Üç komita Bunu da Makedonya komita- İşitin.. cıları arasında 13 yıl Gn çökük kovukları arasından geç- tim ve hâlk müdafaası için meyda- na atıldım. Bulgaristan ettikten sonra, hâdisoyi aynen, bü- tün Bulgar gazeteleri, Bulgar nazır- ları ve başvekil Muşanofa telgrafla bildirdik.. Solyada arasıra görüştü- Gümüz ajans muhabiri Ali Naciye de bir mektup yazarak vaziyeti bil- dirdim, O, be difim haberi bunun ü- de duyul- n Bidip vaziyeti anlattılar, kaymakam, bir istida İle müracaat ve resmen şikâyet edil - Mesini emretmiş. Rusçuk mutasar. tifı olan ve bilâhare Edirne Bulgar konsolosluğuna tayin edilen iyi yü- rekli Konstantin Todorof ise kendi- sine telgrafla vâki şikâyetimiz üze- rine, hâdiseden bir gün sonra Raz- Brad'a gelerek tahkikata başladı.. Fakat mutasarrıf Razgrada gelinci- ye kadar da, Partizan kaymakam bizi tazyik çemberi içine aldı.. Beni bir jandarma ile çağırarak korkut - mak maksadile üzerime — güya bir | kir atmak istedi, Bir ikl saat palis nezareti altına” aldı ve ahali arasın- da tahrikât yaparak Türkleri Bul- garlar üserine hücuma eşvik etti - Bimi kendisini azlettirip apoletlerini bizzat koparıp atacağımı ötede, be - Tide işaa ettiğimi söyledi. Tanzim etürdiği bir köğit üzerine | Cevaplarını yazdım ve ken - | disine: Böyle boş tehditlerle Bgö- | zümü korkutmağa çalışacağına, mezarlığı tahrip eden müteca - vizleri yakalayıp cezalandır - ması muvafık olacağını söyle - dim. O, müthiş bir tepe gözlü - lükle hâdiseye karşı arifane te- gafülde bulunmak istiyordu. Fakat, bizim şikâyet telgrafla- | rımızı muhalif ve muvafık bü- tün gazeteler sütunlarına geçir- mişler, Yugoslav ve diğer ya - bancı gazete muhabirlerine de bu suretle vaziyeti anlatmışlar- dı. Havadis, ecnebi gazete mu « habirlerinin eline geçtikten san- ra bütün cihan gazetelerinin âdiseden bahsedecekleri tabit Safyada basılan Bulgar ga- zeteleri yirmi dört saat zarfında Bulgaristanın en ücra köşeleri- ne kadar dağıldığı için, hâdise, bütün Bulgaristanda bir bam - ba gibi patladı. Lehte, aleyhte münakaşalar başladı. Razgrada postalar her saat yeni bir gazete getirdikçe, kasabadaki komita - eılar ve gizli teşkilâtlar mensup- Tarı arasında bize karşı olan mü- naferet bir kat daha - fazlalaşıp artmağa başladı. Başvekil Mu « şanof, şikâyetimiz ve cenebi ga- zetelerin neşriyatı üzerine, Raz- grada, Dabhiliye Nezaretinden bir tahkik heyetinin gönderil - Mesini emretmiş ve böyle bir heyetin geleceği bize de bildiril- mişti. Dobruca komitacıları ka- saba içinde bir hâdise çıkarmak için kücük bir bahane ariıyor - lardi. Türkler müthiş surette ürktükleri için akşamın alaca karanlığında dükkânlarını ka - ’ ı Türk — gençlerinden — Bir grüp — 932 yılında eski Zağrada toplanan Taran köngrerinde.. rıfından gelen haberler üzerine hâdiseye hükümetin vaziyet et- mesini ve suçlauların meydana çıkarılmasını bekliyorduk. Rus- çuk mutasarrıfı Kostantin To - dorof en nihayet iki gün sonra akşam üzeri geldi ve kayma - kamlığa giderek tahkikata baş- ladı, Tahkikata gece de devam ediyordu. Mezarlığın halini ve komitacıların lâkaydisini göz « lerile gördüğü için vaziyeti ta « mamile kavramış ve kabahat « Hlerin kimler olduğunu anlamış- tı. Gece saat dokuzda beni de kaymakamlığa çağırttı. Buyu - run oturun diyerek yanına da - vet etti. «Sen, Sofyada yaşadığın için hâdiseyi bitaraf bir gözle gör - müş ve anlamışsındır. Bana ol- duğu gibi anlat ve kat'iyyen çe- kinme» dedi. Kaymakam Vazelof yanımız- da oturuyordu. Bir mutasarrı - fın, bir de kaymakamın yüzüne baktım. Ve: Bütün kabahat bu zatındır» dedim.. Bunun üze - rine mutasarrıf, kaymakamdan dışarı çıkmasını rica etti. O da çıktı.. Mutasarrıfa hâdiseyi olduğu gibi anlattım ve yegâne kaba hatlinin, mütecavizlere mâni o- | habilecek iken, onlarla müşte - olan Vazelof olduğunu tek - rlarken, kaymakam, hızla ka- pıyı açtı ve içeri girdi.. «Bana bak, Türk, benden a - lacağın olsun. Aleyhimde şikâ - yet ediyorsun, fakat ben ada - filân diyerek, yere doğru sarkan kılıcını eline aldı ve ü - zerime yürümek istedi. Muta - sarrıf oturdufu yerden ayağa kalktı sert ve kat'i bir sösle: «Kaymakam efendi, karşın- da senin âmirin bulunuyor. Der- hal dışarı çık.. marşs dedi. Beklemediği bu muamele kar- şısında sapsarı kesilen kayma - kam Vazelof kafasını tehdit ma- mı | kamında bana doğru sallayarak kapıdan çıktı.. Mutasarrıf, benimle bir kaç dakika daha görüştü ve meyus olmamaklığımızı, — Muşanofun emrile bir iki güne kadar Sof - yadan bir tahkik heveti gelece- ini ve bu heyet gelinceye ka- dar benim de Razfraddan ayrı- lıp Sofyaya dönmemekliğimi, tavsiye ve rica etti. Ben kendi - sinden ayrilirken, mutasarrıf, tahkik heyeti ile birlikte ecnebi gazete muhabirleri ve bunlar a- rasında bir Türk muhabiri bu - lunacağını da ilâve etti. Vaziyet tavazzuh ediyordu. Hükümet, meseleye bütün cid- diyeti ile sarılmış ve sucluları meydana çıkaracak — tedbirleri almağa karar vermişti. Muta - sarrıfın söylediklerini ve ko - nuştuklarımızı beni toplu bir halde dışarıda bekliyen arkadaş- lara iblâğ ettim, memnunen ev- lerimize gittik... Fakat.. biz, hükümetin almak- ta olduğu tedbirlere güvenirken | ceğini bütün samimiyeti ile söyle - | 90 yaşındaki bir ihtiyar 80 yaşındakisevgilisini | buldu ve evlendi! Bu macernın o meraklı hikâyesi Besarabyada çıkan Rumen gazete- leri, geçenlerde evlenen 90 yaşında- ki eski bir Rus miralayının hayatına ait çok meraklı yazılar yazmakta- dırlar. Gazeteler, bu miralaydan geçen asrın bir kahramanı gibi bah- setmektedirler. 90 yaşındaki mira - lay Mihayil Murzakot, 80 yaşındaki Vera isminde 60 yıllık nişanlısile ev - lenmiştir. Bu kadın, vaktile, Rus - | yanın en büyük çiftlik sahiplerinden | birisinin kızı iken, ihtiyarlığında za- yet büyük bir sefalete düşmüşlür. Bu iki ihtiyarın romanı, 1877 yılın- | da başlamış ve geçenlerde, evlenin- ceye kadar, tam altmış yıl devam et- Murzakof otuz yaşında iken gayet yakışıklı ve mert bir zabit imiş. Bir gece umumi valinin verdiği bir ba- loda, genç ve güzel Vera ile tanışımış ve dansederken kızın kulağına genç zabit şu sözleri söylemiştir: “Güzel kız, siz benim kalbimi e « sir ettiniz, ben sizin olmak isterim.,, Genç zabit hemen o gece, büyük bir çiftliği olan kızın babasına mü - tana sevkolunmuştur. Pilevnede Os- tediğini bildirmiştir. Kızın babası, zabitin Petrogradda çok karışık bir hayat sürdüğünü ve bahusus harbe gitmek üzere olduğunu — öğrendiği için, kızını vermemiştir. Bu red cc- vabı karşısında meyus olan genç za- bit kızla bir kere daha görüşmüş ve şayet harpten dönecek olursa evle- neceklerine dalr teminat almıştır. Vera zabiti sevmekte olduğu için harplen dönünceye kadar bekliye - miştir. Mürzakol, Rus - Türk — hatbinin cereyan ettiği o günlerde Bulgaris - fan sevkolunmuştur. Pilevnede Os- man Paşa ile harbeden Rus orduları arasında bu genç zabit te bulunmuş ve barp bitltikten sonra Kşinefe dön- müştür. Buraya varır vyarmaz, doğru kızın evine giderek sevgilisi ile görüşüp öpüşen zabit, kızı için çiftlikçiye tek. | rar müracaat etmişse de gene — red | cevabı almıştır. Kızla zabit tekrar buluşmuşlar ve ölünceye kadar se- vişeceklerini ve bir gün muhakkak evleneceklerini birbirlerine ağlıya - Aradan yıllar geçmiş, hâdiseler, bu evliliğin daima tehirine sebep ol- muştur. Murzakof büyük harpte mi- ralay rütbesini kazanımış, harplerden , sonra Varangel ordusile birlikte Bol- aBi ik ll düee n e ei ÖLÖSÜ a — a şeviklere karşı muharebe etmiştir. Mağlübiyetler üzerine bir - İngiliz gemisinin — güvertesinde — miralay Fransaya gitmiştir. Ozamana kadar daima mektup- laşarak birbirini sevmekte devam e- den miralayla kız, bundan sonra bir- birlerini kaybetmişlerdir. Mürzakof Fransada sefil kalmış, açlıkla mü » cadele ederken, bir gün Monte - Kar- Toda eline geçen bir kaç para ile ku- mar oynamıştır. Talli dönen ihtiyar miralay o gün kumarda kazanmağa — başlamış ve kumardan 20 bin Fransız Napolyo- nu kazanarak kalkmıştır, — İlk — işi Fransız güzetelerine bir ilân vermek olan miralay, eski nişanlısını dün - yanın dört bucağında uramağa baş- lamıştır. Romanya ve Besarabyada da okunan Fransız gazetelerinde bu ilâmı okuyan bazı beyaz Ruslar, Ve- rayı meseleden haberdar etmişler - dir, Zavallı kadın elinde avucunda bir tek meleliğe varıncaya — kadar ber şeyi satıp savmış aç bir. halde eski nişanlısına bir mektup gönder- ııhwkşiıınnılımdhlnllıllihk-î lediğini bildirmiştir. 90 yaşındaki eski miralay Mür - zanof Fransodan derhal Besarab - | yaya gilmiş ve 60 yıl evvelki nişanlı- sı olan 80 yaşındaki Verayı — gayet büyük bir sefalet içinde bulmuştur. İki sevgili birbirlerine kavuşunca kucaklaşıp öpüşmüşler - ve hemen kiliseye giderek nikâhlarını yaptır - mışlardır. Gazeteciler bu ihtiyara barzı süsaller sormuşlardır. — İhtiyar sorulan suallerin hepsine cevap ver- Miş ve evliliğinden çok memnun ol- duğunu ve Verayı baloda ilk tanı « şıp görüştüğü dakikalardaki hara « retle sevdiğini, söylemiştir. AME AA Höbe eat ı-ııwııuıııım_ıu-—ıın_ır—ı? (Dobruca (gizli (Kubrat), (Bodna Zaştita), ve (Makedon- — Devamı var — Okuyucularla Başbasa Hazır ilâçlar neden pahalı? Beyantta oturan Mustafa Nuri is- minde bir okuyucumuz yazıyor: “Bir iki gün evvelki gazetelerde, piyasada mevcut kuvvet şurupla - rından birinin terkibi, muayyen for- V müle muvafık olmadığı için, Sıhhi- | ye Vekületince, toplattırıldığını o « kudum. Hakikaten, son zamanlar « da, muhtelif firmalar, mülesseseler, ve şahıslar tarafından, bir çok par- | lak ve yaldızlı isimler, reklâmlarla bir çok müstahzarat piyasaya çı « karılıyor, Bunların mühim bir kısmı Bayan- lar içindir. Bayanların güzelleşmesi | için çıkarılan bu bir çeşit, müstah- | sarat vesair mamül maddeler acabu nasıl şeylerdir?. — Bunlar hakiki | faydalı mıdır?, Fiatları ile, hakiki | kıymetleri arasında makul bir mü- nasebet var mıdır?. Niçin bu müs- tabzaratın mühim bir kısmı evvele- | mirde çok pahalıdır?, İkinci mesele olarak ta, bunların faydalı olup olmadığı meselesi, tet- kike değer bir noktadır. Bu fikirlerimi muhterem guzete- nizde alâkadarların nazarı dikkaline | koymanızı dilerim. SON TELGRAF — Bu oküyücü- muzun bu mektubunu aynen neş - rodiyoruz. Alâkadarların dikkat na- zarına koyarız. —a —a KDA BUGÜNKÜ PROGRAM le neşriyalı: | / Saat 12,30 plâkla Türk musikisi, 12,50 havadis, 13,0$ muhtelif plâk Neşriyatı, 14,00 son. Akşam neşriyatı : 17,00 inkılâp dersleri Üniversiteden naklen Mahmut Esat Bozkurt, 18,30 plâkla dans musikisi, 19,30 çocuk. lara masal , Galip Tarcan, 20,00 Rifat ve arkadaşları — tarafından | Türk musikisi ve halk şarkıları, 20,30 B. Ömer Rıza tarafından arapca söylev, 20,45 Safiye ve ar- kadaşları tarafından Türk musikisi ve Halk şarkıları, 21,15 Şehir tiyat. rosu dram kısmı varyete, 22,15 ajang ve borsa haberleri ve ertesi günün programı, 22,35 plâkla sola- lar, opera ve operet parçaları, 23,00 son. GUNESKNEN e vrem nni vaNaNnAN dNK Mresma Bu da memleketin — | içinden bir garipliki —| Başı taçlı i“c"kî lOrduda Pazar kazasının Ser- deş nahiyesine bağlı Öce kö - yünde dört aylık bir hilkat ga- ribesi doğmuştur. Resimde gö - rüldüğü gibi, bu çocuğun vücu- du tabildir. Fakat, başı çok bü- yük ve şiştir. Başının üzerinde | kralların taç ve tuğlarına ben - zer bir kısım vardır.| ——— ——— . Mimarlarımız da .. giriyor Yunan hükümetinin aç- tığı müsabaka Yunan — hükümeti, — şimendifer gan gibi mühim bir kaç bina yape tırmak için bir plân müsabakası açmıştır. Bu müsabakaya girmek | için Türk mimarları da davet edil. mişlerdir. Yapılacak İnşaatın mu- vaflak ve kıymeti baiz san'at eser- leri olması arzu edilmektedir. Mimarlarımızdan bazıları bu mü. sabakaya girmek için hazırlanmak- tadırlar. Birinci, ikinci ve üçüncü gelecek plânlara mükâlatlar ve- rilecektir. | kâğıtlar bakara ve adötabl ba - Eski İstanbul batakhaneleri: KUMAR.. Yazan' M. S.ÇAPAN Kumarbazlar iskambil- leri nasıl işaretlerler?. Bu çeşit kâğıtl 1 en ziyade batakha- nelerde görmek mümkündür Bir zamanlar Yildez sarayının salonlarında açtığı kumarhane ile Istan- bal halkına kumarın bir hayli acı taraflarınt Dumancı — Hiç denecek bir sermaye ile çok para kazanan o- yuncu. «Bir lirası vardı, şans is- tedi, cesur da oynadı. Duman yaptı.» Tırnaklamak — İskambil kâ- | Batlarına işaret vurmak. (Bu işaretler, kâğıdın baş tarafının | ortasına tırnakla ve hafif hafif kazımak suretile yapılır. Piket oyununda asolar, pastrada «va- le» ler işaretlenir. Tırnağı vu - ran adam kâğıdı keserken tır « naklı yerden keser ya asoyu ya- hut valeyi alır. Bazı oyun hile- lerinden az çok — anlıyanlar, fendbazların bu hilelerine mâni | olmak, istifadelerinin - önüne geçmek için, onlar da yedili, se- kizli gibi kıymetsiz kâğıtları tır- naklarlar, fendbazlar aso, vale kesiyorum diye boşları koser - ler, istifadeleri akim kalır.) Kesim — On, on beş kişinin iştirakile yapılan kumar hırsız- hğı. (Çok paralı bir oyuncuyu bir kumarhaneye düşürüp pa - rasını almağa «kesim» denir. Ba- kara ıstılahlarındandır). Yürütmek — Hakkından fazla oynamak. (Kumarhane ve biti- rim paycıları, «<nano» dan ken- di haklarına düşen parayı ister oynarlar, isterlerse para olarak alırlar. Bazıları hakları yirmi lira tutarken, (40) Tira oynar, ki, işte yürütmek budur.) Fransız salatası — Meydana dökülen kâğıtları çok karıştır - mak. Rasto — Barbut ıstılahından- dır ve bir kelime ile manalan - dırmanın ihtimali yoktur. Ras- tonun manasını anlamak - için barbut oynanırken seyretmek lâzımdır. Maamafih bir kaç sa- tırla anlatmağa çalışacağım. Bar- but oynanan bir oyuncu posta çıkar: Yetmiş beşin biri önüne!, Posta çıkanın karşısındaki bir şeş beş atar, bu zar kırk para kazanır, O zaman, kaybeden o - yuncu ya postayı değiştirir, ya- hut «rasto!» der ki, olduğu gibi, yine o paraya zar at demektir. Natürel kâğıt — Cinsleri üs- tünden bakılınca anlaşılan bir nevi hileli iskambil. (Bunları işaretlemek için ne boya sirkafı ve ne de karıma sirkaf yapılır. Fabrikada yapılırken, kâğıtların üstünde bazı çizgi aksakları o- lur. Bu aksak asolar, papaslar ve ilâh.. seçilerek altı deste kâ- ğat vücude getirilir. Bu altı des- teyi yapmak için otuz kırk des- te kâğıt lâzımdır. Bu aksaklık - ları, görmek, anlamak ve far « ketmek için çok keskin bir göz Tâzımdır. Ve ancak bu işi sanat ittihaz edenler bilir. Bu neviden karada işe yarar,) — Kıvamına getirmek, fırsattan istifade. (Kolposuna getirdim, epey mangırını aldım. Abataj — (Bakara) da ka - zandıran sayılardan olan — (8), (9) açmak. (Barakada ilk ele alınan iki kâğıdın sayısı (8), ya- hut (9) olursa buna abataj aç - mak denir, Diğer kazandırıcı sa- yılar da vardır. Fakat bunlar (3) kâğıtla olur. Bakaranın pasıl oynandığını bilmiyen yok gibi - tattıran B. Maryosera dir. Fakat (bakara) bahsinde bunun hakkında ayrıca malü - mmat vereceğiz.) Tersu — Kayıp. «Bugün hep tersudeyim. Ne oynadımsa kay- bettim!» Sola — Kazanç, kâr. «Hakkı bugünlerde sotada, Aşık oyna - sa kazanıyor.» »»Kebezar — Hileli zar, Sirkaf, Sinkaf — İskambille - rin üst kısmına yapılan — işaret. (Bu işaretlerle kâğıdın üstün - den nev'i kolayca anlaşılır. İşa- retler bir kaç türlü yapılır. Ucu sivri bir çakı veyahut jiletle, is- kambilin dört köşesindeki yu- murtaların sağları hafifce kazı- nir, ilk yumurtanın sağındaki kazıntı, asodur. Üstü kazınırsa papastır. Sol kız, alt valedir. Bu usul demode olmuştur. Bugün revaçta olan boyalı sirkaftır. Yi- ne yumurtalar boyanmak sure - tile yapılır. Formülü kazıma sir- kaf gibidir. Sağ as, sol papas ve ilâh. Boyalar kâğıdın rengine göre yapılır. Renk hafif ise koyu boya kullanılır. Bu suretle kâ « Batların üstünden Cins ve rengi anlaşılır. Kazıma sirkaf, kâğıt meyilli bir şekilde elektriğe tutulursa kazıntının tırtılları belli olur. Bir de enden, boydan, baştan | başa bütün yırmurtalara yapı - lan bir sirkaf vardır. Bu da bo- ya ile olur. Enden birinci sıra ikinci papas, üçüncü ve dör- düncü sıralar kız ve valedir. Yukardan aşağıya doğru da, on- ludan (7) liye kadardır. Bu sir kaf, tek yumurtaya yapılandan daha kolaylıkla görünür. Öte kileri görmek için kuvvetli göz ister.). Dolu zar — #civalı zar. Yemez — Kurnaz, hile yut - maz. Doktorlu kâğıt — İşaretli is- kambil, sirkaf yapılmış kâğıt. Kırpık — Kenarları eğe ile törpülenmiş hileli zar. İki renkli kâğıt — Asgari al- tı, azami sekiz deste olur. Üç deste kırmızı, üç deste mavi olması şarttır. Maviler hep ufak, kırmızılar da bü « yük sayılardan ibarettir. Tam tae kım altı deste kâğıt, ancak yir« mi, otuz desteden - seçilir. (İki renkli kâğıt (adötabl bakara) ve (turnan bakara) da işe yarar. çokçok faydası olur. Tirişör, me selâ elinden beş sayı varsa, çe - keceği kâğıt (kafa) isetlkrest!» der, beşe durur, eğer üstteki küçük sayı ise çeker, elindeki sa« yıyı büyütür. Bazan da, karşı- sındakinin elinde iki kafa ol - duğunu görür, üstteki gelen de kafadır, kendisinde dört sayı ol- duğu halde « fotiraj yapmış gi- pas yaptı ki, bütün masayı te - mizledi.» (Devamı var)