TiYATRO YIRMİNCi ASIR Yetişmiş opera artistlerine (ancakîOğle yemeğini lStanbulda, beş sene sonra kavuşabileceğiz! Ankeradaki tiyatro mektebine| getirilen mütehassıs çok dikkate değer sözler söylüyor Türk operasını hazırlamak Türk bestekârlarına da yeni bir dev Ankarada Musikl Öğretmen okulunut modern binast içinde kurulan Türk tiyatro opera mektebinae kız ve erkek talebenin dans dereleri esnasında alınmış İki resmi Ankarada Müzik Öğretmen | terlerinden de pek memnunum. okulu binasında bir tiyatro mek-| Mesleki ciddiye alıyorlar. İsmet tebinin kurulduğu malümdur. Bu modern mektebin kurul - ması için, bilindiği gibi, müte - hassıs ve müşavir sıfatiyle, ti - yatra ve öpera sahasının enter- nasyonal şöhretlerinden Alman tejisörü Karl Eybert davet edil- | mişti, Bir kaç defa memleketi - mize gelerek tetkiklerde bulu » nan, raporlar veren B. Eybert bu mevsim başındanberi tiyaf. ktebinin kuruluşu işinde çalışmak ve ders vermek üzere memlekelimizde — bulunuyordu. Ancak muhtelif memleketler - deki angajmanları, Karl Eyber- tin bütün mesaisini memleketi - | mize hasretmesine imkân ver - memektedir. Bu kıymetli sahne üstadı an- tak sonbaharda tekrar dönmek üzere memleketimizden ayrıl - Maktadır. Eybert Ankaradaki tiyatro Mektebi hakkında şunları söy - Kiyor: - Tiyatro mektebinde çalış- Malarında az zamanda varılmış olan netice ümidimin fevkinde çıkmıştır. Tiyatro mektebinin talebeleriyle ilk karşılaşmada #dinmiş olduğum intibaın pek de iyi olmadığını gizlemeyece - ğim. Fakat bu gençlerin mah - düd bir zaman çerçevesi içinde Rösterdikleri inkişaf, görgüsüz- lükleri altında çok kuvvetli bir istidad saklı olduğunu isbat et - Tniştir. Elimizdeki küçük miktarda » i talebenin az zamanda göster- Miş oldukları inkişafa bakarak, Ürklerin tiyatroya çok müstait ir millet olduğuna ve bu mes - ğin memleketinizde - istikbali Parlak bulunduğuna kanaat ge- firdim. Talebelerimizin karak - Bi Talebe ritmik bir dans dersi yorüsor * İnönü, Türk tiyatrosu için yeti - şecek gençlerden kuvvetli bir | karakter istediğini bilhassa te- barüz ettirmiş. Gençlerin bu te- Üdlektepte çalığan tiyatro mütehassısı Kerl Eytert menniyi tahakkuk ettirecek su- rotte kuvvetli bir seciyeye sahib olarak — yetişeceklerinden hiç | şüphe etmiyorum. Bu çocuklar, devletin üzerle- rine ihtimamla titrediği ilk ak « | törler olacakları için büyük bir mesuliyet yüklenmişlerdir. Tiyatro hayatı iptidal bir hal- de olan bir memlekette ilk ha » reket olarak daha kolay bi_r yol da tutulabilir, ve işe ecnebi ti « yatroları getirilerek de başl.'ma: bilirdi. Ben dört senı-derîbc_nl | her sene birer tiyatro mevsimini | Arjantinde geçiriyorum ve ec « nebi memleketlerdeki - tiyalro | hareketleriyle alâkadarım, Bu | itibarla biliyorum ki, bu kolnv';_ Ü- sul sakat neticeler vermektedir. Meselâ Arjantin 25 senedenberi en büyük yabancı truplarını ge- ir açacaktır tirtip seyretme«te ve sırf bu yüzden kuvvetli ve tamamiyle yerli bir tiyatroya sahip olma - maktadır. Bunun içindir ki Tür- kiyenin daha güç yolu tercih et- mesi, biraz zahmetli de olsa, milli tiyatrosunu kendi içinde, bütün ıztırablrına tahammül ederek doğurması taraftarıyım. Türkiyeye yabancı trupların gelmesi taraftarı olmadığım ne- ticesi çıkarılmasın. Ben sadece, | Arjantinde olduğu gibi, memle- ketin tiyatro ihtiyacını yalnız yabancı tiyatroların faaliyetiy « | le karşılanmanın — tehlikelerine işaret etmek istedim, Türkiyede, hükümetin kas - tettiği sadece bir milli — tiyatro kurmak ta değildir. Ayni za - manda kuvvetli bir tiyatronun tesiri altında her memlekette olduğu gibi kuvvetli bir sahne edebiyatının doğmasını ve bü - yümesini temindir, Türkiyede opera san'atkârlı- Bi ve bestekârlığı yoktur, çün « kü opera yoktur. Mevcud olmı- yan bir şey için yazmak ve bes« telemek de kimsenin hatırına gelmez. Bu itibarla, Türk ope - rasını hazırlıyacak olan mek - teple birlikte, genç Türk beste - kârları için yeni bir devir açılı- yor demektir, ayni zamanda genç bestekârlar ve muharrir - ler,*Türkiyeye ithal edilecek o - lan büyük garp opera eserlerin- den bu sahne vasıtasiyle çok şey- ler öğreneceklerdir. Bu ithal ha- reketini mümkün kılmak içi Maarif Vekâleti bir tercüme mü- sabakası açarak garp sahne e - serlerini dilinize çevirtmek ni - yetindedir. İsmet İnönünün, Türk tiyat- Yosunun en güzel türkçeyi öğ - retecek müessese olduğunu söy- liyerek sahnenin bakımından ehemmiyetini takdir ettiğini işitmek benim için büyük birzevk olmustur, Şimdilik bu mektebin tale - besini tiyatro - kısmı için üç ve opera kısmı için beş senelik sikı ve ciddi bir tedrise tâbi tuta « cağız. İlk bakışta uzun görülen bu müddet sanat kabiliyetleri « nin tam inkişafı, sanat karakte. rinin teşekkülü ve bütün he - veskârlık alâmetlerinin — izalesi için çok lüzumludur. Türk basınının mektebimize gösterdiği çok memnumi ğer alâka ve hassasiyet, ümid e- derim ki, memlekette bütün sanat ve fikir elemanlarını bu dava vörüna seferber edecektir, | Ki de inanmamakta ve bunun an- | mümkün değildir. Rakelerle aya; akşam yemeğini Pariste yiyebileceğiz! | Amerikadan Atlas denizini geçen bir raketin ağırlığı 20 tonu bulacak ' Yıldızlardaveay — (da dans etmeğe giden gençkızlar Amerikalı Djons, evinin bahçe - sinde saatine bakarak sinirli, si - nirli geziniyor ve geç kalmadı zannederek sabırsızlanıyordu.. Sa- at henüz sabah onu otuz altı da - kika geçiriyordu. Halbuki, Djons öğle yemeğini Pariste yemek arzu- unda olduğu hâalde allesi efradı henüz evde toplanmamışlardı. Çün- kü, raket ile aya dansetmiye gi - den Djons'un kızı henüz dönme - mişti. Zengin Amerikalının şofö- rü yıldızlara gidip gelen raketleri idare etmesini çok iyi bilmektedir. | Çünkü şimdiye kadar 10 defa aya, 20 defa da yıldızlara gidip gelen raketlerde şoförlük etmüştir.. Şo- för, öğle yemeğini Pariste yemek arzusunda olan Djonsu Atlantik denizi üzerinden Avrupaya -götü - rüp getirecek olan raketi prova e- dip hazırlamakla meşguldür... Muhterem okuyucular, şu yüka- rıda çizdiğimiz levhanın bir gün hakikat olacağına siz şimdilik bel- cak 2937 yılında hakikat olabile - ceğini söylemektesiniz. Maamafih, raket davası uğrunda yıllardanbe- ri uğraşan ve muhakkak surette yıldızlara, aya çıkacaklarını söy « liyenlerin çalışmaları karşısında, bu müşkülün de çok yakında hal olacağına —insanın — inanmaması yıldızlara çıkmak, — Amerikadan Avrupaya, Paristen Şanghaya gi - dip gelmek istiyen mütefenninler tam on yedi hükümet içinde gece- li, gündüzlü faaliyet sarfetmekte. dirler. Amerikadaki raket şirketi, | iki yıl evvel ilk adımı atmıştır, Bu Şirketin yaptığı otuz metrelik bir Tâket Amerikada Eteyin Ayinland- dan atılmış ve saniyede 210 met- Te sür'atle Nevyok körfezine var- maştır, Bu kadar sür'at, ancak ses- lerin gidebildiği bir sür'ettir. Bu | ilk muvaffakıiyet üzerine, taket iş- lerile meşgul olanlara büyük bir cesâret gelmiş ve çalışmalar faz « Taşmıştır. Mütehassıs — âlimleri rüket işlerinde en fazla meşgul e- den cihet, raketlerde yaküacak | mayiler meselesidir. Bugüne kadar yapılan tecrübeler gazolinle ispir- ve daha bir takım hüsusit ma: yilerin kariştırılmasından hasıl o- lan müvellidülhumuza — sayesinde Taketler tahtik edilmektedir, Bu mayi, patlayıcı Mayilere n's. betle ön kere daha küy tli olup Taketin içinde (motör) namı ve - rilen husust bir odacıkta yakılmak- tadır. Maamafih, insanların öğle yemeğini Pariste, akşam yemeğini Şanghayda yiyebilecekleri güne | İki polide iki başlı bir çocuk doğmuşrur. yaşayacağı şüpheli görülmektedir. doktorlar ellerinden geldiği Vaşington varabilmek için daha hayli müd - det beklemek icap edecektir. Ame- | rika, İngiltere, Almanya, Avus - | turya, Rusya, İtalya, Avustralya, | Holanda ve Japonyadaki birçok &- | Parla imler raket davası uğrunda ge - celi, gündüzlü çalışmaktadırlar. Fakat, çalışmaları esnasında para hususunda çok müşkülâtlarla kar- | şılaşmaktadırlar. Doktor Robert Bodart ilk rakat tecrübelerine 1909 senesinde beş - lamıştır. Bu zat, o zaman gâzo - lin ve mayi müvellidülhumuza ile | müteharrik küçük, küçük raketler- le tecrübeler yapmıştır. Diğer bir Admerikalı profesör olan doktor E- duart Pendrey de ömrünü raket - lere hasretmiştir, Bu zat, Amerika raket şirketinin reisidir. En sür - atli raketi mühendis Djons Şesta i- mal etmiştir. Küçük bir memleket olan Avusturyada bile raketlerle uğraşan Herman Obert ve Foris İşmidi namlarında iki mütehassıs vardır, ki bunlar da bu uğurda ça- lışmaktadı Mütel cağa, soğuğa, tazyike müte mil ve raketin imaline mahsus ye- ni bir maden bulmağa çalışmakta- dırlar. Kimyagerler, bu madeni bulmak için Bir çok kimya tecrü- belerihde bulunmaktadırlar. Ra - ketciliğin terakki edememesine en çok mani olan cihet, henüz rağbe- te mazhar olamaması ve para bu - lunamamasıdır. Bankalar, malt gruplar raketciliğin uğruna para sarfetmekten çekinmektedirler, Çünkü, birçok kimseler aya, yıl - dızlara çıkabilmenin henüz bir ef- sane olduğu kanaatindedirler, İlk Alimler bize bu yakın 1sukbali temin ÜNU KİNAK SaalDit işinle eai asmmr ae ni sos ae bi mviri vv üi ae seslnimlmcar a manananmaı GAŞ | Bu çocuğun Fakat çocuğu yaşatmak için kadar çalışmaktadırlar. tie meşgaldürler önce aya ondan sonra da yıldızlara çıkmağı düşünen âlimler, bugüne kadarki uğraşmaları neticesinde havada 2000 metre yüksekliğe kae dar raketler göndermeğe muvaf « fak olmuşlardır. Raketler balon « lardan daha ucuza mal olmakta oe lup bulutların üstündeki hava ce - reyanlarına alt malümat toplama- ğa daha elverişlidirler. Hiç bir tehlikeye maruz kalmas mak şartile, insanlar raketler sa « yeşinde gök yüzlerinin ötesine vas rabileceklerdir. Fakat ne zaman, yüz sene, iki yüz sone, beş yüz sene sönra mı?.. Burası moçhul... Hesap edildiğine göre, bir raketi Amerikadan Avrupaya gönderebil. mek için yüz bin dolar sarfetmek lâzımdır. Aya gönderilecek bir ra- ket yirmi ton ağırlığında olacak ve 4380 kilo yakacak mayi bulundu- racaktır. Raketlerin lüzumsuzluğu nu iddia edenlere, Rayt biraderle. | rin ilk tayyareyi imal ettikleri zae man uğradıkları istiskalı hatırlat. mak kâfidir,