€& -— ıoııı'ı'ı.uııı'-—ıı ıııyıı m-ı KANUNİ SÜLEYMAN Yazan: Nedim Retfik No. 32 W çe Bahadır Sahip, Sultan Süleymanın huzuruna çıkınca her şeyi anlatmıştı Kızının bir kazaya kurban olduğunu anlatmıştı,fakat bunun bir suikast olması ihtimali de vardı tiler, fenalık etmediler. Bir de ka- toliklerden gördüğümüz fenalık - ları düşününüz. Şimdiye kadar bi- zi hop kâfir sayıyorlardı. Şimdi Bel-| grad ellerinden gitmesine diye sa- lipten hiristiyanlıktan bahsediyor- lar. Arnolinin evvelce görüştüğü ve aralarında dostluk olan papaz ise daha ileri gidiyordu: Delikanlı, diyordu, bunlar son günlerdir. Şimdiden başınızın ça- resine bakınız. Varsın Dokruvasi kaleni naltında lâğımlar — açtırsın. Barutla dünyayı havalandırmağa ki . Arnoli hayret — etti. Fran - sızın plânını biliyorlardı. Papaz: — Şaşma dedi, memleket- bizimdir. Uzaktan gelmiş bir Fran- sız katoliği ne yapıyor diye merak edip öğrenirsek çok mudur?. Şaş- mayınız. Fakat bunu yapamıyacak- tir. Papazlar artık Dokruvasiden ol- sun, diğer — Macarlardan — olsun korkmayorlardı. — Türklerin, diyorlardı, buraya | girmesi bir kaç günlük bir işdir. Kont Arnoli Dokruvasiye bunu söylediği zaman o kararında sebat veden bir adam tavr — Beh sonsuz vaz Fakat kazdırdığı korkunç lâğı - Tam yerini ortodoks papasları pe- Kkâlâ öğrenmişlerdi. Fransız Dok- Tuvasi bulunduğu mevkii ister is. temez teslim etmek iruretinde kalacağını hesap etmemiş miydi?, Dokruvasi bekl. â son dakika- da plânını tatbika imkân bulama- mıştı... Fransız Dokruvasi ne Belgradı ne de Türkleri berhava edebilmiş- ti!. San ve Ümitsiz bir hareketle yapılan bir çıkış esnasında genç Kont Arnoli ile beraber o da ağır yaralanarak ikisi de öldü. Belgrad yirmi kere biribiri ar - dınca yapılan şiddetli hücumlar - dan sonra 1521 senesi Ağustosunun 29 uncu günü Türklerin eline ge ti. O Belgrad ki hakikaten <darül- cihâd» naminı almış, çünkü nice nice muharebeler onu almak veya vermemek için yapılmıştı. Sultan Muratları, Fatihleri durduran Bel- grad şimdi Sultan Süleymanın tah- ta çıkalı ancak bir sene olduğu bir zamanda alınmıştı. Artık Macaris- tanın kapısı, Türklerin elindedir. leminde, bilhassa katoliklik dün « yasında korku ile karşılandı. Ve » nedik ister istemez Türklerle an - laşarak seneden seneye muntaza - man para vermeği taahhüt etti, bir de muahede yaparak kendisi - ni emniyet altına aldı. Bütün Türk dünyasının kalbi ise bu zaferin sevinciyle çarpıyordu. Bahadır Sahip Cenk padişah ta - rafından kabul edilmek istirhamı yerine getirildiği zaman Sultan Süleymanın huzurunda her şeyi arzetmiş, kızının bir kazaya kur - | ban olduğunu Aanlatmıştı. Fakat bunun daha ziyade bir sui kasdden başka bir şey olmaması da vardı. Hindistandanberi — düşmanlarının kendisini takip ettiklerini bir kere daha söyliyerek padişahın himaye- Sini ve müessir yardımını isledi. Sultan Süleyman bir taruitan Bel- grad zaferile şen, diğer taraftan da küçük yaşta oğlu şehzade Mura- dın o günlerde ölmüş olmasile mü- teessirdi. Daha Belgrad yolu üze- rinde iken padişah bu haberi duy- müş, onun teessürünü daha den iki üç gün sonra da bir küçük tırmamıştı ki, İstanbuldan avdetin- kızı ölmüştü. Bu acıları bir diğeri daha takip etmişti. Mahmut is - minde k başka bir şehzadesi de çiçekten öldü. Bunlar hep padi- şahın zafer sevinçleri arasına so - kulan elemlerdi ki yenmek, bun - Tarı gönülden çıkarmak için zaman Tâzımdı. Onun için Bahadır Sahip Cenge: — Evlât acısı, dedi, acıların en Ziyade sabrı güç olanı imiş.. Fakat fâni dünyanın hangi sevinci vardır ki bir acısı da beraber olmıya?.. Senin evlâdını aramak bana da borç olsun. Bu mülâkat husı e tarzda | devamrediyordu. Padişah bir t | tan canı sıkılarak görüşüy diğer taraftan da Bahar Hindistana dair verdiği malü evvelce $ olduğu dikkat şeyleri dinliyerek Baçmesine memnun oluyerdu. Bahadır Sahip Cenk de vaziye- tin müşkül olduğunu biliyor Kendi teessürünü mümkün oldu- ğu kadar saklıyarak padişahın kal- , vaktin bindeki kederi yatıştırmak istiyor- du. Sultan Süleyman: ıngıltere ve Amerika filolarının (4 üncü sayfadan devem) ettikten ve İngiltere artık Avrupa- da bir harp çıkmasından kendi la- şesi noktasından hiç korkmuyacak olduktan sonra dünya sulhunu koru- mak için sözünü herkese daha zi - yade geçirebilecek sayılıyor. Londranin en ileri gelen güzete- lerinden biri olan Daily Express gazetesinde bu vaziyet şu yukarı- da gördüğünüz resimle çok iyi an- latılmaktadır: İngiltere ile Amerika- li kendi kendilerine kadeh tokuş - dururken arkadaki Avrupa telâş i- çindedir. Zavallı Avrupa bir çok it- tifaklar, muahedeler, misaklar ve- salre vesaire.. içinde boğulmuş, kal -| mış, fakat bu kâğıtların işe yara - madığını görerek korkup dürüyor- — Bu çocuklar, dadi, benim $ zâdeliğim zamanında dünyaya gel- miş ilk evlâtlarımdı. İlk e böyle ölmesi çok acı oluyor. Fakat sen benden daha teselliye muhtaçsın. Çünkü sen bir tek ev- lâdının hakikatte ne olduğunu b miyorsun Bahadır Sahip Cenk padişahtan | izin alarak huzurdan çıktığı zaman kendisinde büyük bir ferahlık du- yuyordu. Padişahin elemini dü; nüyor, kendi elemini hafiflemiş (Devamı v | âtların ziyade hedefleri mdi de n altından ne Ç diye kendini telâşa — kaptırm İngiliz - Amerikan ittifakı olunca, Avrupanın tepesinde de büyük bir istifam işaeti — dönüp — dolaş demektir. tetenin sulbu kuv- vetlendimek için kaç senedi ( sürdüğü dava, hep Milletler Cemi- | yeti esaslarından ayrılı İngiliz - Amerikan çıkacak | hu taksim edilmez, mü ir | hale getirmektir. Son senelerin vu- kuatı gösterdi ve hâlâ da gösteri - yor ki buna Avrupada razı olma - | makta devam edenler vardır. O - nun için resimde Avrupayı göste ren adamın başı Üstündeki İsti - fam işareti az mânâlı değildir. Güneşteki esrarengiz üc büyük leke ( 5 inci sayfadan devam ) 1928 senesinde de ayni - vaziyet hasıl ölmüştü. 1892 senesinde de felkiyat ile v ılar, hattâ te - leskopa ihtiy dan güneşin sathındaki le riz bir manzara (l müşlerdi. GÜNEŞTEKİ ÜÇ LEKE Bu hâdiseyi bizzat tetkik etmek | istiyenlere bir tav tün ışığile parladığı zaman, bak - mak doğru olemaz. Fak: manlarında, yahut güneş batarken | bu lekelere dikkat etmek müm - kündür. O zaman gözlere de bir zarar gelmez. Dikkatle bakılırsa, bu üç leke - nin hareket halinde olduğu görü- lür. Bu intıba, güneşin tıpkı ar - zımız gibi, kendi etrafında devir etmesinden husule — gelmektedir. Maamafih; güneşin kendi etrafın- daki devri, arzımıza nazaran “daha yavaştır. Güneşin bir defa devret- mesi için arzımızın yirmi yodi gü- nü kadar bir vaktin geçmesi lâzım- dır. Şimdi görülebilmekte olan bu üç | lekeden ikisi ilk defa 23 teşrimiev - | velde, ikincisi de 25 teşrinlevvel- de peyda olmuşlardı. Lekelerden | ikisi ayni cesamettedirler ve her birt arzımızın sekiz misli bir sathı kaplamaktadırlar. Üçüncüsü daha küçük olmakla beraber, arzımızın altı misli büyüklüğündedir. ON BİR SENEDE BİR Güneş lekelerinin görünmesi dev- ri'dir. Takriben her on bir sene - de bir tekrar etmektedir. Bu leke- ler 1939 de asgari hadde inmişler- di. O tarihten itibaren lekeler bü- yümeğe başladı ve hiç şüphesiz 18938 ve 1939 senelerine kadar cosa- metlerini muhafaza edeceklerdir. ©O tarihten itibaren yine tedricen küçülecekler ve 1944 senesinde â- deta görünmez bir hâle gelecekler- dir. Yalnız muhakkak olan bir şey var: Bu lekeler, «Cümlei şemsiye» dediğimiz yıldızların tâbi olduğu k merkezin geçirdiği bü - yük bir tahavvüle alâmettir. Gü - neşin muztarip olduğu bu devri 4 müddeti zarfında diğer hâ- | ç ol şüphe yoktur. kalınlığında ihâta eden ziyadar zarfın şekli gittikçe değişmektedir. Bu zi- ya indifaları esnasımda arzımızda | da hararet derecesi yükselmekte - dir. Bu sıralarda güneşin sathında- ki gaz alevleri yüz binlerce kilo - metre mesafelere kadar atılmakta- dir. »*Güneşe devir devir ârız ölan bu sbastalık» ancak n bir ehem - | Miyet arzetmektedir. Çünkü küre- miz de bu uzak indifalardan müte- cssir olmaktadır. Bilhassa küremi- zin mıknatısiyeti güneşin faaliyetine tâbi bulunmaktadır. Küremizde bü- yük fırtınaların çokluğu ve sık o - luşu güneşteki lekelerin doha vu - züh kesbedişi ile alâkadardır, Bu devirlerde pusulanın ibresi daha şiddetle hareket etmekte, telgraf ve telefon muhavereleri anlaşı! - maz karışıklıklar — göslermektedir. Güneşte büyük bir leke göründüğü zaman, büyük - fırtınaların çıktığı muhakkaktır. LEKELER VE RADYO Radyo neşriyatının arasıra bozu- luşlarının da güneşin faaliyeti ile sıkı bir alâkası vardır. Bilhassa kı- sa dalgalarla görüşmek bazan gay- ri mümkün olmaktadır. Son senelerin teerübesinden an- laşıldığına göre, küçük dalgalarla neşriyat, hadde güneş lekelerinin asgari | kiklere nazaran, ot İ Ner yardığı zamanlarda daha va- zıh ve daha mükemmel yapılabil - mektedir, Kısa dalgalardaki arıza- ların, güneşin ışık — indifalarından ilri geldiğini gösteren deliller her gün biraz daha fazlalaşmaktadır. Bunun nazari bir izahı da vardır: Güneşteki indilalar küremizin havayı nesimisini ihata eden ve i- yonosfer denilen dış tabakayı mü- toessir etmektedir. Tabil zaman - larda iyonosfer sesli mevceleri ak- settirmektedir. Halbuki güneşteki indifa zamanlarında, bu mevceler havayı nesiminin etrafındaki bu dış tabakaya nüfuz etmektedir ve bu sebepten küçük dalga neşriya- tında bozukluk - hasil olmaktadır. Güneş lekeleri: küremizdeki hava hâdiseleri üzerinde müessir olduğuna şüphe yoktur, Bu lekelerin, ağaçların büyümesi üzerinde de büyük tesirleri görül- müştür. Kaliforniyada olsun, Al - manyada olsun, ların güneşte lekeler bulunduğu zaman, daha ça- buk bü ükleri, bu lekeler kaye | balunca neşv slarının da e ya- vaşladığı tahakkuk etmiştir. İnsanların Boyu gittikçe (3 inci sayfadan devam ) 481 babha ile kızları gulları voe 577 a iNC an bu Ş sene | - çinde, yani bir nesil müddeti yar -« fında erkeğin vasati bi boyu 3 HIKAYE Eski ile yeni... (4 Öncü sayfadın devam) bir otomabil, kapının önünde dur- du. Otomobilden atlayan bir kadın karşısına kim * Afalladı, sersem iman onun boynuna a: Mektubunu — oldim, b ne mezeler Bi larını öpüyordu ha aftan da Hidayet o za Tışlıkla Nadirenin mektübunu Ne - rimana, onunk '| Benim saatı |Geldi gölgeye Çekiliyorum K Sizden, mazimizdeki faydalı ve ha- yırlı şeyleri, ananelerimizi, — milli inci sayfadan —devam )| ki Siz bizim şer miraslarımızı manızı istoriz. fimizi ve ümidlerimizi gerçekleştirme va- zifesil, sunuz. İmparatorluğun hangi parçasın- Z yaşayınız, vazifeniz i korumak” olmalıdır. Olabilir ki demokrasiyi kendi - sinden de kurtarmak size düşe - | cektir. O zaman onu, çekingenli - ğinden, buhranlı yaya göstereceksiniz. Pisirikliğindan — kurtarıp bir halde bulunan dün - Cesaret, disiplin, kifayet, her « hangi bir diktatörlüğe olduğu ka- dar demokrasiye de lâzımdır. De- mokrasinin de herhangi bir dikta- törlük kadar lidere ihtiyacı vardır. Fakat bu, arkasında zor ve kuv « vet bulunan bir liderin değil, ar- kasında iman ve karakter bulunan bir liderliktir. Sizin büyük hapte ölmüş -olan ağabeyleriniz ve babalarınız. bu dünyayı içinde daha iyi ve daha tatlı yaşânabilecek bir yer haline getirebilmek ümidile öldüler. Milletler Cemiyetinin kuruldu- ğunu, Versay muahedesinin im - zalandığını gören günler, daha gü- zel sonuçlara yol açacak mi idi? Bundan i sene önce buna verilecek cevap: Evet! di; bugün verilecek ce- vap ise şüphelidir. Bunlar, beşeri- yetin ümitlerinin kırılmasına ve hayal inkisarına sebep — oldular. Bazıları bir parti, bazısı birkaç bangeri, bazıları birkaç diplomatı suçlu buldular. Bazıları da Avrupa- nın yarım düzüne siyaset adamını itham ettiler, Hakikat ise şudur: Bugünkü Avrupa ne sulh halinde, ne de harp halindedir. Silâhlanmış Uzuyor " muhafaza karşı karsıya bulunüyor - | f-— Eski İstanbul batakhaneleri: KUMAR.. İkinci kısım Yazan: M. S. ÇAPAN Kumarbazlar polisten çok korkar. O” | lara: “Paralarımı çaldınız, polise hâ vereceğimi,, dediğiniz zaman, en kâ dayısı süt dökmüş kediye döner, . |fun yatamamını, ya yarısını geri veri! — Hilenin yo- kunu — öğrendin | ya?., Bir - daha gİL oyna, tabit balar yine — işles meğe, hırsızlıkla senin paranı ah mıiya kalkışacak- lar, hileyi gördü- ğün zaman tut. Evvelki kaybet- tiğin paraları da | iste, Hık mık | derlerse — polise gideceğini söyle, zabıtadan — çok korkarlar, paranı geri alırsın... Bazı oyuncular bu sözleri dine ler, — boğulduğu yere tekrar — gi- der, hiç bir şeye den haberi yok: muş gibi öynas mıya başlar, fır- sat bekler ve ni hayet hileyi ya kalar. O zaman ; trişörlere asılır, | eski kaybeltiği. | ni de geri alır. Bazıları da yüz yüze gelmek is- temez, bunu bir tenezzül sayar: | —— Sadakam olsun! Diyerek bir daha semt ramaz, Boğulan oyunculardan, bazıları- na, yine gammazlar, hilenin şekil- lerini göslermiyerek ve tarif et - miyerek boğulduklarını ve para- larını geri istemesini söylerler. E - nayiler, hemen kumarbazlara gi- der — Verin benim paramı rine uğ- geri, | Şör A A yoksa polise gideceğim! Utanma « ——— Beyoğlu ( liğinden Mahkemenin 937/743 sayılı dos- yası ile Beyoğlu havagazı vekili tarafından Tünel y partımanda 7 No, da Sara İhsan a- partımanda 7 No, lı Sara İhsan a- leyhine n 2041 kuruş alacak davasından dolayı dava edilen na- minâa gönderilen davetiyede halen ikametgâhı meçhul olduğu cihetle tebligat yapılamadığı mubaşir meş- rubatından anlaşılmış ve — davacı yekili de ilânen tebligat istemiş ve mahkemesi 21 - Haziran - 937 saat üncü sulh hukuk hâ kil şirketi s0- 9,30 a bırakılmış olduğundan tayin diği veya bir vekil — gönderim: olunan günde mahkemeye g takdirde gıyabında mahkemeye de kamına kaim olmak üzere (33004) ilân o- lunur. Semtimeşhur ve mahallesi ae reema a Şişli, Meşrutiyet, Şehzadebaşı, Kalenderhane. Camk Eminönü Ahıçelebi. bir halde müteyakkız durmakta - dür. Cephede ölen her askerin yerini bir başkası alıyor. Her batan gemi- nin yerine bir yenisi dalgaların ara- sında yükselmekte, düşen her tay- yarenin yerine bir yenisi bulutlar arasına çıkmaktadır. Bütün bunlar, sulhu gerçekten sevenlerin bütün gayretlerine kar- şı verilmiş melankolik bir cevap oluyor. Fakat bundan dâaha kötüsü var: syanın bazı taraflarında sulh ge- lasvir bütün küvvetimizle bu yalancı tesirlere karşı sesimiz çıktığı kadac bağı - | racağız.. Çakmakçılarda, Validehanı, Mercan. Çarşıda. Keçibatun. Ahıçelebi, Yağiskelesi | verilmek üzere | İstanbal Vakıflar Başmüdi Kumarhaneciler, dolma kugtu sokaklarda baralarda oyun oynatırlar vam olunacağı davetiye tebliğ ma- Cadde veya sokağı No, st Haa eli Ebekiz, Valde hanı içinde, 2- nci üst katta, Harbiye caddesi, Püskülcülerde, Yağhane. Hasıriskelesi, rg Firler: v tatetl? | diniz mi parslarımı çalmağd' Diyerek tehdit eder. İşçilef kâr ederler, böyle şey yok © çit | Fakat yürekleri yine korkü * dedir. Oyuncu ısrar ettikçe Y*:;.ı şarlar, nihayet işi pazarlığA dökerler: — Şu kadar veremem! — Şu iadar versek olmal P" — Hele Hele yül :Ilıı 'ar/”,ğ yası ile Beyoğlu Havagazi vekili tarafından Taksim vi Leva sokak Japon apat'! No. da Eleni Yudanopulos a10 açılan 2289 kuruş alacak d*": DA dan dolayı dava edilen namiP? l derilen davetiyede hâlen "":’q | gâhı meçhul oldııgıı cihetle r*"r | gat yapı ibaşir mef tından anlaşılmış ve davati * ni İsl€ de ilânen tebligat icrası ve mahkemesi 21 - Hazirafi ;), srat 9,30 a bırakılmış oldüĞ ği um)lkrm';; mediği veya bir vekli göndü? takdirde giyabında mahkemftt * tebliğ F, kamına kalm olamak üzert olunur. (33004) tayin olunan gü vam olunacağı daveti, |istanbul Vakıflar Direktörlüğü itanld!, 26,28 Valide &* gi portumanı” nın 8 ind dairesi: 47 Hane. 19,20 İki odt 3233 , 368 Dukkh 17,19 Iki dük* , gl kân. 1 25 Arsa. Yeniköy ve Adalaf kayıklafi iskelesi g$ yeri. Kanlıct pazarkö” ie yiği d' H KA ,ı " Yukarda yazıl mahaller 938. senesi Mayıs nihayetine kadâf açık arttırmaya konmuştur. üre $ Pazartesi günü saat 15 e kadar pey paralarile beraber Çet? iğünde Akarat kalemine ,.ımııerl- ğ İstekliler 7 « Hazi