dönmüşlerdi... Bugün bütün Londra sosyetesini işgal eden bu facla üzerindeki cs- rar perdesi bakalım ne suretle kal- | dırılacak?., Bernad Şav 81 yaşında | tanınmış İngiliz muharriri Ber- nard Şav, 8i yaşına basmıştır. Şim- diye kadar birçok eserlerile kendi- ni tanıtmış olan muharrir, isi'x - balde ne yapacağını soranlara hiç bir programı olmadığın, maama- fih kedersiz olarak bu ölümlü dün- ştur. Ö zaman | ester ismindeki bir Alman mü- hendisi hâlk tayyaresi ismi al- W tında bir tayyare icat etmiştir. | Bu tayyare, bisikletle gidenlerin l sarfetmiş oldukları kadar bir eme- ğe bile ihtiyaç hissettirmiyecek - ' miş. Yeni tayyare, peda)l vasıtasile mü- teharrik olacak, fakat bu, ayaktan değil, adaleden kuvvetini alacak- tır, Tabit kanatları da yelken be - zinden yapılacaktır. Maamafih bu W tayyare ile yükseklerden ziyade i- leri mesafe kate ektir. 1985 te ilk tecrübe ile 235 ve 1936 da 427 metreye kadar yükse- SAA SADA S EYA len bu tayyarede şimdi pek çok te- rakki vardır. Mübhendis, kendi tayyaresi hak- kında diyor ki: — Benim tayyaremin hedefi, her- kes nasıl bisiklet ile karada gezi - yorsa, yine ayni kuvvetle havada Ga uçabilsin. Esasen kuvvet itiba- rile arada hiç bir fark yoktur, Bun- dâan başka,insan çok hafif olduğu halde adalesi çok kuvvetlidir. Tay- yaremde de bir fevkalâdelik yok- tur. Son tecrübesini yaparken herker bunu Kristof Kolombun yumurta hikâyesine benzeteceklerdir. YASK Z Holivud âlemi bu... Haa vti sabinirEn iAY eee HeN N mami ei eai Evlenmişler, ayrılmışlar; yine evlenmişler ve ayrılmışlar * baygınlık his- 'Bunlar hep dedi kodu; bizim okadar çok işimiz var ki aşka vşkR bulamıyoruz ! Hol.wdun tanınmış artistlerin- den Sonja Henie ile yine sine- ma artistlerinden Tyrone Power, günün birinde sevişmişler, nişan- lanmışlar ve evlenmişler.. Fakat, her nedense geçinemiyerek biribi- rinden boşânmışlar. Sinema üleminde dolaşan dedi- nla da ki yete göre iki genç arti det sonra tekrar evlenmişler Ve... tekrar ayrılmışlardır. Şimdi Nevyorkta istirahat et « mekte olan Sonja Henie, kendisile görüşen bir gazeteciye, bu dedi duları tekzip ediyor. Sonja Henie, birer gelincik çiçeğini andıran ya- nakları, mavi katmer çiçeğini an- dıran gözleri, hasad zamanında ba- şaklara benzeyen sarı saçları ile bir mektep kaçağı tavrile diyor — Anladım. Bana Tyrone Power- den bahsedeceksiniz değil mi? Bir müddettenberi herkes bizim- le meşgul oluyor. Birçok dediko - nişanlandık, evlendik ve ayrildık. boşandık!.. Bütün bu dedikodular çok iyi, mek isterseniz beni dinleyin.. Ty- rone ile benim o kadar çok işimiz vardır ki, çalışmaktan başka şeyler üşünmiye — vakit Holivutta iş eksik değildir. Bizim gibi insanların hayatında ağkıri ye ri yoktur. Biz yalnız iyi arkadağ't larız, — Fakat Mis Henie, İngiltere ve Norveçte seyahate çıktığınız zaman kendisine hemen de her gün mek- tup yazacaksınız değil mi? — Mektup mu? Asla. ona kartpostal bile yazacak deği Yalniz Tyrone'e her gün bir defa telefan etmek niyetindeyim. Çu- | ecn - Mary vapurundan veya şimal fjordlarından Holivut ile geveze - yada yaşâmak istediğini söylemiş- tir, PY CD A 5PK GÜRENERE ON 07 30 SAD SYN ŞAREKCRE ' lik etmek pek eğlencelidir... Artık her şeyi anladınız değil mi? Şimdi dulara inanmak lâzim gelirse biz | Tyrone et Sonja beni rahat bırakın da seyahat çans Sonra tekrar evlendik ve tekrar | tamı hazırlıyayım.. fakat siz hakikati öğren - |'Sergiye kaç defa gittik? Paris sergisi her tarafta dediko- du mevzuudur. Fransız muharrir: lerinden Tristan Bernard'a şu S- bulamıyoruz.. ) ali Bormuşlar : ” — Sörgiye kaç dela gittiniz? — Üç defa.. demiş — Yaz üç dofa mı? — Evet, 1878 de bir defa, 1869 da bir defa, 1900 de de bir defa... D Işmanlar için mağazuı merikada şişmanlar klübü ken- dilerinin giyeceklerini tedari edecek mağaza olmadığından şikâ - yet cdip durmaktadırlar. Nihayet klüp yalnız şişmanlara mahsus eşya satimak üzere bir ma- Baza açmıya karar vermiştir. Na -« ğazadan alış veriş edecek olarlar 120-150 kilo arasında olacakmış.