[ I | Za NUf Şarlok Holmes ile Arsen Lüpen Arasında bir mumese İngiliz milleti polis romanı oku- Miya çok meraklıdır. Şerlok Holme &İ Yaratan muharrir dünyanın en Zengin bir adamı olmuştur. Edear alase, en güzel polis romanları Yazan bir İngiliz muharriridir. Cek :mivıı'uı bundan aşağı değil - İngilizlerin polis tomanlarına Karşı olan meraki sayesinde bü - Yük muharirler doğduğunu gören Fransızlar, İngilizlere rakip ola - tak bir Arsen Lüpen yaratmışlar- dır. Arsen Lüpeni, Fransız roman- ©sı Boris Löblanın kafası doğur - Müştur. Amerikahlar da, İngiliz - lerden aşağı değildirler. Cumhur Reisi Ruzvelt, bizzat bir roman Yazmıştır. Bunun için polis ro - Manı yazan muharrirler İngiltere, Fransa ve Amerikada çok para ka- nmaktadırlar, Çok para kazan- Müş ve serserilikten muharrirliği Ve polis romancılığına kadar yük- Sekdikten sonra, 20 sene evvel öl - Müş olan Cek Lendon'un hayatı Sok meraklı safhalarla doludur. Bu adam, bir kayıkçı iken Nasıl Muharrir olabilmiştir. Kazandığı Paralarla neler yapmıştır?- Raman- ları pek çok Jisanlara tercüme'edi- ken ve filme altnan Cek London'üzü bir. avantürye- s etmiş bir fabrika - Babası s ettik- sonra bir fab le ©- larak Ş başlamıştır. Baba- Sının çok £: olduğunu gören devam ve mâişetini lmek için gazete sat * Tuya başlamıştır. 20 yaşma gel - Giği zaman, bir fabrikaya girmiş Ve geceleri amelelik etmiye baş - ı'*rmîlll' Fakat, ruhundaki serse- Tilik, Cek'i burada da rahat bı - Takmamış ve fabrikadaki işi terk *itirmiştir. Bundan sonra, bir ka- Yıkla denizlerde balık tutarak ha- Şalımı kazanmıya başlamış ise de, bu işde de sebat etmiyerek bir yük Vapuruna tayfa olmuş ve bu va - Purla Japonyaya gitmiştir. Vücu- dü, bazuları bir atlet kadar sağlam Olan Cek, muhtelif vapurlarda a - #Çilik ve iskele hamallığı etmiş- * İşten bıktığı zaman, Meksika, Yahut Alyaska'ya giderek aylarca Betserilik eden Cek'in, hafızası Küvyetli gözlerk nâfiz, kulakları £ hassas olduğu için, her şeyi Börür, işitir 've Bellermiş. Cebin * gw/ıo—'ıma/w&- ayaet M'/îfqncr.l,_.. CEKLONDON | Romanlarını nasıl yazardı? Mevzu- /| larımı en ziyade nerelerdenseçe Cek London romanları: F S AM A AR D dalile W*ı ta%a , (ÜCİCC(;; DösLüNÜDE ,;/70/:'4 Cletrir ( — Aman sakın yüz yerme! muhakkak kasit Öir ni yeti var, de dalma bulundurduğu küçük bir batıra defterine görüp geçirdiği, işittiği bütün vak'aları kaydeder- miş. Cek, hamallık ettiği zaman küçük defterine kaydettiği notlar- Cek Fondonun iasvtr ettiğ' 5.ııı ve hain kadinlardan bir tip la istikbalin en büyük polis ro * mancılarından birisi olmuya hazır- landığını belki hatırına bile ge - yılında roman yaz- tirmemiştir miya başlamış ve (Japonya) ile (Tayfun) memleketlerine ait yaz- dığı ilk ramanları daha o sene zar- fında San Fransiskoda edebiyat birincilik mükâfatını kazanmışlar- dr, Romanlarını yazmıya başladığı zaman, sefalet içinde yaşamakla ve parası olmadığı için romanla- rını bastıracak matbaa bul_îmnmık— ta imiş. Gazetelere verdiği bazı küçük hikâyelerden kazandığı e - hemmiyetsiz paralarla üniversite- ye devama başlamış, amma, bura- ;in da yine sebat edememiş ve al- tın aramak maksadile Kanadaya gitmiştir. Cek, itin ararken çok zengin hatırlar - kazanmışur, Bu rada topladığı malzeme ile bilâ . hara (Deniz kurdu), (Kurt kamı), (Sahranın sesi) romanlarını yaz » mıştır. Bu romanlar sayesindedir ki, Cek London şöhretini kazan » muş ve muharririn bu eserleri o - kuyucular tarafından kapışılmış » tir. Amerika mecmuaları bu eserle. rinden sonra Cek'in yazılarına haddinden aşkın para ödemeye başlamışlar ve muharrir bu suret. le gayet büyük bir zengin olmuş- tur. Çok müsrif olan Cek, kazan- dığı paraları akla, hayale gelmi « yen sefahat sofraları icat ederek sarfetmekte imiş. Kendi eserleri hakkında, «hen, bu romanları be- #enmiyorum, amma, fazla kazanıp Tazla' harcamak mecburiyetinde o- duğüm için yazıyorum>, Dermiş. Kadınlara karşı olan meclübiye. ti çok fazla ve içkiye çok müptelâ imiş. Bir milyoner olması hasebi- le. husüşi yata, kâşanelere, iste « diği her şeye malik olduğu halde, hayattan yine memnun - değilmiş. İDünya nizamatını ve Insanlığın sefalete düşmelerini tabiat kanün- larına aykırı bulduğu için yaşa - makta fazla bir mânâ bulmamak- ta imiş. Harbı Umumi senelerinde 46 yaşında iken kaybolan muhar- ririn ölümü ile, harp yıllarında kimse alâkadar olmamış, harp bit- | tikten sonra Cek London aranmı- | ya, sorulmıya başlanmış ise de, bu- gün hâlâ kitapları ellerde dolaşan büyük ve avantür, fakat hassas ve viedanlı muharririn öldüğü anla- şılmış ve bütün dünya acımıştır. UFAK TEFEK Tencerelerin kaplarını parlak tutmak için tel sünger kullanma- hdır. Tencereleriniz daima par « Jak durur. * Alakok yumurtaların kırıl- masına mani olmak için yumurta- ları kaynar suya atmazdan evvel soğuk suya batırınız. nn mecsularını drarken Barları da ihmal etmezdi rdi? Yazgeliyor j Yakarıdan aşağığa doğru: Marlen Ditrik, Madlen Kravfort, Alis Fild AAA AAA YAMaabaNe e eavaALaNaA nn kasenı nn cramaNKANETAKANA aNN eaeaeeafuamaNNANAN NNN eNz. Evlendirilecek kızlar Günün birinde Vaşingtonda bir mecmua, Vaşington hükü - meti dahilindeki kızlardan hatı: gisine en çok talip çıkabilece - Bini düşünerek, bir müsabaka açmıştı. Evlendirilecek kızların resim- leri mecmuada neşredilmeğe başlandı. Talipler bu kızlardan hangisini beğenirse, onun ismi - | ni ve kendi adresini mecmuaya bildirecek ve müsabakanın so- - nunda kendisine en çök talip çıkan genç kıza mühim bir mü- Esmermi Sarışınnmıı TEÇE A, VAA T e D SA | 5-SONTELGRAF — 18 Mart 1937 ——— ”— —-. Açılan tomurcuklar Reno, Con kâfat verilecekti. Müsabaka büyük alâka uyan: | dirdi. Mecmuanın okuyucuları | | | resimleri çıkan kızları tetkik et- tiler, bir tanesini seçerek inti - haplarını mecmuaya bildirdiler. Müsabaka sonunda kendisine en çok talip çıkan kız kimdi, bi- lir misiniz? Frans Farmer. Şim- di sinemanın tanınmış ve sevil- miş artistlerinden biri -olan Dünya kuruldu kurulalı «sarı : gan mı, esmer mi?> meselesi hal e- dilemedi, Bizzat kadın bile, hâlâ, «sarı - şın ma, yoksa ösmer mi?» olmayı bir türlü tercih edememektedir. Bir çok kadınlar z saçlarını kâh sarı; rışın olmayı, kâh siyaha boyamak- la esmer görünmeyi tecrübe et « mektedirler, Resimde de görüyorsunuz - ki meşhur bir kaç artist bu tecrübe- yi yapmış ve hem sarışın, hem es- mer olmanın zevkini tatmak iste« mişlerdir. Fakat hangisinde daha çok muvaffak olmuşlardır. Bunu onlar da bilmemektedirler, Gerçi büyük bir filozof, Maks O- relli esther ve sarışın meselesi haks kında fikrini şöyle ifade elmiş * tir: «— Ressamların ideal kadını sı- rışındır. Havva, Venüs, Travanin Eleni, bütün meşhur tarihi ve esa- tiri güzeller sarışındırlar. Güzel bir kadın tasvir etmek is- tiyenlerin gözlerinde dalma bir s3- rışın kadın hayali canlanır, Sarışın; ideal genç kızdır Hakikatte: Ben öyle esmerler tanıdım ki birer melek idiler öyle sarışınlar tanıdım ki tam ma- nâsile birer şeytan idiler'» Her ne denirse densin, zaman zaman moda ve telâkkiler esme- ri; sarışın, sarışını esmer, göster « mek için bütün berberler ve ma- kiyajcılar çalışsın, yine müllet fel- sefelerinden çıkıp da kanuniyet kesbetmemiş olmasına rağmen or- tada öyle bir kanunu tabii var - dır ki, her memlekette kadınlar enun hükmünden kurtulamazlar! Bazı erkekler sarışınları severler, bazıları da esmerleri. Ve zamana kadar kimsecikler ne tanır, ne bilirlerdi. Bu dolgun göğüslü, sarışın kız müsabaka- da vadedilen mükâfattan başka Avrupaya mecmua hesabına be- dava bir seyahat yapmak im - kânını da kazanmıştı. İtalyaya gitti ve orada her müsabakada kazanan genç kız- lara mukadder âkıbetlerden bi- ri olarak bir sinema reji ile tanıştı ve bu rejisör genç kızı sinemaya aldı. Frans Holivuta gitti. Goldvin stüdyolarında tecrübeler ya - pıldı ve kendisine ilk filmde rol verildi. Hem de öyle küçü - cük rol değil, baş rol! İşte Frans Farmer böyle bir- denbire birinci derecede parlak bir yıldız oluverdi. Evlendi mi diye soracaksınız. Hayır! Fakat sinema yıldızları için koca değiştirmek, gömlek değiştirmek gibi <ahvali adiye» den olduğuna göre, Frans Far - Frans Farmeri (ismi yalancı isim| mer'in bu cihetten endişesi yok- değildir, kendi ismidir) daha o | tur. |