4- SÖNTELGRAF — 12 l!ı:ltııı 1937 Avrupa sulhunun devamı de- — HIKA YE Â mire, kömüre ve diğer iptidai maddelere bağlıdır Almanyanın, iptidatf madde ih’fi'yacını temin etmekte müşküla! çektigi için yeni bir harbe gırıp girmiyeceği munakaşa ediliyor En çok iptidai madde iİstihsa' eden devletler kuvvetli sayılıyor. En fazla iptidai maddeye malik devletler sıra- sile Amerika İngiltere ve Rusyadır Alman zacitleri, narttalar azerinde harp pldânları tatbik ediyorlar. Zam:ımmızda sanayi ilerledikçe ilerledi. Bunun neticesi olarak ayie lâzım olan iptidal madde - lere mâlik olan ve olmiyan dev - letler arasında korkünç bir fark başgös Tum olanlar, bunlarâa mâlik olmak- 80 la bahtiyar safında bülunanlara kar- Şi ister istemdz düşmân kesilmiş - lerdir. — Müstemleke kavgası, re - kabetler, il eden bu iptida becavi nu teş madde - terdi. İptidai maddeden mah- n 1 harplerin ruhü- | ler de başlıca şunlardır: Kömür, de-| mir, bakır. Körhür olmasa ocaklar — yanıp Makineler işlemiyecek, demir ol - “masa kömürün vücude getirdiği stifade edilemiyeceği gi almasa elektrik kudret! hin bil olmıyacak.. 1934 te dünyada 119 milyon * demir çıkarılmış, bunun yüzde 27,10 u Fransadan, 20,70 i Ameri - kadan, 18440 1 Sövyet Rusyadan, 8,90 1 İngiltereden, 4,40 : İsveçten, 40 1 Almanyadan, 3,20 si Lüksen - burgtan, 1,70 4 İspanyadan, 1,10 u Çinden iztihsal edilmiştir. Bakıra- gelince: 1934 senesinde çıkarılan bakırın mikdarı 1,220000 ton olup bunun yüzde.20,30 u Şili, 15,90 1 Şimali Amerika, 12,70 i Ka- nada, 12,30 u Rodezya, 8,60 1 Belço- | Ka, 5,20 i Japonya, 3040 1 Rusya, | 340 1 Yugoslavya, 3,40 1 Meksiko, 230 u İspanya, tendiği gibi sevkedilmesi ka- 210 u Almanya, | 210 u Peru, 1,6 Lehistandani çı - | karılmıştır. Şimdi kömüre gelelim: Yine 1934 senesinde istihsal edilen kömür 1,100,000,000 tondur. Bunun yüzde 43,900 1 Amerika, 20,20 si İngiltero, 13 ü Almanya, 4,10 u Fransa, 3,60 1 Lehistan, 2.60 ; Japonya, 2,40 1 Sov- yet Rusya, 210 u Belçika, 1,10 u Çekoslovakyadan çıkarılmıştır. Bu rakamların pek açık bir mâ- nâsı vardır. Evvelâ göze çarpan şey şu-oluyor ki Şimall Amerika me - vaddı iptidaiyenin en mühimmi o- lan ne varsa bunların istihsalinde birinci geliyor! K Ondan sonra dünyada ikinci ola- rak gelen İngiliz İmparatorluğu » dur. Yani bütün — dominyonları; müstemlekelerile bütün dönyaya el atmış olan İngiliz İmparatorluğu - dur. Ana vatan olan İngiltereye me- vaddı iptidaiye göndermek husu - sunda dominyonların ne mühim bir rolü olduğunu söylemiye hacet yoktur. Meselâ Kanada en çok ni- kel gönderiyor, Avustralya en çok yün gönderir. Cenubi Afrika dünyada istihsal edilen altının yarısınt Çıkarmakta- dar! Hindistandan da nice şeyler gel mektedir. İşte gerek dominyon -< lar ve gerek Hindistan, İngiltere- nin muhtaç olduğu mevaddı ipti daiyeyi bol bol çıkarıp gönderebi- lirler. Üçüncü derecede gelen Sovyet Rusyadır, Bununla beraber şaşı - lacak bir şey varsa, o da Rusyanın mevaddı. iptidaiye — istihsalâtında âz zaman içinde pek çok şeyler el- de etmiş olmasıdır. Edebi Roman No: 24 Zekeriyya Sofrası Yazan: AKA Gündüz — Ona emri vaki yaparız. Bir tezkere yaz, size gönderelim, Hem paşa babana yemekten sonra ge- Teceğini söylersin hem uşak Feri - deyi buraya getirir. Prenses o kadar wrar etti ki kı- yamadım. Babama yazdım ve Fe - rideyi de göndermesini rica etlim, Bakalım ne olacak? Her halde pek tuhaf, pek garip bir sofra. İnsanla- rın (meçhul) e karşı ne tuhaf te - mayülleri var, Çalıkuşu akşam yemeğine yakın geldi. Hakikaten bir kuş kadar ür- kekti. Bir prensesin konağına ilk girişiydi. Kaşla gözle konuştuk: — Burası neresi? Ne oluyoruz? — Hiç merak etme. Çok iyi bir Mmefmdl. 0 kldır lelnpıük H. * — Beni bir daha yerlere çağırma. — Yine sinirlisin? — Elbette. Sana söyliyeceklerim var. alışmadığım — Yine Reşat Nuri mi? — Evet. İki senedir siğaralarının dumanlarını — burnuma — üflediği yetmezmiş gibi şimdi de bana o -« yun etmeğe kalkışı; etmem. le, hâlâ mı hâlâ safsın Ma — Ne olmuş? söyle & viş. ğrene « k tnedenberi beni sevdiğini biliyorsun Sigara- yı bırak sana varayım dedim, bir hafta dqşurıdu sen u)urken içe - Ordan & llik etme. Sen hep böy -. | Eski Alman müstemlekeleri iade edilse bile, Almanyanın ihtiyacı temin edilemezmiş. Şu son senelerde Rusyanın de- | mir istihsalâtı bütün dünya istih- salâtına göre yüzde Üçten on sekiz gibi bir dereceye hırlamıştır. Di - iğer madenlerde de böyle istihsalât terakkisi göze çarpmaktadır. Bundan. sonra dördüncü sıra İngilterenindir. Yani € yonları, müstemlekeleri hai olarak ç ool- | mak üzere yalnız İngiltere, Sonra Fransa gelir. Fakat müs- temlekelerile beraber. Ondarı sonra Holanda gelir, yine müstemlöke - lerile berabher. İşte dünyanın mevaddı iptidai- ye itibarile sırasile mevki işgal e- den devletlerinin vaziyeti böyle - dir. Umumi Harpten sonra bazı Av- Tupâ devletleri evvelce miklik ol- dukları müstemlekeleri ellerinden Deütsehland — gemisi İspanyonın Almeria şehrini bombardıman etti. ğt vakit 200 mermi atmıştı. Yuka- rıdaki resim bu 200 mermiden biri- dir. Bombardımandan sonra, şehrin sokaklarında patlamamış olduğu halde Bılıııımıııluı Merniinin uğırlığı 400 dur ötekini sevdim, amma söyleme - dim. Yüz bulmasın diye. Haftaya nişanlanacağız. Biliyorsun. — Reşat min * | | | gitmiş onunla dost olmuş. Kandır- | miş, çapkınlığa alıştırıyormuş. Bak sana birşey söyliyeyim, Maviş, böy- le bir şeyi hissedersem nişan değil ya, nikâh günü bile olsa, başımı alır kaçarım! — Deli misin sen! — Ne isem neyim! Prensesin sesi duyuldu: — Baş başa verip fiskos edeceği- nize yemek salonuna geliniz. Yemek galonunda daha üç beş hanım vardı. Biribirimizi tanıştır- dı. Hepsi de kibar kadınlardı. Bir ikisini tanıyordum. Ötekiler de İs- u ön iki on dört Saat yediye ıng hanım olduk. Aralarında bir de saz heyeti vardı. Keman, ut, piya- no Yemeğe oturacağımızı beklerken içki faslı başladı. Ben çekildim. Çalıkuşu afalladı. Öteki hanımlar bize bakmadılar, Ne a-. yıpladılar, ne zorladılar. Fakat bak- tık ki, bu iş öyle k orktuğumuz gibi çıkardılar. Bu yüzden bu me' ketlerin mevaddıi iptidaiye yacı arttıkça artı, 1929 da dünyada büyük bir buh- ran çktı. İktisadi bir buhran ki ihracatın, ithalâtın türlü türlü şart- lara bağlı kalması neticesini ver - di. Bundan da anlaşılıyor ki ha - riçten mutlaka mevaddı iptida: getirilmesi Avrupanın sanayi mem- teketleri için elzemdir. 1 alan iplidai mad - ik edemiyen bir Avru- ne yapacak? pa devleti Bunun için iki yol vardır: Ha - riçlen kredi tedarik edecek, bir; yahut parası yüksek olan memle- tlere mal ihraç edecek, dan para alacak, bu para ile kendi muh- taç olduğu iptidal maddeleri elde edecek, işte 920 senesine kadar bu suretle iptidsi mevad tedarik et- mek mecburiyetinde olan memle - ketler, hep bu yoldan gitmişler £ dir. Fakat ondan sonra kredi kapıla- rı kapandı ve ihracat ticareti de a- zaldıkça azaldı. Şimdi Avrupa devletlerinden bu vazivet en ziyade hangilerini mü teessir etmiştir? Ona bir göz mak lâzım gelirse başla Almanya sonra İtalyanın geldiği görülür. Al- manya ve İtalyadan sonra ise Çe - önüne bu | süretle geçilemiyecek bir ihtiyaçlır. Dti koslovakya, Belçika, Lehistan, İs- | viçre ve Avusturya geliyor. 929 se- nesi büyük buhranından sonra yu- karıda dediğimiz gibi hariçte kre- di kapıları kapanınca, bu mem - leketlerin sanai istihsalâtı şiddet- N sürette azalmıştır. Fakat en zi - yade Almanya ile İtalya şikâyetçi vaziyette görülüyor. Bunlar hep kendilerin& mevaddı iptidaiye lâ- zım olduğunu ileri sürerek müs- temleke istemeklen geri kalmamış- Çardır. Sebebi de bunlar, bi devletlet olduğu için, sözlerini da- (Devome 6 ancı sayfada) değil. İkişer üçer içildikten sonra içki faslı bitti. Musiki devam etti. Feridenin kulağına: — Fena değil, nezih bir eğlence, dedim. — Evet, bana da öyle görünüyor, dedi. Fakat ikimizde de şiddetli bir merak vardı. İkimiz de (Zekeriy - yâ sofrası) ni bekliyorduk. Acaba bu mu idi? Bunun âyine benzer bir tarafı yoktu, Prenses merakımızı anladı: — Biraz sabrediniz, dedi. Sizin Bibi daha beş altı hanımefendi de merak içinde. Yemekten sonra bi - raz eğlenti daha.. sonra Zekeriyya sofrası, ondan sonra herkes yerine çekilir, rüh ve kalb istirahatile uy- kusunu üyür, -Bu sofradan - sönra dünya İşlerile meşgul olunmaz, Eğlence çok güzeldi. Manasız, saçma ve bayağı şeyler konuşulmu- yordu. Prenses bir çok şeyler anlattı. Bu- na Peygamber sofrası, Peygamber gecesi, Kem selâ bezmi, Şekeriyya Folrası, Şelat divanı falan derler- k | de kurulurmuş. İdın son günlerde öyle hava - lantmıştı ki.. karısı Münevver de kocasının bu vaziyeti karşısın - da: — Ah. diyordu. İrfan iyi adam- dır, amma.. o mahalledeki kaltak - lar kocami kandırıyor. Filhakika çok yakıçıklı bir deli kanlı olan İrfan iki yıl evvel Mü nevverle evlendikten sönra olduk- | ça uzun bir zaman rahat rahat o- | turdu. Efendi efendicik evinden işine gider, işden evine gelir, günlerde de karısını koluna taka - Tak şöyle bir Boğaziçine veya Ada- lara doğru uzanırdı. Fakat sonra, balayları geçince konu komşudaki güzel kadınlür ge- lip geçerken İrfanın karşısma çık - miya başladılar. Bir gün, beş gün.. ike değil ya, Bir akşam eve gelirken karşısına çıkan Neclânın karşısında dayana - madı, baktı, bakıştılar, Güldü, g lüştüler, İşte 0 günden sonra da Neclâ ile ahbaplığı ilerletti Böyle işlerde karda gezip izini | belli etmeyen soydan olan İrfan - dan karısı tabit şüphe etmedi. Fa- kat bir gün aks$i bir tesadüf başını belâya soktu. İrfan da melâ- Amma bunda İrfanın zerre ka- dar kabahati yokt Zaten ğil midir? Belâ ge- um demez.. O günden sonra da | İrfanın evdeki ağzının tadı tuzu kaç-| Ne ise son günlerde İrfan yine es- | kisi gibi uslu, kâmil bir koca oldu da biraz rahatladı. Eline fırsat geçse yine yapacak amma bereket versin Münevvere., İrfanın bir'dakıka bile yanından ayrıldığı yok. İrfanın başına gelen kazayı ben de size anlatayım da bakın... Biça - renin bü işde kabahati var mı? İrfan bir gün bermutad sevgili - sine uğramıştı. Oturdular, konuş- tular, gülüştüler. Epeyce vakit geç- mişti, Kadın birdenbire hatırlamış Bgibi pencereye koştu ve tahmini de sanki doğru çıktı. Kocası ağır ağır eve geliyordu. miş. Hakiki sofra Şaban ayı için- — Yukarı salona buyurunuz. Dediler, hepimiz birçok metak ve biraz da -doğrusu bü- heyecanla Çıktık. Bir hafta sanrı Bilmem not edebilecek mi « sini göstererek cevap verdi' ı — Bu kapıdan bitişik kvm?" yim? Bir haftadır hâlâ Zekeriyya sofrasının tesiri altındayım. — İnsa- na egzolik bir zevk vermekten zi- | yade hürzmete benzer bir çekingen- biraz korku, daha kısa- lik, biraz melânkoli, biraz.. bilmiy ş sı birçok müphem ve karışık duy- r. Mütemadiyen onu dü- şünüyorum ve niçin düşündüğü - ü bilemiyorum. Ben küçükken babam beni büyük bir mevlevi - haneye götürmüştü. İk mal çocuk- tmdan olacak, bende bir tesir yepmadı. Hafızamda izi yok. Rah: metli amcam hem büyük dereceli bir Masondu hem Bektaşi. Merdi - ven — köyüne, Rumelihısarına çok gittim. - Kulaklarımda - yalnız M. 8. Çapör Yazan : Heyecanla seslendi — AÂman İrfancığır.. Ko liyor. Aman kaç.. $ “, İkisi de şaşırdılar, me;d caklardı. Evin sahibi de n€' kapıyı çalacak.. İrfan s.çrndş— çi — Nereye kaçayım güzel e;" Genç kadın şaşkın şışk'"wı na bakındıktan sonra evın m © f gir.. orada iyi bir kadın var' di nim arkadaşım, halden anidf- kabul eder. İrfan sür'atle komşuya FH. Komşu kadın iyi bir taze UMIK" $ baskına uğrayan bu genci ;,. ü le karşıladı. Odasına aldı. îv“,ı j yalan söylemeli? O geldiği © p daha ziyade buradan mem"“" du. Yeni bayan ne tatlı, N€ ne civelek bir kadındı? Bunlar derin bir sohbete d"p,; lardı, Birdenbire sokakta işitildi. Genç kâdin Iırlıylf")ı' > cereye koştu ve bukmasile ması bir oldu. — Babam.: babilrmi: arnn Nİ w İrfan korku ve heyecanla 9” — Nereye kaçâyım? Birdenbire sersemleşen gee V dın safiyetle: — Durma, Tereddüt etmeksizin babtef .,d" ladı. Üçüncü evin iç kaptsifi d Bu lfmıd! gah ,I kabul gördü. Evin sahibi & kadın iyi bir insan imiş Kis V oraya kabul etti. Hattâ bir de pişirdi. Onu içti, bitirdi. Kahve f i alıp dişarıya dm deli gibi © — Aman geliyor. - Kim? — Annem, — Kaçalım mı? Kaç.. kaç.. HWJ İrfan kadının sözünü DU u ne meydan bırakmadan wluw şuda aldı. Aldı amma-. W öteye gitmiye meydan K#' şde) (Devamı 6 tner” sayft ğ gzel güzel türkçe şiirlerle güte' melodileri kaldı. Hııtim mistik mısra bile hatf idi 6? g Bu yoklukta biz de uın—',;:“dw dt Bu yoklukta biz de VAT ,4;: kdmlnl b ndi Bunun ne demek İS' bilmiyorum. Zekeriyyt ne müzikle dönmek ":ıfk mesaf'” lodili hu çekme! BÜY l üstüne erik yeşili bİr î“h:egü . müşler. İşlemeli, ketef: ” Üzerlerinde kenorları İRi çizgili gümüş tabaklar kırk tane. Hepsinin için yömişler var. Zeyltebz turupuna kadar ne YOk işlemesi, kısa kristâl birer mum dikmişler. sek o kadar isperm' Göğru inik, Yerde kıbleye UL seccade, Üç nı;nı—!ı:"'ı Salonun içinde Ç ne yapacağını 5 Limhılır birer hi 0