. f h Z p € Tetrika No : 6 ONTELGRAFP Temmuz 1937 Yazan : M. Süleyman Çapan —e ARE Terceme ve iktibas hakkı mahluzdur Kızın şanoya çıkıp söylediği iki telli! Bir aralık ileri geri söz söylemek isteyen insanlara çatmak Lâz oyunu çoktan bittiği, kız par- Ba toplayıp müşterilerin arasından yerine döndüğü hâalde hâlâ Eleni- den bir ses yoktu. Ne bir işaret, ne bir hareket! Beş dakika geçti. On dakika daha geçti. Fasıla bir çeyrek saati buldu. Fakat, hâlâ şanodan bir işaret ve- " rilmedi. Gonk çalmadı!. Hâlâ Eleni sahneye çıkmadı. Ne vardı? Ne olmuştu? Fevkalâde bir hal mi vardı? Eleni niçin çıkmıyordu şanoya! Kefalo düşündü, fevkalâde bir şey olsaydı, çalgıcılar fosur fosur sigaralarını içmez, baloz sahibi lâ- kayt dolaşmaz, ortalıkta bir telâş, bir heyecan eseri olur, ayağa kal- | kân, fırsattan istifade ederek, iç - tikleri içkinin parasını vermeden kaçmıya savaşanlar görülürdü. Fasıla uzadıkça, seyirciler ara- sında da mirıltılar başladı: — Beklemekten hal olduk! Gö- züne yandığımın karısı çıkacaksan Çık!.. her mi yumurtlıyacaksın?. — Haydi artık kendini göster... Sekiz dağurduk!.. ——— — Gaconun keyfi gelmedi Bali- ba?. Onun için nazlanıyor. — Getirelim de oynasın! Bir aralık, birkaç külhanbeyi, çocukların karagöz kahvesinde o- U naz da kime?,, Sanki cev- | kudukları şu parçayı okumıya baş- | ladılar : Başlar maısın, başlayalım mı? BSilsilenden başlayalım mı? Şimdi bu yayvan ahenge, ayak- larile tempo tutanlar da oluyor, diğer müşteriler de onlara uyuyor- | lardı. Kızın şanoya çıkıp istediği iki - telliyi oynamaması, şunun bunun ileri geri lâfları, külhanbeylerinin tepinişleri, Kefalo'nun fena halde sinirlerini bozmuştu. Hattâ bir aralık, ileri geri söz söyleyen adamlara çatmak, onlar- la bir çıngar bile çıkarmak istedi. Fakat, şöyle etrafına baktı, bunlar ipe sapa gelmiyen, külhanbeyi de- nilen güruhunun en bayağıların- Gdan bir takım insanlardı; Bunlara çatmayı kendisi için bir tenezzül saydı. O devirlerde, külhanbeyleri kı- sım kısımdı: 1 — Kobadayı külhanbeyleri, 2 — Adi, yüzsüz külhanbeyleri. Kabadayı külhanbeyleri, muztar kalmadıkça tabanca, bıçak çekmez. Ter, usturpa, karakulak kullanmaz- lar, zora kalmadıkça adam mezler, cana kıymazlardı. Arkadaşlarının doştlarına, ah - paplarının gacolarına göz koymaz- lar, yadgözle bakmazlar, onlara: — Ablat Diye hitap ederlerdi. Hattâ arka- daşlarından birisinin umumhane- lerde, bir geceye mahsus olmak ü- zere çıkaritığı kadını bile saygı ile anarlar, bu bir gecelik günahkârı koyunlarına alıp yatmazlardı, Meyhanelerde bedava rakı iç < Tmezler, para vermemek için sulan- mazlar, garson dövmezler, kerha- şle - mezler, gecelik kaldıkları kadın - ların parasını vermemezlik etmez- lerdi. Her işlerini <racon» dairesinde, racona göre yaparlar, ağırbaşlılık- tan a azlardı. Bunların evleri, barkları, odaları vardı. Halbuki, öte içştikleri Takı- nin parasını vermemek için: — Çalkama asoru (*) dayadın, hâlâ para mı istiyorsun?.. K Diye sulanırlar, mezeye bahane bulurlar, kerhaneden haraç almıya | kalkarlar, pazarlıkla, başkalarının hesabına adam - şişlerler; 'arkasın- Gan bıçaklarlar, dürüp dürürken, sokakla giderken insana çatarlar, K kol vururlar, kayga çıkarırlar, a - TT (A içi hi n yırmıya gelenlerin ceplerini yok- larlar, çalarlar, insanı teke düşü- Terek canına kıyarlar, burun, ku- lak keserlerdi. Bu gibilerin yatacak yerleri de yöktu. Ekseriyetle esrar kahvele- | Tinde, umumhane bodrumlarında, kumar yerlerinde, kovuklarda, 1s- , sız sokaklarda, sabahçı kahvelerin. de, köprü altında, şimendifer va - | Bönlerımda, sütçü- beygirlerinin a- hırlarında yatar kalkarlardı. Polis karakolları, ceza, cinayet mahke - meleri sık sık uğradıkları yerler- dendi. ranlara : Derler. tığı deni: m verilmesi Çok eski devirlerde, böyle edep- | sizleri, ele avuca sığmıyanları, â - şırı derecced şerir ve vezilleri cel- lâda vererek kellesini uçurturlar, yahut kazığa vurup inim inim, in- lete, inlete öldürürlermiş! Bunun içindir ki, afia uğrayan, kaçmak suretile kafalarımı kurta- — İpten, kazıktan kurtulmuş! | İTetrika No-: 1 Romandan önce.. Murat Reis, büyük yararlıkları ve kahramanlıklarile adı deniz ta- Tihimize geçmiş çok değerli kap - ; tanlarımızdandır. Murat Reis da- ha küçücük bir çocukken denizci- liğe haves etmiştir. Gençliğinde Ce- | zairde korsanlığa başlamış, nice Ve- nedik, Ceneviz ve İspanyol gemi - lerini ezmiş, yıldırmıştır. Türk adını Akdenizde yaymıya çalışan Murat Reis beş padişah za- | manmda kaptanlık yapmış ve Ka- nuni Süleyman zamanında çok şe- refli bir mevki kazanmıştır. Murat veis, deniz tarihimizin en kuvvetli ve şanlı kaptanlarından Piri Reis, Seydi Ali Reis ile birlikte Kızıl de- 2, Umman denizi ve Basra körfe- de dolaşan Türk donanmasında da kaptanlık yapmıştır. Murat Reis Kıbrıs sularında Bo- fa önünde Maltalı borsanlarla yap- cenginde büyük, Şşanlı bir zafer kazanmış, fakat cengin s0- nüunda yaralanmıştır. Türk tarih » | | gileri bu muhürebete (Kera ce - hennem cengi) diyorlar. Şimdiye, | kıd;;’;“um Reisten bahseden tef- n | rikaların hemen hepsi de bu (Ka- Balsirler haraç alsaya tneabti S1 5ĞÜÜD ÜNE UN İĞLĞE Yre ya yazmışlardır. Biz bu tefrikamızda Murat Rej. sin genç çağında Akdenizde Yaban. ct korsanlarla nanl çarpıştığını, Cezairde nasıl yaşadığını anlafaca. ğiz. İtiraf edelim ki, bu büyük de- nizcinin gençliğine dair hemen kiç bir şey yazılmamış gibidir. Halbu- | ki Murat Reis Akdenizde otuz ya- şına gelmeden tanınmıştı. Birinci Ahmet tarafından kendi- | Sine Yımenistanın (Kara cehermem cengi) ne bu a- sebabine gelince: Bu bdenizde değil, pada adı geçen ve ta - Jfırsatları çıktı bir daha vardır: — İp kaçkını! | — p sürüyen! — çe ” düil.. miye muvaffak oldu. yorlardı. Duvardaki lerdi. D Z mnem) adı veril H düşman gemileri V arasında seşyar bir dağ gtbi hey- betli görünüyor. du. Bofa muha« #ebesi düşmonın bu doksan toplu gemnisile yapıl- dığı için, bu cen- $* (Kara erhen- nem cengt) de nilmişti, Murat Reis bir gün denirde sa- Bahtan akşama kadur bu. müte hiş kalyonun, yani ( Kara ce- hennem) in ateşi altında kalmış, en sonunda bü. yük Ğir mucize göstererek ateşi kestirmeye — mux vuffak olmuştur. Kalgonu zaptet. mek için, ona cenubundaki | vaklaştığı strada iği zaman, Mu- | yarafanmıştır. Bu büyük cen- gin sonunda Türk | yon Ka Lisanımızda buna benzer Iki ta- Bunların manası da asılmıya lâ- | yık demektir. O devirlerde asıl - İ" mak, gelirin ber hangi 'bir meyda: | vanda kurulan bir dar ağacına çık- | mak, külhanlığın aksayı meratibi (Devan mîsî);ı;ya;â; bğ harp tayyaresi ( 4 üncü sayfadan devam ) hiç kimseye belli etmeden yürü - miye ve hattın öbür tarafına geç - Madritte kendisini ölmüş bili . fotoğrafının etrafına siyah kurdelâ - geçirmiş - Urturbi bundan sonra tekrar ha- va hücumlarına girişti. Bunlardan | birinde iki yerinden mitralyöz kur- | şunile yaralandı. Bir hayli kan kay- | betti. Tayyaresile beraber gitmek üzere iken, son bir gayretle | düşüp Bu kalyon, ler üstün gelmişlerdi. On Multalhı gemisinden altısını, içlerinde Ka- | sair ganaim elde ederek hepsini de va Cehennem deniler o büyük kıl: !ı,lı_ınbıılu(g.öndeml;ri. Murat Reiş | Murat ve Rüstem reisler adasında konuşuyorlardı. Venedikli sövalyenin kızile bu adaya saklandığı zannediliyordu., yük bir kalyonuna (Kara cehen - | rat Reis, 6 gün bu kanlı HİKÂYE aranlıkta iki gölge (* üucü seyfadın devam) — Sen bu karıyı derhal boşama- hsın... — Tabil, Sedat; netice ö cak., — Biz bir cürmü meşhüt yapa- hm.. Bir gece onları bastıralım.. Derhal Calibe evi terketsin. Ben bu işi üzerime alırım.. Sen karışma.. Yalnız, Calibenin yine komşuya, diye, dışarı çıktığı akşam, bana ha- ber ver, Üst tarafını bana bırak.. Nuri ile daha bzir saatten fazla konuştuk.. O gitti. ... Üç akşam sonra idi. Nuri, kan ter içinde geldi, ellerime sarıldı: — Sedat, dedi, koş. Yine ağacın altında buluştular.. hem de, ah, hem de yine o karanlık tarlaya doğ. ru gidiyorlar.. kaş.. koş arkaların- dan.. Hemen yerimden fırladım. yu siyah bir elbise giydim.. Yüzü - mü siyah bir şeyle sardım. Ne o- lur, ne olmaz, dtye yanıma taban - camı da aldım.. Kapıdan çıktım.. Â- | deta koşarak tarlaya daldım. Bir | kaç yüz metre ilerde iki hayal var- | dı. Ağır yürüyorlardı. Ayakları - mın ucuna basarak takip ediyor - düm.. Sol tarafta bir hendeğin içine girdiler. Oturduklarını farkettim. Bereket yüzleri bana dönük değil - di Usulca sokuldum.. Beş on adım | kalmıştı. Şimdi fısıltılarını duyu - yordum.. Bütün âsabım titriyordu. Elimden bir kaza çıkacaktı. Taban- camın emniyetini açtım ve bağır- dim: — Davranmayı İki gölge birden kalktı. döndüler.. Mehtap, kadının yü de bir elektrik lümbası olmuştu, sanki.. sonra, Nurinin hizmetçisi İkbalin yalvaran ve ağlayan sesini duyuyordum: — Ah, kuzum Sedat Bey, Hanım- glendirin elbiselerini giydiğimi söy- lemeyin sakın. Reşat Feyzi Bana - makinesini tekrar — havalandırdı. 'Tarn © halde iken karşısına bir İtal- yan tayyaresi çıktı. Urturbi yaralı halile bu düşmanla başa çıkamıya - cağını anlayınca, tayyaresini bü - tün sür'atile düşman tayyaresinin üzerine sevketti, İkl tayyare hava- da şiddetle tosladılar ve her ikisi de paramparça ve alevler içinde yere ı | | ola - Iı"— : Vezirler Kaptanpaşayıdinlediler düştüler, İşle Urturbi son düşman tayya- | resini de bö ü e düşürmüşt | yorlar, fakat onun da KANUNİ $ No. 65 Yazan : Nedim Refik —————-_' ÜLEYMAN İÇiiııkü Radosu almanın kolay olmıyac?” | ğını bu vezirler daha iyi anlamışla © zaman siz de üçüncü olarak | ölünceye kadar borçlu kalacağım bir insan olacaksınız. — Bana borçlu olup olmamak iş değil. Bana daima sadık kalacağına yemin ediyor musun? | Yakup yemin etti. Ali Şavkat ö- l nun yemin ederken aldığı yetine bakarken, yeri, gö- | ğü bu yemine şahit getirmesini sey- | rederken kendi kendine: | | | | | Yemine çok büyük bir ehem- miyet ve kudsiyet verdiğini bildi- ğim için bu kadar ısrar edişimde haklı imişim. Bunu şimdi çok iyi görüyorum, bu genç çocuk ettiği | kolay kolay bozabilecek gi- | » Diyordu. O gün divan toplanmış, Sultan Süleyman, arzedilen fikirleri din- liyor, vezirlerine söz vererek, on- | iarın ileri şürdüğü — mütalpaları kendi muhakemesile ölçerek son ve kat'i kararı kendine saklıyordu. | Kaptan Pâşa söz söylüyordu: — | — Padişahım, âcaba başka han- | gi bir harpte şimdiki kadar şanü | şeref kazanmak fırsatı kendini | termiştir?. Ne duruyoruz?, Rados V adasındaki kâfirlere hadlerini bil- dirmek zarnanı gelmiştir. Kaptag Paşanın bu sözleri zaten padişahın maksadına, emeline çok | muvafıktı. Şimdiye kadar daha | evvelki padişahlara nasip olmamış bir muzaffçriyet istiyordu. Bu mu- | zatferiyel te Radoş şövalyelerini ortadan kaldırmak, &dayı onlardan almak ve onların korsanlıklarma nihayet vermek idil. Kaptan Paşa çok etrafh bir su - rette anlattı ki Rados adası bu kof- sanların elinde kaldıkça, değil yal- mız Anadolu sahili, fakat bütün deniz yolları tehlikede kalıyor de- mekti. Rados şövalyeleri, adayı son derece iyi tahkim etmişlerdi. | Kaptan Paşa tekrar tekrar anlattı: — Rados ele geçti mi Akde, bütün sahilleri elde bulunmuş de- mektir, İstanbula malik olan dev- let, Radosu mutlaka almalı. Diğer vezirler ise Kaptan Paşaı- yı dinliyorlar, seslerini —çıkarmı - e iş- hallerinden an- Radosu almak rdi dr kolay olmıyacağını bu vcl"“"”' ha evvel anlamışlardı. Faktt şah gençti. Büyük bir zaferit esi daha şimdiden gözlerinin ? de canlanıyor, Radosu almali büyük bir muvaffakıyet ve #DT kazanılacağını düşünüyordu. Ü için kendi duygularına krf'“:in olan Kaptan Paşanın sözlerini için tasvip ediyordu. * ğ Pıdı;n.'îı getirilen malümata &” re, Rados kalesinin bir tarafi !'r kılmış ve harap olduğundan, ":n_ nın tamirine girişilmiş ise de U mesi için zaman lüzumdi. — İŞİE fırsattan istifade ile hemen.. çaklır İhtiyar Piri Paşa fikrini S# | mayı doğru bulmadı. Rados * rinin müşkülâtından — bahstt vaziyeti Anlattı ve doni daha evvel hazırlanması, wrî! duğünü söyledi. Lâkin Piri S Yaşlanmıştı. O yaşta insanlar ©* saretten ziyade akıl ve tedbir tine giderler. Halbuki padişah $7 idi. Kalbi azim ve cesavet iSt€Y işleri seviyordu. Pirl Paşa eskİ şehzade Süleymana hocalık ti. Şimdi padışah eski hocasın! $ beğeniyor, çok sayıyor, fakât 3r tık, gençlikle ihtiyarlık gibi. C irade ve murakabesi altındâ Kü lüzum görmüyordu,. i ve Bi işler, genç düşünceler, gett ” Zzim ve cesaret! Piri Paşanm #ikti soyuna tıı: dinlerdikten aonra ona verilen vap şu oldu: — Ey muhterem vezir?. R”::: alınmak isterken yalnız beybtt? bir ümit ve hayal ile hareket “n miyoruz. Bir yeri harple .ı!mi'“* yalnız cesaret işi olmayıp akil Çi tedbirin de ne ka zam olduğu nu bilmez değiliz. İşte “.nmmî' kân Sultan Selim Han zamanındt Rados alınmak istendi. Fakat PS ” dişahın ömrü vefa etmedi. ÖnA h'_ zırlanırken padişah ecelin eline .'" kasını kaptirdı. Sultan Selim B* dosa gayet mahir ve hezarı fen # Yahudi göndermişti ki bu m'm, Musevi orada yerleşmiş ve daifii - ö ne dalf padişaha malümat gönderir olmüf (Devamı ver) savaşta ellisi şövalye olmak üzere beş yü Murat Reiş den fazla esir almış ve 160 top ve —a Akdenizde bir korsan tunuyordu. Yaralandıktan bi xonra öldü. Ve ölüsü Rodos adasına bırakıldı. | Rodos adası elir ken, türbesi her zeman Türkler ta- rafından geçen gemiler | ramanının mezarimi saygı ile se « lâmlarlardı. Adı deniz tarihimizde büyük bir yer adlan Murat Reisin yazılmamı " »| tetkik. edilmemiş, görülmemiş ne kadar çok hatıraları, akınları ve korsanlarla çarpışmaları vardır. İ- talyada yeni neşredilen bir deniz is- tatistiğinde: (Murat Reis kader de- nizde dolaşan ve çarpışan hiç bir kaptan yoktur!) kaydını iftiharla gördük. s Günün tarihçileri ve münekkit. leri bize bu - tefrikamızda neden (Kara cehennem cengi) nden uzun boylu bahsetmediğimizi sorarlarsa, onlara şimdiden kısaca şu cevabı veriyoruz: | — O şerefli cengi yazmak şere - | fini size bırakıyoruş, Biz, okuüyucu- larımıza bu tantnmış deniz kahra manıntn gençlik çağlarında yaptığı tkın ve dövüşlerden bahsedeceğ Başkaları gibi tarih yapmak iddia- sında da değiliz, Sadece, şimdiye adâr üzerinde pek öz dürul!müş, hiç durulnunu; t ' ları gü ğ icine zde bulunur - | okuyucularımı sunmaya çalışd cağız. CRLAL CENGİZ Birinci kısım Kumsalda bir konuşm? İki arkadaş (Issız Ada) nın KWT sahında hızlı hizlı konuşuyorlardi şövalyenin kızın! ya kaçırmışlar.. Doğru mu #67 — Balıkçılar saklıyor.. Kin'“_,: nin ağzından bir şey öğrenmek bil olamadı. a Hiler onu çiğ — O kadar — Ne diyorsun, Z en düşmüş bir melek gibi &” ne baktıkça, BÜ 'a gelmişsör * insan yi neşe bakmış gibi gözleri kant yormuş. < K — Gözlerinle görmüş gibi MRİ bediyorsun.! — Böyle süylüyarlar.. Onu tAfT yan bir balıkçı var buradâ K — O balıkçıyı elde edemef yiz? n İ — Elde etmenin ikj yolu Vaf para, yahut sopa ile, K Murat Reis yüksek sosle güldür ele geçirirsek laşacak. — Venedikli şövalyoyi Kuti kolayca ele geçirebileceğimizi j YA | miyorum. Fakat bana öyle BELL > A 5 bu * | yor ki, mağrur Sinyor da klanmıştır Bç e bir şüphen varsö, zından önce babasını arayâlım- a a olmaz.. Şövalyeyi çabuk enediklileri çok ola getirmiş ve çok kola ğız. a — Şövalyeyi İstanbula ıw"”üvg: k, kaptan paşanın da tevet”l hünü kazanmış ve bu "