3/2 Sayfa «Son Posta» nın tarihi tefrikası: Çİ PATRON A ai YETEN EYYAM Göremiyordu. Bir şey göremiyor-! boğuk boğuk bağırdı: — Halil... «Gitmen Halil» diyecekti. Bo. fazı kısıldı. Patrona tam oradan geçiyor- du. »Heli diye bir ses gel »i duyunca duralamak istedi.| Urlu hemen koltuğuna geçti: | — İşte serdar olursuz. Bizi da. bi unutman, — 1. | Patrona ya çekti. Şimdi kala- balık saraya giden yolda ağır a- ğir yürüyordu l Kethüda Mustafa Bey Sadra-| zam Mehmed Paşâya sokularak! yavaşça sordu: | — Serdengeçtiler bunda mı kalacaklar? İ — Yok, anları Soğukçeşme| kapısından gizlice saraya ithal! eylen. — Sarayın neresine sultanım? | —Sofa köşkü bekçis! odasına. — Anda mı beklesünler? — Beli, anda mahzur yoktur, işareti beklesünler. Kethüda telâşla geriye dön- dü. Kızlarağası Beşir ağanın etek- leri gülüyordu. Babüssuade de- mirkapıları çevrilip küldür köl dür kapanınca, Patron. Must Kahveci Ali, Yeniçeri ağası Sa.| raç Mehmed ve Urlu yapyalniz| kaldılar. Yeniçeri ocağından bir| kaç ihtilâlci az gerilerinde duru- yordu. Sadrazam Mehmed Paşa Beşir ağaya doğru ilerleyerk bir göz işareti ettikten sonra ardına dönüp gösterdi: Bunlar ümmeti Muhamme- i «Revan» köşkünde izaz eylen. din göz bebeği ve padişahımızın| ağa ve yoldaşlarıdır. Hemen! | gö — Kapıcı başı ağa, şu ağaları! du. Birdenbire ellerini uzatarak | ev8ili ve has kulları Patrona| dahi sArslanhane» de izaz ey - len. Anlar dahi şevketlâ efen Beşir ağa Patronayı Etmey -| miz huzuru şeriflerinde hıl'at danında tanıdığı için yeceklerdir! sokuldu: — Buyurun arslanım. Patrona sallana sallana yürü. yordu. İkinci derecedeki arka - daşları ardından gitmeğe davra- nınca sadrazam: seslendi: sırıtarak — Nereye? &ası K, TASARRUF HESADLARI 2 İkinci eşrin ikeşidesime ayrılan ikramiyeler: 4 dek 1000 Birak 0 “e 100 çi Dİ ' Kapıcı başı Ali ağa seğirttiz — Buyurun ağalar. — Arslanhaneye. — Ya Patrona yoldaş? (Arkası var) İnsanlar, ahlâksızlaştılar, ha-! ris, kavgacı, isyankâr oldular, Cenabıhak, insanı yarattığına nadim oldu - belki buzün de böy- ledir - ve dedi kit (*J «— Ya, ığım adamı ve hayvanları, sürünenleri, göklerin O kuşlarını, toprağın yüzü üzerinden silece,| ğim, çünkü onları yaptığıma na! dimim! ve yeniden başlıyan dünya,, Şehir dram tiyatrosunda, An, drö Obey'in, senenin ikinci tem- sili olarak (o sahmeye konulan! «Nuh» isimli eseri bize bu hâdi- .—— anlatsan, Eser ve müellif: «Nuh» u yazan Andrö Obey- İdir, başka memleketierde rağbet görmüştür, eserde derin manalar bulanlar olmuştur, diye hiikmü- mü verirken hiç te muhteriz dav ranmak niyetinde değilim, İ Âdem oğlunun, nankörlüğü, İisyanı, ahlâksızlaşan o cemiyetin mükadder akıbeti gibi, Nuhun çağını bugünle birleşliren görüş bir tarafa bırakılırsa, Bay An. drö, bize pek fevkalâde bir şey. ler söylemiyor, bilâkis birçok yerlerde Nuh ve tufan efsanesi- ni tahrif ederek, sadece nev'i sahsına münhasır bir eser koyu- yor ortaya.. Bazıları bu müel bu eserile tam bir papas hü tinde görüyorlar. Ben bi si kanaatteyim. Halkın dini ve İnançlarını rencide etmemek! için, Bayan Mübeccel Yarar, ter.| cüme sırasında, bazı yerleri ç ir. Mus| rihniyetten ziyade, sinsi bir maksad takib et- 191) Tevrat, birinci kitab, hah 6. Şehir dram tiyatrosunda: NG EK Yazan: Nusret Safa Coşkun miş gibi görünüyor. Biz, bu su-| retle eserde bazı hususiyetler te- vehhüm ediyor, mazi realiteye rampa etlirilmiş, ince | buluşlar var, sanıyoruz. Haddi zatında, muharrir, insan tezahürlerini, ki o çağda, ruhi (yapılış itibarile, insan ne ise, bügün gene odur, «Tufan» hâdisesi ile bugüne t bik etmeğe çalışmış yor. İsyanile, nankö rak kavgasile, menfi le, kablettarih insanla bugünkü insânı ayni olarak, sahneden nak len kafamızın içinde buluyoruz. Muharrir, kimbilir ne maksadla Nuh zamanında, bize «he makinesi» nden, sanaya baba; riayet diplomasıv ndan, «kilo! metre hesabı» ndan, «sport dan,| singilizcen den bahsediyor. Son. va Nuh gemisinde 40 gün kalım- mis olmasına rağmen, hangi gün. de bulunulduğunu tesbit ettire- miyvor, Tercüme: Bayan Mübeccel Yararı, bu terclimesinde, «Bir ana» ya nis betle daha muvaffak bulduğumu ( uzup cümleler konuştuğu zamsf İsan'atını gösterebilir, diyenler” Bazan bir kelime insana o muvaffal İjestler, mimikler yapmak irki nını verir. «Nuh» ta cümlele' pek kısadır. «Nuh» müstesna, di pe gösterebilir. İşte, yesler vardır ki, nankördür, ür tünde sıkı durmayan aktörü Mama etmiyeceğim, Nuh» sahnemiz için apayrı k9 ir, Gen kadro için, ilk tecrüibed Hadi, «Nühs rolünde pek gençti. Unutmamak lâzımdır ki Nuh, Tufan hâdisesinde tam aşında bulunuyordu. Biz, $ İnsanın ne hi geleceğini bilmiyoruz anıma, H” diden 60 yaşında bir ihtiyarlık isteriz. Yarı beline kadar v3” nan bembeyaz sakalına rağme” Hadi, 20 yaşında bir delika! kadar, dinamik ve çalâkti, Ye" söylemeliyim. Eser, çok kısa ve muhtelif manalara çekilebilen! cümlelerden, türkçede pek te kar) şılığı bulunamayan kelimelerden| müteşekkildir. Buna rağmen, Ba.| yan Mübeccel Yarar, «Kıs Ma) salı» nda olduğu gibi kulakları iğnelemeyen bir tercüme yapmış, Tamir bir türkçe kullanmıştır. Temsil: Gene birçöklerim kızdiraca- ğun: Allah teksiratm affetsin, den kalkar lâstik top zıplıyordu, Biraz daha ihtiyar yorgun görünmesi lâzm! V# bilhassa şu dişlerini sıka sıka K” nuşmaktan vazgeçmesi şart. 71 kelimeleri de yanlış kullan! * yor, «Deş şu şehvet dolu kalbi” değil, «karnı», siyah yaprak d* ğil, « siyak bayrak otir. ziyeyi, ana rolünde, «Kış Mi h» ndan daha az şarlfı buldu” Zaman zaman, komedi tiy#! sunda Çerkex taklidi yaptığ! manı hatırlıyor, acayib bir Tel ni eser de nankör amma, tem- pek te beğenmediğimi söyle- mek ıztırarındayım. «San'atkâr» ile konuşuyordu. Son perded? — tiyarlığını unuttu galibaki, o © (Devamı sayfa 4/2 de)