O4—SONTELGRAF- 18 Haziran 1937 Alman Hariciye nazırının son ziyaretlerine cevap -— HIKAYE - Küçük itilâfın petrol ihtiyacını Ro.- Yazan Zeki Cemal B ; manya, silâh ihtiya- — cını da Çekoslovakya temin edecek Çekoslovakya ile Romanya arasında askeri mühim bir anlaşma temin ediliyor i Çekoslovak başvekilinin Bükreşi ziyareti yalnız siyast — değil, aynizamanda askeri bir mahiyeti de haizdir |Bükreşmülâkatından sonraşim-, di Küçük Antant Başvekilleri| larasında yapılan konferansın! | neticeleri merakla bekleniyor İ Bir konferans ha« linde teplanmış olan Küçük Antant Beş vekilleri Stoyadinoviç, Tataresko, Hodra Lehimnın Cumhurreisi geçen hafta Bükreşe gitmişti. Öyle dendi ki artık Romanyanın Küçük itilAf içindeki vaziyeti değişmiş, o eski bağlar çaktan gevşemiştir; Leh Cumhurreisinin Bükreş seyahati Romanya Hükümetinin Varşovaya döndüğüne apaçık bir işaret sayı- labilir, İşte Bükreş seyahati esnasında alınan haberlerden, Avrupa gaze- telerinden mühim bir kısmının çı- kardıkları netice... Romanya payitahtı şu günlerde siyasi mülâkatların sıklaştığı bir yer oluyor. İşte şimdi de Çeköslo- yakya hükümeti reisi Bay Hodza Bükreşe gitmiş bulunuyor Bu sabah gelen Avrupa gazete - lerinin Pragdan alarak verdikleri malümata göre, Bay Hodzanın Bük- reş seyahati resmen bir nezaket - ten başka bir şey değildir. Çünkü daha evvel Romanya Başvekili Bay Tataresko da Praga gitmişti. Şim- | di o ziyareti fade etmek icabedi - yormuş. Bunun gibi, geçen eylül- da Romanya Kralı Praga gitmişti. | O zaman Kftai, Çekoslovak Başve- kilini davet etmiş. Şimdi işte hep bu davetlere icabet için bu soya- | hat yapiliyor; deniyor. Fakat yine Avrupa gazetelerinin Prag muhabirlerinin verdiği ma - Tümatı takip edelim: Bay Hodzanın Bükreş seyahati - nin siyasi, askeri ve iktısadi üç tür- ü sebebi vardır. Evvelâ siyasi t raf: Bükreş ziyareti bittikten son- rTa Küçük İtilâf devletleri arasında bir konferans toplanacaktır. Bay Hodza, İngiliz Kralıran' tac giyme | merasimi münasebetile Londraya | gitmişti. İşte şimdi Bükreşe giden başvekil, Londradaki mülâkatları - nın neticesini de Romanyalılara an- Jatacaktır. Sonra bu ziyaretle Kü- Çük İtilâf'ın sağlamlığı bir kere | daha teyit edilecektir. Daha sonra da Alman Hariciye Nazırının geçen hafta Balkan Merkezlerini ziyaret | etmesine bu suretle bir cevap ve- rilmiş olacaktır. Askeri cihete gelince: Çekaslo « vak Başvekiline erkânıharbiyeden de bazı ileri gelen mütehassıslar refakat etmektedir. Keza iktısadi Müzake neticelendirmek için Yde bazı iktısat mütehassısları bera- ber: bulunmaktadır. Bundan bir kaç hafta evvel Yu. göslavya Erkânıharbiye R neral Mariç Çekoslovaky rek uzun bir tetkik sey: Mıişti. Umümi harpten sonra vü- cude gelen Çekoslovakya Cumhu- tiyeti on sekiz genedenberi vetini vererek milli müdafaası için lâzım olan şeyleri hazırlamakta - dır. Onun için Çekoslovakyada pok çok silâh ve mühimmat fabrikaları vardır. General Mariç Çekaslovak- yaya geldiği zaman, bu silâh fab- rikalarını biret birer gezmiş, bü - tün teferruat hakkında malümat almıştır. Şimdi Bay Hodzanın Bükreş se - yahatinde Küçük İtilâf'ın askert vaziyeti de konuşulmuş, Küçük İti- lâfı teşkil eden Çekaslovakya, Ro - manya ve Yugoslavya arasında as- keri sahada nasıl bir teşriki mesâl temin edileceği görüşülmüştür. Çekoslovak Başvekili, Pragdan Bükreşe giderken seyahati uzat - mıştır. Prag ile Bükreş arasındaki kuş bakışı 1300 kilometrelik me - Safeyi göçmek için Başvekil 36 saat- ten © a bir yolculuğa Tüzum gör- r. Çünkü Çekoslovakyayı baştan başa dolaştıklari sonra, Ro- manya. ile Çekoslovakyâ arasın - daki Müşterek hudut şeridini aş - mak suretile Romanyaya gitmeyi Muvafık görmüştür. Çekoslovak - yanın coğrafi vaziyeti gözününe ge- tirilir de haritaya bakılırsa Başve- kilin bu seyahatinin ayni zamanda askeri bir tetkik demek olduğu da kendiliğinden Mmeydana — çıkıyor. Edebi Roman No: 30 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz ——— Prensesin konağı öyle değişmiş | ki Neye benzetoyim bilmem ki: 20 hci asırda bir Babilon minyatürü Adını bildiğim, bilmediğim çeşit milletlere mensup bir sürü erkek, kadın, bu - salonlarda türkçeden başka ber dilden konuşuluyor. | Yalnız ben, prensesle türkçe konu- Şuyorum. Eski nazırlardan birisine ilk de- fa burada rastladım, Yavaş yavaş, fakat gramere uygun bir ingiliz. ©e konuşuyor. —Anlaşılmaz bir a- dam, Beş dakikası dehşetli kibirli, beş dakikası dehşetli dalkavuk. Beş dakikası hoppa. Beş dakikası bir Protestan papazından daha tiddi. Güzelce ve sevimli. Ne yazık — Hi kültürü pek entipüften, Çok ya- van mevzular buluyor. Buldukları» nı da yavan yavan geveliyor. O kadar ehemmiyet verilecek bi. Tisi olmadığı için geçiyorum. Fakat bugün iki tip pek hoşuma - gitti. İkisi de erkek. Birisi sütsüz çiko- lata renginde, uzun boylu, geniş omuzlu, Amerikan beksörlerine benziyordu. Yukarı Sudanın bü- yük zenginlerindenmiş. Adı bir tuhaf; Ras Feddan. Ötekisi büsbütün kuzguni. Mar- sım mı marsık. Rengi doktor kabine- lerinin kapılarındaki cilâlı siyah Tevhalar gibi parlıyor. Göz bebek- leri kara boncuk. Gözlerinin akı donuk mavi. Göz pınarlarında bi- rer damla kıpkızıl kan, Orta boylu, atletik bir vücudü var. Öyle şık, öyle şık ki eğer beyaz olsa bütün Başvekil bu suretle Macariştan hu- dudunu da dolaşmış ve öndan son- ra Romanya ve Çekoslavakya gibi Küçük İtilâfın iki devletinin bağı olan yolu takip etmiş bulunmak - tadır. Küçük İtilâfın bu iki devleti ara- sında askeri ve iktisadi biribirlerine olan ihtiyaâlarından çok bahsedii mektedir. Son zamanlarda k bir ehemmiyetle bahsedilen bir ik- tısadi anlaşma vardır. Evvelce Bay Tatareskonun Prag ziyareti üzerine neşredilen resmi | bir tebliğde iki memleket arasında iktısadi bir anlaşmadan bahsedil - mişti. Bu anlaşma iki mem- leket için elzem olan şu iki şeye alttir: | — Petrol; 2 — Silâh ve mü- | bimmat, Asker! noktal nazardan çok ehem- miyetli olan bu anlaşmaya gö petrolu Romanya temin edecek, Çı koslovakya da var küvvetile silâh | ve mühimmat yapacaktır. Çekoslovak Başvekilinin Bükreş. teki mülâkatları bittikten sonra res- mi bir tebliğ neşredilecektir. Ondan sonra Küçük İtilâf konle- ransı toplanacaklır. Bu konferanstan sonra da bir teb. liğ neşrolunmak âdettir. Alman Hariciye Nazırının Bal - kanları ziyaretine karşı Çekosla - vak Başvekilinin Bükreş seyahati, bir cevap teşkil elmesi nazarı dik. kati celbedip durmaktadır. Bilhaş- sa Alman Hariciye Nazırının Bu - dapeşteyi de ziyaretinden sonra Kü- çük İtilâf devletleri, son vaziyeti sinema delisi kızlar âşık ola Bununla beraber prensesin salonun- daki kadınlardan bir çoğu ikisinin etrafında pervane, Bu tam mar - sıkla yarım marsığın sırları nedir ki o kadınlar ikisine de yiyecek gi- bi bakıyorlar? Egzotizma değil. Başka bir şey ki ben anlamıyorum. Merdiven başındaki paravanın ar- kasında garip bir sahne gördüm, Madam Culya Matarano marsık Fettahın boynuna sarılmış zangıt zangır titriyor. Kara Fettah Beyoğ- lunun bu en güzel Musa kızını is- tiğna ile itiyor, istemiyor, o ittik. çe Culya sülükleşiyor, keneleşiyor ve titriyordu. Birisi koluma Prenses: — Bırak, dedi, Fettaha çıldıran. lar çoktur. Fakat kudretin asıl kaynağı Ras Feddandadır. — Ne demek istiyorsunuz? — Cülyanın saldırışını hayretle seyrediyordun. Hayretini — zider - mek için söylüyorum, *” — Ben bir şey anlamıyorum. — Tabii anlamazsın. Çünkü ka- l b 5 girdi. Baktımı daha yakından tekibe mecbur ol » muşlardır. Macaristan, bir an evvel muahedenin ağır şartlarından kur- tularak silâhlanmak istiyor. Al « manlar, şimdiye kadar gâh Bük » reşe, gâh Belgrada son derece gü ler yüz göstermişlerdi. Bundan Ma« carlar endişeye düşmüş, bir gün | Macaristan aleyhine Almanyanın Rom: ber olması ihtimalini düşünmiye başlamışlardı. Alman Hariciye Na- zırının Budapeşte ziyareti şimdi bu endişeleri dağıtmış, diye söyleni - yor. Son gi Macar — gazeteleri Fon Nöyratın Macar payitahtım zi- yaretinden o kadar memnun gö « yorlar ki, bu gidişle Macaris» 'a ve Yugoslavya ile bera - tanın silâhlanmak hususundaki ar- zusuna Almanyanın son derece mü- Zaheret edeceğini söylemekten ken- | dilerini alamıyorlar Macarların meşhur gazetesi olan Peşter Löyd yazdığı hararetli bir makalede Fon Nöyratın beyanatını teisir ederek şöyle diyot «Alman haricf siyasetini idare e- y zalın beyanatını dinlerken her Macar, son derece memnun olmuştur. Çünkü Maca - ristanın adalet için giriştiği müca: deleyi, Almanyanın son derece te- veccühle karşıladığını söylemiştir. Bundan - anlaşılıyor — ki, — artık Orta Avrupada sulhunu teminin « de Al a lâzım ge- ve riayeti gösterecek « Görülüyor ki, Küçük İtilât son günlerde pek ziyade dikkati celbe- decek bir hale girmiştir. din değilsin. Günü gelince sen de anlarsın. İkisinin belki pürüz â- #ığı var, Şimdi Perapalasa git, bü- yük salonda biribirine, biribirini öldürecek gibi bakan on beş yirmi kadına tesadüf edersin ki ya Ras Feddanı bekliyorlar, ya Fettahı. Fakat ben onları reçete gibi saklar ve kullanırım, — Reçete gibi mi? — Evet. İsterik dostlarımı teda. vi eden bir reçete gibi. Onlar da bana son derece itsat ederler. — Bu Fettah kimdir? — Habeş İmparatoru Mereliğin baş mabeyincisinin oğlu. — Burada ne işi var? — Harbi umumide Paris sosye- tesinde büyük sükse * yapmıştı. Zengin ve nefsine düşkün adam, — At buyurunuz Prenses, sizin | bunlarla ne münasebetiniz var? — Bu benim sırrımdır. Daha doğrusu Zekeriyya sofrasının tılı- sımı bunlardadır. Bu geceki Ze- keriyya sofrasında bulunacaksın, Her şeyi değilse de, mühim bir kıs- manı anlıyacaksın, Şimdiye kadar SAT YA Ş ü İ|-rine düşmezlerdi. Sarahat | tüm. Evime kaçmaklığım lüzım ge- zum var? Kaldım E vkaf müdürlüğünden tekaüt o- | lup köşesine çekilen Hacı Hüs- Rü, kızlarının talim ve terbiyesine fazla ehemmiyet vermedi. Birer sene fasıla ile ortamekte- bini bitiren Sabahat, Melâhat, Ne- | bahat, Nezahat'e de ayni şekilde tebrikte bulunup alınlarından öp- | tükten sonra aâynen şu nasihatı ver- di: — Kızım. Tebrik ederim. Berhü- dar 6l. Ana, baba duası almak çok iyidir. Ben memnunum. Allah ta seni memnun etsin. Artık evde ba- ba ocağında otur. Ev işlerile uğ- raş. Yarın bir ev bark sahibi olun ca sıkıntı çekme, Filhakika dört kız baba sözü tut- tular. Evde oturüp yemek - pi- şirmesini, dikiş dikmesini hattâ bü- yük annelerinden oya yapmasını bile öğrenciler. ... Fakat.. kızlar her sene birer yaş daha büyüyüp güzelleştikçe.. kan- ları yanıp tutuştukça etraftaki de. likanlıları da yakıp kül etmiye baş- ladılar. Hele dördü de ayni renkte ve ay: ni zevkteki elbiselerini giyerek pi caddesine çıkınca, herkesin takdir nazarlarını üzerlerine çekti. ler, İstanbulun âdeti malüm.. Gü- zel kız gören anneler, içini çeker, (Oğluma lâyık gelin!) diye titrer. Adres almak sevdasına düşerler. Delikanlı (enfes parçalar) diye Rüzel kadınların peşine düşerek e- | vine kadar takip ederler. Kimin ne- si olduğunu öğrenirler, İşte bu dört kızkardeş için de böyle oldu. Her gezmeye çıktık- Tarı gün birkaç öşik buldular.. Ni- Kayet iş o derece dallandı, budak- Tandı ki.. Hacı Hüsnünün evi etra- fında günün her saatinde birçök 3- şıklar iç çekerek dolaşıp durmiya başladıla: Fal gördüklerin, işin dış yüzü idi. Bu gece İç yüzüne biraz gireceksin. Onun esrarı bektaşi sırrına, ne mason surıina benzer, Büsbütün başkadır. Ondaki ruh cazibesi hiç bir şeyde yoktur. Prensesin açık saçık — konuşma- sına kızdım, Biraz da nefret et - tim. Fakat esrarengiz bir şeyi an « lamak, bir sır keşfetmek.. İşte insanların zaafı burada. Dinler e- ğer mistik ve misteriyöz birer ma- hiyetle olmasaydı, insanlar peşle- | insana yavan geliyor. Ben de bu zaafa düş < lirken, asıl Zekeriyya — sofrasının esrarengizliğini öğrenmek cezbesi” ne kapıldım Şimdi bu satırları hiddetle, nef- Tetle iç bulantısı ile yazıyorum. Fakat bunun suçu hiç kimsede değil, bende. Aklı başında, 22 ya- şında bir kızım. İrade benim. Ser- besti benim, Ben kalmıyacaktım. Bir küçük defter içinde üç beş satırla uzun bir ukalâlığa ne lü - işte.. | sofrasından başka bir şeY zım gelirse, kızların o kadar =;':' ve o kadar asil tavırları vardi Zengin, fakir, güzel, çirkin DU bif dar delikanlı arasında ’"çmed*' tanesine ehemmiyet bile VETİ mektü? yerini İ$” ler, Hepsinin söz atmalarını. göndermelerini, göz süzmel tihfafla karşıladılar. Bu kadar naza çeki şüphe uyandırır. Mahallenin âcuzel, Hİ koyanlar bin bir rivayet çı)wfı Fâkat hiç birisinin de doğru ©İ dığı derhal meydana çıktı. ... me de birif eri, kızlara Bİt Hakikat hiç te böyle değıldıı- Dört kız yalnız kalınca elden ele L fatoğrafa - bakıyorlar. Mh'wıl:' sızlıyorlar, saklanan mektuplar A karıp saatlerce okuyorlar... yiR Biribirlerine dert yanıyorlare Bu ne olacaktı? Cai En büyükleri Sabahat; bir #0 kizkardeşlerine: gtar — Çocuklar.. dedi, ablaniz :m' tile şu teklifi yapacağım.. Mu meri hepimiz seviyoruz. M_un'“_mı_, de hepimize gizli gizli göndefti olduğu mektupları adeta kopı yazıyor. Yalnız serlevhalarını VE ” simlerimizi değiştiriyar. Biz, onun bütün rolle Ka dik. Şimdi onun bu hareketint Hİ şı ben bir çare düşündüm B""d.ıı rer Muammere mektup yazma' aramızda bir kur'a çekelim 4 gTe Kimin üzerinde kalırsa M"'ır mer ile o meşgul-olsun. Biz dt V geçelim. v Dört kız bunu kabul etmekte reddüt ettiler, ; ,,vııl Çünkü, hepsi de Muammeri derecede seviyorlardı ğ Nihayet aradan haftalar :4_3 Muammerin gönderdiği — KOP' mektuplar kızkardeşlerin elin, çince hepsi birden nefretle usülünü kabul ettiler Ye Kur'a çok heyecanlı oldu. rini öğret” Bu “günahırı; gizl bir dit çinde kendi kendime itirat € liyim. Bu sayfaları het 3ÇIŞ çirkin - satırları birer şamar K” yüzüme çarpmalı. Yanlış V€ ae tıksız hareketim bu - süretle (€ lanmalı. K Ökrendiğim hakikat ŞF ”'ı';m riyya sofrası ne niyet '”M,. ne adak masası, ne de abtallar O lantısı. Bunlar hep işin d'? Asıl içyüzü bu sofranın bi ü hi e ğidir. Bu Şelat her münasil kimdir. yindeki Şelat nedir? Kem sala d çusü esrarı da çözdüm. Daha yağelı prenses artık bana emmkn“:',,ıın' çin hepsini değilse de bi öğretti. gailafi” Kem sala Zekeriyya "’;__ F nın arasında kullanılan nel'"" dir. Ne bir müstakil dil, K rikat rumzu, Sadece ve şifre,