Egede Üç ayrı bölgede muhtelif kız kaçırma vak'aları oldu 16 yaşında Gümriyeyi zorla, Öde.| mişin Zeyniler köyünde Mustafa! Güler, Hakkı kızı 17 yaşmda Zeh-| ra Çırağı #zasile kaçırmışlardır. Suçlular adliyeye verilmişlerdir. Bayındırın Ergenii köyünden Mehmed oğlu Hilmi Meray ve ar- kadaşı Ahmed, aynı köyde Mus. tafa kım 14 yaşında Hatice Değir. menciyi çayırdan köye gelirken Borla kaçırmışlaniır. Suçlular a. Tarmaktadır. Komalaşa kazasının Ören kö- yünde oturan İbrahim oğlu Ke- mal Teke, Armutlu köyünden Mustafa kızı 14 yaşında Ayşeyi kaçırmış ve zabitaca yakalanmış- kır, İzmit ziraat muallimi Yunus Unatın asli maaşı 25 den 30 Hira olryuş ve bir decere terfi elmiştir. Şehrimiz ziraat kâtibi Kâmil de tohum (ıslah istasyonu ayniyot omuhasibliğine tayin olun. # İzmir fiat mürakabe komis. yonu, yarın vilâyekte bir toplantı yapacaktır. * Ziraat Vekâleti tarafından sipariş edilmiş olan 430 ton gözta- # İzmire gelmiştir. İzmire ayrı- lan imühiem parti, beklenmektedir. Göztaşı, derhal ihtiyacı olan köy- ülere tevzi edilecektir. Sivas Meb'usu Mitat Şük- Beda İstanbuldan, Muğla vilâ. parti idare heyeli reisi Abi. Çakır Muğladan, maliye na. işi Kadri Öncuk Ödemişten, let hava yolları müfettişi Ni- Aşan Ankaradan şehrimize gelmiş. Foça kaymekamı Rıdvan gitmiştir, İzmit hıfzıssıhha meclisi, dün #sliğinde aylık toplantısını yap. mış, vilâyetin sağlık işleri üzerin. de müzakerelerde bulunarak bazı kararlar almıştır. # Muradlıda ilk arpa ile rapi- sa mahsulleri satılığa çıkarılmış- Trakyada açılmıya SON POSTA panayırlar haşladı Halk malının sürümünü kışlık ve yıllık ihti- yaçlarını panayırlarda ucuzca elde ediyor Edirne o (Hususi o Muhabirimiz- den) — Trakya panayırları her ta. rafta açılmağa başlamıştır. Halk, malinin sürmünü, kışlık ve yıllık ihtiyaçlarını bu panayirlarda en ucuz şartlar altinda elde etmek- tedirler. Oraları bir iktimd o mah. şeri olduğu için bir cephesi de 80s- yal sevgi ve tanışın kaynakları sa- yılabilir, Panayırlarda boğa, dana, deve, koyun, kuzu, teke, at, beygir, ara. ba, yeme, içme, kılık kıyafet, bakır çakır, avadanlık ve ber şey bulmak mümkündür. Trakya panayırlarında bilhassa doktorlar, veterinerler merkez açar, çadir kurar ve belediyelerle köy idareleri de oralara uygun bir dere- ce gelir kaynakları elde ederler. Temizlik düzen ve her şey emniyet altina alındığı gibi panayır müdde. tince radyolar kurulur. Halka farah lı haberler ve milli musikinin seç- kin parçaları böylece halk alacağını alır, verece. ini verir, bir boşluğunu doldurur, tar. 4 Bilecikte hamamların kur- punlarını çalmakta olan 16 yaşla. nnda Rasim ismindeki hırsız bir ay 22 güne mahküm olmuştur. # Bilecikte sulistime! iddlasile mahikemeye verilen maliye tahsil. darı beş sene üç aya mahküm oL muştur. İzmit, (Hususi) — Halkevi fa- zevkle dinletilir. Velr safa ve neş'e içinde köyüne döner, Türk yurdunun erkeği ne ise ka- dını da odur. Erkeğinin bulunmadı ğı demlerde bu rolü kadın yapar, Çapasını, davarını, oharmanın, or- manini, ve arada kısabildiği zaman lardan faydalanarak tezgâhini da kullandığı gibi... İzmitin yeni Halkevi binası tamamlandı İzmit (Hususi) — Şehrimizde üç senedenberi yapılmakta olan ye- ni Halkevi" binası tamamlanmıştır. Binanın muvakkat kabulü (evvelki gün Parti Genel Merkezinden gelen mimar Sabri Oran ile burada teşek kül eden bir heyet marifetile yapıl. miştir. C. H. Partüsi genel sektöter- liği yeni Halkevi binasının teftişi için 20 bin liralık tahsisat koymuş. tur, Binanın dekorasyonu için açi- lan müsabakadı Nafiz Besen o bi- rinciliği kazanmıştır. Binanın Deko- tasyonunu bu Türk genci yapacak- ir. İzmit Halkevi bir aya kadar yeni binasına taşınmış olacaktir, şaf cimektedir. Gönderdiğim resim k İzmitte demir yolunda Ar-|aliyet gösteren o Halkevlerinin oen|Halkevi azalarından bir kismini man lokantasını soyan bırsız Ah-)iyilerindedir. Halkevi reisi Mehmed)İzmitin zengin ve mebzul olan ta- med oğlu Osman ile arkadaşı Ha- san yakalanmışlardır. «Son Posta» min tefrika: 78 Didar derin bir nfees aldı, Şet- vanın gözleri ancak zâhir sureti görebiliyordu. Bu kanaat kendisi- he biraz emniyet getirdi. Şetvana karşı gelmek cesaretini buldu. E- vet, mukabele edebilirdi, fakat fazla ileri gitmemek şartile... Ah, suçlu olmak, alın açık, baş yüksek dolaşamamak meğer ne müşkülmüş!... — Söylesene be!... Söyle karı, sana ne oldu!... — Doğrusu buna gülerim... Didar, kulağa pek fslso gelen bir kahkaha attı... — Sus bel... — Evet gülerim... Bana ne ol- duğumu soruyorsun!... Bunu sen bendine $or!... Bak hele şu ayna. ya... Sonra ağzından çıkan sözle. re bir kulak'ver... Halini, tavrım görsen şaşarsın!... Bir de bana ne okluğumu soruyorsun!... Ben sa- dee asri bir kadın oldum. Şimdi. ye kadar uyukluyormuşum. Uyan- dım. Kendime bakıyorum, Üzenip Ali Kâğıdçının yakın alâka ile bu faahiyet hergün daha fazla inki. yorum... Ya sana ne demeli! Pabucu büyüğe gitsen fena Ol maz!... — Neden gidecekmişim?... — Kendini... okütmak ii Sana oimuş olanlar ayol!, Şetwan birdenbire durakladı ve düşündü; sonra, kendi: kendine konuşür gibi: — Bak, dedi, bu doğru!... Ba- na Oldu olanlar, Amma be oldu. ğunu gel de anla... Acaba he ol. du?... Bende “bin eksiklik var... Amma ne olduğunu gel de anla. İleri sürmüş olduğu bir müta- Icanın doğru olduğunu Şetvan ta. rTafyıdın teslim edilmesini görmek Didara göre bir zafer temin etmek demeâkti, Bugünlük fazla bekle- mek, istemek bir hezimete mey- dan verebilirdi. Zaferinin vermiş olduğu şevkle — Hak... Bak, kendin ö#tiraf e- diyorsun!,.. Sen çıldırdın!... Deyip odadan dışarı Grladı. Koridordan geçerken Sülünün| yandır! ,) temizliğe benzemiyordu. rihi eserleri arasında tetkikler ya parken tesbit etmektedir. fan kendini alamamıştı, Sülünün Kapısı âğıktı, Bir hizmetçile katın garsonu odayı temizlemekle meş- güldüler, Fakat bu ameliye adi bir Odanın eşyası dışarı çıkarılmış, pehcerele. rin kâftesi açılmış, her şey yerin- den kaldırılmıştı, Kapının önün- de durup Sülünün nerede oldu. ğunu sordu. — Gitti bayan!... — Gitti mi?... Nereye gitti?... — Bilmiyoruz, bu sabah teli terketti!... Bir iki saniye kapı, pencere, duvarlar, yer, tavan hepsi karıştı, birbirine girdi. Didar düşmemek için gözlerini kapadı. — Nasıl?.., Otsli mi terketti?.. — Evet bayan, biz de odayı te. mizliyoruz, akşama başka müşteri gelecek, Garson, hafif bir istihza edasile Didara şu ufak taşı attı, — Fakat bu seter gelen bir ba- i bezenip tuvalet yapıyor, süsleni-İodasına uğramak zevkini tatmik.İ - Didar alelâöele merdiveni in. Dilekler İhtiyaclar İzmitliler belediye- den bir plâj istiyorlar (Hususi) — İz” sahil şehri ol - duğu halde denizin ve bat b bir plâjin her zaman hasretini çekmektedir. İzmit. te maalesef plâj yoktur. Bu buanltıcı günlerde bu hasret daha derinden ( bissolunmak- tadır. Birkaç yıl evvel duba. ların yan yana gelmesile bir deniz hamamı yapılmıştır. Bu hamam ihtiyacı az çok gider- mekteydi. Fakat, iyi idare edi- lememesi o #ebebile (o dubalar battı, Ei'an da bu şekilde dur maktadır. Bu hamamın beden terbiyesi oteşekkülüne devri ile yeniden açılması çok arzu edilmektedir. Diğer taraftan belediyenin münasib bir yerde plâj tesis İzmit mit, bir etmesi her halde bir zoruret halini almıştır. Güzel ve dur. gun bir denizi olan (İzmitin plâjsız kalması hazin telâkki olunmaktadır. Kaplıca ve içmelerin ıslâhı İzmir (Hususi) — Sıhhat ve İç. timat Muavenet Vekâleti, memle- ket dahilinde bulunan bütün kaplı- ca ve içmelerin esaslı surette ilahı ve halkımızı buralardan daha ge. niş bir tarzda ve ucuzca istifndesini temin oeylemaği Okararlaştiırmıştir. Şehrimizdeki oalâkadarlara (gelen bir tamimde kaplıcalarla o memba suları ve içmeler hakkinda mali. mat ve resimler istemiştir. Neşredi- lecek bir broşürle de bunların sağ- ık üzerindeki faydaları tebarüz et. tirilecektir. İzmitte şehir suyu kesildi İzmit (Hususi) — Üç gündür itte şehir suyu, mevcud bir ari za sebebile kesilmiş ve şehir kismen susuz kalmiştir. Belediye, (derhal faaliyete geçerek bu arızayı yap. tırmış ve şehir susuzluktan kurtulun muştur. mişti, Kapının önünde duran ka- pıcı kendisine bir zarf uzattı, -— Bay Sülünden!,.. Sülünden!... Sülünden bir mek , Kalbi çarpıyor, parmakları titriyordu. Zarfı güçlükle açtı, Bir hesab!... Bu hedir?... Bir türlü anlıyamayordu, Kapıcı bir şey söylüyordu, ne söylüyordu?,.. — Ne diyorsun?... — Bayan, diyorum ki Bay Sü. Tün giderken otel hesabım sizin 2 söyledi... Re e ya,.. Tabii... Kendisine borcum vardı, böylelik. le ödemiş olacağım!.., Sokakta, kapıcıya söylemiş ol- duğu bu yalanı ne çabuk bulduğu. na kendi de hayret etti! Böyle ko-|şari şa koşa nereye gidiyordu?... Ha... Evet, Şetvana bi gidiyordu... Sülün... * n Didar odadan çıktıktan sonra Şetvan “düşünceli Kalmıştı Evet, kendisine bir şey olmuştu. Buna süphe yoktu, Fakat ne olmuştu? Bunu bir Evet, eski Şetvanla bügünkü âra. sında büyük bir fark vardı, fakat bu ne Made ederdi?.., Hi san kısmı değişmez mi? ya, âlem değişiyorken ferd niçin de. gişmesin?... Adam sen de!... De- ik kime ne7... Karı acıkmıştı, Zile bastı, Giren hizmetçi akça, pakça, eli yüzü te. İyüzükoyun çayıra düşen elbise almağa| inde Kanlı g üreş İki pehlivan da çalı yığınları arasında kayboldular, “biraz sonra göründüler, ikisi de kan içinde kalmışlardı Yirmi beş otuz adım mesafe ka- teden müsabıklar, birbirinin zorunu bozmağa cehdediyorlardı. Nihayet; bin müşkülâla o Kara- göz yakasmı kurtardı, Ve hasminin altına düşebildi. Şimdi; Aliço üstte, Karagöz alt- ta idi. Ne ise; hiç olmazsa yenil- mekten kurtulmuş alta düşebilmiş. ti Fakat; yere öyle düşüş oldu ki; Karagö. zün üstüne; çeki taşi gibi, bütün a- ğirliğile hainane ve inadına düş müştü. Bir an için Karayözün bir tarafı sakatlandı zannedildi. Lâkin; ©, çevik ve a adam; düşer, düş- e bir yay gibi toplanıp doğrul. ru, Aliço; şak kündesini almak isti. yordu. Mücadele başladı. Birkaç dakikalik savaştan sonra; elini kas. nağa geçirdi. Vaziyet tehlikeli idi. Karagözün bu kündeden kurtulması mucize olacaktı. Aliço; şimdi ikinci harmana baş- lamıştı. el kasnakta hasmini sürü- yordu. Karagöz kurtulmağa çalışi- yordu. Meydanın; nihayet bir yerinde on metre genişliğinde, iki üç metre boyunda bir çalti yığını dı/ Bu çaltılar, Kırkpınara geler ayan ve eşrafın ocakların tutuşturmak için getirtilmişti. Geniş güreş meydanı, nin çok uzağında bulunan bu çalt yığını, güreşçilere zarar o verecek yerde değildi Fakat; Aliço, hasmını çaprazla otüz kirk adim sürmüş, bastırdık. tan sonra da şak kündesle sürümeğe başlamış olduğundan meydan her ikisine de dar gelmeğe başlamıştı. Her iki hasım; çalt yığınının yanına kadar geldiler... Aliço; hasmni şak kündesile ha. valandırıp yenmeğe çalışıyor, Kara- göz de havalanmamak için ileri doğru atılarak kurtulmak istiyordu, Güreş meydannın haricine çik- tıklarından dolayı da, kimse müdâ- hale edemezdi. Çünkü; Aliçonun elinde mükem melen takılı bir oyun vardı. Bu va- ziytte güreşi biraktırp tekrar ha. sımleri meydana getirmek Türk güreşi nizamatina uygun değildi.Bir pehlivan, hizini almış ve “hasmını fena bir vaziyete düşürmüş iken, herhangi bir halde güreşi o biraktı- rp tekrar meydanda tazelemek ola mazdı. Ve, doğrusu da bu idi. Maa mafih bugünkü beynelmilel ( güreş- lerde buna cevaz vermezler. Güreşi, olduğu yerde biraktırıp tekrar mey dana getirterek hasımlara güreşi ta- zeletirler... Bence: bu güreşten zi- yade hokkabazlık olmuş olur, Ne ise; Karagözün, kaçacak yeri kalmamıştı. Önüne, çalı yiğını da- yanmıştı. Fakat; eloğlu dinliyor mu idi? Elinde şak kündesi, hasmını hava. miz bir kızdı. Hoşuna gitti, Gülüm. sedi, Kız onu bu alacalı yırtık el- bisenin içinde görünce gayri ihti. yari güldü. — Ne o, güzel kız, ne gülüyor sun? — Hiç efenâim!... — İsmin nedir, hoşuma gidi. yorsun!,,. Lüfer gibi cilvelisin!... Şeiwan daha ileri gidecekti, fa. kat kız sözünü kesereki — Zil çaldınız, bir emriniz m var?... Diye sorması Üzerine: yağ, filân bir de çay istiyorum!... Kahkahasını güç tutan kız dı- fırladı, Dışarıda bol bol güle- bilirdi. Şetvan kahvaltıyı getirdi- i kıza nasil takılacağını dü. şünerek gülümsüyordu. o Fakat kahvaltıyı garson getirdi. Şetvan kemali iştiha ile ekme. ğine yağ sürüp reçel koyup yer- ken kapı açılmıştı. İçeri Didar gir. di, Elindeki koca paketi yatağın türlü o kestiremiyordu.| getirdim... Sonra kalb ıztırablarını gizle“ dım, kravat ta,.. Bir çift çorabla bir çift kundura da var... Şapka alamadım, çünkü başının ölçüsünü landınp Ooo yenmeğs © savaşıyordu. Hem de olanca hızı ve kuvvetile... Bir şey değil; Karagöz çali ma- Diasına çarparak daha kolay yeni. lecekti, Karagöz; çalinin önünde; gör - düğü havalanma zoru karşisinda tekrar bir ileri hamlesi daha yaptı. Bu hareket onu çalıların içine s#ok- muşta. Binlerce seyirci, yerlerini terke- derek meydana yürümüştü. Herkes neticeyi gözlerile görmek arzusun- da idi. Jandarmalar, askerler ahaliyi meydandan atamadı, Ne tüfenk dip çiği ve ne de sopa para etmiyordu. Halk şirazesinden çıkmıştı, Aliço, zorladı, Karagöz ilerledi. Nihayet; kalın çal! yığının içi. ne girdiler ve ortadan kayboldu. Jar... Şimdi; bir kunduz gibi; çalıyi bir yandan dier yana delerek ge çiyorlardı. Çok geçmeden, çalinin öbür tarafına çi her iki pehlivan da kan içinde idiler, (Arkası var) Okuyuculara cevablarımız Kırklarelinde eski bank müdürü Ömer yanında Dimetokalı Ahmed Koca Yusufu hiçbir vakit küçük dü sürecek kaan kullanmadım. Mola - nin, Koca Yusufu Rami güreşinde kün de ile aşırıp açık düşürdüğü sağ olan şahkilerle doğrudur. Koca Yusuf, Hergeleciyi de hiçbir vakit yenememiştir. Bu da herkesçe amadğındur. Adalınm büyük pehlivan olduğunu hepimiz tasdik ederiz Fakat, gerek Molla, gerek Hergeleci Adalıyı mağ . lüb etmişlerdir. Bunu yazmakla Adar NM küçük düşmüş bulunmaz. Mademki, pahliyansınıa, sis'de b- lirsmiz ki, Koca Yusuf da Adalıyı a- çak düşürmüştür. Fazla eksik bir şey yazılmamıştır. Malüm olanlar; sıraya girmiş olarak. Hakkımda gösterdiğiniz yüksek te, da vermiş olduğunuz malömala te. şekkürler ederim. Bilhasın, Kirkpı - nar kuruluşunun günlerini ve ayları tesbi ve tarif etmeniz spor tarihi. mis nokta! nazarından alâkalıdır. Pehliranların üzüm vakti bağlar» da yaşamaları beslenmeleri içindir. Çünkü, Türk pohiiwanları üzüm sa. manında besiye yatarlar... Resimleri bulup neşretmek müş- küldür. Fakat, ileride bir kolleksiyon çıkacağını size şindiden haber vere, bilirim. Hakkında gösterdiğiniz teveocühe teşekktirler ederim, bilmiyordum. — Bu ne biçim esvabdır?... — Alelâde esvab iştel... zırcıdan aldım... — Kadın: son aklını mi kaçır. dın!... Ben böyle esvab giyer mi. yim?... — Nesi var canıml!... — Nesi olacka!,.. Böyle elbise bize yakışmaz!... Bu elbiseyi giy- di mi adam kKalemö gidip yazı ya. zar... Yazı kim, biz kim!... Didarın mücadeleye ne hali vardı, ne vakti, Dünya yıkılmış, Ha. — Pekâlâ, bugünlük (bunları giy, şu paçavralardan kurtul, son- ta kendin git, istediğin, beğendiğin elbiseyi a1... Dedi ve kederli daldı. Şetvan, Karadenizin şivesile: — Tövbe... Tövbe... Tövbe... Diyerek yeni elbiseleri giymek. teydi. Didar, kendisinin getirmiş olduğu elbiselerin ölçüsü tamam gelip, gelmediğini görmek için ba- şını kaldırmağa bile lüzum gör medi, Sülün gitmişti, Bundan son. ra her şeye karşı derin bir lâkay- di duymaktaydı. Ancak burada, bu otelde olurmasına imkân yok. tu (Arkan var) düşüncelerine en halis il.