Modern korsanlar D algaların Fransız sa- hillerine attığı hüviyetimahık e Meçhülinsancesetler 5- SONTELGRA ocuk F — 16 Nisan 1937 Karınca deyip te geçmeyiniz, bu küçük msalsiz bir hilkat mücizesidir Karıncalar gayet naziktirler, birbirlerine tesadüf Ispanya sahillerinde silâh kaçakçılığı eskiden Kaflnnaîafm Amerika sahillerinde Yapılan içki kaçakçılığından fazla para getiriyor Fakat bu t ehlikeli san'ate baş- , - Tarını sokanların kellele- —— Tini koltuklarına almaları lâzımdır. İsponya sahillerinde kaçakçılık ederken yakalanan bir vapur K""'_h deyince kafamızda, tarih- ""-hhnı deniz haydutları canlanı- K Ü yirminei asır medeni - | ö filhakika tarihte denizleri baş- | Tn hu ' dör getiren bu haydutla- ve anlexde yaşıyabilmelerine İ larını öttürmelerine imkân bir 4 Z etmiyor. Halbuki tarihin €ftürden ibaret — olduğunu k: Akİ korsanlarla bugünkü kor - | İzk ql'rumda pek o kadar çok Mu:_'ln gerek. l İspanya sularında mü - Knap, €dilen, içindeki malları a- | lş'*ır BEmllf'r, daha dünkü hâdise- *ğini Yarın da tekerrür etmiye - İMse temin edemez. ' bir buçuk ay evvel, Fran- &nde sahillerine dalgalar n her sabah t Gelmiş nınmıyacak ha- t cesetleri atıyord '& ait olduğu in elle- le bağ - derece tefes- bunlar Üzeçi ;uı lo":" Stopsi y da müş- "'İhln ';ŞW. Bu biçarelerden hiç Bi e tabanca ile, ne de bi- ğkm' Gr;ıl;lzıom.ğ oldukları ta- | İegi, tdamdar » d? p lar nerede ötdürülmüş- | Tğy Simler öldüzmüştü n: Arık ]'îın Ju:[':î_ğkn bir faraziye, bir tah- halı,, ş r";"“ldu. Bu muammâ hâ- ç İŞ değildir. N7 * kp; Sönesi, ai e Vtesine çıkalım. Rus ihti: ba ihti. uh.ü 'Bin devrinde, YAlı Dero - asıl ismi apmak Muam- Jan İ yi Deros - Umumi Harpte bir gözünü kaybetmiş süyılı haydutlardan birie dir. Dero tekrar cephöye gönderi! - mek koörküslile fedavi edildiği has- tahaneden kaçarak, Marsilyaya gel- mişti. Sekiz gün sonra, evvelco ta- Tudığı Yunanlı bir kaptanin vapu- ru ile şimale doğru açılmıştı. Rus- ya gitmişti. Fakat oradaki kan- li dövüşmeden bir şey çıkaram y cağını anlayinca. Fenlandyada Hek- | sinki'ye gitti. Oradı, beraber kaçakçılık yap» mış olduğu Samuel isminde birisi- le buluştu. Samuel tam tipik bir yahudi idi. Üzerinde rengini çok tan atmış bir elbise vardı. Küçük rıl yanıyordu. hyarak Mi » gözleri pırıl Uzun “sakalıı roya baktı ve tar Her ikisi de bir izbeye girdiler, Dero kendisine bir çok elmaslar rdi, Yahudinin gözleri bu se- daha ziyade parladı .. 1919 temmuzunun klâlini eline SIVi miş bir Tikan metodla- enç cum yet, içki kaçakçılığına k detli kanunlar çıkarmıştır. İ İçkiye alışmış olan Fenlândya - | hlar, birdenbire en çok sevdikleri | bir zevklen mahrum kalınca, mMüelle ahbabi Dero için yeni iş ka- | pıları açılmıştı. Bu iki kişi tanıdik larından Kriğer isminde bir dokto. ra açıldılar. Bu döktor Fenlândya — gibi s0- Buk bir şimal memleketinde içki « nin yasak edilmesini bir türlü ka « bul edemiyordu. diyordu ki: — Bir ilâcın daha müessir olma- sı İçin ısıtıcı ve mikropları öldü « Tücü ispirto ile karıştırılması lâzıtmdır, Ğ d- ı gi -saire gibi göğüs hastalıkları aln Filvaki içki yasak edildikte> son- ra, Fenlândyada nezle, bronşit ve H yürümüştü. Pek tabii olarak bü- tün hastalar daktörun muayene- hanesine akın etmiye başlar Doktorun arkadaşı Litval ismi de bir eczacı da Kriger'in gönde l diği reçetelerden çök memnundu, Dero kütün h Fakat — içkiyi kitlesi tomin etti. nereden bülacaktı. Marsilyadaki bir arkadaşına yaz- dı. Bir sabah Samuel Staynber; ndresine sarı bir mektup — geldi. Gümrük kendisini çağırıyor ve na- mına gelen paketleri almasını ri- €a ediyordu. Bu paketler, çikolata kıyafetinde Benediktin, Kuantro, Martel, Roben ve salre gibi en ne- fis içkilerdi. .. İlk önce mütereddidane başlı « yan gizli ticaret çok geçmeden ge. nişledi. Heksinski'de Fransız çikolatâla. zınım bu kadar satıldığı hiç gö » rülmemişti. Dero mütemadiyen Fransaya gi- ırdu. Bir vapur ve bir yat Bilhassa yat çok işine yarıyordu. Yatın 20 tayfasından 12 si Pransız, 6 sı Belçikalı, ikisi Çinli idi. Yat 2 bin kasa konyağı, üç bin şi- şe patates ispirtosunu ve bir kag damacana romu ambarlarına in « dirdikten sonra yola çıktı. Fakan Fenlündya sularına yak laştığı sıralarda üç muhafız gemi- sile karşılaştı. Her türlü tedbirler evvelden alınmıştı. Sahil muhafız gemileri güphe et- tikleri bu yatı durdurdular ve a- ramak istediler, İ Fakat tayfalar gemiyi aratlırır « lar mı? Muhafızlarla haydutlar a» rasında iş bir boğuşma baş- ladı. Tabancalar patladı. Her iki taraftan vurulanlar oldukları yere yıkıldılar. Facia tamamlandı. Korsanlar, ö- len arkadaşlarının cesetlerini ta - Tınmıyacak bir hale getirdikten sön- ra denize attılar, . Vande sahillerinde dalgaların ke- ra attığı cesetlerin de böyle bir facianın kurbanları - olduklarına şüphe yoktur, Her balde silâh kaçakçılığı ya « pan bir İspanyol gemisinin yaka« Tanmış olması (htimali çok kuvvet. Silâh kaçakçılığı içki. kaçakçılı- ğından daha kârlı olduğu için bu işe cür'et edenler de o nisbette ço- ğalmışlardır. Korsanlar kendi sır- larımı dışarıya vermediklerine gö- re, Vande sahilerinde bulunan ce- setlerin muammâsı bir türlü hal e- dilemiyecektir. i Hayatından Bir manzara Ey küçük karınca! biraz dür da Emin ol ki, sana dokunmaz. Biz ani ve nezaketsiz de - Çocuklar! Siz de yirmi tanesi bi- de bir gram gelmiyen ve adına ka- rısca denilen şu hılkat mucizesine bakınız, O kadar küçüklüğüne rağ- men hiç bir uzvu eksik değildir. Bu ufacık başın içinde kendine mahsus olan bütün kabiliyetler vardır. Görmek için pek mükem - mel gözleri, istediği şeyleri tutup götürmek için iki kuvvetli kıskacı, zamanı ve olağan tehlikeleri anla- mak, işaretlerle görüşmek — için, kendisine benziyen böceklerde de boynuz - olduğu gibı, mütehar ları, hele göğsünde tıpkı bizim ğerli € kalbimiz gibi,. hayatı er, ayakla - imi uzuvlarla ber Tanın sür'atini artlracak, en ağır yükleri kaldıracak — derecede ona kuvvet ve fasliyet veren bir alet mmeycut! Bize tedarik ettiği hamızı nemel- de ayrıca işimize yaramaktad Hülâsa; karınca uzvi teşkilâtı i- tibarile bir harikadır. Hem her biri ne temizdir. Bu kadar ihti » mamlı bir temizlik yaparak işine giden ameleye güç tesadüf edilir. Ivettikleri zaman “Merhabal!,, demeden geçmezler Kümesle Bir hkoroz ve tevaklar Hele dikkatleri ve ihtiyatları son | derecededir, Hiç biri, bazı küçük mekteplilerin yaptıkları gibi, yols | da biribirlerini itip kakmazlar, ar- kadaşlarının yürümclerine mani olmazlar. Hattâ yanyana geçerken biribirlerine selâm verirler ve «merhaba» demeden, geçmezler, — | Onların hayatı yalnız vazifi rinden ibarettir. Hiç birinin yolda lâkırdıya dalarak vakit kaybetti - Bin ne yapa - caklarını bilerek yürürler. Yarın belki yağmur yağacak. Madem ki bugün hava güzel, istifa her biri yuvasına ağzında bl. cekle döner. Kimisinde küçük bir böcek, bir kurt, öbüründe ağaç to- murcuğu, çam kırıkları vessire,.. Müşkülâta rast gelseler bile, hiç cesaretlerini kırmazlar. Eğer biri - nin yükü ağırsa, arkadaşına işaret eder, bu suretle iki kardeş, o yükü beraberce çekip götürürler. göremezsiniz. Hep Dans eden çocuklar Karınca yuvaları işçilerle do - ludur. Orada hiç bir. intizamsızlık Bgöremezsiniz. Çünkü, herkesin ay- TI ayrı vâzifeleri vardır. Hiç kimse başkasının işine karışmaz. Karınca yuvası, bir metre kadar dir. İçinde yollar, meydanlar, vardır. Dişi karıncalar ,zamanı gelince Ya ni beyaz kurt olarak yü- murtlarlar. O zaman bir çok hiz - metçi karıncalar, dişiyi beslemek- le mükelleftirler. Hava — sıcaksa kıymetli bebekleri dışarıya çıka - rırlar, yumuşak yataklarda ya! rırlar. Havanın bozulacağını an - larlarsa, hemen içeriye alırlar. Size, karıncaların süt veren inek- leri de vardır desem gülersiniz. Halbuki gülmeyiniz. Fidan pire - leri yok mu? İşte karıncaların ba pirelerden mürekkep biz çok sürü- Jeri vardır. Onları, usareleri vası - tasile otların, bilhassa gül ağaçla - rının üzerinde toplarlar. Sonra, karıncaların felâket za - manında gösterdikleri şecaat gö « rülmeğe değer, Meselâ bir adam bastonunu toprağa daldırarak, yu- vanın bir kısmını âlt üst etmiş. Bu anda bütün karıncalar hep birden dişarı fırlarlar. Bu, felâkete karşı umumi bir kıyam sayılır. Eğer, düşman hâlâ orada ise üzerine hü- eum ederler. Bacaklarına saldırır- lar, İlk körku geçitce, bozulan yer- leri, tahribatın en küçük izini bı - rakmayıncaya kadar uğraşırlar. Şu karıncalar insanlara he gü - zel zel hir örnektir «Damla damla göl r, tane ta- ne dağ> derler, Bunu da karınca - laröan öğrenmeli Aşk her şeyden kuvvetli ! RomanyaKralının kardeşi PrensNi. kolahanedanlıktanniçin tardedildi? Sevdiği kadını bırakmak değil, onu bilâkis hanedanlığa sokma Romanya Kralı Karol'un kar - deşi Prens Nikola, hanedan hükue Eile, orduda aldığı vazife ve rüt. bolerinden vaz geçerek alelâde bir Rumen vatandaşı kalmak üze- Te hazırlanan feragat vesikalarını imzalamıştır. Dünkü prens, bu « gün bir Rumen çiftlik sahibinin da- madı Brostennu isminde bir adam- dır. Prens Nikola bugünkü Ro « manya hanedan azası arasında se- vilen ve kendisinden hizmetler bek- lenen bir prensti. —Onu böyle, bü- ün al'esinden, saraylardan rütbe Ve nişanlarından mahrum edecek bir karar vermiye sevkeden sebep acaba nedir? Uzun boylu düşünmi- ye hacet var mı? Kadın.. Kral Karol'tn kardeşi, ağabeyi- Bİnin rızası hilâfına olarak, bir kaç yil evvel güzel bir çiftlik Sahibi- nin kızı ile sevişmiştir. Bordeyanu isminde olan bu zat, Romanyanın — Buzi Kâasabasında ikamet etmekte olup, kızının Prens Nikola ile sevişmesine ve en ni- hayet evlenmelerine bittabi mu - halefet etmemiştir. Fakat, Kral Karol, prensin bu kız ile evlenme- #İni istememiş ve kardeşini bir kaç k istiyor. Romanga Kralt Karol yıldanberi bu kadından ayırmıya çalışmıştır. Prensin, kadından bir çocuğu olmuş ve Bükreşe alimış kilometre uzaklıkta olan Snagef sa- Tayında yaşayan prens, karısından du. Fakat... vaz geçmemekte ısrar ederek ağa beyisinin tavsiyelerini Ginleme - miştir. Hattâ daha ileri giden prens Nikola, karısının hanedandan bir prenses olarak tanınmasını iste - miştir. Son zamanlarda bu ısrarında i- nad eden prens Nikola, ağabeyisine müracaatla, ya karısının prenses olarak tanınıp evliliklerinin ves « miyete girmesi, veyahut hanedan azası arasından çekilerek alelâde bir Rumen vatandaşı — kalacağını kat'iyetle bildirmiştir. Bunun üzerine Kral Karol, bü- tün nazırlarla parti şeflerfni, iki ordu kumandanı ve erkânı Harbi- ye reisini saraya çağırarak bir sal- si kurmuş ve Prens Ni- kola'nın evlilik meselesini müzake- re ettirmiştir. Neticede, prensin hanedandan çı- karılmasına karar verilmiştir. Bu. nun üzerine Adliye Prens Nikola'nın SATAY gitmiş ve prense mesele- yi ve saltanat verdiği kararı bildirmiş Bazı gazetelerin yazdığına göre Prens. Nikola ferağatnameyi ev : Devamı 6 tnct sayfada