«Son Posta» nın edebi romun 115 (Erkeği kadın | EN Si Kİ e) bera —İ 0 HALİLiN “AKIBETİ — Yoluk horoslara benzeyenjna Halil on yedinci orta odasını| — Cenabınızı ve bilcümle a- «önügi» hörgüçlü biri dahi var- işaret etti: yakdaşınız ağaları. Maslahat A.) , Kocası, Semahatlerin gelmeyi-|kıyor, locanın üst kısmına isabet;mak imkânlarını bulmak için dır, Patrona yoldaşı görmek is, o —Girin imdi! cem Kızılbaş seferi üzerine oldu- #inden dolayı karısının üzülme-İeden projektörden sızan ışık, bu! sahneye o Çıkıp Ota, — İscala tediklerini söylerler idi. Kendisi ardlarından girdi. O- ğundan büyük küçük cümlenin sine pek imana veremiyor. Hal-|locayı tamamen aydınlıkta o bı-/rını boş görünce, beyninden vu Patrona Halil: dadakiler rahat ve reyi ile olmak mukarrerdir. ağa| buki, Meserret Hanım, Vedadın|rakmaktadır. rulmuşa dönmüştü. Peki, Sema: —Bre bunlar ne isterler? bozmuıya lüzum görmeden ç80-| hazretleri! Semahati göremeyince ne kadar| (Meserret Hanım, O birdenbire|hat, dargındı, gelmek istememiş Diye yerinden fırladı. Sedaret kethüdası Mustafa Bey ile kapıcılar kethüdası İbra- him ağa orta binası merdivenle! ri önündeki meydanlıkta kendi hayvanlarını şezdiriyorlardı. Bir yeniçeri bile gidip hayvanları al- mamıştı. Patrona Halil merdiven başı- na seğirdip bakınca, iki adamı da tanımakta gecikmedi. Bunlar evvelki gün Sadrazama gittiği zaman Vezir sarayı sofasımın, Mehmed Paşanın yayında gördü ğü adamlardı. Merdiven altında| durup bakan birkaç mefere ses lendi: — Bre durman, şu âdemlerin «Esbu lerini alın. Neferler koşuştular. Patrona beygirleri neferlere teslim ettik ten sonra kendisine doğru gelme ğe ba: n Mustafa Beyle İbra- him ağaya karşıdan karşıya sor- du: — Bizi mi görmek ister idi- niz? İlâsi birden çekine çekine iler lediler eli Sultanım, #akibi dev- let hazretleri tarafı şeriflerinden gelörüz! — Bre bunda sultanım yok. Sahibi devlet dedüginiz kimdir? Patrona, sadrazamlara »sahi- bi devlet» dendiğini pekâlâ bili- yordu, fakat yapmacıktan, bik memezlikten geliyordu, Kethüda Mustafa Bey ürktüğü için mer- diven başında durumsayarak el lerini ovuşturdu: j — Mehmed Paşa hazretleri €sniblerin gelürüz. — Mehmed Paşadan mı ge- —ı. Burada oda kapısı yavaşça a- ralanmıştı. ikiz kethüdaların sirt İstersiz) | ları kapıya dönük olduğu için Kethüda Mustafa Bey ürkek başlarını çevirip bakamadılar. bakışlarla oetrafına (baktıktan Patrona kapı tarafına bakınca sonra yutkundu: birdenbire kızardı, az daha ye- — Sabah erken vezir saraym-|rihden sıçrayıp bağıracaktı. Ara da meşveret meclisi kurulacak-|lıktan bir çift gözlük camı par- tır. ihyor ve kartal gağasına benze- — Meşveret meclisini vezirler Yen bir burun görünüyordu. Kö- ksiriiriler si? se bir adam başı: «Gel!» işareti -— Anlar dahi kurarlar, Şev.) veriyordu. Patrona hemen yerin- ketlâ padişahımız ocak ilerü geden fırladı. kethüdaları hayret fürleri ve ulema “ve meşeyihin(ve Korku içinde bırakarak oda dahi meşverete davet dilmele-| den dışarıya çıktı. Babası Abdül lk Gülek iyi düz İ gani Efendi aralıkta sırtını du- Patrona bir kahkaha atı; | |vpra o dayamış gülümsüyordu. ibi kaş öbek ilm ni Oğlunun elini tutarak yavaşça LI sordu: pm reg içün. İ — Bu âdemler neden gelmiş- İ i ler? lema gelecek midir,| O — Sabah meşveret meclisi var eyüce bilür misiz? imiş! — Geleceklerdir. Köse adam telâş gönterdiz Patrona, kafasını eğüp az dü-| arayda mı meclis var şündükten sonra gözlerini kaldır dı: — Ya, ocakludan kimleri da- vet edersiz? fuk» bakışlarla bakıyorlardı, Ha hil hasır üzerine bağdaşarak pas) Tasını kucağına aldı: — Söylen imdi ne imiş? — Yok, vezir sarayında. — Gidecek misiz Halit? (Arkası var) İstanbul Lise'er Alım Satım Komisyonu Reisliğinden: Ginst Fiyatı Midarı İlk teminafı Şartname bedeli Kr. Kilo ra Kuruş Dağhe ei 45 74000 ) Karaman edi (85 Ozen) GE8RS0 sı Sip et ıw 41500 ) Komisyonumuza bağır & yadılı Mecnin 1942/1 nci Teşrin, 2 mej Teşrin ve İ nei Kinun ayları ihtiyaçları olan ve milirodalı yukarda yüzl elleri kapalı sarf üanlle eksiliiâye konmuştur. Eksilime 20/TX/1942 Sah günü sasi 15 de Beyoklunda Liseler Satın Alma komisyona binasında yapılacaklır. o İsleküler (> sz makbana, 1942 yı Ticaret Odası vesikası ve tekliflerini havi kapalı İürsiz? Öyle ise meye durur ba- kursız? Tekarrüb eylen. İki devlet adamı taş merdiven leri çekine çekine çıktılar, Patro- mazlirını sözü geçen saallen bir saat evveline kadar komisyon o reisliğine makbuz mukabilinde vermeleri, Fesladı olcak geciimeler kabul edilmez. Te, mipat yalırmak ve şarinameyi almak isleyenlerin Galatasaray Lisesinde ko, iyon kâlipliğine müracami ecimeleri, Mile "taki birinci locaya dikkatle ba-'ser vesilesile tekrr” üzüleceğini, heyecanını kaybe- deceğini düşünüyer. Gözü henüz perdeleri çekilmeyen antre ka pısında.. Localara geçilen kısma bakıyor. Bir ses mühendisi, mikrofonu son defa tetkikten geçiriyor. beraber, antrenin bir iş var, Semahat gelmesin, im- kânı yok. Hiç olmazsa Gönül ge- lirdi! Diye mırıldanıyor. Salon karanlığa ve derin bir sessizliğe gömülürken, iki büyük projektör, kadife perdeyi ışığa boğuyor. Perde kıpırdaraıştır. Meserret Hanımın gözü hâl karşıki locada. En küçük bir ha- reketten ümide düsüyor. Hayır, artık gelseler de birinci kısmın sonuna kadar içeri giremezler. Artık vakit yoktur, içeri ko- şup, kardeğine, “Aman üzülme Vedad, bu seni kırmasın! Elbet mühim bir mazeretleri çıkmış- tir!» diyemez de... Perde açılmıştır... Geçen defakinden daha muh- teşem bir konser piyanosu, sah- neyi dolduruyor. Salonda çıt yok. Biraz sonra, kulis arasından Vedad görünüyor. Tiyatroyu sarsan alkış. Bugün, ilkinden çok daha he- yecanlı Vedad! Piyanonun yanına adar ağır ağır yürüdükten sonra, gene sol elile piyanonun kenarına tutuna- rak eğiliyor. i Meserret Hanım içinden te menni ediyor: — Ab, şu locaya bakmasa! yüzünün karıştığım, omuzlarının düştüğünü ve münkesir bir vazi- yelte, taborenin üstüne düştüğü- ni görüyör. Vedad, bir müddet başı önünde duruyor. Ellerini hâ- lâ tuşların üstüne koymamıştır. San'atkârın başlamadığını gö- rünce, halk, salondaki ufak te- lediğini sanıyor, arkaya dönüp bakanlar, konuşanları ikaz eden- ler görülüyor. Meserret Hanımın nerede ise yüreği ağzma gelecek, Kocasi da şimdi bu endişeye iştirak etmek- tedir; — Ne oluyor hanım, bu çocu" a... İkisi de derin bir nefes alıyor- lar. Vedad, sert bir hareketle, ellerini tuşların oOüstüne koy- muştur, İlk eser: Beethoven'in Sonatı,. mütekallis parmakları, tokatlar gibi, klâvyelerin üstünden geçi- yor. Bu hareketli bir parçadır. San'atkâr, asabiyetiri, hüznünü, bu eserle ifade edebilir. Kaşları çatık, başımı ve göv- desini, sert, fakat tamamen sona- tın akışma uydurarak (o hareket ettiriyor. Meserret Hanım, onu piyano başında bu derece ve hırçın görmemiştir. Endişesi dakikâdan dakikaya artıyor, Şu küçük demir parçası, bu sesleri nerelere götürüyor. Vedadın, bu gece daha çok muvaffak olması lâzım. Talihsiz çocuk, ilhamını aldı- ğı, huzurile çalmaktan zevk day- duğu insandan mahrum bu ye- Fakat, Vedad, hâlâ kesilme-| hald. yen alkışlara mukabele için, par- tere, localara, balkona, hattâ pa- radiye selâm verirken, sol taraf- Semahati görmek, belki bu kon- fek kıpırtıların kesilmesini bek-| abi | ti, Gönülü olsun neye yollama: mıştı. Sinirlendi, hırçınlaştı, Ar. tık onun için, tiyatroyu tıka base dolduran halkın hiçbir manası yoktu. Bütün kalabalık gözün den silinmişti, her taraf, birinci loca gibi gözüne bomboş görünü. yordu. Ne ümidlerle, ne heye canla perdenin açılmasını bekle- mişti, Radyonun konserini naklede- ceğini söyledikleri zaman, aldır. mamıştır bile. Herkes için değil, kişi için çalacaktı, Belki de x da Gönül için. İkisi de yoklardı. Kendisine kuvvet, heyecan verecek loca bomboştu. Artık konserin kendi. sine zevk verecek tarafı kalma. muştı, Sade, para ve kendisine kıy met verip gelenlere karşı vazife sini yapacaktı. Hırçm jestlerle Beethoveni konuşturuyordu. Bir aralık, Meserret Hanım, başını geriye çevirmiş, salon ka İpısmin kıpırdayan perdesi ara smdan, Gönülün, babasının, Ad nan Beyin ve bir gencin yavaşçe süzüldüklerini ve son sıranın ar kasmda, Oo ayakta durduklarm görmüştü. Sevinçle titredi. Lâkin Semahat yoktu. Geç kalmışlar. locaya geçemedikleri için. am trağa kadar buradan olsun din lemek istemişlerdi. Mümkün olsa da, Vedada gek diklerini işaret edebilseydi. Fakat, Vedadın localarına ar kası dönüktü. Bu sonat bitinceye kadar gelişlerinden haberdar © lamıyacaktı. Vedad, ayni sinirli hava için de Becthovenin sonatını bitirmiş ti. Çılgınca alkışlanıyordu. Fakat o, halkı acele acele selimlıyarakı içeri koşmuştu. Meserret Kanun yelek (Arkas var)