26 Temmuz 1937 Tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6

26 Temmuz 1937 tarihli Son Telgraf Gazetesi Sayfa 6
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

Bu tegayyübün ılşnuhn ç_oE kc_nkunç birşey çıkacağına, kötü bir âkıbetlekarşılaşmağa 'Tesadüf İffete yardım etti. Cena- ze, Sekbanlar tarafına doğru gidi- vdu. Kiz buna çok sevindi, çün- kü Şehsuvgra orada rastlayacak, ıskattan sonra birleşehilecekti Cenaze, kal değiştikçe sağa sola baş döndüre dündüre, drdelerin zikri, güzel sesli hafızların ilâhite- ri, buhurdanlardan tüten ödağacı kokuları yüksele yüksele mezar - lığa geldi. Mezar, etrafına içinden çıkam toprağını saçmış, ağzı açık bir ca- navar gibi yutacağı vücudü bekli- yardu. Tabutu indirdiler, şalları çıkar- dılar, ipler hazırlandı, tabutun kol- ksrı kesildi, şimdi, herkes, yapıla- cak ameliyatı dikkatle takip ediyor, bir gün ayni akıbete kendilerinin de| uğrayacağını düşünerek, bir leraci ! herasla titriyorlardı. Dervişler, imamlar mm-ılııbıvı dalmışlardı. Duagülar, alacakları paraların hulyasile, daha şimdiden seviniyorlar, yavaş yavaş düdak - larımı kıpırdatıyorlardı. Fatma, iskatçıların arasında, ken- disine iyi bir yer bulmıya çalışır - ken, İffet, yanından ayrılmış, etr: fi tetkik ediyor, Şehsuvarı araştı- rıyordu. Baktı, baktı bir türlü yâmı canını | kalabalığın arasında, etrafta göre- medi. Cenaze kalabalığına karış - mamış, uzaklarda beklemesi İhti- malini düşünerek, anasına gözük- meden ıskatçıların, cenaze cemaa- tinin arasından sıyıldı, çıktı. İleriedi, şöyle etrafım kolaçan et- h. bü sırada, kuvve inden tuttu, İff ve kockak, başını çevirdi, bakt — Şehvar!.. Az daba, delikanlının -boynuna atılacak, şapır şupur iki yanağın- dan öpecekti. O kadar sevinmişti. Şehsüvar, söz söylemiye vakit bırakmadan, İffeti kalabalığın dişı- na çıkardı, yalnız dürt duvar: ibarat kalmış damsız bir türbenin içine doğru yürütmiye başladı. İ£- | fet, Sehsuvarın maksadimı anladı. İtirar ettit — Şimdi sırasa mı ya?.. Baksana mozarlık mahşer gibi... Görurler, rezil oluruz. P bile vermedi Şehsüvar... nden sıkı sıki kavradı, düdak- larını sülük gibi yapıştırdı İffetin yanağına,.. İtfet, sevgilisinin kuvvetli kol - indan kurtulmiya çabala» Şehsuvar daka fazla sıkıyor, 'or, demir bir çember içine Hoş, bu kücaklayış, bu demir çember, Hfetin koşuna gi Pakat mün gibi zevklenemi- miyor ip — Terha zamanda olta. neysa.. olmadı mı?., Fakat şimdi günab, cenaze var. — Bırakmam... Hem ne korku - . Dört tarafı kapalı, yıkık e içindeyiz. Şehsuvar, kavramak, kollarının arasımdaı sıkmak ve sarmak iste - dikçe, İffet razı olmuyor, şiddet gös- or, elile itiyor, süvarisini sırtte na bindirmek istemiyen haşarı ve delişmen bir kısrak gibi tepiniynr, soluyar, fakat bir türlü deliltanlı - Nu ada? katlarından kendisini kur- | tsramıyordu. Şehsuvar zorladı, İffet d.'ıy:mh. Omümaçşatkâr davranmadı. Iım. itü, Şehsuvar sarıltir. Şehsuvar çekti, İffet kaçımıya sa- yaştı. Kız kaçtıkça, Şehsuvarın ham- -leleri daha meşli oluyar, bur sefer | karaçılanmış bir küheylân gibi şah- | Tanarak, kollarının olanca kuvvetile sıkıyor, ezecek gibi, yiyecek gibi soluya soluya sıkıyordu. — Bu debelesme, itme, kakma, kaç ihtimal saniye- sür habheri yoktu. Yalnız bir dakıka ol | du ki; İffetin ayağı kaydı, kızı dü- | şürmemiye çalışırken, Şehsuvarın | ayakları da devrilmiş bir mezar ta- sına takıldı, ikisi birden, mumsuz evtiyanın. mezarı üzerine devrildi- ler. Bu pertle ber zamanki gibi kapan- madı. Şimdiye kadar büyük bir us- w talikla idare ettiği kendini istis - mar işinde gösterdiği maharet, di- | rayet ve kurnazlık artık bugün pa- ( ra etmemiş, bu mühim ve ağır ra- lü sanuna kadar götürememişti. Bu kamedyada Şehsuvar — daha san'atkârane — hareketler — yapmış, rolünü daha ustalıkla başarmış, İf- Teti kendisine râm etmişti. İlfetin bekâreti, sanki mumsuz evliyaya nezredilmiş gibi, orada kurban git- mişti. den çıkar çıkmaz ayrıldılar. İttet, hemen üstünü başımı düzeltti, çeş- meye koştu, yüzünü yıkadı, baş ör- mü yeniden sardı, kılığına ka> | yafbtine eski hali verdi. — Yalnız, gezdanıma altında peyda olan bir çürüğü çıkaramadı. İzini kaldıra - madı çürüğün oradan.. Mezar başındaki yakluğunu belli #tmemek için, sık adımlarla, hat- tü koşe kuşa kalabalığa doğru yol - landı. Fakat anası, İffetin meydan- | da olmadığım çoktan anl tan etrafına göz gezi gözle- | rile kalabalığın içinde onu aramıya | başlamıştı. Kozının birdenbire kayboluşun - | dan bir şeyler sezen, kalbinde şüp- he kıvılermları parlıyan Fatma, şöy- le bir aramıya çıksa, İffeti bulacağı | muhakkaktı. Çünkü o, mezarlığın | en kuytu köşelerini, deliklerini, ko- vuklarını, harap türbelerini, vel - kasıl bütün köşe bucağımı - bilirdi. Fakat, 9, aramıya çıkmıya Tüzum görmüyor, bu tegayyübün altından çok Rorkunç bir şev çıkacağına, kö- | tü bir ökıbetle korşılaşacağına ih- timal vermediği aldırış bile et- miyordu. İhtimal verdiği şey, ni- hayet bir huluşma vâdinin, bir kaç kahkaha ile biten, fındıkçılıkla ni- bayet bulan gençlik ve çocukluk sürprizlerinin doğurduğu bir u - zaklaşma di Onun kizdiği nakta büzbütün başka idi: Iskat dağılırken büluna- maması, bir kaç para almacak bir günde, birdenbire ortadan kaybol- masr moktasmdır toplarıryordu. İşte buna içerliyordu. (Devamı var) i, ambardaki meydana Müurat Reis, 4: çıkarttı: Adamlarının altın diye getir- diği topraklarla senin cesedini u:— teeeğim. Bizimle alay ettin.. bir şeyden anlamaz sandın, öy! le m" Diyerek, inatçı adamın ensesine bir tokat yapıştırdı. Anivas birdenbire sersemifmişti. | Ciyovani, Türklerin bu zekâ ve anlayışı karşısında: <Bunlara — ne cezm versmiz Haklısınız!» demek isteyen bir tavırla başını sallıyar- dur. Ve bir arslık Anivasla - görgüze gelerek gülmüştü. Türk gemicileri ve: Bu. berifleri asalıra.. yahut ba» vurup esri forsalar ateş püskürme- Brı Diye bağrışmıya baslamışlardı. Mur: gemicilere Anivas'ı göstererek: — Hakiki sitınları bizden gizle- yen Bu adamı ipe çekiniz! Diye bağırdı. Reis. Dünya bisiklet birincilik- — lerinde sporcularımız Dünya bisiklet birinciliklerine hazızlık olmak üzere Ankarada ku- R bisiltlet kampına alınan bi. iler, muntazam — bir surette çalışmaktadırlar. gram mucibince geçen hafta yapılan 150 kilometrelik yarıştan | sonra bugün de 200 kilometrelik, mMemlekette ilk defa olarak kamp Bisikletçileri arasında, bir idman | yarışı yapılmıştır. | Yedi. bisikletçinin iştirak ettiği | bu yarışın iük 100 kilemetresi sa - | atte vasati 39 kilemetde bir sür'atle | bitmiştir. Soat dokuzdan sonra o dukca sert esmiye başlayan rüzgür, kaşuculara, ikinci 100 kilometrelik | mesafeyi ayni zamanda katetmek | imkânını vermemiştir. Kİ0 uncu kilometrede sırasile ev- velâ Talât, lâstiğinin patlaması ve beş kilametre sonra da üstüste dela vilesinin ârzayı uğraması ve | kırılması neticesi, yarışı terketmiş ve 150 nci külmetrede de, çiltlik | virajını alarak lâstiği tekerlek- ten fırlayan ve bunun neticesi te- | kerleği karılarak düşen Kocaeli'li Yunus ta, aldığı yaralardan dolayı yarışı terketmi! Bu # kü yarışın teknik n etle nihayetlenen bugün ei şudur : 1 — Orhan, 5 saat, 35 dakika, 20 | saniye; 2 — Eyüp, tekerlek farkile; 3 — Bayram; 4 — Küzım. Kâzım ve Bü n metrede ön gruptan beş dakiku ku- dar geride kalmışlardı. Federasyon bunları tekrar birinci grupa iltihak a devam ettirmiştir Federasyon, bugün — clde edilen neticeden memnundüur. 29 temmuz perşembe ye | ağus. tos pazar günleri 20 şer hi lik iki idman yarışı duha ya caktır. Bu yarışlar berkese açı Üniversiteli bir Gencin cevabı 24 temmuz 927 tarihli nüshanız da: «Bugün Lorzan günüdür. Soru: yoruzı Türk mületinin bu büyük zaler | gününde Üniversite neden sustu? I — Üniversite heyecamm mı kuruttu, 2 — Bu büyük gününü mü unut- V, 3 — Yoksa töcen yapmıya lüzüm | mu gürmedi?> diye soruluyor. Ben | de bir Üniversiteli afatile cevap veriyorum.: sitelileri... bir fincan | e akşamı eden, bir dilim ku- rTu ekmek ile bir kaç zeytin tane ni açlıktan bozulmuş midelerine a- yüksek tahsilini yapmıya ça- rk universitelilerinin, belki | ik gözlerinin feri kaçmıştır. Fa- kat şurasını wine bir Türk üniver - sitelisi safatile salâhiyetle- söylüya- Yum ki, bütün bunlara rağmen en ehemmiyetsiz telâkki edilen milli hüdiseler karşısındu, duyduğu yük- sek heyecsmınt bir çok zamanlar, ülerden halka haykırmış, mi - | HİKÂYELER Reşat Benak'in ilk eseri 10 Mil Hikâyeyi bir araya taplayıp Güzel Hikâyelar yemni bir şe- kilde Çok güzel bir üs- lüpla kitap Nnatlinmde Çık- mıştir. Fiatı 40 kuruştur Tevzi yeri Yeni - Kitapçıdır. Böütün kitapçılarda da — bulunur. lamak her Türkün en büyük kı - vancıdır. Biz Üniversiteliler, bu büyük za- ferin M üneü yıldönümünü münev- ven Türk gençliğinin bütün heya - canına tercüman olacak bir şekil - de kutlulamayı bir vazife biliyor bir vatan barcu telâkki ediyorduk... Fakat Datün buml güü Tüsik Unürü rağmen bu- 'Tefrika No: 122 Süleymanın Sarayında KUDÜS KIZLARIİ Yazan: M Necdet ;l'unçef Hamolular : «Süleyman seni azat mı etti?» diy© sordular. Sahra : «Onu ben terkettim!» dedi- Sahra, Hamolular arasında.. Şair Enverananun sözleri Sahra- ! yı sersemletmişti. | Dağın yamacına indiği zaman bir | müddet at üstünde durdu. dür — Saraya mı döneyim? kabileme mi gideyim? Ve atının başını kabilesine doğru düşün- Yoksa | atelilerinin milli | çevirdi.. Hamolular yurduna doğru ilerledi. Şair Enverana.. Bu, ne sehhar, ne yaman bir genç-| ti. Sahraya babasının süzleri bile te- ; sir yapmamıştı. Fakat; Enverano 0- | nu çak çabuk kararından çevirmişti. | Sahra yolda giderken: | — Kabileme dönmezsem, tali bu- na gülmiyecek.. Diyordu. * Sahra ikı saat sonca kabilesi ara- sında bulunuyordu. Sahranın babası kızını görünce baynuna sarıldı: 'Tam vaktinde geldin yavr dedi- Eğer bugün de gelmeseydin, | kabilemizin bütün erkekleri Ku - | düse gidecekler ve seni saraydan zorla alıp getireceklerdi. Sahra babasının, B büyüklerin elleri Artık aranızda k: ba! Haydi, haber ver büti lere Kabile rersı adaml: ne kizının. ge boylu bir Arap genci meydana karak, yüksek haykır adı Sahra geldi.. ü bulutlar sıyrılı ined anasının ve di öptü sesle imizdeki ka- Herkes kabile toplansın » kişer arıdılar sin çadırına gittile Hamolu erkekler Sahraya bir v Sahranıı kük dırlarından birer heyecanları ancak ümiversile korı - | dorlarında kalıyor. Bizim yaramızın acısı bize yeti - yar bir de siz onun üzerine bıçak vurmayınız! Yalmız son olarak şunu da Hâve etmek isterim ki, gazetenizin | hüdise karşısında gösterdiği alüka Ve bugün yine Türk üniversiteli- | leri, milli heyecanlarını daha kud- | düha şuurlu ve daha değerli bir şekilde yalnız memleketimi - zin değil, dünyanın dört bir etra- fına duyurmak, haykırmak isterdi. — Lozan günü, Sevr paçavna « sınin yırtılarak, yerine kabraman 'Türk milletinin istiklâl ve şerefini | bütün cihana tekrar tanıtan Lözan şüphe yok ki, milyonlar- | Hibi akıttığı ka- imiş bir zafe- | | ea Türkün armaklar ommuz 1937. Bugünü kutlu- | MURAT REİ ve hassesiyet onun vatansever genç Türk münevverleri arasındaki kıy- metinin yerinde olduğunu bir defa t etmiş bulunuyor ve ben de üzerime düşen vazifeyi yapmış, Üniversite talebeleri namma x0 - rulan suallere kismen cevapı ver - miş bulunuyorum. Heyeti tdare na- mma da Rektör Cemil Bilsel! cevap | versin! Birgün Üniversite Konfe - rans salonu niçin açılmadı? Niçin bu ğursuzluk kaplamıştı Hamolularır garip di Sahra, gökteki aratılmış bir kızı da dünyaya söyle tefsir eti «— Sahra gökten yere ancak on beş ayda inebili Sahranımn babast da bu hikâiyaye inanmış ve kızının gökten düşmüş bir yıldız olduğuna iman etmişti. Hamolulardan bir ihtiyar da vak- e şöyle bir rüya görmüştü: teki tanrılar biribiri- nanlsa göl bir yıldızdır. Bu yıldız Hamolulara uğur ve sandet Getire- _—/ ——, Murat Reisin bu emrini muhafız- lara v> Anivasa da söylediler. Adulılar birdenbire kül yutmuş kedi çibi soluvarak oldukları de itdiler.. arım açamadılar. Anivas hâlt Türklere boyun eğ- miyordu. Ve ->tem Murat Reisi çi- Teden çıkaras da onun bu nobran- lığı değil m -di?.. Rüstem hâlâ bu işi bir kuru teh- dit sanarak: — Altınları bizden niçin sakla- dım?,. Diye haykırıp dürüyardu. Direğe atılan yağlı urganın bir ucunu Amivasın boynuna ler... Ciyovani kendini tutamadı: — Asılıyorsun, Anivas! Hâlâ ba- şın yukarıda... Ve hâlâ - altınları gizlemekte ısrar ediyorsun.. niçin? Anivas'ın gözleri cam gibi parıl- diyor ve hain bir bakışla Ciyova - ni'yE sürüyordu.. Mikro adası muhafızının boynu- na yağlı urgan geçirildiği halde, bu adamın hâlâ Türklere boyun eğ - memesinin sebebi ne idi? Nurat Reis bunu araştırmak is- | tedi : — Kime güveniyorsun? Neden şu altınların bir kısmını bize teslim. | etmiyorsun? Önları mezara birlik- te mi götüreceksin? Diye sordu. Anivas gözlerini açtı.. Burnunun delikleri küçük — iki körük gibi sık sık açılıp Rapam - yordu. — Boni anmıuc.ıkxvm!' dedi. “Anivas biraz sonra cehennem zebanilerile karşı- laşmağa azmetmiş. Haydi çekin ipini mel'unun..!, Çünkü, (Hristos) bana sizden kar- deşimin öcünü almak fırsatını ve- | recek.. bugün değilse, yarın, Bepi- | nizi tepeliyoceğim! | Mürat Reis başını sallayarak acı | İ acı gülümsedi. Rüstem, Muradın yüzüne baktı.. Müradın çehresi o güne kadar bu derece korkuünç görünmemişti, ona: — Reis! dedi, ker ölüm mahkü- mu, asılacağı zaman aklımı kaybel der.. ne söylediğini bilmez. Onun hezeyanlarına kulak vermeyin! Murat Reis : kkın var! dedi, her ölüm mehkümu böyledir. Fakat, bu a - dam, görüyorsun kâ, aklırı kaybet- memiştir. Bizden Kora Mihalın ö- | eönü almak için hâlâ eline fırsat cektir. Rüyamda gördüğüm bu kt * za (çöl mabudu) Sühra adını VeT di ve bu kız başımızdım. a gün Hamolular mahvolacaktır, d * di> İhtiyarın rüyası dilden dile YE | yımıştı. Kabila reisi bu hakküm edemiyordu. Sahranın - kek kardeşi meydanda olsaydı, Sah” ra kabilesi arasında hiç sıkılmıy9 ” caktı. Sahra, kardeşi Hamo ile çok âfi* laşmıştı. Hamo, Kraliçe Sama ile Asuriyt” ye mi kaçmıştı? dzç_lnr/hı yaralanıp Öl * Bunu kimse bilmiyordu. Hamolular onun öldüğüne hül - mederek, kabile mezarlığına bir böf ükur kazıp içini taşla doldurmur Yardi. Kabile efradı, reisin çadırı önüf” de tepinerek bağrışıyordu: — Hoş geldin, Sahra! — Hoş geldin. göklerin y — Bize bugün uğurlar geti Kararmış günüllerimize ışık ve neş' verdin! dan başımı çıkardı. kler kumun üstünde çocuk gibi hoplayarak, ziP” layarak bağırıyorlardı: Sahra.. Sahra. güzel Sahra. W> ğurla Sahra.. sevimli Sahra bizi yalnız bırakma! a Okuyucularla |B asşbasa - Niçin çok | Talebe | Dönügyor fakültesi aldığı w zamanlarda Ünivei neden imtihanle amadikları tahlil edil « | mekte ve bunun sebepleri arasın * gz noktai nazar ileri sürülmek” İmtihan talimatı ve metod < vit lemekledir. Bu okuyucumuzun: mektubundan anlaşıldığına göre, üniversite İM” tihan talimatnamelerinin yeni ba$* tan, lt bir surette tetkiki İcaP etmektedir Bu meseleyi alâkadarların naza” | ci dikkatine kayuyoruz. | e eg TİFOBİL İHSAN SAMİ ntifo bastalıklarına in ağızdan alıman Hiç rahatsız'ık kutusu İktisad al imzasil Dr. Tifa ve pa Yatulmamak i Hfo- haplarıdır. vermez. Herkes alabilir S0 Kuruş ler bağrıştılar: — 'Tamrı bu heriflerin eline fır * mesin. Bizi kıtır kıtır Rev nı düha öncedef lamışlardı. Yağlı urgan boy * nunda durürkem, birdenbdire hid * detle bağırdı: — Haydi, ne duruyarsunuz? Kİ- mi bekliyorsunuz? Çeksenize ipi* ir Rüstem, Muradın kulağına eğik di: — Çok inatçı bir herif. hâtâ bir gey söylemiyor. — Merak etme.. biraz sonra söy* ker. Tpi çekecek tayfalar Murat Rei- sin gözünün içine bakıyarlardı. Ciyovani kendini tutamadı: — Öbür dünya hiç hoşuna gitmi- yecek, Anivas! n;ıyr sorulan şey” leri açıkça söyle de yakanı kurtar! Anivas dişlerini gıcırdatarak hay“ kırdı: — Alçak soytarı! Sen de mi on- larla birlikte yurdumuza ihanet € diyorsun? Türklere altınların yeti> ni benden başka kimse gösteremez. (Devamı var)

Bu sayıdan diğer sayfalar: