e 8O NTELGRAF —-12 Hı.ııı'ın 19387 KANUNİ SÜLEYMANI| Yazan : Nedim Refik No. 44 A Bilâlin hiç anlamadığı dillerden bazı şeyler okun- du. Okunan şeyler bitince, hücreden dışarı çıktılar Öbür akşam sizi beklerim. Şimdi bu genç, dinç adama kar- şı biz de yemin edelim ki, verdiğimiz sözden dönmlyeceğlı' , ihtiyar başile hürmeti celbeden bir adamdı. Fakat ne o kimse ile görü- şüyor, ne de kimse onu arıyordu. Çok şey bildiğine şüphe yoktu. Hele dünyadan bu kadar uzak ya- şıyan bir ihtiyarın Bizansı deviren galip Türklerin dilini pek iyi öğ - renerek çok iyi konuşabilmesi bu keşişin eskiden dünya işlerine hiç yabancı kalmamış bir adam oldu- gunu anlatıyordu. Eskiden kilise köşesinde dünya işlerile çok meş - gul olmuştu. Fakat şimdi bu met - rük, harap, büyük ağaçlar arasında kaybolan manastırın içinde acaba dünyadan hakikaten el çekmiş bir adam mıydı?.. * Bulunduğu daracık hücrede ya- nan bir tek kandilin ışığı İle elinde kocaman bir kitabın iri harflerini gözden geçiren ihtiyar dışarıda ayak sesleri olduğunu işitince kitabı bı - raktı. Kendi kendine: — Bu gelen Hintli olmalı, de - di, karanlıkta hiç şaşırmadan beni bulabiliyorlar.. Çok geçmeden Parhalının yanın- da iki kişi ile geldiğini görünce ke- Şiş tahmininde yanılmadığını gör- mekle beraber gözü bağlı Bilâli işa- retle: — Bu kim?.. ben tanımıyorum! Der gibi Parhalıya baktı. O der- hal: — Bizim buraya define aramıya geldiğimizi öğrenince beraber gel- mek istedi. Biz de beraber getir « dik; dedi. Sonra keşişin manalı bir Bürette elini sıktı. İhtiyar; — İyi ettiniz, dedi, aradığımız delineyi bulmaya çalışalım. Yalnız okunması lâzım gelen tılsımı okür- ken bu yabancı adam yemin et - sin, Çıkacak defineden hissesine dü- şen ile kanaat edecek, fazlasına ta- mahkârlık etmiyecek. Eğer define- yi bulamazsak gözü bağlı olan bu yaban raya geldi biç kimseye söyle- miyecek. Eğer bunların hiç birine Tazı olmuyorsa buradan gözleri bağ- h olarak çekilir, gider. Alır götü - türsünüz, kendi kendine yolu bu- lacak bir yerde bırakırsınız. Parhalı Bilâlin kolunu dürterek: — Nasıl, dedi, yemin eder misin, yoksa buradan seni götürelim mi?.. Bilâl düşünmüş, kararını vert - Mmişti: — Yemin etmiye hazırım, dedi, çıkacak defineden hisseme düşen ile kanaat edeceğim. İsterse bir ö- küz boynuzu çıksın. Eğer hiç bir şey çıkmazsa ben buraya geldiğimi kimseye söylemiyeceğim. Parhalı ile keşiş, gözleri bağlı lâlin ettiği yemini dikkatle di lediler. Diğer Hintli put gibi dur- Mmuş, dinliyor, fakat konuşulan şey- lere alâkadar olmuyordu. Bülâl her türlü yemini tle onları temin ettik- ten sonra Parhalı: — Çıkacak define, dedi, üçe ayrı- lacak: Bir hissesi Sultan Süleyma- ma verilecek, bir hissesi Hindistari dan buraya gelen Bahadır Sahibin kızına ayrılacak, üçüncü hisse de bizim aramızda taksim edilecek.. «Hindistandan gelen bahadır Sa- hibin kızı» sözlerini işitince Bilâl Bayri ihtiyari sarsıldı. Bunu anlı - yan Parhalı keşişe dedi ki: — Senelerdenberi aranan bu de- finenin bulunacağına beni inandır- dığı kadar siği de inandıracak çok bayırlı btr şey oldu. Defineyi bize haber veren kitâbın dediğine göre bunu arıyacak kimseler yedi kişi olacaktır, Fakat yedinci kişiyi bul- mak için vakit geçecektir. Çünkü bu yedinci adam çok cesaretli, hiç bir şeyden korkmaz olduğu kadar gözü de tok olacak ki, hissesine ra- zı olsun. Şimdiye kadar bize bu ye- Mmini edecek yedinci adamı bula - madık. Bu akşam benim karşıma çıkan bu gözü bağlı adamı başım- dan savmak için kendisini* tehdit ettim, olmadı. Bir şeyden karkmu- yor, benimle beraber geölmek isti - yordu. Para vererek savmak iste- dim, gene olmadı. İşte böyle gözle- rini bağlatarak buraya kadar gel- di. Bize yemin de etli, Onun için kendisi tam aradığımız adamdır ka- Heatindeyim, Bununla yedi kişiol-. İ buradan gidecek, fakat bu- | duk. Burada dört kişiyiz. Diğerle- rimizin bulunmasına bu gecelik ihs tiyaç yoktur. Sonra Bilâlin arkasını dostça sı- | vazlıyarak: — Ayağın uğurfu olsun, dedi, işte yine tekrar ediyorum: bir hisse pa- dişahın, bir hisse Hintli kızın, bir hisse de biz yedi kişi arasında tak- sim edilecek.. — Okunması lâzım olan şeyleri okuduktan sonra ilk kazmayı bur gözleri bağlı adam vursur Bunu ihtiyar keşiş söylemişti. Sonra Bilâlin hiç anlamadığı dil. Terden bazı şeyler okudu. Rumca, İbrani ve Süryani dillerinden ezbe- re okunan bazı parçalar bittikten sonra ihtiyar keşişin işaretile hepsi hücreden dışarı çıktılar. Gözleri bağlı Bilâlin kolundan tutan Hintli onu ağaçlar arasindan bir yere gö- türdükten sanra eline bir kazma vermişti. Parhalı: — Vur, dedi, bir, iki, üç. Sen hep vur.. Bilâl nereye vurduğunu görmi - yerek mütemadiyen kazmayı in - dirmiye başlamıştı. Yalnız vurduğu f yerin sert, taşlı bir yer olduğunu kazmanın gördüğü mukavemetten | | anlıyordu. Onu gözleri bağlı olarak | böyle uğraşır gören keşiş Bilâlin | kuvvetli bir genç olduğunu anla - maştı. Parhalı ile arkadaşı bunu da- ha evvel öğrenmişlerdi. Maamafih Parhalı: — Artık yeter, dedi, biraz da biz | kazalım. Parhalı bir müddet . kazdıktan sonra diğer Hintliye verdi. O da'bir | o kadar kazdı. Keşiş: — Bu akşamki iş bu kadar, dedi. | Yarın akşam, diğer üç arkadaşımız | gelir, onlar da kazar, Öbür akşam si-| zi beklerim. Şimdi bu genç, dinç a- | dama karşı biz de yemin edelim ki, | kendisine verdiğimiz sözden geri dön- | ğ miyeceğiz. Ayrılacak üç hissenin üçüncüsünü yedi kişi müsavi pür çalara ayıracak ve bu hisselerden | biri bu gözleri bağlı cesur, kanaat- kâr adamın olacaktır. Kendisile hiç bir kavga çıkarmıyacağımıza biz de kendi kitabımız üzerine yemin ode- lim. Bilâl, yüzünü görmediği keşiş ile (Devamı var) | görn Okuyucularla Baş başa İş takip Eden bir Vatandaş Bir okuyucumuz yazıyor: «Resmi dairelerde mesal saatleri muayyendir. Resmi dairede işi olan, iş takip edecek kimse, bizzat ken - disinin o saatlerde diğer bir tarafta miye mecbur olduğu vazifeyi elbette göremez. Bunur dalrede işiniz vârsa, bu işinizi sü- ratle bitirerek, kendi işinizin ba - şına dönmek istersiniz. Çünkü, öte tarafta işiniz sizi bekliyor. Fakat bir nokla var: Geçen gün bir yerde işim vardı. O milesse: de işlere öğleden sonrada bakıldığı gazetelerde halka ilân edilmişti. Böyle olm rağmen, saat ta - mam 14.15 de, işi yapacak zat; şapka- sını giymiş gidiyordu. Halbuki, pay- dos vaktine kadar orada oturması ve müracaat ödeceklerin işlerini » Mecbur olan bu zat, er - ken gittiği için de kimseye karşı bir mes'uliyet hissetmiyordu. Her vatandaşın muhtelif devlet üsire - lerinde işi olabilir, Ve bir işini tas kip etmek mecburiyetinde kalabi - Devlet,; maaş vererek, diğer ba- z vatandaşları memur yaparak © işlerin görülmesi için tavzif etmiş- tir, Sabah ve akşam tam muayyen saatte dalrelerde iş başlamalı ve işe nihayet vermelidir. Aksi hülde, iş takip eden vatandaşlar, öle tarafta, bizzat kendi yaptıkları işlerinin ba- şına geç gitmiş, © gün vazifelerini eksik görmüş olurlar 2 inci ASIR - Bulgaristan tayyare ile çilek ihraç ediyor | Parasız insanlar âşık |— arâavye | olan_ıazlar mı ? (3 inci sayfadan devam ) kadar aşk, temiz, manevi bir duy- | gu olarak bilinirdi. Halbuki, şim- di vaziyet değişmiştir. Bakın A - merikalı içtimaiyat âlimi, şu ori- jinal fikirleri ileri sürüyor ve di- yor ki: «— Bügün artık kuru sevda bir mânâ ifade edemez. Çüükü Ha - yatta en kuvyetli şey para olmuş- tur. Para ise her şeyin başıdır. Pa- rasız adam âşık olamaz. Fakir bir insanın âşık olduğunu di ne yapabilir? Eskiden aşk, parasızların, belki de işi gücü olmıyanların harcı idi. Fakat bugün öyle değildir. Bir kere para kazanmasını bilmiyen in- san, akıllı bir adam değil, demek - tir. O halde, akılsız adam, âşık ol- masını da beceremez. Aşk denen yüksek hisleri hazmedecek bir se- viyede değildir, demektir. Bugünün kadını, bir çak şeylere muhtaçtır. Bütün bu ihtiyaç - ları ise, para ile tedarik edebilirir. Parası olmıyan insan, bunların hiç birini yapamaz. Kadının ihtiyaç - larını alamaz. Alamayınca da, ka- din için, her fedakârlığı göze a - lafıyor, demektir. Halbuki aşkın harareti, kadın için her şeyi yap- tırtacak kudrette olmalı, imkân * sızlığı ortadan kaldırmalıdır. AŞK ARİSTOKRATTIR. Kadın, karşısındaki erkeğin, fe- dakârlık yapamadığını görünce, © erkeği sevemez. Bağlanamaz. O - hun aşkının hararetine inanmaz. Binaenaleyh, bilmukabele, kadın o erkeği sevemez. Bir gün gelecek ki, aşk tamamile aristokrat bir şey o- lacaktır. 20 inci asırda kadını oyulamak, 0- nu kendinize bağlamak, zannedil- diği kadar kolay bir iş değildir. Kadın hilkaten süşe, lükse düşkün bir mahlüktur. Evvelce kadını o - yaliyan tabiatın şairane manzarası, ve aşkı besliyen de tabistin ken- disi Tdi. Halbuki, bugün, insanlar Bgittikçe tabiatten uzak düşüyarlar, Şehirlerde, dar binalarda, apart - man duvarları arasında ömür sü- rüyorlar, Hayatında henüz bülbül sesi duymamış, gülü, dalı üzerinde ,görmemiş kadın, kız çoktur. Para aşkın miyarı olacaktır. Çünkü, çok Kkazanan insan, kadınları çok sev - miye azmetmiş insandır. Demek ki, çok çalışmış, kadınla- rı daha fazla sevebilmek için bir çok mahrumiyetlere katlanmış, ça- lışmış, çabalamış, yorulmuş, niha- yet zengin olmuştur. Artık, o insan için âşık olmak, kadınları sevmek bir haktır. Fakir, için ise, iş böyle değildir. Zengin erkek azimkâr, cefakâr ve kuvvetli demektir. Para da, aş- kın unsurları arasına — girmiştir. Nihayet aşk ta iktısadi bir hâdi- | se olmiyan böyün eğmiş bulunu - | yorr Amerikalının sözlerini dinlediniz | mi? Garabet deyip omuz silkmek | tarafını mı, yoksa, düşünmek, bu sözleri tahlil etmek tarafını tutuyorsunuz?.. mi | — Halkı tahrik etmek için eşi bu- lunmıyan bir adamdır, — Hatip midir? — Hayır, şöför, Mahalle Çapkını (* üucü sayfadın devam) Meğer bu ev, öteki evler gibi er- keksiz değilmiş. Karanlıkta ev sa- hibi böyle vakitsiz gelen misafiri adamakıllı islatırken İrfan yalva - rıyordu. — Allah aşkına müsaade edin de gideyim. O zamana kadür sesini çıkarma - dan yalnız dayak atan adarmın sesi | gürledi. - Öyle yağma yok. Bir yere gi- demezsin. İrfan başını kaldırınca kayın pe- derini gördü. Ve işte 0 günden sön- ra da evdeki kredisi bozuldu. Bu- günkü hali pürmelâle düştü. Avrupa — Sulhunün Devamı... (4 öncü seyfadan devam) ha çabuk dinleteceklerini zannet- miş olmalarıdır. Bununla beraber bahsi çok su götüren bir mümaka- şaya yol açmaktadır. Eğer Alman- müstemleke yanın elinde bulunup ta Umumi Harpten sonraki mağlubiyeti üze- rine alınmış - olan müstemlekeleri tekrar ona geri ve- rilse, bunlardan alacağı iptidat me- vad Alman; yaçlarına kâfi gelecek mi, gelmi « kendisinden ah — Bu eldideği otuz liraya yapa- maz mısımız? — Yapamayız, kırk liradan aşağı olmaz. — Siz yine otuz liradan yapınız, hiç olmazsa on lira daha az kaybet- miz olursunuz, İtizar — Yazımızın çokluğundan - dolayı (Kumar) tefrikamız bugün konas ıımıEıı. Özür dileriz. yecek mi? Almanyanın çok ilerlemiş olan sanâyiini besliyecek mevdddı ip - tidaiye bulabilmesi için bu müz- temlekelerin kâft gelmediği tddia ediliyor. Fakat ister öyle olsun, ister böy- le Bugün için gün gibi âşikâr o- lan bir şey vardır: Sanayi memle- ketlerinin mevaddı iptidaiye ih - tiyacı. Bu ihtiyaç onlar içih en ha- yati bir meseledir. Öyle bir me - sele ki, yâlnız bu devletleri meş - gul etmekle kalmıyor. Avrupanın her devleti bununla yakından, u- zaktan alâkadardır. Çünkü sul - hun devamı, bugünkü dünyada bu- na bağlıdır. K İşte dünyanın bugünkü siyasi va- ziyetlerini iyice takip edebilmek i- çin, yukarıda en son malümata gö- re neşredilmiş istatistiklerden çı- kır.ılın bu neticeler bilhassa Al- manyanın vaziyetini göstermek i- tibarile çok şayanı dikkattir. Yaş meyva ve sebzelticdrim sür'at ve tazelik istiyor Soğuk hava depclu Y7 r m#'! gonluk'da TNazı S Fayyareter yatniz harp vusttası değii, S ofya (Hususi muhabirimiz bil- diriyor — Son günlerde Bulga- ristan Avrupaya vagonlaf dolusu külliyetli mikdarda çilek ihraç e- dilmiştir. Şöyle ki bu mevsimdeki çilek mahsulünün 106 tonu Al - manyaya, 59 tonu Avusturyaya, 17 tonu Polonyaya sevkedilmiştir. Al- | manyaya ihraç edilen çüeklerin 5000 kilogramı ve Polonyaya da gönderilenlerin 1000 — kilogramı | tayyarelerle gönderilmişlerdir. Böylelikle bu sene Bul, dan taze olarak 183000 kilogram çi- lek ihraç edilmiştir. Seri nakil va- sıtalarile ihraç edilen Bulgar çi - lekleri Avrupada hemen satılmiş- lardır. Bulgaristanda kilogramı 2-3 le- | vaya satın alınan Bulgar çilekle- rinin kilogramı Varşovada 16 zlo tiye yani Bulgar parasile 320 leva- ya satılmışlardır. Bu sebeple bu ilkbahardaki Bulgar çilek ihracatı, Bulgaristana iyi bir para getirmiş- | tir. Esasen Bulgaristan, son zaman « | larda sebae, meyva ve üzüm ihra- | catına çok ebemmiyet vermek - | tedir. Yeni olarak satın aldığı Şip- | ka, Varna namlarındaki vapurl: le ve Tunadan Orta Avrupaya nak- bugünkü jhti « | liyat yapacak olan 8 şilep ile ti - caret filosunu bir kat daha kuv » vetlendirmiştir. Üzüm ihracatı için tamir ettire- rek hazırlamakta olduğu yüzlerce | vagonlarda ve yeni vapur ve şilep- lerde soğuk hava tesisatı da yaptırt- mıştır. Bu suüretle Bulgar sebze - | leri, meyva ve üzümleri hiç bozul- | madan beresiz, çürüksüz olarak | bundan sonra seri srette Avrupa pazarlarına gönderileceklerdir. ıda kaydedildiği gibi, lek ihracında tayyareler de kulla- nılmıştır. Alınan bu tedbirler ne- ticesinde Bulgar ihracatı son se - nelerde ve hattâ bu senenin ilk üç &yı esnasında çok artmıştır. Şöyle ki geçen 1996 senesinin birinci, 1- kinci ve üçüncü aylarında yapılan | 858 milyonluk Butgar ihracatı, bu sene bu müddet zarfında 441 mil- yön leva artarak 1,299,000,000 le - vaya çıkmıştır. Bu çoğalış yüzde $1 nisbetindedir. Bulgar malları geçen seneye nis- beten bu sene daha yüksek fiat - larla da satılmışlardır. Bu senenin ilk üç ayında 46 milyon levalık buğday, 60 milyon leva yekünun- da mısır, 14 milyon tutarında arpa, 7 milyon levalık çavdar ihraç e- dilmiştir. Bütün bu zahire ihracatı 127 milyon leva kıymetindedir. 'Tütün ihracatı bu sene İkinci - kâmın, Şubat ve Mart aylarında geçen 1936 senesinde ayni aylarda ihraç edilen 467 milyon levaya mu- kabil 179 milyon leva artmış — ve 646 milyon levaya çıkmıştır. Bu - na sebep te Bulgar tütünlerinin A- merika pazarlarında da satılması - dır. Yumurta ihracatı, bu sene Mart âyı sonunda 84 milyon levaya ba- liğ olmuştur. Geçen 1936 senesin- de ayni ay sonunda Bulgaristanda yumurta ihracatı, 76 milyon leva kıymetinde idi. Geçen sene 40 milyon levayı bu- lan kesilmiş tavuk ihracatı, bu se- ne 50 milyon levaya çıkmıştır. F'a- | laştıracaktır. | layca geçirilmesi için büyük RADYO PROGRA en sür'atli ticaret vasıtası d yön iken, bu sene 78 milyoli * yı bulmuştur. Kuru erik y da 18 milyondan 36 milyon İeY ya çıkmıştır. Ay çiçeği wh“'“"w racatı, geçen sene 5-6 milyon 1*4 iken bu sene 31 milyon &Y küspesi ihracatı 11 milyondaf A milyon levaya çıkmıştır. Gül Y,, deri, hayvan, kaşkaval, bi K racatında da büyük fazlalık VE dır. Yugoslavya ile Bulgaristani “': sında yapılacağı bildirilmekt€ ö lan yeni gümrükler ı:ııışrn"'w. Bulgar mallarının Avrupa P* ye ları için Yugoslavyadan WanSi larak geçişini daha ziyade Romanya ile Bulgu'iıtun'lf'; da geçen gün akdedilen rmww kavelesinin de, Tuna — üzerl! Bulgar mallarının ngmınyW; Ka dimi olacaktır. Finlândiya, Bulgaristanda! tün, işlenmemiş deri ve sair? mak istiyor. do * Hazitan başından itibaren ygtıri mates ihracatına da başlansca Domates talçası ihracatı İçin garistanda halen bir kaç - fabF da çalışıtırılıyor. Geçen srhî:'(. bi bu sene de muhtelif memi€” . lere külliyetli mikdarda dOT salçası ihraç edilecektüi n'::' ECZANELER v Bu akşam şehrin muhtelif 9:'_",. lerinde nöbetçi olan eczanelef lardır: İstanbul cihetindekileri —. gp, Eminönünde (Mehmet KÖT Beyazıdda (Asador), ıc—.ıçul?"" | ; yübsul da (Necati Ahmed), EyİRTişade Arif), — Şehrt Karagümrükte - (iŞe Samatyada (Rıdvan), Şeh sq_xfır şında (Hamdi), Aksarayda (lir Fenerde (Hüsameddin), AlET Çar da (Ali Rıza), Bakirköyde kez). Beyoğlu cihetin.dekiler? İstiklâl caddesinde (Dellâ xprdt 'Tepebaşında (Kinyoli). KAFM ; » (Hüseyin Hüsnü), Taksimdi. y monciyan), Şişlide ASIm). | (et paşada (Müeyyed), HasköY gel sim Aseo), Beşiktaşta - (GWS Receb), Sarıyerde (Nuri) | ( açdör Üsküdar, Kadıköy Ve * Ş kiler: vi Üsküdarda Çİmrahor): 'Ş;'”;a . yünde Pazaryolünda (RifAİN iiige Yükadada (Şinasi Rızü): (Halk). (Mustafa (Hamdi), udahı Mi Akşam meşriyatı: y Saat 1830 Plâkla dant Tn A 19,30 Konferans ; Doktor ? | yasl met tarafından (Sıtmö): Ö şartı saz heyeti, 20,30 ÖMeT 2045 fından Arapça söylev: Ö0 y saz hey'eti (Saat ayaTi?, Do hi kestra, 22,15 Ajans VE berleri ve ertesi günün £ 22,30 Plâkla mlolı;m ret çaları, 28 e PT RINKİ PROGRAM Öğle neşriyatı: — — b nti Sanat 1230 Plâkla TÜFT , si, 1250 Havadis, 13 B Evi gösterit kolu e- ye d Fi