i > IHIKAYE İstakozun macerası Yazan: Ferene' Körmendi Çeviren: İbrahim Hoyi Tarih: 1939 yazıdır. Yer: Fransız Rivyerası. Hava: Sıcak ve bunaltıcı. Atmosfer: Gergin, İena, meş'um ve mel'un haberler. le dolu. Konuşma mevzuu: Gü - nün siyaseti... Harb olacak mı?.. Olnıyacak mı? Büyük tehlike karşısında kü çük devletler ne yapacak, nasıl bir durum takınacaklar? Büyük devletlerin baskılarını kâh azal: tıp kâh çoğaltmaları neye âlâ . mettir?.. Hayra yorulabilir mi?. İste ün bunlar konuşuluyor « du ki Macarların meşhur piyes muharriri, dünyaca tanınmış edib ve birçok hikâyelerini bu sütun- larda İbrahim Hoyinin kalemin- den okumuş olduğunuz Ferene *Maolnar şu masalı anlattı: Günlerden bir sabah, bir ista- koz, dupduru bir ırmağın ys İğında, yosunlu yol boyunca neş'e ile sürünerek dolaşmakta idi. | Apansızın, birisi kendisini belin. den yakaladı, ve gücünden da- İha üstün kuvvette birisi onu, din İlemeksizin havaya kaldırdı. İs - İtskoz fena halde kızdı, köpürdü. — Böyle de saçma #ey olur mu? İDiye isyan etti, yaha, ben açıkta inefes slamam.. Bütün bunlarda ine demek?.. Artık tam sıfırı tü- İketiyordu ki, dibinde nemli yosun İlar bulunan bir çuvalın içine atıl. diğm hissetti. Oh!... Dünya v: imiş!,, Gene nefes almıya başla - #maştı, Kendi kendisine: — Gördün mü insan aslâ bir - den her seyi kapıp koyuverme - meli, dedi. Bir müddet sonra, yeni baştan birisinin hücumuna uğradığını ve beFnin ortasından müthiş bir acinm aşağıya doğru indiğini fark © etti. Gene cendereye sokmuşler.- dı onu, Kart, hasta bir se: Bak bayım, ne iri, ne güzel bir ista - * koz.» Taptazedir. Size iki Mraya olur, diyordu. İstakoz, bu sözle- rin ne demek olduğunu bir türlü anlıyamadı. Esasen ha anlamış, ba anlamamış umurunda idi san. ki... Gene boğulacak gibi oluyor du ki, birden içinde, bir tutam yeşillik bulunan bir file sepe- te atıldığım duydu. Hakçası bu yeşiik alıştığı, ömrü boyunca büyüyüp yetiştiği, oynaştı- ğı otten değildi. Fakat insan et. rafma uymalıydı. Feylesofca içinden söylendi: — Bekliyelim, ve bakalım dev- ran aynası ne gösterecek... Saade & kısa sürdü zavallı istakozun, ve yeni bir buhran başgösterdi. Bu sefer - mutad sıkılmalardan, yok İamalardan sonra . müthiş bir tara'ka İle sert bir cismin üzerine, mermer taşlı bir mutfak masasi- wn üzerine düştü. Artık istakoz, bütün bütüne şaşırmış kalmıştı. Suya ihtiyacı vardı, ve uzak bir tehlikenin kor kusu bütün vücudunu sarmıştı. — İşin içinde bir orostopolluk © var. Benimle alışverişleri nedir bunların) Neden böyle canım s- > kılıyor, anlamıyorum. * diye düşünüyordu ki, birden ha İ vaya doğru kaldırıldı ve Ken - disini cubbadak suyun içinde buldu. Oh!.. Keyfince nefes al - mak pek hoştu.. fakat zavallı is- takoz başma gelenleri bilmiyor. du. Onu, bir tencereye atmışlar, tencereyi de havagazi fırınının stime oturtmuslardı NÇ,, OSMA SE «Saray has avlusu» denen mey- 'danlıkta sabah yağan yağmurdan kalma birikintiler üzerinden 18. ken hademeler yarenlik ediyor. ardı: «Hazırdan yiyip içen ta- sasız şen insanlar!» © Bunlar inek gibi şeylerdi. Kaş çatarak Davud Paşaya dön © — Doğrusunu söylen, taşrada üftürü var mıdır ve bizi müfti İstakozı — İşte, hayat böyledir. Durup dururken telâşa düşmenin mânası yok!, Hele bir tadayım buka - yım... Bu su, biraz tuzluya benzi- yor.. İhtimal ki denize attılar be ni. Belki de, böyle sıcak olduğu na bakılırsa, cenub | denizlerine düştüm.. Vay canma-. Deniz git. gide ısınıyor be... Bak ben buna alışık değilim işte. Yahu, neden bir «n evvel önüne geçmiyorlar | “İbunun.. Bu bir cinayet. Dâyana, SON POSTA Harp niçin uzayacak? Harbi kazanmak isti- yen taraf hava tekni-| iğinde büyük bir yenilik İyaratmıya mecburdur Yazan: Mitad Tuncel Jae biteceğini zannediyordu. Al -, | manlar işe baş döndürücü bir tek-| nikle başlamışlar pike bombardı man tayyarelerile, her türlü ma: yı devirip geçen tanklarle ortalığı altöst etmişlerdi. Bugün artik bu| | durumun, bu savletin lâzimgelen ba| şarılığı gösteremediğini hâdiseler) meydana çıkarmaktadır. İşte har - bin dördüncü senesi girdiği halde /Alman tekniği vaziyete hâkim ola. | i mamıştır, İ Möttefiklere gelince: Dört sene denberi İçin İçin çalışan ve bütü j memleket membalarıni bu uğurd | harekete getirmiş olan Amerika'ıla- İri da vaziyete hâkim olup olumi. yacakları hakkinda bugün için kst'i) İbir söz söylemek mümkün değlir| Zira bu harbde birinci derecede rol Joyniyan hava kuvveti bakımından| İ teknik itibarile bir yeni'ik meydana| İ çıkarılmış değildir. Başlıca © göze İsarpan şey senelerdenberi üzerinde çalışılan «B, 17v tipindeki uçan kalelerdir. Bunların büyük vası/ arı 2000 kilometrelik uçuş yapabilme- sinde ve 3 ton kadar bomba taşi -| masındadır. Halbuki bu tpte ve bu «kapasite ndeki tayyareleri şimdi İn. in a vu kapadı. Zuvall istakoz yarı baygın bir hale gelmişti, Ulum nöbetleri ge- giriyordu. Sanki derin bir rüyada imiş gibi, suyun yavaş yavaş 80- ğumakta olduğunu hissetti, Ağır ağır akh başma geldi ve şöyle düşündü: — Dünya, bugünlerde pek bir tuhaf oldu. Her şey sonunda dü. zeliyor, ve iyi bir sonunca bağla-| nıyor.. İhtimal ki istedikleri ben| değildim de başkasıydı. Şimdi de İ i Ss on Postadaki yazılarımı takib eden muhterem okur larım bu mevzua birkaç defa te: mas eltiğimi hatırlayacaklardır. Mütemndiyen yeni ve bakir mev zular peşinden koşarken her ya. zar gibi benim de her vesile ile bunun kadar meş'um tesirler yapan bir unsur daha bulmak hemen imkânsız olduğundan hepimiz bü mevzv üzerinde sık sık durmiya mecbu- Yuz, Beni bu defa bu bahse sevke den âmil, sayın İnhisar Vekilimi zin son beyanatıdır. Muhterem Vekil, modern bir devlei adamı na yakışan bir samimiyetle inbhi- sar maddelerinin bu meyanda ra kının sarfiyatına dair rakamlar verdiler. Bu resmi beyanata gö re 1938 yılındaki rakı sarfiyatı miz 7,410,000 litre iken 1941 de 8,360,000 Ptreye yükselmiştir. 1942 de ise bu rakamın dokuz milyon Htreye yükseleceği anla- ş#lmaktadır. Yine muhterem Vekil ilâve edi yor: «Bu rakamlar fazla miktarlarıdır. Bu miktari satış yapıldığı halde yine her ta. vafta bulamıyoruz ve o alamiyo. ruz denildiğine göre piyasaya daha fazla mal verebildiğimiz takdirde öist'hlâk Oyekünlarınn biraz daha kabaracağı tahmin o sunabilir,» muiyorum, Vallah billah dayana» | kabahatlerini, hatalarını anisdı. miyorum.. Bütün âlem tmarha-/lar ve beni kendi halime biraka- nelik mi olmuş nedir? Beni diri caklardır. Her ne hal ise, akıl gilizler de inşa edebilmektedirler. | Şu halde ayni tip veayni randıman diri başlıyacaklar yahul. İmdad!. | İmdad!... Tam bu rada, macera, cina -| yet romanlarında o olduğu gibi, kapı açıldı, ve evin hanımı mut. fağa girdi. Ahçı kadına, «Mari, diye seşlendi.. Doktor telefon etti, ancak seat üçten sonra gele-| bilecekmiş. Onun için östakozu sonra da hashvebilirsin. | Mari, peki efendim, diye cevab | Söz arasında: Eskimiyen hir iplik icad edildi 13,000 parçadan mürekkep olan ve 3 sene çalışarak yapılan hesap makinesi Alman kimya sanayiinin çok! ileri bir müessesesi olan İ. G. Far benindistrle yeni bir iplik yapmış! tır. Mensucat sanayiinde büyük! iniişaf meydana getireceği iddia olunan bu keşif, kömürden ya mış bir ipliktir. Almanlar bu: «Person» adını vermişlerdir. Bu ipliği yapmak için kullamlan ilk maddeler şunlarmış: Kömür, kis) reç ve su. İşten anlayanların da! İntikal edecekleri üzere bu mad. de selülozsuz bir şeydir. Bu ip- Uk, bilhassa dayanıklılığı itibari. le çorap imaline pek elverişli gel mekte imiş. Son Peşte panayirında «Per son» ipliğinden yapılmış bir çift çorap teşhir edilmiştir ki bilhas «a büyük bir alâka doğurmuş tur, Çünkü bu çorap (70) defn giyilmiş ve her defasında yıkanıl. mastır. Fakat çorabı görenler bi efen. kına: yan bulunur mı? — Yoktur padişahım. (için den: «Pertev Paşanm kızı gibi bunu da bubası evine göndere ceksin galiba!u ni ovuşturup boynunu padişahı âlemsiz, efendisini kına- mak kul haddi midir? — Ya, anı bubası yanma gön- derse idük! Burada Davud Paşanın gözle. ri parladı, böyle bir şeyin araları Sultan Mustafa meselesinden za. ten açık olan Şeyhislâmla tecrü- besiz ve genç padişah arasına babaç bir karakedi sokacağını düşünüyordu. Bu işle ilerde yap- mıya hazırlandığı büy hareketi hesabına şey diden kazanmak vardı. Sultan Ormanı devirip kainbiraderi Sul. tan Mustafayı tekrar tabta geçir. mek fetvasını kolaylıkln o alabil- mek, ardından veziriizam ok mak! Çok sıkılıyormuş gibi va. ça sordu: . İ hapsedilmiş bulunduğu ic verdi, ve havamazinin musluğu - vaklastı İmali İda tayyareler yapmakta Almanlar içün de hiç bir mâni yoktur. Eğer| yapmıyorlarsa bu bir hesab mese- lesidir. İ Bugün için Obütün (mesele İher ay için yapılan tayyare mik. tari ve yetiştirilen pilot adedi) üzerinde (temerküz O etmekte dir. Müttefikler her ay için 1,000 kadar büyük bombardıman tayya. Hefyerek meş'um vakte do resi çıkardıklarını (söylüyorlar ve ğın bir türlü an madı. | gelecek ilkbahara kadar da 3 bin Perma e “İtayyare harekete geçirebileceklei —i ve diplomat bir istakoz daima çikar bir yol bulur, kendisine İstakoz işte bunları aklından geçirerek olduğu yerde kıpırda- madan kaldı, ve her şeyin yolun. | da gittiğine, asayişin berkemal olduğuna kendi kendisini inandır dı. Fakat, ne yazık ki ten:erede icin mut fak sastinin dakikadan dakikaya yare çoğaldıkça daha kesif ve daha! sik harekât yapabileceği, zira tay- yarelerin ateşlerile birbirini düşman avcılarına karşı daha iyi koruyabile ceklerinden daha az zayiat ve - rileceği kanaatinde bulunuyorlar ve buna delli olarak ta evvelce «Kolon| ya, Essen. Bremen» gibi şehirlere! karşı yapilan höcumlarda © 10| : zayiat verildiği halde ayni çehirlere| mun yepyeni olduğunu sanmışlar- |karşı son zamanlarda kesif kütle din hslinde yapılan bombardımanlarda ihi bu rakamın © 4 de inmiş olduğunu İnsan gibi hesab yapan (ezen makineler e ğa e gok) z ir mevzi almiş bulunan mütte- en İri Ve| fik'er hava kuvvetleri vasıtasile bir ücsseselerde sast Ozihin zorlamayı birkaç| yandan deniz filolarının kuvvetini meri m Yeİbir misli yükseltmiş diğer yandan düşünme gayretini ortadan kal:'da italyadaki bütün harb limanları. dırmış olan gayet hassas hesabn, ve en zengin şehirleri yakından aa kullanılmaktadır.) tehdid altinda balundurmuş oluyor- unları örenler, bugünkü tek.İlar, Fakat buna rağmen barada yük mik ve fen terakkisinin vasıl ol- sek bir tesir ve kal'i bir netice bek. duğu ilerleme önünde (ohayret/ lemedikleri anlaşılıyor. Çünkü ya- içinde kalırlar, Şimdi, bir takım) pılan neşriyat ve alinan tedbirlere ilim adamları, bu makinelerden) nazaran müttefik hava kuvvetleri - çok daha mükemmel ve bassas|nin hedefi Almanya içindeki endüs. olanlarını icad etmişlerdir. Bun.| iri merkezlerinin talıribidir. Bu hu lan içinde hele bir tane vardir) susta Almanya üç minlakaya ayril ki bu makine 13 bin parçadan )|mmiş bulunuyor, Birinci grup «Essen, mürekkeb bulunmaktadır. Fakat| Frankfort, Kolonya» gibi garbdeki bunu kullanmasını öğrenenlerin | merkezler; ikinci grup «Desao, Mü. sinde bu makine ile, birkaç gün | nih, Norenberr, Layibzlg» gibi ce- “İwor, tımarhaneler ağzına kadar ilâve ediyorlar. Bundan başka tay-| ” İyanatında demiştir ki: «Bir gece istihsal tesisatı harıl harıl işled'ği halde halktaki al | ko$ iştiyakı tatm'n edilemiyor Hele son günlerde rakı bir hayat esiri gibi aranır oldu. Karabor. sa metası hal gelen rakıya her bedel az görülüyor. Öte tarafta şu vakıa var: Has tanelerimiz hastalarımızı alamı. dolu, mahkemeler boşanmı da valarile ambale halde İşsiz dilen- ciler bir ordu teşkil edecek #a- üphesiz bütün bunların ve iM rakı değildir. Fakat şu da şüphesizdir ki bütün bu seemetleri yapan çeşidli âmilie. Berlin, Stetin, Breslav gibi daha şarktaki eşhirlerdir. Müttefikler bu. ralardaki endüstluin üçte ikisini tahrib edecek olurlarsa Alman or- dusunun artık İnbizam edebileceği kanaatini besliyorlar. İngiltere hava mareşeli «Sir Arthur Harris» bir be râne İçinde Almanya üzerine 20 bin tay-; yare gönderebildiğim vakit bu mem | leket ertesi gün artık harbi devam ettiremiyecek bir hale girecektir, Fakat her gece bin tayyare gönde.! rebilirsem bu harb bir iki sy içinde; nihayet bulur.» Birincikânun 8 Gene alkol meselesi >—— YAZAN | Profe sör doktor Sadi Irmak; rin en başında alkol, hele gelir. Halk bu hakikati ns kada güzel seziyor ve ifade ediyor Son Anadolu seyahatimde güze bir nükte dinlemiştim: Birçol alkoliklerin Ramazanda olsur perhiz ettiğini gören ve bu mu rak ilvakkat saadeti minnetle karşıla yan aile kadınları bir kanun ya- pılmasını istemiye karar vermiş. ler. Ramazan yılda bir ay değil on iki ay olsun diye! Masum, mu, t, sabırlı, mücessem fazilet aile kadınlarının ayyaş kocalar elin. de neler çektiğini görmek için İ herkesin en yakın muhitine bak- | ması kâfidir. Çünkü maatteessüf bu misaller her yerde hazır ve nazırdır. Fakir bir memleket o- lan Türkiye, bir cihan yangın ortasında yarınki milli ve inseni vazifelerine yılda on ınilyon kilo rakı içerek mi hazırlanacak? Bir zamanlar, derecesi düşük öçleler vasıt rakı sarfiyatını azaltabileceğimizi © ummuştuk. Fakat vâkıalar bu plânın gerçek leşmediğini gösteriyor. Yani hem derecesi düşük içkiler istihlâk edilmiş hem de rakı sarfıyatı mütemadiyen yükselmiştir. Çünkü cenubluyuz, Akdenizli. yiz. Mizacımız şimali Avrupa irlelarına benzemez, Ve çünkü he nüz nüfusun yüzde seki yup yazmayan bir milletiz. taklarını okuyunuz. Mücrim bir şişe bira içiyor. Fakat iyice «ol. madığı» için işi rakıya çeviriyor. Nihayet oluyor. Yani ya muhiti- ne kepaze oluyor, veya mücrim oluyor! Velhasıl derecesi düşük içki ler yarım tedbirdir ve aksi netice vermiştir, Milletimizi bu uçurumdan ko. rumale için tek bir cezri çare var dr: Şedid, istisnasız, marhamet: © bir alkol yasağ Kaçakçılık tağşisler. Evet bü- tün bunlar vardır. Fakat benim teklif ettiğim sekilde bir yasak bunları önleyebilir ve hiç olmaz. sa veni yetişen nesiller bu badi. raden tarılahilier, fm mühendisleri (o geceli gündüzlü bu istikamette - çalışmaktadırlar, Verilen tamamlayicı malümata gö, re mühendisler yeni bir Utays yare eydana çıikarmaklan zi « yade düşman tayyaresinin uçu şunu sekteye uğratmak İçin kimyevi veya elektriki kuvvetlerle uğraşmak tadirlar, Mitat Tuncel Br mötör battı bir kişi boğuldu Dün, Beykoz civarında İrva açıks Bütün bu düşünceler bütün bu hesablar doğru olabilr fakat bugün elimizde daha doğru bir hakikat varsa o da büyük tayyerelerin ve -| yahud tayyare adedindeki ufak fark larin kat'i neticeleri elde edememiş | olmasıdır. Almanların Rus cephe! sinde karşılaşmış oldukları durum! larında bir motör batmış, mürette, batından 6 si kurtarılmış, 1 kişi boğularak ölmüştür. Batan motör Şile limanına bağlı Mustafaya sid 80 tonluk Rüzgâr Bahri» motörüdür. Bu motör dün saat 16 da İrva açıklarından geçer» İşte gözönündedir. Şayed hiç umul.| ken, yanlış bir yelken manevrasi madık bir hâdise olmazsa hava kuv| Yüzünden devrilmiş, içindekiler de- vetlerinin bugünkü (teknik şartları 5/59 dökülmüşlerdir. Etraftan yeti, tindaki başarılığile harbin daha! şenlerin yardımile kazazede mo » senelerce sürebilmesi çok müm -| tör mürettebatından 6 kişi kurta » kündür, Almanlar için olduğu gibi| rilmiş, dümenci Mehined oğlu Ha, müttefikler için de hava tekniğinde bambaşka bir yenilik bulmak lâzım (Devamı 7 nci sayfada) Bir haddi bi eyledi padişahım? — Yoğ paşa, haddini bilür ve kemal ve marifetine ezlik mi 1 Iğumızı dahi öpmedi! —' — Elimizi eline değdirmedük. — Bubası evine reddeylen pa- dişahım. (Şeytan şeytan gülüm. sedi) «Kemal ve marifetine ga- yet bulunmaz» buyurır idüniz, amyen ve bilmezlik yapmadığı anlaşılur efendim. — Ya, amden mi (2) dersiz? — Öyle sanılur padişahım. Bubası Sultan Mustafa taraflusu idi, (37 - (1) Bir kesm okuyucular için: ve bilgisi sonsuzdur. İ21 Pile bile, (3) Pie kısım okuyucular İçin: Bend Efendi Osmandan evvel hai'dillen Dell Biustafayı tutmuştu, onu iyma ediyor. Hatti deliliği için: Zamanla (İyileşir eren Akıl nubundaki yerler; üçüncü grup da Sultan Osman ses çıkarmadan ayağa kalktı, belindeki pırlanta- lı hançeri çıkarıp Davud Paşaya hediye ederek has odadan ayrıl dı. Hünkâr mescidinde öğle eza- nı okunuyor, saray hademeleri ikişer kişilik bir sıra halinde ses. siz sessiz Cuma namazına giri- yorlardı. Davud Paşa Babüssuade ö- nünde kapıcıbaşı Kara Ahi ağa İile neş'eli neş'eli konuştuktan sonra ayrıldı. İçoğlanı Hasan Beçe oradaydı, efendisinin bü. yük kapıdan çıktığını görünce a- işağı yukarı gezdirdiği atı hemen getirdi. Paşa bugün saraya mai. yetine silâhşörler almadan gel- mişti, Binmeden güzel hayvanın boynunu okşadı, ardından gözle. rini özengi tutan Hasan Beçeye çevirdi: ostancıbaşı Mehmed ağa- yı bulabilür misiz? — Az mukaddeminde bundan gecer b “ : dir. Söylendiğine göre her iki tara. Davud Paşa canı sıkılmış yüzünü buruşturdu: — Sarayı hümayundan taşra mı gitti dersiz? — Yoğ benim sultanım. Dış kapı nöbetçilerini gözden geçir mek âdettir. Cuma namazından sonra şorba «kapışma» zamanı. dır. —ı. Paşa cevab vermeden atına atladı, Hasan Beçe de onda bir ağaca bağladığı kendi atına b'n di, ikinci kapıya doğru yol alma ğa başladılar. Güneş saray üstü. ne yükseldiği için yol boyundaki tıkız ağaçların gölgesi diblerine vuruyordu. Kapıdaki nöbetçiler baş kesip selâmladılar. Davud Paşa atının başını çekerek sordu: — Baka nöbetçi ağalar, bos. tancıbaşı Mehmed bundan geçmiş midir? — Beli devletlü vezir, ağa &- fendinsiz şimdilerde dış kapıya Sarma alamam id boğulmuştur, Kaza etrafında tahkikat yapıl 4 maktadır. — Yoğ sultanım, öğle nöbeti için teftişe gider id!. (Nöbetçi başını dış kapı tarafına çevirerek dile gösterdi) Deha... Benim e- fendim, bostancıbaşı ağa bu ya- na gelürler. Nefer yanlış görmemişti. Bos. tancıbaşı hakikaten dış kapı ile orta kapı arasındaki açıklığın tam ortasındaydı, sallana sallana geliyor, yukarıdan uran güneş belindeki çatal kulaklı opalanın gümüş kakmalı tutamak yerini parıldatıyordu. Davud Paşa al tundaki atı teperek sağdaki oyuk gövdesi öne yatık çınar hizasım. da bostancıbaşıye kavuştu, baği- le yaklaşup sokulmasını işaret ati, İçoğlan Hasan Beçe on adım kadar geride duruyordu. Paşa &« ğer üstünde yarı dönüp şişman gövdesini az eğer gibi yaptı: â 80 <