Hergün ki Mİ öz Dinledikten sonra... Ekrm Uşaklığil .# iz cihan inin dör döncü yılımn o dördüncü ayı sonlarında da Türk yurdunu yeryüzünün en mes'ud insanları si barındıran bir cenmet parçası olarak görüyoraz. Bu, 18 milyo- mun, üzerinde mutabık kaldığı bir hakikattir, fakat sıkıntı gün- lerinde en kat'i delilleri ile gön! rülüp kabul odilen hakikatlerin bile bir şüphe bulutunun arka- k kaidıkları dakikalar yok değil dir. Bu dakikalarda bu dakika- arı geçirenleri nazarlarını yurd topraklarından ayır topraklarının dışına sonra tekrar yurda şarıda gördükleri ile içeride gör- — dükleri arasında bir mukayese yapmalarını tavsiye ederiz. Buz denizinin kenarında Mur- mansktan, Volganm kenarında Stalingrada bir hat indiriniz. Bu hattın garbı dün bir mamureydi. Bugün bir harabedir. Bu geniş kıt'nda dün hayat seviyesi yük- selmiş, dört yüz milyon mes'ed insan yaşardı. Bugün ; herkesin kolunda yeni verilmiş bir kurba- nın metemimi ilân eden siyah bir şerid vardır, bütün kafalarda ya- rının bugünden fena olabileceği endişesi hâkimdir. Dış memleketten iç memlekete dönelim ve tabiatin bize bir fe- lâket hissesi olarak ayırdığı zel- geleler silsilesinin 5 imi hariç tutarak küçük bir yapalım: İlk müşahedemiz tarihin ya- zılmaya başladığı gündenberi hiç famlasız vermeye devam edeçel- diğimiz kan vergisinin biç değil se şimdilik durduğunu kaydet mek olacaktır. Bu, bir muvaffaliyeti'r, fakat bu muvaffakıyet hiçbir fedakâr- liğa katlanılmadan ede edilmiş değildir. Şefin son söğlerini bir defa daha hatırlıyalım ve bir ders 6- larak tekrar edelim; «Bu devletin büyük feda- klar üzerine (O kurulduğunu daima gözümüzün Önünde tut- saalıyız. Dünyanrı ağır hâdizele- ri içinde bu zihniyete daha ziya- de lüzum vardır.» hesab Biz cihan harbinin dördüncü 8ifatinı tzkinan bu adamlara yalva-'nu kuyuya atarak boğan Behiye ar at Türk irip yakarmağa başlamıştır. Beriki- dinda 20 yaşında bir kadın dün «Türk milletinin kudret kayaaklarıy ler, bir hayli dil döken bakkala: 'akşam geç vakit yapılan sorgusunu mevzulu enteresan bir konleranı yılmın dördüncü ayında yurdunu bütün yeryüzünün en mes'ul insanlarını barındıran bir cennet olarak bulurken yalnız memleket dışmın manzarasını memleket içinin manzarası İle karşılaştırmıştık, fakat bu sam dete erişmek için ihtiyar edilen büyük fedakârlıkların bahsi ge- çerken omemleket'n bugünkü manzarasını dünkü manzarası ile karşılaştırmaya lüzum vardır. Şefin son sözlerinden bir kıs nı bu münasebetle bir defa da ha hatırlıyalım: — Milli Mücadelede baba w ğulen yanyana saf içinde silâhlı bulunduğunu gördük. Memleke- tin büyük bir kısmı işgal altında olduğu için serbest mücadele 6- den bölgeler bem cephe muha- rebesini yapıyorlar, hem devletin Büyük yüklerini taşıyorlerdi. Bu gayretler de kâfi gelmedi. Cep- heye erkeğini, cephane taşımaya ve tarla sürmeye kadınlarını gön- dermiş olan fakir eve yor ve mütevazı nesi varsa onun da yüz- de kırkını alıyorduk. Hep bern- ber selâmete ve cümhuriyete vardık. Bütün fedakârlıklar ö- i “GE N iÇ, OSMAN — Yılma aşağı daha eshel ve “ese' (1) gider idil $ Şimdi o padişshın attığı ok evmlaya (Ovmlaya» havayı ya- “ riyordu. Birkaç bostancı yil © ma mşağı, OCellâdçeşmesi ö © münden Salkımsöğüd kapısına se- ğirttiler. Ok, kapıdan öteye, pa- — dişahların bayram ve donanma (3) Bir kınan öküyücmiar iyii; Daha kolay ve hi İnsant muhit, muhiti de insan yıllarında araştırmak imkânsız, Kaçak şeker saklamaktan doğan garib bir hâdise Kumkapıda İstasyon caddesinde 144 numaralı dükkânda uzun za - mandanberi bakkallık yapan Koço adında biri, şekerin o beyanmameye tkbi olduğu sıralarda bulunan bir sandık şekeri, abikadar. lara bildirmiyerek O komşularindan terzi Ahmedin evine kaldırmış, bun. lari orada saklatiirmiştir. Bu şekerleri dükkünma © getirip İ okulları srileşikmintir. Ru iki seç) lu hakkında dolandırıcılıktan, bak. js ve Mehmedle , pahalıya satmak tasavvurunda olan bakkal Koço müsaki bir zamanın gelmesini beklerken, üç gün | dökkeinina tanımadığı &i kişi gel- İmiştir. Çok eldeli ve biraz da sert konuşan bu adamlar, bakkal Koço- İyu bir konara çekmişler ona şöyle ! | |“ «— Biz » zabita memerayaz Tesiri yapmakta hangi tarafın galib rol oynadığını SON POSTA yapar. ,ga gençlik ihtiyarlık yıllarında bir hükme varmak ise tamamen faydasızdır. Bu bahiste vazife insanın ken- kimselere düşer. Varlık vergisi Vergi tarh edilmesi tesbitine devam ediliyor Şehrimizde namlarına varlık vergisi tarholunan mükellefler dün de şubelere müracaatla borç- larını ödemeğe deyam etmişler. ir, Vali ve Belediye Reisi Dr. Lüt- fi Kırdar dün öğleden evvel Def- terdarlığa giderek varlık vergisi taibikatı etrafında alâkadarlar» la görüşmüş ve vergi tarhında geceli gündüzlü foragatli mesai- leri görülen mnliye erkânına te- şekkürlerini bildirmiştir. Vali varirk vergisi azalarıma da gönderdi ile takdir ve teşekki dirmiş, maliye er misyonu Sen bir ahbabının evinde beyanma.|, ' ms harici şeker saklamışsın, - yörü karakola...» İ Bu vaziyet karşisinda bakkal Ko. ço şeştemiş, meydana çıkan foyası.| ni kapatmak İçin zabıta memuru | Dört gün evvel 5 ağlık çocuğu .. Profesör Dr, Sadi Irmak dün sat-| a Bize 523 lira verirsen, hak. k'ada muamele yapmayız.» ceva. İbimi vermişlerdir. Bakkal İstenilen bu parayı bu iki şahsa tamamen vermiş, onlar da dükkünden çikip gitmişlerdir. Fakat bakkal Koço evvelki gün bir iş için Kapalıçarşı'da delaşirken, dükkünma gelen bu adamlardan bi. rinin orada sirtinda bir takim eşya- lar olduğu hakle tellâltik yaptığını görmüş ve: «— Hani sen polis memuru i - din... Ver bakalim benden aldığın. paraları.» diyerek bu adamin yaka sına sarilmiştir. Öteki adam, bak. kala ayak direyince çarşı ortasında bakalla ikisi birbirlerine o girmişler ve bu suretle de hâdise zabıtaya ak.| selimiye. İ Yapılan tahkikat neticesinde bak. kal 593 Hrasini alen ba adamla -| rin dellâl Yurufla arkadaşı Mehmed kal Koço hakkında da beyanname! harici şeker saklamak eürmünden kanuni takibata başlamıştır. Yu - Işbirliği yaptığı üetlcesine varılan terri Ahmed de yakalar iri ve, köşk üşmüştü. lar soluk soluğa padişahın yanı. na dönerek oku uzattılar: — Bürekallâh şevketlâ, kud. retlü ve mehabetlü padişahım. ok köşk wcenbine» (2) düşmüş idi! Genç padişah kurumlu kurum- lu öksürerek hocasına döndü: — Ne dersiz efendi? Bildir «İsakçıv (3) kurbünde attığımız «Tunayı» karşıya aşup üç hatve dahi geçmemiş mi idi? — Beli, benim azametlü efen-| dim, < Ya, şimdik'nin mesafesi an. dan artuk değil midür? Bostancılar silâhşör ve gürbüz padişaha cok beğenen bakışlarla bakıyorlardı. On dokuz yasında» ki hünkâr, Davud Paşaya döndü: “Çocuğunu kuyuya atan kadın ne diyor? miteakıb tevkif olunmeştur. Behiye sorgusunda: «— Kocam bakmryordu, param yoldu, bu yoksulluğun o doğurduğü bir buhran neticesinde çocuğum Hu riyeyi kuyuya attim» demiştir. Fakir halka 50 biz kile attmammşe,f900ne5vm0Niökampsens urlada Sehir El tezkere! »| arasmdadır. Mükellefler Çocuğunuz veraset veya tabiat vergisi olarak çok kuvvetli bir karakter sahibi olabilir, en müsaadeziz muhitler içinde bile ken- disine yükselme yolu bulabilir, tesadüflerden istifade Fakat sizin yapacağınız iş kavvetli harakterle tesa nüne almadan iâzim gelen muh berleri Sabit gelirlilere karne ile erzak tevziatının şekli 25 bölmeli karnelerle erzak tevziatının nasl yapılacağı hakkında yeni bir emir geldi unutulmuş olanların | İl İ gi tarhedilmesi unutulan mükel| lefleri tesbit etmektedirler. Bu) mükelleflerin listesi yakında ha» zırlanacak ve teşekkül o edecek yeni komisyona verilerek vergi» | leri tahakkuk ettirilecektir. Bandırnıcda l Bandırma, (Hususi) — Ban-| dırmada 94 mükellefe tarhedilen Ticaret Vekâleti, memurlar ve diğer sabit gelirlilere veri» len fotograflı ana karnelerle yapılacak eşya ve erzak tev. Sabahtan Sabaha: Sümerbank satış Mağazaları için Tezgâhtar ve satıcı Yetiştirmek lâzım man Burhan Cahid sx abrikacılık sermaye işi - , SE dir. Satıcılık çene ve-xekâ işidir, Fabrika ham maddeyi ma- mul madde haline getirir. Satıcı bu maddeyi müşteriye harcar, Sümerbank büyük copla iş ya, pıyor. İpekli, yünlü kumaşları Avrupa ayarında yetiştiriyor ve bunları memleketin büyük mer - kezlerinde açtığı satış mağazala. rında piyasaya sürüyor. Çıkan mal temizdir. Fakat sa: tış işinin düzgün olduğunu iddi etmemeliyiz. Son zamanlarda bu , mağazalara ufak tefok almak fırsatile uğrayanlar aldıkları mal lardan pek memnun kaldıkları halde alış veriş şeklinden biç memnun olmadıklarını tekrar &- diyorlar, Buna kendim de şahid olmasaydım belki fazla bir titiz. Bk sayacaktım. Fakat gördüm ki fabrikalarımıza Avrupa yapıcı - lığı girdiği halde mağazalarımı « za Avrupa satıcılığı henüz gire - Bu nokta üstünde epey İncele me yaptım. Bulduğum netice şu. dur, Bu mağazalara satış memu. ru, tezgâbtar olarak seçilen genç ler bu işde çekirdekten, çırak- lıktan yetişmiş değiller, belki şu veya bu sebeble tahsillerine de « vam edemeyip şunun veya bunun himayesile ve geçinecek bir ek. mek kapısı bulmak gayretile bu vazifelere alınmışlardır. Belki arında daha evvel hususi dükkân ve mağazalarda yetiş . ziatı hakkında elâkadarlara yeni bir emir göndermiştir. Bu emre göre tevzlat stra- sında ana kareden başka ve- sika aranmayacak, karnelerin 25 bölmesinden 1,2, 3, 4,8, 6 numaralılarının her biri, ek- varlık vergisinin yekünu 220 bin | liradır. En çok vergi veren Asri un fabrikası 80 bin, tüccar Habi- | bullak Hamarat 17 bin, Hatndi İ Tarhan 9000, Ahmed Edin 8000, Bereket bakkal'yesi 6000 liradır. İ Diğerleri 1000, 2000 ve 500 lira | tarhe-| |dilen vergiyi ödemeğe devam et! mektedirler. Prof. Sadi Irmak'ın dünkü konferansı lerde sırasile İkincikânun 943 ten itibaren ikişer aylık ek. mek kartı dağitmağa tahsis olunacaktır. Bu numaralı böl meler ekmek karlı veya ek- mmeklik hububat dağıtımından sonra İptal olunacaktır. Karnelerdeki 7 numaralı bölme dağılacak şekere tah- sis edilmiştir. 8 numaradan itbaren her bölmenin hangi maddelere dağıtılmasına tah- sis olunacağı ayrıca bildirile- cektir. Memur ve diğer sabit gelir- lere | İk'ncikânun, Şubat, Mart aylarına mahsus şekerin üç aylığı bir arada dağıtıla- caktır. Memurlara şimdi yapıl 18 de Eminönü o Halkevinde! İ vermiştir, Profesörön konferansı Halkevin! İdolduran çok kalabalık bir halk küf ledi tarafından alâka ile dinlenmiş. tir. İ | ———— | | Sop'i Mari siyasi mokrfe yazdığında mahkemeye | İmiş, pismiş | Fakat her halde pek az olacak. olanlar da vardır. İkinci bir sebeb tezgâhtar ve satıcıların başlarındaki şefler kendilerini bir mağazanın satıçısı gibi değil, âdeta bir kalemin mü- meyyizi, sefi gibi görmektedir - ler. . Yerli Mallar Pazarlırında ortada spor hakemi gibi dolaşan lar ber halde bunlar olacak. Halbuki bunların da her gelen müşteriyi mağaza tezgâhtarı gi. bi karşılamaları, arzusunu çor -- maları lâzımdır. Geçen haft, Beyoğlu şubesine g'rdim, Bir ki sede dört beş erkek ve kadın me. mur konuşuyorlardı. o Mağazayı, tezgâhları dolaştım. Hiç biri ne aradığımı sormadı bile, Halbuki bir hususi mağazaya g i saydım daha kapıda arzularımın ve olduğu sorulur, istediğim bu; lunmasa bile mutlaka bir şey sat- mak gayretile birçok çeşidler gös terilirdi. Bu hal bopimizin her gün başımızdan geçen hâdisedir. Bu manzara karşısında milli bir gayretle ve yeni başlıyan mağa- kömir dağıtacak verildi İ zacılık hayatımıza destek olmu ikta ol tevzi d Ea SR Saya bar şemali alayı TİKİ devam etmektedir. Düne ka- Yardimsevenler “Cemiyeti İstan-| Muallim ve o profesörlere siyasi bul şubesi fakir halka dağitilmek'makele yazmak yasak okluğu hal.| üzere (50) bin kile mangal kömü-|de, siyasi makale oyazan profesör ve ediyorum. Avrupaya gitmiye dar:1300 sandık şeker tevzi İ hacet yek. Memlekette calışan olunmuştur. Şimdiye kadar rü temin etmiştir. Bu kömürler bir haftaya kadar fakir halka dağitil - mağa başlanacaktır. İSuphi Nari İleri, bu suçtan asliye İz ei ceza mahkemesine. verilmiş tir. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Dün sabah saat 11 de Beyoğ- lu caddesinde Parmokkapıdan Taksime doğru sağ kaldırım- dan gidenler görmüşlerdir: Burada bir kundara mağa- zasının camehâni içinde | kır- mezılı mavili yazılarla kadın, erkek ve çocuk ayakkabları ü- zerinde eski ve'yeni şu fiatlar vardı: . 26 liralık iskarpin 11 lira, 29 » ayakkabı 14 lire. 16 » çocuk ayakkabım 675 kuruş. İSTER İNAN, İSTER İNANMA! Dedi, fazla bir şey söytemeden saray orla kapısına doğru yü - Paşa Sultan Osmanı takibe baş- ladılar, Hâs oda kapısında oakağalar bekleşiyordu. Padişalıla (o hocası ve Davud Paşa içeriye girdiler. i Osman bu sabah çok neş'eliydi. Doğu tarafında az da- ha yükselen güneş, hâs oda pcnce relerinden içeriye - doluyordu. Hünkâr şerbet ısmarladıktan son ra Davud Paşanin altına hususi bir ihram serdirdi: Bu, çök bü- yük iltifattı. Hoca Efendi kıskanan bakışlarla O bakıyordu. Sultan Osman halasının kocasına bakıp şülümsedi: — Benim eniştem, sizi isteme- miz sebebi ne olduğunu bilür mi. siz? —— Kerem buyurur mısız pa - (2) Köşk yanına, (3) Olam düştüğü yere bir de kitabe dişahım? İkinci Osman bu sefer hocası. na döndü; > benim bub: — Dainiz dahi bilmezüz İnn mehabetli efendim. Genç bünkârın yanakları bir. denbire «dal oluvermişti. Kaşları” mı çatlı. Dudakları sinirli sinirli titriyordu: — Benim eniştem ve benim bubacığım, Beni sizlerden gayri anlıyan olmaz ve başımdaki der- ide deva olmak istiyen bulunmaz! (Bileklerini uzatarak ok gibi ka- baran damarlarını gösterdi) ka- nrmız kaynaşur. Maksudumuz fetih ve teshir olup kabımıza st. Eamayuz ve bu cihan dideleri mize terik gelür! —1ı.. — İçimizde yanan ateşi ki - mesne görmek istemez. Bu »ten- perver ve tenasanı 14) leşker ile gazaya mı varılır, varılsa da nüsret mi erisir dersiz? (Hocaya dik dik baktı) ya, susarsız benim bubam? m? be « (4) Bir isim okuyucular İçin: Ra, 130 bin nüfusa 500 er gram il o'mak üzere şeker yerilmiş, | bu suretle memur ve di, İ () bt gelirlilerin üçte il İİ kaklarını almışlardır. İki hamal kömürden zehir enerek öldüler Yetmişte metrük gümrük muha - ifaza kulübesinde yatıp kalkan sey. yar hamallardan Hüsnü ve Necati adlarında 20 yaşında 2 kişi yanma. mış kömürden zehirlenerek ölmüş. lerdir, Cessdi muayene eden tabibi; Ünsalan Ömer Efendi ellerini kaldırıp ualar etti: — Benim mehabetlü efendim, bir alay cühelâ sözüne itibar ey- lemen. Bugünden tezi yoktur «Hicaz» seferine besmelekeş ola. lum ve andan hünerver cündiler derceyleyüp âdaidin üzerine yü- rüyelim ve “wrayeti Muham- med» i (5) diyarı Nemse ve Leh ve Alman ve Macara dikelim! (Davud Paşaya döndü) ne buyu- rursuz paşa hazretleri karında - İsim? İ Davud Pnşa yutkundu: şte mübarek üç aylara da- hi girilmek üzre dahi bulun'lur. İ Ahsen olanı, Dilâver Paşa ve Bı- iki Paşa ve Hüseyin Paşa karım- İ daşlarımı davet eyleyüp vakit İgeçirmed'n sefer tedarikine baş. Tamaktur! Sultan Osman dikkatli dikkat- W dinliyordu, eniştesi sözünü hi- trince el çırpıp veziriâzâm Di- lâver, defterdar Baki ve osli sad- la 151 Parzsmkerin saran. | yıl bir hafi Seta meselâ standard şirketi şef, mü. gibi memurlarını bile her sırtlarına işçi göm ; leği giydirip benzin. yağ satıs şu belerinde amele gibi | çalıştırır. Onlar da işçileri bu bilgi ve gör gü ile kontrol ederler, zacılığımız: da kalem kâ banka şefliği haline gek Jam ağı tibiiği, m Takvim 1 İnelklmin 25 Cama 134? Zilbiccn 17 - Kanım 48 8. İm, GL Öğ. İki Ak Vat E. 12,51 248 728 0481209019 A iTAN la, râzam yi birer haseki gönderilmesini o emretti, yarım saat sonra üç vezir korka korka hâs odaya geldiler. İkinc Osman ciddi ve sert görünüyor du. Doğrudan doğruya defterdaı Baki Paşaya sordu: — Sefere akçe hazırlığın var mıdır? Defterdar şaşaladı: — Ulüfe zamanıdır padişahım, — Anı sormayuz. (Dilâver Paşaya döndü) Hicaza gitsem gerek. Hazır mısız? — Haleb ve Şam ve Mısır ve Hicazdan süvari derceyleyüp v€ Kâbeve yüz sürün dönsek gerki eMüşküldür pad'şahım demet ve benimle gelip gelemiyeceği nizi sörleni» — Benim pad'sahım. Genç Osman gözlerini büyülü tüs — Eska pası, mübarek Pa ceb pelür, aym sekizinci octnö otakları kars yakaya r <p Sârhes var).