9 Kasım 1942 Tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8

9 Kasım 1942 tarihli Son Posta Gazetesi Sayfa 8
Metin içeriği (otomatik olarak oluşturulmuştur)

4 Say İZMIR mi | UZAK HATIRALAR —3— Affan hikâyesini bitirdikten sura kalktı, odada dolaştı, kitab | dolabının önünde durarak uzun suzun bakındı. Belliydi ki daha | söyliyecekleri vardı, zihninin i çinde yuvarlanan fikirlerin âra- sından ayıklamak istiyordu zan- mettim. Ona yardım etmiş olmak içim: — O halde, dedim; şimdi iü derslerin kalmış demektir. Ne ile vakit geçiriyorsun? Geldi, gene koltuğa oturdu, bir dakika sustuktan sonra ce- vah verdi: — Öyle bir şeyle meş. gulüm ki bunu hiçbir zaman tah. min edemezsin. Büyük babamın! vefatından evvel bana sorsalardı ben de tahmin edemezdim. Biraz sustu, yutkundu, gülüm- semeğe salıştı; sonra ağzından tek bir kelime çil — Tasav. vuflal.. dedi, Anlamadım. Bu kelimenin ma- nasına pek müphem bir şekilde vâkıftım: — Anlıyamadım! de- dim, , 7 Sen Şeyh Lütfullah efendi- yi tanır mısın? Bir gün bende hasıl olan #öphelerin üzüntüleri Arasında çırpimirken o hatırıma geldi. O arasıra büyük babamı gelir görürdü, beni de bilirdi. O- na gittim, el'ni öptüm : — Şeyh efendi, ben çok ıztrab içinde. yim, Hayat nedir, memat nedi dünya, ahiret, biz insanlar, bü- tün mahlükatı yoktan var eden, gene kendisine çağıran Allah nedir, beni irşad ediniz; beni bu ıztırabdan kurtarımz; diye yal vardım. Şeyh efendi gülümsedi: — Oj lum, sorduğun şeylerin cevabını gene kendin verdin. Her şeyi, her mevcudu kendisine çağıran Allahtan bahsettin. İşte Allah odur ki bütün var olan mevcudatı yoktan cin vahdeti vücud nedir opu an İsmek, onu anlayınca fena fillah hikmetine vâsıl olmak lâzımdır. Bunun yolları vardır. O yollarda düşe kalka yürümek, ilerlemek icab eder. Neticeye vâsıl olmak| herkese nasib olabilecek bir sa.| adet değildir. Affan gene durduktan #oara| devam etti: — Bu sözlerden son- ra şeyh efendi bana uzun verdi, onu bulanık bir fakat vicdanımdı bir kanaat ile dinledim. Tama. mile anlıyabiliyor mıydım, bunu iddi emem... Sözünü esereki —Ben de neden bahsettiğini oanlıyamayo- rum. Vahdeti vücud nedir, hele fona fillah ne oluyor; bunları i- hata edemiyorum. — Bunları ben de anlamak için işte ne vakittenberi uğras- yorum. Şeyh efendi bana birçok kitablar tavsiye etti. Bana geldi- ğin zaman onları görürsün... Za.! ten sana anlatacak başka ii de var. Beni bu buhran yaş nında pek yalnız bırakma!.. günden sonra bir tefsir ik ettim, benim arabamla Kur'anı anlamak, hususile onun künhüne erişmek mümkün değil, Bir tef. sir ile her ayeti birer birer oku- yup anlamağa çalışıyorum, din nedir, her şeyden evvel onu bil. meli... Sonra felsefesi islâimiye irden zl nedir, ona vâkıf olmalı. Acemce-| (ndan halka ve #alebeye verilen İlmi konferanslar, serisini Prof, Dr. Kâzım de vukufum rüşdiye a i Tarihi tefrikamız: 4 AKİLE Malı La “GENE, OSMAN Kolları dövmeli, devrik ba- kışlı adam sipahi Hamza Beyin zarif ve biçimli elini tuttu: — Bu âdemlerin hakkı var idi. Kethüda Beyden biz dahi buyu- ruldu almış idik. Şevketlü padi.| şahın meyhane kaçağı bir sipahi arattırdığı hilâf değildir. yolda- şım, Duvar kovuğunda titreşen kan dil şavkı, Hamza Beyin yüzüne vuruyor, çatık kaşlı esmer yüzün deki o önceliği | markaları 5 I YA okuyorum. Tasavvufu, vücudu, fona fillah hikmetini a lyabilmek için şeyh efendinin tavsiye ettiği kitabları da aldım; İ hepsinin arasında yuvarlanıp du. | vi ruyorum. Beynim... Bu kelimeyi söylerken iki el- lerile şakaklarını sıktı: — Öyle bulanık, öyle karışık bir hal aldı ki bunun arasından vazıh bir fi- kir çıkarmak imkânı bulamayo- rum, Yutkundu; söyleyip söyleme- mekte tereddüd etti; — Sonra, dedi; benim başka bir deri var. Onu sana bana gelirsen latırım... Şimdi tekke tekke, d. p dergâh dolaşıyorum, bütün zmir şeyhlerinin ellerini öperek onlardan izahat almağa, tarikat. ler hakkında fikirler peyda et- meğe çalışıyorum. Bilir misin ba- na hepsinden ziyade mevlevilik cazib görünüyor, onu pek şaira- ne buluyorum. Hele Mezneviyi © kudukça hazreti Mevlâna için derin bir muhabbet hasıl ediyo. rum. Diyebilirim ki pcygamber- den sonra onu seviyorum. o Öyle zannediyorum ki bana da fena fillâh hikmetine vüsul müvesser olursa bu saadet onun delâletile olacak. Gene durdu, gene kaşlarını kaldırdı, elini saçlarında gezdir. di: — Bundan başka, diye ilâve etti; Burnava'ya gittim, orada ikamet eder, meşhur bir İngil'z, Pasteur vardır, ondan, daha son- ra Lazarisk rabiblerin mekteb müdüründen mülâka istedim; hristiyanlık felsefesini de anla- mak istedim; her ikisi de beni ipek iltifat ile kabul ettiler, fakat; her ikisi de ihtiyat ederek üç beş isözle beni savdılar. Nihayet İz-| » İmirde felsefe ile meşgul olan ve *İbütün dinler hakkında tetkikler biristiyanlığın felsefesine dair i- zahat verdi. Bu adam hiçbir dine itikad etmiyor, fakat hepsine İdair öyle zengin bir bilgisi var ki hayran oldum. Bana cangröga- ton'ları, o meyanda trappiste denilen rahibleri, münzevileri, Thâbajde rahiblerini, ascöte'leri, ve bunların takib ettikleri gaye- lerf izah ederken ben bunlarla le:İ hilemeti islâmiyenin fena fillah gayesi arasnda bir münasebet buluyordum, en son Uzakşark Yerli malı eşyaya Avrupa markası takarak satıyorlarmış! Son günlerde bazı manifatura im vitrinlerinde teşhir dileri yerli mal eşyalara Avropa takarak bu yüksek fiyat alikadarlarca tesbit ©- ditmiştir. Ticaret Müdürlüğü b şekilde satiş yapmak üzere malları. ni teşhir eden manifatura mağaza. mümessillerini bun - UŞAKLIĞIL tedarik ettim, bir yandan da onu! dinlerinden bahsetti, Boudhisme vahdeti! ve Brahmanisme dinlerine dair İlersin. Fakat bana hemen gel dan böyle bu şekilde mal sattıkları takdirde şiddetle cezalındırılacak- larini bildirmiştir. mein ÜNİVERSİTEDE KONFERANS Üniversilede her yı profesörler tara, kanfranslardan bisdncisi «İlân reaiilesi ve öğrenme söslesnie mevsuunda bu ak, şam saat 18,10 da profesör dnktor AM) 12/X1/1942 Perşembe günü saat (18)İbir «katil, fetvasile de anlaşılı- Mublar Özürü tarafından verliccektir. de açacaklır. Konferansa çiriş serbestir.| vor. Çünkü l SON POSTA N 6 izahat verdi, en sonunda Nirva- na iğin öyle uzun söyledi ki bu- saldım, artık bir dalga hücumu vardı, ve bunun arasından bir netice çıkarmak kudretini bula mayordum. Yalnız bu Nirvana meselesinde yuzuh ile gördüm ki On yedinci asır, Avrupada ki- lise mahkemelerin: i — Ben de, dedim? Seni din. İlerken aynile senin o Alman âli. mini dinlerken duyduğun hal i- adalet zihniyetinin kaldıramıya. cağı ağırlıkta cezalar ve hüküm- lerle doludur. Devrin mahkemeleri, wşeriat» inceliklerini şahsi menfaatleri gindeyim. Söylediklerinden pek çoğunu anlayamadım. Hele fena fillah ve onun ayni olan Nirvana ne demektir, bunu ihatadan âci- zim. — Hakkın var, dedi; sen bana | ne vakit gelebilirsin. Daha söy) lenecek şeyler var. Sonra, senin tasavvurlarını da anlamak İste- rim, seni de dinliyeyim. Rüşdiye bitiyor, değil mi? Ondan sonra ne yapacaksın, bunu bana söy. takım cahil adamların ellerinde bulunuyordu. Bu halin en ziyade İstanbulda “göze çarptığı yıllar, on yedinci asrin seksen ve sek- sen birinci seneleridir. Hattâ, keyfi nikâh kıymalar, yalancı şa. hidlerle miras i yapa: rak sicillerine sahte © «sakler» zeçirmeğe kadar ileri giden şer'i mahkemeler içinde tahammül edilemez bir durum alanı, Balat mahkemesi idi. Bu mahkeme hu- #usi bir fermanla Jâğvedildikten sonra bile yşeri. me... Meselâ bir ay, hattâ iki ay sonra... Benim kur'a zamanım geliyor, ona dair kararı mı da #nlatabilmek için vakit geçsin. Ayağa kalktı. Artık gidiyordu. Veda ederken: — Şu hoca Salih efendi meselesi de hep beynimi! tırmalıyor. Herif eğer bir casus, miğti. ise ve benden öç almak isteyip te biraz Rüşvet alarak haklıyı mek, Fizana, Akkâya, Musula, tol görmedikleri için keyifleri - Erzincana, Çoruma kadar gidip hin istediği gibi hükümler ver - oralarda çürümek korkusu hep mekten çekinmiyor, İstanbul al. p bitiriyor. Bundan da-/kını soyup soğana çevirmekte ha fenası var: Hele sen gel de)| yarışıyoriardı. (1680) senesi, İstanbulda iki halisiz ölüm fetvası görülen yıl- dır. Bu fetvaları veren Kanlıca- ında «büyük Osmanlı taslıyan Rumeli kazas- keri Beyazizade o Ahmed Efendi idi. Bu zat, İstanbulda büyük bir dedikoduya sebeb olan meş. hur wrecims fetvasım vermiştir. Fetva: «Aksarayda, kavaf Ab dullah Efendinin karısı bir be - anlatayım... Mülâkat bende Affan İ merhametle, muhabbetle ve a; zamanda korku ile karışık bir duygu uyandırdı. Onu birinci defa olarak ku- caklamak, öpmek istedim; buna da cesaret edemedim. O da beni sevgi He süzdükten sonra yanaklarımı küçük şamar- cıklarla okşa — Sen benim ndi . : gibi olmayasın, Hali dedi,İzar Yahudi ile uzinan etti diye, sonra: — Ben teyzemin elini ö-| şuradan buradan uydurulan bir. kaç şahidin sözlerine dayanarak biçare kadını Sultanahmed mey- danında «taşlatma » recim» cezâ- sile ölüme mahküm #diyordu.» Tarihlerin yazdıklarından an. peyim de gideyim. Epeyce geç oldu; şimdilik oAllahaismarla. dık!.. diye ilâve etti, Ben ona refakat ettim, kapı- ya kadar geçirdim, s>kağa çık- tıktan sonra arkasından baktım, baktım: — Zavallı Affan!.. de- dim. büyük bir aya kurban gittiği . Çü Ru » şa“ hidlerin birinin de ifadesi ötekini tutmadığ ğin söyliyen zamanım ü - taşlama» ön haksız ve mana- sız olduğunu iddiada el ve dil (Arkası var) H. Z. Uşaklığil Üsküdar cinayeti faili İiçin keyfi tevillere uğratan bir | » adına yapılan! verdiği bu son «hüküm: birinci setin iin önüne geçileme -|sindem aşağı kalımıyacak derece- haksız) keyfi olmakla kalmıyor, bu zatın bir iftira bulaştırırsa, sürgüne git çıkaran kadılar, esaslı bir kon.) mevki ve nüfuzunu «şeirat» mas.Jbüyük bir kudret vo salâhiyet? laşıldığına göre, bu kadıncağızın| karşı İderme çatma şahidlerin uydur - İmalarına dayandığını iddia et - masum olduğunu itldiada — birliği ederler. devam ediyor Beyazizade Ahmed Efendi bu ispatsız, delilsiz hükmü yahsi bir! a İkavaf Abdullah Efendiyi veya! dün de 2 wci ağırcezada devam edilmiş - tir. Katil aleyhinde şahidilk yapan. lerin ifadelerin! reddederek vak'a gecesi evden bir yere çikmadığını Malhikeme, katilin müdafaa şa - bidlerinln celbi İçin başka güne kal. miştir, EMİNÖNÜ HALKEVİNDE KONFERANS Eminönü Halkevinden; Emnönü Halkevi bu seneki Serbest düşmandan rüşvet vi — almıştı! buraları bir türlü anlaşılamamış- tr. Yalnız bilinen şey: «Şahidle - rin davayı isbat edememe nın «Allah rızası için» attıkları taşlar altında mişs olmasıdır. kukçusu (fakih) geçinen adam- da «hâkimlik. ve «kaza» da bur İsmail Gürkanm cim tarihinin hürem Tunamıyacak kadar ahlâk, vic- ve ebemmiyelk, mevsulu kenferemile| dan ve seciye zâfı olduğu, başka Ahmed «Topçularlı sipahi genci, erkek /tıp alçak sesle söyledi) Şevketlü;cudunun bütün çizgilerini şekil- dilberiydi. Çekme burnu altında uçları bükük kaytan bıyıkları siyah ve uzun kirpikli, kendin den sürmeli gibi gözleri vardı. Sol kaşının üzerinde hafif bir kılıç yarası izi kızarıyordu. Me. raklı meraklı sordu: — Meyhane kaçkunı idi. Ya, anı anlıyamadık. — Yan cenabınız saadetlü kün. kârın «Kul taifesine» yeniçeri ve a meyhaneleri yaşağ eyle ea ç zlar değil misiz? efendim, duymuş! ğumuz e — Ya, Sultan Osmanın çHo- Sn» bozgununu yeniçeri yara- mazlığına atfeylediğini dahi bil- mez misiz? Hamza Bey hayret gösterdi: — Anı dahi sizden işittük. — Baka benim Hamza Bey, meyhaneye gider iseniz gitmen ve gidecek olur ise- niz «Feneru deki zimmi meyha- nelerine uğran. (çok mühim bir derler hu. İcekler idi? aydınlatıyordu. sw veriyormuş gibi boynunu uza. "Hr, vala yerine kılıp başırlarlk padişah, Kumkapı, Yenikapı ve|lendiriyordu. yeme gir Samatya ve Yedikule civarını|bi omuzlarmı silkeledi tebdil gezer ve bulduğını bos yerel, bizi ihnak mi akan tancılara teslim eyler imiş! irsiz?, Dene — A hmud nak eyleyüp meytlerini ağa ame ise yam ilka eylerler imiş yolda-| Cafer baba ve Tersane ve Galata ğ zindanına atılur idiniz. Tsyağa Tem işi İmeredi.zi kalkıp iri pançeli elini uzattı) am önünde durarak güldü; taş gemisine konulmak dahi var —Ya, bizi aranan sipahidir — Ke Aamir za Beyin koluna 1 bir Ese- deyu bostancı başıya mı götüre-| g; (27 karzeyler misiz? wlüfe - De miz çıktıkta elbet öder idük. Hamza Bey ses çıkarmadı, vü. — Beli, biz olmasa idük tancı başı «Mahmud ağaz efen- dimiz «savblarına» ihzar eyleye.) cuduna #imsikı uyan «Camada- le idi mnın» koyun cebinden bir yerine Genç sipahi beyi elini belinde- | iki küçük altın çıkarıp uzattı: ki kevrık süvari kılıcının (1) gü) — Kabul eylen Dilâver oğa müş savatlı kabzasına koyarak) yoldaşım. bir ayağmı ileriye attı. Hâki ren.) (OEyüb kolluğu çorbacısı Dİlâ. ginde camadanı ve dar poturu, bedenine yapışık gibi biçimli vü. | 12) Riyal, Seksen akçe değeri vardı. «Direk vera kazuşe da denisdi, Bir dir, z Üzerine mi vermişti, yoksa, | katli lâzım gelir!» fetvasını bas- karısım lekelemek © istiyen biride de, Eyübde yaka paça cellâd İnamaz, oruç ve kıyameti Rumeli” kazaskerinin de «taşla -İ etti ma fetvasını» gelişi güzel basa -| habazade rak kadıncağızı İstanbul halkı -İjdam edilmişti. burduhaş ettir -İlayışı ile düşünülecek olursa in- Bu büyük ve derin şeriat hu-İyoktur! Bugünkü cemiyetin suç telâk- kileri, eski cezaların mahiyeti ü- Efendinin sebe kâttülerinden demektir. Tarih müsahabesi: On yedinci asır haşında Osmanlı hakimleri, mahkemeleri ve cezalar O devirde verilen hükümler bugünkü adâlet ve hukuk anlayışı ile düşünülecek olursa insanın başının dönmemesi imkânsızdır ji ie i de haksız, delilsiz ve büsbütün kesi altında tamamen şahsi ga raz ve kinine âlet ettiğini de meydana çıkarıyordu. Vak'a şudur: «Rüznâmçei ev. vel (1) bülefasından Patburun zade Mehmed Efendi münekkid geçinen bir adamdır. Haksız gür- düğü şeyleri yapanları hiciv et- mekten çekinmiyor. Arkadaşla - rından bazı zayıf seciyeliler bu zattan kurtulmak için edinsizli - ğini» ileri sürerek şer'i mahke - melerden birine baş vurmayı ve yalan şahidlikle biçare Patburun İzadeyi ezalandırmayı kararlaş.| İtiriyor ve Rumeli kazaskeri Be . yaziradeye gidiyorlar, Pat zade- nin altı aydanberi «peygambere | sövdüğüne şahid olduklarını id-|... dia ediyorlar, Beyazizade, Rüznümçei kâti - binin çocukluk arkadaşıdır. Da- ha o zamandan biçare mdama bir kini vardır. Sonra Pat zade büyük bir günah ve suç da- ba işlemiştir: Bu da, kavaf Ab- dullah Efendinin karısının taşla, | Tet narak öldürülmesi (fotvasının, miş olmasıdır. Beyazizade Efendi şahidleri dinledikten sonra hemen: «Altı mah müddetle zem ve sebbi ne. bide bulunan zeydi müslimin tırıyor, derdimend Patburun za- önüne çökerttirilerek boynu vu - ruluyordu!» Gene bu tarihten on sene ev. vel, «Dürri zade» adlı biri de, inkâr için İstanbul kadısı Mer - Efendinin & fetvasile Bugünkü adalet ve hukuk an- sanın başı dönmemesi imkânı ver ağa, gözleri parlıya parlıya, iki altını kaptı: — Hay benim mürüvvetlü €- fendim. (Karakol binasından w- zaklaşmak istiyen delikanlı ile birlikte kapıya kadar indi) Gö. nülden ç sultanım, Hamza Bey tınmadan karan lık sokağa yürüdü. Haliç boyun- ca Defterdara uzanan cadde #cs- siz ve hareketsizdi. Daha ileride geniş demir kapılarında büyük fanuslar yanan sultan ve vezir yalılari sıralanıyordu. “Sipahi silâhtar» koluna çıkmalı (3) ol. duğu sene, yani üç yıl evvel, ölen defterdar Ekmekçizade Ahmed Paşanın konağı önüne gelmişti: Yalancı dünya! Bir vakitler iki kanadlı demir kapısı önünde in- san karmcalanan koca sarar. şimdi bahar gecesi derinliğine gömülü bir mezar tümseği gibi 13) Edirne, Gelibolu veya (İstanbul #araylarından, birinde yedi #enc dsiim, (7 Sipahiler yeniçeri süvari kısmı.| bem gimlş samans göre üç ve ollı ak,| ve terbiyeden sonra sivahi ocağına ay, İ ye urmsds oynar. rana, zerinde uzun uzun e kadar derin ve incedir. Sonr&i! mahkemelerin ve o mahkemeleri! idare eden hâkimlerin ne kadar sabib oldukları meselesi de ayri bir düşünme esası teşkil edebilir Bugünkü ceza kanunları ka * vaf Abdullah Efendinin bir Ya hudi ile zina ettiği iddia edile8 karısına: Suçu delillerile isbat ©“ dilmpek şartile en çok dört aydaf altı aya kadar bir ceza verebili” yor. O da: Kocası dava etmek sartile! Kocası davacı olmadığ! takdirde kanunlar bu kadın a * leyhine harekete geçemez! Eyüb meydanında kellesi uçur” irulan Patburun zadeye gelince! Bunun suçuna ne ceza takdir © dildiğini anlamak için ceza ka” nununa şöyle bir göz atmak kö fidir! Emniyet müdürlüğü suiistimali suçluları mahküm oldular Bundan bir müddet evvel Emnk yet Müdürlüğünde bir suüstimal Mi muş, mükerrer ve mevhum casus * lar nemina okayıd uydurmak, b” surdüe ihtilâsen zimmetine ye r çirmekten suçlu buluman 8 emniyfi memurunun duruşmaları dün 2 #Ö ağircezada neticelernmiştir, Suçlulardan mutemed Osms#” 3,5 sene, Cemal, Nazif; Cevad #8 larındaki 3 polis memuru İ er müddetle hapse mahküm edilmiş” we Kudret, Necmi; Necati adlar!” daki diğer memurlar da beraet ©“ müşlerdir. ei ..... lân Tarifemiz 'Tek sütun santimi ne para maktu 500 kurut sahife 400 sahife sahife sahife sahife eki 2338 kararıyordu: Yüzlerce penti de tek şavk suyantısıs yoktur adamın & & ek e e ri çe duvar! eriş lâm Esad efendiyi di pg O da şeyhislâmdi. Hocaları” lerde dolaşıyordu. Yüreğin” gp zihnine bir vesvese «beni» > sevdiği Kıza geçti” ayak patırtısı kimindi? ü zaman tam ein” şalardan artık rüşvet, hediy « tü, Akile Hanımının atası d9 CArhast ye yük» akçesi (17 çıktığım cnize adile akçe aldıkları d# vi sız mıydı? İçinden bir kars”? 5 TI) Buçürkü ağın para wi «100,060, altın kadar bir şer. vip blgrmğmneleşmelarlerk sümüs, Wir okka buğdayın yar” bir Macar kadanasının kırk kUr9” ür yirmi mor ettiği şi niyon altının isatin inni ei De, oağu anlaşılır? KR » iğ

Bu sayıdan diğer sayfalar: