'Bir gece yarısından sonra Taklittarihi hiç aklınıza gelipte Suluku- | leye gittiniz mi? İStanbulun içinde gam. kasavet bilmiyen bahtiyar bir zümre yaşıyor Bu zümreye mensup olanlar eğlenmek ve eğ- lendirmek için gece yarısından birkaç saat sonra bile tatlı uykularını feda ederler Ce Dardan çıktığımız vakit sa- ktim: Tam iki, İçtikten ;'J' » çılgınca eğlenmeyi seven ar- Sadayımın artık neşlesine diye - Sek yoktu. O, bizi kandırıncıya kadar, gide- ';'Zlur.ıı yeri öyle ballandıra bal - Sahdıra anlattı ki.. hani, insan bu Vakte kadar in arasına girme- diğine nedamet gelirecek, Yazan: Niyazi Acun ÇYT KW Eğer Sulukule taraf- larından geçerseniz orada göz alıcı man- zaralara pekâlâ şahit olabilirsiniz Otomobi virajları - tehlikeli İstanbul yollarının boşluğunda ©- | lanca sür'atile ilerliyor. Bu karanlık yollarda arasıra bek- çi düdükleri de duyulmasa bütün bir şehrin ebedi bir uykuya dalma- dığına kim -hayır- diyebilir? ... Hiç gelmediğim bu yerin zifiri ka- ranlığı ile sükünun ördüğü kalın bir duvar içinde, fırtınaya tutul - muş puslası bozuk bir gemi — gibi nerede olduğumuzu tahmine çalışı- yordum. Otomobilir lâmbalarının - ziyası bir levhaya Ççarpınca «Sulukule cad- desi» ni okuyabildim, Dört arkadaş en nihayet isteni - len yere gelebilmiştik. Şehirle tamamen alâkasını kesen hendekli dar sokaklara girdik. Bu | sokaklarda ne bir ışık, ve ne de bir | nefes! Arkadaşımın, — barda söylediği sözleri hatırlayınca şaşmaktan ken- dimi alamadım. «— Canım, barda bu sicakta otu- Tulur mu? Kokmuş üç beş Rum, Er- Mmeni kızının nazını mı çekece « Biz. Gelin, sizi, İstanbulun en şen ve en müzik seven insanlarının di- yarına götüreyim, Müzik ve kahkaha içinde saat - lerimiz bir saniye sür'atile gelip ge- yi | kızlar, dışında erkekler... Uykudan | kit, bize ne iltifatta bulunacakları« çecektir.» Eğlencelerin kahkaha kadehleri. le pürneş'e sarhoş olmak isteyen sudan karaya ç he döndü. Geldi kaldığıma üzi ki vardığımız ranlık pencerelerden kadı çoluk çocuk başları uzandı. Dü â bir türlü kanaat getiremediğim bu kurdu olan arkadaş, şoföre, boy kârgir bir binanın enüne gelince: — Dur! dedi, Otomobil dufdu. Biz indik. Kapı hemen açıldı. Elinde İsli bir petrol lâmbası tan ihtiyar kadın, uykudan şişr gözlerini uğuştur n nımak için haşmizi yerin w» gedikli bir müşter daşı görüne İ 0 ni hangi ) ç safalar geldiniz, buyurunuz, yürü- yünüz, diye bizi içeriye aldı Merdivenleri — çık başladık. İntiyar kadın merc i çı « karken: — Huuu... Zey liş, kal bakın kim geldi? Sokağa bakan girdik. İhtiyar kadın meranun olduğunu ilade ed lerine devamla, konsol üzerindeki karpuz lümbalarını yaktı. Gelirken aldığımız rakı şişeleri ve mezelerimiz de odaya gelmişti. Kimimiz mindere, kimimiz ka- napeye, kimimiz de sandalyeye 0- turduk. Evin içinde büyük gürültüler du. odasına geldiğ safir m ni kadar doldu. Odanın içinde ge uyanan gözler gülmeğe çalışıyor.. Hepsinin elinde def, ut, keman, klârnet, saz bulunan bu insanla « rın gece yarısında ne çabuk uya - nıp da buraya geldiklerine hayret etmemek elden gelmiyor, Sofra kuruldu, mezeler sofrayı donattı, şişeler açıldı. Saz faslı başlamıştı. Hepsi bir a« Bızdan! «Anam olaşın Ömer, Benim ola- sın Ömer» Şarkısını söylemiye başladılar, Oda içindeki güzel esmer kızlar kal: kıp oynamıya başladılar... Biz içtikçe onlar coşuyordu. Onlara rakı ikram eti ni şaşırıyorlar. Rakıyı içer içmez yüksek sesle şarkılarına devam edi- yorlardı. Ortada göbek atıp oyna- yan kızların al: ğimiz paralar, âlemi büsl turuyaor. Şaştım, kaldım! Gece yarısından sonra kapıyı çalmadan bir ev uyan- miş, diğer evlerin sakinleri de san- ki bir evde oturuyorlarmış gibi bu- raya gelmişlerdi. Hiç birinin yüzünde keder kırı- şığı olmayan bu insanlar, şarkılari- le, oyunlarile bizi de kederden, dü- şünceden uzaklaştırdılar, Artık biz de olmuştuk, Onlarla mağa başladı. Derken oda dışına | / Mektup satanlar 1 lengin oldular - : Amerika polisi yeni bir | teşkilât vücude getir- meğe mecbur oldu A ikalar tanzim | merikada sahte eden ve tat ektupları ma - d atmak sure- ren, hattâ geçinen değil, a çök para kazanan bir kal- lesi türedi rın cesaretleri o dere- i bulmuüştur ki, şimdi — Ameri- tası bir de burnlarla müca- mek için yeni mak mecburiyetinde kalmıştır. âtın başına Villion İs- eserlerde kufu olan bir zat getir Bu teşkilâtta “ kitap ve taı kalar” dedektifleri çalışmaktadır- ar. Bu dedektifleri bizzat teşkilâ- tın şefi seçmektedir. Teşkilâtın Ülk muvaffakıyeti şu olmuştur: İki senedenberi meşhur Abraham Linkoln'in kendi el ya- zisi mektuplar yüksek - fiyatlarla satılmaktadır. Bu satışlar sa; €e yüksek bir servet temin eden bir sahtekâr en nihayet tevkif edil miştir. (Devamı 6 rnet sayfamızda) vesi 8 -SONTELGRA u Y0Z F — 10 Tommuüz 1937 —— kaostümleri Hem. hafif, hem zarif i üçe ayırmak ingilte- reye milyonlara mal olacak! Yeni şekil 1940 senesinde kat'i şeklini alma- dan evvel Milletler Cemiyetir - verilecek F istine gönderilen İngiliz heye- tinin raporunda neler yazıldığı malüm değildi. Yalnız bir rivayet olarak Filistinin parçalanarak bir kısmının Yahudilere, bir kısmının i teşkil eden Araplara ve- lendi. Son gelen İngi-” telerinin verdiği malüma- ta göre Filistini üç parçaya ay yı düşünüyorlarmış: Bir parçası A- raplara, ikinci parçası Yahudilere; üçüncüsü de İngiliz idaresine ve - rilecekmiş... Eğer bu tasavvur | gün hakikat olursa Yahudilere ve- rilecek arazide bulunan Arapları, Araplara ayrılacak mıntakaya geçi« rip yerleştirmek için İngiltere bir gök milyonlar sarfedecekmiş. Çün- kü bu suretle nakli düşünülmekte olan Arapların miktarı 225 bindir. İngilizler, Yahudilere ayrılacak yerde bir Yahudi cumhuriyeti kur- mayı düşünüyorlarmış... Bu arazi bütün Filistinin beşte ikisini teş- kil etmektedir. İ Araplara verilecek olan arazi ise I dağlık yerlerdir. Buraya Maverayı Erdün Emiri Abdullah hükmede - cektir. Araplara Yafa limanından denize bir yol verilecektir, Filistin- de vaziyeti tetkik ederek Taporun- da bu taksim işini tavsiye eden he- yet, neticede şöyle söylüyormuş: gi Ortada aynıyan kızlar makyaj « 812 olduğu halde gözlerimizi çeli - yordu. Arkadaşın barda söylediği söze şimdi inandım. Şu asırdide İs- tanbulun içinde, krizden müteessir n ne mes'üut insanlar var « Burası İstanbulum Holivudu. İçlerinde jön prömiyeler, prima-» donnalar.. yaşlılar, hepsi — eğlence süjesinin rolünü ifa ediyorlar. Duvarları, gazetelerden kesilmiş sinema artistlerinin resimlerile süs- | lü! Ak saçlarını kına ile boyayıp ih- | tiyarlığını kaybeden ve ikide bir hâra atan ihtiyar kadına sordum: — Siz geceleri uyumaz mısınız? | ©, benim buraya ilk defa gel Bimi, bu sualimle anladı. Ağzında P oynamıya başladık. ’ | biri, TAşağıda) yolu gösteren tevha |Sağda) def çalan çocuklar kor gibi parlayan altın dişlerini gös- teren bir kahkah — A beyim.. bize şarkı ile, çalgı fle eğlence var, de de, biz alimallah, | değil uykudan, mezardan bile kal- kar, oynarız. Siz gi mak, ölü gibi uyumal lünü yap- tan daha iyi- dir. Hele tatlı dilli, güler yüzlü bir İnsana canımızı veririz. Gerçlerinin sırtında ipek, ihti - yarlarının sırtında renkli basmalar —— ————— Maverat Erdün Emiri oltes Abdultah «Şimdiye kadar muhtelif pro - jeler ileri sürülmüş ise de bunlar hep idarci maslahat kabilindendi. Halbuki meseleyi kökünden halle- decek bir çare bulmak lâzımdır. Bugünkü şekil devam edemez. Çün- kü daima karışıklıklar çıkmakta - dir, 1940 senesinde bu yeni şekil artık tatbik edilmiş olacak, o za - olan bu âlemde ne hav: yor?.. İ Ya küçük çocuklara ne buyuru- lur? Onlar da uyanık., Onların da | ellerinde defler... İhtiyar kadın — Vuuur Aliş.. bu ölümlü dün - yada ne kadar güler, eğlenirsek, © kârdır. Yarına Allah kerim, dedi ve bana: — Şu göbek atan kız, Ankarada nam kazandı. Sese bak.. güzelliğe bak. Hani şu gazeteler bunun da resmini bağsa, ne menşur olur, Sonra sözünü değiştirdi: — Amma, bize şöhret yakışmaz. Bir gün ipek elbise giyerken bir de bakarsın, işler fena gidince basıra Biyeriz. Çok tamınan insan hem iyi dın göbeğini titreten bir kah- n ..lVıLL!n sonra: Suluküle gibi yer yüzünde var ? Biz İstanbulun bülbü. mıdı gülüyüz, dedi ve a a başladı. ... Bizim kilc rın sesi tüken küyordu. H: yan şu mi uzaklaştık, Niyazi Acun |B * se Filistindeki İngiliz bulacaktır hta dası nihayet cumhuriyetinin payi: yahut Hayfa olacakt İngiltere, Umumi harptenberi Fi- listinde Araplara ve Yahudilere va- atlerde bult ştur, Yahu plar da kuracakl orlukta Filistinin şhiç parçalanmadan dahil olmasını iste- mişlerdir. Heyetin raporunda do riyor ki «Bu iki iddia ise biribirlerine u- yamaz. Büyük Britonya gerek A- raplara ve gerek Yahudilere karşı beslediği dostluk duygularile bu meseleyi kökünden halletmek mec- buriyetindedir. 1940 senesine ka- dar olan zaman zarfında Arap min- * takasında Araplar, Yahudi mınta- toprak satamıyacaklardır. muhacereti yalnız Yahudi! tılacak olan yerlere inhisar ede - cek, burası kâfi gelmediği takdirde hariçten Yahudi muhaciri #lınmı- yacaktır.> Diğer ta telerinin y düsteki milli üy- ine İngiliz gaze- ha bakılırsa Ku - Arap Komitesi ikiye yrılmıştır. Arap Komi n Bay Ragıp Nehasibi ile müftü Hacı E- min Hüseyni arasında ihtilâf çık- tin tetkikat komitesi Lord Pel, Sir Horus Rombold, ve daha bir kaç azadan rhürekkeptir. 'Teş « e giden bu heyet reye dönmüş- ndan Sir Horas Rombold Mütareke şencelerinde İs- tanbulda İngiliz fevkalüde komi - seriydi. Sonra Almanyaya, İspan - yaya sefir olarak gitmiştir. Heyetin raporu İngiliz Hükümeti tarafından Milletler Cemiyetine rilecektir, Bir Amerikan Hikâyesi ütün diğer doktorlar gibi ya hiç okunmiyan bir dak- tor, birgün dostlarından birini ye- meğe davat etti Ziyafet günü doktar, davetlisini i bekledi, ne geler var, ne ki ahbap karşı sordu. günlerde benden Hiş madın mı? verdi: — Evet aldım doöstüum, teşokkür ederim, Eczacıya reçetesini yap « tırdım. O gündenberi sıhhatim e kadar iyileşti ki...